Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Bağımsızlık Adeletle Var Olur

Yazan : Cengiz İlhan [Yazarla İletişim]
Avukat

Yazarın Notu
26.Temmuz.2010 Radikal Gazetesi

Bağımsızlık Adaletle Varolur


Cengiz İlhan

Gerçekten bir adalet reformu yapılmak isteniyorsa bunun yolu mahkemelerde veya HSYK'da 'Benden de kimseler bulunsun' anlayışıyla değişiklik yapmak değildir. Yapılması gereken, bu gibi yasaların uygulanmasında kilit kavramların tanımının yapılması, içeriğinin ve ölçütlerinin yasal olarak belirtilerek somut hale getirilmesidir


Yargı bağımsızlığı, belki de siyasi mücadele ve tartışmaların tamamının , sonunda mahkeme kapısına gelip, dayanması, çok partili yaşama geçtiğimizden bu yana tartışılır olmuştur. Daha önce nasıldı; Yunus Nadi’nin, dokuz yüz yirmilerin sonun da yazdığı bir makalenin başlığı şöyle: “Adliye’de İstiklâl Adaletle kaimdir” . Demek o zaman bile konu önemli, tek parti dönemini – kimileri halâ onun özlemi içersindedir- tartışmaya gerek yoktur; Yargı tamamen siyasi iktidarın kontrolü altındadır. Şimdi rahmetli oldu, bir arkadaşımız, “Ben o zaman hakim stajyeriydim” diyerek söze başlamış, anlamıştı: Kızının velâyeti’nin kendisine verilmesi için boşandığı eşi aleyhine dava açan baba, kızının ****** okuluna (Devlet Konservatuar Tiyatro bölümüne) yazdırılmasını sebep göstermiş, hakim de; davacının isteğini ciddi kabul ederek; Milli Eğitim Bakanlığından; kendisine bağlı devlet konservatuarı tiyatro bölümünde “****** yetiştirilip, yetiştirilmediğinin sorulmasına” karar vermiş. “Aman hakim Bey, ne yapıyorsunuz, kararı kaldırın, dedimse de, anlatamadım” demişti rahmetli arkadaşım. Sonra ne mi olmuş? Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in mahkemenin yazısını Adliye Bakanına gösterip, “bak ne hakimler var” demesi üzerine , hakim , yıldırım telgrafı ile açığa alınmış.

Hakim, davacı Hazine avukatının uzattığı “hakimin reddi “dilekçesine bakarak; “ Bu ne !?...” demiş, “beni ret mi ediyorsunuz !”. Ret dilekçesini yırtıp, atmış, davayı da o anda bitirip, Hazinenin davasını ret etmiş ! Üç gün sonra eşyalarını toplayıp, giderken görmüşler

Örnekleri çoğaltabiliriz; bu karşı karşıya kaldığımız ikilemi gidermez: İki olayda da bakanlığın tutumunu, onaylamamak imkansız. Ama öbür taraftan, aldığı karar ne kadar saçma olursa olsun ( saçmalık her olayda bu kadar açık olmayabilir) bir Adalet Bakanın da , görevli bir hakimi verdiği karar nedeniyle , tek taraflı bir işlem ile işinden almasını yargı bağımsızlığı ile bağdaştırmamız da mümkün değildir. Üzerinde pek durulmuyor, 27 Mayıs yönetimi, hakim ve savcıların küçümsenmeyecek bir kısmını tasfiye etmişti; kurulmasını düşündüğü YHK’da aykırı düşüncede olanların, aynen üniversitelerde olanlar gibi, bulunmasını istemiyordu.

Şüphesiz ,1961 Anayasası ile getirilen düzenleme, gerçekten en demokratik olanıdır. Ama yürümemiştir, özellikle birinci sınıf hakimler arasından seçilen altı üye için yargıçların yürüttükleri kulis çalışmaları, yaptıklar seçim ittifakları olumsuz bir kanaat yaratmıştır. Yargıçların hakkında yapılan şikayetlerin üç dört yıl gibi uzun sürelerde bile sonuçlanmaması, kamu oyunda söylentilere yol açmıştır. Sonunda sistemin değiştirilmesi düşünülmüş,yanlış hatırlamıyorsam, Yargıtay "birinci sınıf hakimlerin kendi aralarında seçtikleri altı üye" yi dışlayan bir değişiklik önerisi de hazırlamıştır. Bu tartışmalar sırasında 12. Muhtırası verilmiş, ve ardından yapılan 1971 Anayasa değişikliği ile halen geçerli sistem gerçekleşmiştir.
Bu ikilem halâ devam ediyor; edecek gibi de görünüyor; Anayasa mahkemesinde , HSYK kurulunda yalnız sizin gibi düşünenler değil, bizim gibi düşünenler de bulunsun anlamına gelen son Anayasa değişiklikleri bunu gösteriyor. Yani her iki kurum eskiden tek taraflı iken şimdi, siyasal yaşantımıza uygun olarak, çift taraflı olarak siyasallaştırılıyor. Militan yargı anlayışı böylece giderek yaygılaştırılıp, resmileştiriliyor.


* * *


Tekrar Yunus Nadi’nin tanımlamasına dönüyoruz; Adalet olmayınca yargı bağımsızlığı olmaz. Uzun bir süre var ki biz duruma farklı bakıyoruz; bir anlamda bağımsızlık olmayınca adalet olmaz demeğe getiriyoruz. Galiba; sorunların önemli bir bölümü ana kaynağı da budur.

Örnek : İdari Mahkemelerin yargı yetkisi “idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi” ile sınırlandırılmış, “idari mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacakları” açık olarak belirtilmiştir. Ama soyut “Hukuka uygunluk veya aykırılık” kavramları ile yine soyut “yerindelik denetimi” kavramı ayrıca yasal olarak tanımlanmamış en azından bu iki kilit kavramın ölçütleri belirtilmemiştir. Bu elbette İdari Mahkemelere çok geniş takdir hakkı tanımak anlamına gelir. İdari mahkeme kendi hukuk anlayışına göre değerlendirme yapacak ve onun hukuk anlayışına aykırı olan işlemler iptal edilip, olmayanlar geçerliliklerini sürdüreceklerdir. Metrobüs zamlarını iptal eden bir idari mahkeme, kanun koyucu yerindelik denetiminin tanımı yapıp ölçütlerini belirleyerek hakimi bağlamadığı sürece, otobüs zamlarını denetlemek benim anlayışıma göre yerindelik denetimi dışındadır diyebilir, değerlendirme hakkı onundur.

Bir başka örnek, günün konusu Anayasa değişliklerinde, Anayasa mahkemesinin görevinin şekil yönünden inceleme ile sınırlı olmasıdır. Burada da ayni şey söz konusudur; şekil denetimi yasal olarak tanımlanmadığı sürece, bunu, Anayasa mahkemesi hakimleri kendi anlayışlarına göre istedikleri kadar genişletebilirler. Öyle de olmuştur.

Gerçekten bir adalet reformu yapılmak isteniyorsa bunun yolu mahkemelerde veya HSYK’da benden de kimseler bulunsun anlayışı ile değişlik yapmak, ( bu bir anlamda mevcut düzenin “benden yana yargı” temel fikrinin kabulü anlamına gelir), değildir: Yapılması gereken, bu gibi yasaların uygulanmasında kilit kavramların tanımının yapılması, içeriğinin ve ölçütlerinin yasal olarak belirtilerek somut hale getirilmesidir. Bu pozitif hukukun gereğidir; Corpus juris civilis ten bu yana bütün büyük kodların tuttuğu yol, bu yoldur; hukuk da budur.

Anayasa’nın ve yasaların, özellikle “İdari Yargılama Usulü Kanunu” yeniden ele alınarak, hakime geniş takdir yetkisi tanıyan, hakimin hukuk ve adalet anlayışına aykırılık gibi özel anlama çekilebilecek olan “Hukuka uygunluk veya aykırılık” v.b benzeri soyut kavramlar kaldırılmalı, örneğin “ülkede geçerli hukuk kurallarına aykırılık” gibi daha somut ölçütler getirilmelidir . Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu iyi örnektir: Hakim Türk Kanunları gereğince karar verir hükmünün İdari Yargılama Kanununu aktarılması da bu ihtiyacı karşılayabilir. “Yerindelik “ değerlendirilmesinin ne anlama geldiği de , yasal olarak tanımlanmalı bunun takdiri İdare mahkemesi hakimine bırakılmamalıdır.

Tekrar Yunus Nadi’nin tanımlamasına dönüyoruz; Adalet olmayınca yargı bağımsızlığı olmaz. Adalet ise somut, ölçütleri belli, hakimin takdir ve değerlendirme hakkı en aza indirilmiş adil kanunlarla ile olur. Anayasa’da değişikliklerinde İdare Mahkemesi hakimlerine açık kapılar bırakan , geniş takdir hakları tanıyan hükümler, ifadeleri güçlendirilerek tekrar edilmiş, özellikle İdare Mahkemesi hakimlerini bağlayıcı somut hükümlerin getirilmemiştir. Hukuka uygunluk veya aykırılık gibi genel ve soyut kavramlar, siyasi jargonda, tartışmalarda belki kullanılabilir; ama Yargının Anayasal düzenlemesinde bir hukuk terimi olarak kullanılamaz. Bu gibi kavramların teknik olarak içi doldurulmadıkça hukuki olarak hiçbir değeri yoktur, sadece sözdür. Referanduma sunulan Anayasa’nın bazı maddelerini değiştiren Kanun, bu bakımdan eksiktir, sorunlara çare değildir.


Cengiz İlhan



26. Temmuz.2010 “Radikal” gazetesi yorum bölümünde yayınlandı
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Bağımsızlık Adeletle Var Olur" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cengiz İlhan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
30-07-2010 - 17:31
(5020 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 0 okuyucu (0%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (100%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
3346
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 9 saat 17 dakika 55 saniye önce.
* Ortalama Günde 0,67 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 7718, Kelime Sayısı : 1233, Boyut : 7,54 Kb.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1231
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03036904 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.