Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Uygulamada Boşanma Davaları Ve Boşanma Davalarının Sonuçları

Yazan : Av.Necdet Yıldırım [Yazarla İletişim]
Serbest Avukat

Makale Özeti
Boşanma Davaları ile ilgili yayınlanmış kitap

Uygulamada Boşanma Davaları Ve Boşanma Davalarının Sonuçları - PRATİK UYGULAMA KİTABI







Büyük Babam Mehmet YILDIRIM’a ve anneme



Değerli Hukukçu arkadaşlarıma yararlı olmasını dilediğim, bu çalışmamın ileride, okuyucularından beklediğim katkıları ile geliştirilerek yeniden baskıya alınmasını dilerim.
Alacağım eleştirileri katkı olarak ad edeceğim konusunda hiçbir hukukçu arkadaşımın kuşkusu olmamalıdır.
Birinci baskıda sadece ve sadece okunmasını ve yararlanılması
beklentimiz, her türlü ekonomik kaygıdan uzaktır.
Olması gerektiği kadar sade bir dilde kaleme almaya gayret gösterdiğim çalışmamın ileride geliştirileceğini ifade etmek isterim.
Kitabın yazılması sırasında Yargıtay Kararları bakımından Yargıtay Kararları Dergisinden,Yargıtay Veb sitesinden,Dialoğ Prestijden yararlandım.İl-gililerine en derin saygılarımı arz ederim.
Kitabın yayınlanmasında emeği geçen KARTAL BASIM YAYIN DAĞ. PAZ. İÇ ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ’nin değerli personeline,yayınevi sahibi Erdoğan Kartal’a,dizgi,kapak ve diğer konularda emeği geçen tüm arkadaşlara şükranlarımı sunarım.




KISALTMALAR


AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
BK : Borçlar Kanunu
Bkz : Bakınız
YMK : Yeni Medeni Kanun
YTCK : Yeni Türk Ceza Kanunu
HMUK : Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu
MÖHUH : Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hu
kuku
Md : Madde
TTK : Türk Ticaret Kanunu
T.C : Türkiye Cumhuriyeti
YHGK : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
YHD : Yargıtay Hukuk Dairesi
Vs. : Vesaire



TÜRK MEDENİ KANUNU

İKİNCİ BÖLÜM


Yasa no: 4721 Kabul tarihi: 22.11.2001 Yürürlük tarihi: 01.01.2002
BOŞANMA DAVALARI ve BOŞANMA DAVALARININ SONUÇLARI
SUNUŞ
Boşanma Hukukumuzda başlı başına bir alan. Bu alan insanların yaşamlarını son derece farklı sonuçlara vardıran, insanların bir başka insanla birleştirdikleri yaşamlarının hukuken sona erdirilmesi, belki de yolun bir bölümüne tek başına devam etmelerine yol açan bir oluş ve sonuç biçimidir.
Boşanma Hukuku eşlerin sosyal yaşantılarının, Medeni hallerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu alanın boşanan eşlere adil ve yararlı sonuçlar getirmesi, bu konuda görev alan Hukukçu meslektaşlarımızın, bu alanı son derece iyi bilip bilmediklerine bağlıdır.
Bende meslek yaşantım boyunca her zaman yeni şeyler öğrenmeyi ilke edindim. Yenilenen bilgi doğru bilgidir. Yenilenmemiş bilgi ile mesleğin sürdürülmesi neredeyse olanaksız hale gelmiştir.
Kendimce yaptığım araştırmalardan, Yüksek Mahkemenin uygulamalarından elde ettiğim bilgileri kişisel görüş ve tecrübelerimi katarak genç meslektaşlarımla elimdeki bilgiyi paylaşmak amacını taşıyorum. Umarım faydalanabileceğiniz, yalın ve sade anlatımı yararlı bulacaksınız.
Bu çalışmayı hakkına kavuşmuş sevgili büyük babam Mehmet YILDIRIM’a ve yine hakkına yürümüş sevgili annem Ferfuri YILDIRIM'a ithaf ediyorum. Mehmet Dedem
benim bugünkü konumum için önemli sayılabilecek adımların atılmasını temin eden bilge kişiliği ile her tür takdiri hak eder. Şu sözü benim için her zaman önemli oldu.” Evladım benim boyum normal insanın boyuna göre noksan, ama aklım normal bir insana göre tamam. Aklınla bedenini birleştirirsen daha yararlı işler yapabilirsin” Hiç okuma yazması yoktu, birçok okuryazardan daha iyi sonuçlar elde edebiliyordu. Sevgili dedemi çok özlüyorum.
Bana bu kısa ve özlü eseri yazmamda cesaret aşılayan eşim öğretmen Nurper YILDIRIM’a ve biricik oğlumuz Dr.Ali Görkem YILDIRIM’a, gelinim meslektaşım Av. Selen ASLAN YILDIRIM’a, yazılan yazılar hakkında görüşlerini benden esirgemeyen, eleştirilerini ve düşüncelerini çekinmeden bildiren meslektaşım Av.Uğraş TURAL’a teşekkür ediyorum.


TÜRK MEDENİ KANUNU II. KİTAP


I.BÖLÜM BOŞANMA SEBEPLERİ


I. Zina nedenine dayalı boşanma davası: Mk. Md.161 *
Eşlerden biri zina ederse diğer eş boşanma davası açabilir. Türk Ceza Kanununda zinanın suç olmaktan çıkarılmış olması, boşanma davasının açılması önünde engel değildir. Hukuk sistemimizde her konu tabi olduğu kanuna göre kararlaştırılmaktadır. Zina iddiası her tür delille kanıtlanabilir. Zina iddiası kötüye kullanılmaya müsait bir iddiadır. İddianın boşanma ile sonuçlanması halinde yaratacağı sonuçlarda Cana kast ve pek fena muamele davası ile birlikte diğer boşanma davarlından ayrı olarak, bazı olumsuz sonuçlar yaratabilmektedir.
Zinada diğer eşinde kusuru yoksa zina eden eş nafaka, maddi tazminat, manevi tazminatı ekonomik gücüne göre öder. Ayrıca Mal rejimine bağlı davalarda Yargıç zina eden eşin payında adil bir indirime gidebilir. TMK: Md.236 *
Zina nedenine dayalı boşanma davasında dava açma süresi ve zamanaşımı:
Zinayı öğrenen eşin dava açma süresi, zinayı öğrendiği tarihten başlayarak altı ay ve zina olayının üzerinden beş yıldır. Beş yılın sonunda zinayı yeni öğrenen eşin dava hakkı hak düşürücü süre nedeni ile ortadan kalkmaktadır. Bu sürede zina nedenine dava açmayan eşin, bu sebebe dayanarak, dava açma hakkı düşecektir.
Zina nedenine dayalı boşanma davasında affeden eşin dava hakkı:
Affeden eşin dava hakkı düşmektedir.
Zina nedenine dayalı boşanma davasında ispat:
Zina nedenine dayalı boşanma davasında, eşlerden birinin zinası çeşitli hallerde kanıtlanabilir.
Yüksek Mahkemenin çeşitli kararlarında eşlerden birinin zina ettiğinin karine olarak kabul edilebilmesi için çeşitli hallerin olmasını şart koşmuştur. Örneğin: Eşlerden biri, bir başkası ile bir otel odasında birlikte kalmasını zina karinesi olarak görmektedir. Eşlerden birinin yatak odasında başka biri ile beraber olmasını yine zina karinesi olarak görmektedir.
Buna benzer olayların sayılması ve çoğaltılması mümkündür. Ancak her olayın kendi oluş koşulları içinde kabul edilebilir ölçüt değerlendirilmesi gerekmektedir.
Eşlerden birinin bir başkası ile cinsel birleşme sırasında görülmesi ve kanıtlanması veya görevli memurlarca bu halin tutanak altına alınması için başka bir gerekçeye gerek olmadığını her hukukçu kabul edecektir.
Eşlerden birinin bir başkası ile toplumca uygun görülmeyen bir biçimde dolaştı-ğının, sarıldığının vs. gibi halleri de zina nedenine dayalı dava konusu edilebilir.
Eşlerden birinin bilişim yolu ile bir başkası ile cinsel amaçlı görüşmesi veya iletişimi de kanımca zina nedenine dayalı bir ispat vasıtası kabul edilebilir.

Zina sebebine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği:


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE


ANKARA


Davacı : H………….. K…….Adres.
T.C. Kimlik no : …………………
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres
Davalı : N………….. K…….Adres.
Dava : Boşanma (TMK md.161 dayalı boşanma davası)
T.konusu :Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a,300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine,N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine,kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, zina (TMK.Md.174 koşulları) nedeni ile davacı yararına davalıdan ………..,….. YTL manevi tazminatın,…..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi dileğidir.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 2 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı, Ekteki tutanakta görüldüğü üzere / tanık anlatımlarından/otel kayıtlarından/telefon dinleme tutanaklarından vs. anlaşıldığı üzere,………. Kişi ile zina ettiği ispat edilmiştir. Davacı ve davalının bundan böyle evli kalmalarında ne kamu yararı neden ailenin yararı kalmamıştır. Davalının bu fiili TMK. Md.161 gereğince, davacıya dava açma ve tazminat isteme hakkı vermektedir.
2-Davacı zina eden davalı eşi ile evli kalmak istememektedir.
3- Davalının bu hukuk ve ahlak dışı eylemi sonucu davacı aşağılanmış ve ihanete uğramıştır.
4- Davalının eylemi nedeni ile kişiliği zedelenen ve büyük acı yaşayan davacının maddi ve manevi tazminat isteme hakkı doğmuştur. Ayrıca müşterek çocuk küçük olup, nafakaya muhtaçtır. Davacının geçimini temin edeceği bir kaynağı veya işi bulunmamaktadır. Bu nedenle müşterek çocuk ve davacı nafaka kararına muhtaçtırlar.
5-Bu nedenle TMK nun 174. maddesİ uyarınca ……..,.. YTL maddi,…..,,… YTL manevi olmak üzere toplam ……,… YTL tazminatın davlıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmekteyiz.
6- Davalının zina etmesi nedeni ile TMK. Md.236 gereğince, ilerde davaya bağlı olarak, mal rejimine bağlı olarak dava açması halinde kanunun “Mal rejimine bağlı davalarda Yargıç zina eden eşin payında adil bir indirime gidebilir. TMK: Md.236 *” hususunun dikkate alınmasını talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK: md.161, 174, 175, 176, 177, 236, BK.42, 43, 44, 49), Vs.
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem ve Sonuç : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine,kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, zina (TMK Md. 174 koşulları) nedeni ile davacı yararına davalıdan ………..,….. YTL manevi tazminatın, …..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımla.

Eki : 1.Vekâletnameler
2.Nüfus kaydı
3-Adli Tabip ve Hastane raporu.
Davacı Vekili
Av. H……… Y……..

Zina nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları:
1) Y2HD. 2005/00832E. 2005/02668K. 23.02.2005T
BOŞANMA
ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA
ÖZET : Davacı kadının daha önce açtığı davadan feragatinden sonra davalı kocanın bir başka kadınla düğün yaparak evlendiği ve onunla birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. TMK nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :
Davacı tanıklarının beyanlarından, davacı kadının daha önce açtığı davadan feragatinden sonra davalı kocanın bir başka kadınla düğün yaparak evlendiği ve onunla birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. TMK nun 161. madde koşulları; oluşmuştur. Davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi bozmayı gerektirmiştir.
2- “Davacı taraf açtığı davadan feragat etmesi halinde, diğer eş başkası ile düğün yapar ve birlikte yaşamaya başlarsa, yeniden açılan davanın kabulü gerekmektedir. Y2HD. 2005/832E. 2005/2668K. 23.02.2003T kararında “Davacı kadının daha önce açtığı davadan feragatinden sonra davalı kocanın bir başka kadınla düğün yaparak evlendiği ve onunla birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunun 161.Madde koşulları; oluşmuştur. Davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.” Denmek sureti ile bu konu aydınlatılmış bulunmaktadır. Bu durum olayın oluş şekline ve koşullarına göre kanunun yorumlanması gereğini açıklamaktadır.”
Madde 161: Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Artık değere katılma
Kanuna göre
Madde 236: Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.

I-Boşanma sebepleri;
II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davası: TMK. Md.162
Hayata kast ve pek kötü muamele gören eşin boşanma davası açma hakkı vardır iddiası her tür delille kanıtlanabilir. Hayata kast ve pek fena muamelenin hayatı çekilmez hale getirmesi gerekmektedir. Hayata kast ve pek fena muamele İddiasının boşanma ile sonuçlanması halinde yaratacağı sonuçlarda zina davası ile birlikte diğer boşanma davarlarından ayrı olarak, bazı olumsuz sonuçlar yaratabilmektedir.
Hayata kast ve pek kötü muamele davasında diğer eşinde kusuru yoksa Hayata kast ve pek kötü muamele eden eş nafaka, maddi tazminat, manevi tazminatı ekonomik gücüne göre öder. Ayrıca Mal rejimine bağlı davalarda Yargıç zina eden ve Hayata kast ve pek kötü muamele eden eşin payında adil bir indirime gidebilir. TMK: md.236 *
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasında Dava açma süresi ve zamanaşımı:
Hayata kast ve pek fena muameleye uğrayan eşin dava açma süresi, suçu öğrendiği tarihten başlayarak altı ay ve suç olayının üzerinden beş yıldır. Beş yılın sonunda hayata kastı yeni öğrenen eşin dava hakkı hak düşürücü süre nedeni ile ortadan kalkmaktadır. Bu sürede dava açmayan eşin, bu sebebe dayanarak, dava açma hakkı düşecektir.
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasında ispat:
Her türlü kanıtla kanıtlanabilir. Mahkeme kararları, Cumhuriyet Savcılığı işlemleri, Tabip raporları, olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisi olan tanıklar vs. ile bu nedene dayalı boşanma davasının kanıtlanması mümkündür.
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği:


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE


ANKARA


Davacı : H………….. K…….Adres.
T.C. Kimlik no : …………………
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres
Davalı : N………….. K…….Adres.
Dava : Boşanma (TMK: md.162 dayalı boşanma davası)
T.konusu : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine, kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, pek fena muamele ve cana kast nedeni ile davacı yararına davalıdan ……..,….. YTL manevi tazminatın,…..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi dileğidir.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 10 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı, davacının başına ağır bir cisimle vurmak sureti ile ağır biçimde yaralanmasına ve hayati tehlike geçirmesine sebep olmuştur. Davacı ve davalının bundan böyle evli kalmalarında ne kamu yararı neden ailenin yararı kalmamıştır. Davalının bu fiili TMK. Md.162 gereğince, davacıya dava açma ve tazminat isteme hakkı vermektedir.
2-Davacı canına kast eden davalı eşi ile evli kalmak istememektedir.
3- Davacıya yapılan bu hukuk dışı eylem sonucu davacı adli tabiplikten ve yattığı Hastaneden hayati tehlike geçirdiğine dair rapor almış ve davalı eşi hakkında şikâyetçi olmuştur. E.Rapor
4- Davalının eylemi nedeni ile kişiliği zedelenen ve büyük acı yaşayan davacının maddi ve manevi tazminat isteme hakkı doğmuştur. Ayrıca müşterek çocuk küçük olup, nafakaya muhtaçtır. Davacının geçimini temin edeceği bir kaynağı veya işi bulunmamaktadır. Bu nedenle müşterek çocuk ve davacı nafaka kararına muhtaçtırlar.
5-Bu nedenle TMK.Md.174 uyarınca ……..,.. YTL maddi,…..,,… YTL manevi olmak üzere toplam ……,… YTL tazminatın davlıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmekteyiz.
6- Davalının cana kast etmesi nedeni ile TMK. Md.236 gereğince, ilerde davaya bağlı olarak, mal rejimine bağlı olarak dava açması halinde kanunun “Mal rejimine bağlı davalarda Yargıç cana kast eden eşin payında adil bir indirime gidebilir. TMK: Md.236 *” hususunun dikkate alınmasını talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK: md.162. 174. 175. 176. 177, 236, BK.42, 43. 44. 49)
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine, kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, pek fena muamele ve cana kast nedeni ile davacı yararına davalıdan ……..,….. YTL manevi tazminatın,…..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımla.

Eki : 1.Vekâletnameler
2.Nüfus kaydı
3-Adli Tabip ve Hastane raporu.
Davacı Vekili
Av. H……… Y……..

Not : “Bu dilekçe örneği, formatları değiştirilerek pek fena muameleye veya olayın oluşuna göre, kişilerin özel durumlarına göre yapılandırılabilinir.”

Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları:
1* Y2HD.13.03.2003 E 2003/2300 K 2003/3448 sayılı içtihadında olduğu üzere davanın kabulüne karar verebilmek için üç temel şart aranmaktadır.
“Küçük düşürücü hareketler,
Çekilmez hale gelme,
İspat
Küçük düşürücü hareketlerin birlikte yaşamayı imkânsız kılacak ağırlıkta olduğu ispat olunmalıdır.
Kadının temyizine gelince. Türk Medeni Kanunun 163.maddesi gereğince; ister küçük düşürücü suç işlenmiş olsun, ister haysiyetsiz hayat sürülmüş olsun boşanmaya hükmolunması için bu durumların diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmesi zorunlu olacak bu hususun kanıtlanması gerekecektir. O halde mahkemece yapılacak iş bu konuda taraf delillerini sorup, gösterdikleri takdirde toplamak, sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.”
Affeden tarafın bir başka dava ile yeni ve daha ağır bir sebep olmadan dava hakkını kullanması kanun tarafından korunmamıştır.

2* TC.YHGK. E: 2004/2–363,K: 2004/359 16.06.2004T
ÖZET :Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Mahkemece kocanın davası reddedilmiş, kadının davası ise kabul edilmiştir. Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez. O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmiş olması hatalıdır.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davası, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası davasının kabulüne dair verilen 22.01.2002 gün ve 2000/525–2002/9 sayılı kararın incelenmesi davacı - karşılık davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. HD. 14.11.2002T ve 2002/10913–12369 sayılı ilamı ile, (… Toplanan delillerden; davacının (kocanın) eşini dövdüğü, evine bakmadığı, ağır hakaretlerde bulunduğu, buna karşılık kadının da eşinin arabasını taşladığı, eve almadığı, kolunu da ısırdığı anlaşılmaktadır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına kadın da (davalı da) sebebiyet vermiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında kocanın davasının da kabulü gerekirken yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca; incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü
YARGITAY KARARI:
Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Mahkemenin, "kocanın yanındaki sekreterle çok samimi konuşma ve davranış içinde bulunmasından eşinin rahatsız olduğu, tabii olarak eşini kıskandığı, kocanın eşini dövdüğü, evine bakmadığı, eşine hakaret edip, aşağıladığı, en son tartışmada eşini dövdüğü sırada kadının eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması gibi davranışlarının kocanın çok ağır kusuru karşısında kendisini savunmaya yönelik olduğu, şiddetli geçimsizliğin kocanın ağır kusurundan kaynaklandığı" gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. manevi tazminat ile aylık 200.000.000 TL. yoksulluk nafakasının kocadan alınarak kadına verilmesine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle boşanma yönünden Özel Daire'ce bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki; bozma sebebine göre diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir.
Başka bir Yüksek Mahkeme kararında, karşılıklı davalardaki dava nedeni sayılan olayların değerlendirilme biçimi ve zamanı ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

3* TC YHGK. E 2004/2–363,K: 2004/359, 16.06.2004T kararı,
ÖZET :Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Mahkemece kocanın davası reddedilmiş, kadının davası ise kabul edilmiştir. Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez. O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmiş olması hatalıdır.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davası, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası davasının kabulüne dair verilen 22.01.2002 gün ve 2000/525–2002/9 sayılı kararın incelenmesi davacı - karşılık davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. HD. 14.11.2002 gün ve 2002/10913–12369 sayılı ilamı ile (… Toplanan delillerden; davacının (kocanın) eşini dövdüğü, evine bakmadığı, ağır hakaretlerde bulunduğu, buna karşılık kadının da eşinin arabasını taşladığı, eve almadığı, kolunu da ısırdığı anlaşılmaktadır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına kadın da (davalı da) sebebiyet vermiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında kocanın davasının da kabulü gerekirken yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü
YARGITAY KARARI
Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Mahkemenin, "kocanın yanındaki sekreterle çok samimi konuşma ve davranış içinde bulunmasından eşinin rahatsız olduğu, tabii olarak eşini kıskandığı, kocanın eşini dövdüğü, evine bakmadığı, eşine hakaret edip, aşağıladığı, en son tartışmada eşini dövdüğü sırada kadının eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması gibi davranışlarının kocanın çok ağır kusuru karşısında kendisini savunmaya yönelik olduğu, şiddetli geçimsizliğin kocanın ağır kusurundan kaynaklandığı" gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. manevi tazminat ile aylık 200.000.000 TL. yoksulluk nafakasının kocadan alınarak kadına verilmesine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle boşanma yönünden Özel Daire'ce bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki; bozma sebebine göre diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle, boşanmaya ilişkin temyiz itirazları dışında kalan sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 16.06.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
Madde 162: Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur

I - Boşanma sebepleri;
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davası: TMK. Md.163
Uygulamada görülmekte ola davalardan biride eşlerden birinin sürdürdüğü yaşamın ve işlediği suçun veya suçların, evlilik birliğini zedeleyen, müşterek hayatı çekilmez hale getiren eylem ve davranışlarına dayanmaktadır.
Bu suçların dava açan eşin yaşamını değiştiren, genel anlamı ile yüz kızartıcı suçların, sahtekârlık suçlarının ve uzun yıllar mahkûm kalmayı gerektiren, diğer eşin yaşamını çekilmez hale getirecek, evlilik birliğini temelinden sarsacak türden olması gerekmektedir. Her suç için boşanma davası açılamaz.
Haysiyetsiz yaşam, dava açmak için yeterli bir nedendir. Kumar oynamak, meşru olmayan kazancın peşinde olmak veya gelirini buna dayandırmak, ahlak dışı kabul edilen
Yaşam tarzını sürdürmek, fuhuş yapmak ve benzeri ailenin diğer bireylerini ve diğer eşin yaşamını çekilmez hale getiren davranışlar Medeni kanunun bu maddeye dayanılarak boşanma nedeni saydığı hallerdir.
Yüksek Mahkeme adam öldürme suçunu işleyen ve mahkûm olan kişinin eşinin boşanma davası açmasını haklı bulmaktadır. Çünkü adam öldürme suçu da yüz kızartıcı bir olaya dayandırılmakta ve boşanma sebebi sayılmaktadır. Adam öldürme suçu utanç verici bir suçtur, boşanma nedeni yapılması olanaklıdır.
İşkence yaptığı kanıtlanan eşlerden birinin eşi, insan haklarını ihlal eden bu eylemi gerçekleştiren eşine boşanma davası açması mümkündür. Hiç bir kanun müeyyidesi işkenceci ile evli kalmayı zorunlu kılamaz.
Soykırım suçu TCK da yeni düzenleme ile belirli bir suç olarak düzenlenmiştir. Bo-şanma Hukukunda uygulama bulması zaman alabilir. Ancak Soykırım suçu da bu kapsam-da değerlendirilmesi mümkün olan suçlardan olup, bu nedene dayalı boşanma davasının sebebi olabilecektir.

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davasında ispat:
Öncelikle yazılı belgelerle, Mahkeme kararları ile kanıtlanması gereken bir suç türü olmasına rağmen, mahkeme yolu ile yargılanmamış olsa bile, fuhuş, kumar, yüz kızartıcı havle davranışların çeşitli ispat vasıtaları ile kanıtlanması ve ileri sürülebilmesi olanaklıdır.
Olayın oluşu ve koşullarına göre çeşitlilik arz edebilen bir boşanma nedeni oldu-ğundan, her olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi ve bu özel duruma uygun ispat vasıtalarının dikkate alınması gerekmektedir.
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği:


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : H………….. K…….Adres.
T.C. Kimlik no : …………………
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres
Davalı : N………….. K…….Adres.
Dava : Boşanma (TMK: md.163 dayalı boşanma davası)
T.konusu : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine, kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına,
İşlenen suç nedeni ile ve(TMK.Md.174 koşulları) nedeni ile davacı yararına davalıdan ……..,….. YTL manevi tazminatın, …..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi dileğidir.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 2 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalının, haysiyetsiz hayat sürdüğü, fuhuş/kumar/kadın satıcılığı/çocuk pornosu sattığı/dilencilik yaptığı/ hırsızlık yaptığı/Adam öldürdüğü/işkence yaptığı/başka bir Devlet lehine ajanlık yaptığı vs. anlaşılmıştır. Buna ilişkin Mahkeme kararı/tanık anlatımları/tutanaklar/ Görüntüler vs, sunulmuştur/sunulacaktır. Davacı ve davalının bundan böyle evli kalmalarında ne kamu yararı neden ailenin yararı veya ahlaken imkân kalmamıştır. Davalının bu fiili TMK. Md.163 gereğince, davacıya dava açma ve tazminat isteme hakkı vermektedir.
2-Davacı TMK. Md.163 uyarınca işlediği fiiller nedeni ile davalı eşi ile evli kalmak istememektedir.
3- Davalının bu hukuk dışı eylemi/eylemleri sonucu davacı büyük ızdırap yaşamaktadır, eşi adına utanç duymaktadır.
4- Davalının eylemi nedeni ile kişiliği zedelenen ve büyük acı yaşayan davacının maddi ve manevi tazminat isteme hakkı doğmuştur. Ayrıca müşterek çocuk küçük olup, nafakaya muhtaçtır. Davacının geçimini temin edeceği bir kaynağı veya işi bulunmamaktadır. Bu nedenle müşterek çocuk ve davacı nafaka kararına muhtaçtırlar.
5-Bu nedenle TMK.Md.174 uyarınca ……..,.. YTL maddi,…..,,… YTL manevi olmak üzere toplam ……,… YTL tazminatın davlıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmekteyiz.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK: md.163. 174. 175. 176. 177, BK.42, 43. 44. 49) vs.
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine,kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, İşlenen suç nedeni ile ve (TMK.Md.174 koşulları) nedeni ile davacı yararına davalıdan ………..,….. YTL manevi tazminatın, …..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımla.

Eki : 1.Vekâletnameler
2.Nüfus kaydı
Davacı Vekili
Av. H……… Y……..

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları.
1* Y2HD, 26.12.2002 gün ve E:2002/12731-K.2002/14899 sayılı kararı.
EŞİNİ KÜÇÜK DÜŞÜREN BİR SUÇ İŞLEMEK
BOŞANMA DAVASI
ÖZET avalının eşini küçük düşüren bir suç işlemesi davacıya boşanma hakkı verir. Davacının bu suçtan dolayı tutuklu bulunan davalıyı cezaevinde ziyaret etmesi onu affettiği anlamına gelmez.
Y2HD, 13.03.2003 gün ve E 2003/2300,K 2003/3448 sayılı içtihadında olduğu üzere davanın kabulüne karar verebilmek için üç temel şart aranmaktadır.
“Küçük düşürücü hareketler,
Çekilmez hale gelme,
İsbat
Küçük düşürücü hareketlerin birlikte yaşamayı imkansız kılacak ağırlıkta olduğu ispat olunmalıdır.
Kadının temyizine gelince; Türk Medeni Kanunun 163.maddesi gereğince; ister küçük düşürücü suç işlenmiş olsun, ister haysiyetsiz hayat sürülmüş olsun boşanmaya hükmolunması için bu durumların diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmesi zorunlu olacak bu hususun kanıtlanması gerekecektir. O halde mahkemece yapılacak iş bu konuda taraf delillerini sorup, gösterdikleri takdirde toplamak, sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.”
Affeden tarafın bir başka dava ile yeni ve daha ağır bir sebep olmadan dava hakkını kullanması kanun tarafından korunmamıştır.

2* T.C.YARGITAY HGK. E: 2004/2–363,K: 2004/359 ve: 16.06.2004 günlü kararı.
ÖZET :Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Mahkemece kocanın davası reddedilmiş, kadının davası ise kabul edilmiştir. Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez. O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmiş olması hatalıdır.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davası, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası davasının kabulüne dair verilen 22.01.2002 gün ve 2000/525–2002/9 sayılı kararın incelenmesi davacı - karşılık davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.11.2002 gün ve 2002/10913–12369 sayılı ilamı ile (… Toplanan delillerden; davacının (kocanın) eşini dövdüğü, evine bakmadığı, ağır hakaretlerde bulunduğu, buna karşılık kadının da eşinin arabasını taşladığı, eve almadığı, kolunu da ısırdığı anlaşılmaktadır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına kadın da (davalı da) sebebiyet vermiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında kocanın davasının da kabulü gerekirken yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü
YARGITAY KARARI:
Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Mahkemenin, "kocanın yanındaki sekreterle çok samimi konuşma ve davranış içinde bulunmasından eşinin rahatsız olduğu, tabii olarak eşini kıskandığı, kocanın eşini dövdüğü, evine bakmadığı, eşine hakaret edip, aşağıladığı, en son tartışmada eşini dövdüğü sırada kadının eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması gibi davranışlarının kocanın çok ağır kusuru karşısında kendisini savunmaya yönelik olduğu, şiddetli geçimsizliğin kocanın ağır kusurundan kaynaklandığı" gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. manevi tazminat ile aylık 200.000.000 TL. yoksulluk nafakasının kocadan alınarak kadına verilmesine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle boşanma yönünden Özel Daire'ce bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki; bozma sebebine göre diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir.
Başka bir Yüksek Mahkeme kararında, karşılıklı davalardaki dava nedeni sayılan olayların değerlendirilme biçimi ve zamanı ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

İlgili Yargıtay kararları
2*T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2004/2–363,K: 2004/359 ve: 16.06.2004 günlü kararı,
ÖZET : Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Mahkemece kocanın davası reddedilmiş, kadının davası ise kabul edilmiştir. Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez. O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmiş olması hatalıdır.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davası, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası davasının kabulüne dair verilen 22.01.2002 gün ve 2000/525-2002/9 sayılı kararın incelenmesi davacı - karşılık davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.11.2002 gün ve 2002/10913-12369 sayılı ilamı ile, (… Toplanan delillerden; davacının (kocanın) eşini dövdüğü, evine bakmadığı, ağır hakaretlerde bulunduğu, buna karşılık kadının da eşinin arabasını taşladığı, eve almadığı, kolunu da ısırdığı anlaşılmaktadır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına kadın da (davalı da) sebebiyet vermiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında kocanın davasının da kabulü gerekirken yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü
YARGITAY KARARI:
Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Mahkemenin, "kocanın yanındaki sekreterle çok samimi konuşma ve davranış içinde bulunmasından eşinin rahatsız olduğu, tabii olarak eşini kıskandığı, kocanın eşini dövdüğü, evine bakmadığı, eşine hakaret edip, aşağıladığı, en son tartışmada eşini dövdüğü sırada kadının eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması gibi davranışlarının kocanın çok ağır kusuru karşısında kendisini savunmaya yönelik olduğu, şiddetli geçimsizliğin kocanın ağır kusurundan kaynaklandığı" gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. manevi tazminat ile aylık 200.000.000 TL. yoksulluk nafakasının kocadan alınarak kadına verilmesine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle boşanma yönünden Özel Daire'ce bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki; bozma sebebine göre diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle, boşanmaya ilişkin temyiz itirazları dışında kalan sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 16.06.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
Madde 0163 :Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.





I-Boşanma sebepleri;
IV. Terk nedenine dayalı boşanma davası :TMK. Md.164 *
Eşlerden biri evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmekten kaçınmış ve diğer eşin rızası dışında evini terk etmişse, diğer eşin Aile Mahkemesi Hâkimine başvurarak eşinin eve gelmesini ihtar etmesini isteyebilir.
Hâkimin ihtarına rağmen eve dönmeyen eş evi terk etmiş sayılır.
Evi terk etmiş olması için gerekli olan koşulların aranması gerekmektedir.
A-Terk eden eş evlilik birliğinden kaynaklanan bazı görevlerini yerine getirmekten kaçınmalıdır.
B-Evi terk eden eş, diğer eşin kusuru olmadan, kendinden kaynaklanan nedenlerle ve herhangi bir zorlama veya mecburiyet olamadan evi terk etmelidir.*4
C-Hâkimin ihtarına rağmen dönmemelidir.
Ç-Evi terk eden eşin, evi terk etme sebebi evde kalan eş olmalıdır.(Evde kalan eş, diğer eşin evi terk etmesine, eylemleri ve sözleri ile veya zorlaması ile evi terk etmeye sebep olmuşsa, evi terk eden eşin, evde kalan eşe terk nedeni ile dava açma hakkı doğacaktır.)
E-Evi terkten sonra en az dört ay geçmelidir. Aksi takdirde hâkime yapılacak ihtar müracaatı sonuç vermez.
F-İlanla eşe iki ay içinde müşterek konuta dönmesi ihtar edilecek ve eve dönmemesinin sonuçları yazılacaktır.
Bu koşullar oluşmadan terk sebebine yani TMK. Md.164’e dayalı davanın açılması halinde, yargıcın davayı ret etmesi gerekecektir.
Terk edilen eşin, terk sebebine dayalı dava açabilmesi için ve dava öncesinde terk nedeni ile ihtar ettirebilmesi için, birlikte oturabilecekleri müstakil bir konuta sahip olmalıdır. Bu konutun mülkiyet olması gerekmez. Kiralık olması da eve davet için yeterlidir. Ancak müstakil bir konuta sahip değilse, terk eden eş haklı duruma gelecektir.*2
Daha önce terk nedenine dayanarak dava açılması halinde, davayı ıslah yolu ile dava sebebini değiştiren davacının veya tarafın, ilk davadaki nedenden vazgeçtiği ve eşini af ettiği kabul edilmektedir. Islah yolu ile dava nedenini değiştirmek davanın reddini gerektirir.*2
Yüksek Mahkeme çeşitli kararlarında terk nedenine dayalı davada, davalının davayı kabul etmesini, davanın kabulü için yeterli görmemektedir. Bu dava türünde de “davanın sebepleri araştırılarak, terkin olup olmadığı ve boşanma koşullarının oluşup oluşmadığı incelenerek karar verilmesi gerektiği” görüşündedir.* 3
Eşler TMK. Md.186 uyarınca müşterek konutu beraberce seçerler. Eşlerden biri tek başına müşterek konutu seçmekte ısrar ederse diğer eş Aile Hâkiminin müdahalesini isteyerek müşterek konutun Mahkemece belirlenmesini isteyebilir. Müşterek konut belirlendikten sonra evi terk eden eş dönmemişse ihtarın çekilmesine karar verilir.*5
Eve davet eden ve ihtar çeken eşin eve davette samimi olması ve istekli olması gerekir. Eve davet etmesine rağmen, davet edilen eşin eve girmesini istemeyen veya eve girmesini çeşitli vasıtalarla engelleyen eş, samimi sayılmaz ve bu nedene dayalı davasının reddine karar verilmek gerekir.*6
İhtar süresi dolmadan terke dayalı boşanma davası açılmış sa, koşulları oluşmayan davanın reddi gerekir.*7
Katkı payının istirdadına yönelik tazminat davası boşanmanın eki olmayıp nispi harca tabidir. Katkı payının istirdadı, karşı dava olarak açılabileceği gibi, ayrı olarak da açılabilir.*8
Terk nedenine dayalı boşanma davasında İspat:
Terk nedenine dayalı boşanma davasında öncelikle Yargıç marifeti ile yapılan dön çağrısı en temel kanıttır. Yukarıda açıklanan çeşitli durumlara ilişkin açıklamalarda, değişik ispat vasıtalarının da kullanılması gerektiği görülmektedir. Çağrı yapan eşin, çağrılan eşi eve kabul etmemsinin belgesi olmayabilir. Bu husus tanıkla veya tutulan tutanakla ispatı mümkün olabilir. Terk nedenine dayalı boşanma davasında da olayın oluş koşulları özel olarak irdelenmelidir.
Diğer eşin evi terke zorlanmasının her tür kanıtla ispatı mümkündür.

Terk sebebine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği:


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : H………….. K…….Adres.
T.C. Kimlik no : …………………
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres
Davalı : N………….. K…….Adres.
Dava : Boşanma (TMK: md.164 dayalı boşanma davası)
T.konusu : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a,300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine,kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, hakaret ve TMK.Md.174 koşulları nedeni ile davacı yararına davalıdan ………..,….. YTL manevi tazminatın,…..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi dileğidir.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 2 yıl önce evlenmişlerdir. Evi terk eden davalı eş, davacı eşin kusuru olmadan, kendinden kaynaklanan nedenlerle ve herhangi bir zorlama veya mecburiyet olamadan evi terk etmiştir. Evi terk eylemi üzerinden dört aylık süre geçmiştir. Ancak davalı, Ekteki tutanakta görüldüğü üzere Mahkemenizce gönderilen eve dön ihtarına rağmen, verilen iki aylık sürede aile konutuna dönmemiştir.
2-Davacı ve davalının bundan böyle evli kalmalarında ne kamu yararı neden ailenin yararı kalmamıştır. Davalının bu fiili TMK. Md.164 gereğince, davacıya dava açma ve tazminat isteme hakkı vermektedir.
3- Davalının bu hukuk dışı müşterek Aile konutunu terk eylemi sonucu davacı dava açmasının zorunlu hale gelmiştir. Davacı yasanın öngördüğü bütün tedbirlere ve kurallara riayet ederek, evi terk eden davalının Aile Konutuna dönmesi için bütün koşulları oluşturmuştur.
4- Davalının Aile konutunu terk ederken, sarf ettiği sözler, davacıya yüklediği haksız ve kişiliği zedeleyen beyan ve davranışlar nedeni ile kişiliği zedelenen ve büyük acı yaşayan davacının maddi ve manevi tazminat isteme hakkı doğmuştur. (Bu bölüm dava dilekçesini olayın oluşu ve davanın taraflarının yeri bakımından, bay veya bayan olması bakımından farklı olarak düzenlenebilinir)Ayrıca müşterek çocuk küçük olup, nafakaya muhtaçtır. Davacının geçimini temin edeceği bir kaynağı veya işi bulunmamaktadır. Bu nedenle müşterek çocuk ve davacı nafaka kararına muhtaçtırlar.
5-Bu nedenle TMK.Md.174 uyarınca ……..,.. YTL maddi,…..,,… YTL manevi olmak üzere toplam ……,… YTL tazminatın davlıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmekteyiz.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.164. 174. 175. 176. 177, BK.42, 43. 44. 49)
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a,300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine,N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine,kararla beraber nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, hakaret ve TMK.Md.174 koşulları nedeni ile davacı yararına davalıdan ………..,….. YTL manevi tazminatın,…..,…. YTL maddi tazminatın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımla.

Eki : 1.Vekâletnameler
2.Nüfus kaydı
3-Mahkemenin ihtarı.
Davacı Vekili
Av. H……… Y……..

Terk nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları:
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, 2005/09764,K: 2005/12222 ve: 19.09.2005 günlü kararı.
TERK NEDENİYLE BOŞANMA
ÖZET : Terk edilen eş, hallerine uygun, oturmaya elverişli, bağımsız bir evleri varsa terk eden eşi ortak konuta çağırmakla yükümlüdür. Böyle bir evleri yoksa terk eden eşin bu davranışı haklı sebebe dayanır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Taraflar ortak konutu ayrı ayrı terk etmişler, davet edilen konut birlikte seçilmemiştir.
Terk sebebine dayalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için öncelikli şart davalı eşin haklı bir sebep olmadan en az dört aydan beri evlilik birliği dışında kalmasıdır. Tarafların birlikte seçtikleri TMK. Md.186 veya Türk Medeni Kanunun 188.Maddesinde; şartlarının oluşması sebebiyle eşlerden birinin seçtiği, ya da hâkim tarafından belirlenen TMK. Md.195 hallerine uygun, oturmaya elverişli, bağımsız bir evleri yoksa birlik dışında bulunan eşin bu davranışı haklı sebebe dayanır.
Terk edilen eş TMK. Md.164 diğerini yukarıda açıklanan kurallara uygun olarak ortak konuta çağırmakla yükümlüdür. Çünkü ortak hayat bunu zorunlu kılar TMK. Md.185/3 Bu itibarla kanunda gösterilen TMK. Md.164 sürelerin başında tarafların kanuni koşullara uygun ortak konutunun olmadığı anlaşıldığından ihtar geçersiz olmakla, davanın reddi gerektiğinin düşünülmemesi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple davalı yararına (BOZULMASINA), bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.09.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

*2 T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2005/02434,K: 2005/03702 ve10.03,2005 günlü kararı.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
YARGITAY KARARI:
Davacı terk hukuki nedenine (TMK. md. 164) göre açtığı davayı 03.12.2003 tarihli dilekçesi ile ıslah etmiş ve davasını şiddetli geçimsizlik nedenine (TMK. md. 166) dayandırdığını bildirmiştir. Davacı işbu davayı açmadan önce 21.07.2003 tarihinde davalıya ihtar göndermek suretiyle ihtar tarihinden önceki olayları affetmiştir. İhtar tarihinden sonra da boşanmayı gerektiren ve davalıdan kaynaklanan yeni bir olayın varlığı kanıtlanmış değildir. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

3* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi, E: 2004/13745,K: 2004/14686 ve: 08.12.2004 günlü kararı.
TERK NEDENİYLE BOŞANMA
DAVANIN KABULÜ
ÖZET : Terk sebebine dayanan boşanma davasında davalının davayı kabulü sonuç doğurmaz. Deliller toplanıp davacının dayandığı nedenin var olup olmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Boşanma davası, Türk Medeni Kanunun 164.Maddesinde yer alan terk sebebine dayanmaktadır. Terk sebebine dayanan boşanma davasında, davalının "davayı kabul" beyanı sonuç doğurmaz. TMK. Md.184.1.3 Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılarak açılmış bir davada Türk Medeni Kanunun 164.Maddesindeki şartların; varlığı halinde kabulün hukuki değeri vardır. Dava, bu sebebe dayanmamaktadır. Bu bakımdan tarafların gösterecekleri deliller usulünce toplanıp, dayanılan hukuki sebep çerçevesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken boşanma davasının davalı tarafından kabul edildiğinden bu halde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılması gerektiğinden söz edilerek yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de;
Davalının bizzat dinlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma sebebine göre davalının diğer ve davacının temyizinin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.12.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
4* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2004/04901,K: 2004/05829 ve 05.05.2004 günlü kararı.
TER SEBEBİYLE BOŞANMA
ORTAK KONUT
ÖZET : Eşini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, terk sebebine dayanmaktadır TMK. Md.164
Olayda, davacı koca, 18.10.2002 tarihinde mahkemeye başvurarak, eşinin Osmaniye'deki tuttuğu eve gelmesi için ihtar edilmesini istemiştir. İhtar kararı davalıya 01.11.2002 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 17.02.2003 tarihinde açılmıştır. Türk Medeni Kanunun 164.Maddesi gereğince, terk edilen eş boşanma davası açabilir. Terk eden eşin, bu sebebe dayanarak boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Diğerini, ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Toplanan delillerden, Adana'daki müşterek konutu kocanın terk ettiği anlaşılmaktadır. İhtarla kadının davet edildiği konutun Türk Medeni Kanunun 186/1.Maddesinde gereğince; eşlerin birlikte seçtikleri bir konut olmadığına göre Türk Medeni Kanunun 164.Maddesindeki koşulları gerçekleşmemiştir. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.05. 2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

5* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E2004/02883,K2004/03814 ve: 25.03.2004 günlü kararı.
BOŞANMA
MÜŞTEREK KONUTUN SEÇİLMESİ
ÖZET : Türk Medeni Kanunun 186.Maddesinde uyarınca eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Tarafların önce müşterek konutu birlikte seçmeleri, bu konuda uzlaşma olmazsa davacının Aile Mahkemesinden müşterek konutun belirlenmesini istemesi, müşterek konut belirlendikten sonra Türk Medeni Kanunun 164. Maddesine uygun; ihtar tebliği istemi gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Türk Medeni Kanunun 186.Maddesinde gereğince; eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Koca müşterek konutu 7 yıl önce terk etmiş, kadında üç yıl önce başka ev yaptırarak müşterek konuttan ayrılmıştır. Eşlerin birlikte seçtikleri konuta davet yapılmamıştır. O halde tarafların önce müşterek konutu birlikte seçmeleri, bu konuda uzlaşma olmazsa davacının Türk Medeni Kanunun 195. Maddesine uygun; Aile Mahkemesinden müşterek konutun belirlenmesini istemesi, müşterek konut belirlendikten sonra Türk Medeni Kanunun 164.Maddesinde uygun; ihtar tebliği istemi gerekirken, davanın reddi yerine kanuna aykırı ihtara dayalı boşanma hükmü verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 25.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

6* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2003/02340,K: 2003/05136 ve: 08.04.2003 günlü kararı.
BOŞANMADA TERKDEN DOLAYI DAVET İHTARI
DAVET İHTARININ SAMİMİ OLMASI
EVE ALMAYACAĞININ BEYANI
TERKE DAYALI BOŞANMANIN REDDİ
ÖZET :Terkten dolayı davet ihtarının samimi olması gerekir. İhtar dönemi içerisinde eşini eve kabul etmeyeceğini söyleyen ihtar edenin samimiyeti kabul edilemez.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
YARGITAY KARARI:
4721 sayılı Kanunu 1.maddesi hükmü; de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.
Terk hukuki sebebine dayanarak açılmış davada boşanmaya karar verilebilmesi için ihtarın samimi olması gerekmektedir. (743 sayılı kanunu 43,4721 sayılı Kanunu 164) İhtar döneminde davalı karakola gitmiş, buraya çağrılan davacı eşini eve kabul etmeyeceğini açıklamıştır. Davacının bu davranışı ihtarın samimi olmadığını gösterir. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.

7* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E 2003/02033,K: 2003/03193 ve 10.03.2003 günlü kararı.
TERK SEBEPLİ BOŞANMA (Kadına Davet İhtarı Tebliği - Kocanın İki Aylık Eve Dönme Süresi Dolmadan Boşanma Davası Açması/Reddi Gereği)
İKİ AYLIK SÜRE (Kocanın İki Aylık Eve Dönme Süresi Dolmadan Boşanma Davası Açması - Reddi Gereği)
SÜRE DOLMADAN AÇILAN DAVA (Kadının Evi Terki Üzerine Davet İhtarı Tebliğ Edilmesi - Davanın Reddi Gereği)
ÖZET : İki aylık süre dolmadan açılan terk sebepli boşanma davası reddolunmalıdır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
YARGITAY KARARI:
Mahkemece davalıya gönderilen ihtar kararı davalıya 02.04.2002 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 02.06.2002 tarihinde Türk Medeni Kanununun 164/2. maddesinde yazılı iki aylık süre dolmadan açılmıştır.
Davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 10.03.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

8* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E2003/02005,K2003/04324 ve 27.03.2003 günlü kararı.
İHTAR EDENİN NİŞANLANMASI (İhtarı Gönderen Kocanın Samimiyetsiz Olması Ve Ayrı Ev Temin Etmemesi - Terk Sebepli Davanın Reddi Gereği)
İHTARIN SAMİMİYETSİZLİĞİ (Kocanın Evi Terk Eden Eşine Davet İhtarı Göndermesine Rağmen Ayrı Ev Temin Etmemesi Ve Başkasıyla Nişanlanması - İhtarın Geçersiz Sayılacağı)
KATKI PAYININ TAZMİNİ (Boşanmanın Ferisi Sayılamaması - Nisbi Harcın İkmal Ettirilmesi Gereği)
BOŞANMANIN EKİ OLMAYAN TAZMİNAT DAVASI (Nisbi Harca Tabi Olması - Ayrı Veya Karşı Dava Açılarak İstenebileceği)
ÖZET : İhtar gönderen eşin nişanlanması, ihtarın samimiyetsizliğini göstereceğinden terk sebepli davanın reddi gerekir.
Katkı payının istirdadına yönelik tazminat davası boşanmanın eki olmayıp nisbi harca tabidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
YARGITAY KARARI:
4722 sayılı kanunun 1. maddesi hükmü; de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.
Davacı bağımsız ev temin etmediği gibi, Nesibe isimli kadınla nişanlanmıştır. Bu durum karşısında ihtar samimi olmadığından davanın reddi gerekirken kabulü bozmayı gerektirmiştir.
Kadının istediği maddi tazminat, araba ve ev alımına katkıya ilişkin olup bu istem boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Bu konuda harcı verilerek açılmış usulüne uygun bir dava ve karşı dava bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde talebin reddi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), bozma nedenlerine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 27.03.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

9* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi Esas No: 2005/09764 Karar No: 2005/12222 Tarih: 19.09.2005
TERK NEDENİYLE BOŞANMA
ÖZET : Terk edilen eş, hallerine uygun, oturmaya elverişli, bağımsız bir evleri varsa terk eden eşi ortak konuta çağırmakla yükümlüdür. Böyle bir evleri yoksa terk eden eşin bu davranı-şı haklı sebebe dayanır
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Taraflar ortak konutu ayrı ayrı terk etmişler, davet edilen konut birlikte seçilmemiştir.
Terk sebebine dayalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için öncelikli şart davalı eşin haklı bir sebep olmadan en az dört aydan beri evlilik birliği dışında kalmasıdır. Tarafların birlikte seçtikleri TMK. Md.186 veya TMK.Md.188 şartlarının oluşması sebebiyle eşlerden birinin seçtiği, ya da hakim tarafından TMK.Md 195 hallerine uygun, oturmaya elverişli, bağımsız bir evleri yoksa, birlik dışında bulunan eşin bu davranışı haklı sebebe dayanır.
Terk edilen eş TMK. Md.164 diğerini yukarıda açıklanan kurallara uygun olarak ortak konuta çağırmakla yükümlüdür. Çünkü ortak hayat bunu zorunlu kılar TMK. Md.185/3 Bu itibarla kanunda gösterilen TMK. Md.164 sürelerin başında tarafların kanuni koşullara uygun ortak konutunun olmadığı anlaşıldığından
Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple davalı yararına (BOZULMASINA), bozma sebebine ihtar geçersiz olmakla, davanın reddi gerektiğinin düşünülmemesi doğru bulunmamıştır. göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.09.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Madde 0164: Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz

I-Boşanma sebepleri;
V. Akıl hastalığı nedenine dayalı boşanma davası: TMK. Md.165 *2
Akıl hatalığı nedeni ile boşanma davası açabilmek için, diğer eşin üç yıldan beri iyileşmeyen bir akıl hastalığına tutulması gerekmektedir.
Üç yıllık süre dava tarihinden geriye doğru olan sürenin içinde olmalıdır.
Akıl hastalığının iyileşmeyecek bir hastalık olmalıdır.
Bu hastalık nedeni ile ortak yaşam diğer eş için hayatı mümkün olmayan bir hal almalıdır.
Vesayet altında bulunmak, dava için yeterli bir sebep değildir.
Bu hususun Tıp doktoru tarafından bir raporla tespit edilmesi lazımdır. Her halde bu raporu verecek Tıp Doktorunun bu alanda uzmanlık eğitimi alan ve resmi bir Sağlık kuruluşunda fiilen çalışan biri olması uygun olacaktır. Bu konuda suiistimale uygun bir konu olduğundan tam teşekküllü bir resmi hastaneden alınması işin ciddiyeti ve işlemin sağlığı bakımından gereklidir.
Mahkemece bu nedene dayalı olarak dava açılmasından sonra, akıl hastalığı söz konusu olan eş için vasi tayininin sağlanmasını temin eder.
Davacıya bu konuda süre vererek dava açmasını ve Mahkemece tayin edilecek vasi marifeti ile davanın duruşmalarına devam edilecektir.
Uygulamada Yüksek Mahkemenin yol gösteren kararları mevcuttur.*1
Akıl hastalığı nedenine dayalı boşanma davasında İspat:
Akıl hastalığına dayalı boşanma davasının en temel ispat vasıtası, Tabip raporudur. Bu raporla aleyhinde dava açılan eşin akıl sağlığı belirlenmektedir. Başlı başına uzmanlık gerektiren bu kanıtın yukarıda açıklandığı üzere, işin uzmanı olduğu kabul edilen tıptaki alan uzmanını raporu olmazsa olmaz olarak kabule edilen en önemli kanıttır.
İçeriği itibari ile Kanunun aradığı çekilmez hale gelme koşulunun da her tür kanıtla ispatı mümkündür.
Akıl hastalığına dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : H………….. K…….Adres.
T.C. Kimlik no : …………………
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres
Davalı : N………….. K…….Adres.
Dava : Boşanma (TMK: md.165 dayalı boşanma davası)
T.konusu : Tarafların boşanmalarına,N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesi dileğidir.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 20 yıl önce evlenmişlerdir. Davalının kanunda belirlenen, iyileşmesi mümkün olmayan bir akıl hastalığına yakalandığı ve bu hastalığın üzerinde üç yılı aşkın bir sürenin geçmesi nedeni ile boşanma davası TMK. Md.165 gereğince açılmaktadır.
2-Davacı ve davalının bundan böyle evli kalmalarında ne kamu yararı neden ailenin yararı kalmamıştır. Davalının bu fiili durumu nedeni ile evlilik birliği çekilmez hale gelmiştir. TMK. Md.165 gereğince, davacıya dava açma hakkı vermektedir.
3- Davalının bu fiili durumu tam teşekküllü ……….. Hastanesinden alınmış tıbbi raporla kanıtlanmıştır. Ek: Tıbbi rapor.
4- Davacının dava açmaktan başka çaresi kalmamıştır. Davacının davada temsil edilebilmesi için kendisine vasi tayini için tarafımıza tensip kararı ile birlikte dava açmak üzere yetki belgesi verilmesini de talep ederiz.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.165.
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların boşanmalarına,N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine,vasi tayini için yetki belgesinin verilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımla.

Eki : 1.Vekâletnameler
2.Nüfus kaydı
3-Tıbbi rapor.
Davacı Vekili
Av. H……… Y……..
Akıl hastalığı nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları:
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 1974/03666 K: 1974/03480 ve: 01.06.1974 günlü kararı.
BOŞANMA
Akıl Hastalığı
Vesayet
Süre
ÖZET : Akıl hastalığı nedeniyle boşanmada, "üç yıllık süre dava gününden geriye doğru hesaplanır” Akıl hastalığının iyileşmeyeceği doktor raporuyla saptanmalıdır.
Vesayet altında bulunmak başlı başına boşanma nedeni sayılamaz
M. G. tarafından karısı G. vasisi S. A. aleyhine açılan boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına dair verilen yukarda tarih ve numarası yazılı hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karı kocadan biri, üç yıldan beri süregelen bir akıl hastalığına tutulup da iyileşemeyeceği tabip raporu ile anlaşılır ve hastalık yüzünden ortak hayatın devamı diğer taraf için mümkün bulunmaz ise, mahkeme boşanmaya karar verir TMK. Md.133 Üç yıllık süre dava gününden geriye doğru hesaplanır. Vesayet altında bulunmak başlı başına boşanmayı gerektirmez.
Dosyada muayene sonucu alınmış bir tabip raporu yoktur. Öyle ise az önce açıklanan şekilde bir işlem yapılmadan eksik inceleme ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple (BOZULMASINA), 01.06.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
2 Madde 165: Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

I-Boşanma sebepleri;
VI. Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davası: TMK. Md.166 *
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
Anlaşmalı boşanma davalarında, davanın açılabilmesi için evlilik birliğinin en az bir yıl sürmesi, tarafların birlikte hâkim huzuruna çıkarak anlaşarak boşanma isteklerini bizzat hâkime bildirmeleri, boşanmanın ferileri hakkında ( Velayet, nafaka, tazminat vs)anlaşmış olmaları ve bu hususları yazılı bir protokol olarak yargıca sunmaları gereklidir. Yargıç boşanmanın koşullarının olup olmadığını inceledikten sonra, boşanmaya karar verebilir. Yargıç ikna olmamışsa davanın reddine de karar verebilir. Anlaşmalı boşanma davalarında mal rejimine ilişkin hususların yazılması zorunlu değildir. Yargıtay içtihatlarında boşanma protokolünde, eşler mal rejiminin sona erdirilmesi konusunda bir anlaşmaya varacaklarsa, bu konunun anlaşılır ve açık bir biçimde yazılması gerekmektedir. Sarih olmayan beyanlar daha sonra mal rejiminin sona ermesine bağlı davaların açılmasına oluşturmaz.
Boşanma davasının eki niteliğindeki tazminatlar harca tabi değildir.*
Eşlerden birinin dava kesinleşmeden ölmesi halinde, evlilik birliği boşanma nedeni ile sona ermez. Evlilik birliği ölüm nedeni ile sona erer. Bu nedenle boşanmaya karar verilmişse, tashihi kararla boşanma hükmünün bozulmasına ve yerel mahkemenin şartları kalkan davanın ortadan kaldırılmasına karar vermesi gerekmektedir.
Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davasında İspat :
En kapsamlı ispat vasıtalarının kullanılabildiği boşanma nedeni şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma nedenidir.
Kararı verecek olan Aile Mahkemesi yargıcını ikna edecek her tür vasıta ile bu dava kanıtlanabilir.
Bu davada ve diğer davalarda olaylara ve oluşa ilişkin anlatımların bizzat görgüye dayalı olması gerekmektedir.”Efendim tarafların anlaşamadıklarını biliyorum” demek tek başına yeterli olamamaktadır.Neden anlaşamıyorlar,şiddetli geçimsizliğin kaynağı veya kaynakları nelerdir?,hangi somut olguya ve bilgiye dayanmaktadır.Bunlar bilinmeden tarafların anlaşamadıklarını varsaymak olanaklı değildir.Nihayet Yüksek Mahkemenin belli bir somut olguya dayandırılmayan boşanma kararlarını bozduğu görülmektedir.
Kullanılacak ispat vasıtalarının çok yönlü olması mümkündür. Boşanma konusu edilen geçimsizlik sebeplerinin birden fazla olması da mümkündür. Her somut neden için somut vasıtalarla davanın kanıtlanmasının sağlanması olanaklıdır.
Dava somut olgularla kanıtlanamıyorsa, boşanma isteminin reddine karar verile-bilecektir.
Genel kural olarak davacının davasını kanıtlaması gerekmektedir. Ancak davalının da boşanma karşı davasının olması halinde her iki tarafta ispat külfeti altına girecektir.

Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davasında dava dilekçesi örneği
(Şiddetli geçimsizlik) 1


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y……... Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Boşanma (TMK. Md.166 sebebi, Şiddetli Geçimsizlik nedeni ile)
T.konusu : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine,kararla beraber nafakanın Geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, maddi ve manevi tazminat hakkının, malların bölüşümü ile düğün takıları ile ilgili hakların ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davacı ve davalının bundan böyle evli kalmalarında ne kamu yararı neden ailenin yararı kalmamıştır.
2-Davacı ile davalı evlendiklerinden beri fikren ve ruhen hiç anlaşamamışlardır.
3- Davacı ve davalı özelliklede son yıllarda ve yakın dönemde 0ğlunun düğününde ve sonrasında davacı eşine karşı son derece kaba tutumlar sergilemiş ve 0ğlunun düğün gecesi eşinin aile bireylerinden benimsemediği bazı kişilerin düğüne gelmeleri üzerine,0ğlunun düğününü terk etmiş davacıya da boşanma davası açmasını ve ailesinin yanına dönmesini istemiştir. Davalı her tartışmada ağza alınmayacak davacının ailesine, kendisine hakaret ve tehditlerde bulunmuştur. Bu nedenle tazminat hakkımızı ileriki aşamalarda kullanılmak üzere saklı tutmaktayız.
4- Davacının geçimini emekli maaşından temin etmekte, buda yaklaşık 800,00 YTL tutmaktadır.Bu nedenle müşterek çocukları N….. D…….’nın yaşı küçük olup Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencisi olup nafakaya ihtiyacı vardır.Bu nedenle N….. D……. için nafaka bağlanmasına karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler :HUMK. TMK. Md.166 TMK. Md.4.174/2,175,176,177, BK.42, 43. 44. 49)
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N….. D…….’nın verilmesine, N….. D…….’nın velayetinin annesine (davacıya) verilmesine, kararla beraber bu nafakanın geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, maddi ve manevi tazminat hakkının, malların bölüşümü ile düğün takıları ile ilgili hakların ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..

Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davasında dava dilekçesi örneği
(Anlaşmalı dava dilekçesi) 2


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : H………….. K…….Adres.
T.C. Kimlik no : …………………
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres
Davalı : N………….. K…….Adres.
Dava : Boşanma
T.konusu : Tarafların boşanmalarına, boşanma protokolünün karar altına alınmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 1 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davacı ve davalının bundan böyle evli kalmalarında ne kamu yararı neden ailenin yararı kalmamıştır. Bu nedenle davacı ve davalı karşılıklı olarak anlaşarak boşanmaya karar vermişlerdir.
2-Davacı ile davalı evlendiklerinden beri fikren ve ruhen hiç anlaşamamışlardır.
3- Davacı ve davalı özelliklede son yıllarda ve yakın dönemden beri ciddi sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Evlilikten beklenen karşılıklı saygı ve sevgi kalmamış taraflar her olaydan olumsuzluklar çıkarmaya başlamışlardır. Bu nedenle evlilikten beklenen gerek tarafların yararları gerekse kamu yararı kalmamıştır.
4- Davacının ve davalının müşterek çocukları bulunmadığından velayet konusunda verilecek bir karar yoktur.
5-Taraflar karşılıklı olarak, nafaka, tazminat, mal varlıkları talepleri ile dava giderleri ve vekâlet ücretlerinden, vazgeçmişlerdir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.166 TMK.
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların boşanmalarına, boşanma protokolünün karar altına alınmasına dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine, karar verilmesini talep ederiz.

Eki : 1.Vekâletnameler
2.Nüfus kaydı
Davacı Vekili
Av. H……… Y……..

Davalı Davacı

Not : Anlaşmalı boşanma dava dilekçesinin verilebilmesi için öncelikle evlilik süresinin en az bir yıl olması gereklidir. Ayrıca eşler boşanmanın ferileri konusunda anlaşmış olmalıdırlar.

BOŞANMA PROTOKOLÜ

Davacı : H………….. K…….Adres.
T.C. Kimlik no : …………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres
Davalı : N……K….. Adres.

Taraflar aralarında boşanma ve ferileri konusunda aşağıdaki biçimde anlaşmışlardır.
1-Taraflar şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanmaya karar vermişlerdir.
2-Taraflar karşılıklı olarak,
2–1-Nafaka talep etmeyeceklerdir
2–2-Tazminat talep etmeyeceklerdir.
2–3-Davacı ve davalının mal varlıklarından diğer taraf hiçbir talepte bulunmayacaklardır.
2–4-Taraflar karşılıklı olarak dava giderleri ve Avukatlarının vekâlet ücretlerinden vazgeçmişlerdir.01.01.2007


Davacı Davacı Vekili Davalı

Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davasında Yargıtay kararları:
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2006/16736 K: 2006/16736–05182 ve: 2007/05182 günlü kararı.
BOŞANMADA KUSUR
KUSURSUZ OLAN EŞİN HAKLARI
ÖZET : Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin davacı, eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. İsteğin reddi gerekirken boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan hüküm bozulmalıdır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı tanık beyanlarında geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiştir. Boşanmaya neden olan olaylarda güven sarsıcı davranışlar içerisine giren, karısını babasının evine götürüp bırakan, birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı koca tam kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre; boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. TMK. Md.166/2
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

2* T.C. YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E2006/13382,K: 2006/12971 ve 02.10.2006 günlü kararı.
BOŞANMA KARARINDA TEMEL KOŞUL
EVLİLİK BİRLİĞİNDE ORTAK YAŞAMIN EŞLERDEN BEKLENMEYECEK DERECEDE TEMELİNDEN SARSILMASI
ÖZET : Boşanma kararı verilebilmesi için, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının kanıtlanması gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Türk Medeni Kanununun 166/1–2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklar sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan; temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

2* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2006/03523,K: 2006/13580 ve 10.10.2006 günlü kararı.
BOŞANMA İSTEMİNDE TEMEL KOŞUL KUSUR OLGUSU
KİŞİLİK HAKKI ZEDELENEN YANIN TAZMİNAT İSTEMİ
ÖZET :Boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusuru bulunan tarafın da dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Boşanmaya neden olan olaylar yüzünden kişilik hakları zedelenen taraf, eşit ya da daha kusurlu değilse karşı taraftan tazminat talep edebilir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün tazminatlar yönünün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekte duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Ayhan ile vekili ve temyiz eden karşı taraf Meral ile vekili geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı tanığı Remziye'nin beyanında geçen hadisenin tepki niteliğinde olduğunun anlaşılmasına, boşanmaya neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen, eşini aşağılayan ve hakaret eden davacı kocanın tam kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Türk Medeni kanunun 166.Maddesi hükmünü; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan yine böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni kanunun 166.Maddesine göre; boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. TMK. Md.166/2
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Tarafların temyizine hasren yapılan incelemeye gelince;
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı kocanın tüm, davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
Türk Medeni kanunun 174/2 Maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları. TMK. Md.4,BK.42,43.44.49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2/b bendinde gösterilen nedenlerle kadın yararına (BOZULMASINA), tarafların sair temyiz itirazlarının verilen nedenlerle (ONANMASINA), duruşma işin takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin Ayhan'dan alınıp Meral'e verilmesine, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davalıya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 10.10.2006

3* T.C. YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E2006/01831,K2006/08559 ve: 31.05.2006 günlü kararı.
ÇOK KUSURLU OLAN EŞİN DE BOŞANMA DAVASI AÇABİLECEĞİ HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI
AZ KUSURLU EŞİN BOŞANMAYA KARŞI ÇIKMASININ KOŞULLARI
KORUNMAYA DEĞER YARAR
ÖZET : TMK nun 166.Maddesi hükmünü; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak gerekmektedir. Boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmaz. Az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kaldığı anlaşılmalıdır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm münhasıran boşanma davası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle davalı davacı kadının yetkili mahkemeyi doğru olarak göstermediğinin anlaşılmasına göre aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
Toplanan delillere göre birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı davalı koca tamamen kusurludur. Davalı davacı kadının tepki niteliğindeki sözleri boşanma nedeni olamaz.
Türk Medeni kanunun 166.Maddesi hükmünü; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan yine böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni kanunun 166.Maddesine göre; boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. TMK. Md.166/2
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle (BOZULMASINA), davalı davacı kadının yetki itirazına yönelik temyiz talebinin ise 1. bentteki nedenlerle (ONANMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

4* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E2006/01288,K2006/07121 ve: 09.05.2006 günlü kararı.
TARAFLARIN KARŞILIKLI KUSURU
BOŞANMADA KOŞUL
ÖZET : Kocanın eşine güven sarsıcı davranışlarda bulunması, davalının da eşine karşı ağır hakaretlerde bulunması durumlarında taraflar arasındaki ortak hayatın temelinden sarsıldığı kabul edilerek boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacının (koca) güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davalının da eşine ağır hakaretlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre. Boşanmaya. TMK. Md.166/1’e göre karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Davacının temyiz itirazının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

5* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E2005/18172,K: 2006/02672 ve: 02.03.2006 günlü kararı.
BOŞANMA DAVASINA KONU OLAN GEÇİCİ ÖNLEMLER
KADINA ÖDENECEK MADDİ TAZMİNAT
MADDİ TAZMİNATI BELİRLEYEN KOŞULLAR
DAHA ÇOK KUSURLU EŞ
TEDBİR NAFAKASI
ÖZET : Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorundadır. TMK. Md.166
Davalı kadının talep etmiş olduğu maddi tazminat TMK.nun 174/1.maddesine dayalıdır.
Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda tazminat isteyen eşin diğerinden daha çok kusurlu olmadığı anlaşıldığından ve boşanma sonucu bu eş diğerinin maddi desteğini yitireceğinden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi TMK. Md.4,Bk. Md.42 ve 44 dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm nafaka ve maddi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Fiili ayrılık başlı başına boşanma sebebi değildir. Terk hukuki nedenine dayalı bir dava bulunmamaktadır.
Türk Medeni kanunun 166/1-2 Maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni kanunun 166/1 Maddesinde yer alan; temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saikı açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına TMK. Md.186/1 geçimine, TMK. Md.185/3 malların yönetimine TMK. Md.223.242.244,-262.263.264.267.215 ve çocukların bakım ve korunmasına TMK. Md.185/2 ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır. (TMK. Md.169 ) O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri olmayan kadın yararına TMK’nun 185.3.186.3 maddelerine uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı kadının talep etmiş olduğu maddi tazminat Türk Medeni kanunun 174/1 Maddesi dayalıdır.
Türk Medeni kanunun 174/1 Maddesi; mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini,186 maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi TMK. Md.4,BK.Md.42 ve 44 dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

6* T.C. YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2005/17864,K: 2006/05230 ve: 11.04.2006 günlü kararı.
EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA
ÖZET :Boşanma davasına rağmen tarafların aynı evde birlikte yaşamaları, birlikte tatile gitmeleri ve piknik yapmaları, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını, ortak hayatın sürdürülebilir olduğunu gösterir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Toplanan delillerden, boşanma davası açıldıktan sonra da, tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam ettikleri, aynı yatakta birlikte yattıkları, birlikte tatil yaptıkları ve pikniğe gittikleri anlaşılmaktadır. Boşanma davasına rağmen tarafların aynı evde birlikte yaşamaları, birlikte tatile gitmeleri ve piknik yapmaları, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını, ortak hayatın sürdürülebilir olduğunu gösterir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.04.2006 tarihinde oybirliğiyle

7* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E2005/17054,K2005/02647 ve: 02.03.2006 günlü kararı.
KOCANIN GÜVEN SARSICI DAVRANIŞI
EVLİLİK BİRLİĞİNİN SONA ERDİRİLMESİ
ÖZET :Evlenme tarihinden sonra da güven sarsıcı davranışlarına devam ettiği anlaşılan kocanın kusurlu olduğu kabul edilmeli ve bu durumda taraflar arasında evlilik birliğinin devamına olanak vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğu sonucuna varılmalıdır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı kocanın evlenme tarihinden sonra da güven sarsıcı davranışlara devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya TMK. Md.166/1 ‘e göre karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Davacının temyiz itirazının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. Karar verildi.

8* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2004/16628,K :2005/01555 ve 08.02.2005 günlü kararı.
ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK NEDENİYLE BOŞANMA
ÖZET aha önce açtığı boşanma davası reddedilen davalının eşini dövdüğü, hakaret ettiği, evi terk ettiği anlaşılmıştır. Davacının davalıyı affettiğini gösteren deliller de bulunmamaktadır. Davalının önceki açtığı davanın reddinden sonra davacıya açtığı başka davalar da bulunmaktadır. Tüm bunlardan evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının ve davacının dava açma hakkının bulunduğunun kabulü gerekir.
Taraflar arasındaki davanın muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle Türk Medeni kanunun 200.Maddesi koşullarının; gerçekleşmiş bulunmasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan (nafakanın tenziline yönelik) temyiz itirazları yersizdir.
Davalı koca tarafından 28.07.2000 tarihinde açılan boşanma davası reddedilmiş, karar Yargıtay denetiminden geçerek 19.04.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma davasının reddinden sonra taraflar biraraya gelmemişler, ortak hayat kurulamamıştır. Bu dava ise kadın tarafından, Türk Medeni kanunun 166/1 Maddesinde yer alan; evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılarak 13.11.2003 tarihinde açılmıştır.
Toplanan delillerden; davalı kocanın eşini dövdüğü, "… ******, kahpe, kaltak" şeklinde sözler sarfederek ona küfür ve hakaret ettiği ve dört yıl önce bir kısım eşyaları alarak müşterek evi terkettiği anlaşılmaktadır. Tarafların fiilen ayrılmalarından sonra, davacı yakınlarının tarafların barışması için kendiliklerinden girişimde bulunmuş olmaları; af iradesini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyan başka olgu ve deliller bulunmadıkça; önceki olaylardan dolayı davacının, davalıyı affettiği anlamına gelmez. Kaldı ki, kocanın açtığı, boşanma davasının reddedilmesinden sonra, taraflar arasında görülen ve koca tarafından açılmış bulunan, itirazın iptali, istirdat ve menfi tesbit davaları, taraflar arasında husumet oluşmasına da yol açmıştır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple (BOZULMASINA), hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümünün yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple (ONANMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 08.02.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

9* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, 2004/16521,K: 2005/04333 ve : 01.03.2005 günlü kararı.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacı koca tamamen kusurludur.
Türk Medeni kanunun 166.Maddesi hükmünü uyarınca; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni kanunun 166.Maddesine göre; boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK. Md.166/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz olunan Kararın gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

10* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Daire E: 2004/08171,K: 2004/09025 ve: 06.07.2004 günlü kararı.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm manevi tazminat, nafaka ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
YARGITAY KARARI:
Toplanan delillerden davacı kocanın eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın varlığı da kanıtlanamamıştır.
Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesi hükmünü; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesine göre; boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK. Md. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kadının tüm, davacı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
Davacı kocanın 11.12.2002 – 11.03.2004 tarihleri arasında askerde olduğu anlaşılmaktadır. Başkaca bir malvarlığı da yoktur. Zorunlu askerlik görevini yapan kocanın eşine nafaka ödemek zorunluluğu bulunmamaktadır. (12.12.1966 gün ve 5/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) mahkemece askerlik dönemiyle ilgili nafaka takdir edilmemesi gerekirken, bu dönemle ilgili olarak da yazılı şekilde nafakaya hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün 3. bentte gösterilen nedenle (BOZULMASINA), temyize konu diğer hususların 2. bentte gösterilen nedenle (ONANMASINA), aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

11* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2004/07991,K: 2004/08842 ve: 05.07.2004 günlü kararı.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Koşula bağlı anlaşma sonuç doğurmaz. Taraflar nafaka konusunda anlaşamamışlardır.
"Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için hâkimin, bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları, çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı (TMK. Md. 184/3) hükmü uygulanmaz" (TMK. Md. 166/3).
Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi uyarınca; delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinin 1. 2. ve 4. fıkralarına göre; değerlendirme yapılmalıdır.
Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi şartları; oluşmadan, tarafların delilleri sorulmadan ve gösterilen deliller getirtilip, tanıkları dinlenmeden olayların varlığının kabulü sonucu, boşanmaya karar verilmesi usul ve yasa hükümlerine aykırıdır.
Sonuç Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle (BOZULMASINA) temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

12* T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2005/3-626,K: 2005/592 ve: 19.10.2005 günlü kararı.
ÖZET :Yerel mahkemece, daha önce açılan boşanma davasının reddedildiği, tarafların boşanma davasından sonra bir araya gelmediği konusunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, davacının ayrı yaşama hakkının bulunduğu gerekçeleri ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları da gözetilerek davacı yararına nafakaya hükmedilmiştir.
Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.12.2004 gün ve 2004/842–1767 sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 31.03.2005 gün ve 2005/2957–3412 sayılı ilamı;
(… Davacı vekili dilekçesinde müvekkilinin davalı ile halen evli olup ayrı yaşadıklarını, davalının eşi ile ilgilenmediğini beyan ederek; 2.500.000.000 TL. Tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında davacıdan kaynaklanan sebeplerle hayatlarının çekilmez hale geldiğini ve davacının ayrı yaşamada haklı olmadığını ifade etmiştir.
Mahkemece üst düzeyde yaşantı sürdüren davacının halen ayrı yaşamakta olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı, eşine de evlilik birliğindeki yaşantıyı sağlaması gerektiği belirtilerek aylık 1.500.000.000 TL. nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kural olarak, boşanma davası dışında eşlerin evlilik birliği gereklerini yerine getirmemeleri sebebiyle tedbir nafakası isteyebilmeleri için ayrı yaşamada haklı olduklarını ispat etmeleri gerekir (TMK. Mad. 195).
Somut olayda, davacı ayrı yaşamada haklı olduğunu kanıtlayamamıştır. Zira tüm tanıklar davacının ayrı yaşamada haklı olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Bu durumda iddia kanıtlanamadığına göre davanın reddi gerekirken istemin kısmen kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir …)
Gerekçesiyle bozularak Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili davacının davalı ile 12.03.2003 tarihinde evlendiklerini, 4 aylık birliktelikten sonra tatil dönüşü müvekkilinin davalı tarafından baba evine bırakıldığını, tarafların 9 aydır ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin 19.09.2003 tarihinde müşterek ikametgâhlarına gitmiş olmasına rağmen davalı tarafından kabul edilmediğinden geri dönmek zorunda kaldığını, davalı tarafından daha önce açılan boşanma davasının, müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmaması nedeni ile reddedildiğini, evlilik nedeni ile işini tasfiye ettiğinden müvekkilinin nafakaya muhtaç olduğunu beyanla 2.500 YTL. nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DAVALININ CEVABININ ÖZETİ:
Nafakaya hükmedilebilmesi için koşulların oluşmadığını, ayrı yaşama hakkının ispatlanması gerektiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Yerel mahkemece, daha önce açılan boşanma davasının reddedildiği, tarafların boşanma davasından sonra bir araya gelmediği konusunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, davacının ayrı yaşama hakkının bulunduğu gerekçeleri ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları da gözetilerek davacı yararına aylık 1.800 YTL. nafakaya hükmedilmiştir.
TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:
Hüküm davalı vekilince temyiz edilmekle, Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkeme;
GEREKÇE: Davacı ile davalı 12.03.2003 tarihinde evlenmişler, davalı Melih 04.11.2003 tarihinde şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak boşanma davası açmış, mahkemece kendisine delilleri bildirmek üzere süre vermesine rağmen tanık bildirmemiş ve bu nedenle açtığı dava ispatlanamadığından reddedilmiş, mahkemenin ret kararı temyiz edilmeksizin 20.05.2004 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı dava dilekçesinde kendisini tatil dönüşü baba evine davalı kocasının götürüp bıraktığını, 19.09.2003 tarihinde müşterek ikametgâha gitmiş olmasına rağmen, kendisini davalının kabul etmediğini belirtmiş, dinlenen tanıklar ise, davalı kocanın davacı kadını babası evine götürüp bıraktığını ve bu olaydan sonra da tanıkların bir araya gelmediklerini doğrulamışlardır.
Dosyadaki delil durumu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kocanın niyetinin eşinden boşanmak olduğu, normal yolla açacağı şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davasını kanıtlayamayacağını düşündüğünden, TMK.m. 166/son'da açıklanan biçimde; hükmünden yararlanmak ve bu yolla boşanmak istediği, önceki ret kararının 20.05.2004 tarihinde kesinleşmiş olmakla, 3 yıllık sürenin işlemeye başladığı, bu durumda davacının tek yanlı çabası ile tarafların yeniden bir araya gelmelerinin beklenemeyeceğinden davacının ayrı yaşama hakkının bulunduğu sonucuna varılmış olup, yerel mahkeme kararı bu yönü ile doğrudur.
Ne var ki, hükmedilen nafaka miktarına ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazları Özel Dairece değerlendirilmediğinden, dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekmektedir.
Sonuç:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı uygun bulunduğundan, dosyanın nafaka miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 3. Hukuk dairesine gönderilmesine, 19.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

13* T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2005/2-752,K: 2006/30 ve 01.03.2006 günlü kararı.
ÖZET avacı tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanılarak, aynı maddi olgular ileri sürülmek suretiyle 19.09.1996 tarihinde açılıp, ispatlanamamış olması nedeniyle reddedilen önceki davadan sonra taraflar bir araya gelmediklerine göre, taraflar arasında geçimsizlikten söz edilmesi olanaklı değildir. Her ne kadar davacının, bakıma muhtaç hale gelmesi nedeniyle davalı tarafından huzurevinde yaşamak zorunda bırakıldığı ileri sürülmüş ise de, davacının tüm malvarlığını elinden çıkardıktan sonra kendi isteğiyle huzurevine yerleştiği, davalının her hangi bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Direnme gerekçesine gelince; davacı dava dilekçesinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanarak, Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilmesini istemiş; davacı vekili duruşmada, TMK.nun 166/son maddesinde öngörülen; fiili ayrılık nedenine dayanmadıklarını açıkça ifade etmiştir. Görüldüğü üzere, fiili ayrılık nedeniyle açılmış bir dava bulunmadığı halde; Mahkemece yanlış temele dayalı olarak, aynı nedenle açılıp reddedilen önceki davadan sonra üç yıllık fiili ayrılık süresinin geçip geçmediği irdelenmiş ve yanılgılı gerekçeyle, bu yönden de boşanma kararı verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Yukarıda açıklanan olgular karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında, temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli davalıdan kaynaklanan yeni bir olayın varlığının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; K. 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10.12.003 gün ve 371–462 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 22.09.2004 gün ve 8127–10439 sayılı ilamı ile
(… Davacı tarafından aynı nedenlere dayanılarak açılıp red ile sonuçlanan önceki davadan sonra davalıdan kaynaklanan yeni bir olayın varlığı kanıtlanmadığı gibi, terk nedenine dayanılarak açılmış bir davada yoktur.
Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan; temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır …),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerinde geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY KARARI
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir.
Davacı vekili; seksen yaşında ve kalp hastalığı bulunan müvekkilinin, 1988 yılında davalı ile evlendiğini, tarafların müşterek çocukları bulunmayıp her ikisinin de ikinci evliliği olduğunu; ancak, evliliğin devamı süresince müvekkiline özen, şefkat ve S. göstermeyen davalının, 1995 yılında müşterek haneyi terk ettiğini; bunun üzerine 1998 yılına kadar yalnızlığa dayanan müvekkilinin huzurevinde yaşamaya başladığını, davalının ise müvekkilini görmeye ancak para almak amacıyla huzurevine geldiğini, müvekkilinin yaşlılığından istifade ederek menfaat sağlamaya çalışan davalının bu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek, tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin de katkısı bulunan bir daire ile davacının kendisine ait diğer taşınmazları ve bu arada birlikte oturdukları evi sattığını; taşınmazların bir kısmından elde ettiği para ile davacının, ilk evliliğinden olan oğluna üç tane ev satın aldığını ve kendi isteğiyle huzurevine gittiğini; davacının taşınmazları satmasına sesini çıkarmayan müvekkilinin, barınacak bir konutu bulunmaması nedeniyle çocuklarının yanına döndüğünü; müvekkili ile birlikte yaşamak isteyen davacı kocanın, yakınlarının baskısı nedeniyle bu isteğini açığa vuramadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin, gerekçesiyle dair verdiği karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme,
Uyuşmazlık; davacı tarafından aynı nedenlere dayanılarak açılıp ret ile sonuçlanan önceki davadan sonra, davalıdan kaynaklanan yeni bir olayın varlığının kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmaktadır.
Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir.
Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesi hükmü; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlanmamalıdır. Esasen böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.
Dosyadaki bilgi, belge ve tanık beyanlarına göre davacı koca, tarafların müşterek ikamet ettikleri evin de aralarında bulunduğu, kendi adına kayıtlı tüm taşınmazları satmış; bu nedenle müşterek haneden ayrılan davalı kadın aleyhine, 19.10.1995 ve 19.09.1996 tarihlerinde şiddetli geçimsizlik nedeniyle, 22.12.2000 tarihinde fiili ayrılık nedeniyle boşanma davaları açmış ve davalar reddedilerek kesinleşmiştir.
Davacı tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanılarak, aynı maddi olgular ileri sürülmek suretiyle 19.09.1996 tarihinde açılıp, ispatlanamamış olması nedeniyle reddedilen önceki davadan sonra taraflar bir araya gelmediklerine göre, taraflar arasında geçimsizlikten söz edilmesi olanaklı değildir.
Her ne kadar davacının, bakıma muhtaç hale gelmesi nedeniyle davalı tarafından huzurevinde yaşamak zorunda bırakıldığı ileri sürülmüş ise de, davacının tüm malvarlığını elinden çıkardıktan sonra kendi isteğiyle huzurevine yerleştiği, davalının her hangi bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Direnme gerekçesine gelince; davacı dava dilekçesinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanarak, Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilmesini istemiş; davacı vekili duruşmada, TMK. nun 166/son maddesinde öngörülen; fiili ayrılık nedenine dayanmadıklarını açıkça ifade etmiştir. Görüldüğü üzere, fiili ayrılık nedeniyle açılmış bir dava bulunmadığı halde; Mahkemece yanlış temele dayalı olarak, aynı nedenle açılıp reddedilen önceki davadan sonra üç yıllık fiili ayrılık süresinin geçip geçmediği irdelenmiş ve yanılgılı gerekçeyle, bu yönden de boşanma kararı verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yukarıda açıklanan olgular karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında, temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli davalıdan kaynaklanan yeni bir olayın varlığının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Yerel mahkemece, aynı yönlere işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 01.03.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

14* T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E2004/2–363,K: 2004/359 ve: 16.06.2004 günlü kararı.
ÖZET : Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Mahkemece kocanın davası reddedilmiş, kadının davası ise kabul edilmiştir. Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez. O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmiş olması hatalıdır.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davası, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası davasının kabulüne dair verilen 22.01.2002 gün ve 2000/525-2002/9 sayılı kararın incelenmesi davacı - karşılık davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.11.2002 gün ve 2002/10913-12369 sayılı ilamı ile, (… Toplanan delillerden; davacının (kocanın) eşini dövdüğü, evine bakmadığı, ağır hakaretlerde bulunduğu, buna karşılık kadının da eşinin arabasını taşladığı, eve almadığı, kolunu da ısırdığı anlaşılmaktadır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına kadın da (davalı da) sebebiyet vermiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında kocanın davasının da kabulü gerekirken yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü
YARGITAY KARARI:
Kocanın açtığı asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, kadının açtığı birleştirilen dava; pek fena muamele ve cana kast nedeniyle boşanma, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Mahkemenin, "kocanın yanındaki sekreterle çok samimi konuşma ve davranış içinde bulunmasından eşinin rahatsız olduğu, tabii olarak eşini kıskandığı, kocanın eşini dövdüğü, evine bakmadığı, eşine hakaret edip, aşağıladığı, en son tartışmada eşini dövdüğü sırada kadının eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması gibi davranışlarının kocanın çok ağır kusuru karşısında kendisini savunmaya yönelik olduğu, şiddetli geçimsizliğin kocanın ağır kusurundan kaynaklandığı" gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. manevi tazminat ile aylık 200.000.000 TL. yoksulluk nafakasının kocadan alınarak kadına verilmesine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle boşanma yönünden Özel Daire'ce bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kocanın açtığı boşanma davasının reddine, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki; bozma sebebine göre diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle, boşanmaya ilişkin temyiz itirazları dışında kalan sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 16.06.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

15* T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2003/2-361,K: 2003/357 ve: 28.05.2003 günlü kararı.
BOŞANMA DAVASI (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle)
EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI (Davalının Yasa Gereği Kendisine Yüklenen Görevleri Yapmaması ve Karısının ve Evinin İhtiyaçlarını Karşılamaması)
KOCANIN EVİN VE KARISININ İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAMASI (Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davasının Kabulü)
ÖZET : Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının kanunen kendisine yüklenen görevleri yapmadığı, karısının ve evinin ihtiyaçlarını karşılamayıp, başka kadınla ilişki kurduğu yolunda söylentiler çıkmasına sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.04.2002 gün ve 2001/755-2002/279 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.10.2002 gün ve 2002/8916-11639 sayılı ilamı ile, (…Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının kanunen kendisine yüklenen görevleri yapmadığı, karısının ve evinin ihtiyaçlarını karşılamayıp, başka kadınla ilişki kurduğu yolunda söylentiler çıkmasına sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.05.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

16* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2004/04255,K2004/05175 ve: 22.04.2004 günlü kararı.
BOŞANMA DAVASI
DAVACININ KARAR KESİNLEŞMEDEN ÖLMESİ
ÖZET : Boşanma ile ilgili hüküm kesinleşmeden koca ölmüştür. Evlilik birliği Ölümle sona erdiğinden davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile evlilik Birliği ölümle sona erdiğinden bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün Bozulması gerekmiştir.
Yukarıda tarihi, numarası, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; Dairenin 27.03.2003 gün ve 2267–4396 sayılı ilamiyle kısmen bozulmasına, kısmen onanmasına karar verilmişti. Sözü geçen Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:
Boşanma ile ilgili hüküm kesinleşmeden koca 20.04.2003 tarihinde ölmüştür. Evlilik birliği ölümle sona erdiğinden davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile evlilik birliği ölümle sona erdiğinden bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle davalının karar düzeltme isteminin kabulüne dairemizin 27.03.2003 gün ve 2003/2267–4396 sayılı boşanma ile ilgili onama kararımızın kaldırılmasına, davacının ölümü nedeniyle bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün (BOZULMASINA), 22.04.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

17* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2004/04837,K: 2004/05967 ve: 06.05.2004 günlü kararı.
KUSURLU EŞİN BOŞANMA İSTEMİ
BOŞANMANIN EKİ NİTELİĞİNDEKİ TAZMİNATLAR
ÖZET : Kusurlu eşin de boşanma davası açabilmesi için, karşı tarafın az da olsa kusurunun varlığı ve bunun saptanması gerekir.
Boşanma davası içinde boşanmanın eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminat istemleri harca tabi olmadığı gibi, bu istemlerin kabul veya reddi halinde ayrıca avukatlık ücretine hükmolunmaz.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Terk nedenine dayalı bir dava bulunmamaktadır. Boşanmaya neden olan olaylarda başka kadınla yaşayan davacı koca tamamen kusurludur.
Türk Medeni kanunun 166.Maddesi hükmünü; tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni kanunun 166.Maddesine göre; boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. TMK. Md.166/2
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Hükmün tazminatlar, yargılama giderleri ve faiz yönünden temyizine gelince;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanmaya neden olan olaylardan başka kadınla yaşayan davacı kocanın tamamen kusurlu bulunmasına göre davacının aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
Boşanma davası içinde, boşanma hükmü kesinleşinceye kadar boşanmanın eki niteliğinde olan maddi ve manevi tazminat istemleri harca tabi olmadığı gibi bu taleplerin veya reddi halinde de ayrıca avukatlık ücretine hükmolunamaz. Bu husus gözetilmeden tazminatlar yönünden davacı lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Davalının faiz istemi bulunmamaktadır. Bu yön gözetilmeden istek dışına çıkılarak. HUMK. Md.74 tazminatlara ayrıca faiz yürütülmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Hükmün 2/b, c bentlerinde gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), temyize konu diğer hususların 2/a bendinde gösterilen nedenle (ONANMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.

18* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2006/17188,K: 2007/06041 ve: 11.04.2007 günlü kararı.
ANLAŞMALI BOŞANMA
HÂKİMİN SÖZLEŞMEYE MÜDAHALESİ
ÖZET : Anlaşmalı boşanmalarda hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini gözeterek anlaşmada gerekli değişiklikleri yapabilir. Yapılan değişiklikler taraflarca kabul edilirse, Türk Medeni kanunun 166 /3 Maddesi; uygun bulmazlarsa Türk Medeni kanunun 166/1 Maddesine göre; deliller araştırılıp bir hüküm kurulmalıdır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Türk Medeni kanunun 166/3 Maddesi; dayalı boşanma davasında hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Taraflarca hazırlanan protokolde belirlenen çocukla kişisel ilişki süreleri değiştirildiği halde, bu hususta tarafların onayı alınmadığı gibi, protokolde yer verilen taşınmaz mal hakkında da bir hüküm kurulmamıştır. Anlaşma protokolünde mahkemece yapılan değişiklik hakkında tarafların görüşü sorulmalı, uygun bulmaları halinde Türk Medeni kanunun 166/3 Maddesi çerçevesinde; uygun bulmamaları halinde ise, taraflardan Türk Medeni kanunun 166/1Maddesi göre; delilleri sorulup, bu çerçevede bir hüküm oluşturulması gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın açıklanan sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.04.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

19* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2006/17160,K: 2007/06186 ve: 12.04.2007 günlü kararı.
ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI
ANLAŞMALI BOŞANMA
ÖZET : Anlaşmalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için evliliğin üzerinden bir yıl geçmiş olması gerekir.
Velayeti anneye bırakılan çocukla baba arasında anne yanında kişisel ilişki kurulması annenin velayet hakkını kısıtlayacak niteliktedir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Toplanan delillerden eşlerin 30.03.2006'da evlendikleri, davanın ise aradan iki ay geçtikten sonra 29.05.2006'da açıldığı anlaşılmaktadır. Anlaşmalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için Türk Medeni kanunun 166/3 Maddesi öngörülen bir yıllık süre geçmemiştir. Davanın Türk Medeni kanunun 166/1–2 Maddesi; çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde boşanmaya hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu yön taraflarca temyiz edilmediğinden bozma yapılmamış, yanlışlığa işaret edilmesi ile yetinilmiştir.
Temyiz sebebine hasren dosyanın incelenmesine gelince;
Müşterek çocuk Arda 30.01.2006 doğumludur. Birbuçuk yaşındadır. Velayeti anneye bırakılan çocukla baba arasında ayın her Cumartesi günü anne yanında kişisel ilişki kurulması annenin velayet hakkını kısıtlayacak niteliktedir. Değişen şartlar karşısında velayetin değiştirilmesi ve kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi de imkân dâhilindedir. Bu kuralı bertaraf edecek şekilde ileriki uzun yılları içine alacak şekilde kişisel ilişki kurulması da doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen sebeple kişisel ilişki yönünden (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.04.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Madde 0166: Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Boşanma Davasının Konusu
Boşanma davası açmadan ayrılık davası dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ E

ANKARA
Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Ayrılık (TMK. Md.167 sebebi ile ayrılık)
T.konusu : Tarafların TMK.Md.167 uyarınca ayrılmalarına,, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a ,300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, kararla birlikte tedbir nafakasının iştirak ve yoksulluk (Geçimlik) nafakasına dönüştürülmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davacı ve davalının bundan böyle kanunda Yargıç takdirine bırakılan bir süre ile ayrı yaşamalarında yarar vardır. TMK. Md.171
2-Davacı ile davalı bu süre zarfında düşünme ve yeniden değerlendirme imkanına kavuşmuş olacaklardır.
3- Davacı ve davalı özelliklede son yıllarda ve yakın dönemde, davacı eşine karşı son derece kaba tutumlar sergilemiş ve herkesin içinde ya boşanma davasını yada ayrılık davası açmasını ve ailesinin yanına dönmesini istemiştir. Davalı her tartışmada ağza alınmayacak davacının ailesine, kendisine hakaret ve tehditlerde bulunmuştur. Bu nedenle tazminat hakkımızı ileriki aşamalarda, verilecek kararla, tayin edilecek ayrılık süresinin sonunda birliğin kurulamaması halinde, açılması zorunlu olacak boşanma davasında veya ayrıca maddi ve manevi tazminat hakkımızı kullanılmak üzere saklı tutmaktayız.
4- Davacı geçimini temin edecek herhangi bir kaynağı ve gelir kapısı yoktur.Bu nedenle gerek davacının geçiminin temini,gerekse müşterek çocukları N….. D…….’nın yaşı küçük olup Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencisi olup nafakaya ihtiyacı vardır.Bu nedenle N….. D……. için nafaka bağlanmasına karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
5-davacının barınacağı bir yer bulunmadığından, mülk olan Aile konutunun davacıya tahsisini talep etmekteyiz.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.167, 171
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların TMK.Md.167 uyarınca ayrılmalarına,, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, kararla birlikte tedbir nafakasının iştirak ve yoksulluk (Geçimlik) nafakasına dönüştürülmesine,ayrıca Aile konutunun da davacıya tahsisine karar verilmesini, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine talep ederiz. Saygılarımızla.
Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
Dava Vekili
…… Y……..

Madde 0167: Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.

Boşanma Davalarında Yetki : TMK. Md.168 *
Boşanma veya ayrılık davalarında genel kural olarak, eşlerden birinin yerleşim yeri veya son altı ay birlikte oturdukları yer mahkemesi yetkilidir.
Dikkat edilmesi gereken önemli konu, Kanun metnindeki “Yerleşim yeri” ibare-sidir. Bu kanunun yürürlüğünden sonra ikametgâh kavramı kalkmakta, yerine yerleşim yeri ibaresi konmaktadır.
Eşlerden biri diğer eşin veya kendisince gerekli görülen gerekçelerle veya somut koşullar nedeni ile eşi ile birlikte yaşadıkları ikametgâhı adresinden ayrılarak, başka bir yerde, yerleşmek amacı ile belirli bir süre kalmışsa, boşanma davasını bu yerleşim yerinde açabilecektir.
Yüksek Mahkeme önceki kararlarında Nüfus kaydının bulunduğu yeri ikametgâh karinesi olarak alıp, yetkiyi kaydın bulunduğu yer Mahkemesine vermekte idi. kanun metnindeki yerleşim yeri ibaresi, Yüksek Mahkemenin içtihatlarında da yenilik yaratmıştır. Son kararlarında Kanun metnindeki yerleşim yeri ibaresine dikkat çeken Yüksek Mahkeme, bir eşin yerleşmek ve bundan böyle, geçiminin de kendisi veya yakınları tarafından sağlandığı yer olarak yetkiyi belirlemektedir. Özellikle aranan temel koşul yerleşme iradesinin varlığı ve en az altı aylık bir sürenin geçirilmiş olması konusudur.
Eşlerden biri eşi ile paylaştığı aile konutunu terk etmiş, yakınlarına sığınmış, ancak yerleşme iradesine sahip değildir. Bu durumda yerleşim yeri iradesi burada oluşmamış olduğundan, bu yer yetkili yer olarak kabul görmeyecektir.
Eşlerden biri, diğer eş tarafından müşterek konuttan atılmış veya müşterek konutta birlikte kalma imkânı kalmayan eşin, başkaca bir imkânı yoksa veya yakınları tarafından bakılmaya muhtaç hale gelmişse, bu durumda da kalıcı olarak yakınlarının yanına sığınmışsa, Mahkemece bu durumun da yerleşme iradesi olarak kabulü gerektiği görüşü Yüksek Mahkemeye hâkimdir.
Yerleşim yeri belirlenmesi olanaklı değilse, son altı ay boyunca eşlerin beraberce oturdukları ikametgâhı adresindeki Aile Mahkemesi yetkili olacaktır.

Boşanma davalarında yetkinin İspatı:
Yerleşim yeri karinesi, resmi belgeler olmak üzere, özellikle yerleşme iradesinin tanıkla ve diğer kanıtlarla ispatı mümkündür.
Nüfus kayıtları Yüksek Mahkemenin kararları ile karine olma niteliğini yitirmiştir.
Son altı ay birlikte oturulan ikametgâh ispatı, ikametgâh belgesi, konut bildirim formları ve tanıklarla ispat edilebilir.

Boşanma davalarında yetkinin ispatında Yargıtay kararları:
20* YARGITAY 2HD. 21518 K: 2006/05959 ve 20.04.2006 günlü kararı.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Boşanma davasında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. (TMK.m.168)
Davacı kadın taraflar arasında meydana gelen olaylardan sonra Erzurum'a ailesinin yanına dönerek Erzurum Aile Mahkemesinde boşanma davası açmıştır. Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. (TMK.m.19/1) Davacı kadın sürekli kalma niyetiyle Erzurum'a ailesi yanına döndüğü ve kendi yerleşim yerinde boşanma davası açtığı gözetilmeden işin esasinin incelenmesi gerekirken, yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
TMK. Madde 0168: Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Boşanma veya ayrılık Kararları : TMK. Md.170 *
Aile Mahkemesi dava dosyası tamamlandıktan sonra, talebe göre ve dosyadaki belgele ve bilgilere göre kanaatine uygun karar verir. TMK. Md.170 *
Boşanma talebinin olması halinde Yargıç eşlerin bir araya gelme ihtimalini öngörüyorsa, böyle bir umut ve emare varsa, boşanma talebine rağmen boşanma talebinin reddine, eşlerin ayrı yaşamalarına ve talep varsa, koşulları da mevcutsa ihtiyacı ve talebi olan eşe nafaka bağlanmasına karar verebilir.
Ayrı yaşama talebinin bulunması halinde Yargıç boşanmaya karar veremez. Ayrılık koşulları oluşmuşsa, yargıç ayrılığa karar verebilir. Aile Mahkemesi yargıcı ayrılık kararı verecekse, ayrılık süresini bir yıldan üç yıla kadar bir süre ile belirleyebilir. TMK. Md.171 *
YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2004/04703,K: 2004/05849 ve: 05.05.2004 günlü kararı.
Gerek boşanmanın reddi, gerekse ayrılık kararının kesinleşmesinden sonra, eşler üç yıl müddetle hiçbir araya gelmemmişlerse, dava açılması halinde Yargıç boşanma kararı verecektir.
Ayrılık kararı verilen eşler ayrılık süresinin kesinleşmesini takip eden ve verilen sürenin sonunda boşanma davasını, boşanma davası ret edilen eşler, üç yıllık sürenin sonunda boşanma davasını açabilirler.
Ayrılık süresinde, birlikte yaşama iradesinin bulunması amacı ile bir araya gelmişlerse, ayrılık süresinin sona erdiğine dayalı boşanma davasının reddi gerekir.
Boşanma davası ret edilen eş bakımından, ret kararının kesinleşmesinden itibaren başlayacak olan üç yıllık sürede, eşler bir arada yaşama amacı ile bir araya gelmişlerse, kanunun aradığı üç yıllık zamanaşımı süresi “ Dava açma süresi” düşer. Bu durumda açılan boşanma davasının reddine karar vermek gerekecektir. TMK. Md.173 *
Ayrılık verilen süre tamamlanmakla ayrılık kararı kendiliğinden sona erer. Eşler bu sürenin sonunda boşanma davası açabilirler.* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 1980/08597, K: 1980/08889 ve 04.12.1980 günlü kararı.
Üç yıllık sürenin sonunda boşanma davasının açılması halinde Mahkeme Yargıcı önceki dosyadaki, bilgi ve belgeleri esas alarak, gerekli göreceği yeni araştırmalarda yaparak, boşanmayı ve boşanmanın sonuçlarını düzenleyebilir.

Ayrılık süresinin sonunda geçen yasal süreden sonra açılacak boşanma davası dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA
Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Boşanma (TMK. Md.172 sebebi ile )
T.konusu : Tarafların TMK.Md.172 uyarınca boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, kararla birlikte tedbir nafakasının iştirak ve yoksulluk (Geçimlik) nafakasına dönüştürülmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine (Varsa tazminat taleplerini de yazılacak ya da saklı tutulacak) karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davacı ve davalının ayrı yaşamalarına karar verilmiş, yargıç ayrı yaşama süresi olarak bir yıllık süre tayin etmiştir. TMK. Md.171.(Bu süre bir ila üç yıl arasındadır.)Bu süre kararın kesinleşmesinden başlayarak bir yıllık müddeti henüz geçmiştir. Yasanın öngörüsü gereğince boşanma davasını açmak gerekmiştir. TMK: Md.172.Ek. Mahkeme kararı.
2-Davacı ile davalı bu süre zarfında düşünme ve yeniden değerlendirme imkanına kavuşmuş olmalarına rağmen bir yıllık süre zarfında hiç bir araya gelememişlerdir..
3- Davacı ve davalı özelliklede son yıllarda ve yakın dönemde, davacı eşine karşı son derece kaba tutumlar sergilemiş ve herkesin içinde ya boşanma davasını yada ayrılık davası açmasını ve ailesinin yanına dönmesini istemiştir. Bunun üzerine davacı davayı açmış ve ekteki kararda görüldüğü üzere ayrılık kararı verilmiştir.
Davalı her tartışmada ağza alınmayacak davacının ailesine, kendisine hakaret ve tehditlerde bulunmuştur. Bu nedenle tazminat hakkımızı ileriki aşamalarda, verilecek kararla birlikte kullanılmak üzere, maddi ve manevi tazminat hakkımızı kullanılmak üzere saklı tutmaktayız.(Maddi ve manevi tazminat hakkı bu dava ile kullanılacak ise açıkça yazılacak, kullanılmayacak ise boşanma kararının kesinleşmesinden sonra bir yıllık zamanaşımı süresi içinde kullanılmazsa ortadan kalkar)
4- Davacı geçimini temin edecek herhangi bir kaynağı ve gelir kapısı yoktur.Bu nedenle gerek davacının geçiminin temini,gerekse müşterek çocukları N….. D…….’nın yaşı küçük olup Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencisi olup nafakaya ihtiyacı vardır.Bu nedenle N….. D……. için nafaka bağlanmasına karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.171.172.173.
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların TMK.Md.172 uyarınca ayrılmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, kararla birlikte tedbir nafakasının iştirak ve yoksulluk (Geçimlik) nafakasına dönüştürülmesine,ayrıca Aile konutunun da davacıya tahsisine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine, karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mahkeme kararı.
DAVACI VEKİLİ
Av. H……… Y……..

Boşanma davasının reddinin üzerinden geçen yasal süreden sonra açılacak boşanma davası dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA
Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Boşanma (TMK. Md.172 sebebi ile )
T.konusu : Tarafların TMK.Md.172 uyarınca boşanmalarına, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, kararla birlikte tedbir nafakasının iştirak ve yoksulluk (Geçimlik) nafakasına dönüştürülmesine (Varsa tazminat taleplerini de yazılacak yada saklı tutulacak), dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davacının açtığı boşanma davasının reddine karar verilmiş, kararın kesinleşmesi üzerinden üç yıllık müddeti henüz geçmiştir. Yasanın öngörüsü gereğince boşanma davasını açmak gerekmiştir. TMK: Md.172.Ek. Mahkeme kararı.
2-Davacı ile davalı bu süre zarfında düşünme ve yeniden değerlendirme imkanına kavuşmuş olmalarına rağmen üç yıllık süre zarfında hiç bir araya gelememişlerdir..
3- Davacı ve davalı özelliklede son yıllarda ve yakın dönemde, davacı eşine karşı son derece kaba tutumlar sergilemiş ve herkesin içinde ya boşanma davasını yada ayrılık davası açmasını ve ailesinin yanına dönmesini istemiştir. Bunun üzerine davacı davayı açmış ve ekteki kararda görüldüğü üzere davanın reddi kararı verilmiştir.
Davalı her tartışmada ağza alınmayacak davacının ailesine, kendisine hakaret ve tehditlerde bulunmuştur. Bu nedenle tazminat hakkımızı ileriki aşamalarda, verilecek kararla birlikte kullanılmak üzere, maddi ve manevi tazminat hakkımızı kullanılmak üzere saklı tutmaktayız.(Maddi ve manevi tazminat hakkı bu dava ile kullanılacak ise açıkça yazılacak, kullanılmayacak ise boşanma kararının kesinleşmesinden sonra bir yıllık zamanaşımı süresi içinde kullanılmazsa ortadan kalkar)
4- Davacı geçimini temin edecek herhangi bir kaynağı ve gelir kapısı yoktur.Bu nedenle gerek davacının geçiminin temini,gerekse müşterek çocukları N….. D…….’nın yaşı küçük olup Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencisi olup nafakaya ihtiyacı vardır.Bu nedenle N….. D……. için nafaka bağlanmasına karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.171.172.173.
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Tarafların TMK.Md.172 uyarınca ayrılmalarına,, dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a ,300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, kararla birlikte tedbir nafakasının iştirak ve yoksulluk ( Geçimlik) nafakasına dönüştürülmesine,ayrıca Aile konutunun da davacıya tahsisine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mahkeme kararı.
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..
Ayrılık süresine bağlı davalarda İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 1980/08597, K: 1980/08889 ve 04.12,1980 günlü kararı.
BOŞANMA DAVASI
AYRILIK SÜRESİNDE BARIŞMA
ÖZET : Ayrılık süresinde, davalı bile barışmanın varlığını ileri sürmemişken, savunma aşılarak motelde kısa süreli bir buluşmanın aile birliğini sürdürme amacına yönelik bir davranış sayılması ve bunun barışma şeklinde yorumlanarak davanın reddedilmesi yanlıştır.
Süleyman ile Ayhan arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Ayrılık süresi içinde eşler barışırlarsa, ayrılık kararı ortadan kalkar. Bu hükmün kanunda yer alış amacı, gerçek anlamda ve aile birliğini devam ettirme gayesi ile uygun [makul] bir süre tarafların bir araya gelmeleridir.
Deneme amacı veya barışma şartlarını görüşüp kararlaştırmak ile eşlerin bir evde kısa bir süre kalmaları ya da uzun süre ve fakat cinsel ilişkide bulunmadan bir evi birlikte paylaşmaları, ayrılık kararını ortadan kaldıracak bir hareket sayılamaz. Boşanma kararı verilebilmesi için, ayrılık süresi içinde karı kocanın cinsel ilişkide bulunmaları kesinlikle yasaklanmış değildir. Arızi olarak böyle bir yaklaşımda bulunabilirler. Bu bakımdan işyeri Konya'da olan davacının İstanbul'da oturan eşinin yanına gelmesi, çocuğu ve karısı ile birlikte bir kaç kez motel'de gecelemiş olması, başlı başına davanın reddini gerektiren bir sebep sayılamaz. Kaldı ki cevap layihasında bile davalı, bir barışmanın varlığını ileri sürmemişken, savunma aşılarak ve sırf motelde kısa süreli bir buluşmanın aile birliğini sürdürme amacına yönelik bir davranış sayılması ve bunun barışma şeklinde yorumlanarak davanın reddilmesi yanlıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında boşanmaya karar verilmesi gerekirken davanın reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple (BOZULMASINA), 4.12.1980 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Kötü niyetli davranışın davacı kocaya bir hak bahşetmesi olanağı bulunmayacağına göre delillere uygun hükmün onanması oyundayım.

2* YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2004/04703,K: 2004/05849 ve: 05.05.2004 günlü kararı.
MUVAZAA İDDİASI
TAZMİNAT
BOŞANMA DAVASI
EŞİT KUSUR
ÖZET : Eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemez
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kadının tüm, davacı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
Bir yıl ayrılık kararı verilen 2000/212 esas sayılı dosyada tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilmiş, hüküm temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. (TMK. 172/son) Bundan sonra tarafların kusur durumlarını etkileyen yeni bir olayın varlığı da kanıtlanmamıştır. Eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemez. (TMK. 174) Davalı kadının tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Hükmün 2. bentte gösterilen nedenle (BOZULMASINA), temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle (ONANMASINA), aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, 05.05.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Madde 170: Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.
Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.
Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.
Madde 171: Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.
Madde 172: Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.
Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.
BOŞANMA KARARININ SONUÇLARINDAN BOŞANMIŞ KADININ DURUMU: TMK.
Madde 173: Boşanan kadın evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur. Evlenmeden önceki soyadını yeniden alabilir. Ancak boşandığı eşinin soyadını da taşımaya devam edebilir. Boşanan diğer eş, boşandığı eşinin kendi soyadını taşırken uygun olmayan şöhrete kavuşmuşsa soyadının kullanılmamasını talep edebilir. Boşanan kadın, iddet müddetinin sonunda veya Mahkemece iddet müddetinin kaldırılmasından sonra yeniden evlenebilir.
İddet müddeti boşanmış kadın için düşünüldüğünde, nesep tayini bakımından Medeni kanunun öngördüğü 300 günlük süreyi kapsamaktadır. (TMK. Md.132 vs.) Kanun koyucu bu süre içinde veya evli iken evli kadının hamile olması halinde doğacak çocuğun soy bağının belirlenmesi için,300 günlük süreyi öngörmüştür.
Evlenmekten yasaklanan esler tekrar evlenmek isterlerse hâkim evlenmekten yasaklama süresini kısaltabilir.
YARGITAY 2HD. E, : 1980/01907,K: 1980/02122 ve: 10.03.1980 günlü kararı.

İddet müddetinin sona ermesi için dilekçe örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Talep : İddet müddetinin sona ermesine karar verilmesi. TMK. Md.132
T.konusu : Davacının iddet müddetinin sona ermesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı …/…/……… günü ………….Aile Mahkemesinin 200./…… E,200./….. Karar sayısı ile boşanmıştır.
2-Davacının hamile olmadığı tıbbi raporla kanıtlanabilir.
3- Türk Medeni kanunun 139.maddesine göre beklenmesi gereken 300 günlük sürenin beklenmesine gerek yoktur. Bu evlenme yasağını içeren sürenin ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.132 (Eski Kanun maddesi MK. Md.95 )
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının iddet müddetinin sona ermesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Boşanma kararı
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..
İlgili Yargıtay kararları
1* YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 1980/01907,K: 1980/02122 ve: 10.03.1980 günlü kararı.
İDDET SÜRESİ
EVLENMEKTEN YASAKLANMA CEZASI
GÖREV
Boşanan kadın, kararın kesinleşmesinden başlayarak 300 gün geçmedikçe yeniden evlenemez. Bu arada doğurur ya da tabip raporuyla gebe olmadığı gerçekleşirse "iddet süresi" sona erer. Boşanan eşler tekrar evlenmek isterse hakim süreyi kısaltabilir. Evlenmekten yasaklanan kadının iddet süresi ise, anılan koşullar gerçekleşse bile, kısaltılamaz ve başkasıyla evlenemez.
Evlenmekten yasaklanan esler tekrar evlenmek isterlerse hakim evlenmekten yasaklama süresini kısaltabilir.
Evlenmekten yasaklanma cezasının kaldırılması istendiğinde görev asliye hukuk mahkemesine aittir.
Gülsüm tarafından iddet müddetinin kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Boşanan kadın, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 300 gün geçmedikçe, yeniden evlenemez. Ancak bu arada doğurduğu veya tabip raporu ile gebe olmadığı gerçekleştiği takdirde "iddet müddeti" sona erer.(TMK. Md.95).Boşanan eşlerin tekrar evlenmek istemeleri halinde ise hâkim, süreyi kısaltabilir.
Evlenmekten yasaklanan kadının iddet müddeti, az önce belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde bile, kısaltılamaz ve başkası ile evlenemez.
Evlenmekten yasaklanan eşlerin TMK. Md.142 Tekrar evlenmek istemeleri halinde hakim, evlenmekten yasaklama süresini kısaltılabilir. TMK. Md.96
Olayda evlenmekten yasaklanma cezasının (kaldırılması istenmiş, olduğuna göre görev, Asliye hukuk mahkemesine aittir. Ne varki sulh hakimi, olayı iddet müddetinin kaldırılması biçiminde nitelemiş, ancak yukarıda yazılı şartlar bulunmadığı için isteği red etmiştir.
Bu balkımdan bütün temyiz itirazlarının reddiyle sonucu doğru olan hükmün (ONANMASINA) ve onama harcının temyiz edene yükletilmesine 10.3.1980 talihinde oybirliği ile 'karar verildi.
”Bu karar 01.01.2002 tarihli karar olduğu için yeni yasaya uyarlanması yapılamamıştır. Yeni yasada buna ilişkin maddelerle eski maddeler doğal olarak eşleşmemektedir”
TMK. Madde 0173: Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir.
Evlenme töreni ve tescil
Evlenme koşulları, Evlenme izni
TMK. Madde 139: Evlendirme memuru, evlenme koşullarının varlığını tespit ederse veya ret kararı mahkemece kaldırılırsa, evleneceklere evlenme gün ve saatini bildirir veya isterlerse evlenme izni belgesini verir.
Evlenme izni belgesi, verildiği tarihten başlayarak altı ay içinde evleneceklere herhangi bir evlendirme memuru önünde evlenebilme hakkı sağlar.




II. BÖLÜM
BOŞANMA DAVALARININ MADDİ SONUÇLARI
Boşanmada tazminat ve nafaka kararları : TMK. Md.174 *
Boşanmanın önemli sonuçlarının bir bölümü de maddi sonuçlardır.Boşanma sonucunda talep halinde yargıç nafaka,maddi ve manevi talepler konusunda karar verecektir.
Nafakalar boşanan eşlerden birinin diğerinden verilmesini istediği, tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakasıdır.
Tedbir nafakası, karar kesinleşinceye kadar, Mahkemenin her aşamasında doğabilecek bir nafaka türüdür. Tedbir nafakasını talep eden eşin, daha önce bu talebinden vazgeçmesi halinde dahi ihtiyaç olması halinde karar kesinleşinceye kadar yeniden talep edebilir. Buna ilişkin Yüksek Mahkemenin kararı ektedir.* T.C.YARGITAY: İkinci Hukuk Dairesi Esas No Karar No: 2006/068262006/01252Tarih: 04.05.2006
01.01.2002 tarihinden sonra her iki eşin nafaka talep edebilme imkânı doğmuştur. Daha önceki kanunda sadece kadın nafaka talep edebiliyordu. Yeni Türk Medeni Kanunu ile nafaka ihtiyacında olan eşlerden biri bu taleple dava edebilir. Yoksulluk nafakasının nakit olarak veya irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Burada önemli olan konu, taraflardan birinin yoksulluğa düşmesidir. Bir diğer
Önemli konu, nafaka talebinde bulunacak kişide kusurun varlığının veya yokluğunun aranmaması olacaktır. Yoksulluk tek başına karine olarak kabul edilmektedir. (TMK. Md.175)
Yine dikkatle nazara alınması gereken tedbir nafakası her an doğabilecek alacak niteliğindendir. Bu nedenle daha önce nafaka talebinde bulunmayacağını açıklayan tarafın dava sürerken yeniden tedbir nafakası istemi halinde, talepten dava kesinleşinceye dek tedbir nafakasına karar vermek gerektiğini Y.2.H.D’nin 30.01.2006 gün ve 2005/16313–2006/543 sayılı kararı ile belirlemiştir.
Ancak diğer nafaka türlerinde durum farklıdır. Vazgeçildikten sonra, bir daha nafakanın talep edilmesi söz konusu olamaz
Boşanma davalarında verilen nafaka kararlarında değişiklik yapılması:
Talep halinde her yıl nafakanın artışına veya eksiltilmesine karar verilebilir.
Yoksulluk nafakası alan eşin evlenmesi halinde, nafaka sona erer. Resmi evlilik olmamasına rağmen, sadece nafakanın kesilmemesi için resmi evlilik akdi yapılmamışsa, ispatı halinde Mahkemece nafakanın kesilmesine karar verilebilir.
Yoksulluk nafakasını alan eşin yoksulluktan kurtulduğu, kendi başına geçinebilecek duruma geldiğinin ispatı halinde Mahkemece nafakanın kesilmesine karar verilebilir.
Eşlerin müşterek küçük çocukları ile okuyan müşterek çocuklarına da nafaka bağlanabilir. Müşterek çocuklarda iştirak nafakası olarak talep edilecektir.
Müşterek çocuklardan birinin on sekiz yaşını doldurmuş olması halinde mahkemeye nafakanın kaldırılması talebi ile bu nafakanın kesilmesine karar verilecektir.
Yaşı on sekizi aşmış, okumayan veya okuyup da okulunu bitiren nafaka alacaklısının bu durumunun ispatı halinde Mahkemece nafaka alacağı kesilecektir.
Nafaka kararını Aile Mahkemesi vermektedir. Bu karardaki nafakanın kesilmesine de Aile Mahkemesi Yargıcı karar vermek durumundadır. Nafaka kendiliğinden sona ermez.
Boşanma davalarında Tazminat ve nafakanın ödenme biçimi: TMK. Md.176 *
Boşanma davalarının sonucunda Mahkemece verilen Maddi tazminat alacaklarının ve yoksulluk nafakasının irat (Ayni Gelir) biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Mahkeme iradın türünü ve ödeme biçimini ve zamanını kararında açık olarak yazar.
Manevi tazminat davalarında irat biçiminde ödeme kararı verilemez. Türk Lirası cinsinden miktarı belirlenen kadar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilir.
Nafaka davalarında yer bakımından yetki:
TMK. Md.177: Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Boşanma davasının sonunda açılacak nafaka, maddi ve manevi tazminat davası dilekçesi örneği,

(Nafakasız tazminat, tazminatsız nafaka taleplerine uygun dilekçe örnekleri düzenlenebilinir)


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Nafaka ve tazminat talepleri.(TMK. Md.174.175.176.177)
T.konusu : Dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, verilmesine,kararla beraber nafakanın Geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, …..,00 YTL maddi ve ….,00 YTL manevi tazminat olarak toplam ……..,00 YTL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine dair talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı ………..Aile Mahkemesinin 200./…. E ,200./…. K ve ../../200. günlü kararı ile boşanmışlardır.Kararın kesinleşmesi üzerinden yasal zamanaşımı olan bir yıllık süre geçmemiştir.
2-Davacı nafaka ve tazminat alacakları haklarını saklı tuttuğunu önceki dosyada beyan etmiştir.Bu nedenle dava açmakta yasal engel bulunmamaktadır.
3- Davacı ve davalı özelliklede son yıllarda ve yakın dönemde geçimsizliklerini arttırmışlardır.Ancak davacı davalı eşine karşı,eşlerin uymaları gereken medeni kurallara uygun hareket etmiş,saygısını ve nezaketini yitirmemiştir.Ancak Davalı her tartışmada ağza alınmayacak küfürler etmiş,davacının ailesine, kendisine hakaret ve tehditlerde bulunmuştur.Davalının kanunca düzenlenen hükümler uyarınca bu nedenle manevi tazminat ödemesine,boşanmada beklenen menfaatleri zedelendiğinden davalının maddi tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
4- Davacının geçimini temin etmekte güçlük yaşamakta hiçbir gelir kaynağına sahip bulunmamaktadır.Davacı yoksulluk yaşamakta bu nedenle de Türk Medeni Kanunun 175.maddesi uyarınca nafaka isteme hakkı doğmaktadır.Müşterek çocukları N….. D…….’nın yaşı küçük olup Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencisi olup nafakaya ihtiyacı vardır.Bu nedenle N….. D……. için nafaka bağlanmasına karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.174.175.176.177, BK.42,43.44.49)
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Dava sonuna kadar tedbir olarak her ay 300,00 YTL nafakanın davalıdan alınıp küçük yaştaki N…… D……’a, 300,00 YTL nafakanın davacıya verilmesine, verilmesine,kararla beraber nafakanın Geçimlik ve yoksulluk nafakası olarak devamına, …..,00 YTL maddi ve ….,00 YTL manevi tazminat olarak toplam ……..,00 YTL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.
Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mahkeme kararı.
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..

boşanmaya bağlı maddi ve manevi tazminat talepleri:TMK. Md.174
Boşanma kararı nedeni ile evlilikten beklenen yararı zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemez. Daha az kusurlu olan taraf diğer taraftan tazminat isteyebilir.
Boşanmaya bağlı maddi tazminat :TMK. Md.174 *
Mevcut veya beklenen yararın dava dilekçesinde belirtilmesi veya TMK. Md.174 kapsamındaki boşanmaya bağlı maddi tazminat ifadesi yeterlidir.
Ayrıca hangi tazminat olduğu konusunda açıklama gerekmeyecektir
Boşanmaya bağlı manevi tazminat : TMK. Md.174 *
Boşanmaya sebep olan olaylar nedeni ile kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini talep edebilir. Yargıç manevi tazminata hükmederken, tarafların sosyal ve içtimai durumlarını araştırmak zorundadır. Karar verecek Yargıç tamamen tarafların Sosyal ve ekonomik durumlarını gözeterek vicdani kanaatine göre karar verecektir.
Boşanmada tazminat ve nafaka kararlarının verilmesinde ispat:
Boşanmaya bağlı olarak verilen kararlardan ve bazen boşanma ile boşanmadan sonra ise tek başına nafaka davalarında, boşanma davalarında kullanılan genel ispat araçlarının yanında, kişinin halini gösteren özel ispat araçları da kullanılabilir.
Genel ispat araçları olarak, sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, mali durumu gösteren resmi belgeler, mülkiyeti gösteren resmi sicil belgeleri, tanıklar, okuyan öğrenciler bakımından okul belgeleri, hastalar için tıbbi raporlar vs olarak sayılabilir.

Boşanmaya bağlı maddi ve manevi tazminat talepleri hakkındaki yargıtay kararları:
1* T.C.YARGITAY: İkinci Hukuk Dairesi E 2006/06826,K2006/01252 ve 04.05.2006 günlü kararı.
BOŞANMADA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNATIN KOŞULLARI
BOŞANMADA EŞİT KUSURUN SONUÇLARI
ÖZET : Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemez.
Toplanan delillere göre, eşine ağır hakaretlerde bulunan davacı-davalı kadın da boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminat verilemez. TMK. Md.174/1–2 Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
TMK. Madde 174: Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Boşanmada Yoksulluk nafakası
Madde 175 :Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
Boşanma davalarında Tazminat ve nafakanın ödenme biçimi
Madde 176: Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hâkim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Boşanmada tazminat ve nafaka Kararlarında Yetki
Madde 177: Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Boşanmada tazminat ve nafaka Kararlarında Zamanaşımı
Madde 178: Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
“Bu konuda Yargıtay’ca mal rejiminin Katılma alacağının zamanaşımı konusu farklı bir biçimde kararlaştırılmaktadır”
İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi Esas No: 2006/09383 Karar No: 2007/01228 Tarih: 05.02.2007
MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ
EDİNİLMİŞ MALLARA ORTAKLIK
ZAMANAŞIMI
ÖZET : Katılma alacağının zamanaşımı konusunda 4721 sayılı Yasa'da bir hüküm yoktur. BK.Md.125 uyarınca kural olarak alacak davaları on senelik zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının başlangıcı da mal rejiminin sona erdiği tarihtir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine yönelik olup, 25.08.2005 tarihinde açılmıştır.
Boşanma davası 16.09.2002 tarihinde açılmış, tarafların boşanmalarına ilişkin karar 02.06.2004 günü kesinleşmiştir.
Davalı vekili 24.10.2005 havale tarihli dilekçesinde, TMK.Md.178.Maddesinde yazılı bir yıllık süre geçtiğinden bahisle zamanaşımı def'inde bulunmuş, mahkemece dava tarihi ile boşanma hükmünün kesinleştiği tarih arasında bir yıldan fazla zaman geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Katılma alacağının zamanaşımı konusunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda bir hüküm mevcut değildir. Borçlar Kanunu’nun 125.Maddesi uyarınca; kural olarak alacak davaları on senelik zamanaşımına tabidir. BK’nun 125.maddesindeki "bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruruzamana tabidir" hükmündeki (her dava) sözcüklerini "bütün alacaklar" tarzında anlamak gerekir. Zamanaşımının başlangıcı da mal rejiminin sona erdiği tarihtir TMK. Md.225. Türk Medeni Kanunu'nun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5.Maddesi uyarınca, Borçlar Kanunu'nun zamanaşımına ilişkin hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır. Olayda, 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Bu nedenle davalının zamanaşımı itirazının reddi ile işin esası hakkında gösterilecek deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.02.2007 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.




III. BÖLÜM VELAYET
Boşanma kararlarının sonuçlarından çocukların velayetinin düzenlenmesi ve çocukla kişisel ilişki. TMK. Md.182,183
Aile Mahkemesi boşanma kararları ile birlikte eşlerin müşterek çocuklarının velayetinin, hangi eşe verileceğini kararlaştırmak zorundadır. Çocukla kişisel ilişkinin belirlenmesi de zorunludur.
Gerek velayet, gerekse çocukla kişisel ilişki kamu düzeninin ilgilendiren bir konu olup, Yargıç tarafından kanunun emredici kuralı nedeni ile gözetilmek ve buna uygun karar verilmek zorundadır.
Aile Mahkemesi velayetin düzenlenmesinde çocuğu bizzat dinleyebileceği gibi, sosyal hizmet uzmanlarından duruma ilişkin bir rapor düzenlemelerini de talep edebilir.
Aile Mahkemesi Yargıcı dosyadaki bilgi, belge ve raporları inceledikten sonra, çocuk için en yararlı kararı vermek için gerekli özeni göstermelidir.
Mahkemece eşlerden birine velayet hakkı verildikten sonra, diğer eşin çocuğu ile kişisel ilişkisinin nasıl sağlanacağına da ayrıntılı olarak karar verir.
Mahkeme kararından sonra, velayeti kaybeden eş, müşterek çocukla ilişkisini Mahkeme ilamındaki esaslar içerisinde sağlanmasını velayetin tevdi edildiği eşten talep edebilir. Velayet kendine verilen kişi bunda zorluk çıkarırsa, Mahkeme ilamı İlamların İcrası ve çocuk teslimi hükümlerine uygun olarak İcra Daireleri marifeti ile uygulanır.
TMK. Md.183 uyarınca koşulların değişmesi halinde müşterek çocuğun kişisel ilişki kurulmasına dair kararında değişiklik yapılması dava yolu ile istenebilir.

Çocukla kişisel ilişki kurulması kararlarında değişiklik talebi


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y……...Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Müşterek çocukla kişisel ilişki kurulması.(TMK. Md.182,183)
T.konusu : Müşterek çocuk N……. D…….. ile müvekkil davacının,kişisel ilişki kurulması hükmünün değiştirilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı …..Aile Mahkemesinin 200./…. E,200./… K ve ../../200. günlü kararı ile boşanmışlardır.Mahkemece müşterek çocuk N……. D……..’nin velayetini davalıya vermiştir.Davacı müvekkil ile müşterek çocuk N……. D……..’nin kişisel ilişkisi Mahkemece şöyle düzenlenmiştir.(Düzenleme kısaca anlatılacak)
2-Davacı ile davalı boşandıklarından beri çok önemli olaylar yaşanmış, davalı yeniden evlenmiş(veya ölmüş),müşterek çocuk N……. D……..’nin ruh sağlığı bozulmuş (Ölmüşse yalnız kalmış),velayete dair TMK.Md.182 hükmü,TMK.Md.183 uyarınca yeniden düzenlenmesi gerekmiştir.
3- Davacı ve davalı her anne ve babanın olduğu üzere birinci derecede yaptıkları çocuklarını,tıbben,ruhen,sosyal ve ekonomik olarak olanakları ölçüsünde en iyi durumda tutmak ve gerekli önlemleri almak,yasal olarak aldırılmasını sağlamakla yükümlüdürler.
4- Çocukların durumu resen nazara alınmak zorunda olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren bu durumun düzeltilmesini ve yeniden düzenlenmesini talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.182,183
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Müşterek çocuk N……. D…….. ile müvekkil davacının,kişisel ilişki kurulması hükmünün değiştirilmesine,velayetinin davacıya verilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3- Mahkeme kararı
Davacı Vekil
Av. H……… Y ………

İlgili Yargıtay kararları
YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2006/02205: 2006/08578 ve : 31.05.2006 günlü kararı
ÖZET :Kişisel ilişkinin belirlenmesinde velayeti kendisine bırakılmayan çocuk ile ana ve babadan her birinin kişisel ilişki kurmasına ilişkin kararda kişisel ilişkinin yerinin sınırlandırılmaması gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde velayeti kendisine bırakılmayan çocuk ile ana ve babadan her birinin kişisel ilişki kurmasına ilişkin kararda kişisel ilişkinin yerinin sınırlandırılmaması gerekir.
Bu yön gözetilmeden kişisel ilişkinin Antalya Side sınırları ile sınırlandırılması doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi, E: 2006/01921, K: 2006/08566 ve 31.05.2006 Günlü kararı.
VELAYETİN DÜZENLENMESİ
Sadece ekonomik olanaklar göz önüne alınarak velayet düzenlemesi yapılamaz. Aslolan çocuğun menfaatidir. Kardeşlerin birbirinden ayrılması onların ruhsal açıdan gelişmelerini engelleyici niteliktedir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının temyiz itirazları yersizdir.
Davacı kadının temyizine gelince;
Sadece ekonomik olanaklar göz önüne alınarak velayet düzenlemesi yapılamaz. Velayet düzenlemesinde aslolan çocuğun güvenliği ve menfaatidir. Kardeşlerin birbirlerinden ayrılması, onların ruhsal açıdan gelişmelerini engelleyici niteliktedir. 15.09.1998 doğumlu Efehan'ın da velayet hakkının anneye verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Hükmün 2. bentte gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) , temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle (ONANMASINA) , temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2005/12054,K: 2005/14804 ve: 25.10.2005 günlü kararı.
ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI
HISIMLARIN KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKI
ÖZET : Kişisel ilişki kurmak isteyen davacılar babası ölmüş olan çocuğun babaannesi ve dedesi olup kişisel ilişki kurulduğunda çocuğun huzurunun tehlikeye gireceğine ve davacıların haklarını amacına aykırı kullanacaklarına dair delil de yoktur. Davacıların torunlarını görmek, torun sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek haklarıdır
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde, çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere ve özellikle hısımlarına da tanınabilir (TMK. Md.325/1 ) Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle, sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur (TMK. Md.182/2 )
Küçük Sıla, 1999 doğumludur. Annesi ve babası boşanmışlardır, boşanma kararı ile velayeti annesine verilmiştir. Karar 10.12.2002 tarihinde kesinleşmiş, çocuğun babası 15.02.2003 tarihinde ölmüştür.
Davacılar, çocuğun babaannesi ve dedesidir. Kişisel ilişki tesis edildiğinde çocuğun huzurunun tehlikeye gireceğine ve davacıların bu haklarını amacına aykırı olarak kullanacaklarına dair dosyada delil yoktur. Davacıların torunlarını görmek ve onunla uygun kişisel ilişki kurmak, torun sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek haklarıdır. Uygun kişisel ilişki tesisi gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün gösterilen sebeplerle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 25.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.YARGITAY İKİNCİ Hukuk Dairesi E, : 2004/05023,K: 2004/05635 ve: 03.05.2004 günlü kararı.
KÜÇÜĞÜN VELAYETİNİN ANNEYE VERİLMESİ
Kural olarak, annenin bakım ve şefkatine muhtaç olan küçüğün velayeti anneye verilmelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm; velayet, kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Küçük K… annesinin yaşantısını idrak edebilecek yaş ve olgunlukta değildir.
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 1998 doğumlu K…'nın Türk Medeni Kanunun 182.336.2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Hükmün açıklanan nedenle (BOZULMASINA), bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2004/05448,K: 2004/08252 ve: 22.06.2004 günlü kararı.
VELAYETİN KALDIRILMASI (Çocuğun Bedensel Ve Zihinsel Gelişiminin Anne Yanında Tehlikede Olduğuna Ve Annenin Görevini İhmal Ettiğine İlişkin Delil Olmaması - Velayetin Annede Kalması Gereği)
ÇOCUĞUN BEDENSEL VE ZİHİNSEL GELİŞİMİ (Anne Yanında Tehlikede Olduğuna İlişkin Delil Olmaması Nedeniyle Velayetin Kaldırılması Talebinin Reddi Gereği)
VELAYET (Anne Bakım Ve Şefkatine Muhtaç Olması Nedeniyle Çocuğun Velayetinin Anada Kalması Gereği)
Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişiminin anne yanında tehlikede olduğu ve annenin velayet görevini ihmal ettiğine ilişkin başkaca bir delilde bulunmadığına göre 1999 doğumlu olup, anne bakım ve şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin anadan alınması doğru görülmemişti
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Carla vekili Av. Ayşe ve karşı taraf Cihan ile vekili Av. Ercan geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR
Boşanma kararının kesinleştiği 20.11.2001 tarihinden sonra annenin davacı babanın çocukla kişisel ilişkisini zedelediğine ve engellediğine dair bir delil ortaya konmamıştır. Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişiminin anne yanında tehlikede olduğu ve annenin velayet görevini ihmal ettiğine ilişkin başkaca bir delilde bulunmadığına göre (TMK. 183, 348 ve 349. maddelerindeki şartları da oluşmamıştır)1999 doğumlu olup, anne bakım ve şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin anadan alınması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 375.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi, E: 2004/05448,K: 2004/08252 ve: 22.06.2004 günlü kararı.
VELAYETİN KALDIRILMASI (Çocuğun Bedensel Ve Zihinsel Gelişiminin Anne Yanında Tehlikede Olduğuna Ve Annenin Görevini İhmal Ettiğine İlişkin Delil Olmaması - Velayetin Annede Kalması Gereği)
ÇOCUĞUN BEDENSEL VE ZİHİNSEL GELİŞİMİ (Anne Yanında Tehlikede Olduğuna İlişkin Delil Olmaması Nedeniyle Velayetin Kaldırılması Talebinin Reddi Gereği)
VELAYET (Anne Bakım Ve Şefkatine Muhtaç Olması Nedeniyle Çocuğun Velayetinin Anada Kalması Gereği)
Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişiminin anne yanında tehlikede olduğu ve annenin velayet görevini ihmal ettiğine ilişkin başkaca bir delilde bulunmadığına göre 1999 doğumlu olup, anne bakım ve şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin anadan alınması doğru görülmemiştir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Carla vekili Av. Ayşe ve karşı taraf Cihan ile vekili Av. Ercan geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:
Boşanma kararının kesinleştiği 20.11.2001 tarihinden sonra annenin davacı babanın çocukla kişisel ilişkisini zedelediğine ve engellediğine dair bir delil ortaya konmamıştır. Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişiminin anne yanında tehlikede olduğu ve annenin velayet görevini ihmal ettiğine ilişkin başkaca bir delilde bulunmadığına göre (TMK. 183, 348 ve 349. maddelerindeki şartları da oluşmamıştır)1999 doğumlu olup, anne bakım ve şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin anadan alınması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 375.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Çocuklar bakımından ana ve babanın hakları
1. Hâkimin takdir yetkisi
Madde 182: Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Hâkim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Karar
Çocuklar bakımından ana ve babanın hakları
2. Durumun değişmesi
Madde 183: Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.

IV.BÖLÜM
Boşanma davalarında Yargılama yöntemi:
TMK. Md.184: Aile Mahkemelerindeki boşanma davaları,4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanununa göre Aile Mahkemesi yargıcı tarafından çözümlenir. Boşanma davalarında Mahkeme yargıcı tarafların kanıtlarını serbestçe değerlendirerek vicdani kanaatine göre karar verir.
Şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davalarında, evlilik süresi bir yılı aşmışsa, taraflar kendi aralarında boşanmanın ferileri konusunda anlaşmış iseler, aralarında yazılı bir boşanma protokolü imzalayarak, bütün konularda anlaşmış olmaları koşulu ile boşanmayı talep edebilirler.
A-Eşlerin en bir evli kalmaları gereklidir.
B-Eşler kendi aralarında, Nafaka, Tazminat, velayet, eşya paylaşımı konusunda tereddüde yer bırakmayacak bir anlaşma sağlamaları gereklidir.
C-Boşanma protokolü taraflarca imzalanmalı ve yargıç huzurunda da tekrar edilip, tarih atılarak imza altına alınmalıdır. Taraflar bu anlaşmanın Yargıç tarafından onaylanmasını istemelidirler.
Anlaşmalı boşanma davalarında yazılı protokol zorunludur.
Yargıç buna rağmen eşlerin boşanmamalarına da karar verebilir.
Yargıç çekişmeli yargının, yani tarafların boşanma davası ve ferileri hakkında anlaşamadıkları davalarda, taraflara kanıtlarını sunmaları için süre verecek ve kanıtların toplanmasını temin edecektir. Taraflar kanıtlarını sunmayabilirler Bu dururumda Mahkeme davanın ispat edilememesi nedeni ile reddine karar verecektir. Mahkeme mali ve velayete talep varsa, tarafların ikametgâhlarında veya tarafların kanıtlarının bulunduğu resmi kurumlarda gerekli araştırmanın yapılmasına karar verir. Mahkeme Aile Mahkemelerinde görevlendirilen sosyal hizmet ve Psikolojik danışmanlardan rapor isteyebilir. Tüm araştırmalar sona ermiş, tarafların dava dilekçesine cevap, cevaba cevap ve kanıtlara cevapları da alındıktan sonra, kanıtlarda toplanmışsa kararını verecektir. Karar boşanmaya veya boşanma isteminin reddine veya ayrılığa dair olacaktır. Boşanma kararının verilmesi halinde, mahkemece varsa nafakanın verilmesine veya verilmemesine, velayete ve diğer mali taleplere ilişkin kararlarını ayrıntılı ve gerekçeli olarak verecektir.
Velayet kararı verilmişse, velayet altına alınan küçüğün, elinden velayeti alınan anne veya babası ile kişisel ilişkisi ayrıntılı olarak düzenlenmek zorundadır.
Nafaka konusunda talep varsa, tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile geçimlik veya iştirak nafakasına dönüştürülmesine dair kararını da verecektir. Bu dönüştürme talebine göre kararlaştırılacaktır.
Yargıç gerekli görmesi halinde eşleri isticvap ederek bizzat dinleyebilir. Yargıç gerekli görmesi halinde velayeti istenen küçüğü bizzat dinleyerek veya Sosyal Pedagog veya diğer uzmanlarla görüştürerek, velayet konusundaki düşüncelerine başvurabilir.

İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2003/04172,K: 2003/05279 ve: 10.04.2003 günlü kararı.
EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI
ANLAŞMALI BOŞANMA
ÖZET : Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Boşanma kararı verilebilmesi için eşlerin serbest iradeleriyle belirleyecekleri anlaşmayı hâkimin uygun bulması şarttır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Hüküm açık infazda tereddüde yer vermeyecek şekilde olmalı ve hakimin tarafların boşanmanın mali sonuçları ile ilgili düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Oturma hakkı tanınan taşınmaz taraflara ait olmayıp, davacının babasına aittir. TMK. Md.166/3’ i koşulları; oluşmadığından buna uygun karar verilemez.
"Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması yada bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için hakimin, bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları, çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı. TMK. Md.184/3 hükmü uygulanmaz" TMK. Md.166/3 .
Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi,Türk Medeni Kanunun 166/3 maddesi uyarınca delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi haller de tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanunun 166 maddesinin 1,2 ve 4.fıkralarına göre; değerlendirme yapılmalıdır.
Türk Medeni Kanunun 166/3 maddesi şartları oluşmadan; tarafların delilleri sorulmadan ve gösterilen deliller getirtilip, tanıkları dinlenmeden olayların varlığının kabulü sonucu, boşanmaya karar verilmesi usul ve yasa hükümlerine aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 10.04.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
2* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi, E: 2004/07991,K: 2004/08842 ve günlü kararı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Koşula bağlı anlaşma sonuç doğurmaz. Taraflar nafaka konusunda anlaşamamışlardır.
"Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için hâkimin, bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları, çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı (TMK. md. 184/3) hükmü uygulanmaz" (TMK. md. 166/3).
Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi uyarınca delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinin 1., 2. ve 4. fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır.
Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi şartları oluşmadan, tarafların delilleri sorulmadan ve gösterilen deliller getirtilip, tanıkları dinlenmeden olayların varlığının kabulü sonucu, boşanmaya karar verilmesi usul ve yasa hükümlerine aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle (BOZULMASINA) temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

3* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2004/13745,K: 2004/14686 ve: 08.12.2004 günlü kararı.
TERK NEDENİYLE BOŞANMA
DAVANIN KABULÜ
ÖZET : Terk sebebine dayanan boşanma davasında davalının davayı kabulü sonuç doğurmaz. Deliller toplanıp davacının dayandığı nedenin var olup olmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Boşanma davası, TMK.nun 164.maddesinde yer alan; terk sebebine dayanmaktadır. Terk sebebine dayanan boşanma davasında, davalının "davayı kabul" beyanı sonuç doğurmaz. TMK. Md.18471–3. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılarak açılmış bir davada Türk Medeni Kanunun 166/3.maddesindeki şartların varlığı; halinde kabulün hukuki değeri vardır. Dava, bu sebebe dayanmamaktadır. Bu bakımdan tarafların gösterecekleri deliller usulünce toplanıp, dayanılan hukuki sebep çerçevesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken boşanma davasının davalı tarafından kabul edildiğinden bu halde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılması gerektiğinden söz edilerek yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de;
Davalının bizzat dinlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma sebebine göre davalının diğer ve davacının temyizinin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.12.2004 tarihinde oybirliği

4* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi,E: 2003/04172,K: 2003/05279 ve: 10.04.2003 günlü kararı.
EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI
ANLAŞMALI BOŞANMA
ÖZET : Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Boşanma kararı verilebilmesi için eşlerin serbest iradeleriyle belirleyecekleri anlaşmayı hâkimin uygun bulması şarttır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Hüküm açık infazda tereddüde yer vermeyecek şekilde olmalı ve hâkimin tarafların boşanmanın mali sonuçları ile ilgili düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Oturma hakkı tanınan taşınmaz taraflara ait olmayıp, davacının babasına aittir. Türk Medeni Kanunun 166/3.maddesi koşulları oluşmadığından; buna uygun karar verilemez.
"Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması yada bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için hâkimin, bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları, çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı. TMK. Md.184/3 hükmü uygulanmaz" TMK. Md.166/3
Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi, Türk Medeni Kanunun 166/3. maddesi uyarınca; delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi haller de tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni kanunun 166 maddesinin 1,2 ve 4. fıkralarına göre; değerlendirme yapılmalıdır.
TMK.Md.166/3 şartları oluşmadan; tarafların delilleri sorulmadan ve gösterilen deliller getirtilip, tanıkları dinlenmeden olayların varlığının kabulü sonucu, boşanmaya karar verilmesi usul ve yasa hükümlerine aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 10.04.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. iyle karar verildi.

D. Boşanmada yargılama usulü
Madde 184: Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir:
Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.
Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.
Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.
Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.
Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.
Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.

V. BÖLÜM
EŞYA UYUŞMAZLIKLARI
Eşler arasında eşya uyuşmazlıklarının çözümü:
Genel Kural: Eşler arasındaki anlaşmazlıklar; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun ilgili maddelerine uygun olarak Aile Mahkemesi Yargıcı tarafından çözümlenir.
Eşlerin arasındaki uyuşmazlıklar çeşitli dönemlere ve zamana göre çeşitlilik kazanarak ortaya çıkabilir.
Eşler geçinemezlerse, aralarındaki geçimsizlik veya evliliğin sona ermesine neden olabilecek sorunlar ortaya çıkarsa, her eş kendine ait olduğunu düşündüğü mallarını kurtarmaya çalışacaktır.
Bir arada yaşamaları olanaksız hale gelen eşlerin başvuracakları doğal yol, boşanmak veya ayrı yaşamak istemlerinin gerçekleştirilmesidir. Bunu yaparken her eşin eşyalarını birlikte götürme veya ayrılan veya boşanma davası açmak üzere müşterek konutu terk eden eşin veya kovulan eşin eşyalarının durumu ihtilaf konusu olmaktadır.
Öncelikle çözülmesi gereken konu eşlerin hangi eşyaları kişisel eşyadır, hangileri müşterek eşyadır. İhtilafın bir bölümü bu uyuşmazlıktan kaynaklanmaktadır.
Türk Medeni Kanununda yapılan değişiklik nedeni ile 01.01.2002 yılına kadar olan anlaşmazlıklar, doğal olarak eski hukuka göre o tarihten sonraki uyuşmazlıklar ise 4721 sayılı Türk medeni kanununa göre çözülecektir.
Eşlerin Türk Medeni kanunun 220 ve 221. maddelerinde sayılan mallar kişisel mallar olup, ayrılma veya boşanma kararı verilirken talep edilmesi halinde bu mallarında isteyen eşe verilmesine karar verilir.
Eşin giysileri, traş takımları, elbiseleri, dikiş nakış malzemeleri, kendisinin bizzat kullandığı günün koşullarına geniş yorumlandığında bazı teknolojik malzemelerde kendinin kullandığı kişisel mallardan sayılabilir. Bunlar üzerindeki kullanımların engellenmesi hukuka aykırı fillere girmektedir.
Eşlerin ortak mallarının (Eşya bakımından) eşler bakımından Hukuksal olarak uyuşmazlığının çözümü mal rejiminin tasfiyesi kuralları içinde çözülecektir.
Bu mallar eşler tarafından kaçırılabilir, satılabilir, yok edilebilir. Bu durumda malların varlığının kanıtlanması gerekecektir. Boşanma veya ayrılık davasının açılması sırasında bu konuda dava açılan Aile Mahkemesinden, eşyaların tespiti talep edilebilir. Tespiti yapılan mallara ilişkin tedbir talebinde bulunabilinir.
Dava açılmamışsa genel kurallara göre Aile Mahkemesinden veya Sulh Hukuk Mahkemesinden eşyaların tespiti talep edilebilinir. Ayrıca tedbir konulması ve yediemine teslimi talep edilebilinir.
Olağanüstü koşullarda Mahkemeye müracaat imkânı yoksa resmi makamlardan, mal kaçırılmasının engellenmesi istenebilir. Bu mümkün olamıyorsa resmi makamlardan, başta polis ve jandarma olmak üzere, malların listesinin ve tahmini değerlerinin yapılması ve tutanak altına alınması istenebilir. Buda mümkün olamıyorsa, malı kaçırılan eşin Avukatı, tanıklar marifeti ile bir tutanak tutarak durumun tespitini ve varsa olanak görüntülerinin alınmasını sağlamalıdır. Hiç olmazsa ispat vasıtası olarak, video veya resim olarak Mahkemeye sunulabilir. Mahkeme yargıcı bu kanıt türünü olaya göre takdir edecektir. Genel anlamda eşler arasındaki mali konularda her tür delil kullanılabileceği için, bu türden kanıtlardan yararlanmak, yararlanmamaktan iyidir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 368 ve 369 uncu maddelerinde yazılı koşulların oluşması halinde, menfaati zedelenen taraf delil tespiti talebinde bulunabilir.
HUMK. Md.368’e göre;” iki taraftan her biri, görülmekte olan davada henüz incelenmemiş veya incelenmesine sıra gelmemiş bulunan veyahut ilerde açılacak davada ileri sürülecek hususun tanık, bilirkişi veya diğer kanıtlarla tespit edilmesini talep edebilir”
HUMK. Md.369’a göre “Türk Medeni kanunu hükümleri saklı kalmak üzere, ancak şimdiden tutanak altına alınıp tespit olunmaz ise, ilerde kararacağı veya ortadan kalkacağı veya ortaya konulmasında güçlük çıkacağı belli olan(Muhtemel olan) kanıtlar bu madde hükmüne uygun olarak tespit olunabilir” demektedirler.
Eşya davalarında delillerin tespitinde yetkili mahkeme: HUMK. Md.370 *
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunu 4/1 maddesi:
Türk Medeni Kanunun ikinci kitabında yer alan uyuşmazlıkların çözüm yeri Aile mahkemeleridir. Dava açılmışsa öncelikle dava açılan Aile Mahkemesinden bu önlemlerin alınmasını talep etmek gerekecektir.
Ancak güçlük olması halinde HUMK. Md.370 * uyarınca delillerin tespitini talep etmek mümkündür. Bu konunun bu almamda geniş yorumlanmasında yarar vardır T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi Esas No: 2004/02872 Karar No: 2004/03909 Tarih: 29.03.2004
Burada yollama kuralları gereği, eşya davasına dair genel yetki aile Mahkemesinde olduğuna göre, buna ilişkin tespit talebin inde genel kural olarak Aile Mahkemesinden istenmesi gerekecektir.
Madde 370 elillerin tespiti için salâhiyettar olan mahkeme, davanın rüyet edildiği veyahut dava ikame olunmamış ise en seri ve en az masrafla delilin tespiti kabil bulunduğu mahkeme veya sulh hâkimidir.
Eşya davalarında Delillerin tespitinde isteme şekli: HUMK Md.171 *
Delil tespitini, HUMK Md.171 * uyarınca talep etmek gerekecektir. Tabidir ki bir dilekçe ile istenecektir. Dilekçede delil tespitinin neden istendiği, hangi konularda istendiği ve nerede istendiği açık olarak yazılacaktır.
Eşya davaları ve eşya davalarında tespit ve tedbir talepleri dava dilekçesi örneği


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y……... Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Eşyaların aynen veya nakdi karşılıları ile verilmesi.
T.konusu : Davacının davalı yanında kalan dilekçe açıklama kısmında belirtilen eşyalarının aynen iadesine, bunun mümkün görülmememsi halinde bedellerinin ödenmesine, bedellerin dava tarihinden itibaren fazilendirilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı …….. Aile Mahkemesinin 200./….. E, 200./… K ve ../../200. günlü kararı ile boşanmışlardır..
2-Davacının davalının yanında aşağıda sayılan ve nitelikleri ile değerleri belirlenen eşyaları kalmıştır.
Eşyanın adı : Niteliği : Değeri :
3- Davacı Mahkemeniz aracılığı ile eşyalarını ve değerlerini tespit etmiştir. Ek.Mahkeme kararı ve tutanağı.
4- Davalıya yapılan çağrıya rağmen, davacının eşyalarının geri alınması sağlanamamıştır.
5-Bu durumda Sayın Mahkemenizde dava açmaktan başka bir çare kalmamaktadır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK.
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının davalı yanında kalan dilekçe açıklama kısmında belirtilen eşyalarının aynen iadesine, bunun mümkün görülmemesi halinde bedellerinin ödenmesine, bedellerin dava tarihinden sonra fazilendirilmesine, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Tespit tutanağı.
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..
İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi Esas No: 2004/02872 Karar No: 2004/03909 Tarih: 29.03.2004
MAL REJİMİNİN TESBİTİ
GÖREVLİ MAHKEME
ÖZET : Medeni Kanunun 206.maddesi haklı bir sebebin varlığı halinde hâkimin eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilebileceğini hükme bağlamıştır. Mahkemece tarafların delilleri toplanıp, değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunu 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, Geçici 1.maddesinde; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Medeni Kanunun 206.maddesi haklı bir sebebin varlığı halinde; hakimin eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilebileceğini hükme bağlamıştır. Davacı eşi hakkında açmış olduğu boşanma davasının 02.10.2001'de retle sonuçlandığını ayrı yaşadığını belirterek mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilmesini istemiştir. 01.01.2002 tarihinde 4721 sayılı Medeni Kanun yürürlüğe girmiş, yasal mal rejiminin edinilmiş mallara katılma rejimi olduğu kabul edilmiştir. (TMK. Md.202 ) Sözü edilen Türk Medeni Kanunun 206.maddesi; beş bent şeklinde yapılan düzenleme örnek niteliğindedir. Mahkemece tarafların delilleri toplanıp, değerlendirip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Açıklanan husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunu 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1.maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
Madde 371: Delillerin tespiti, ispat olunacak vaka ile şahitlere ve ehlihibreye sorulacak sualleri muhtevi ve üç nüshadan ibaret, arzuhal ile talep olunur. Arzuhal mahkemece şayanı kabul görülürse delillerin tespiti için bir gün tayin edilir.
Kanuna göre kişisel mallar
Madde 220: Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
Manevi tazminat alacakları,
Kişisel mallar yerine geçen değerler.
Sözleşmeye göre kişisel mallar
Madde 221: Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunu
Madde 4: Aile mahkemelerinin görevleri
Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:
22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (20.04.2004 tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5133 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle eklenen ibare.) Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 03.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,
20.05.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi,
Kanunlarla verilen diğer görevler.

VI. BÖLÜM
KİŞİSEL HALLERE İLİŞKİN TANIMA VE TENFİZ
KABUL TARİHİ : 27.11.2007
REMİ GAZETE TARİHİ : 12.12.2007
YÜRÜRLÜK TARİHİ : 12.12.2007

5718 Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Milletlerarası Usul Hukuku Yabancı Mahkeme ve Hakem Kararlarının Tenfizi ve Tanınmasıi
Tenfiz veya tanıma istemi dava dilekçe ile olur.(Md.52) Dava dilekçesinde tarafların adı soyadı ve açık adresleri yazılır.(Md.52) İlamın verildiği Mahkemenin adı sıfatı ve dosya numarası anlaşılabilir bir biçimde yazılır.(Md.52) Kararın kesinleşme şerhinin olması dava açmak için esas şartlardandır.
Dava dilekçesine aşağıda açıklanan belgelerin ve bilgilerin eklenmesi, bilgilerin açıklanması gereklidir.(Md.52)
Dava konusu Yabancı Mahkeme kararının onanmış aslı ve Türkçe onanmış tercümesi.
Dava konusu, Yabancı Mahkeme Kararının kesinleştiğini gösteren Mahkeme şerhi.
Yetkili Aile Mahkemesine dava açıldıktan sonra Mahkemece Mahkeme kararlarının 5718 illetlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun 53.54.55.56 ve 57,ayrıca devamındaki maddeleri uyarınca tenfiz veya tanıma koşullarının bulunup bulunmadığına dair inceleme yaparak, dava dilekçesini davalıya tebliğ eder.(Md.55)
Davalıya gönderilecek Mahkeme çağrısının ve Dava dilekçesinin onaylı tercümesi, diplomatik kanalla ulaştırılacaktır. Karşı yan tenfiz şartlarının bulunmadığını veya koşulların yerine getirildiğini iddia ederek karara itiraz edebilir. (Md.55)
Boşanma davalarına ilişkin tenfiz ve tanıma davaları Pr. Dr. Baki Kuru’ya göre eda davası niteliğinde olmayıp, tesbit niteliğindedir.Bir idari işleme esas alınacaklardır. Bu işlem Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğündeki Resmi Kayıtlara boşanma hükmünün uygulanmasına ilişkindir.
Ancak Ticari ve diğer dava türlerinde,Tenfiz davalarının uygulanma alanları ile boşanma hükmü ve nafaka vs. boşanmaya bağlı sonuçlar doğuran davalardan farklıdır. O davalar bu yazının konusu edilmemiştir. Başlı başına incelenmesi gerekir.
Boşanma ve boşanma hükmü içeren tanıma ve tenfiz davaları ispat bakımından kanunda aranan belge ve Mahkeme kararını içermektedir. Tanık ve benzeri ispat vasıtaları bu davalar için geçerli değildir.
Mahkemece aranacak koşullar:
A-Türkiye Cumhuriyeti ile ilamı veren ülke arasında karşılılık esasına dayanan bir anlaşma veya o ülkenin Türk Mahkemelerinin verdiği ilamlara ilişkin İlamların Tenfiz’ini mümkün kılan bir uygulamanın varlığını,
B-Mahkeme kararının Türk Mahkemelerinin özel yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olmasını,
C-Hükmün Kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamasını,
Ç- O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye, usulüne uygun bir şekilde çağırılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemelerine itiraz etmemiş olmasının,5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun 53.54.55.56 maddeleri.
D- Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk Kanunlar ihtilafı kuralları gereğince, yetkili kılınan hukukun uygulanıp uygulanmadığının tetkiki gereklidir.
Ayrıca kanunen aranması gereken diğer dava koşullarını da Mahkeme inceler.
TANIMA DAVALARI
Madde 58: Tanıma
(1) Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54. üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.
(2) İhtilafsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tabidir.
Yabancı mahkeme ilamına dayanılarak Türkiye'de idari bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun değişikliği 12.12.2007 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeni ile Mahkemeler yeni hükümleri uygulayacaklardır. Temelde ve özde bir değişim olmadığı için, daha önceki tarihlerde verilmiş Yargıtay kararlarının içtihat olma özellikleri aynen devam etmektedir. Yeni kanuna uygun yeni verilmiş veya literatüre geçmiş Yüksek Mahkeme kararları henüz ulaşılmaz olarak görülmektedir. Eski kararlarda 2675 sayılı Kanunun eski maddelerine göre yorum yapılmaktadır. Bu maddelerin karşılığı olan yeni maddelerle karşılaştırma imkânı için kararlardan sonra, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun belli maddeleri eklenmiştir. İlgili meslektaşlarımın zorlanmadan kaynağından bilgilere ulaşmalarını temin etmeyi uygun buldum.
Aşağıda örnek bir dava dilekçesi örneğini sunuyorum. Bu dilekçe tipinde karşı tarafın dosyada belli bir Avukat vekili yoksa uygulanması zorunludur. Davalı yanın Avukat vekili varsa, her iki taraf vekili birlikte dilekçe vererek Aile Mahkemesinden duruşmasız olarak karar verilmesini veya uygun bir biçimde karar verilmesini, tebligatsız olarak işlemin yürütülmesini talep edebilirler.


AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ NE


MERSİN


Davacı : Ahmet D………..Waitzstrabe 7.10629 BERLİN
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres.
Davalı : Monika ………Adres.
Dava : Yabancı Mahkeme Boşanma Kararının Tenfizi -Tanınması
Talep Konusu : Davanın kabulü talebidir.
Dava Nedenleri : Davacı ve davalı Yabancı Mahkeme olan PANKOW-WEİBENSEE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN 22 F 3820/03 sayılı ve 12.08.2005 tarihli kararı ile boşanmışlardır. Bu karar 21.10.2005 tarihi itibari ile kesinleşmiştir.
Taraflar Yabancı mahkemenin Türk Hukukuna ilişkin bütün haklarından yararlanmışlardır. Tarafların Hukuki haklarına riayet edilmiştir. Her iki ülkenin karşılıklı olarak Tanıma kararlarına ilişkin Uluslararası sözleşmeleri mevcuttur.
Kararın Türk tarafı olan Ahmet D……..’in de yeniden evlenebilmesi için Yabancı Mahkemenin Boşanmaya ilişkin kararının tanınmasına karar vermek gerekmektedir.
Açılan davanın davalıya tebliği için dava dilekçesi ve uluslar arası diplomatik tebligat belgeleri tercüme edilecektir.
Gerekli tebligat işlemlerinden sonra davanın kabulü önünde yasal bir engel kalmayacağından talebimize uygun karar verilmesi gerekmektedir.
Hukuki Nedenler :5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun.
Kanıtlar : Dosya ekindeki Almanca ve Türkçe karar asılları. Vs
İSTEM VE SONUÇ : Yukarıda anılan sebeplerle davanın kabulüne, idari işleme esas olmak üzere yabancı Mahkeme kararının (Tenfizine) tanınmasına karar verilmesini talep ederiz.

Eki : Vekâletname.
Karar asılları ve Türkçe tercümeleri.
Davacı vekili
Av. Haydar Yıldırım


İlgili Yargıtay kararları
1* T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2000/2–1051,K: 2000/1068 ve: 21.06.2000 günlü kararı.
BOŞANMA KARARININ TANINMASI VE TENFİZİ TALEBİ
TÜRK HÂKİMİNİN YABANCI MAHKEME KARARININ DOĞRULUĞUNU DENETLEYEMEYECEĞİ
Hâkim yargısal görevini yerine getirirken uyacağı usul kuralları, hakimin kurallarıdır. Bu nedenle Alman hakimin yeterli delili toplayıp toplamadığını Türk usul hukuku çerçevesinde değerlendirmek mümkün değildir. Türk tanıma ve tenfiz hakimi prensip olarak yabancı mahkeme kararının doğruluğunu inceleyemez. Gerek yabancı kararda uygulanmış usul, gerekse kararda yer alan maddi ve hukuki tespitler tanıma ve tenfiz hükmünün inceleme konusu dışındadır. Yabancı mahkeme tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, müşterek hayatı sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyeceğini kendi usul kuralları çerçevesinde belirleyip takdir etmiş ve Türk Medeni Kanunu uyarınca boşanmaya karar vermiştir. Yabancı mahkeme kararı açıkça kamu düzenine aykırı değildir. Açıklanan nedenlerle davanın kabulü gerekir.
Taraflar arasındaki "yabancı ilamın tanınması-tenfizi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.05.1999 gün ve 1999/54–103 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 15.06.1999 gün ve 1999/9545–11661 sayılı ilamı ile; (… Davacı Alman Mahkemesi'nin boşanma kararının tenfizini istemiştir. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir.
"Tenfiz istemi dilekçe ile olur" (2675 sayılı Kanun madde 35)
"Tenfiz dilekçesine aşağıdaki belgeler eklenir.
a- Yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca verilen onanmış aslı ve onanmış tercümesi,
b- İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca verilen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi" (2675 sayılı kanun 37).
"Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir.
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği Devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o Devletle Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması,
b) İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması,
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması,
d) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağırılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemelerine itiraz etmemiş olması,
e) Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk Kanunlar İhtilafı kuralları gereğince, yetkili kılınan hukukun uygulanmamış ve Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönde itiraz etmemiş olması" (2675 sayılı Kanun 38).
Davalı süresinde davaya cevap vermiş, Alman mahkemesi hükmünün Türk hukukuna aykırı olduğunu, tenfizinin istenemeyeceğini ileri sürmüştür.
Dosya arasında bulunan yabancı mahkeme ilamında Türk hukukunun uygulandığı yazılıdır. Ancak Türk hukukunun yorumunda yabancı mahkemenin Türk mahkemelerinde istikrar bulan yorum sonucundan farklı bir sonuca vardığı anlaşılmaktadır. Doğaldır ki Türk Kanunlar ihtilafı kuralları gereğince Türklerin boşanma davaları için öngörülen (2675 sayılı kanun 13) hukukun uygulanmadığının belirlenmesi ve bu yönde davalının itirazda bulunması halinde tenfiz kararı verilemez. Fakat burada olduğu gibi hukukun yorumunda hata edildiği hallerde yabancı mahkemenin Türk hukukunun uygulanmadığını kabul etmek 2675 sayılı yasanın amacına aykırı düşer. Davalı yabancı mahkemenin, hukuku yanlış yorumlamasını, o ülkede, kanun yollarına müracaatla denetletmedikçe Türk mahkemeleri önüne getiremez.
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki 2675 sayılı Kanunda (revizion) yabancı kararın doğruluğunu inceleme sistemi kabul edilmemiştir.
Kanunun yorumunda yapılan hataya dayalı yabancı mahkeme ilamı 2675 sayılı kanunun 38/c maddesi uyarınca da red edilemez. Zira kanun AÇIKÇA kamu düzenine aykırılığı bir red sebebi kabul etmiştir. Yorum hatasını kamu düzenine AÇIK aykırılık olarak kabul etmek mümkün olmaz.
Yabancı mahkemenin Türk hukukunun yorumunda hata ettiğinden söz edilerek tenfiz isteminin reddi gerektiği yönündeki görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir. (Y.2.H.D.nin 15.06.1993 tarihli 5243–6131 sayılı kararı)
Ancak, 2675 sayılı Kanuna dayanan istek halinde yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesi gerekirken davanın reddi doğru görülmemiştir …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı Besigheim (Almanya) Sulh hakimi tarafından oluşturulan boşanma kararının 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun uyarınca tanınması ve tenfizine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu gereğince bir yargılama olmadığını ileri sürüp tenfize karşı çıkmıştır.
Besigheim (Almanya) Sulh Mahkemesi 09.10.1997 tarihli 4 F 821/96 sayılı kararının içeriği aynen "tarafların Türk vatandaşı olmalarından dolayı … Türk Medeni Kanununun 134. maddesi gereğince davacının boşanma kararı ile ilgili talebi kabul edilmiştir. Tarafların dinlenmesinden sonra, mahkeme, evliliğin temelden sarsılmış olduğunun ve beraberliklerinin devamının söz konusu olamıyacağı kanaatına varmıştır … Mahkeme tarafların evliliklerinin artık iyi bir sonuç verecek durumda olmadığı kanaatindedir. Davalı kadında evliliklerinin nasıl devam edeceği hakkında olumlu bir yanıt/yol göstermemiştir. Kendisinin tek korkusunun boşandıktan sonra kocasından para alamaması yönündedir. Mahkeme davalının bu yönde yaptığı açıklamalardan sonra, evliliğin sadece maddi açıdan devamını istediği kanaatındadır ki bu konu da, mahkemenin yetkisi dışındadır.
… Mahkeme, bu evliliğin Türk Medeni Kanununun Madde 134 gereğince temelden sarsıldığı kanaatindedir ve bu sebeple boşanma kararı verir" şeklindedir.
Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesi, Alman Mahkemesinin, davalının Mart 1996 tarihinde evden ayrılması olgusuna dayanarak ve Türk Medeni Kanununun 134. maddesine atıf yapmak suretiyle karar verdiğini, oysa Türk Kanunlar ihtilaf uyarınca uygulanması zorunlu ve MK.nun 134 üncü maddesinde anlamını bulur evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmasını doğrulayıcı taraflardan her hangi bir açıklayıcı beyanın almadığını tanık gibi deliller toplanmadan salt fiilen tarafların ayrı yaşamaları gereğine dayanarak hüküm kurduğunu bu durumda, Alman Mahkemesi'nce Türk Hukukunun uyuşmazlıkla ilgili yasal hükümlerinin gerçekten ve tam anlamıyla uygulanmadığını o nedenle kararın Türk Kamu düzenine aykırı olduğunu benimsemiş tenfiz istemini red etmiştir.
İlkin belirtelim ki, bazı hukuk kuralları olayları bizzat düzenlediği halde, bazı hukuk kuralları da belli olay ve ilişkilerin düzenlenmesinde hangi hukuk kurallarının yetkili olacağını gösterir. Diğer bir grup kurallarda mahkemelerin ihtilafı çözerken uygulayacakları usul kurallarıdır. Yabancı unsur taşımayan hukuki ihtilafların hallinde hâkim milli kuralları uygular. Bu tip uyuşmazlıktan kanunlar ihtilafı söz konusu olmaz. Ancak yabancı unsurlu ihtilafta hakimin uygulayacağı hukuku belirleyen kurallar milletlerarası özel hukuk kurallarıdır. Türk kanunlar ihtilafı kuralları 2675 Sayılı kanunla belirlenmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 540. maddesi ile Türklerin kişi hallerine ilişkin karar vermeyi Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinde kabul edilip bu tip yabancı mahkeme kararlarının tanınması ya da tenfizi yasaklanırken, 1982 yılında kabul edilen 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki kanunun 38. maddesi ile yabancı ülke mahkemelerince oluşturulan Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı kararların tanınması ve tenfizine imkân tanınmıştır. Gerçekten Türklerin yabancılar ile sosyal ilişkilerinin yoğun bir hal alması ile Milletlerarası Özel Hukuk Kurallarının uygulama alanı da genişlemiştir.
Boşanma kararı kişi hallerine ilişkin kararlardan olup, 2675 sayılı kanunun 13. maddesi Türkler için yabancı mahkemelerde de uygulanacak hukukun Türk hukuku olduğunu açıklamıştır. Esasen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ile yerel mahkeme arasında bu yönde bir ihtilaf yoktur.
Uyuşmazlık; Türk Hukukunun uygulanması ve yasa maddesinin yorumunda yabancı mahkemenin hata edip etmediğinin diğer bir anlatımla, yabancı mahkemenin eksik araştırmaya dayalı hüküm verip vermediğinin yine yabancı mahkemenin, kabul ettiği sabit vakıaların hukuki normla karşılaştırmasını ve uygun norm tespitini doğru bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin Türk Mahkemesince doğrudan denetlenip denetlenemeyeceğinin aydınlığa kavuşturulmasında toplanmaktadır.
Sorunun çözümünde belirlenmesi gereken öncelikli diğer bir yönde; yabancı mahkemenin yargılamada uygulayacağı usul hukukunun da Türk hukuku olup olmayacağının belirlenmesidir.
Öncelikle belirtelim ki, öğretide hakimin yargısal işlevini yerine getirirken uyacağı usul kurallarının (Lexfori) hakimin kuralları olduğu yönünde duraksama yoktur. Şu halde, ispat vasıtalarının nev'i, ileri sürülme ve toplanma biçimi, delilin kabul edilebilirliği, hakimin usul kanunu çerçevesinde belirlenecektir. Şüphesiz toplanan delillerin taktirine ilişkin tüm kurallar da hakimin usul kurallarıdır. Şu halde bir boşanma kararı oluştururken hakim, hangi vakıaların sabit kabul edileceğini kendi usul kurulları çerçevesinde topladığı delile göre taktir edecek ve açıklayacaktır. Böyle olunca Besigheim (Almanya) hakiminin yeterli delil toplayıp toplamadığını Türk Usul Hukuku çerçevesinde değerlendirmek mümkün değildir. Türk tanıma ve tenfiz hakimi prensip olarak yabancı mahkeme kararının doğruluğunu inceleyemez. Gerek yabancı kararda uygulanmış olan usul, gerekse kararda yeralan maddi ve hukuki tespitler tanıma ve tenfiz hükmünün inceleme konusu dışındadır. Bu sistem "revision aufonal" yasağı olarak ifade edilir usulde veya kararın hükmün de yapılmış olan hatalar tanıma ve tenfiz kararına kural olarak etkili olamaz. Bu nedenledir ki 2675 sayılı kanunun 37. maddesi, tanınması ya da tenfizi istenen yabancı kararla ilgili kesinleşmiş ilamın mahkemeye ibrazını yeterli görmüştür.
Nitekim Yasa koyucu tarafından (Revisionaufond) "davanın yeniden incelenmesi" amaçlanmış olduğu olgusundan yola çıkıldığında, yabancı mahkeme dava dosyasının tümünün görülüp değerlendirilmesi zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıktığı açıktır. Bu durumda, Türk Mahkemesi'nce dosyanın tamamen getirtilip incelemeye alınması kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir prosedürün öngörülmesi halinde, yabancı mahkeme kararının tanınması ya da tenfizi değil, davanın yeniden yargılamasının yapılarak yeni bir hüküm kurulması sözkonusu olacağından, 2675 sayılı Yasanın tanımı ve tenfize ilişkin yasal kurallarının amacına aykırı düşen bu yöntem asla üstün görülemez.
Öte yandan 2675 sayılı kanunun 38/e maddesi ile Türklerin "kişi hallerine ilişkin" yetkili bulunan Türk Hukukunun uygulanmamış olduğu hallerde dahi, bu halin re'sen dikkate alınması prensibi kabul edilmemiş, ancak davalının karşı çıkması halinde bu yönün dikkate alınması kurala bağlanmıştır. Bu kural dahi (revision aufond) yeniden inceleme yasağının bulunduğunu kabule yeterli delildir.
Bilindiği gibi bir mahkemede, hukukun yanlış uygulanması, o mahkeme veya üst mahkemelere yapılacak bir itiraza konu teşkil eder. Bu konu tamamen karan veren mahkemenin usul hukukuna tabi bir konudur. Ancak davalı Türk vatandaşı bu konuyu yabancı ülkede her derecedeki yargı organı önünde ortaya koymuş, gerekli itirazları yapmış olduğu halde dinletememiş olduğunu ispat ederse ve bu halde Türk kanunlarının esas gayesine, başka bir anlatımla kamu düzenine aykırılık (2675 sayılı kanunun 38/c md.) söz konusu olabilir.
Gerek kanunlarda ve gerekse hukuk öğretisinde kamu düzeninin değişmez bir tarifi yapılmamıştır. Ancak ve özellikle Türk Milletlerarası Özel Hukuku yönünden Yargıtay Kararlarında yer alan unsurlar genel ahlak ve adaba aykırılık, Türk hukukunun ana kurallarına ve Türk kanunlarının dayandığı genel siyasetle bağdaşmazlık hallerinin kamu düzenine aykırı sayıldığı gözlemlenmektedir. (Y.2.H.D.nin 31.03.1944 tarihli 40-1014 sayılı, 10.11.1966 tarihli 5305-5390 sayılı, 08.12.1993 tarihli 9648-11903 sayılı; Y.10.H.D.nin 21.02.1991 tarihli 6609-1544 sayılı, Y.13.H.D.nin 29.01.1993 tarihli 408-560 sayılı, Y.15.H.D.nin 19.01.1995 tarihli 2876-164 sayılı, Y.18.H.D.nin 25.02.1997 tarihli 288-1496 sayılı YHGK.nun 22.04.1998 tarihli 2/276-297 sayılı kararları)
Boşanma yönünden Türk Hukukunda en önemli ve reform niteliğinde değişiklik Medeni Kanunla kabul edilmiştir. Mutlak bir kamu düzeni anlayışı sebebi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 540. maddesi ile yabancı ülkeler mahkemelerince oluşturulan boşanma kararlarının tenfizi yasaklanmış iken, aynı kanunun 9. maddesi ile Medeni Kanunun 136. maddesinde de benimsenmiş olan mutlak yetki kuralı 07.06.1971 de yürürlüğe giren değişiklikle terk edilmiş, seçimlik yetkili mahkeme kuralı getirilmiş, 2675 Sayılı kanunla ve açıkça yabancı ülke mahkemelerinde oluşan boşanma ilamların tanınması ya da tenfizine imkan tanınarak, ülke yönünden münhasır yetki kuralı terk edilmiştir. Dahası 3444 sayılı kanunla Medeni Kanunun 134. maddesinde yapılan değişiklikle de eşlerin anlaşarak boşanmalarına imkan tanınmıştır. Evlilik Bağına ilişkin kararların tanınması hakkındaki Milletlerarası Sözleşme 14.09.1975 tarihinde onanmış, böylece boşanma kararlarının kamu düzenine mutlak etkisi önemli ölçüde yumuşatılmıştır. (YHGK.nun 22.04.1998 tarihli 2/276-297 sayılı kararı) O nedenle ve özellikle 2675 sayılı kanunun 38/e maddesindeki düzenleme biçimi ile 38/c madde de yer alan "kamu düzenine AÇIKÇA aykırı bulunmama" kuralı benimsenmiştir. Şu halde bir hükmün tanınması isteminin reddi için hükmün yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde kamu düzenine AÇIKÇA aykırı olduğunun belirlenmesi gerekir. Görüldüğü üzere yabancı kararın tanıma ve tenfizi lehine yoğun ve yadsınamaz bir eğilimin varlığı açıktır. Şu durum karşısında Besigheim (Almanya) Sulh Mahkemesi, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, müşterek hayatı sürdürmelerinin kendilerinden beklenemiyeceğini kendi usulü çerçevesinde belirleyip takdir etmiş ve Türk Medeni Kanununun 134/1-2. maddesinde yer alan unsurların oluştuğu kabul edilerek boşanmaya karar vermiştir. Yabancı mahkeme hükmünde kamu düzenine açık bir aykırılık da bulunmadığından, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 21.06.2000 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
Türk vatandaşlarının kişi hallerine ilişkin ihtilaflarında Türk yasalarının uygulanması ilkesi ile onların Türk Yasalarının koruması altına alınması amaçlanmıştır.
O halde Türk kanunlar ihtilafı kurallarının emrettiği hukukun uygulanıp uygulanmadığını tenfiz kararı istenen hakim araştıracak Türk kanunlar ihtilafı kaidelerinin tatbikini emrettiği maddi hukukun gerçekten uygulanmış olup olmadığını bu hakim belirleyecek. Eğer uygulanan hukuk Türk davalı aleyhine eksik veya yanlış tatbik edilmiş, davalı Türk Mahkemesi'nde tenfize bu açıdan karşı çıkmış ise hakim tenfiz istemini reddedecektir.
Yine hakim tenfizi istenen kararın tenfiz koşullarını taşıyıp taşımadığını kanunda yazılı koşulların yerine getirilip getirilmediğini inceleyecek koşullar yerine getirilmişse, hiçbir takdir hakkı kullanmadan tenfize karar verecektir.
Tenfiz koşullarından en önemlisi 2675 sayılı Yasanın 38/e maddesi gereğince "Türklerin kişi hallerine ilişkin davalarda Türk Kanunlar İhtilafı kuralları gereğince yetkili kılınan hukukun uygulanması, eğer Türk Hukuku uygulanmamış ise Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönden itiraz etmemiş olmasıdır. Eğer davalı tenfize bu yönden itiraz ederse tenfiz kararı verilemeyecektir.
Bunun tek istisnası, evlilik bağına ilişkin kararların tanınmasına ilişkin sözleşmenin üçüncü maddesidir. Buna göre; yabancı devlet yasaları uygulanmasına rağmen, Türk yasaları uygulansa idi varılacak sonuç aynı olacak idi ise, Türk vatandaşı davalı tenfize bu yönden karşı çıksa da, bu çıkış hukuki sonuç doğurmayacak Hakim tenfize karar verecektir.
Somut olayda; Yabancı mahkeme Türk Hukukunun uygulandığını belirttiği halde, Türk Hukukunu uygulamamıştır. Türk vatandaşı davalı, Türk Hukukunun uygulanmamış olması nedeniyle yasaya uygun Tenfize bu yönden karşı çıkmış uygulanan yabancı hukukla varılan sonuçta, Türk yasası uygulansa idi varılacak sonuçla aynı olmadığından tenfiz isteminin reddi gerekecektir.
Tenfiz kararı verilebilmesi koşullarından diğer biri de: Tenfizi istenen kararın kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır.
Tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının kabul edilebilmesi, yerine getirilmesinin istenebilmesi için toplumun huzurlu ve uyumlu bir yaşam sürebilmesi uyulması zorunlu hukuki, ahlaki ve vicdani temel kurallarına açıkça aykırılık oluşturacak unsurlar içermemesi gerekir.
Yabancı mahkeme ilamı sonuçları itibariyle, Türk Kamu düzenine aykırı ise Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41. maddesi aksine Türk aile huzurunu düzenini yıkıcı, sarsıcı neticeler meydana getiriyorsa kamu düzenine aykırılık açık olduğundan tenfiz istemi reddedilecektir.
Yine somut olayda, Türk Medeni Yasasının 134/1. maddesi hükümleri uygulandığı bildirildiği halde bir buçuk yıl ayrı yaşam Türk yasalarına aykırı olarak boşanma nedeni kabul edilmiş davalı boşanma yüzünden zarurete düşeceğini yuvanın yıkılmasını istemediğini ileri sürdüğü halde bu samimi, hayatın gerçek güçlüklerine uygun savunması yabancı mahkemece kabul edilmemiş, bu yasaya aykırı kararla aile düzeni huzuru bozulmuş, yuvası yıkılmıştır.
Değerli çoğunluk Türk hukukunun yanlış yorumunu ve uygulanmasını kamu düzenine açıkça aykırılık kabul etmemiştir.
Oysa yabancı mahkeme ilamı ile varılan sonuç, davalının geleceğini karartmakta, bir daha onarılmaz düzeltilemez sonuçlar doğurmaktadır.
Değerli arkadaşlarımın kabulü aksine, kişinin aile huzurunu, düzenini gerek yasayı yanlış yorumlayarak, gerek Türk Hukukunu uyguluyorum diyerek uygulamayarak yıkmak, sarsmak Türk Kamu düzenine açıkça aykırılık da oluşturur. Bu nedenlerle tenfize karar verilemez. Israr kararı doğrudur. Değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

2* T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E, : 2000/21051,K: 2000/01068 ve: 21.06.2000 günlü kararı.
TANIMA (Tenfiz) KARARI
DELİLLERİN TAKDİRİNDE HÂKİMİN USUL KURALLARI
MADDİ OLAYLARI ARAŞTIRMADA KAMU DÜZENİNE AYKIRILIK BULUNMAMASI
ÖZET : Yabancı mahkemece, bir boşanma kararı oluşturulurken hakim, hangi maddi olayları sabit kabul edeceğini kendi usul kurulları çerçevesinde topladığı delillere göre taktir eder. Delillerin takdirine ilişkin kurallarda hakimin usul kurallarıdır. Böyle olunca da Alman hakiminin yeterli delil toplayıp toplamadığını Türk Usul Hukuku çerçevesinde değerlendirilemez. Başka anlatımla; gerek yabancı kararda uygulanan usul gerekse kararda yer alan maddi ve hukuki tespitler tanıma (Tenfiz) hükmünün inceleme konusu dışındadır Tenfiz Haminin ibrazı yeterlidir.
Şu halde yabancı mahkeme; TMK.nun 134/1-2. maddesindeki unsurların oluştuğunu, kendi usul kuralları çerçevesinde belirleyip taktir ederek boşanmaya karar verdiği gibi Türk kamu düzenine açık bir aykırılık da bulunmadığından; yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki "yabancı ilamın tanınması - tenfizi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 11.05.1999 gün ve 1999/54–103 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesinin 15.06.1999 gün ve 1999/9545–11661 sayılı ilamı ile; (… Davacı Alman, Mahkemesinin boşanma kararının temyizini İstemiştir. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir.
"Temyiz istemi dilekçe ile olur" 2675 sayılı Kanun 35.
"Temyiz dilekçesine aşağıdaki belgeler eklenir.
Yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca verilen onanmış aslı ve onanmış tercümesi,
İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca verilen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi" 2675 sayılı Kanun 37.Maddesi
"Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir.
Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği Devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o Devletle Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması,
İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması,
Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.
O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağırılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemelerine itiraz etmemiş olması,
Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk Kanunlar ihtilafı kuralları gereğince, yetkili kılınan hukukun uygulanmamış ve Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönde itiraz etmemiş olması2675 sayılı Kanun 38.maddesi
Davalı süresinde davaya cevap vermiş, Alman mahkemesi hükmünün Türk hukukuna aykırı olduğunu, tenfizinin istenemeyeceğini ileri sürmüştür.
Dosya arasında bulunan yabancı mahkeme ilamında Türk Hukukusun uygulandığı yazılıdır. Ancak Türk hukukunun yorumunda yabancı mahkemenin Türk mahkemelerinde istikrar bulan yorum sonucundan farklı bir sonuca vardığı anlaşılmaktadır. Doğaldır ki Türk Kanunlar ihtilafı kuralları gereğince Türklerin boşanma davaları için öngörülen 2675 sayılı Kanun 13.maddesi hukukun uygulamadığının belirlenmesi ve bu yönde davalının itirazda bulunması halinde tenfiz kararı verilemez. Fakat burada olduğu gibi hukukun yorumunda hata edildiği hallerde yabancı mahkemenin Türk hukukunun uygulanmadığını kabul etmek 2675 sayılı Yasanın amacına aykırı düşer. Davalı yabancı mahkemenin, hukuku yanlış yorumlamasını, o ülkede, kanun yollarına müracaatla denetletmedikçe Türk mahkemeleri önüne getiremez.
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki 2675 sayılı Kanunda (revizion) yabancı kararın doğruluğunu İnceleme sistemi kabul edilmemiştir.
Kanunun yorumunda yapılan hataya dayalı yabancı mahkeme ilamı 2675 sayılı Kanun 38/c maddesi uyarınca da red edilemez. Zira kanun AÇIKÇA kamu düzenine aykırılığı bir red sebebi kabul etmiştir. Yorum hatasını kamu düzenine AÇIK aykırılık olarak kabul etmek mümkün olmaz.
Yabancı mahkemenin Türk hukukunun yorumunda hata ettiğinden söz edilerek tenfiz isteminin reddi gerektiği yönündeki görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir (Y. 2. H.nin 15.06.1993 tarihli 5243-6131 sayılı kararı).
Ancak, 2675 sayılı Kanuna dayanan istek halinde yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesi gerekirken davanın reddi doğru görülmemiştir … gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı Besigheim (Almanya) Sulh hakimi tarafından oluşturulan boşanma kararının 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hakkındaki Kanun uyarınca tanınması ve tenfizine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Usul mahkemeleri Kanunu gereğince bir yargılama olmadığını ileri sürüp tenfize karşı çıkmıştır.
Besigheim (Almanya) Sulh Mahkemesi 09.10.1997 tarihli 4 F 821/96 sayılı kararının içeriği aynen tarafların Türk vatandaşı olmalarından dolayı …Türk Medeni Kanunun 134.maddesi gereğince davacının boşanma kararı ile ilgili talebi kabul edilmiştir. Tarafların dinlenmesinden sonra, mahkeme, evliliğin temelden sarsılmış olduğunun ve beraberliklerinin devamının söz konusu olamayacağı kanaatine varmıştır … Mahkeme tarafların evliliklerinin artık iyi bir sonuç verecek durumda olmadığı kanaatindedir. Davalı kadında evliliklerinin nasıl devam edeceği hakkında olumlu bir yanıt/yol göstermemiştir. Kendisinin tek korkusunun boşandıktan sonra kocasından para alamaması yönündedir. Mahkeme davalının bu yönde yaptığı açıklamalardan sonra, evliliğin sadece maddi açıdan devamım istediği kanaatindedir ki bu konu da, mahkemenin yetkisi dışındadır.
… Mahkeme, bu evliliğin Türk Medeni Kanunun 134.maddesi temelden sarsıldığı kanaatindedir ve bu sebeple boşanma kararı verir şeklindedir.
Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesi Alman Mahkemesinin, davalının Mart 1996 tarihinde evden ayrılması olgusuna dayanarak ve Türk Medeni Kanunun 134.maddesine atıf yapmak suretiyle karar verdiğini, oysa Türk Kanunlar ihtilaf uyarınca uygulanması zorunlu ve Türk Medeni Kanunun 134.maddesinde anlamım bulur evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmasını doğrulayıcı taraflardan her hangi bir açıklayıcı beyanın olmadığını tanık gibi deliller toplanmadan salt fiilen tarafların ayrı yaşamaları gereğine dayanarak hüküm kurduğunu bu durumda, Alman Mahkemesince Türk Hukukun uyuşmazlıkla ilgili yasal hükümlerinin gerçekten ve tam anlamıyla uygulanmadığını o nedenle kararın Türk Kamu düzenine aykırı olduğunu benimsemiş tenfiz istemini red etmiştir.
İlkin belirtelim ki, bazı hukuk kuralları olayları bizzat düzenlediği halde, bazı hukuk kuralları da belli olay ve ilişkilerin düzenlenmesinde hangi hukuk kurallarının yetkili olacağını gösterir. Diğer bir gurup kurallarda mahkemelerin ihtilafı çözerken uygulayacakları usul kurallarıdır. Yabancı unsur taşımayan hukuki ihtilafların hallinde hâkim milli kuralları uygular. Bu tip uyuşmazlıkta kanunlar ihtilafı söz konusu olamaz. Ancak yabancı unsurlu ihtilafta hakimin uygulayacağı hukuku belirleyen kurallar milletlerarası özel hukuk kurallarıdır. Türk kanunlar ihtilafı kuralları 2675 sayılı Kanunla belirlenmiştir. HUMK 540 maddesi ile Türklerin kişi hallerine ilişkin karar vermeyi Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinde kabul edilip bu tip yabancı mahkeme kararlarının tanınması ya da tenfizi yasaklanırken, 1982 yılında kabul edilen 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 38.maddesi ile yabancı ülke mahkemelerince oluşturulan Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı kararların tanınması ve tenfizine imkân tanınmıştır. Gerçekten Türklerin yabancılar ile sosyal ilişkilerinin yoğun bir hal alması ile Milletlerarası Özel Hukuk Kurallarının uygulama alanı da genişlemiştir.
Boşanma kararı kişi hallerine ilişkin kararlardan olup, 2675 sayılı Kanunun 13.maddesi Türkler için yabancı mahkemelerde de uygulanacak hukukun Türk hukuku olduğunu açıklamıştır. Esasen Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi ile Yerel mahkeme arasında bu yönde bir ihtilaf yoktur.
Uyuşmazlık; Türk Hukukunun uygulanması ve yasa maddesinin yorumunda yabancı mahkemenin hata edip etmediğinin diğer bir anlatımla, yabancı mahkemenin eksik araştırmaya dayalı hüküm verip vermediğinin yine yabancı mahkemenin, kabul ettiği sabit vakıaların hukuki normla karşılaştırmasını ve uygun norm tespitini doğru bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin Türk Mahkemesince doğrudan denetlenip denetlenemeyeceğinin aydınlığa kavuşturulmasında toplanmaktadır.
Sorunun çözümünde belirlenmesi gereken öncelikli diğer bir yönde; yabancı mahkemenin yargılamada uygulayacağı usul hukukunun da Türk hukuku olup olmayacağının belirlenmesidir.
Öncelikle belirtelim ki, öğretide hakimin yargısal işlevini yerine getirirken uyacağı usul kurallarının (Lexfori) hakimin kuralları olduğu yönünde duraksama yoktur. Şu halde, ispat vasıtalarının nev'i, ileri sürülme ve toplanma biçimi, delilin kabul edilebilirliği, hâkimin usul kanunu çerçevesinde belirlenecektir. Şüphesiz toplanan delillerin takdirine ilişkin tüm kurallar da akimin usul kurallarıdır. Şu halde bir boşanma kararı oluştururken hakim, hangi vakıaları sabit kabul edileceğini kendi usul kuralları çerçevesinde topladığı delile göre taktir ve açıklayacaktır. Böyle olunca Besigheim (Almanya) hâkiminin yeterli delil toplayıp toplamadığını Türk Usul Hukuku çerçevesinde değerlendirmek mümkün değildir. Türk tanıma ve tenfiz hâkimi prensip olarak yabancı mahkeme kararının doğruluğunu inceleyemez. Gerek yabancı kararda uygulanmış olan usul, gerekse kararda yer alan maddi ve hukuki tespitler tanıma ve tenfiz hükmünün inceleme konusu dışındadır. Bu sistem "revision aufonal" yasağı olarak ifade edilir usulde veya kararın hükmünde yapılmış olan hatalar tanıma ve tenfiz kararına kural olarak etkili olamaz. Bu nedenledir ki 2675 sayılı Kanunun 13.maddesi, tanınması ya da tenfizi istenen yabancı kararla ilgili kesinleşmiş ilamın mahkemeye ibrazını yeterli görmüştür.
Nitekim, yasa koyucu tarafından (Revisionaufond) "davanın yeniden incelenmesi" amaçlanmış olduğu olgusundan yola çıkıldığında, yabancı mahkeme dava dosyasının tümünün görülüp değerlendirilmesi zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıktığı açıktır. Bu durumda; Türk Mahkemesince dosyanın tamamen getirtilip incelemeye alınması kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir prosedürün öngörülmesi halinde, yabancı mahkeme kararının tanınması ya da tenfizi değil, davanın yeniden yargılamasının yapılarak yeni bir hüküm kurulması söz konusu olacağından, 2675 sayılı Yasanın tanımı ve tenfize ilişkin yasal kurallarının amacına aykırı düşen bu yöntem asla üstün görülemez.
Öte yandan 2675 sayılı Kanunun 38/e maddesi ile Türklerin "kişi hallerine ilişkin" yetkili bulunan Türk Hukukunun uygulanmamış olduğu hallerde dahi, bu halin res'en dikkate alınması prensibi kabul edilmemiş, ancak davalının karşı çıkması halinde bu yönün dikkate alınması kurala bağlanmıştır. Bu kural dahi (revision au fond) yeniden inceleme yasağının bulunduğunu kabule yeteni elemdir.
Bilindiği gibi bir mahkemede, hukukun yanlış uygulanması, o mahkeme veya üst mahkemelere yapılacak bir itiraza konu teşkil eder. Bu konu tamamen kararı veren mahkemenin usul hukukuna tabi bir konudur. Ancak davalı Türk vatandaşı bu konuyu yabancı ülkede her derecedeki yargı organı önünde ortaya koymuş, gerekli itirazları yapmış olduğu halde dinletememiş olduğunu ispat ederse ve bu halde Türk kanunlarının esas gayesine, başka bir anlatımla kamu düzenine aykırılık 2675 sayılı Kanunun 38/e maddesi söz konusu olabilir.
Gerek kanunlarda ve gerekse hukuk öğretisinde kamu düzeninin değişmez bir tarifi yapılmamıştır. Ancak ve özellikle Türk Milletlerarası Özel Hukuku yönünden Yargıtay Kararlarında yer alan unsurlar genel ahlak ve adaba aykırılık, Türk hukukunun ana kurallarına ve Türk kanunlarının dayandığı genel siyasetle bağdaşmazlık hallerinin kamu düzenine aykırı sayıldığı gözlemlenmektedir (Y. 2. HD'nİn 31.03.1944 tarihli 40–1014 sayılı, 10.11.1966 tarihli 5305–5390 sayılı 08.12.1993 tarihli 9648–11903 sayılı: Y. 10. HD'nin 21.02.1991 tarihli 6609-1544 sayılı, Y.13 HD.'nin 29.01.1993 tarihli 408-560 sayılı. Y. 15. HD.'nin 19.01.1995 tarihli 2876-164 sayılı, Y. 18. HD.'nin 25.02.1997 tarihli 288-1496 sayılı, Y.HGK.nun 22.04.1998 tarihli 2/276-297 sayılı kararları).
Boşanma yönünden Türk Hukukunda en önemli ve reform niteliğinde değişiklik Medeni Kanunla kabul edilmiştir. Mutlak bir kamu düzeni anlayışı sebebi ile HUMK ‘nun 540 maddesi le yabancı ülkeler mahkemelerince oluşturulan boşanma kararlarının tenfizi yasaklanmış iken aynı Kanun 9. maddesi ile Türk Medeni Kanunun 136. maddesin de benimsenmiş olan mutlak yetki kuralı 07.06.1971'de yürürlüğe giren değişiklikle terk edilmiş, seçimlik yetkili mahkeme kuralı getirilmiş, 2675 sayılı Kanunla ve açıkça yabancı ülke mahkemelerinde oluşan boşanma ilamlarının tanınması yada tenfizine imkan tanınarak, ülke yönünden münhasır yetki kuralı terk edilmiştir. Dahası 3444 sayılı Kanunla Türk Medeni Kanunun 134.maddesin de yapılan değişiklikle de eşlerin anlaşarak boşanmalarına imkan tanınmıştır. Evlilik Bağına ilişkin kararların tanınmadı hakkındaki Milletlerarası sözleşme 14.09.1975 tarihinde onanmış, böylece boşanma kararlarının kamu düzenine mutlak etkisi önemli ölçüde yumuşatılmıştır (Y.HGK. nun 22.04.1998 tarihli 2/276–29/sayılı kararı). O nedenle ve özellikle 2675 sayılı Kanunun 38/e maddesindeki düzenleme biçimi ile 38/c madde de yer alan "kamu düzenine AÇIKÇA aykırı bulunmama" kuralı benimsenmiştir. Şu halde bir hükmün tanınması isteminin reddi için hükmün yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde kamu düzenine AÇIKÇA aykırı olduğunun belirlenmesi gerekir. Görüldüğü üzere yabancı kararın tanıma ve tenfizi lehine yoğun ve yadsınamaz bir eğilimin varlığı açıktır. Şu durum karşısında Besigheim (Almanya) Sulh Mahkemesi, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, müşterek hayatı sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyeceğini kendi usulü çerçevesinde belirleyip taktir etmiş ve Türk Medeni Kanunun 134/1-2. maddesinde yer alan unsurların oluştuğu kabul edilerek boşanmaya karar vermiştir. Yabancı mahkeme hükmünde kamu düzenine açık bir aykırılık da bulunmadığından, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HukukUSulü Muhakemeleri Kanunun 429.maddesi gereğince (BOZULMASINA). İstek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine. 21.06.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
Türk vatandaşlarının kişi hallerine ilişkin ihtilaflarında Türk yasalarının uygulanması ilkesi ile onların Türk Yasalarının koruması altına alınması amaçlanmıştır.
O halde Türk kanunlar ihtilafı kurallarının emrettiği hukukun uygulanıp uygulanmadığını tenfiz kararı istenen hakim araştıracak Türk kanunlar ihtilafı kaidelerinin tatbikini emrettiği maddi hukukun gerçekten uygulanmış olup olmadığını bu hakim belirleyecek. Eğer uygulanan hukuk Türk davalı aleyhine eksik veya yanlış tatbik edilmiş, davalı Türk Mahkemesinde tenfize bu açıdan karşı çıkmış ise hâkim tenfiz istemini reddedecektir.
Yine hâkim tenfizi istenen kararın tenfiz koşullarını taşıyıp taşımadığını kanunda yazılı koşulların yerine getirilip getirilmediğini inceleyecek koşullar yerine getirilmişse, hiçbir takdir hakkı kullanmadan tenfize karar verecektir.
Tenfiz koşullarından en önemlisi 2675 SAYILI Yasanın 38/e maddesi gereğince Türklerin kişi hallerine ilişkin davalarda Türk Kanunlar ihtilafı kuralları gereğince yetki ili kılınan hukukun uygulanması. Eğer Türk hukuku uygulanmamış ise Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönden itiraz etmemiş olmasıdır. Eğer davalı tenfize bu yönden itiraz ederse tenfiz kararı verilemeyecektir.
Bunun tek istisnası, evlilik bağına ilişkin kararların tanınmasına ilişkin sözleşmenin üçüncü maddesidir. Buna göre; yabancı devlet yasaları uygulanmasına rağmen. Türk yasaları uygulansa idi varılacak sonuç ayni olacak idi ise, Türk vatandaşı davalı tenfize bu yönden karşı çıksa da, bu çıkış hukuki sonuç doğurmayacak Hakim tenfize karar verecektir.
Somut olayda; Yabancı mahkeme Türk Hukukunun uygulandığını belirttiği halde. Türk Hukukunu uygulamamıştır. Türk vatandaşı davalı Türk Hukukunun uygulanmamış olması nedeniyle yasaya uygun Tenfize bu yönden karşı çıkmış uygulanan yabancı hukukla varılan sonuçta. Türk yasası uygulansa idi varılacak sonuçla ayni olmadığından temyiz isteminin reddi gerekecektir.
Tenfiz kararı verilebilmesi koşullarından diğer biri de: Tenfizi istenen kararın kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır.
Tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının kabul edilebilmesi, yerine getirilmesinin işlenebilmesi için toplumun huzurlu ve uyumlu bir yaşam sürebilmesi uyulması zorunlu hukuki, ahlaki ve vicdani temel kurallarına açıkça aykırılık oluşturacak unsurlar içermemesi gerekir.
Yabancı mahkeme ilamı sonuçları itibariyle, Türk Kamu düzenine aykırı ise Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 41.maddesi aksine Türk aile huzurunu düzenini yıkıcı, sarsıcı neticeler meydana getiriyorsa kamu düzenine aykırılık açık olduğundan tenfiz istemi reddedilecektir.
Yine somut olayda, Türk Medeni Yasasının 134/1. maddesi hükümleri uygulandığı bildirildiği halde bir buçuk yıl ayrı yaşam Türk yasalarına aykırı olarak boşanma nedeni kabul edilmiş dayalı boşanma yüzünden zarurete düşeceğini yuvanın yıkılmasını istemediğini ileri sürdüğü halde bu samimi, hayatın gerçek güçlüklerine uygun savunması yabancı mahkemece kabul edilmemiş, bu yasaya aykırı kararla aile düzeni huzuru bozulmuş, yuvası yıkılmıştır.
Değerli çoğunluk Türk hukukunun yanlış yorumunu ve uygulanmasını kamu düzenine açıkça aykırılık kabul etmemiştir.
Oysa, yabancı mahkeme ilamı ile varılan sonuç, davalının geleceğini karartmakta, bir daha onarılmaz düzeltilemez sonuçlar doğurmaktadır.
Değerli arkadaşlarımın kabulü aksine, kişinin aile huzurunu, düzenini gerek yasayı yanlış yorumlayarak, gerek Türk Hukukunu uyguluyorum diyerek uygulamayarak yıkmak, sarsmak Türk Kamu düzenine açıkça aykırılık da oluşturur. Bu nedenlerle tenfize karar verilemez. Israr kararı doğrudur. Değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

KABUL TARİHİ : 27.11.2007
REMİ GAZETE TARİHİ : 12.12.2007
YÜRÜRLÜK TARİHİ : 12.12.2007

5718 Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Milletlerarası Usul Hukuku Yabancı Mahkeme ve Hakem Kararlarının Tenfizi ve Tanınması
Madde 53: Dilekçeye eklenecek belgeler
(1) Tenfiz dilekçesine aşağıdaki belgeler eklenir:
Yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesi.
İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi.
Madde 54: Tenfiz şartları
(1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir:
a. Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması.
b. İlamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.
c. Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.
ç. O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.
Madde 55: Tebliğ ve itiraz
(1) Tenfiz istemine ilişkin dilekçe, duruşma günü ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. İhtilafsız kaza kararlarının tanınması ve tenfizi de aynı hükme tabidir. Hasımsız ihtilafsız kaza kararlarında tebliğ hükmü uygulanmaz. İstem, basit yargılama usulü hükümlerine göre incelenerek karara bağlanır.
(2) Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilamının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir.
Madde 56: Karar
Mahkemece ilamın kısmen veya tamamen tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Bu karar yabancı mahkeme ilamının altına yazılır ve hâkim tarafından mühürlenip imzalanır.
Madde 57: Yerine getirme ve temyiz yolu
(1) Tenfizine karar verilen yabancı ilamlar Türk mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunur.
(2) Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tabidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.
Madde 58: Tanıma
(1) Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54. üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.
(2) İhtilafsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tabidir.
Yabancı mahkeme ilamına dayanılarak Türkiye'de idari bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.
Madde 59: Kesin hüküm ve kesin delil etkisi
Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.
Madde 60: Yabancı hakem kararlarının tenfizi
(1) Kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilebilir.
(2) Yabancı hakem kararlarının tenfizi, tarafların yazılı olarak kararlaştırdıkları yer asliye mahkemesinden dilekçeyle istenir. Taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığı takdirde, aleyhine karar verilen tarafın Türkiye'deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu, bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer mahkemesi yetkili sayılır.
Madde 61: Dilekçe ve inceleme usulü
(1) Yabancı bir hakem kararının tenfizini isteyen taraf, dilekçesine aşağıda yazılı belgeleri, karşı tarafın sayısı kadar örnekleriyle birlikte ekler:
Tahkim sözleşmesi veya şartının, aslı yahut usulüne göre onanmış örneği.
Hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneği.
(a) ve (b) bentlerinde sayılan belgelerin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örnekleri.
Mahkemece hakem kararlarının tenfizinde 55 inci,56 ıncı ve 57 nci madde hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
Madde 62: Ret sebepleri
(1) Mahkeme,
a. Tahkim sözleşmesi yapılmamış veya esas sözleşmeye tahkim şartı konulmamış ise,
b. Hakem kararı genel ahlaka veya kamu düzenine aykırı ise,
c. Hakem kararına konu olan uyuşmazlığın Türk kanunlarına göre tahkim yoluyla çözümü mümkün değilse,
ç. Taraflardan biri hakemler önünde usulüne göre temsil edilmemiş ve yapılan işlemleri sonradan açıkça kabul etmemiş ise,
d. Hakkında hakem kararının tenfizi istenen taraf, hakem seçiminden usulen haberdar edilmemiş yahut iddia ve savunma imkanından yoksun bırakılmış ise,
e. Tahkim sözleşmesi veya şartı taraflarca tabi kılındığı kanuna, bu konuda bir anlaşma yoksa hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna göre hükümsüz ise,
f. Hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usul, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna aykırı ise,
g. Hakem kararı, hakem sözleşmesinde veya şartında yer almayan bir hususa ilişkin ise veya sözleşme veya şartın sınırlarını aşıyor ise bu kısım hakkında,
h. Hakem kararı tabi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veya tabi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptal edilmiş ise,
Yabancı hakem kararının tenfizi istemini reddeder.
Birinci fıkranın (ç), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yazılı hususların ispat yükü, hakkında tenfiz istenen tarafa aittir.
Madde 63: Yabancı hakem kararlarının tanınması
Yabancı hakem kararlarının tanınması da tenfizine ilişkin hükümlere tabidir.
Madde 7: Hukuki işlemlerde şekil
Hukuki işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir.
Madde 5: Kamu düzenine aykırılık
Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hallerde, Türk hukuku uygulanır.
Madde 14: Boşanma ve ayrılık
(1) Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek milli hukukuna tabidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları halinde müşterek mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır.
(2) Boşanmış eşler arasındaki nafaka talepleri hakkında birinci fıkra hükmü uygulanır. Bu hüküm ayrılık ve evlenmenin butlanı halinde de geçerlidir.
(3) Boşanmada velayet ve velayete ilişkin sorunlar da birinci fıkra hükmüne tabidir.
(4) Geçici tedbir taleplerine Türk hukuku uygulanır.
Madde 0016: Soybağının kurulması
(1) Soybağının kuruluşu, çocuğun doğum anındaki milli hukukuna, kurulamaması halinde çocuğun mutad meskeni hukukuna tabidir. Soybağı bu hukuklara göre kurulamıyorsa, ananın veya babanın, çocuğun doğumu anındaki milli hukuklarına, bunlara göre kurulamaması halinde ana ve babanın, çocuğun doğumu anındaki müşterek mutad mesken hukukuna, buna göre de kurulamıyorsa çocuğun doğum yeri hukukuna tabi olarak kurulur.
(2) Soybağı hangi hukuka göre kurulmuşsa iptali de o hukuka tabidir.
Madde 18: Evlat edinme
(1) Evlat edinme ehliyeti ve şartları, taraflardan her birinin evlat edinme anındaki milli hukukuna tabidir.
(2) Evlat edinmeye ve edinilmeye diğer eşin rızası konusunda eşlerin milli hukukları birlikte uygulanır.
(3) Evlat edinmenin hükümleri evlat edinenin milli hukukuna, eşlerin birlikte evlat edinmesi halinde ise evlenmenin genel hükümlerini düzenleyen hukuka tabidir.
Madde 19: Nafaka
Nafaka talepleri, nafaka alacaklısının mutad meskeni hukukuna tabidir.
Madde 24: Sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde uygulanacak hukuk
(1) Sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tabidir. Sözleşme hükümlerinden veya halin şartlarından tereddüde yer vermeyecek biçimde anlaşılabilen hukuk seçimi de geçerlidir.
(2) Taraflar, seçilen hukukun sözleşmenin tamamına veya bir kısmına uygulanacağını kararlaştırabilirler.
(3) Hukuk seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir. Sözleşmenin kurulmasından sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye etkili olarak geçerlidir.
(4) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları halinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanır. Bu hukuk, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukuku, ticari veya mesleki faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun işyeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku olarak kabul edilir. Ancak halin bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması halinde sözleşme, bu hukuka tabi olur.
Madde 25: Taşınmazlara ilişkin sözleşmeler
Taşınmazlara veya onların kullanımına ilişkin sözleşmeler taşınmazın bulunduğu ülke hukukuna tabidir.
Madde 37: Haksız rekabet
(1) Haksız rekabetten doğan talepler, haksız rekabet sebebiyle piyasası doğrudan etkilenen ülke hukukuna tabidir.
(2) Haksız rekabet sonucunda zarar görenin münhasıran işletmesine ilişkin menfaatleri ihlal edilmişse, söz konusu işletmenin işyerinin bulunduğu ülke hukuku uygulanır.
Madde 41: Türklerin kişi hallerine ilişkin davalar
Türk vatandaşlarının kişi hallerine ilişkin davaları, yabancı ülke mahkemelerinde açılmadığı veya açılamadığı takdirde Türkiye'de yer itibariyle yetkili mahkemede, bulunmaması halinde ilgilinin sakin olduğu yer, Türkiye'de sakin değilse Türkiye'deki son yerleşim yeri mahkemesinde, o da bulunmadığı takdirde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinde görülür.
Madde 42: Yabancıların kişi hallerine ilişkin bazı davalar
Türkiye'de yerleşim yeri bulunmayan yabancı hakkında vesayet, kayyımlık, kısıtlılık, gaiplik ve ölmüş sayılma kararları ilgilinin Türkiye'de sakin olduğu yer, sakin değilse mallarının bulunduğu yer mahkemesince verilir.
Madde 46: Sigorta sözleşmesine ilişkin davalar
(1) Sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda, sigortacının esas işyeri veya sigorta sözleşmesini yapan şubesinin ya da acentasının Türkiye'de bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Ancak sigorta ettirene, sigortalıya veya lehdara karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme, onların Türkiye'deki yerleşim yeri veya mutad meskeni mahkemesidir.

VII. BÖLÜM AİLE KONUTU
Aile Konutunun belirlenmesi ve ilgili Yasa Maddeleri: TMK. Md.194
Eşlerin birlikte oturdukları konut Aile Konutudur. Bu konut eşlerden birinin üzerine kayıtlı mülk olabileceği gibi, kiralanmış konutta olabilir. Türk Medeni Kanunundaki yapılan 27.12.2000 tarihli değişiklikle beraber,4721 sayılı yasa uyarınca Aile reisi kavramı değişmiştir. Yeni Yaysa göre ailenin Reisliliğini eşlerin her ikisi birlikte aynı derecede ve eşit sorumlulukta paylaşacaklardır.
4721 sayılı yasanın kadın ve erkeği eşitleyen yeni uygar anlayışı kendini Aile Konutu mevzuunda da göstermiştir.
4721 sayılı yasanın 194’üncü maddesi her iki eşin Aile Konutunun kiralanması, değiştirilmesi, satılması vs. konularındaki her tür Hukuki işlemin birlikte veya diğer eşin yazılı rızası üzerine yapılacağını öngörmektedir. Bu konu yasa maddesinde emredici bir biçimde düzenlenmiş olup, ihtiyari değildir.
Eşlerden biri, diğer eşin rızası olmadan aile konutu üzerinde yasal bir sınırlama veya kısıtlamada koyamaz.
Eşlerden biri diğerinin rızası ve onayı olmadan kira kontratını feshedemez. Kira kontratı yeni yapılıyor ise, diğer eşin müdahalesi halinde onun rızası olmadan yeni kontratı imzalayamaz.
Eşlerden biri Aile Konutu kiralık ise,3.kişiye bildirmek sureti ile sözleşmenin tarafı haline gelebilir. Bu şekilde sözleşme koşullarından diğer eş kadar sorumlu hale gelir.
Gerek 4721 sayılı yasanın 194/3 maddesine göre, gerekse Tapu Sicil Yönetmeliğine göre, tapu kütüğüne konutla ilgili “Aile Konutu” şerhini koyabilir.

Aile konutuna dair davalarda dava dilekçesi örneği


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y……... Adres.
Davalılar : 1-A…………….. D…………….Adres.2-N………. D……… Adres.
Dava : Aile konutunun satışı işleminin iptali ve tescil.(TMK. Md.194 sebebi,
Dava değeri : Harca esas değeri…….,00 YTL
T.konusu : Davacının eşi N……… D…….. adına kayıtlı bulunan taşınmazın, üçüncü kişi adına yapılan satışının iptaline,Aile konutu şerhi ile beraber eski maliki adına tesciline, dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacının eşi adına kayıtlı bulunan ……. İli,…… İlçesi,….. Mah. sinde kayıtlı Ada:…. Pafta:…. Parsel:… de kayıtlı ev Aile konutu olarak kullanılmakta iken, davalılardan A……… D…….. tarafından, davalılardan N……… D…….. ye mal kaçırmak maksadı ile satılmıştır.
2-Bu taşınmaz Medeni Kanunun 194 maddesi uyarınca Aile Konutu olarak kullanılan evdir. Bu nedenle davacının yazılı onayı olmadan satılması yasaya aykırıdır.
3- Yasaya aykırı olarak,davacıdan mal kaçırmak maksadı ile satılan bu taşınmazın işleminin geçersiz olması nedeni ile tapusunun iptali ile eski maliki davalı A…….. D……. Adına tesciline ve tapu kaydına. ”Aile Konutu Şerhi’nin “ konulmasına karar vermek gerekmektedir.
4- Davlılardan üçüncü kişi pozisyonundaki kişinin durumu bildiği halde, hukuka uymayan bir işlemi yapmış olması ve kötü niyetli olması nedeni ile iş bu tasarrufun iptalini karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md. 194
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının eşi N……… D…….. adına kayıtlı bulunan taşınmazın,üçüncü kişi adına yapılan satışının iptaline,Aile konutu şerhi ile beraber eski maliki A….. D…. adına tesciline karar verilmesini içeren talep.dava giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..

Eşlerin hukuki işlemleri Aile konutu
Madde 194: Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.

Tasarruf yetkisinin sınırlandırılması : TMK. Md.199 *
Eşlerden birinin, diğer eşin evlilik birliğini sarstığını ve evliliğin gerektirdiği özen ve itinayı göstermediğini, Ailenin mal varlıklarının kötü yönetildiğini iddia eder ve Aile Mahkemesine diğer eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını talep edebilir. Hâkim durumu inceleyerek gerekli gördüğü önlemelerin alınmasına ve diğer eşin Aile varlıkları üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına karar verebilir.

Tasarruf yetkisinin sınırlandırılması davalarında dava dilekçesi örneği


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Tasarruf yetkisinin sınırlandırılması (TMK. Md.199)
T.konusu : Davalının açıklanan nedenlerle tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davalı evlilik birliğini sarsıcı davranışlarını yoğunlaştırılmış olarak devam etmektedir. Davalı davacının yönetimde hakkı olmasına rağmen,hiçbir yönetsel ve tasarruf konusunda davacı eşine katılma veya söz söyleme hakkı tanımamakta,müşterek mal rejimine tabi alanda istediği gibi ve hukuka uygun olmayan tasrr uflarını sürdürmektedir. Ayrıca davalı çalışmamakta kendi mallarını satmakta, elden çıkarmakta ve davacının edinilmiş mallardaki payını azaltma yoluna başvurmaktadır.
2-İleride hukuken bitmesi noktasına taşınmış bulunan bu evliliğe bağlı mal varlıklarının ve değerlerinin dağılmaması ve elden çıkarılmaması için davalının Evlilik birliğinin içinde sayılan ve mal rejimine tabi malların ve değerlerinin korunmasını sağlayan tedbir bakımından “Tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına” karar verilmesini talep etmek gerekmiştir.
3- Davacı ve davalının evlilik birliği içinde sayılan Mal rejimine bağlı Mal varlıkları ve Değerleri’nin noter tarafından tutulmuş envanteri ekte sunulmuştur.
4- 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.199
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davalının açıklanan nedenlerle tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar.(Noter Envanteri.)
Davacı Vekil
v. H……… Y……..

İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2005/13075,K: 2005/15543 ve : 14.11.2005 günlü kararı:
TASARRUF YETKİSİNİN SINIRLANMASI
HÜKMÜN ANLAŞILIR OLMASI
ÖZET : Ailenin ekonomik varlığının korunması veya mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi için gerekli ölçüde eşlerden birinin talebi ile hakim belirleyeceği malvarlığı değerleri ile ilgili tasarrufun ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verir. Hâkimin bu yöndeki kararı denetimine olanak verecek biçimde hangi malvarlığı ile ilgili olduğu konusunda açık olmalı ve karar resen tapuya şerh edilmelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.
Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır.
Hakim, eşlerden birinin taşınmaz üzerine tasarruf yetkisini kaldırırsa, re'sen durumun tapu kütüğüne şerh edilmesine karar verir.TMK.Md.199, Davacının talebi TMK.Md.197’ye dayanmaktadır. Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesinin gerektirdiği ölçünün ne olduğu davacıya açıklattırılmadığı gibi, hakimin belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak davacı eşin rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir. Mahkemece taşınmazların neler olduğu açıklattırılmadığı gibi, açıklattırılan ve belirlenecek taşınmaz veya taşınmazlar üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa kendiliğinden durumun tapu kütüğüne şerhine karar verecektir. O halde mahkemece yapılacak iş, ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmemesi ile ilgili değerleri, taşınmazların ada, parsel numaralarını ve bulundukları yerleri davacıya açıklattırmak bu suretle Yargıtay denetimine de imkan verecek şekilde diğer eşin rızasıyla yapılacak tasarruflarla ilgili mal varlığı değerlerini belirlemek ve bunları infazda tereddüde yer vermeyecek şekilde, kararda ve hüküm fıkrasında göstermek, davalı eşin taşınmaz veya taşınmazlar üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, bu taşınmazlarda ada parsel numaralarını ayrı ayrı göstererek kendiliğinden tapu kütüğüne, şerhine karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
E. Birliğin korunması
V. Tasarruf yetkisinin sınırlanması
Madde 199: Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.
Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır.
Hâkim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, re'sen durumun tapu kütüğüne şerhedilmesine karar verir.
E. Birliğin korunması
VI. Durumun değişmesi
Madde 200: Koşullar değiştiğinde hakim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.
E. Birliğin korunması
VII. Yetki
Madde 201: Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
Eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili mahkeme ilk istemde bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir.
Önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusunda yetkili mahkeme, önlem kararını veren mahkemedir. Ancak, her iki eşin de yerleşim yeri değişmişse, yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yeni yerleşim yeri mahkemesidir.
“A. Yasal mal rejimi
Madde 202: Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.

VIII. BÖLÜM MAL REJİMLERİ
MAL REJİMLERİ
Medeni Kanunundaki 22.11.2001 tarihinde T.B.M.M tarafından kabulü ile mal rejimimizde yeni bir sistem başlamış bulunmaktadır.01.01.2002 tarihine kadar Mal ayrılığı prensibi geçerli iken,01.01.2002 tarihinden önce evlenenlerde bir yıl müddetle mal rejimlerinden birini seçme hakkı tanınmıştır. Bir yıllık sürede seçimlik hakkını kullanmayanlar, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olmaktadır.
01.01.2002 tarihinden sonra evlenenler ise eğer bir sözleşme ile mal rejimlerinden birini seçmemiş iseler, bu bölüm eşler içinde yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacaklardır.
Mal rejimlerimiz Medeni kanun tarafından, Yasal Mal Rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” ni, akdi mal rejimi olarak da “Mal ayrılığı”,”Paylaşmalı mal ayrılığı” ve “Mal ortaklığı” rejimini kabul etmiştir. Ancak Medeni Kanunumuzda “ Mal birliği rejimi” düzenlenmemiş olduğu için adken bu rejimi seçmeleri olanaklı değildir.
Eşler kanunda belirlendiği üzere yazılı bir sözleşme düzenleterek tabi olacakları mal rejimini kanunu öngördüğü yasal sınırlara bağlı olarak Noter huzurunda, düzenleme veya daha önceden yazmış oldukları sözleşmeyi onaylatabilirler. Ayrıca evlenme memurunun önünde yapacakları bir beyanla bu sözleşmenin yapılmasına olanak tanınmış Evlenme Yönetmeliği ile yasal imkân sağlanmıştır.
Sözleşmenin taraflarca veya yasal kısıtlılık varsa, yasal temsilcileri tarafından imzalanması zorunludur. Mal rejiminde önemli şart, ayırt etme gücüne sahip olma. Bilindiği üzere Medeni kanunumuz 17 yaşını tamamlamış kadın ve erkeğin evlenmesine müsaade etmektedir. Hatta olağanüstü hallerde Aile Mahkemesi,16 bitirmiş kadın ve erkeğin evlenmesine vereceği bir kararla izin verebilmektedir. Bundan şunu anlıyoruz, evlenmek için Mahkeme 17 yaşındaki Kadın ve Erkeğin ergin olduğuna karar vermektedir. Bu durumda Mahkeme eşlerin ergin olduğuna karar vermiştir. Sözleşme imzalama yetisini de eşlere vermiş olmaktadır. Ancak evlenme ile Mal rejimi başlayacağı için,ergin olmayan küçüklerin evlenmeden önce (Evlik birliği başlamadan Mal rejimi sözleşmesi yapılabilir) ve kısıtlıların durumu nasıl düzenlenmiştir.Mal rejimi sözleşmesinin yapılabilmesi için Kanun ayırt etme gücünü koşul olarak öngörmekte olduğuna göre,bu sözleşmeyi kim imzalayacaktır.? Veliler sözleşmenin imzalanmasına katılacak ve onay verecektir. Şayet sözleşmeyi imzalayanlar kısıtlı ise yasal temsilciler olan vasiler katılacak, ayrıca vesayet makamından da sözleşmeyi imzalamak için izin alacaklardır. Ancak bu hak kişiye bağlı haklardan olup, yasal engelin olmaması halinde bizzat kullanılması gerekmektedir.
Eşler her zaman sözleşmeyi değiştirebilirler. TMK. Md.205.Ancak iki mal rejimini kapsayan bir sözleşme yapamazlar. Böyle bir sözleşme yapılmamışsa, bu sözleşme yok sayılacak ve yasal mal rejimi uygulanacaktır. Buda edinilmiş mallara katılma rejimidir. TMK. Md.208
İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2005/00138,K: 2005/03438 ve: 07.03.2005 günlü kararı
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
YASAL MAL REJİMİ
DEĞER ARTIŞ PAYI
ÖZET : Eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar da edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Taşınmaz alınırken taraflar Emlak Bankasına 27.03.1995 tarihli dilekçe vermiş ve bu taşınmaza yaptıkları ödemeler doğrultusunda 1/5 payın kadın, 4/5 payında koca adına tescilini istemişlerdir. Tapuda bu talep doğrultusunda oluşmuştur. Davacının (kadının) dava konusu taşınmaza başka bir şekilde katkı yaptığını da isbat edememiştir. Bu açıklama karşısında taşınmaza katkı yönünden açılan davanın reddi gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tüm davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
Taraflar 1985 senesinde evlenmiş 16.03.2004´te boşanmışlardır. Bu dava ise 12.12.2003´te açılmıştır. Davacı 06.06.1996 tarihinde edinilen taşınmaz ile 13.05.1998´de satın alınan otomobile yaptığı katkının karşılığını istemiştir.
Eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar da edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu anlaşılmaktadır. (4722 SK. Md. 10, MK. Md. 202) Taşınmaz alınırken taraflar Emlak Bankasına 27.03.1995 tarihli dilekçe vermiş ve bu taşınmaza yaptıkları ödemeler doğrultusunda 1/5 payın kadın, 4/5 payında koca adına tescilini istemişlerdir. Tapuda bu talep doğrultusunda oluşmuştur. Davacının (kadının) dava konusu taşınmaza başka bir şekilde katkı yaptığını da ispat edememiştir. (MK. Md. 227) Bu açıklama karşısında taşınmaza katkı yönünden açılan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

İlgili yasa maddeleri
Yasal mal rejimi
Madde 202: Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
Madde 203: Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.
Sözleşme ehliyeti
Madde 204: Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabilir.
Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.
Sözleşmenin şekli
Madde 205: Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.
Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.
Mal rejiminin sona ermesi: TMK. Md.225 - 238
Mal rejiminin sona ermesi birkaç şekilde söz konusu olabilmek tedir. Mal rejimi Boşanma, evliliğin iptali ile ölümle, yeni bir sözleşme ile yeni bir mal rejimine geçme ile ve mahkeme kararı* ile sona erer. Önemle altını çizmek gerekir, boşanma veya evlenmenin iptali davalarının açıldığı tarihte mal rejimi sona erer.

İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2005/12451,K: 2005/14803 ve 5.10.2005 günlü kararı.
MAL REJİMİ
MALLARIN İADESİ
ÖZET : Eşler arasındaki yasal mal rejimi kesinleşen boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye halinde her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Taraflar 25.06.2003 tarihinde evlendiklerine ve mal rejimi sözleşmesi yapmadıklarına göre aralarında yasal rejim olan edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğunda tereddüt bulunmamaktadır TMK. Md.202/1. Mahkemece evliliğin iptal ve boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi halinde mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer TMK. Md.225/2.
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye halinde her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır TMK. Md.226/1. Daha sonra (15.04.2004 tarihinde) açılan boşanma davası sonucu tarafların boşanmalarına karar verildiğine ve bu karar 19.04.2005 tarihinde kesinleştiğine göre, mal rejimi, boşanma davasının açıldığı 15.04.2004 tarihinde sona ermiştir. Davanın başında mevcut olmayan, dava koşulu yargılama sırasında gerçekleşmiştir. Tarafların gösterdikleri deliller toplanarak işin esasının incelenmesi ve hâsıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, 16.05.1956 tarihli 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına yanlış anlam verilerek yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye, Sona erme anı
Madde 225: Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Artık değere katılma
Sözleşmeye göre
Genel olarak
Madde 237: Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir.
Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez.
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Artık değere katılma
Sözleşmeye göre İptal, boşanma veya mahkeme kararıyla mal ayrılığında
Madde 238: Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması halinde geçerlidir
Olağanüstü Mal Rejimi : TMK. Md.206
Yukarıda işaretlenen hâkim kararı ile sona erme tam bir sona erme olmayıp, tüm mal rejimleri için geçerli olan bir yoldur. Bu yolla Hakim kararı ile mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesi istenebilir. Bu yol çok önemli bir yoldur. Zira Yeni Medeni kanunla verilmiş bazı hakların mal rejimi sona ermeden kullanılması olanaklı değildir. Bu yolla çeşitli durumlarda Aile Mahkemesine başvurularak mevcut mal rejiminin değiştirilmesi ve mal ayrılığına geçişi sureti ile mallardaki kanuni hakkını kullanma olanağı vermektedir. Bu Yol TMK. Md.206 ile sağlanmıştır. Bazı haklı nedenler koşulunu getiren Kanun bunları tek tek saymamıştır. Ancak uygulamada ve Kanunda bazı örnekler verilmek sureti ile bu yolun açılımı sağlanmıştır. Örneğin: eşlerden birinin, diğer eşin ve ortaklığın yararlarını tehlikeye düşürmesi, çalışmaması, mallarını kaçırması, mallarını gizlemesi, diğer eşe mallar hakkında bilgi vermemesi, diğer eşin rızasına bağlı işlemlerde haklı bir neden olmadan rıza vermekten kaçınması, nihayet eşlerden birinin sürekli ayırtım gücünden yoksun olması halleri. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Uygulamacı olaya, oluşa ve koşullara uygun yorumlayarak ihtilafı çözecektir.
Eşlerden birinin önemli bir harcama kalemi için ihtiyacı var. Örneğin tedavi olacak, çocuğunu okutacak, başka bir yere gönderecek, mal varlığı yok. Bu durumda ne yapılabilir. Bu durumda söz konusu eş Aile Mahkemesine başvurarak olağanüstü mal rejimine geçişini talep edebilecektir. MK. Md.206 uyarınca Aile mahkemesinden Mal rejiminin Mal ayrılığına dönüştürülmesine ve şu kadar lira değer artış payının tahsilini talep edebilecektir.
Başka bir örnekte eşlerden birinin sadakatsiz davranışına ve çalışmamasına ve diğer eşin çalışması ve gelirleri ile geçinmesine, rağmen diğer eşe boşanma davasının açılması durumunda, davayı kaybetti. Bu durumda ne olacak. Çalışan eşine sadık olan, fakat buna rağmen, sadakatsiz eşin boşanma davası ile karşılaşan eşin bu duruma tahammül etmesi mecburiyeti var mı?
Fiili ayrılık dönemi başlamış sa, davaya muhatap olan eş, Aile Mahkemesine başvurarak eşinin durumunu açıklayacak ve mal rejiminin değiştirilerek mal ayrılığı rejimine geçilmesini talep edebilecektir. Bu açmak sureti ile açılan davanın tarihi itibari ile yeni edinilmiş mallara dava edilen eşin ortaklığını engellemiş olacaktır.

Olağanüstü mal rejimine geçiş için dava dilekçesi örneği


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Olağanüstü Mal Rejimine Geçiş (TMK. Md.206 sebebi ile)
Dava değeri : (Harca esas değer) .. …,… YTL değer artış Payı
T.konusu : Eşlerin Yasal Mal rejiminin sona erdirilerek, Olağanüstü Mal Rejimine geçilmesine,… …;.. YTL değer artış payının davacıya verilmesini, kaçırılmış muhtemel mallar ve haklar ile ilgili hakların ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davalı davacının yönetimde hakkı olmasına rağmen, hiçbir yönetsel ve tasarruf konusunda davacı eşine katılma veya söz söyleme hakkı tanımamakta, müşterek mal rejimine tabi alanda istediği gibi ve hukuka uygun olmayan tasrr uflarını sürdürmektedir. Ayrıca davalı çalışmamakta kendi mallarını satmakta, elden çıkarmakta ve davacının edinilmiş mallardaki payını azaltma yoluna başvurmaktadır.
2-Davacının ayrıca okuyan çocuğuna bakmak ve giderlerini sağlamakla yükümlüdür. Olağanüstü Mal rejimine geçilmeden paylarında tasarruf etme hakkını kullanamamakta, hatta kendine ait mal varlıklarında da rahat hareket etme imkânından yoksun bulunmaktadır.
3- Davacı ve davalı ile Mal rejimi Bakımından Yasal Mal rejimine tabidir.Yasal mal rejimi olarak 01.01.2002 yılından sonra edinilmiş mallara katılma rejiminden dolayı,değer artış payı olarak,bu mallardaki payı .. ,..,..YTL tutmaktadır.Davacı bu payını alıp kullanma arzusundadır.Ancak davalı tarafından onay alınmadan ve mal kaçırmak sureti ile elden çıkarılmış malların Sayın Mahkemece ibraz edilen envanterdeki malların ve değerlerin neler olduğu araştırılıp belli olduktan sonra,Kaçırılan mal ve değerlerin tabloları ortaya çıkacağından,ortaklıktan kaçırılmış mallar ve değerler bakımından,tazminat hakkımızı ileriki aşamalarda kullanılmak üzere saklı tutmaktayız.
4- İş bu davanın ilerde tazminat ve alacak davası olarak üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi itibari ile, davamızın, D.A’ya,N.t’ye,C.S’ye ihbarını talep ederim.
5– 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.206,207,184–494
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Eşlerin Yasal Mal rejiminin sona erdirilerek, Olağanüstü Mal Rejimine geçilmesine, ,… …;.. YTL değer artış payının davacıya verilmesini, kaçırılmış muhtemel mallar ve haklar ile ilgili hakların ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini, davanın D.A’ya,N.T’ye, C.S’ye ihbarını talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar.(Noter Envanteri.)
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..
İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi Esas No: 2004/02872 Karar No: 2004/03909 Tarih: 29.03.2004
MAL REJİMİNİN TESBİTİ
GÖREVLİ MAHKEME
Türk Medeni Kanunun 206.maddesi; haklı bir sebebin varlığı halinde hakimin eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilebileceğini hükme bağlamıştır. Mahkemece tarafların delilleri toplanıp, değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.184–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesin de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Türk Medeni Kanunun 206.maddesi; haklı bir sebebin varlığı halinde hakimin eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilebileceğini hükme bağlamıştır. Davacı eşi hakkında açmış olduğu boşanma davasının 02.10.2001'de retle sonuçlandığını ayrı yaşadığını belirterek mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilmesini istemiştir. 01.01.2002 tarihinde 4721 sayılı Medeni Kanun yürürlüğe girmiş, yasal mal rejiminin edinilmiş mallara katılma rejimi olduğu kabul edilmiştir. (TMK. Md.2002) Sözü edilen Yasanın 206.maddesindeki beş bent şeklinde yapılan düzenleme örnek niteliğindedir. Mahkemece tarafların delilleri toplanıp, değerlendirip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Açıklanan husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1.maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
Eşlerden birinin istemi ile Olağanüstü mal rejimine geçiş için Karar
Madde 0206: Haklı bir sebep varsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.
Özellikle aşağıdaki hallerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:
Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.
Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
Malların envanteri (Malların dökümü):
Mal rejimi devam ederken veya mal rejiminin başlangıcın da, eşler diledikleri anda mallarının dökümlerinin tutulmasını isteyebilirler. Envanteri Noterler tutar.
Edinilmiş mallara katılma rejimi : TMK. Md.218–219 *
Edinilmiş mallara katılma rejimi, her eşin ayrı ayrı hem kişisel mallarından, hem de edinilmiş mallarından oluşur.
Edinilmiş mallardan ilki, çalışma karşılığı elde edilen gelirlerdir.
Sosyal Güvenlik Kurumlarınca yapılan toplu ödemeler de edinilmiş mallardır.
Beden tamlığının ihlali nedeni ile alınmış olan, sadece Maddi tazminatlar da edinilmiş mallara dâhildir.
Kişisel malların gelirleri edinilmiş maldır.(Bu gelirlerden vergiler ve diğer giderler düştükten sonra net olarak geriye kalan değerler edinilmiş maldır)
Edinilmiş malların yerine geçen değerler edinilmiş maldır.(Bağışlanan bir miktar para ile alınan gayrimenkul veya benzeri bir mal kişisel mal olarak kabul göreceği için edinilmiş mallara dâhil edilecektir.)
Eşler kendi aralarında edinilmiş malların bir bölümün kişisel mal olarak kabul edebilirler. Yargıç edinilmiş malların tavsiyesin de kişisel malları hariç tutulacaktır.

İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E.: 2005/16299 K: 2006/00467 ve : 30.01.2006 günlü kararı.
KİŞİSEL MALLARIN İADESİ
DEĞER ARTIŞ PAYI DEĞER ARTIŞ PAYI
Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi bulunduğundan, eşlerin yapılan katkıya dayalı değer artış payı işleyebilmeleri için bu mal rejiminin sona ermiş olması gerekir. Ancak kişisel mallar için eşler, bu mal rejimi sona ermeden de malların iadesini veya bedelini isteme hakkına sahiptir.
2* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E. : 2005/16726,K: 2005/16726 ve 07.02.2006 günlü kararı
KATKI PAYI ALACAĞI
GÖREVLİ MAHKEME
Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında, malın edinme tarihindeki değerinin üçte biri oranında katkıda bulunduğunu ileri sürdüğüne göre, Türk Medeni Kanunu’nun 227.maddesi kapsamındaki bu istek ile ilgili Aile Mahkemesi görevlidir
Edinilmiş malların kapsamı
Madde 218: Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.
Edinilmiş mallar
Madde 219: Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
Kişisel mallarının gelirleri,
Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Kişisel mallar: TMK. Md.220
Eşlerden birinin kullanımına özgü eşyalar.(Traş takımı, giysiler, dikiş makinesi bz.)
Mal rejiminin başlangıcından önce eşlerin mevcut olan malları ile artı, mal rejiminin devamı sırasında edindikleri karşılıksız kazanımlar. Miras veya ölüme bağlı tasarruf yolu ile bağış yolu ile elde ettikleri gelirler.
Manevi tazminat alacakları.
Kişisel malların yerine geçen değerler kişisel mallardır. Bu konu TMK. Md.222 de düzenlenmiştir.222.Madde Medeni Kanun 2.kitabında düzenlenmiş. O halde Aile Maske-mesi görevlidir.

İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E. : 2005/16726,K: 2006/01095 ve 07.02.2006 günlü kararı
KATKI PAYI ALACAĞI
GÖREVLİ MAHKEME
ÖZET : Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında, malın edinme tarihindeki değerinin üçte biri oranında katkıda bulunduğunu ileri sürdüğüne göre, Türk Medeni Kanunu’nun 227.maddesi kapsamındaki bu istek ile ilgili Aile Mahkemesi görevlidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacının; alımında katkıda bulunduğunu iddia ettiği taşınmaz, 06.08.1998 tarihinde koca tarafından üçüncü kişiden kooperatif üyeliği devralınmak suretiyle iktisap edilmiştir. Taraflar 31.10.1980'de evlenmişlerdir. Boşanma davası ise 14.09.2004 tarihinde açılmış olup devam etmektedir.
Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında, bu tarihe kadar, tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. (4722 sayılı Yürürlük Kanunu Md.10/1) Şu halde, evlenme tarihinden, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar ki dönemde geçerli rejim mal ayrılığıdır. (4721 s.TMK. Md.170) Bu tarihten sonra ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK:202)
Edinilmiş mallara katılma rejimi; edinilmiş mallar (TMK. Md.219) ile eşlerden her birinin kişisel mallarını (TMK. Md.220) kapsar. (TMK. Md.218)
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı değerleri o eşin kişisel malıdır. (TMK:202)
Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç yada uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur. (TMK:207/1)
Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında ziynetlerini bozdurarak ve babasından aldığı parayı koyarak katkıda bulunduğunu, katkısının, malın o tarihteki rayiç değerinin üçte biri oranında olduğunu ileri sürdüğüne göre, istek, TMK:207. maddesine dayanmaktadır. Bu madde ise Aile Mahkemelerinin görevine girmektedir. O halde, işin esasının incelenmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Kanuna göre kişisel mallar
Madde 220: Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
Manevi tazminat alacakları,
Kişisel mallar yerine geçen değerler.
Sözleşmeye göre kişisel mallar
Madde 221: Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dâhil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
Beden tamlığının bozulması nedeni ile kazanılan tazminatın edinilmiş mallara eklenmesi usulü: TMK. Md.228
TMK. Md.228 de eşlerin paylarının hesaplanması düzenlenmiştir. Uygulamadan bir örnekle açıklamak gerekirse durum şöyledir:
Örneğin biri, beden tamlığının ihlali sonucu bir miktar tazminata hak kazandı. Tazminatı aldığı tarihte 55 yaşında olsun. Bu uygulama PMF yaşam tablosuna göre (Population Masculine Et-Feminine) belirlenmektedir. Bu yaşam tablosunda esas alınan ortalama yaşam süresi 65 yıl olmaktadır. Tazminatı 55 yaşında kazandı.3 yıl sonra boşandı. Toptan ödeme yerine aylık irat olarak ayrılmış olsa idi, ne bağlanacaktı.65 den 55 düşüldüğünde geriye 10 yıllık bir ömür kalmaktadır.3 yıl sonra boşandı. Demek ki 10 yıllık bir süre için verilen Beden Tamlığının İhlali Tazminatı 120 aya bölünecek çıkacak rakam almış olacağı aylığı bulacaktı. Bunu 36 aya çarptığınızda tekabül eden rakam edinilmiş mallara eklenecek rakamı ortaya çıkaracaktır. Kalan 7 yıllık yaşam geliri kişisel malı olarak kendinse kalacak ve edinilmiş mallara dâhil edilmeyecektir. T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E:2004/4249,K: 2004/247 ve 05.05,2004 günlü karar
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Eşlerin paylarının hesaplanması
Kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması
Madde 0228: Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.
Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
Eşya ve ziynetin geri alınması davası:
Eşya ve ziynet geri alınması davaları her zaman açılabilirler. Bu dava görülebilmesi için mal rejiminin sona ermesine gerek yoktur. Yargıç mal rejimi sona ermeden ve bekletici mesele yapmadan karar verebilir. Mal rejimine bağlı dava boşanma davası ile aynı zamanda açılabilir. Yargıç bu durumda bu davada gerekli önlemlerin alınması istenmiş ise bu önlemleri alarak, boşanma davasının sona ermesine kadar bekletici mesele yapacaktır. Bu zaman kesinleşme zamanıdır.
Eşya ve ziynet eşyasının geri alınması dava dilekçesi örneği.


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA
Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Eşyaların ve ziynet eşyalarının aynen iadesi veya tazmini
Dava değeri : (Harca esas değer) .. …,… YTL
T.konusu : Davacının davalı nezdindeki kişisel eşyalarının ve müşterek ev eşyalarının ve ziynetlerinin aynen iadesine, bu mümkün değilse, değerleri olan …..,…. YTL nin davalıdan tazminine, fazlaya ilişkin hakların ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davacı ve davalı boşanmak üzere Mahkemeye dava açmışlardır.Bu nedenle davacının davalının elinde kalan eşyalarının ve ziynetlerinin iadesini talep etmemize rağmen davalı taleplerimizin karşılanması talebimizi ret etmiştir.
2-Davacının davalı nezdinde kalan eşyalarının ve ziynetlerinin tespiti yapılmış olup,listesi ve evlilik sırasında tutulan tutanak sunulmuştur.Ayrıca evlilikle birlikte mal rejimi içinde bulunan eşyaların da tespiti Mahkemece yapılmıştır.Bu eşyalardan da davacıya düşenlerin değeri ….,.. YTL tutmaktadır.
3- Davacının davalı nezdinde kalan şahşi mallarının (Eşyalarının ve ziynetlerinin) Listesi şudur:1-…………………………… 2-…………………………. 3-…………………………. 4-…………………… 5-……………….
Değerleride …….,.. YTL tutmaktadır.
4- 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md. 184–494
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının davalı nezdindeki kişisel eşyalarının ve müşterek ev eşyalarının eşyalarının ve ziynetlerinin aynen iadesine, bu mümkün değilse, değerleri olan …..,…. YTL nin davalıdan tazminine, fazlaya ilişkin hakların ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar.(Noter Envanteri.)
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..

İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E:2004/4249,K: 2004/247 ve05.05.2004 günlü kararı
ZİYNET EŞYALARININ İADESİ TALEBİ (Evlilik Sırasında Kadına Takılan Ziynet Eşyalarının Boşanma Gerçekleşse de Kadına Ait Olacağı)
EVLİLİK SIRASINDA KADINA TAKILAN ZİYNET EŞYALARI (Kadına Ait Olmaları ve Boşanma Halinde Kadına İadesinin Gerekmesi)
EŞYALARIN İADESİ TALEBİ (Ev Eşyalarından Hangisinin Hangi Eşe Ait Olduğunun Değerleri ve Nitelikleri İtibarine Göre Tespit Edilmesi Gereği)
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.
Tarafların müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının karakolda bulunduğu sırada davacının evin kapısını çaldığı, evde bulunan eltilerinin kapıyı açmaması üzerine balkon kapısından eve girerek, paketlenmiş eşyaları, çuvala konan giysileri ve çocukları alarak evden ayrıldığı, dava konusu edilen eşyalardan önemli bir bölümünün kendisine ait olduğu gerekçesiyle davalı tarafından alındığı, bir kısım eşyanın evde bırakıldığı tanık beyanlarından anlaşılsa da evin anahtarının davacıda bulunduğu iddia edilmiş ancak davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil bulunmadığına göre mahkemece tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri itibariyle taraflardan hangisine ait olabileceği gözetilmek suretiyle, hepsinin paketlerle taşınmasının mümkün olup olmayacağı üzerinde durulması ile, davacıya ait olan eşyalar tek tek belirlenmek ve davacıya iadesine karar vermek gerekir.
Taraflar arasındaki "ev eşyası ve ziynetlerin iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.03.2002 gün ve 1998/162-2002/145 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 17.03.2003 gün ve 12549-2919 sayılı ilamı ile,
(…1. Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının verilmesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun onu bağışlanmış sayılır.Böylece davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devam sırasında davalı tarafından alınarak bozdurulup harcanmış olduğu davalı yanca da kabul edildiğine göre davacıya iadesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin isteğin tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
2. Davacı ile davalının müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının henüz karakolda bulunduğu sırada davacının eve girerek bir valiz içine yerleştirdiği eşyalar ile evden ayrıldığı anlaşılmıştır.Davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil yoktur.Dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri de gözetilerek hepsinin bir valiz ile taşınmasının mümkün olup olamayacağı üzerinde durulmadan ev eşyalarına ilişkin davanın da tümden reddi doğru değildir.Kaldı ki bir kısım davalı tanıkları dahi dava konusu edilen ev eşyalarının önemli bir bölümünün davalı tarafından alındığını bildirmişlerdir.O halde dosyadaki tüm deliller birlikte incelenerek davacıya aidiyeti belirlenerek eşyaların verilmesi gerekir.Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR:
Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin "davacının, davalının evde olmadığı sırada kendisindeki anahtar ile içeri girerek bir takım eşyaları götürdüğünün, davalının da kendisine ait eşyaları alıp, davacıya ait olanları bıraktığının tanık beyanlarından anlaşıldığı, davacının eşyalarının davalıda kaldığını kanıtlayamadığı, ziynet eşyalarının kadının yanında bulunması gerektiğinin hayatın olağan akışına uygun bulunduğu, davalı eş tarafından zorla veya başka bir sebeple alındığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiği, ziynet eşyaları bozdurulmuş olsa bile evin ortak ihtiyaçları için harcandığından iadesinin istenemeyeceği" gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenlerle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.
Öte yandan; tarafların müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının karakolda bulunduğu sırada davacının evin kapısını çaldığı, evde bulunan eltilerinin kapıyı açmaması üzerine balkon kapısından eve girerek, paketlenmiş eşyaları, çuvala konan giysileri ve çocukları alarak evden ayrıldığı, dava konusu edilen eşyalardan önemli bir bölümünün kendisine ait olduğu gerekçesiyle davalı tarafından alındığı, bir kısım eşyanın evde bırakıldığı tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Her ne kadar evin anahtarının davacıda bulunduğu iddia edilmiş ise de, davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri, taraflardan hangisine ait olabileceği gözetilmek suretiyle, hepsinin paketlerle taşınmasının mümkün olup olmayacağı üzerinde durulmak, davacıya ait olan eşyalar tek tek belirlenmek ve davacıya iadesine karar vermek gerekirken bu yönler üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.05.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi
Mal rejimine bağlı davalar mal rejimi sona ermeden açılmışsa veya boşanma davasından önce açılmışsa yargıcın bu davayı ret etmesi gerekecektir.
Mal rejimine bağlı olarak açılacak diğer dava mal rejiminin sona ermesi ile beraber açılabilir.
Mal rejimine bağlı davalar:
A-Katkı payına dair tazminat davası,
B-Değer artış payı davası,
C-Artık değere katılma davası.
Ç-Olağanüstü mal rejimi davası.
Katkı payına dair tazminat davası:
Bu dava türünde 01.01.2002 tarihinden önce olmak üzere edinilmiş mallara karşı eşlerden biri diğerinden, bu malın edinilmesinde katkısının olduğunu iddia eden bir dava ile talep edebilecektir.
Bu davada diğer dava türlerinden farklı olarak dava değeri, dava tarihindeki değer esas alınmayacaktır. Mahkeme bilirkişi marifeti ile taşınmazın değeri tespit edilecek, ispatlanmış katkı ile oranlanacak, bir sonuca varılacaktır.
Bu davalar her tür kanıtla kanıtlanabilecektir. Tanık, resim, görüntü vs gibi ispat vasıtaları kullanılabilecektir.
Boşanma davası açıldı. Dava kanıtlanamadığından reddine karar verildi. Bu sırada Katkı payı davası da açılmış olsun. Bu durumda ne yapılacak?
Boşanma davası açılınca Mal rejiminin sona erme sebeplerinden biri gerçekleşmiş oldu. Bu durumda dava açılma koşulu oluştu. Ancak boşanma davası ret edilince Mal rejimi sona ermemiş olur. Yani başa dönülmüş olacak. Katkı payı davasının koşulları ortadan kalktı. Ancak dava açanın kursu bulunmadığından davanın koşulları ortadan kalkmış olduğundan “Bu konuda karar verilmesine yer olmadığın” karar verilecektir. Davanın reddine karar vermek Y.2.H.D’nin kararları uyarınca Bozulmaya mahkûmdur.

Katkı payına dair tazminat davasının dava dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA
Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Katkı payı davası (TMK. Md.227)
Dava değeri : ( Harca esas değer) .. …,… YTL değer artış Payı
T.konusu : Davacının katkı payından kaynaklanan, ……,… YTL nin davalıdan tazminine ve tahsiline ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlar ve boşanmışlardır.(Boşanmak üzere dava açmışlardır)<Bu durumda,yani boşanma sona ermesinden önce açılması halinde, Mahkeme boşanma davasının sonucunu bekletici mesele sayacak, boşanmanın kabulü halinde davaya devam edip karar verecek, boşanmanın reddi halinde mal rejimi sona ermemiş olacağından “Bu konuda karar verilmesine yer Olmadığı’na “ karar verecektir.>
2-Davacının davalının adına kayıtlı bulunan,……… İli,…… İlçesi,…..Ada,…… Pafta,….. Parsel nosunda kayıtlı taşınmaz üzerinde inşası ve bütün aşamalarında toplam olarak, ….,.. YTL katkıda bulunmuştur. Ancak bu dava 01.02.2002 tarihinden önce edinilmiş bulunan evle ilgili açılmaktadır.
3- Davacının bu katkısını Yüksek Mahkeme kararları ve Medeni Kanun hükümleri uyarınca ve ayrıca Borçlar Kanunu uyarınca davalının mal hanesinde haksız ve Hukuksuz zenginleşmeye sebep olmuştur. Oysa davacı mutlu olacağını umduğu ve beraberce ömür tüketeceklerini umduğu, güvendiği eşinin adına taşınmazın olmasına bu nedenle itiraz etmemiştir. Ancak davalı tapu kaydının kendi üzerinde olmasını fırsat bilerek, davacıya katkı payını ödememektedir.
4- İş bu dava kanunun aradığı yasal süre içinde açılmıştır.
5– 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md. 227, 184–494
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının katkı payından kaynaklanan, ……,… YTL nin davalıdan tazminine ve tahsiline ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına ,dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar.
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..
Değer artış payı davası : TMK. Md.227
Bu dava bir önceki davanın 01.01.2002 tarihinden sonraki dönem için edinilmiş ve diğer eş adına kayıtlı bir malda, edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına karşılık almadan katkı sağlamışsa açılabilecektir.
Değer artış davasındaki dava değeri tasfiye tarihindeki değerdir. Bu tarih Yargı-tay’ımızca; açılan davanın karar tarihi olarak kabul edilmektedir.” TMK. Md.227/1 uyarınca, davaya bakan Yargıç dava tarihindeki değeri esas alarak, bilirkişi incelemesini yaptırır; demektedir.”
Yargıç tayin edeceği bilirkişiye karar duruşmasının tarihini bildirerek bu tarihi esas alacak biçimde tasfiye edilecek malın değerini tespit etmesini isteyecektir. Bilirkişi raporunun esas aldığı tarihten belli bir süre sonra karar verilmiş olması, birkaç hafta, bir iki ay gibi sorun teşkil etmeyecektir.
“TMK. Md.227/1 uyarınca; Tasfiye edilecek malın değerinde azalma olmuşsa, mala katkının yapıldığı tarihteki değeri esas alınarak tasfiyeye karar verilecektir.”
“TMK. Md.227/2 uyarınca; Uyuşmazlık konusu malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde Yargıç, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler; demektedir.”

Değer artış payına dair dava dilekçesi örneği


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y……... Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Değer Artış Payı davası ( TMK. Md.227
Dava değeri : (Harca esas değer) .. …,… YTL değer artış Payı
T.konusu : Davacının katkı payından kaynaklanan, ……,… YTL nin davalıdan tazminine ve tahsiline ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlar ve boşanmışlardır.(Boşanmak üzere dava açmışlardır)<Bu durumda,yani boşanma sona ermesinden önce açılması halinde, Mahkeme boşanma davasının sonucunu bekletici mesele sayacak, boşanmanın kabulü halinde davaya devam edip karar verecek, boşanmanın reddi halinde mal rejimi sona ermemiş olacağından “Bu konuda karar verilmesine yer Olmadığı’na “ karar verecektir.>
2-Davacının davalının adına kayıtlı bulunan, ……… İli, …… İlçesi, …..Ada, …… Pafta, ….. Parsel nosunda kayıtlı taşınmazın edinilmesinde, iyileştirilmesinde, korunmasında ve bütün aşamalarında toplam olarak, ….,.. YTL katkıda bulunmuştur. BU katkı günün koşullarında değer kazanmıştır. Sayın Mahkemece karar tarihi esas alınarak katkı payının değerine karar verilmelidir. Yüksek Mahkemenin uygulamalarında, Gerekse TMK: Md.227/1 uyarınca bu türden davalarda; dava değeri karar tarihindeki taşınmazın değeri olarak belirlenmesi esas alınmaktadır. Mahkemece yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde, malın değerinde azalmanın görülmesi halinde, taşınmaza katkı yapılan tarih veya tarihler nazara alınarak, bu tarihteki değerlerin esas alınarak karar verilmesini talep etmekteyiz. Ancak bu dava 01.02.2002 tarihinden sonra edinilmiş bulunan evle ilgili açılmaktadır.
3- Davacının bu katkısını Yüksek Mahkeme kararları ve Medeni Kanun hükümleri uyarınca ve ayrıca Borçlar Kanunu uyarınca davalının mal hanesinde haksız ve Hukuksuz zenginleşmeye sebep olmuştur. Oysa davacı mutlu olacağını umduğu ve beraberce ömür tüketeceklerini umduğu, güvendiği eşinin adına taşınmazın olmasına bu nedenle itiraz etmemiştir. Ancak davalı tapu kaydının kendi üzerinde olmasını fırsat bilerek, davacıya katkı payını ödememektedir.
4- İş bu dava kanunun aradığı yasal süre içinde açılmıştır.
5– 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.227, 184–494
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının katkı payından kaynaklanan, ……,… YTL nin davalıdan tazminine ve tahsiline (Karar tarihindeki değer esas alınarak) ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar.
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..
İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2005/16299,K: 2006/00467 ve: 30.01.2006 günlü kararı.
KİŞİSEL MALLARIN İADESİ
DEĞER ARTIŞ PAYI
ÖZET : Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi bulunduğundan, eşlerin yapılan katkıya dayalı değer artış payı işleyebilmeleri için bu mal rejiminin sona ermiş olması gerekir. Ancak kişisel mallar için eşler, bu mal rejimi sona ermeden de malların iadesini veya bedelini isteme hakkına sahiptir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynet eşyaları ve değer artış payı yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı kadın 01.04.2004 tarihinde açtığı davayla; halen evli bulunduğu davalı eşi adına trafikte kayıtlı otomobilin 04.12.2002 tarihinde alımı sırasında yaptığı katkı bedelini, davalıda kaldığını ileri sürdüğü ziynet eşyalarının aynen iadesini ve yanında bulunan müşterek küçük çocuk yararına nafakaya hükmedilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme; müşterek çocuk yararına nafakaya karar vermiş, diğer istekleri ise; tarafların halen evli oldukları ve aralarında yasal mal rejiminin geçerli olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının, davalı eşi adına kayıtlı otomobilin alımına yaptığı katkıya dayalı işleği "değer artış payına" (TMK. Md.227 ) yöneliktir. Bu isteğin esası, eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi durumunda incelenebilir. Taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin devam ettiği anlaşıldığından; "bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde "isteğin reddine" biçiminde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının ziynet eşyasına yönelik isteği "kişisel malın"(TMK. Md.220) iadesine yöneliktir. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (TMK. Md.218-241 ) eşlerden her birinin diğer eşte kaldığını veya diğer eş tarafından kullanıldığını ileri sürdüğü kişisel malının aynen iadesini veya bedelinin iadesini isteme hakkını engellemez.
Eşler, kişisel mallarıyla ilgili isteklerini rejim sona ermeden, tasfiye söz konusu olmadan da ileri sürebilirler. Bu nedenle; davacının ziynet eşyasına yönelik isteğinin esasının incelenip olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde usulden reddedilmesi yasaya aykırıdır.
Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Malların geri alınması ve borçlar
Değer artış payı
Madde 227:
Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.
Artık değere katılma davası :
Artık değere katılma davası edinilmiş mallara ilişkin mal rejimine göre açılır. Mal rejimi sona erdiğinde diğer eş, edinilmiş malların ½ nin kendisine verilmesini isteyebilir.
Dava açan taraf “Yasal Mal rejiminden kaynaklanan hakkımın tarafıma verilmesini talep ediyorum” demesi yeterlidir.
Artık değer davasında malların tavsiyesi ve karar :
Mahkeme edinilmiş malların değerini tespit edecek, borçlarını çıkaracak, borçlar tasfiye edilecek, kalanın ½ ni davacıya verecektir.
Edinilmiş mallar eşlerden birinin veya ikisinin çalışarak emeği ile elde ettiği mallara denir. (TMK. Md.218–219)
Edinilmiş mallara kişisel kazançların faizleri veya kira gelirleri veya işletme gelirleri de kapsamakta dır.Kişisel malların kendisi bu hesaplamanın dışında ve tavsiyenin dışında tutulacaktır.
Kişisel mallara TMK. Md.220 de sayılan mallardır.
Eşler sözleşme ile kişisel mal kapsamını genişletebilir ler.Bu konu MK.Md.221 de düzenlenmiştir.
Mal rejimi davalarında edinilmiş mallara eklenen değerler:
Artık değere katılma davalarında edinilmiş mallara TMK. Md.229 uyarınca şunlar değer olarak eklenir.
A-Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan olağan dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar. Bu konuda hayata ve oluşa uygun düşmeyen, mal kaçırmaya veya 3.kişileri olağandışı nedenlerle veya meşru sayılmayan sebeplerle yaptığı tasarrufları ve hediyeleri içermektedir.
B-Diğer eşin mal rejimi süresince katılma payını küçültmeye yönelik kasıtlı olarak yaptığı devirler.
Artık değere katılma dava dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Artık Değer davası (TMK. Md.231 )
Dava değeri : ( Harca esas değer) .. …, .. YTL değer artış Payı
T.konusu : Davacının Yasal Mal Rejiminden kaynaklanan,edinilmiş malların ½ oranının değeri olan ,……,… YTL nin, tavsiyesine, davalıdan tazminine ve tahsiline ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlar ve boşanmışlardır.(Boşanmak üzere dava açmışlardır)<Bu durumda,yani boşanma sona ermesinden önce açılması halinde, Mahkeme boşanma davasının sonucunu bekletici mesele sayacak, boşanmanın kabulü halinde davaya devam edip karar verecek, boşanmanın reddi halinde mal rejimi sona ermemiş olacağından “Bu konuda karar verilmesine yer Olmadığı’na “ karar verecektir.>
2-Davacının ve davalının adına kayıtlı bulunan,……… İli,…… İlçesi,…..Ada,…… Pafta,….. Parsel nosunda kayıtlı taşınmazın, vs. malların ve değerlerin, TMK: MD.206 uyarınca ve 231 gereğince yasal hakkı olan edinilmiş malların ½ sini talep etme hakkı doğmuştur. Malların değeri yaklaşık olarak toplam olarak, …. ,.. YTL tutmaktadır. Ek:3 Liste, Envanter, Tespit tutanağı ve kararı.
3- Davacının bu mallar ve değerler üzerindeki yasal hakkı; TMK. Md.231 uyarınca ; ½ oranındadır. Ortak malların ve değerlerin TMK. Md.232 uyarınca; malların ve değerlerin sürüm değerleri nazara alınarak tespitini ve bu yolla malların tavsiyesini talep etmekteyiz.
4- İş bu dava kanunun aradığı yasal süre içinde açılmıştır.
5– 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.231.232.233.234.235, 184–494
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının Yasal Mal Rejiminden kaynaklanan,edinilmiş malların ½ oranının değeri olan ,…… ,… YTL nin,tasfiyesine davalıdan tazminine ve tahsiline ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ederim. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar. (Envanter)
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..

Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Eşlerin paylarının hesaplanması
Eklenecek değerler
Madde 229:
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Artık değer davasında üçüncü kişilerin durumu : TMK. Md.229
TMK. Md.229 da son fıkrada düzenlendiği üzere, bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, dava 3.kişiye ihbar edilmek koşulu ile kazan-dırma veya devirlerden yararlanan üçüncü kişilere karşıda ileri sürülebilir.
Davacı bu malların devredildiği tarihteki değerlerini talep edebilir.

Artık değer davasında üçüncü kişilere karşı açılan dava dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalılar : 1-A…………….. D…………….Adres.2-N……. D……. Adres.
Dava : Tasarrufun iptali ve tazminat (TMK. Md.229 sebebi ile)
Dava değeri : (Harca esas değer) .. …, … YTL değer artış Payı
T.konusu : Davacının Yasal Mal Rejiminden kaynaklanan,edinilmiş malların ½ oranının, 3. kişi konumundaki 2.davalı adına olan işleminin ve tescilinin iptaline, eski maliki adına tesciline,bunun üzerinden,değeri olan .., …… ,… YTL nin davalılardan tazmini için malların ve değerlerin tasfiyesine ve tahsiline ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlar ve boşanmışlardır.(Boşanmak üzere dava açmışlardır)<Bu durumda,yani boşanma sona ermesinden önce açılması halinde, Mahkeme boşanma davasının sonucunu bekletici mesele sayacak, boşanmanın kabulü halinde davaya devam edip karar verecek, boşanmanın reddi halinde mal rejimi sona ermemiş olacağından “Bu konuda karar verilmesine yer Olmadığı’na “ karar verecektir.> 2-Davacının ve 1.davalının adına kayıtlı bulunan,……… İli,…… İlçesi,…..Ada,…… Pafta,….. Parsel nosunda kayıtlı taşınmazın, vs. malların ve değerlerin, TMK: MD.206 uyarınca ve 231 gereğince yasal hakkı olan edinilmiş malların ½ sini talep etme hakkı doğmuştur. Malların değeri yaklaşık olarak toplam olarak, …. ,.. YTL tutmaktadır. Ek:3 Liste, Envanter, Tespit tutanağı ve kararı.Ancak davalılar kendi aralarında mal kaçırmak maksadı ile muvazaalı işlemle malların 1.davalıdan, 2.davalının adına tescil edildiği anlaşılmıştır.Bu öğrenilince davacı tarafından 2.davalıya ihtar çekilmiş bu nedenle de açılan davada her iki davalıya müşterek dava açılmıştır.
Kaldı ki açılan daha önceki dava dosyasında, açılan dava 3.kişi konumundaki 2.davalıya ihbar edilmiştir. Bu şekli ilede TMK. Md.241 uyarınca davada gerekli kanuni işlem tamamlanmış durumdadır.
3- Davacının bu mallar ve değerler üzerindeki yasal hakkı; TMK. Md.231 uyarınca ; ½ oranındadır. Ortak malların ve değerlerin TMK. Md.232 uyarınca; malların ve değerlerin sürüm değerleri nazara alınarak tespitini ve bu yolla malların tavsiyesini talep etmekteyiz.
4- İş bu dava Md.241 uyarınca aranan yasal (1–5 yıllık )süre içinde açılmıştır.
5– 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.229,231.232.233.234.235, 184–494
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Davacının Yasal Mal Rejiminden kaynaklanan,edinilmiş malların ½ oranının, 3. kişi konumundaki 2.davalı adına olan işleminin ve tescilinin iptaline,eski maliki adına tesciline,bunun üzerinden,değeri olan ,… …, … YTL nin davalılardan tazmini için malların ve değerlerin tasfiyesine ve tahsiline ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, tasfiye tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep ederim. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar. (Envanter) İhtarname.
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..

Artık değer davasında denkleştirme talebi :TMK. Md.230
Artık değer davasında, eşlerden biri mal rejimi boyunca eşlerden birinin kişisel mallara ilişkin borçları, edinilmiş mallardan edinilmiş malların borçları kişisel mallardan ödenmişse, tavsiye sırasında denkleştirme talep edebilir.
Eşlerden birinin edinilmiş malların edinilmesine, iyileştirilmesine, korunmasına katkıda bulunmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme katkı zamanına, mal daha önce elden çıkarılmışsa denkleştirme hakkaniyete göre yapılır.
Artık değer davasında malın değeri : TMK. Md.232
Mal rejiminin tavsiyesinde (artık değer davasında) malın sürüm değeri esas alınır.
Mal rejimi davalarında yetki : TMK. Md.207 *
Mal rejimi davalarında yetki, mal rejiminin ölümle sona ermesi halinde, ölenin son yerleşim yeri Mahkemesi,
Mal rejiminin boşanma sebebi ile, evliliğin iptali sebebi ile veya mal ayrılığı davası nedeni ile sona ermesi halinde kararı veren Mahkemede,
Diğer hallerde ise genel kural olarak davalının yerleşim yeri mahkemesinde görülmektedir.

İlgili Yargıtay kararları
1* T.C.YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E, : 2005/00252,K: 2005/03306 ve 07.03.2005 günlü kararı:
YASAL MAL REJİMİ
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
DEĞER ARTIŞ PAYI
Taraflar 24.12.1987'de evlenmişlerdir. 27.08.2003'te boşanma davası açılmış, 30.03.2004'de boşanmışlardır. Davanın konusunu oluşturan taşınmaz 24.07.1998'de alınmış bu dava ise 30.09.2003'te açılmıştır. Davacı taşınmazın alınması sırasında katkıda bulunduğunu ileri sürerek bu katkının karşılığını istemiştir. Medeni Kanunun 227. maddesi eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içersinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimi seçilmiş sayılır. (4722 SK. md. 10/1) Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. (MK. Md. 202) Boşanma ile mevcut mal rejimi sona erer. (MK. Md. 214/2)
Taraflar 24.12.1987'de evlenmişlerdir. 27.08.2003'te boşanma davası açılmış, 30.03.2004'de boşanmışlardır. Davanın konusunu oluşturan taşınmaz 24.07.1998' de alınmış bu dava ise 30.09.2003'te açılmıştır. Davacı taşınmazın alınması sırasında katkıda bulunduğunu ileri sürerek bu katkının karşılığını istemiştir. Medeni Kanunun 227. maddesi eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine, veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olacağını hükme bağlamıştır. Mahkemece bu isteğin Medeni Kanunun 202–241 maddeleri çerçevesinde değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Eşlerden birinin istemi ile olağanüstü mal rejiminde Yetki
Madde 207: Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
Mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetki
Madde 214: Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
Mülkiyet
İspat
Madde 222: Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.
Artık değer davasında faiz :
Tasfiye tarihinden başlayarak faiz talep edilebilir.
Artık değere katılma davasında dava açma süreleri :
Medeni Kanun düzenlemesinde dava açma süreleri konusunda boşluk bulunmaktadır. Bu boşluk Yargıtay tarafından doldurulmaktadır. Y.2.HD. Verdiği kararlarda mal rejiminin ne olduğuna bakılmaksızın Borçlar kanunundaki genel zaman aşımı süresini esas almaktadır. Bu süre 10 yıldır.
Artık değere katılma davasında İstisna : TMK. Md.236 *
Hayata kast veya zina nedeni ile evlilik boşanma ile sonuçlanmışsa, edinilmiş mallara katılma rejimi davalarında yargıç, buna muhatap olan eşin payından adil bir indirim yapabilir. Burada amaçlanan eşlerin evlilik kurumunu temel amaçlarına olan güveni ortadan kaldıran bu tür suçlara karşı eşlerin duygularının korunmasını temel almış olmalıdır.
Kanuna göre mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye nedeni ile artık değere katılma
Madde 236: Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
Aile Konutu şerhinin konulması ve sağ kalan eşe tahsis : TMK. Md.240
Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir;

Aile konutu şerhinin konulması ve sağ kalan eşe aile konutunun tahsisini talep eden dava dilekçesi örneği,


AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ NE

ANKARA

Davacı : S…………… D…………..Adres……………..
T.C. Kimlik no : ………………………….
Vekili : Av. H……… Y…….. Adres yukarıda.
Davalı : A…………….. D…………….Adres.
Dava : Olağanüstü Mal Rejimine Geçiş (TMK. Md.206 sebebi ile)
Dava değeri : ( Harca esas değer) .. …,… YTL değer artış Payı
T.konusu : Eşlerin Yasal Mal rejiminin sona erdirilerek, Olağanüstü Mal Rejimine geçilmesine, … …;.. YTL değer artış payının davacıya verilmesini, kaçırılmış muhtemel mallar ve haklar ile ilgili hakların ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini içeren talep.
Açıklamalar :
1-Davacı ve davalı yaklaşık 25 yıl önce evlenmişlerdir. Ancak davalı ile davacı daha sonraları sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Davalı davacının yönetimde hakkı olmasına rağmen, hiçbir yönetsel ve tasarruf konusunda davacı eşine katılma veya söz söyleme hakkı tanımamakta, müşterek mal rejimine tabi alanda istediği gibi ve hukuka uygun olmayan tasarruflarını sürdürmektedir. Ayrıca davalı çalışmamakta kendi mallarını satmakta, elden çıkarmakta ve davacının edinilmiş mallardaki payını azaltma yoluna başvurmaktadır.
2-Davacının ayrıca okuyan çocuğuna bakmak ve giderlerini sağlamakla yükümlüdür. Olağanüstü Mal rejimine geçilmeden paylarında tasarruf etme hakkını kullanamamakta, hatta kendine ait mal varlıklarında da rahat hareket etme imkânından yoksun bulunmaktadır.
3- Davacı ve davalı ile Mal rejimi Bakımından Yasal Mal rejimine tabidir. Yasal mal rejimi olarak 01.01.2002 yılından sonra edinilmiş mallara katılma rejiminden dolayı, değer artış payı olarak, bu mallardaki payı … ,..,..YTL tutmaktadır.Davacı bu payını alıp kullanma arzusundadır.Ancak davalı tarafından onay alınmadan ve mal kaçırmak sureti ile elden çıkarılmış malların Sayın Mahkemece ibraz edilen envanterdeki malların ve değerlerin neler olduğu araştırılıp belli olduktan sonra,Kaçırılan mal ve değerlerin tabloları ortaya çıkacağından,ortaklıktan kaçırılmış mallar ve değerler bakımından, tazminat hakkımızı ileriki aşamalarda kullanılmak üzere saklı tutmaktayız.
4- İş bu davanın ilerde tazminat ve alacak davası olarak üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi itibari ile, davamızın, D.A’ya,N.t’ye,C.S’ye ihbarını talep ederim.
5– 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (TMK. Md.118–494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını belirlemektedir. Bu nedenle davamız yetkili olan Mahkemenizde açılmıştır.
Hukuksal nedenler : HUMK. TMK. Md.206, 184–494
Kanıtlar : Her tür kanıt.
İstem Ve Sonuç : Eşlerin Yasal Mal rejiminin sona erdirilerek, Olağanüstü Mal Rejimine geçilmesine, ,… …;.. YTL değer artış payının davacıya verilmesini, kaçırılmış muhtemel mallar ve haklar ile ilgili hakların ileriki aşamalarda ileri sürülmek üzere saklı tutulmasına, dava giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini, davanın D.A’ya,N.T’ye,C.S’ye ihbarını talep ederiz. Saygılarımızla.

Eki : 1.Vekâletname
2.Nüfus kaydı
3-Mallara ilişkin belgeler, dokümanlar.(Noter Envanteri.)
Davacı Vekil
Av. H……… Y……..

İlgili Yargıtay kararları
1* YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E,: 2005/02547,K: 2005/07234 ve 03.05.2005 günü kararı
AİLE KONUTU ŞERHİ
TAPU İPTALİ
Eşlerin dava konusu konutu aile konutu olarak özgüledikleri açık olduğundan ve davacının da satışa rızası bulunmadığından konutu satın alan davalıların haberi olduğuna göre tapunun iptali ile aile konutu şerhi verilmesine karar verilmelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş, yeni Kanunda 194,240.254.279 ve 652.maddelerde "aile konutu" adı altında yeni bir hukuki kavram getirmiştir. TMK.194/1. maddesi "eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez; aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki haklarını sınırlandıramayacağını" hükme bağlamıştır. Bu düzenleme ile Tapu Sicilinde konutun maliki olarak gözüken eşin, hukuki işlem özgürlüğü diğer eşin katılımına onamına bağlanmıştır. Amaç aile konutunun ve bu konutla ilgili kanuni hakları koruma altına almaktır. Bu koruma evlilik birliği devam ettiğine göre 4721 sayılı Kanunun yürürlüğe girişi 01.01.2002'den önceki edinilmiş aile konutları içinde geçerlidir. Toplanan delillerden dava konusu taşınmazın eşler tarafından kendilerine aile konutu olarak özgülendikleri tartışmasızdır. Davalılar Harun ve Hadi'nin taşınmazı satın alırken bu yerin aile konutu olduğunu ve davacının da satışa rızasının bulunmadığını bildikleri sabittir. TMK.1023. maddesi koşulları da gerçekleşmiştir. Bu açıklamalar karşısında davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi uygun görülmemiştir.

Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
Katılma alacağının ve değer artış payının ödenmesi
Aile konutu ve ev eşyası
Madde 240: Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
Sağ kalan eş, miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.


Av.Necdet YILDIRIM




İÇİNDEKİLER

Sayfa
Sunuş …………………………………………………………………………………………….12-13
I.BÖLÜM
BOŞANMA SEBEPLERİ
I. Zina nedenine dayalı boşanma davası……………………………………………………………14
Zina sebebine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği…………………………..15
Zina nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları…………………………..16-17
II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davası
…………………………………………………………………………………………………………………….18
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği………………………………………………………………………………….19-20
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları……………………………………………………………………………………….20-24
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davası………..25
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği…………………………………………………………………………………………26-27
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları…………………………………………………………………………………………………..27 -31
IV. Terk nedenine dayalı boşanma davası…………………………………………………..31-33
Terk sebebine dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği…………………….33-35
Terk nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları…………………………35-41
V. Akıl hastalığı nedenine dayalı boşanma davası………………………………………………42
Akıl hastalığına dayalı boşanma davasında dava dilekçesi örneği…………………………43
Akıl hastalığı nedenine dayalı boşanma davasında Yargıtay kararları……………………44
VI. Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davası……………………………………45-46
Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davasında dava dilekçesi örneği..46-49
Evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanma davasında Yargıtay kararları……..50-72
Boşanma davası açmadan ayrılık davası dilekçesi örneği……………………………….72-73
Boşanma Davalarında Yetki……………………………………………………………………….73-74
Boşanma davalarında yetkinin ispatında Yargıtay kararları…………………………….74-75
Boşanma veya ayrılık Kararları ………………………………………………………………….75-76
Ayrılık süresinin sonunda geçen yasal süreden sonra açılacak boşanma davası dilekçesi örneği………………………………………………………………………………………………..76-78
Ayrılık süresine bağlı davalarda İlgili Yargıtay kararları…………………………………79-80

İddet müddetinin sona ermesi için dilekçe örneği………………………………………………81
İlgili Yargıtay kararları………………………………………………………………………………..82-83
II. BÖLÜM
BOŞANMA DAVALARININ MADDİ SONUÇLARI
Boşanmada tazminat ve nafaka kararları……………………………………………………..84-85
Boşanmada tazminat ve nafaka davaları için dilekçe örnekleri………………………..85-86
Boşanmaya bağlı maddi ve manevi tazminat talepleri…………………………………………86
Boşanmaya bağlı maddi ve manevi tazminat talepleri hakkındaki yargıtay kararları..87-89
III. BÖLÜM
VELAYET

Boşanma kararlarının sonuçlarından çocukların velayetinin düzenlenmesi ve çocukla kişisel ilişki……………………………………………………………………………………………………90
Çocukla kişisel ilişki kurulması kararlarında değişiklik talebi…………………………..90-91
İlgili Yargıtay kararları……………………………………………………………………………….91-95
IV.BÖLÜM
YARGILAMA YÖNTEMLERİ
Boşanma davalarında Yargılama yöntemi…………………………………………………...96-97
İlgili Yargıtay kararları………………………………………………………………………………97-101
V. BÖLÜM
EŞYA UYUŞMAZLIKLARI
Eşler arasında eşya uyuşmazlıklarının çözümü…………………………………………102-103
Eşya davaları ve eşya davalarında tespit ve tedbir talepleri dava dilekçesi örneği……………………………………………………………………………………………………………….1 04
İlgili Yargıtay kararları……………………………………………………………………………105-106
VI. BÖLÜM
KİŞİSEL HALLERE İLİŞKİN TANIMA VE TENFİZ
Kişisel hallere ilişkin Tanıma ve Tenfiz davaları…………………………………………107-108
Tanıma ve Tenfiz davalarında dilekçe örneği……………………………………………………109
Tanıma ve Tenfiz davalarında ilgili Yargıtay kararları………………………………….110-122

Tanıma ve Tenfiz davalarına ilişkin mevzuat…………………………………………122-127
VII. BÖLÜM
AİLE KONUTU
Aile Konutunun belirlenmesi ve ilgili Yasa maddeleri…………………………………………128
Aile konutuna dair davalarda dava dilekçesi örneği …………………………………128-129
Eşlerin hukuki işlemleri Aile konutu ……………………………………………………….129-130
Tasarruf yetkisinin sınırlandırılması ……………………………………………………………..130
Tasarruf yetkisinin sınırlandırılması davalarında dilekçe örneği ………………………..131
İlgili Yargıtay kararları …………………………………………………………………………131-133
VIII. BÖLÜM
MAL REJİMLERİ
Mal rejimleri………………………………………………………………………………………………134
İlgili Yargıtay kararları…………………………………………………………………………..135-136
Mal rejiminin sona ermesi…………………………………………………………………………….136
İlgili Yargıtay kararları……………………………………………………………………………136-137
Olağanüstü Mal Rejimi……………………………………………………………………………137-138
Olağanüstü mal rejimine geçiş için dava dilekçesi örneği……………………………138-139
İlgili Yargıtay kararları……………………………………………………………………………140-141
Malların envanteri (Malların dökümü)…………………………………………………………….141
Edinilmiş mallara katılma rejimi )……………………………………………………………….….141
İlgili Yargıtay kararları……………………………………………………………………………141-144
Eşya ve ziynet eşyasının geri alınması dava dilekçesi örneği……………………….144-145
İlgili Yargıtay kararları……………………………………………………………………………145-148
Mal rejimine bağlı davalar………………………………………………………………………148-149
Katkı payına dair tazminat davası………………………………………………………………….149
Katkı payına dair tazminat davasının dava dilekçesi örneği………………………..149-150
Değer artış payı davası………………………………………………………………………………...151
Değer artış payına dair dava dilekçesi örneği………………………………………..….151-152
İlgili Yargıtay kararları……………………………………………………………………………153-154
Artık değere katılma davası………………………………………………………………………….155

Artık değere katılma dava dilekçesi örneği……………………………………………..…155-156
Artık değer davasında üçüncü kişilerin durumu……………………………………………….156
Artık değer davasında üçüncü kişilere karşı açılan dava dilekçesi örneği……………157-158
İlgili Yargıtay kararları…………………………………………………………………………….158-159
Artık değer davasında faiz ……………………………………………………………………………160
Artık değere katılma davasında dava açma süreleri………………………………………….160
Artık değere katılma davasında İstisna……………………………………………………………160
Aile Konutu şerhinin konulması ve sağ kalan eşe tahsis…………………………………….161
Aile konutu şerhinin konulması ve sağ kalan eşe aile konutunun tahsisini talep eden dava dilekçesi örneği………………………………………………………………………………161-162
İlgili Yargıtay kararları…………………………………………………………………………….162-163
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Uygulamada Boşanma Davaları Ve Boşanma Davalarının Sonuçları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av.Necdet Yıldırım'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
20-02-2009 - 21:36
(5544 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 18 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 16 okuyucu (89%) makaleyi yararlı bulurken, 2 okuyucu (11%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
26756
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 35 dakika 53 saniye önce.
* Ortalama Günde 4,83 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 395096, Kelime Sayısı : 43389, Boyut : 385,84 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 14 kez indirildi.
* 9 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 975
Yorumlar : 3
daha önce ilgilendim..ancak hiç yorum yapılmadı yazılı...tekrar ediyorum...yazıya elbette emek çekilmiş...ancak hertürlü hakkı yazara aittir de yazılı...Ben yazıda atıf veya bibliyografya göremedim...... (...)
Mesleğe yeni başlayan meslekdaşlarımızın yararlanzabileceği,davalarının çözümlerini karmaşık teorik detaylarla uğraşmadan çözebilecekleri son derece pratik,son derece yeterli yararlanılabilinir temel ... (...)
Gerek mesleğe yeni başlayan meslekdaşlarımız için taşıdığı uygulamaya yönelik bilgilerle gerekse de mesleğe uzun yıllarını vermiş meslekdaşlarımız için taşıdığı teknik detaylarla oldukça başarılı ve f... (...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,45147491 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.