Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İflas Ertelemede Kamu Alacaklarına Tanınan İmtiyaz

Yazan : Doç.Dr.Suphi Aslanoğlu - Doç.Dr.Mahmut Yavaşi- Ali Rıza Özalp [Yazarla İletişim]

Yazarın Notu
Yaklaşım Dergisi Sayı 253 Ocak 2014-Seçkin Yayıncılık ve Leges Hukuk Dergisinde Yayınlanmıştır.

İFLASIN ERTELENMESİNDE KAMU ALACAKLARINA SAĞLANAN İMTİYAZ

Doç.Dr.Suphi ASLANOĞLU
Yrd.Doç.Dr.Mahmut YAVAŞİ**
Ali Rıza ÖZALP***


ÖZET
Anayasanın 167. maddesinin birinci fıkrasında, Devletin, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı belirtilmektedir. Buna göre, ülke ekonomisi açısından sahip oldukları geniş etki alanı dikkate alınarak, sermaye şirketleri ve kooperatiflerin, belirli yoğunlukta mali sıkıntıya düştükleri her durumda, hemen iflasına karar vermek yerine, iyileştirmenin mümkün olabileceği kimi hallerde iflasın ertelenmesi düzenlenmesi yapılarak; sermaye şirketlerinin yada kooperatiflerin iflasa mahkum edilmek suretiyle ticari yaşamdan silinmelerinin ve bundan doğacak olumsuz sonuçların önlenmesi amaçlanmıştır.
Karma ekonomik sistemi benimseyen Anayasanın 48. maddesi, Devlete özel teşebbüslerin ekonominin gereklerine uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içerisinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alma görevini yüklemektedir. Bu bağlamda yasalaştırılan TTK ve İİK borca batık olan sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, şartlarının varlığı halinde iflaslarının ertelenmesini, takiplerin durmasını olanaklı kılmaktadır. Bu müesseseyle, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılması halindekinden daha kötü bir duruma sokularak zarar görmemeleri hedeflenmiş olup, farklı duruma mahal vermemek adına muhafaza tedbirlerinin kapsamı ve önemi iyileştirme tedbirlerininkine oranla çok daha kesin belirlenmiştir. Krizden çıkış söz konusu muhafaza tedbirlerinin tam olarak uygulanmasına bağlı olup, ticari geleceğini devlete emanet etmiş zor durumdaki şirketlerin alacaklıları arasındaki eşitliği sağlamakta, yine Devlete aittir.
İflasın ertelenmesi müessesi açısından devlet alacakları ile diğer alacaklılar arasında yasal bir ayırım yapılmamasına rağmen, uygulamada devlet alacakları ile özel hukuk kişilerinin alacakları arasında farklılaşmanın olması hukuk güvenliğini zedelemektedir.

1. GİRİŞ

Hukuk sistemimizde bir tacirin borçlarının mal varlıklarından çok olması dolayısıyla ödeme güçlüğüne düşmesi, genel bir iflas sebebi değil ise de, İcra İflas Kanunu'nun (bundan sonra İİK) 179. maddesi kapsamındaki sermaye şirketleri ve kooperatiflerin pasiflerinin (borçlarının) aktiflerinden (varlıklarından) fazla olması, ayrı bir iflas sebebi olarak kabul edilmiştir. Buna göre; belirtilen tüzel kişiliklerin borçlarının aktifinden fazla olduğu belirtilen tüzel kişilikleri idare ve temsil ile kimseler (yönetim kurulu veya müdür) veya belirtilen tüzel kişilikler tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, belirtilen tüzel kişiliklerin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir.
Mahkemece iflasın ertelenmesine karar verilmesi halinde, karar ile birlikte borçlu şirket aleyhine yapılan tüm icra takipleri durur ve iflas erteleme süresince yeni bir takip yapılamaz, zamanaşımı ve hak düşüren süreler ise işlemez.
İflasın ertelenmesi; iflas ve tasfiyeden önce şirket yada kooperatife son bir süre vermek olup, bir cebri icra aracı değildir. Sermaye şirketinin durumu hakimin iflasın ertelenmesi kararıyla dondurulmuştur. İflasın ertelenmesi, belirli şartların yerine gelmesi halinde iflasın açılması kararının kanun tarafından ertelenmesidir. Bir kayyımın tayin edilmesi imkanı, bu kurumu konkordatoya ve bir ölçüde uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırmaya yaklaştırmaktadır. Fakat, iflasın ertelenmesi kurumu aslında geçici bir niteliğe sahiptir veya şirketin durumunun iyileştirilmesine ya iflasa veya konkordatoya veyahut borçların uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına götüren bir geçici tedbirdir. İflasın ertelenmesi davasında hakim, alacaklıların şirketi iflasa götürmelerine geçici bir süre için engel olmaktadır. Demek ki, iflasın ertelenmesi iflasa engel olan ve ilgili tarafların menfaatlerini koruyan bir adli tedbir olarak algılanmalıdır.

Bununla birlikte; uygulamada kararların kapsamlarının farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. Bu durum; iflasın ertelenmesi talebinde bulunan belirtilen borçlu tüzel kişiliklerin, onların hissedarlarının ve alacaklılarının yasa güvenliğine olan inancını zedeleyebilmektedir. Yargıtay kararları kısmı olarak hukuk güvenliğini sağlayabilmektedir. Örneğin, İİK’da erteleme süresi ile ilgili olarak belirlenen 1 + 4 yıllık sürenin başlangıcının tedbir kararının verildiği andan itibaren mi, yoksa erteleme kararı verildiği andan itibaren mi işleyeceği Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin; 24/05/2012 tarih, 2012/1750 E ve 2012/3653 K ile, “ilk ihtiyati tedbir kararının verildiği tarihten itibaren erteleme süreci başlar” şeklinde açıklığa kavuşturulmuştur.

Süresine dair belirsizliğin ancak 2012 yılında giderilebildiği iflas erteleme müessesesinde, erteleme kararının takiplere etkisi konusunda da farklı uygulamalar söz konusudur. Bu çalışmada, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun kapsamındaki alacakların durumu ayrıntılı incelenmiştir.
2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
2.1. Kamu Alacağı
Amme (kamu) alacağı devletin yüküm yada borç ilişkisi sonucu idari işlemler ile sağladığı kamu geliridir. (Kumrulu 1981 s. 655 ). Bir başka tanıma göre kamu alacakları; devletin kamu tüzel kişiliğinden ve egemenlik hakkından doğan ayrıcalık ve özellik taşıyan alacaklarıdır. (Tuncer 1998 s.148 ). Hangi alacağın kamu alacağı olduğu hangi alacağın özel olacak olduğu önem taşımaktadır. Bir alacağın devlete, il özel idaresine ya da belediyeye ait olması o alacağı kamu alacağı haline getirmekte tek ölçüt değildir. Alacağın kamu alacağı olarak nitelendirilmesi halinde, alacak kamu hukuku çerçevesinde, kamu gücüne dayanarak takip ve tahsil edilir. (Özbalcı 2006 s.47 ). Bu bağlamda; kamu alacaklarını, Anayasanın 73. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin Vergi ve Benzeri Yükümlülüklerle ilgili kararları birlikte dikkate alındığında, kamu giderlerini karşılamak üzere, kanunla konulan, istisna ve indirim oranları kanunun belirlediği eşikleri aşmamak üzere Bakanlar Kurulunun değiştirebilen, herkesin mali gücüne göre ödemekle yükümlü olduğu devlet alacakları tanımlamak mümkündür. Bu asli alacakların fer’ileri, belirli kişilerin yararlandırıldığı kamu veya kamu benzeri hizmetlerinden alınan bedeller de kamu alacağı vasfına haiz olabilir. Bu alacakların tahsili 6183 sayılı Kanun kapsamında yapılır. Her türlü tahsil masrafları da kamu alacağı niteliğindedir. Özel hukuk kişilerinin alacakları, borçlunun rıza ile borcunu ödememesi halinde, İİK kapsamında icra organlarınca cebren tahsil edilirken, amme alacağının cebren tahsilatı, alacaklı kamu dairesinin aldığı icrai karar doğrultusunda kamu gücüne dayanarak resen icra yetkisi kullanılarak yapılmaktadır. Bu icra yetkisi 01/01/1954 tarihinde yürürlüğe giren 6183 sayılı Kanun’la idareye verilmiş olup, Kanunun kapsamı 1. maddesinde “akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan" kamu gelirlerinin tahsili şeklinde belirlemektedir. Dolayısıyla; özel hukuktan doğan devlet alacakları kapsam dışı olup, idarenin özel hukuktan doğan alacaklarının tahsilatı tıpkı özel hukuk kişilerinde olduğu gibidir.
2.2. İflasın Ertelenmesi
İflas, borçlunun tüm malvarlığının iflas organları tarafından alacaklılar yararına tasfiyesini sağlayan kolektif bir icra müessesesi olup, bu yolla borçlunun haczi kabil tüm mevcudu, bütün borçlarına tahsis edilir. Alacaklılar bu yolla genellikle alacaklarının tamamını değil ancak belli bir yüzdesini sağlarlar. İflas halinde borçlunun tüm mal varlığı iflas masası takibinde paraya çevrilir ve ortaya çıkan tutar iflas halindeki şirketin alacaklılarına eşit olarak paylaştırılır. Bazı sözleşmelerin taraflardan birisinin iflası halinde kendiliğinden sona ereceği kanunda kabul edilmiştir. Bunlar; hasılat kirasında kiracının iflası , vekalet sözleşmesi , cari hesap sözleşmesi , acentelik , finansal kiralama sözleşmeleridir. Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere; iflas halinde bir işletmenin tüm faaliyeti sonlanacak, ortaklarının da temsil ve selahiyet hakkı kalmayacaktır.

Bu duruma sebebiyet vermemek için, 17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 49. maddesi ile 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 179. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
‘’Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir.’’
Böylelikle; ödeme güçlüğündeki sermaye şirketleri ve kooperatiflere son bir şans verilmesi sağlanmıştır. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlülüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376/3.maddesi ile mali durumu bozulan şirketin rayiç değer bilançosunda borca batıklık halinin tespiti ve bu borca batıklığın tasfiyesini sağlayacak iyileştirme projesini somut olduğunun kabulü halinde aynı Kanun'un 377. maddesi gereği iflasını erteletebileceği düzenlenmiştir. İflasın ertelenmesinde ilk şart olarak aciz halinde olmak değil aktiflerin satışı ve işletmenin devamlılığı esasına göre hazırlanan bilançoda borca batık olmak aranmış , ticari hayata aynen devam edilerek ve mevcut işlerden elde edilen gelirler ya da yeni dış kaynak sağlanmasına dayalı iyileştirme projesinin somut kabul edileceği, buna karşın şirket mal varlıklarının satılması yolu ile borç ödenmesinin iyileşme sayılmayacağı görüşünü benimsemiştir. Bu durumda erteleme süresi ve sonucunun iyileştirme projesinin başarısına bağlı olduğu sonucu ortaya çıkmış, bu durumu sağlamakla birlikte alacaklıların haklarının korunması adına İcra İflas Kanunu’nun 179. maddesi kapsamında düzenlemeler yapılmıştır.
Bu düzenlemelere göre; iflasın ertelenmesine karar veren mahkemenin şirketin veya kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli önlemleri alması, iflasın ertelenmesi talebi üzerine derhal kayyım ataması, kayyımı yetkilendirmesi, kayyımın her 3 ayda bir şirketin gidişatı ve iyileştirme projesinin durumu hakkında rapor tanzim etmesi ve iflas erteleme talebinin İİK’nun 166/2.maddesindeki usul ile ilanın sağlanması gibi hususlar belirlenmiştir. Bu düzenleme ile güdülen amaç önceden de bahsettiğimiz gibi hem iyileştirme projesinde işlevsellik sağlamak hem de alacaklıların haklarına zarar gelmesini ve borçlu şirketçe erteleme sürecinin suiistimal edilmesini önlemektir.
İflasın ertelenmesinin niteliği bir Yargıtay kararında "borca batık durumda olan bir sermaye şirketi ve kooperatifin mali durumun iyileştirilmesinin mümkün olması halinde iflası önleyen bir kurumdur. İflasın ertelenmesindeki amaç, sermaye şirketinin ve kooperatifin ekonomi içinde kalarak faaliyetine devamını sağlamak ve alacaklıları iflasa bağlı olumsuz sonuçlardan etkilenmesinden korumak" şeklinde açıklanmıştır. Söz konusu kararla sermaye şirketinin iflasının ertelenmesiyle ödeme güçlüğündeki şirketle beraber o şirketten alacaklı olanların da menfaatlerinin gözetildiğine de işaret edilmiştir.
Tarafımızın da katıldığı bu görüş doğrultusunda, iflasın ertelenmesi sadece borca batık bir şirketin ödemelerini tatil ederek ayağa kaldırma sonucunu değil, o şirketten alacaklı olan tüm finans kuruluşu, taşeron, tedarikçi, işçi ve personel için iflasa nazaran bir tahsilat umudu ya da daha optimal bir sonuç doğurmaktadır. İflas halinde iflas masasının sattığı borçlu şirketin mal varlıklarında alacaklıları etkileyecek bir artış ya da azalış olmayacağı aşikar olup en kötü ihtimalle alacağın tamamı tahsil edilemese dahi iflas erteleme süresince tahsil edilebilen kısmi tutarlar bile alacaklılar açısından bir fırsat oluşturacaktır. Bununla beraber iflas masasının borç tasfiyesinin kısa zamanda sonuçlanmayacak bir işlem olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
3. İFLASIN ERTELENMESİ KARARININ ETKİLERİ
3.1. Genel Olarak
İflas erteleme kararı üzerine; borçlu aleyhine 6183 Sayılı Kanun'a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.
Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticarî işletme rehiniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır. İcra İflas Kanunu’nun 206. maddesinin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.
Kanun düzenlenmesinden de anlaşılacağı üzere, iflas erteleme kararı ile birlikte yeni yapılacak takipler açısından takip yasağı gelmekte takip istisnası açısından rehinli takipler için belli bir aşamaya kadar ilerlemeye izin verilmekte ve sadece tahsil kabiliyeti sağlanabilmesi açısından işçi alacaklarına izin verilmektedir. Burada işçi alacakları için yine İcra İflas Kanunu'na atıfta bulunulmuş olup İİK’nun 206/1.maddesinde düzenlenen alacaklar bu kapsama alınmıştır.
İflas ertelemeden önce başlamış takipler açısından düzenleme "evvelce başlamış takipler durur" şeklinde yapılmış olup takiplerin geldiği aşamada kalması düzenlenmiş ancak takip aşamasında muhafaza edilen malların borçlu şirkete iyileştirme projesi de gözetilerek iadesi hakkında bir düzenleme yapılmamıştır. Bu husustaki uygulama Yargıtay özel dairesinin içtihatları doğrultusunda yapılmakta olup yine aynı şekilde kanunda düzenlenmemiş bir diğer husus da iflas erteleme kararı mevcut şirketin aleyhine yapılan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir işlemleridir. Mal varlıkları mahkemece muhafaza altına alınmış ve kayyım atanmış bir şirketin aleyhine mal kaçırma ihtimaline karşı verilen ihtiyati haciz ve tedbir kararları iflas erteleme müessesesiyle ciddi çelişki yaratmakta olup bu husus bir diğer çalışmamızda ayrıntılı olarak incelenmiştir.
3.2. Kamu Alacakları Açısından
Görüldüğü gibi İcra İflas Kanunu’nun 179. maddesinde takipler hususunda birçok soru işareti ve çelişkiler olup çelişkilerden bir diğeri de çalışma konumuzun esasını oluşturan 6183 sayılı amme alacaklarının durumudur. Amme alacakları kavramı, bu alacakların tahsil usul ve esasları ilk bölümde ayrıntılı izah edilmiş olup çalışmamızın bu bölümünde İİK.’nun 179/b.maddesindeki takip yasağına açıkça 6183 sayılı amme alacaklarının da dahil edilmesine rağmen, iflas ertelemedeki şirketlerin mevcut hak edişlerinden işveren idarelerce kesilen vergi borçları ve SGK prim borçlarının kanun ile çelişkisi incelenmiştir.
Ülkemizde iflas erteleme başvuruları 2007 yılından itibaren artarak bugüne gelmiş, başvurularda sektör bazında inşaat taahhüt şirketleri öne çıkmıştır. Hükümetin büyüme ve istihdam rakamlarını artırmak için inşaat sektöründe genişleme politikası nedeniyle ihale edilen inşaat projeleri rekabetçi bir ortam yaratmış, genel olarak banka finans kaynağı kullanan şirketler düşük fiyata ihale yolu ile aldıkları taahhüt işlerinden dolayı zarar etmiş ve ödeme güçlüğüne düşmüşlerdir. Ticaret mahkemelerinde son 3 yıldır açılan iflasın ertelenmesi davalarına bakıldığı taktirde başvuruların büyük bir çoğunluğunun inşaat ve taahhüt sektöründen oluştuğu ortaya çıkmaktadır.
Kamu Kurumları tarafından ihale edilen işlerin yıllara yaygın projeler olması, özellikli projeler olması, yüksek oranda nakit finansmanın gerekmesi nedenleriyle finans kaynağı sıkıntısı çeken ve öz varlıkları erimiş taahhüt şirketlerini daha fazla etkilemiştir ve etkilemeye de devam etmektedir. Bu noktada İflasın ertelenmesine son çare olarak baş vuran taahhüt şirketlerinde borca batıklığın tasfiyesinde iyileştirme projesine esas olan yıllara yaygın olarak yürüttükleri taahhüt işlerinden elde ettikleri gelirin önemi ortaya çıkmaktadır.Aylık hak edişler şeklinde tahsil edilen bu gelirlerin düzenli, kesintisiz ve zamanında elde edilmesi önem arz etmektedir. Ancak bu hak edişlerin tahsilatı esnasında işveren idareler kamu alacaklarına dair bir takım kesintiler yapmaktadır.
Kamu idarelerinin gerçekleştirdikleri mal ve hizmet alımları karşılığında ödeme yaptıkları gerçek yada tüzel kişilerin bağlı bulundukları vergi dairesine vergi borçları, Sosyal Güvenlik Kurumuna ise idari para cezası, prim ve prime ilişkin gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer ferilerinden oluşan borçları bulunabilmektedir. Mali mevzuattaki çeşitli düzenlemelerde, kamu idarelerinin yapacakları ödemeler öncesinde, ödeme yapılacak gerçek veya tüzel kişilerin vergi veya sosyal güvenlik prim borç ve cezaları olup olmadığının araştırılması ve varsa söz konusu borçların yapılacak ödemelerden kesilmesine ilişkin hükümler yer almaktadır.
3.2.1. Hak Edişlerden Yapılan Vergi Kesintileri
Yukarıda da ifade edildiği üzere kamu alacaklarının güvence altına alınmasına dair düzenleme 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda yapılmıştır. Kanun’un ikinci bölümünde kamu alacaklarının korunması ile ilgili olarak;
a) Teminat İsteme (şahsi kefalet dahil )
b) İhtiyati Haciz,
c) İhtiyati Tahakkuk,
ç) Diğer Korunma Hükümleri
öngörülmüştür.
Diğer korunma hükümleri; Kanun’da genel olarak düzenlenmiş olup ayrıntılarına ikincil düzenlemelerde (Tahsilat Genel Tebliğleri gibi) yer verilmiştir. Tahsilat Genel Tebliğ 2 doğrultusunda 6183 Sayılı Kanun'a dair güncellemeler yapılmış ve kanun uygulamasına dair yeni açıklamalara yer verilmiştir . Bu tebliğin I. Kısım II. bölümü doğrultusunda; 5766 Sayılı Kanun’un 2.maddesi ile 6183 Sayılı Kanun’a eklenen “Amme Alacağı Ödenmeden Yapılmayacak İşlemler İle İşlem Yapanların Sorumlulukları” başlıklı 22/A maddesi ile ilgili olarak düzenleme yapılmıştır . Bu konuda da Maliye Bakanlığı'na yetki verilmiştir.
4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin Maliye Bakanlığı'na bağlı tahsil dairelerinden vadesi geçmiş borçlarının bulunmadığına ilişkin vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge alınması zorunluluğu getirilmiştir. Tebliğ’de, “vadesi geçmiş borç” olarak değerlendirilmek üzere madde kapsamına giren amme alacakları; yıllık gelir, yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletişim ve banka ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine ilişkin tevkifatlar ve geçici vergiler ile bu vergi türlerine ait vergi ziyaı cezaları, gecikme zam ve faizleri şeklinde tespit edilmiştir.
Bununla birlikte inşaat, taahhüt, onarım işi yapan şirketlerin sözleşmeli işlerinden işin yapım süresi olarak 1 yılı aşkın bir zaman dilimine yayılmış ise bu işlerden alınacak her hak edişten % 3 vergi tahsil edilmektedir. Kesinti yolu ile tahsil edilen vergi stopaj olarak adlandırılmış olup, yıllara yaygın inşaat onarım işleri olarak tabir edilen söz konusu işlerden Gelir Vergisi Kanunun 94. maddesi ve 5520 Sayılı Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15. maddesi gereği idarece ödenen hak edişler ister nakden, ister avans şeklinde, isterse hesaben, her ne şekilde olursa olsun vergi kesintisi yapılmaktadır. İşveren idarelerce %3’lük kesinti yapılmadan hak ediş ödenmemektedir. Bununla birlikte işin bir kısmı taşeron firmaya verilse dahi taşeron firmadan da bu kesinti yapılmaktadır.
Stopaj kesintisi, gelir veya kurumlar vergisine tabi bir kazanca ilişkin hasılatın (gelir, kazanç) ilgilisine ödenmesi aşamasında, ödemeyi yapanlarca, yasa ile belirlenmiş oranlar üzerinden istihkakın bir kısmının tutulup, hasılatı elde eden adına ve onun peşin vergisi olarak vergi dairesine yatırılması şeklinde uygulanan vergileme yöntemi ve vergi güvenlik tedbiridir. Bu verginin ödenmesinden, kaynakta kesintiyi yapan sorumludur. Hak edişlerden bu kesintiden güdülen amaç, Gelir Vergisi Kanunu'nun 42.maddesi hükmüne göre, yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde, kar ve zarar işin bittiği yıl tespit olunması ve bitimi izleyen yılın ilgili ayında tamamı o yılın geliri olarak beyan edilmesinden ötürü de uzun süre belli bir yükümlü grubundan vergi alınmaması, verginin mali amacı ve genellik ilkesi ile bağdaşmayacağı gibi, işin bitiminde yapılacak toplu ödeme, yükümlü yönünden de zor olacağı görüşünden hareketle, hem de vergilendirmedeki gecikmeyi telafi etmek amacıyla yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde vergi kesintisi esası kabul edilmiştir.
Yıllara sari inşaat ve onarım işlerinde stopaj matrahı, bu işleri yapanlara ödenen hak ediş bedelleridir. Kesilen bu vergiler işin bitiminde verilecek yıllık gelir vergisi veya kurumlar vergisi beyannamesinde bildirilen kazanç üzerinden hesaplanacak gelir-kurumlar vergisinden mahsup edilir. İşin devam etmesi nedeniyle kazancı beyannameye dahil edilmemiş olan inşaatlara ilişkin hak edişlerden kesilen gelir vergisi tevkifatları diğer kazanç unsurları üzerinden hesaplanan gelir ya da kurumlar vergisinden mahsup edilemez. Mahsup neticesinde, mükellefe iadesi gereken bir vergi tutarının olması halinde bu tutar, mükellefin talebi doğrultusunda diğer vergi borçlarına mahsup edilir; mükellefin vergi borcunun olmaması halinde ise nakden iade yapılır. Ancak nakden iade talep edildiği taktirde mükellef vergi incelemesine tabidir. Nakden yapılacak iadenin on bin lirayı aşması halinde, aşan kısım Vergi Usul Yasası uyarınca vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca yapılacak inceleme sonucuna göre iade edilebilmektedir. Nakden iadenin yüz bin lirayı aşması halinde tam tasdik sözleşmesi bulunan yeminli mali müşavirler tarafından düzenlenen tam tasdik raporuna göre iade yapılabilmektedir.
3.2.2. Hak Edişlerden Yapılan Sosyal Güvenlik Borcu Kesintileri
Hak edişlerden SGK prim borcu kesintileri; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun prim ve idari para cezası borçlarının hak edişlerden mahsubu, ödenmesi ve ilişliksiz belgesinin aranmasına dair yönetmeliğine göre yapılmaktadır . Bu Yönetmeliğin amacı; idarelerin ihale yoluyla yaptırdıkları her türlü işleri üstlenenlerin hak edişlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu'na idari para cezası, prim ve prime ilişkin borçlarının olmaması kaydıyla ödenmesine ve kesin teminatlarının ihale konusu işle ilgili Kuruma olan borçlarına karşılık tutulması ve iadesine ilişkin usul ve esasları düzenlemek şeklinde yönetmeliğin 1.maddesinde tanımlanmıştır. Yönetmeliğin 6. maddesi 1.fıkrasında "İdarece işverenlerin hak edişleri, Kuruma idari para cezası, prim ve prime ilişkin borçlarının olmaması kaydıyla ödenir". 2.fıkrasında; "İdare, işverene yapacağı her hak ediş ödemesinden önce, işverenin ve varsa alt işverenlerinin Kuruma idari para cezası, prim ve prime ilişkin gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer ferilerinden oluşan borçlarının olup olmadığını, üniteden yazı ile sorar. Ünitece, işverenin ve varsa alt işverenlerinin muaccel borcunun bulunmadığı hususu idareye bir aylık süre içinde yazı ile bildirilir. Yazı ile bildirilmediği sürece, idare tarafından işverene hak ediş ödenmez."şeklinde düzenlemeler getirilmiştir.
Yönetmeliğe göre; işveren ve varsa alt işverenler tarafından çalıştırılan sigortalılara ilişkin aylık prim ve hizmet belgeleri Kuruma verilmemiş veya işyerinde sigortalı çalıştırılmadığı takdirde bu husus bir dilekçe ile Kuruma bildirilmemiş ise bu durum Kurumca idareye bildirilir. İdare bu bildirim üzerine ihale konusu işten dolayı tahakkuku olası idari para cezası, prim ve prime ilişkin gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer ferilerine mahsup edilmek üzere hak edişten % 5 oranında kesinti yapar. Ancak, ihale konusu işyeriyle ilgili aylık prim ve hizmet belgeleri üniteye verildiğinde, Kurum kesinti yapılmamasını idareye bildirir.
İdarece, işveren ve varsa alt işverenlerinin Kuruma idari para cezası, prim ve prime ilişkin gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer ferilerinden oluşan borçlarına mahsup edilmek üzere yapılan kesinti tutarı, ödeme belgesinde gösterilir. Bu kesinti, ödeme makamınca muhasebe kayıtlarına intikal tarihinden itibaren 15 gün içinde Kuruma veya Kurumun önceden bildirilen banka hesabına yatırılır. Hak ediş miktarı, işverenin ve varsa alt işverenlerinin Kuruma idari para cezası, prim ve prime ilişkin gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer ferilerinden oluşan borcunu karşılamazsa, bakiye borç daha sonra ödenecek hak edişlerden aynı yöntemle kesilerek Kuruma ödenmektedir. Yönetmeliğin 10. maddesine göre de, alt işverenler, bu Yönetmelikte belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesinden işveren ile birlikte sorumludur.
Özet olarak, devlet kurumuna mal ve hizmet satan şirketlerin hak edişlerinden vergi ve Sosyal Güvenlik Kurumuna dair borçlar tahsil edilmekte olup iflası ertelenmiş şirketler için de bu durum değişiklik göstermemekte uygulama aynen devam etmektedir. 4949 sayılı Kanunun gerekçesinde aynen: “… Yeniden yapılandırılmaya ilişkin hükümler getirilmek suretiyle borçlu işletmelerin mevcut mal varlığının öncelikle korunması, bilahare değerinin artırılması, tasfiye ve yeniden yapılandırma arasındaki hassas dengeye ulaşılması, bir ayırım yapılmaksızın benzer durumda bulunan bütün alacaklıları kapsayan adil bir çözümün gerçekleştirilmesi, borçlunun malvarlığının münferit alacaklılar tarafından zamanından önce tasfiyesinin önlenmesi ve dolayısı ile alacaklılar arasında eşitliğin sağlanması …” denilmek suretiyle düzenlemenin temel esasları açıklanmış bulunmaktadır. Ancak alacaklılar arasında eşitliğin cebren yada zımnen bozulduğu ortadadır.
İcra ve iflas Hukukunda temel ilke, alacaklı ve borçlunun hak ve menfaatlerinin belli bir denge üzerinde korunmasıdır. İcra İflas Kanunu’nun 179/a.maddesinde açıkça takip yasağına 6183 Sayılı Amme Alacakları dahil olmasına rağmen ve 30 Haziran 2007 tarih, 26568 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1. Sıra no'lu Tahsilat Genel Tebliğin de bu husus "2004 sayılı Kanunda öngörülen şartlar çerçevesinde, amme borçlusunun iflasının ertelenmesine karar verilmesi halinde, alacaklı tahsil dairelerince erteleme kararı devam ettiği sürece takip yapılamayacaktır. Ancak iflas ertelemesi, iflasın açılması hükmünde olmadığından, amme alacaklarına gecikme zammı uygulanmasına devam edilecektir.” şeklinde düzenlenmesine rağmen işveren idarelerce söz konusu kesinti uygulamaları devam etmekte vergi ve Sosyal Güvenlik Kurumları hem güncel hem de geçmiş alacak tahsilatlarını yapmaktadır.
Kaldı ki, kamuya mal veya hizmet satan iflas ertelemedeki firmalarda Amme alacakları bir nevi teminat altındadır. 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında ihale yolu ile sözleşmesi yapılmış işlerde işin bedelinin % 6'sı oranında yükleniciden kesin teminat mektubu alınmaktadır. İşin eksiksiz tamamlanması, kesin hesap ve kesin kabullerinin yapılmasından sonra yüklenicinin vergi ve SGK borcu bulunması halinde söz konusu teminat mektupları iade edilmemektedir. Ayrıca 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşme Kanunu'nun 13.maddesine göre yüklenicinin yaptığı iş nedeniyle idareye ve Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanunî vergi kesintilerinin yapım işlerinde kesin kabul tarihine, diğer işlerde kabul tarihine veya varsa garanti süresinin bitimine kadar ödenmemesi halinde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin teminatlar paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edilir, varsa kalanı yükleniciye geri verilir.
Bununla birlikte iflas ertelemedeki şirketten alacağını tahsil edemeyen ya da edemeyeceğine kanaat getiren Amme İdaresi şirket ortaklarına karşı alacak def i ileri sürebilir. 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’unun Limitet Şirketlerin Amme Borçları başlıklı 35. Maddesi “ Limitet Şirket ortakları, şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükümlerini içermektedir. Ayrıca ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Anonim şirketlerde; şirketi temsil yetkisi murahhas üye veya üyeler ile şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürlere bırakılmış ise, amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilir. Temsil yetkisi murahhas üyelere veya pay sahibi olmayan müdürlere bırakılmamış ise, yönetim kurulu üyeleri kanuni temsilci sıfatını taşımaktadırlar ve amme alacağının ödenmesinden yönetim kurulu üyeleri şahsi mal varlıklarıyla sorumludurlar. Anonim şirketlerin ortaklarının, anonim şirketlerin ödenmemiş amme borçlarından sorumlu tutulacağına ilişkin herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığından, bu ortakların şirketlerin ödenmemiş amme borçlarından sorumluluğu bulunmamaktadır.
5510 Sayılı SGK Kanunun 88 inci maddesinin 20. fıkrasına göre, tüzel kişiliğin borçlarından dolayı tüzel kişiliğin üst düzey yönetici ve yetkililerinin borcun ödenmesinde müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunduğundan, SGK tarafından borcun icraen takibi için tüzel kişilikle birlikte üst düzey yönetici ve yetkililerine aynı anda ödeme emri gönderilmektedir. Amme borçlusunun tüzel kişi olması halinde, mal bildiriminde bulunma yükümlülüğü üst düzey yönetici ve yetkililerine ait olduğundan, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen üst düzey yönetici ve yetkililer hakkında hapsen tazyik kararı alınarak uygulanmaktadır. Tüzel kişilik hakkında verilen gerek iflas erteleme kararı gerekse iflas kararı, tüzel kişiliğin kanuni temsilcileri, limited şirket olması halinde kanuni temsilciler ve ortakları hakkında takip yapılmasına engel teşkil etmemektedir. Bu durum da şirket hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmiş, ya da iflas kararı verilmiş olunması halinde şirket müdürleri, yönetim kurulu üyeleri, kanuni temsilcileri, üst düzey yöneticileri ile ortakları hakkında cebri icra işlemlerine devam edilerek SGK alacağı da tahsil edilmektedir.
Dolayısıyla; teminat altında olan, gecikme zammı uygulanan ve kamu borcu ödevini yerine getiremeyen şirketlerin ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve sorumlularından tahsil edilebilen amme idarelerinin alacakları hususunda bu halde dahi özel hukuk kapsamındaki alacaklılardan üstün ve imtiyaz sahibi iken ödeme güçlüğünden dolayı iflas erteleme sürecinde ki şirketlerden alacağını tahsil cihetine gitmesi de durumun farklı bir boyutudur.Bu durum da iflas ertelemede ki şirket,süreç sonucunda beklenen hedefe ulaşmasa dahi devletin tahsil kabiliyeti diğer alacaklılara nazaran daha kuvvetlidir.Yani bu durum da zayi olan bir kamu hakkından da bahsedilemez.

4. SONUÇ
Tarafımızca da iştirak edildiği ve kanun düzenlenmesinde de güdülen amaç doğrultusunda, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılması halindekinden daha kötü bir duruma sokularak zarar görmemeleri gerekir. Bunu önlemeye yönelik muhafaza tedbirlerinin kapsamı ve önemi iyileştirme tedbirlerininkine oranla çok daha kesindir. Bunun dışında alacaklıların başka hiçbir menfaatinin iflasın ertelenmesi prosedüründe dikkate özellikle, iyileştirmenin alacaklıların zararını azaltmaya yarayan veya onların tamamen ödenmesini sağlayan bir hedef, bir sonuç olarak düşünülmemesi gerekir. Şu halde, iflasın ertelenmesi için alacaklıların tamamen tatmin edilmesinin amaçlanması şart değildir. Devletin alacaklarını teminat altına almaya çalışması tarafımızca eleştirilen bir husus değildir ancak iflasın ertelenmesinin de kamu yararına olduğu göz ardı edilmemelidir. Dar boğazdaki şirketin ekonomiye tekrar kazandırılması, üretim ve istihdamını sürdürmesi ülkeye getirisi bakımından anlık yaptırımlardan daha önce gelmelidir.
Ödeme güçlüğünde bulunan ve devletten istihkak sağlayan iflas erteleme sürecindeki şirketlerin iyileştirme projesinin esası mevcut yükleniminde ki işlerinden elde edilecek gelire dayalı olup bir an önce alacağına ulaşması zarurettir. Bu nedenle erteleme sürecinde bulunan şirketler işveren idarece hak edişlerinden cebren kesilen amme alacaklarına itiraz dahi edememektedirler. İşçi ve personelinin maaşını ödeyemeyen iflas erteleme sürecinde ki şirketin istihkaklarından işçi prim borcunun cebren tahsil edilmesi kanunda aksi düzenlenmiş olmasa dahi tezat oluşturmaktadır.
Anayasa'nın 48. maddesinin ikinci fıkrasında, "Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır" denilmekte, 167. maddesinin birinci fıkrasında ise, Devletin, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı belirtilmektedir. Buna göre, ülke ekonomisi açısından sahip oldukları geniş etki alanı dikkate alınarak, sermaye şirketleri ve kooperatiflerin, belirli yoğunlukta mali sıkıntıya düştükleri her durumda hemen iflasına karar vermek yerine, iyileştirmenin mümkün olabileceği kimi hallerde iflasın ertelenmesi ve hakim gözetiminde şirketle ilgili iyileştirme tedbirlerinin alınabilmesini içeren kuralların Anayasa'nın 48. ve 167. maddeleri kapsamında olduğu açıktır. İflas hukuku alanında modern hukuk dünyasına hakim olan yeni anlayış da ekonomik varlığını sürdürebilme yeteneğine sahip olan işletmelerin borca batık duruma ya da aciz haline düşmeleri halinde, iflasa mahkum edilmek suretiyle ticari yaşamdan silinmelerinin ve bundan doğacak olumsuz sonuçların önlenmesini amaçlamaktadır.
Hukuk devletinin en temel unsurlarından birisi olan hukuki güvenlik ilkesi, bireyleri keyfi yönetimlere ve belirsizliklere karşı korumak için hukuk kurallarının açık, anlaşılabilir ve öngörülebilir olmasını gerektirir. Hukuki güvenlik ilkesi mülkiyet sahibi olan kişilerin her türlü hakkının da korunmasını gerektirir. Kazanılmış haklara saygı ilkesi de hukukun genel ilkeleri ve hukuk devleti kavramı içerisinde yer alır. Bu ilkenin temel amacı da bireylerin hukuk güvenliğini sağlamaktır. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir.
Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi engellenmiştir. Karşı olduğumuz uygulamanın devam etmesi halinde fedakarlık yapan yada yapmak zorunda kalan diğer alacaklıların kamu alacakları karşısında aynı durumda olduğunu iddia edilemez.
TTK ve İİK’da öngörülen iflasın ertelenmesi, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun düzenlemeler olmakla birlikte, iflasın erteleme kararı ile birlikte borçlu şirketlerin tüm alacaklılarının takibi durması gerekirken, fiilen bir kısım kamu alacaklarının dolaylı olarak tahsiline devam edilmesi, hem müessesenin hem de anayasanın özüne aykırı olduğu gibi hukuk güvenliğini de zedelemektedir.

 Kırıkkale Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman ABD Öğr. Üyesi
** Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi
*** Ekonomist

İİK m. 179-b/1 uyarınca takip yasağına rehinli alacaklılar ve kamu alacakları da dâhil olup takip yapabilecek imtiyazlı tek alacaklı İİK. 206/1 kapsamındaki işçi alacaklarıdır. Kamu alacaklıları açısından 4949 sayılı Kanun’un gerekçesinde, “… Bu bağlamda devlet alacakları bakımından da 6183 sayılı Kanun uyarınca başlatılmış bulunan takiplerin durması kuralı kabul edilmiş, bu açıdan devlet alacakları ile diğer alacaklılar arasında bir ayırım yapılmamıştır...” denilmektedir. Bkz. Hükümet Gerekçesi, m. 52, TBMM S. sayısı 225 (1/550).
2 Kuru/İflas s.5
3 BK 290/1,TBK 370
BK 397/1,TBK 513
TTK 96/1-3,TTK 98
TTK 121, TBK 513,BK 397
FKK 22. Ancak; iflas halinde sözleşmenin sona ermeyeceğine dair hüküm konmamış ise, sözleşmenin devamının yararlı görülmesi halinde, iflas masasından teminat istenerek sözleşme devam ettirilebilir.
TTK 376/3 Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğer ki, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi hâlde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur
TTK 377 Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Bu hâlde İcra ve İflas Kanununun 179 ilâ 179/b maddeleri uygulanır.
Y.19.HD.16/03/2006 2006/569,2006/2637 ….İflasın ertelenebilmesine karar verilebilmesi için her şeyden önce erteleme talebinde bulunan şirketin borca batık durumda olması gerekir.Bilirkişi raporunda erteleme talebinde bulunan şirketin borca batık durumda olmadığı, nakit sıkıntısı bulunduğu belirtilmiştir.Aciz halinde bulunmak iflasın ertelenmesine karar vermek için yeterli değildir.
Y.19. HD. 07/04/2005 2005/448E.2005/3753K. ( M. Bilgen iflasın ertelenmesi s.707 )
12 İİK 206/1
A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,
B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,
C) İflasın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları
13 30.06.2007 tarihli ve 26568 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan
14 06.06.2008 tarih ve 26898 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan

15 Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işlerine ilişkin olarak (6 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 13.maddesiyle değişen ibare)3/2/2009(5) tarihinden itibaren yapılan hakediş ödemeleri üzerinden, (6 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 13.maddesiyle değişen ibare) 2009/14594(6) sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca %3 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
16 Gelir ve Kurumlar Vergisine tabi kazançlara ilişkin hasılatın ilgililere ödenmesi aşamasında kaynakta kesilen ve o ilgili adına vergi dairesine yatırılan bir vergidir. Stopaj ticari kazançlarda kanunda belirtilen miktarda ödenir. Herhangi bir kişiye serbest meslek hizmeti yaptırıldığında, yapılan ödemenin içerisinden Stopaj Vergisi kesilir ve kesilen kısımdan kalan kısmı karşı tarafa ödenir. Stopaj Vergisi olarak yapılan kesinti de muhtasar beyannamede devlete ödenir.
7 193 sayılı GVK md. 121, 5520 sayılı KVK md. 34, 252 Seri No.lu Gv.Genel Tebliği
18 27012 ( 2.Mükerrer ) sayılı Resmi Gazete de 29/09/2008 tarihinde yayımlanmıştır.
9 İflas Yoluyla Takip ve Konkordato “ başlıklı 4. Bölümünün 3. Maddesi


Kaynakça

ATALAY,Oğuz Borca Batıklık ve İflasın Ertelenmesi /2007
İflasın Ertelenmesi,Bankacılar Dergisi /2003
ÖZTEK,Selçuk İflasın Ertelenmesi Bankacılar Dergisi Sayı 53
İflasın Ertelenmesi,Arıkan Basım Yayım/2007

PEKCANITEZ,Hakan İflasın Ertelenmesi,İBD 2005/2

BİLGEN,Mahmut İflas,İflasın Ertelenmesi,Konkordato,Yargılama Usulü / Adalet/2012

TÜRK,Ahmet Sermaye Ortaklıklarının ve Kooperatiflerin Borca Batıklık Nedeniyle İflası ve İflasın Ertelenmesi Konusunda ve İflas Kanununda Yapılan Son Değişikliklerin Değerlendirilmesi,Öneriler( DEÜHF C.6.S.1/2004)

KURU,Baki-ARASLAN,Ramazan İcra ve İflas Hukuku Yetkin Yayınları/200

ATEŞLİ, Erkan, “İflas Yolu İle Tasfiye Edilen Anonim/Limited Şirketlere İlişkin Vergi İncelemelerinde Kanuni Temsilcinin Ödev ve Sorumlulukları”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı:118

ÖZALP,Ali Rıza Muş Barosu Dergisi Sayı:1
ÖZALP,Ali Rıza Leges Hukuk Dergisi Sayı: 5
www.seckin.com.tr/kitap/n/179993668/title/yaklasim-dergisi-sayi-253-ocak-2014-sukru-kizilot.html
http://uye.yaklasim.com/MagazinDetail.aspx?magazinid=253
http://www.legeshukuk.com/dergi/dergioku.php?dergi=legeshukuk&dergino=1&sayi=52&ur l=&syft=294#page/2
BUDAK,Tamer-BENK,Serkan berjournal Number2-2011
İcra ve İflas Kanunu
Vergi Usul Kanunu
Borçlar Kanunu
Türk Ticaret Kanunu
6183 Sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Kanunu
5018 Sayılı Kamu Yönetimi Mali Kontrol Kanunu
Kazancı İçtihat Yargıtay Kararları
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İflas Ertelemede Kamu Alacaklarına Tanınan İmtiyaz" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Doç.Dr.Suphi Aslanoğlu - Doç.Dr.Mahmut Yavaşi- Ali Rıza Özalp'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
02-04-2014 - 11:16
(3678 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 53 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 53 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
8729
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 32 dakika 30 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,37 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 41579, Kelime Sayısı : 5237, Boyut : 40,60 Kb.
* 3 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1762
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04010701 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.