Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Şiddetli Geçimsizlik Nedenine Dayalı Olarak Açılan Boşanma Davası Devam Ederken Akıl Hastalığı Nedeniyle Davalı Eşe Vasi Tayinin Boşanma Davasına Etkisi

Yazan : Samet Can Olgaç [Yazarla İletişim]

Makale Özeti
evlilik birliğinin temelden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davasının açılmasından sonra davalı eşe akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanıp kendisine vasi tayin edilmesi halinde davanın seyrinin ne şekilde olacağı, nafaka ve tazminat hususları inceleme konusu yapılmıştır.

ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK NEDENİNE DAYALI OLARAK AÇILAN BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN AKIL HASTALIĞI NEDENİYLE DAVALI EŞE VASİ TAYİNİN BOŞANMA DAVASINA ETKİSİ
Samet Can OLGAÇ

Boşanma, ayrı cinsten iki kişinin geçerli bir şekilde evlenme iradelerini yetkili memur önünde açıklamalarıyla kurulan evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sonlandırılmasıdır. TMK 161 vd maddelerinde düzenlenen boşanma, çeşitli hukuki sebeplere dayanmaktadır. Bu sebepler genel ve özel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır.
Özel boşanma sebepleri, Zina(TMK 161), Hayata Kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış(TMK 162), Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme(TMK 163), terk(TMK 164), Akıl hastalığı(TMK 165) olarak düzenlenmiştir.
Genel boşanma sebebi ise Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması(TMK 166) olarak düzenlenmiştir. Şiddetli geçimsizlik olarak da tanımlanan bu boşanma sebebinde evlilik birliği taraflar için çekilmez bir hal almıştır. Başka bir deyişle evlilik birliği temelden çökmüştür.
Uygulamada özel boşanma sebeplerinden çok genel boşanma sebebine dayanılarak boşanma davalarının açıldığı görülmektedir. Bunun nedeni hiç şüphesiz özel boşanma sebeplerinin belli şekil şartlarına bağlanması, ispatta zorlukların yaşanması ve en önemlisi de istisnai hallerin düzenleniyor olmasıdır. Bu nedenle genel boşanma sebebi olan şiddetli geçimsizlik âdete özel boşanma sebeplerinin alternatifi niteliğine ulaşmıştır. Biz de bu gerekçelerle genel boşanma sebebinden hareketle konuyu ele alacağız.
Öyle haller olabilir ki, şiddetli geçimsizlik nedenine dayanılarak boşanma davası açılır. Fakat dava devam ederken davalı eşe akıl hastalığı(TMK 405) nedeniyle ilgili Sulh Hukuk Mahkemesinde kısıtlanma ve vasi tayini için dava açılabilir veya açıldığı öğrenilir. Bu gibi durumlarda davanın ne şekilde devam edeceği, nafaka ve tazminatlara etkisinin olup olmayacağı büyük bir önem taşımaktadır.
Vesayet ve kısıtlanmaya ilişkin olarak kısa bir bilgi vermek gerekirse, Vesayet kurumumu TMK Üçüncü Kısımda “ Vesayet” başlığı altında 396 vd maddelerinde düzenlenmiştir.
Vesayet, kişisel yararlarını koruma gücünden yoksun olup velayet altında bulunmayan küçüğün veya kendilerini ve kendi mallarını yönetmekten aciz, korunmaya muhtaç olan ergin kişilerin korunmasına yönelik kurum olarak tanımlanmıştır1. Görüldüğü gibi pek çok sebebe dayalı olarak kişiler kısıtlanarak kendilerine vasi tayin edilebilecektir. Türk Medeni Kanunumuz 404 vd maddelerinde “ Vesayeti Gerektiren Haller”i sıralamıştır. Bunlar Küçüklük(TMK 404) ve Kısıtlama halleridir(TMK 405 vd). Kısıtlama halleri ise Akıl Hastalığı veya Akıl zayıflığı(TMK 405), Savurganlık, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı, kötü yönetim(TMK 406), özgürlüğü bağlayıcı ceza(TMK 407) ve istek üzerine kısıtlamadır(TMK 408).

KISITLILIK
Kısıtlanma, mahkeme tarafından ergin bir kişinin kanunda belirtilen nedenlere dayalı olarak, fiil ehliyetinin tamamen kaldırılması veya sınırlandırılmasıdır. Kısıtlama nedenleri Medeni Kanunda sınırlı olarak sayılmıştır(TMK 405 vd)2. Makale konumuzdaki neden;

AKIL HASTALIĞI VE AKIL ZAYIFLIĞI( TMK 405 )
TMK 405.maddede, Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kişinin kısıtlanacağı düzenlenmiştir3. Görüldüğü üzere; akıl hastalığı ve akıl zayıflığı tek başına kişi hakkında kısıtlılık kararı alınmasına yeterli değildir4. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle kısıtlama kararı verilebilmesi için akıl hastası olan veya akıl zayıflığı yaşayan kişinin başkaları için tehlike oluşturması, kendi işlerini yerine getirememesi, korunması ve bakımı için sürekli yardıma ihtiyaç duyan birisi olması gibi koşullar gerekecektir5. Ayrıca akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle kısıtlama kararı verilebilmesi için Resmi sağlık Kurulu raporu alınması da zorunludur(TMK 409).
Yukarıdaki sebebe dayalı olarak kısıtlanacak kişiye vasi atanacaktır. Vasi, kişisel yararlarını koruma gücünden yoksun olup velayet altında bulunmayan küçüğün veya kendilerini ve kendi mallarını yönetmekten aciz, korunmaya muhtaç olan ergin kişilerin korunması için vesayet makamı(Sulh Hukuk Mahkemesi) tarafından atanan kişidir. Özetle, Vasi, vesayet altındaki küçük veya kısıtlının mal varlığını yöneten, hukuki işlemlerde onu temsil eden kanuni temsilcidir.
Boşanma sebepleri ve vesayet hakkındaki bu kısa açıklamalardan sonra, asıl konumuza geçecek olursak, şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak açılan boşanma davası devam ederken davalı eşe akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanarak vasi tayini talebinde bulunulması halinde davanın seyri ne şekilde olacaktır.

USUL
Boşanma davası devam ederken davalı eşin akıl hastası olduğu gerekçesiyle kısıtlanarak vasi atanması talebinde bulunulması halinde davanın seyrinin ne şekilde olacağı inceleme konumuzdur. Boşanma davası devam ederken vasi tayin edilmesi yönünde dava açılması halinde mahkeme bunu bekletici sorun olarak görüp sonuca göre karar verecektir6. Eğer Mahkeme vasi atanması talebini reddederse dava kaldığı yerden aynı hukuki sebebe dayanarak devam edecektir7(tazminatlardan, nafaka ödemekten kurtulmak için vasi tayini talebinde bulunulabilir). Buna karşılık vasi atanması talebi kabul edilirse, Yargı uygulamasında da belirtildiği gibi “Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası tayin edilen ve davada temsil izni verilen kanuni temsilci vasıtasıyla yürütülecektir.”8. Dolayısıyla Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından vasi atanmasına karar verilirse dava vasi tarafından yürütülecektir9. Ancak daha önce kısıtlanarak kendisine vasi tayin edilmiş olan eşin kanuni temsilcisi, davacı tarafa atanmadığından duruşmalarda, temsilcisi olduğu eşi temsil edebilmesi için Sulh Hukuk Mahkemesi hâkiminden izin alması gerekmeyecektir(TMK 462)10. Doğrudan dava vasiye yöneltilerek devam edecektir11.
Özetle, davalıya vasi atanmasına karar verilirse ve bu karar da kesinleşirse dava dilekçesi ve duruşma günü davalının vasisine tebliğ edilerek davaya devam edilecektir12.
Davanın sonucu ne olur?
Şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davalarında boşanma, tazminat ve yoksulluk nafakası istendiğinden, bunlara ayrı ayrı bakalım;



BOŞANMA
Az yukarıda da belirttiğimiz gibi mahkemenin öncelikli olarak yapması gereken vasi tayini talebini bekletici sorun yaparak sonucu beklemektir. Talep sonucunda vasi tayini kararı verilmezse dava kaldığı yerden devam edecek ve genel boşanma sebebine dayanılarak çözülecektir. Vasi tayini talebi kabul edilecek olursa sonucu ikiye ayırarak çözümlemek gerekecektir. Bu ayrım akıl hastalığının niteliğine göre yapılan bir ayrımdır. Eğer kısıtlanmanın temelini oluşturan akıl hastalığı, boşanmaya neden olacak nitelikte değilse dava yine şiddetli geçimsizlik nedenine dayanılarak çözümlenecektir. Örneğin davalının akıl hastalığı günde 40 defa elini yıkama, hafıza kayıplarına bağlı olarak işlerini yerine getirememe gibi nedeler olduğunda, fiziki şiddetle, aldatmayla vs ilgili olmadığından dava yine şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak kaldığı yerden devam edecektir. Ancak kısıtlanma nedeni oluşturan akıl hastalığı, davanın temelini oluşturan maddi vakıaları da etkileyecek nitelikteyse bu durumda da akıl hastalığının meydana geldiği zamanın tespitine bağlı olarak araştırma yapmak gerekecektir. Akıl hastalığı dava konusu fiillerin işleniş anında yoksa fillerin iradi olarak işlendiğinden bahsedilir ve dava kaldığı yerden aynı hukuki sebebe dayanarak devam eder. Ancak akıl hastalığının, fillerin işleniş anında da var olduğu kabul edilirse iradi davranışlardan bahsedilemeyeceğinden aşağıdaki açıklamalarımız geçerli olacaktır13.
Boşanma, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan istisnalar hariç vasi tarafından yapılan boşanma yönündeki irade beyanı hüküm ifade etmeyecektir. Nitekim bir Yargıtay kararında da “Toplanan delillerden davacının akıl hastalığı sebebiyle vesayet altına alındığı anlaşılmaktadır. Hakim huzurunda vasinin iradesini boşanma doğrultusunda açıklamış olması, boşanma isteğinin şahsa bağlı haklardan olması sebebiyle sonuç doğurmaz. Asilin dinlenme olanağı da yoktur. Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinin 1. ve 2. fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır.”14
Bu nedenle vasi boşanma konusunda irade açıklamasında bulunamayacaktır. Bu durumda yapılacak şey akıl hastalığına dayalı boşanma davası açmaktır. Ancak derdest dava evlilik birliğin temelden sarsılması nedenine bağlı olarak açılmış olduğundan ıslah yoluyla akıl hastalığı nedeniyle boşanma olarak değiştirilemeyecektir. Nitekim Yargıtay bir kararında “Akıl hastalığı olduğu anlaşılan kadının hareketleri iradi olmadığından kocanın "şiddetli geçimsizliğe" dayanarak açtığı dava kabul edilemez. Davadaki "hukuki sebep" ıslah yoluyla değiştirilemez” diyerek açılan davanın reddi yönünde karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir15.
Daha yeni tarihli bir kararında da Yargıtay aynı şekilde, davalının akıl hastası olması nedeniyle kısıtlanmasının söz konusu olduğu durumlarda kusurun varlığından söz edilemeyeceğinden davanın reddi gerekir şeklinde karar vermiştir. Karar şöyledir: “Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK. md. 166/1) hukuki nedenine dayalı boşanma isteğine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesine dayalı bir dava bulunmamaktadır. Davalıda denilen akıl hastalığı bulunduğu ve vasi tayini gerektiği İnegöl Devlet Hastanesi raporu ile belirlenmiş ve davalı Türk Medeni Kanunu’nun 405. maddesi gereğince kısıtlanarak kendisine vasi atanmıştır. İradi davranışlar kusura dayalı boşanma sebebi olabilir. Mevcut rahatsızlığı nedeniyle davalının davranışlarının iradi olduğundan ve kusurlu bulunduğundan söz edilemez. Öyleyse Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayanılarak açılan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”16
Yukarıdaki açıklamalarımızdan ve ilgili yargı kararlarından anlaşılacağı gibi boşanma, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan vasinin bu yönde irade açıklaması da mümkün değildir. Davalı akıl hastası ise davranışları iradi olmayacağından dinlenmesi de söz konusu olmayacaktır. Ayrıca TMK 166 kapsamında şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak boşanma davası açıldığından, bu sebebin değiştirilerek akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya dönüştürülmesi de mümkün değildir. Hatta ıslah yoluyla dahi bunun yapılması mümkün değildir17.
Yargıtay’a göre “4722 sayılı Kanununun 1. maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir. Akıl hastalığına dayanan (TKM. md. 133) bir dava yoktur. Dava evlilik birliğinin temelinden sarsılması (T.K.M. md. 134/1.) hukuki sebebine dayalı olarak açılmıştır. Toplanan delillerden davalı kocanın akıl hastası olduğu, vesayet altına alındığı ve davranışlarının iradi olmadığı sabittir. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”18
“Davalı koca Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereğince kısıtlanmış ve kendisine vasi tayin edilmiştir. Davalı akıl hastasıdır. Akıl hastalığına dayalı bir boşanma davası da bulunmamaktadır. Eylemleri iradi olmadığından şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma davasının reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”19.
Bu nedenlerle dava reddedilebilir20.
Ancak şunları da söylemek gerekir ki, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya karar verildiğinde ilgili karar bu nedenden dolayı temyiz edilmezse Yargıtay kendiliğinden bu durumu dikkate alamayacaktır. Nitekim Yargıtay bir kararında haklı olarak “Davacı-davalı kocanın akıl hastası olduğu ve kendisine vasi tayin edildiği sabittir. Akıl hastası olan davacıya kusur yüklenmesi mümkün olmamasına göre davalı-davacı kadının şiddetli geçimsizlik nedeniyle açmış olduğu davanın reddi gerekirken, davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi doğru değil ise de bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir” diyerek kendiliğinden kararı bozmamıştır21. Davada bu da bir alternatif olarak kullanılabilir. Çünkü bu yönde birçok Yargıtay kararı bulunmaktadır22.
Ayrıca biz bu konuda hukuki sebebin ıslah yoluyla değiştirilebileceği kanaatindeyiz. Çünkü ıslah, tarafların yaptıkları usul işleminde düşebilecekleri yanlışlıkları düzeltmek, var olan eksiklikleri tamamlamak ve buna bağlı olarak da adaletli bir karar verilmesini temin etmeyi amaçlayan kurumdur23. Dolayısıyla şiddetli geçimsizlik hukuki sebebinin akıl hastalığı hukuki sebebi olarak ıslah yoluyla dönüştürülmesi tamamen usule ilişkin bir işlem olup adaletli karar vermeyi temin edecek olması bakımından işlevseldir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas: 2006/12236, Karar: 2006/18460 Karar Tarihi: 27.12.2006 kararında “Davacı evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle açmış olduğu boşanma davasını 6.2.2006 tarihli dilekçesiyle ıslah ederek akıl hastalığı sebebine dayandırmıştır. Islah, harca ve karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi kapsamında deliller değerlendirilerek sonucu itibariyle karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir” denilerek evlilik birliğinin temelden sarsılması hukuki sebebinin, yargılama devam ederken ıslah yoluyla akıl hastalığı hukuki sebebine dönüştürüleceğini kabul etmiştir. Karar tamamen yerindedir.
Nihayet şunları da söylemek gerekir ki, vasi tayini yoluna gidilirse, akıl hastalığının türüne bakarak karar vermek daha yerinde olacaktır. Örneğin davalı akıl hastası olabilir fakat hastalığı işlerini yönetimine ilişkin olabilir veya eşiyle ve ailesiyle olan ilişkilerini etkileyecek nitelikte olmayabilir. Bu durum da akıl hastalığına dayalı boşanma davası açmaya gerek olmamalıdır. Çünkü dava, akıl hastalığının da etkisiyle evliliğin taraflar için çekilemez bir hal almasına dayandırılarak çözülmelidir. Ancak Yargıtay kararlarına baktığımızda akıl hastalığının türü bakımından bir ayrım yapılmadığını, akıl hastalığı nedeniyle olan tüm kısıtlamalarda iradi davranışlardan bahsedilemeyeceği vurgulanarak talepler reddedilmektedir.

TEDBİR NAFAKASI
MADDE 169.- “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.”
İlgili maddede kusurdan bahsedilmemiştir. Nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere boşanma davası devam ederken verilecek tedbir nafakasında kusur önem taşımayacaktır24. Bu nedenle davalı akıl hastalığının sabit olması nedeniyle vasi atanarak kısıtlansa dahi, kusur araştırması yapılmayacağından davacı, tedbir nafakasına hak kazanabilecektir.
Nitekim Yargıtay bir kararında da “Türk Medeni Kanunu'nun 169. maddesi gereğince; boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri bu hususta bir isteğin bulunup bulunmadığına bakmaksızın re'sen almak zorundadır. Dava süresince geçerli olacak olan bu tedbirlerin alınması, tarafların <kusursuz> olmaları şartına bağlanmamış, Yasada, önlem için <kusur> unsuruna yer verilmemiştir. Başka bir ifade ile tarafların kusur durumu hiçbir şekilde tedbir nafakası takdirine etkili bir unsur değildir (HGK'nın 02.11.2011 tarihli 2011/2-533 esas, 2011/670 karar sayılı kararı). Lehine önlem alınacak olan taraf kusurlu olsa dahi, önlemi gerektirici sebebin varlığı halinde kanunda belirtilen geçici nitelikteki önlemlerin alınması gerekir. Öyleyse, ev hanımı olup, herhangi bir geliri ve malvarlığı bulunmayan davacı yararına dava tarihinden geçerli olmak üzere boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesine kadar uygun miktarda tedbir nafakası takdir edilmesi gerekirken <kusurlu> olduğu gerekçesiyle bu isteğin reddi doğru bulunmamıştır.” Denilerek kusur araştırmasına girilmeksizin tedbir nafakasının şartları oluştuğunda hakimin resen karar vermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir25.
Yargıtay başka bir olayda da her iki taraf da kusursuz olduğu halde, çalışmayan ve herhangi bir geliri de olmayan kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir26.
YOKSULLUK NAFAKASI
Yoksulluk nafakası, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşmüş olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak şartıyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak talep edebileceği nafaka türüdür.
MADDE 175.- “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
Madde metninden de anlaşılacağı üzere; nafaka isteyebilmek için boşanma yüzünden yoksulluğa düşme ve kusuru daha ağır olmama şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Bu şartlar birlikte gerçekleşmişse nafaka yükümlüsünün kusuru dikkate alınmaksızın diğer tarafın mali gücü oranında nafaka talep edilebilecektir. Yani nafaka yükümlüsü olan eş, kısıtlı olması halinde herhangi bir kusuru söz konusu olmasa bile, diğer taraf kusursuzsa ve diğer şartlar da tamamsa(Mali gücün yerinde olması gibi) diğer eşe yine yoksulluk nafakası ödemek durumunda kalabilecektir. Ancak olayda davalının kısıtlanmadan önce kusurlu davranışlarda bulunduğu tespit edilirse, davada kusur tartışması yine yapılarak yoksulluk nafakasına hükmedilmelidir.
Madde metninde daha fazla kusur olmama şartı aranmıştır. Yani daha az veya eşit kusurlu olma durumunda da yoksulluk nafakası talep edilebilecektir. Davalının kısıtlı olduğu, yani kusurunun varlığından bahsedilemeyeceği düşünülse dahi, zaten madde metninde nafaka yükümlüsünün kusurunun aranamayacağı belirtildiğinden eğer davacıya da kusur izafe edilmiyorsa yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir.
Özetle akıl hastası kişinin, kusurundan söz edilemeyeceğinden nafaka talep eden taraf da kusursuz ise yani yukarıda belirttiğimiz her iki tarafın da kusursuz olma şartı gerçekleşmişse nafakaya hükmedilmesi gerekecektir27.

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
MADDE 174.- “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Madde metninden de anlaşılacağı gibi gerek maddi tazminatta gerekse de manevi tazminatta tazminat yükümlüsünün kusurlu olması gerektiğinden bahsedilmektedir. Dolayısıyla davalının akıl hastası olduğu kabul edilerek kendisine vasi atanmasına karar verildiğinde kusurunun varlığından söz etmek mümkün değildir28. Bu nedenle tazminat talepleri reddedilebilecektir.
Nitekim Yargıtay uygulaması da aynı yöndedir. Bir Yargıtay kararına göre “Davacı koca akıl hastasıdır. Kocadan kaynaklanan davranışların iradi olduğu kabul edilemeyeceği gibi, kocaya kusur izafe edilmesi de mümkün değildir. Bu yön gözetilmeden davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminat takdiri usul ve yasaya aykırıdır.”29.
Başka bir karara göre ise “Davalı (koca) akıl hastalığı nedeniyle (TMK.405) kısıtlanmış ve kendisine vasi atanmıştır. Eylemleri iradi olmadığı gibi kusurundan da söz edilemez. Davacı kadının Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddelerine dayalı maddi ve manevi tazminat taleplerinin yasal koşulları oluşmadığından reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.”30.

SONUÇ
Şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı olarak boşanma davasının açılmasından sonra açılan veya boşanma davası açılmadan önce açılıp da devam eden vasi tayini davası, boşanmaya karar verecek olan Aile Mahkemesi tarafından bekletici sorun yapılarak dava sonucu beklenecektir. Vasi atanmasına karar verilecek olursa dava vasiye karşı yöneltilerek davaya devam edilecektir. Davanın sonucunun tespitinde ise vasi atanmasına neden olan akıl hastalığının türüne ve zamanına bakmak gerekecektir. Akıl hastalığı davanın maddi vakıalarını etkileyecek nitelikteyse ve dava konusu fillerin işleniş anında mevcut ise davalının kısıtlanması nedeniyle kusurlu olmayacağından tazminat talepleri reddedilebilecektir. Aksi halde, yani vasi atanmasına neden olan sebepler şiddetli geçimsizliğe neden olan olayları etkiyecek nitelikte değilse şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak boşanma kararı verilebilecek ve davalıya kusur izafe edilebildiğinden tazminat talepleri de kabul edilebilecektir. Tedbir nafakasında kusur aranmadığından tedbir nafakasına dava tarihinden itibaren hükmedilebilecektir. Yoksulluk nafakasına ise davacının, boşanmaya sebep olan nedenlerde kusurunun olmamasının tespiti halinde diğer şartlar da sağlanmışsa nafakaya hükmedilebilecektir.
Yargı uygulamasına bakıldığında, akıl hastalığının türüne bakılmadan doğrudan, iradi davranışların olmadığı gerekçesiyle tazminat, nafaka taleplerinin reddedildiği görülmektedir. Oysaki bunu kabule olanak yoktur. Şöyle ki, davalı, işlerini idare edemeyecek düzeyde akıl zayıflığı çekmekte veya olayları anlayıp algılayabilmekte fakat bir takım kurgularla anormal davranışlar sergilemekte olabilir. İşte tüm bu durumlarda her ne kadar davalı akıl hastası olsa da eşine şiddet uygularken, eşini aldatırken, haysiyetsiz hayat sürerken işlediği fiillerin anlam ve kapsamını bilmektedir. Bu nedenle sadece akıl hastalığına bakarak karar verilemez diyerek Yargıtay’a katılmıyoruz.
Nihayet şunları da belirtmek gerekir ki, evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasında, dava devam ederken davalıya akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanıp vasi tayini için dava açıldığının öğrenilmesi halinde hukuki sebebin ıslah yoluyla değiştirilmesine olanak sağlanmalıdır. Her ne kadar Yargıtay uygulamasında baskın süregelen anlayışa göre evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle açılan davanın akıl hastalığı hukuki sebebine ıslah yoluyla dönüştürülmesi mümkün değil ise de bir Yargıtay kararında da görüşümüz doğrultusunda ıslah yoluyla hukuki sebebin değiştirilebileceği kabul görmüştür.
Karara göre “Davacı evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle açmış olduğu boşanma davasını 6.2.2006 tarihli dilekçesiyle ıslah ederek akıl hastalığı sebebine dayandırmıştır. Islah, harca ve karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi kapsamında deliller değerlendirilerek sonucu itibariyle karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”31 Görüldüğü gibi Yargıtay kararında, evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davası devam ederken davalının akıl hastası olduğunun tespit edilmesi halinde davacının, hukuki sebebi ıslah yoluyla akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasına dönüştürebileceği kabul edilmiştir.
Kişisel kanaatimiz Yargıtay’ın bu konudaki yaklaşımı yerindedir. Çünkü bu halde tekrardan bir dava açmaya gerek kalmadan ıslah yoluyla, karşı tarafın kabulüne gerek kalmaksızın hukuki sebep akıl hastalığı olarak değiştirilebilecek ve davaya bu kapsamda devam edilerek yukarıda nafaka tazminat kısmında açıkladığımız işlemler çerçevesinde hüküm kurulacaktır.

1 GENÇCAN, Ömer Uğur: Vesayet Hukuku s.105, Yetkin Yayınları ANKARA 2009; ALTAŞ, Hüseyin: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ders Notları s.19, www.huseyinaltas.net
2 Geniş bilgi için bknz. GENÇCAN age s.337 vd.
3 Geniş bilgi için bknz. GENÇCAN age s.261 vd.; ALTAŞ age s.19 vd.
4 GENÇCAN age s.349
5 ALTAŞ age s.20
6 “….Taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkindir. Davacı hakkında kısıtlanmasına dair açılan dava henüz kesinleşmemiştir. Davacı hakkındaki, kısıtlamaya ilişkin Didim Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/223 sayılı dosyasının sonucunun beklenip, deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca hüküm kurulması gerekirken, bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır”(Y. 2.HD. 19.03.2007 T. 2462-4413(Nakleden: GENÇCAN age s.438). Y. 2.HD. Esas: 2009/19673, Karar: 2010/21265, Karar Tarihi: 16.12.2010
7 Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı reddetmesi halinde, boşanma davasına bakan mahkeme hemen karar vermemeli, kararın kesinleşmesini beklemelidir(Y. 2.HD. 16.11.2006 T. 18229- 15800).
8 Y.2. HD 15.09.1975 tarihli, 1975/6688 Esas ve 1975/6735 Karar sayılı ilamı.
9 Bu durum, boşanma nedeniyle taraflara bir takım mali külfetlerin yükletilebilmesinin bir sonucudur(Y. 2.HD. 24.05.2001 2001/6587 Esas 2001/8135). Bu nedenle taraflardan birisi ayırt etme gücüne sahip kısıtlı olsa dahi davayı bizzat takip edemeyecek ve dava vasi tarafından yürütülecektir(Y.2.H.D.nin 8.10.1985 günlü ve 7164/7948 sayılı-22.2.1994 günlü 1417-1882 sayılı kararları).
10 TMK 462.maddede, vasi tarafından kısıtlı adına dava açılması vesayet makamının iznine tabi tutulmuştur. Dolayısıyla vasinin kısıtlı adına boşanma davası açabilmesi için vesayet makamından izin alması gerekecektir(Y. 2.HD. 2004/ 10465 Esas 2004/ 11643). Ancak bizim inceleme konumuz davalı tarafa vasi atanması olduğundan ve bu durumda husumetin vasiye karşı yöneltilerek davaya devam edilebilmesi için vesayet makamını gerektirir bir hüküm olmadığından ve maddede dava açma sözcüğü kullanıldığından boşanma ve ayrılık davaları doğrudan vasiye karşı dava yürütülebilecektir. GENÇCAN age s.440
11 Y. 2. HD. Esas: 1975/6688, Karar: 1975/6735, Karar Tarihi: 15.09.1975
12 Y. 2.HD. 17.05.2006 1617- 7717
13 Akıl hastalığının başlangıcının tespit edilememesi halinde tarafların sosyal ekonomik durumları, statüleri dikkate alınarak hakkaniyet çerçevesinde bir değerlendirme yapılması gerektiği kanaatindeyiz.
14 Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2004/16916 Esas 2005/ 363 İçtihat; Benzer Yönde Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2007/12680 Esas 2007/ 14604 Karar İçtihat
15 Y. 2.HD. 2007/5312 E. 2008/3245 K. 12.03.2008 tarihli kararı
16 Y.2.HD. 2009/21206 E. 2010/395 K. 13.01.2010 tarihli kararı, benzer yönde Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2007/12680 Esas 2007/ 14604 Karar İçtihat
17 Y. 2.HD. 2007/5312 E. 2008/3245 K. 12.03.2008 tarihli kararı.
18 Y.2.HD, 20.01.2009 T, 2008/19193- 2009/309
19 2.HD, 27.03.2008 T, 2007/6604-2008/4204
20 Bir Yargıtay kararına göre, davacının akıl hastası olması nedeniyle kendisine vasi tayin edilmesi halinde, davacı akıl hastasının açtığı boşanma davasında evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayanılarak karar verilebilecek, hatta akıl hastalığının evlenmeye engel nitelikte olup olmadığı dahi araştırılmayacaktır(Y. 2.HD. 2009/14611 E. 2010/16806 K. 13.10.2010 tarihli kararı)
21 YHGK, 20.2.2008 T, 2008/2-131- 152
22 Y. 2.HD. 14.07.2008 T. 2007/11029 E. 2008/10473 K. sayılı kararı; Y. 2.HD. 12.05.2008 T. 2008/5689 E. 2008/6909 K. sayılı kararı
23 YILMAZ, Ejder: Medeni Yargılama Hukukunda Islah s.47, Yetkin Yayınları ANKARA 2011
24 DURAL, Mustafa/ÖĞÜZ, Tufan/GÜMÜŞ, Mustafa Alper: Türk Özel Hukuku Cilt III. Aile Hukuku s.129, Filiz Kitabevi ANKARA 2010
25 Y. 2.HD. 2012/4470 E. 2012/7616 K. 29.03.2012
26 Y. 2.HD, 14.07.2008 T, 2007/11029- 2008/10473
27 YHGK 20.02.2008 tarih ve 2008/2131- 152 sayılı kararı
28 Y. 2.HD. 28.1.1971, 4797/622
29 Y. 2.HD, 20.01.2009 T, 2008/19611-2009/354
30 Y. 2.HD, 12.05.2008 T 2008/5689-6909
31 Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas: 2006/12236, Karar: 2006/18460 Karar Tarihi: 27.12.2006
---------------

------------------------------------------------------------

---------------

------------------------------------------------------------

SAMET CAN OLGAÇ


1
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Şiddetli Geçimsizlik Nedenine Dayalı Olarak Açılan Boşanma Davası Devam Ederken Akıl Hastalığı Nedeniyle Davalı Eşe Vasi Tayinin Boşanma Davasına Etkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Samet Can Olgaç'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
02-03-2013 - 17:19
(4073 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 4 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
15429
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 3 saat 5 dakika 50 saniye önce.
* Ortalama Günde 3,79 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 27680, Kelime Sayısı : 3560, Boyut : 27,03 Kb.
* 6 kez yazdırıldı.
* 4 kez indirildi.
* 4 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1592
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02912998 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.