Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Köyün Orta Mallarının Korunması

Yazan : Av.M.Lamih Çelik [Yazarla İletişim]

KÖYÜN ORTA MALLARININ KORUNMASI


Av.M.Lamih ÇELİK
Şanlıurfa Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü


Giriş

Köyün orta mallarının neler olduğu3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B. maddesinde ; “Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri[1] gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.” Denilmek suretiyle ortaya konmuştur.

Görüldüğü gibi, köy orta malları, mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri olarak söylenebilir ve bu taşınmazlar özel mülkiyete konu olmazlar, özel siciline yazılır. [2]

Bu kavramlar 4342 sayılı Mera Kanunun[3] 3.maddesinde şöyle tarif edilmektedir;
c) Çayır: Taban suyunun yüksek bulunduğu veya sulanabilen yerlerde biçilmeye elverişli, yem üretilen ve genellikle kuru ot üretimi için kullanılan yeri,
d) Mera: Hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri,
e) Yaylak: Çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri,
f) Kışlak: Hayvanların kış mevsiminde barındırılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri,
m) Otlak: Mera ile aynı niteliklere sahip yeri,dir.Otlaklar kendiliğinden bol miktarda ot biten,hayvanları otlatmaya elverişli sulak yerlerdir.

Mecelle’nin 1271.maddesinde “odunundan ve otundan faydalanmak üzere muayyen bir köy veya kasaba ahalisine terk edilen baltalık,mera,yaylak ve kışlak gibi yerler ferdi tasarrufa ve dolaysıyla alışverişe konu olamazlar” hükmü yer almaktaydı.[4]

Köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunan mera, harman yeri, yol ve sulak[5] gibi taşınmaz mallar veya eklentilerinin malikmiş gibi tamamen veya kısmen tecavüz edilmesi halinde hak sahibini işgalciye karşı korumayı ön gören bir düzenleme Hakkı olmayan yere tecavüz suçunu düzenleyen,5237 sayılı TCK’nin 154’üncü maddesinde yer almaktadır. Ayrıca 3091 sayılı kanun hükümlerinde öngörülen koruma bulunmaktadır.[6]

A.Hakkı olmayan yere tecavüz suçu
Taşınmaz malların mülkiyetinin ve zilyetliğinin korunmasını amaçlayan TCK’nin 154. maddesinin ikinci fıkrasında köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunan mera, harman yeri[7], yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu suç, bir hakka dayanmaksızın köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunan mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp ekenlerin cezalandırılmasını ön görmektedir.Burada suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler taşınmazın “zapt olunması,” “taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunul ması ” veya bu taşınmazların “sürülüp ekilmesi”dir. Bu fıkrada bahsedilen zapt etmek kavramından anlaşılması gereken husus taşınmazın semerelerinden faydalanmaksızın başkalarının faydalanmalarına engel olmak, “tasarruf etmek” kavramı oldukça uzun süreli olarak taşınmazın semerelerinden faydalanmak ve kullanmaktır. Aynı zamanda bu taşınmazların sadece sürülmesi yetmez aynı zamanda ekilmesi de gerekir. Bu kapsamda Yargıtay verdiği bir kararda köy merasından ot biçmekten ibaret eylemlerin, meranın aynına yönelik tecavüz ve sahiplenme kastının bulunmaması nedeniyle hakkı olmayan yere tecavüz suçunun oluşmayacağına karar vermiştir.[8]

İlgili fıkrada bu taşınmazlar örneklendirildikten sonra “gibi” kavramı kullanılmak suretiyle bunların olarak belirtildiğinden köy boşlukları, köy mezraları, dere yatakları, hayvanların toplanma yeri ve köye ait arsalar da bu fıkra kapsamında değerlendirilebilir.[9]

Fıkrada köy tüzelkişiliğine ait meradan bahsedildiğinden il özel idaresi veya belediyeye ait mera ve taşınmazlara yönelik tecavüzlerde TCK’nin 154’üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanamaz. Bu yerler konusunda 3091 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır. Belediye sınırları içerisindeki meralar bakımından TCK’nin 154/2’nci maddesindeki mera, harman yeri, yol ve sulaklara yapılan müdahalelerde suçun oluşması için bu yerlerin yalnızca “köy tüzel kişiliğine ait olan” veya “öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş yerlerden” olması gerekir. Dolayısıyla belediye sınırları içerisinde kalan bu tarz mera, harman yeri, yol ve sulak gibi yerlere yapılan tecavüzler bakımından TCK’nin 154/2’nci maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin 17.04.2004 tarih ve 25495 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Esas.2000/83 ve Karar.2004/26 sayılı kararında da belirttiği üzere idari yapılanma ve buna dayalı olarak aldıkları hizmet bakımından köylerde yaşayanlarla, belediyenin bulunduğu yerlerde yaşayanların aynı hukuksal konuma sahip olmadıkları bu bağlamda belediye sınırları içerisinde yer alan mera, harman yeri, yol ve sulak gibi yerler ile köy sınırları içerisinde yer alan köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunan mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmazların aynı nitelikte olamayacağını da belirtmesi karşısında belediye sınırları içerisinde kalan bu tarz mera, harman yeri, yol ve sulak gibi yerlere yapılan tecavüzler bakımından TCK’nin 154/2’nci maddesinin uygulanması mümkün değildir. Belediye sınırları içerisinde yer alan mera, harman yeri, yol ve sulak gibi yerler normal kamu arazisi olarak değerlendirilerek bu yerlere yapılan tecavüzlerde 3091 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır.[10]

Hakkı olmayan yere tecavüz suçlarını düzenleyen TCK’nin 154’üncü maddesinin birinci fıkrasında özel taşınmazlara yönelik tecavüzlerde failin “malikmiş gibi” hareket etmesi suçun oluşması için zorunlu unsur iken köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunan mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmazlara yönelik tecavüzlerde failin “malikmiş gibi” davranması suçun oluşumu için gerekli bir unsur olarak aranmamış, buna karşılık failin bu eyleminde söz konusu taşınmazın köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu “bilmesi” gerektiği düzenlenmiştir. Failin, suça konu taşınmazın köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak kullanımına terk edildiğini “bilerek” bu fıkrada tanımlanan zapt, tasarruf ve sürüp ekme fiillerini gerçekleştirmiş olmasıdır. Yargıtay köy mer'asından ot biçmek şeklindeki eylemlerinde, mer'anın aynına yönelik tecavüz ve sahiplenme kastının bulunmaması nedeniyle bu suçun oluşmayacağını belirtmektedir.[11] Yargıtay failin kadastro görmüş bulunan köydeki merayı bilmediğine ilişkin savunmasını iyi niyet kurallarıyla bağdaşmaması ve köy yaşamının gerçeklerine aykırı ve inandırıcılıktan uzak olması nedeniyle verilen beraat kararını bozmuştur.[12]Ayrıca Yargıtay “Hakkı olmayan yere tecavüz suçunda, suçun zarar doğurmaya elverişli bir suç olduğu gözetilerek, olay nedeniyle kamunun bir zararının doğup doğmadığı saptandıktan ve şayet doğmuş ise bu zararın giderilmesi koşulu yerine getirildikten sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verileceğini belirtmektedir “[13]

B-3091 sayılı Kanun ile korunması
3091 sayılı “Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun” gerçek veya tüzel kişilerin zilyet bulunduğu taşınmaz mallarla kamu idareleri, kamu kurumları ve kuruluşları veya bunlar tarafından idare olunan veya Devlete ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerin, idari makamlar tarafından önlenmesi suretiyle tasarrufa ilişkin güvenliği ve kamu düzenini sağlama adına bir takım idari tedbirlerle birlikte cezai hükümleri düzenleyen bir kanundur.

3091 sayılı Kanun, emniyet ve asayişi, tasarrufa ilişkin güvenliği ve kamu düzenini sağlamaya yönelik bir kanun olup, bu kanuna göre verilen kararlar mülkiyet yönünden bir hak sağlamayan, sadece bir idari kolluk tedbiri niteliğindeki kesin kararlardır. Taşınmaz mal üzerinde fiili hakimiyet ve tasarrufu esas alarak zilyetliği korur. Dolayısıyla hakkında “idari men kararı” verilen kişi bu konuda mülkiyet veya zilyet gibi üstün bir hakkının
olduğunu iddia ediyorsa bu hususların tespiti adına hukuk mahkemesinde dava açabilir.

Köye ait taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde, köy halkından herhangi biri de yetkili makama başvuruda bulunabilir.İnceleme konumuz olan taşınmazlar kamunun yararlandığı alanlar olduğundan 60 günlük süreye bağlı olmaksızın her zaman şikayet konusu edilebiliriler. Vali veya kaymakam görev alanları içinde bulunan kamu idarelerine, kamu kurumlarına ve kuruluşlarına ait veya bunlar tarafından idare olunan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara tecavüz veya müdahalede bulunulduğunu öğrendiklerinde, soruşturmayı doğrudan doğruya yaptırırlar ve sonucu karara bağlarlar.

Köy tüzel kişiliğine ait taşınmaz mal merkez ilçe sınırları içinde ise, il valisi veya görevlendireceği vali yardımcısı, diğer ilçelerde ise kaymakamlar tarafından veya bunların görevlendireceği bir memur tarafından yerinde soruşturma yapılır. Soruşturma memuru mevcut soruşturmayı en geç 15 gün içinde tamamlayarak karara bağlar. Bu Kanuna göre verilen kararlar idari yargı yolu açık olmak üzere kesindir. Buradaki kesinliği açıklamakta fayda vardır. 3091 sayılı Kanun anlamında kesin karar ise idarece verilen kararlara ilişkin olup bunların kendi iç hiyerarşileri bakımından herhangi bir makam tarafından idari işleme bağlı kılınmamasıdır. Mesela kaymakamlık tarafından verilmiş olan idari men kararına karşı valiliğin bir tasarrufta bulunamamasıdır. Bu kararlara karşı idari yargıda iptal dava açılabilir. Aynı şekilde üstün hak iddiasında bulunan kişi adli yargıda dava açabilir. Nitekim 18 Haziran 2011 tarihli ve 27968 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan değişiklik ile "MADDE 37 - 3091 sayılı Kanuna göre verilen kararlar idari yargı yolu açık olmak üzere kesindir. Yetkili makam verdiği bu karardan dönemez, kararı kaldıramaz ve değiştiremez. Bu kararlar hiyerarşik denetime tabi tutularak üst makamlarca da kaldırılamaz, değiştirilemez. Taraflarınkararın düzeltilmesine ilişkin talepleri dikkate alınmaz. Ancak verilen kararın esasına etkisi olmayan açık ve belirgin yazı ve hesap hataları gibi maddi hatalar kararı veren makamca düzeltilir." Denilmek suretiyle bu konuya açıklık getirilmiştir.

Ayrıca her ne kadar 3091 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinde 3091 sayılı Kanuna göre verilmiş kararlar üzerine idari yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmeyeceği hüküm altına alınmış ise de bu hüküm Anayasa Mahkemesinin 30.10.2010 tarih ve 27744 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Esas.2008/77 ve Karar.2010/77 sayılı ilamı ile iptal edilmiştir. Buna göre artık 3091 sayılı Kanun kapsamında verilen kararlara karşı idari yargıya başvurulması halinde koşulları var ise yürütmenin durdurulması kararı verilebilecektir.

Yapılan soruşturma neticesinde alınan idari men kararı 3091 sayılı Kanunun 8’inci maddesi uyarınca taraflara tebliğ edilir. Mütecavize tebligat yapılamaması halinde kararın yerine getirileceği yer, tarih ve saat 3 gün önceden alışılmış usullerle taşınmaz malın bulunduğu köy veya beldede ilan edilir. Mütecaviz gelmezse kararın yerine getirilmesi yani infazı yokluğunda yapılır.

Tecavüz veya müdahalenin önlenmesi hakkındaki idari men kararları, karar vermeye yetkili amirce görevlendirilecek infaz memuru tarafından, taşınmaz malın yerinde ve o andaki durumu ile köy tüzel kişiliğe teslim edilmesi suretiyle yerine getirilir.

3091 sayılı Kanunu Ek 1 ve 2’nci maddeleri infaz memuru tarafından idari men kararının nasıl infaz edileceğini açıkça düzenlemiştir. Buna göre tecavüz ve müdahalenin önlenmesi hakkındaki kararın uygulanmasında, kilitli ve kapalı taşınmaz malların açılması zorunludur. Gerekirse bu yerler zorla açtırılır; kilit ve her türlü tertipler kırılabilir.
Üzerindeki tecavüz ve müdahale men edilen taşınmaz mal içindeki mütecavize ait eşyanın boşaltılmasında durumun gerektirdiği tedbirler alınır. Üzerindeki tecavüz veya müdahale men edilen taşınmaz mal içinde bulunan mütecavize ait eşya çıkarılarak mütecavize, vekiline veya bunlar hazır değilse mütecavizin aile efradından veya işçilerinden reşit bir kişiye teslim edilir. Bunlardan hiç birinin bulunmaması halinde, anılan eşya yed’i emin olarak zilyedin uhdesinde muhafaza altına alınır ve infaz memurunca mütecavize hemen tebligat yapılarak; eşyanın bulunduğu mahalde ise beş ve değilse otuz gün içinde eşyayı teslim alması, aksi halde eşyanın açık artırma yolu ile satılacağı bildirilir. Verilen süre içinde teslim alınmayan eşya; kaymakamın, vali veya yetkili vali yardımcısının emriyle görevlendirilen en az bir memur veya gerekirse bilirkişiler tarafından yapılacak bedel takdiri ve ilanı takiben açık artırma yolu ile satılarak muhafaza ve satışla ilgili bütün giderler karşılanır. Artan para, mütecaviz hesabına Ziraat Bankasına yatırılır ve durum kendisine tebliğ edilir. Bozulması ihtimali bulunan eşya, tebligat aranmaksızın, miktar tespiti ve bedel takdiri yapıldıktan sonra satılır.

3091 sayılı Kanunun ilgili hükümleri çerçevesinde mütecavizin yaptığı tecavüze ilişkin alınan idari men kararının usulüne uygun olarak infazından sonra taşınmaz mala aynı mütecaviz tarafından ikinci defa veya onun yararına başkaları tarafından bilerek ilk defa tecavüz veya müdahalelerde bulunulması halinde birinci başvuruda olduğu gibi soruşturma yapılır ve sonucu karara bağlanır.

Taşınmaz mal zilyetliğine yapılan tecavüzlerin önlenmesi hakkında kanunun uygulama şekli ve esaslarına dair yönetmelikte yapılan değişiklik 18 Haziran 2011 tarih ve 27968 sayılı resmi gazetede yayınlanmıştır.Bu yeni düzenlemeye göre; "MADDE 46 - Köy tüzel kişiliğine ait mer'a, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallara yapılan ilk tecavüz ve müdahaleler 3091 sayılı Kanuna göre önlenmekle birlikte, tecavüz veya müdahalede bulunanlar hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca cezai işlem yapılmak üzere durum valilik ve kaymakamlıkça Cumhuriyet Savcılığına bildirilir."3091 sayılı yasanının 15/a maddesindeki suçun oluşması için her iki tecavüz veya müdahalenin de aynı taşınmaz üzerinde gerçekleşmesi gerekir.Ayrıca suçun oluşumu adına iki idari men kararı arasında geçen sürenin de bir önemi yoktur.Ancak bu tecavüzlerden dolayı idarece verilmiş iki men kararının da 3091 sayılı Kanunun Ek 1-2. maddeleri çerçevesinde usulünce infaz edilmiş olması gerekir.

Failin idarece verilen iki men kararından sonra 3 kez aynı yere el atması sonucu yine men kararı verilmesi ve infaz edilmesi halinde failin son tecavüzü yeni bir 3091 sayılı Kanuna aykırılık suçunu oluşturacaktır.

Buna göre mahkeme kararıyla kendisine teslim edilmeksizin aynı taşınmaz mala ikinci defa yapılan tecavüz veya müdahale, ister tecavüz veya müdahalesi önceden önlenen kimse tarafından, isterse başkaları tarafından birinci mütecaviz yararına ilk defa yapılmış olsun, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde, bu suçu işleyenler hakkında; (3091 sk. m.15)
a) Taşınmaz mal, kamu kurum veya kuruluşlarına ait bulunuyorsa veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz veya umumun menfaatine ait yerlerden ise altı aydan iki yıla kadar; şayet taşınmaz mal diğer tüzelkişilere veya gerçek kişilere ait ise üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
b) Tecavüz veya müdahale silahlı bir kişi veya silahsız olsalar dahi birden fazla kişiler tarafından yapıldığı takdirde (a) bendindeki cezalar bir kat artırılarak hükmolunur.
c) Tecavüz veya müdahale taşınmaz malı aralarında paylaşmak veya ortaklaşa kullanmak amacıyla iki veya daha çok kişinin birleşmesiyle işlenirse (b) bendi ile artırılan ceza ayrıca üçte bir oranında artırılır. Bu amaçla birleşen kişilerden en az birisinin silahlı olması halinde ise (b) bendi ile artırılan ceza ayrıca yarı oranında artırılarak hükmolunur.

Ayrıca Yargıtay’ın 4342 sayılı Mera Yasasının 19. ve 442 sayılı Köy Yasasının 36/1 maddeleri uyarınca köye ait mera ve yaylakları koruma görevi bulunan sanık köy muhtarının, köye ait Yaylayı İl Mera Komisyonu izni olmaksızın göçerlerin kullanımına tahsis etme eylemi görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturur. (Yargıtay 4. CD E. 2004/15749 K. 2006/9274 T. 11.4.2006) içtihadını dikkate alarak köy muhtarlarının köyün orta mallarının korunması için her türlü tedbiri alması ve gerekli yasal işlemleri başlatması gerekir.

Sonuç olarak;Türk Ceza Kanununu 154.maddesinde 5841 sayılı yasayla yapılan değişikliğin gerekçesi şöyledir; [14]

GENEL GEREKÇE
Mülkiyet hakkı; kişilerin hukuk düzeninin sınırları içerisinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olmasıdır. Taşınmaz üzerindeki en geniş yetkileri veren ayni hak olan mülkiyet hakkının korunması, hukuk düzeninin Vazgeçilmezleri arasında yer alır. Bu sebeple ceza kanunları ve bu arada Türk Ceza Kanunu, mülkiyet hakkına yönelik tecavüzleri cezalandırmaktadır.
Bu çerçevede hakkı olmayan yere tecavüz, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154 üncü mad-
desinde suç olarak düzenlenmiştir.
Ancak, 154 üncü maddede yapılan düzenleme ile özel mülkiyete konu olmayan ve kamu tara-
rından her zaman korunması mümkün ve gerekli olan taşınmazlar da kapsama alınmıştır.
Oysa ki, kamuya ait olan veya kamunun hüküm ve tasarrufu altında bulunan malların korunması,idare tarafından, kamu gücünün kullanımı ile her zaman mümkün bulunmaktadır. Öte yandan, kamuya ait taşınmazların ceza hukuku kapsamında korunmasına yönelik hükümler, ilgili kanunlarında yer almaktadır. Şöyle ki; ormanlar bakımından 6831 sayılı Orman Kanununda, kıyılar bakımından 3621 sayılı Kıyı Kanununda, köylünün ortak yararlanmasına ayrılmış, mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallar bakımından Türk Ceza Kanununun 154 üncü maddesinin iki ve üçüncü fıkralarında özel düzenlemeler yer almaktadır. Bu düzenlemeler karşısında kamuya ait taşınmazlar bakımından genel bir ceza hükmünün getirilmiş olması, uygulamada tereddüt ve farklılıklara sebep olduğu gibi yukarıda değinilen idarenin sahip olduğu, aldığı karar ve tedbirleri kolluk gücüyle doğrudan uygulama imkanı karşısında gereksiz bulunmaktadır.
Buna karşılık özel mülkiyete veya özel mülkiyet hakkından kaynaklanan haklara yönelik bir saldırı durumunda bunun "hakkı olmayan yerlere tecavüz" suçu olarak cezalandırılması suretiyle,taşınmazların korunması da zorunlu bulunmaktadır. Bu zorunluluktan hareketle yapılan değişiklikle, bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz malın veya eklentilerinin kısmen veya tamamen işgal edilmesi, taşınmazın sınırlarının değiştirilmesi veya bozulması yahut herhangi bir suretle hak sahibinin malından kısmen veya tamamen yararlanmasına engel olunması fiilleri şikayet üzerine cezalandırılan bir suç olarak düzenlenmektedir.”

Bu düzenleme ile başka yasalarla yeterice korunduğundan belediye taşınmazları açısında bu suçun oluşmayacağı düzenlenerek belediye taşınmazlarının koruma yollarından biri kapanmış olması bizce doğru olmamıştır.İster belediye ister köy isterse hazine taşınmazları olsun bunların korunması için daha çok etkili yolların getirilmesi gerekirken mevcut korumaların kaldırılması veya zayıflatılması doğru bir tercih değildir.Yerel yönetim reformun bir parçası olarak biran önce yeni köy kanunun çıkarılmasını bekliyoruz.



















YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ

E. 2009/3185 K. 2011/4740 T. 13.6.2011

• BELEDİYE TEŞKİLATI BULUNAN YERLERDEKİ KAMUYA AİT TAŞINMAZLAR ( Merayı Ekip Sürmek - Koşulların Varlığı Halinde 3091 S.K.'a Aykırılıktan Söz Edilebileceği/Hakkı Olmayan Yere Tecavüz Suçu Oluşmayacağı )

ÖZET : Belediye teşkilatı bulunan yerlerdeki kamuya ait taşınmazlara tecavüzün, Türk Ceza Kanununun 154. maddesindeki suçu oluşturmayacağı, koşulların varlığı halinde 3091 sayılı Yasaya aykırılıktan söz edilebileceği gözetilerek, suça konu yerin belediye sınırları içerisinde olup olmadığı kesin biçimde saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir.
KARAR : Oluşa, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporu içeriğine göre; Kızılcasöğüt Kasabası Asarlık mevkiinde bulunan 1377 parsel numaralı merayı ekip sürmek suretiyle 3400 metrekare tecavüzde bulunduğunun anlaşılmasına, ayrıca kabulünde bu yönde olduğunun belirtilmesine karşın, dava konusu yerin 50-60 yıldır tarım arazisi olarak kullanıldığından söz edilerek dosya içeriğine uygun düşmeyen yazılı gerekçe ile sanığın beraatine karar verilmiş ise de; keşifte dinlenen mahalli bilirkişi anlatımı ve teknik bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazın Kızılcasöğüt Kasabası, Asarlık mevkiinde bulunduğunun belirtilmesine göre, belediye teşkilatı bulunan yerlerdeki kamuya ait taşınmazlara tecavüzün, hükümden sonra yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesindeki suçu oluşturmayacağı, koşulların varlığı halinde 3091 sayılı Yasaya aykırılıktan söz edilebileceği gözetilerek, suça konu yerin belediye sınırları içerisinde olup olmadığı kesin biçimde saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, : Bozmayı gerektirmiştir.

TÜRK CEZA KANUNU
Hakkı olmayan yere tecavüz
MADDE 154 - (1) Bir hakka dayanmaksızın kamuya veya özel kişilere ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.(Değişik birinci fıkra: 5841 - 25.2.2009 / m.1) (1) Bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.
(3) Kamuya veya özel kişilere ait suların mecrasını değiştiren kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.


[1] Pazar ve panayır kurulması için bir köy halkının istifadesine tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılmakta olan yerlerdir. Prof.Dr.Halil CİN,Türk Hukukunda Mera,Yaylak ve Kışlaklar,Turhan Kitapevi,Ankara-1980 s.111)

[2] S.Özlem OSMANAĞAOĞLU,” Köyde kamu malları üzerine “http://www.artvinkadastro.gov.tr/userfiles/file/Makale_11.pdf

[3] RG: 28 Şubat 1998 - Sayı: 23272)

[4] Prof.Dr.Halil CİN,Türk Hukukunda Mera,Yaylak ve Kışlaklar,Turhan Kitapevi,Ankara-1980 s.22

[5] Köy ve kasaba hayvanlarının sulandığı yere Suvat(sulak);hayvanların sulandıktan sonra veya önce dinlendikleri yerlere eyrek yerleri denir.( Prof.Dr.Halil CİN,Türk Hukukunda Mera,Yaylak ve Kışlaklar,Turhan Kitapevi,Ankara-1980 s.104)

[6] Ali Parlar; Muzaffer Hatipoğlu; (2007), Asliye Ceza Davaları, Ankara, s. 430

[7] Köy halkının harman yapması için kamu hizmetine tahsis edilmiş olan veya kadimdenberi bu amaçla kullanıla gelen yerlere harman yeri denir. Prof.Dr.Halil CİN,Türk Hukukunda Mera,Yaylak ve Kışlaklar,Turhan Kitapevi,Ankara-1980 s.110)

[8] Yargıtay 8.CD 24.01.2007 T. E.2004/4784, K.2007/412

[9] Ali Parlar; Muzaffer Hatipoğlu; s. 433.


[10] Yargıtay 8.CD 01.01.2004 T. E.2002/9019, K.2004/546

[11] Yargıtay 8.CD E. 2004/4784 K. 2007/412 T. 24.1.2007

[12] Yargıtay 8.CD 16.03.2005 T. E.2003/12351, K.2005/1540

[13] Yargıtay 8.CD E. 2010/11597 K. 2010/13363 T. 1.12.2010


[14] http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss272.pdf
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Köyün Orta Mallarının Korunması" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av.M.Lamih Çelik'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
26-07-2012 - 16:37
(4290 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 6 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
33346
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 saat 22 dakika 29 saniye önce.
* Ortalama Günde 7,77 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 37835, Kelime Sayısı : 4588, Boyut : 36,95 Kb.
* 11 kez yazdırıldı.
* 5 kez indirildi.
* 10 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1499
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,16161609 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.