Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Ölüm Aylığı (Karar İncelemesi)

Yazan : Av. Hakan Tokbaş [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
15.06.2005 T., 2005/10-364 E., 2005/390 K. Sayılı Hukuk Genel Kurulu ilamı incelenmiştir.
Yazarın Notu
http://www.prizmahukuk.com/files/olum-ayligi.pdf

ÖLÜM AYLIĞI (KARAR İNCELEMESİ)
Av. Hakan TOKBAŞ

Maddi Olayın Tespiti

Kanuna tabi aktif sigortalı eşini , katil kastı olmaksızın darp neticesi öldüren kadının; 14.04.1989-13.07.2001 döneminde 12 yıl sigortalılık süresi 3919 gün ödenmiş primi bulunan kocadan, 506 sayılı kanun’nun 68. maddesine göre kendisine ölüm aylığı bağlanması isteminden ibarettir.

Hukuki Sorunun Tespiti

Sigortalı kocasını, kastın aşılması suretiyle öldüren ve Türk Ceza Kanunu’nun 449/1 ( YTCK: m.82/1/e ), 452/2 ( YTCK: m.87/4 ), 51/2 ( YTCK: m.29 ) maddelerine göre verilen mahkumiyet kararı onanarak kesinleşen davacının bu sebeple mirastan yoksun bırakılmasının; sosyal sigortalar kanununda düzenlenen Sosyal Sigorta hakları kapsamında, ölüm sigortasından eş olarak hak sahipliği sıfatı kazanmasında önleyici nitelik taşıyıp taşımadığı konusundadır.

İlk Derece Mahkemesinin görüşü

Ankara 11. İş Mahkemesi, murisin, sigortalı eşini; kasten öldürmediği ve fakat 506 sayılı kanunun 66. maddesindeki şartların oluştuğu gerekçesi ile ölüm aylığı bağlanabileceğine karar vermiştir.

Yargıtayın görüşü

İlk derece mahkemesinin kararı, davalı vekilince temyiz olunup, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin önüne gelmiştir.

Bu kararında 10. Daire, bir Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.2005 tarih, 2005/10-364 Esas, 2005/390 karar sayılı ilamına atıf yapmıştır.Bu ilama göre: Ölüm sigortasının hak sahiplerine bağlanabilmesi için, 506 sayılı Kanun’un 66. maddesindeki belirli süre sigortalı olmak ve prim ödemek şartlarının yanısıra m.68 deki şartlarında yani dul eşin evlenmemesi şartı da gerçekleşmiş olmalıdır. Ancak dava konusu sigortalı eşini öldüren eş olduğu ve bu konuda da 506 sayılı Kanun’da hüküm bulunmadığı için, Türk Medeni Kanunu ve diğer sosyal güvenlik mevzuatının incelenmesi gerekmektedir.

Bu durumda gerek M.K 578 maddesine gerekse 5434 sayılı Kanun’un 77. maddesine göre sigortalının kasten öldürülmesi halinde “ölüm aylığına hak kazanma” olgusu gerçekleşmeyecektir.

Bu görüş ve içtihad sonucunda, 10.Daire, ilk derece mahkemesinin davayı reddedeceği yerde kabulüne karar vermesini, usul ve kanuna aykırı bularak, bu kararı bozmuştur.

Hukuk Genel Kurulunun Görüşü

Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin kararına karşı ilk derece mahkemesinin direnme kararı neticesinde davalı vekili kararı Hukuk Genel Kuruluna götürmüştür.

Hukuk Genel Kurulu, 506 sayılı kanun madde 66 daki sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı şartlarına; madde 68 kapsamında, dul eşe ölüm sigortası kolundan aylık bağlanacağı ve bu aylığın tekrar evlenme ile sona ereceği hükmüne değindikten sonra, çözümlenmesi gereken konunun yani ölüm aylığına hak kazanma olgusunun, eşini kastın aşılması suretiyle öldüren eş yararına verilip verilemeyeceği konusunun üzerinde durmuştur.

Hukuk Genel Kurulu, kararında; 506 sayılı Kanun’da, ölüm aylığının sigortalı eşini öldüren eş yararına bağlanıp bağlanamayacağı hakkında düzenleme olmadığından kanunda boşluk olduğunu, kanun koyucunun temel kavramlar yönünden sosyal güvenlik kanunları arasında bir farklılık yaratmak istemeyeceğini; kaldı ki, 5655 sayılı Kanun ile yürürlüğü ertelenen 5510 sayılı Kanun’un 56. maddesinde bu yönde bir düzenlemeye yer verilmiş olmasının kanunda boşluk olduğu düşüncesini desteklediğini; MK. m.578’de, miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlerin mirasçı olamayacakları gibi, ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemeyeceklerinin açık hükme bağlandığını; 5434 sayılı Kanun’un 77. maddesinde ise, kendisinden aylık bağlanacak, iştirakçi veya emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı alanı, kasten ve haksız yere öldüren veya öldürmeye teşebbüs eden veya adi malul sayılacak hale getiren dul ve yetimlere ölüm aylığı bağlanamayacağı düzenlemesine yer verildiğini; bütün bu hükümler gereğince “hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” ilkesinin gözetilmesinin zorunlu olduğunu; bu durumda sigortalının “kasten” öldürülmesi halinde hak kazanma olgusunun gerçekleşmeyeceğini ve fakat olayda, yargı kararı ile kesinleşmiş “katil kastı olmaksızın darp neticesi adam öldürmek” suçunun olduğunu, sigortalının kasten ve haksız yere öldürülmediğini ve bundan ötürü hak kazanma olgusunun gerçekleşmiş olduğunu; bu sebeple, yargıtay kararının bozularak, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın onandığını belirtmiştir.

Değerlendirme

506 sayılı Kanun’un 66. maddesi hükmünce; Toplam olarak 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primi ödemiş durumda olan, ölen sigortalının hak sahiplerine aylık bağlabilir ve yine 506 sayılı Kanun’un 68. maddesi hükmünce; Sigortalının dul eşi evlenirse aylığı kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenme son bulunca aylık yeniden bağlanır. Sonraki eşinden de aylık almaya hak kazanan dul eşe bu aylıklardan fazla olanı ödenir.

Olayda ise sigortalı eşini öldüren eşin yararına aylık bağlanıp bağlanamayacağı sorunu vardır. Bu soruna 506 sayılı Kanun’da açık bir çözüm bulunamadığından, diğer kanunlardaki hükümlere, doktrine ve diğer yargı kararlarına bakmak gerekecektir. Bu doğrultuda, M.K m.578’de kasten ve hukuka aykırı şekilde öldürenin mirasçılığa hak kazanamayacağı; 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu m.77’de kasten ve haksız yere sigortalıyı öldüren dul veya yetimin ölüm aylığına hak sahipliği kazanamayacağı belirtilmiştir.
Doktirinde ise, bir görüşe[1] göre: mirasçılıktan çıkarma nedenlerini(TMK. m. 510), mirastan yoksunluk nedenlerini(TMK. m. 578) gerçekleştiren veya mirası reddeden hak sahibi olan bir kişi bu fillerinden dolayı hak sahibi sıfatını kaybetmeyecektir; çünkü bu sıfatın nasıl kaybedileceği 506 sayılı kanunda emredici hükümlerle gösterilmiştir. Söz konusu hükümlerde bu fillerle ilgili bir düzenleme olmadığından o kişilerin hak sahipliği devam edecektir.
Diğer görüşe[2] göre ise: Hak sahibi olacak kişinin mirası reddetmesi veya mirasçılıktan çıkarma nedenlerini gerçekleştirmesi hak sahipliği sıfatını etkilemez; çünkü bu gösterilen fiiller etkilerini miras hukukunda gösterecektir. Ancak mirastan yoksunluk sebeplerinden biri olan sigortalıyı kasten öldürme ya da haksız yere öldüren, öldürmeye teşebbüs eden hak sahibi kimseler, aksi yargı kararıyla sabit olana dek hak sahibi sıfatını yitirirler; çünkü bu durumda sigortalının katilini, sigortalının katılımıyla işleyen sosyal sigorta fonlarından yararlandırmanın artık mantıklı gerekçesi olamaz. Zira kurumun 2917 sayılı genelgesi de bu yöndedir.
Bir kararında[3] ise, Hukuk Genel Kurulu: kasten ve haksız yere sigortaıyı öldüren eşin ölüm aylığına hak sahipliği kazanamayacağını, geri kalan hallerde ise ölüm aylığının bağlanması gerektiğini hükme bağlamıştır.

Bütün bu değerlendirmeler sonucunda, gerçektende, kasten ve haksız yere sigortalıyı öldüren eşe ölüm aylığı bağlanamayacağı açık olmakla birlikte geri kalan hallerde ölüm aylığının bağlanmasına herhangi bir aykırılık olmadığı anlaşılmaktadır.

Sonuç

İlk derece mahkemesi ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararı isabetli bulunmaktadır.

KAYNAKÇA

1) GÜZEL, Ali/ OKUR, Ali Rıza/ CANİKLİOĞLU, Nurşen: Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2008


2) TUNCAY, A. Can/ EKMEKÇİ, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul 2008


3) 15.06.2005 t., 2005/10-364 E., 2005/390 K. Sayılı Hukuk Genel Kurulu ilamı

[1] GÜZEL, Ali/ OKUR, Ali Rıza/ CANİKLİOĞLU, Nurşen: Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2008, s. 895

[2] TUNCAY, A. Can/ EKMEKÇİ, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul 2008, s.392

[3] 15.06.2005 t., 2005/10-364 E., 2005/390 K. Sayılı Hukuk Genel Kurulu ilamı
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Ölüm Aylığı (Karar İncelemesi)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Hakan Tokbaş'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
05-06-2011 - 06:58
(4710 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 3 okuyucu (75%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (25%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
4963
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 11 saat 24 dakika 6 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,05 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 7604, Kelime Sayısı : 954, Boyut : 7,43 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 2 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1351
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05026603 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.