Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Taşınır Rehninde Güncel Sorunlar

Yazan : Av. Hakan Tokbaş [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
5 adet güncel sorun tespit edilip, etraflıca ele alınarak sonuca bağlanmaya çalışılmıştır.
Yazarın Notu
http://www.prizmahukuk.com/files/tasinir-rehninde-guncel-sorunlar.pdf

TAŞINIR REHNİNDE GÜNCEL SORUNLAR
Av. Hakan TOKBAŞ


1. TESLİME BAĞLI TAŞINIR REHNİNDE AYNİ SÖZLEŞMENİN SEBEBE BAĞLI OLUP OLMADIĞI SORUNU

a.Giriş

Teslime bağlı taşınır rehninin kuruluşu borçlandırıcı işlem ve tasarruf işlemi şeklinde iki kısımdan oluşmaktadır. Rehin hakkını tesis etme borcunu doğuran borçlandırıcı işlem kısmı, rehin sözleeşmesini ifade ederken, teslime bağlı taşınır rehinin bir ayni hak olabilmesi için gerçekleştirilmesi zorunlu olan tasarruf işlem kısmı, ayni sözleşme ve zilyedliğin devrini ifade eder. Görüldüğü üzere tasarruf işlemi kendi içinde iki kısımdan ( ayni sözleşme ve zilyedliğin devri ) oluşmaktadır. Ayni sözleşme, gerek taşınır mülkiyetinin naklini düzenleyen MK. m. 763’de gerek teslime bağlı taşınır rehninin kurulmasını düzenleyen MK. m. 939’da hiç bahsedilmese de doktrin tarafından kabul edilen ve zilyedliğin devri sırasında tarafların iradelerinin karşılıklı olarak uyuşmasını ( çoğu durumda örtülü ) ifade eden bir kavramdır.

Kavramları inceledikten sonra, rehin sözleşmesindeki geçersizliklerin ayni sözleşmeyi etkileyip etkilemediği sorununa geçilecek olursa; tapu siciline yapılacak olan tescilin geçerli bir hukuki ilişkiye dayanması gerektiğini ifade ederek taşınmazlar bakımından sebebe bağlılık ilkesini kabul eden kanun, taşınırlar bakımından suskun kalmayı tercih etmiştir. İşte bu suskunluk, taşınırlar üzerinde ayni bir hak iktisab etmenin, iki farklı görüş çerçevesinde meydana gelmesine yol açmıştır: sebebe bağlılık, sebepten mücerretlik.

b. Sebebe bağlılık

Doktrindeki bir kısım yazarlar[1] ve İsviçre Federal Mahkemesi[2] taşınır reninin kuruluşu bakımından sebebe bağlılık görüşünü savunmuşlardır. Bu görüşe göre: Rehin sözleşmesi herhangi bir sebepten dolayı geçersiz ise, borçlandırıcı işlemdeki bu geçersizlik tasarruf işlemini de etkileyip, ayni sözleşme de geçersiz olacaktır. Misal olarak[3], sarhoşluk sebebiyle ayırt etme gücünü geçici olarak yitimiş bir şahsın yapacağı rehin sözleşmesi geçersiz olacağından, bu sakatlık daha sonra yapılan ayni sözleşmeyi de etlileyecek ve ayni sözleşmenin de geçersizliğine yol açıp, rehin hakkının doğmasını engelleyecektir. Bunun doğal sonucu olarak, alacaklı, geçersiz bir sebebe dayanmaksızın elde ettiği taşınırın zilyedliği için, haksız zilyedliğin iade yükümlülüğünü düzenleyen MK. m. 993-995 hükümlerine tabi olacaktır. Malik ise, taşınırın iadesini sağlamak amacıyla mülkiyet hakkına dayanan istihkak davası açacaktır. ( MK. .683/ f.II) Dava ayni hakka dayandığı için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmayacaktır.

c. Sebepten mücerretlik

Doktirindeki diğer bazı yazarlar[4] ve Alman Hukuku[5] ise taşınır rehinin kuruluşu bakımından sebepten mücerretlik görüşünü kabul ederler. Bu görüşe göre: Borçlandırıcı işlem olan rehin sözleşmesindeki geçersizlik, tasarruf işlemi olan ayni sözleşmeye etki etmez. Ayni sözleşmenin geçersiz olabilmesi için ancak kendisinde ayrıca bir hükümsüzlük sebebi ( irade sakatlığı, ehliyetsizlik, tasarruf yetkisinin bulunmaması vs. ) olması gerekir. Yani, ayni hakkın kendisinde bir hükümsüzlük sebebi bulunmadıkça rehin sözleşmesindeki geçersizikler ayni hakkın ( rehin hakkının ) doğumunu engellemezler. Misal olarak[6], sarhoşluk sebebiyle ayırt etme gücünü geçici olarak yitirmiş olan bir şahsın yapacağı rehin sözleşmesi geçersiz olsa da eğer ayni sözleşme yapılırken şahsın ayırt etme gücü yerindeyse ayni sözleşme geçerli sayılır ve rehin hakkı doğmuş kabul edilir. Bunun doğal sonucu olarak, alacaklının lehine doğan rehin hakkı sebepsiz zenginleşme teşkil edecek, malik ise taşınırın iadesini sağlamak amacıyla sebepsiz zenginleşme davası açacaktır. Dava, malikin, rehin verdiği taşınırın iadesine hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 sene, her halde hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 sene geçmesiyle zamanaşımına uğrar.


d.Sonuç

Rehin sözleşmesi, ayni sözleşme ve zilyedliğin devri, her ne kadar teslime bağlı taşınır rehinin kuruluşu için bir araya gelmiş işlemler olsa da hepsinin birbirinden bağımsız işlemler olması gerektiği asıldır. Borçlandırıcı işlem geçersiz olsa da malik, borçlandırıcı işlemin geçerli olduğunu zannedip, tasarruf işlemini kurması tasarruf işeminin geçersizliğine sebep olmayacaktır ve borçlandırıcı işlem geçersiz olduğundan dolayı, malikin, hata ile verdiği malı, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istemesi yerinde olacaktır.



2. MK. m.955’DE ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN REHİN SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ SORUNU

a. Giriş

Senede bağlanmış alacaklar üzerinde rehin hakkının kurulabilmesi için, senedin zilyedliğinin rehin alana geçirilmesi şartının yanısıra düzenlenmiş olan MK. m. 955’deki rehin sözleşmesinin hukuki niteliği, doktrinde tartışma konusu olmuştur. MK. m. 955/ f.I hükmü şöyledir: “ Senede bağlanmış olan veya olmayan alacakların rehni için rehin sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve senede bağlı alacaklarda senedin teslim edilmesi gerekir.”




b. Borçlandırıcı işlem görüşü

Bu görüşün sahiplerine[7] göre: MK. m. 955’deki yazılı rehin sözleşmesi teslime bağlı taşınır rehnindeki borçlandırıcı sözleşmeye ( rehin sözleşmesine ) karşılık gelmektedir. Senedin teslim edilmesi gereği ise teslime bağlı taşınır renindeki tasarruf işlemine ( zilyedliğin devri ) karşılık gelmektedir.

c. Tasarruf işlemi görüşü

Bu görüşün sahiplerine[8] göre: MK. m. 955’deki rehin sözleşmesi bir tasarrufi işlemdir zira kanun ne teslime bağlı taşınır rehninde ne de alacak rehinde borçlandırıcı işlemi düzenlemiştir. Kasdedilen rehin sözleşmesi teslime bağlı taşınır rehnindeki ayni sözleşmenin yerini tutmaktadır. Bu sebeple, senede bağlanmış alacakların rehninde tasarruf işlemi, tarafların yazılı olarak yaptıkları rehin sözleşmesinin yanı sıra senetlerin zilyedliğinin rehinli alacaklıya geçirilmesinden ibarettir.

d. Sonuç

Kanun yazılı şekil şartını, borçlandırıcı işlemden öte tasarruf işlemi için koymuş olması gerekir. Zira, kanunun şekil şartı koymasındaki amaç: Tarafları düşünmeye sevk etmek ve hukuki emniyeti sağlamaktır.[9] Bu amaçlar doğrultusunda söylenebilir ki, kanun tasarruf işlemine daha çok önem verdiği için, yazılı rehin sözleşmesi istemesi tasarruf işlemi niteliğinde olsa gerekir. Borçlandırıcı işlem ise BK. m. 11’e göre hiç bir şekle tabi değildir.


3. HAK VE ALACAKLAR ÜZERİNDE KURULAN REHNİN AYNİ HAK OLUP OLMADIĞI SORUNU

a. Giriş
Medeni Kanunumuz “Sınırlı Ayni Haklar” başlığı altında taşınır eşyaların yanı sıra hak ve alacaklar üzerinde de rehin hakkının kurulabilmesine cevaz vermiş ve aksine hüküm olmadığı müddetçe bunlar hakkında da teslime bağlı taşınır rehni hükümlerinin uygulanacağını kabul etmiştir. Hak ve alacaklar üzerinde rehin hakkı, alacağını elde edemeyen alacaklıya, hak ve alacağı icra vasıtasıyla paraya çevirerek elde edilen bededen alacağını tahsil etme imkanını tanır[10] Doktrinde rehin hakkının ayni bir hak olup olmadığı hususu tartışmalıdır.

b. Ayni hak olduğu görüşü
Bu görüşü savunan yazarlara[11] göre: Hak ve alacaklar üzerinde rehin hakkı eşya üzerinde kurulmuş bir rehin hakkı gibi alacaklıya bir ayni hak sağlar. Kanun kayucu ayni hakların kunusunu belirlemeye yetkilidir. Zira, Medeni Kanunda hak ve alacak rehni “Sınırlı Ayni Haklar” başlığı altında düzenlenmiştir. Hak ve alacak reninin ayni hak sağlamadığını söylemek yazılı hukuka aykırılık demektir.

c. Mutlak hak olduğu görüşü
Bu görüşü savunan yazarlara[12] göre: Hak ve alacaklar üzerinde kurulan rehin hakkı bir ayni hak değildir. Zira, ayni haklar sadece fiziki varlığı olan eşyalar üzerinde kurulabilirler. Bu rehin türünde ise fiziki bir eşya söz konusu olmadığı için bir ayni haktan söz edilemeyeceği açıktır ve fakat bu hak bir mutlak haktır. Hakkın mutlak niteliği ise, rehnedilen alacak veya hakkın satış bedelinden öncelikli olarak rehinli alacaklının yararlanma yetkisine sahip olmasından kaynaklanmaktadır.

d. Ana alacakla eş bir hak olduğu görüşü
Bu görüşü savunan yazarlara[13] göre: Her ne kadar Medeni Kanunumuz, hak ve alacaklar üzerindeki rehin hakkını, taşınır rehni başlığı altında düzenlemiş olsa da hak ve alacak rehni, rehinli alacaklıya bir ayni hak sağlamaz. Zira, ayni hak,bir eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyet sağlayan ve bu sebeple herkese karşı ileri sürülebilen hak şeklinde tanımlanır.[14] Eşya ise, üzerinde ferdi hakimiyet sağlanabilecek, iktisadi değer taşıyan, şahıs dışı cismani varlıklardır.[15] Dolayısıyla fiziki varlığı olmayan hak ve alacaklar üzerinde, rehinli alacaklı sınırlı bir ayni hakka sahip değildir. Bu rehin türünün, taşınır rehni başlığı altında yer alması da sınırlı bir ayni hak olduğunu kabul etmek için yeterli değildir. Bu sebepledir ki, hak ve alacak rehninde, rehinli alacaklı, ana alacakla eş bir hakka sahiptir. Bununla beraber hak ve alacak rehni, rehinli alacaklıya, borçlunun diğer alacakları karşısında bir öncelik sağlar.

e. Sonuç
Hak ve alacaklar üzerindeki rehin hakkını, senede bağlanmış hak ve alacaklar ile senede bağlanmamış hak ve alacaklar olarak ikiye ayırıp incelemenin daha isabetli olacağı kanısındayız. Senede bağlanmış hak ve alacaklarda, fiziki varlığı olmayan bir şey, fiziki varlığı olan bir şeye bağlanmış durumdadır. Bu durumda senedin bizatihi kendisi değer ifade etmektedir. Bu bağlamda, senedin zilyedliğinin devri ile kurulacak olan rehin hakkı bir ayni hak teşkil etmektedir. Senede bağlanmamış hak ve alacaklar üzerindeki rehin hakkı ise, bir eşyaya bağlanmadığı için ayni hak tanımına aykırı olacak ve fakat herkese karşı ileri sürülebilen bir mutlak hak niteliği taşıyacaktır.


4. REHİN HAKKINA DAYANILARAK, SİCİLE TESCİLİN YAPILMASINI SAĞLAMAK AMACIYLA AÇILAN EDA DAVASINDA, REHİN HAKKININ NE ZAMAN KAZANILMIŞ OLDUĞU SORUNU

a. Giriş
Rehin verenin tescil talebinde bulunmaktan kaçındığı hallerde, alacaklı rehin sözleşmesine dayanarak, sicile tescilin yapılmasını sağlamak amacıyla bir eda davası açabilir. Medeni Kanunda, diğer sınırlı ayni haklar açısından taşınmaz mülkiyeti hükümlerine ve bu bağlamda tescilden önce kazanma hallerine açıkça atıfta bulunduğu halde, rehin bakımından böyle bir atıfta bulunmamıştır. Bunun sonucunda doktrinde iki görüş meydana çıkmıştır: Tescilden önce kazanma ve tescile bağlı kazanma.


b. Tescilden önce kazanma
Bu görüşün sahiplerine[16] göre: Rehnin tescili bakımından kanunda boşluk vardır ve bu boşluk diğer sınırlı ayni haklarda olduğu gibi taşınmaz mülkiyeti hükümlerinin kıyasen rehin tesciline de uygulanmasıyla doldurulur. Böylece rehin veren tescilden kaçınırsa MK. m. 716 kıyasen uygulanacak ve MK. m 705 gereğince rehin hakkı tescilsiz kazanılmış olacaktır.

c. Tescile bağlı kazanma
Bu görüşün sahiplerine[17] göre: Kanun koyucu, sicile tescil suretiyle gerçekleşen aleniyet ilkesinin, rehin bakımından özellikle uygulanmasını istemiş ve bu sebeple kasıtlı olarak tescilden önce kazanma hallerine atıf yapmamıştır. Tescil ile kazanma asıl, tescilden önce kazanma istisnadır. Kanunda düzenlenmemiş bir istisna kazanma yolunun kıyasen uygulanması mümkün değildir. Dolayısıyla mahkeme kararı bir eda hükmünde olup, bu hükümle alacaklıya tescilin yapılmasını isteme hakkı vermektedir.

d. Sonuç
Rehin hakkının da bir sınırlı ayni hak olduğu göz önünde bulundurulursa, mutlak ayni hak olan mülkiyet hakkının dahi tescilden önce kazanılması mümkün ise ve diğer bütün sınırlı ayni hakların da tescilden önce kazanılması mümkün ise rehin hakkı için aksi bir sınırlama getirmek kabul edilemez. Bu durumda, kanunda boşluk olduğu ve bu boşluğun MK. m716 ve MK. m.705 kıyasen uygulanarak giderileceği şüphesizdir.


5. MOTORLU TAŞITLARA İLİŞKİN REHİN SÖZLEŞMELERİNİN ŞEKLİ SORUNU

a. Giriş
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/2-d maddesine göre: “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, aracın motorlu taşıtlar vergisi bulunmadığına dair belgenin ibrazı halinde araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterlerce yapılır. ... Noterce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” “Her çeşit devir” ibaresi, doktrinde, motorlu araçlara ilişkin rehin sözleşmesinin şekline dair tartışmalara yol açmıştır.

b. Resmi şekil gerektiği görüşü
Bu görüşü savunan yazarlara[18] göre: Madde metnindeki “her çeşit devirler” ibaresinin bir gereği olarak, motorlu taşıtlar üzerinde rehin hakkının da resmi şekilde yapılması gerekir. Noterler tarafından yapılmayan rehin sözleşmeleri geçersiz olacaktır. Konulan resmi şekil şartı, sadece borçlandırıcı işlemi değil tasarruf işmenini de kapsamaktadır. Dolayısıyla, sebepten mücerretlik ilkesi dahi rehin hakkının kurulmasını engellemektedir.

c. Şekil serbestisi görüşü
Bu görüşü savunan yazarlara[19] ve Yargıtay’a[20] göre: KTK m.20/2-d’de düzenlenmiş geçerlilik şekline ilişkin hükmü, sınırlı ayni hak tesisine ve özellikle rehin hakkının tesisine yönelik genişletmek isabetli değildir. Zira bu hükmün en önemli amacı, trafik sicillerinin düzgün bir şekilde tutulmasını sağlayarak, motorlu taşıtlara malik olan kimseleri ve vergi yükümlülerini tespit edebilmektir.[21] Bu amaç dikkate alındığında, motorlu taşıtlar üzerindeki rehin hakkının tesisi için yapılacak olan rehin sözleşmesi, geçerlilik açısından öngörülen şekil şartının dışında kalmaktadır. Diğer bir deyişle, motorlu araçlara ilişkin olarak yapılacak rehin sözleşmeleri şekil serbestisine tabidir.

d. Sonuç
Resmi şekil şartı ağır bir külfet olduğundan dolayı, kanunda açıkça yazılmamış duumlarda resmi şekil şartına gidilmemesi gerekir. Resmi şekli şartını kıyasen uygulamak yanlış olacaktır. Madde metnindeki “ her çeşit devir” ibaresinin, hükmün amacı da dikkate alınarak, dar olarak yorumlanıp sadece mülkiyetin geçirilmesi konusunu ifade ettiği anlaşılmalıdır. Bu bağlamda, motorlu araçlara ilişkin olarak yapılacak rehin sözleşmesi MK. m.11 gereğince şekil serbestisine tabi olacaktır.




[1] Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C.I/1, 5.Bası, İstanbul 1988, s.95-96; Seza Reisoğlu, Sebepsiz İktisap Davasının Genel Şartları, Ankara 1961; Erol Cansel , “Menkul Mülkiyetinin Geçişinin İlliliği Meselesi ve Ayni Sözleşme Kavramı” İmran Öktem’e Armağan, Ankara 1970, s. 333-358; Aydın Aybay / Hüseyin Hatemi, Eşya Hukuku Dersleri, İstanbul 1996, s. 21; Selahattin Sulhi Tekinay, Menkul Mülkiyeti ve Sınırlı Ayni Haklar, C.II/3, İstanbul 1994, s.3-4

[2]Bkz. Mehmet Serkan Ergüne, Hukukumuzda Taşınır Rehninin, Özellikle Teslime Bağlı Taşınır Rehninin Kuruluşu, İstanbul 2002, s. 124, dn. 93

[3] Ergüne, a.g.e., s.124


[4]M. Kemal Oğuzman/ Özer Seliçi, Eşya Hukuku, 9. Bası, İstanbul 2002, s.540-541; M.Kemal Oğuzman/ M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, İstanbul 2000, s. 721-722; Bülent Köprülü/ Selim Kaneti, Sınırlı Ayni Haklar, 2. Bası, İstanbul 1982-1983, s. 480-481; Hüseyin Hatemi/ Rona Serozan/ Abdülkadir Arpacı, Eşya Hukuku, İstanbul 1991, s. 312; AÜHFM, C.III, 1946, S.1, s.606

[5]BGB § 929, Bkz. Ergüne, a.g.e. , s.124, dn.92

[6]Bkz. Ergüne, a.g.e. , s.126

[7] Ferit Hakkı Saymen/ Halid Kemal Elbir, Türk Eşya Hukuku Dersleri, İstanbul 1963, s. 695; Reşat Kaynar, Türk Medeni Kanunu’na Göre Rehin Hukuku Dersleri, İstanbul 1967, s. 144

[8]Lale Sirmen, Alacak Rehni, Ankara 1990, s. 36; Köprülü/ Kaneti, a.g.e. , s.540, dn.14; Turhan Esener/ Kudret Güven, Eşya Hukuku, 3. Bası, Ankara 1996, s.424

[9] Oğuzman/Öz, a.g.e., s.117

[10] Esener/Güven, a.g.e. , s.422; Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.766; Köprülü/Kaneti, a.g.e., s.446

[11] Erol Cansel, Türk Menkul Rehni Hukuku, C.I, Telim Şartlı Menkul Rehni, Ankara 1967, s.11; Aybay/Hatemi, a.g.e., s.209-210; Sirmen, a.g.e., s.9-10

[12] Saymen/Elbir, a.g.e., s.690; Kaynar, a.g.e., s.142; Köprülü/Kaneti, a.g.e., s.536

[13] Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.777; Tekinay, a.g.e., s.146; Hatemi/Serozan/Arpacı, a.g.e., s.361-362; Ergüne.a.g.e., s.35

[14]Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.3-4

[15] Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.6

[16] Köprülü/Kaneti, a.g.e., s.299; Tekinay, a.g.e., s.76; Hatemi/Serozan/Arpacı, a.g.e., s.737

[17] Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.672-673; Kemal Tahir Gürsoy/ Fikret Eren/ Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku, 2.Bası, Ankara 1984, s.983; Saim Üstündağ, Tapu Kütüğünün Tashihi Davası, İstanbul 1959, s.3; Ergüne, a.g.e., s.84-85

[18] Oğuzman/Öz, a.g.e., s.117, dn.346a

[19] Tufan Öğüz, “Motorlu araçların Rehnine İlişkin Uygulamanın Kamuya Açıklık ( Aleniyet ) İlkesi Açısından Değerlendirilmesi”, Prof. Dr. M. Kemal Oğuzmanın Anısına Armağan, İstanbul 2000, s.698-700; Ergüne, a.g.e., s..107

[20] Yarg. HGK., 13.11.1996 t., E.19-609/ K.764, Bkz. Ergüne, a.g.e., s.107, dn.33

[21] Öğüz, a.g.e., s.700; Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.768
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Taşınır Rehninde Güncel Sorunlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Hakan Tokbaş'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
05-06-2011 - 06:53
(4711 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 2 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (50%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (50%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6747
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 28 dakika 56 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,43 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 16394, Kelime Sayısı : 2090, Boyut : 16,01 Kb.
* 1 kez yazdırıldı.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1350
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,07555604 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.