Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Kamu Davasını Açmada Takdir Yetkisi

Yazan : Demet Aslı Çaltekin [Yazarla İletişim]

GİRİŞ

Ceza Muhakemesi Kanunumuz CMK 170/2 maddesi ile kural olarak “dava açma mecburiyeti ilkesini benimsemiştir. Madde “ soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler” hükmüyle yeterli delil bulunması halinde dava açmanın zorunlu olduğu belirtilmiştir. Kamu davası açma mecburiyeti, beraberinde kamu davasından vazgeçilmemesi ve kamu davasının sonuna kadar takip edilmesi zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir.

Ceza Muhakemesi Kanunumuz kural olarak mecburilik ilkesini kabul etmekle beraber istisnalara da yer vermektedir. Kamu davasını açmada takdir yetkisi başlıklı CMK 171 de bu istisna mevcuttur. Belirli hallerde şüphelinin suçu işlediğine dair yeterli delil bulunmasına rağmen Cumhuriyet savcısına kamu davası açıp açmamakta takdir yetkisi tanımıştır.

Bu çalışmamda kamu davası açma mecburiyeti ilkesinin istisnası olan takdir yetkisini ve kamu davasının açılmasının ertelenmesini CMK ,ÇKK bağlamında değerlendireceğim.

A. GENEL OLARAK

Bilindiği üzere hukukumuzda kovuşturma mecburiyeti ilkesi geçerlidir. Bir suçun işlendiği haberinin alınması üzerine, bu fiilleri takibe yetkili makamların kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere derhal soruşturmaya başlamalarını (CMK md 160/1), yapılan soruşturma sonucunda fiil ve failin belli olması, suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlenmesini (CMK md.170/1) ve açılan kamu davasının yargılamanın sonuna kadar savcılıkça takip edilmesini (CMK md.188) ifade eden ilkeye “kovuşturma mecburiyeti ilkesi” denir. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere kovuşturma mecburiyeti ilkesi “araştırma mecburiyeti”, “kamu davasını açma mecburiyeti” ve “kamu davasını yürütme mecburiyeti” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır(1)

Soruşturma safhasında yapılan araştırmalar fiilin fail tarafından işlendiği hususunda yeterli suç şüpheleri doğuruyorsa Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyecektir. Esasen CMK. Md.170/2 hükmü, iddianame düzenleme yetkisini verdiği Cumhuriyet savcısının, kamu davasını açma tekelini de ortaya koymaktadır. Savcı tanzim ettiği iddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma evresinde de açılan davayı takip etmek ve yürütmek zorundadır. Bu prensip açılan davanın bir hükümle sonuçlanıncaya kadar (CMK. Md.223) savcılık tarafından takip edilmesi, geri alınamaması anlamına gelmektedir. Keza ceza muhakemesi kanunumuz savcının yokluğunda duruşma yapılmasını mutlak temyiz sebebi olarak göstermiştir.(2)

Hukukumuzda kural olarak kovuşturma mecburiyeti ilkesi benimsenmekle birlikte, CMK md.171’de maslahata uygunluk ilkesi düzenlenmiştir. Bir suçun işlendiği haberinin alınması üzerine, bu fiilleri takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlayıp başlamamakta; soruşturma neticesinde fiilin ve failin belli olması, yeterli suç şüphesinin bulunması durumunda savcının kamu davasını açıp açmamakta ve nihayet kamu davasını muhakeme sonuçlanıncaya kadar yürütüp yürütmemekte takdir yetkisi bulunduğunu ifade eden ilkeye maslahata uygunluk ilkesi denir(3). Bu ilke maksada uygunluk, takdirilik, yerindelik olarak da adlandırılmaktadır.

Kamu davasının açılmasında maslahata uygunluk ilkesini benimseyen ülkeler arasında Fransa, İngiltere, Hollanda ve Japonya bulunmaktadır. Bu ilkenin benimsenmesinde ana etmen, dava açma açısından mecburilik ilkesinin ödünsüz uygulanması sonucu beliren olumsuz sonuçları gidermektir. İlkenin amacı, ceza adaletinin bireyselleşmesi ile suçluya ıslah fırsatı tanınmasıdır(4).

5271 sayılı CMK., maslahata uygunluk ilkesine yer vermek suretiyle önemli bir yenilik getirmiştir. CMK.’ nun “kamu davasını açmada takdir yetkisi” başlıklı 171’ inci maddesinin ilk şeklinde; “cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsi cezasızlık sebebinin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı kamu davası açmayabilir” denilmekteydi. 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun’la 171’ inci maddede değişiklik yapılmış ve maddede “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kurumuna da yer verilmiştir.

B. SAVCIYA KAMU DAVASI AÇMAK KONUSUNDA TAKDİR YETKİSİ VERİLEN HALLER

1. Cezanın Ortadan Kaldırılmasını Gerektiren Şahsi Sebep Olarak Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanmasını Gerektiren Koşulların Varlığı.

Suç bütün unsurlarıyla tamamlandıktan sonra, failin suç yolunda ilerlemekten dönmesine etkin pişmanlık denilmektedir. Etkin pişmanlık, sadece suç tamamlandıktan sonra belli suçlar bağlamında cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren kişisel bir nedendir. Etkin pişmanlık durumunda, faile ya ceza verilmez ya da belli bir oranda indirilerek verilir. Bunu anlayabilmek için etkin pişmanlığa sonuç bağlayan her suç tipine ayrıca bakmak gerekir. Örneğin organ ve doku ticareti suçunda, organ veya dokularını satan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce durumu merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz (TCK md.93/1). Ancak bu suç haber alındıktan sonra, organ veya dokularını satan kişi gönüllü olarak suçun ortaya çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım ederse hakkında verilecek ceza yardımın niteliğine göre, dörtte birden yarısına kadar indirilir(5).

CMK. sadece cezayı kaldıran şahsi sebep olarak etkin pişmanlık hallerinde Cumhuriyet savcısına kamu davasını açıp açmama konusunda takdir yetkisi tanımıştır (md 171/1). Cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep olarak düzenlenen etkin pişmanlık hallerinde ( örneğin, TCK md.168 gereğince hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflas, taksirli iflas, karşılıksız yararlanma suçlarında ya da TCK. Md 248 uyarınca zimmet suçunda olduğu gibi)171 inci madde uygulanmaz.

5237 sayılı TCK.’nda cezayı kaldıran şahsi sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerine örnek olarak;

Organ ve Doku Ticareti Suçuna İlişkin md.93

TCK md.93/1’ de, organ ve dokularını satan kişi açısından etkin pişmanlık hükmüne yer vermiştir. Buna göre organ ve dokularını satan kişi, resmi makamlar olayı öğrenmeden önce durumu merciine haber verir ve suçluların yakalanmalarını kolaylaştırırsa hakkında cezaya hükmolunmayacaktır.

İmar Kirliliğine Neden Olmaya İlişkin md.184/5

“İmar kirliliğine neden olma” başlıklı TCK 184.maddede, imar mevzuatında belirlenen usul ve koşullara aykırı olarak inşa faaliyetinde bulunmak, suç olarak tanımlanmıştır. Bu maddenin beşinci fıkrasında ise etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Maddeye göre, kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir veya ikinci fıkra hükümlerine göre kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla kalkar.

Uyuşturucu Madde Suçlarında md.192

TCK 192/1’ de düzenlenen etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için;
a. İhbarı yapan kişi TCK md.188’de yazılı uyuşturucu madde ticareti suçuna iştirak etmiş olmalı
b. Etkin pişmanlığın soruşturma başlamadan önce gösterilmesi
c. Failin, diğer suç ortakları ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerler hakkında bilgi vermesi ve verilen bilginin, suç ortaklarının yakalanmasını ya da uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması gerekir.

TCK 192/2’de düzenlenen etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için;

a. Etkin pişmanlığın soruşturma başlamadan önce gösterilmesi
b. Failin, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiği hususunda soruşturma makamlarına bilgi vererek, suçluların yakalanmalarını ya da uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırılması gerekir.

TCK 192/4’te ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi açısından özel bir etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre;

a. Failin işlediği suçun, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçu olması
b. Başvuru fail tarafından bizzat resmi makamlara yapılması ve tedavi ettirilmesini istemesi
c. Başvurunun soruşturma başlamadan önce yapılması gerekir.

Para Sahteciliği İle İlgili md.201

Maddenin birinci fıkrasına göre;
a. Tamamlanan suçun, TCK 197, 198 ve 199. maddelerinde tanımlanan, sahte olarak para ve kıymetli damga üretme, ülkeye sokma, nakletme, muhafaza etme veya kabul etme niteliğinde bulunması
b. Suçun konusunu oluşturan bu para veya kıymetli evrakların henüz tedavüle konulmamış olması
c. Suçun resmi makamlar tarafından haber alınmamış olması
d. Failin, diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen paranın ele geçirilmesini sağlaması gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasına göre ise;
a. Tamamlanan suçun konusunun, YTCK’ nın 200.maddesinde tanımlanan, “para veya kıymetli damgaları yapmaya yarayan aletler” olması ve failin sahte para veya kıymetli damga üretiminde kullanılan alet ve malzemeyi izinsiz olarak üreten, ülkeye sokan, satan, devreden, satın alan, kabul veya muhafaza eden kişi konumunda bulunması
b. Suçun resmi makamlar tarafından haber alınmamış olması
c. Failin, diğer suç ortaklarını ve bu malzemenin üretildiği veya saklandığı yerleri merciine haber vermesi
d. Failin verdiği bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve bu malzemenin ele geçirilmesini sağlaması gerekir.

Örgüt Suçu İle İlgili Olarak md.221

Maddenin birinci fıkrasında örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmiştir. Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir.

Üçüncü fıkrada ise, yakalanan örgüt üyesi ile ilgili etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmiştir. Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermek şartlarının gerçekleşmesi halinde kişi yakalanmış olmasına rağmen cezalandırılmayacaktır.

Dördüncü fıkra ise kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibariyle dağılmasını sağlama imkanından yoksun olduğu durumlarda da etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması amacıyla düzenlenmiştir.

Rüşvet Suçu İle İlgili Olarak md.254

Cezayı ortadan kaldıran şahsi sebep halini düzenleyen bu hükümden yararlanabilmek için; kamu görevlisinin, rüşvet suçundan dolayı hakkında soruşturmaya başlanmadan önce, durumu soruşturmaya yetkili makamlara haber vererek, rüşvet konusu şeyi aynen teslim etmesi gerekir.

Rüşvet veren kişi de soruşturma başlamadan önce pişmanlık göstermesi halinde cezalandırılmaz ve rüşvet konusu şey kendisine iade edilir.

Maddenin üçüncü fıkrasında, rüşvet suçuna iştirak eden üçüncü kişilerin, soruşturma başlamadan önce, durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmeleri halinde cezalandırılmayacakları düzenlenmiştir.

Yalan Tanıklıkla İlgili Olarak md.274

Maddede aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verilmeden veya hükümden önce gerçeğin söylenmesi halinde cezaya hükmolunmayacağı düzenlenmiştir.

2. Şahsi Cezasızlık Sebebinin Varlığı

Şahsi cezasızlık sebepleri cezalandırılmaya engel olan sebepler arasında yer alır. Cezalandırılmaya engel olan nedenler, failin şahsi niteliği, Anayasa hukukuna ya da uluslar arası hukuka ilişkin gerekler sebebiyle kabul edilen ve fiilin tipe uygunluğuna, hukuka aykırılığına ve kusurluluğuna etkisi bulunmayan ancak cezalandırılmaya engel olan nedenlerdir. Bu yönüyle cezalandırılmaya engel olan nedenler aslında fiilin teknik anlamda suç olma niteliğini kaldırmazlar; çeşitli sebeplerle failin cezalandırılmamasını sağlarlar(6). Örneğin hırsızlık suçunun, haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derece kayın hısımlarından birinin evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi durumunda, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. (TCK md.167/1)

Şahsi cezasızlık sebepleri olarak aşağıdaki örnekle verilebilir;

1. Taksirli suçlarda meydana gelen neticenin “münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması” halinde hakkında cezaya hükmolunmaz (şahsi cezasızlık sebebi). Ancak, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde verilecek cezada indirim yapılmaktadır ( cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep ) (TCK md.22/6).

2. Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık gibi suçların, aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerden birinin malvarlığına karşı işlenmiş olması; bazı hallerde şahsi cezasızlık sebebi (md.167/1) oluşturmaktadır.

3. Yalan tanıklık suçunda, kişinin örneğin “kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması” şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep olarak kabul edilmiştir (TCK md.273/1).

4. Kişi, kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan dolayı cezalandırılmaz (TCK md.281/1).

5. Suçluyu kayırma suçunun, üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz (TCK md.283/3).

6. Tutuklu veya hükümlüyü ya da suç delillerini bildirmeme suçlarının, üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz (TCK md.284/4)


C. KOVUŞRURMAYA YER OLMADIĞI KARARI VERİLMESİ

Cumhuriyet savcısı takdir yetkisini kullandığı hallerde yeterli suç şüphelerinin varlığına rağmen kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebileceği gibi, şartları oluşmuşsa kamu davasının açılmasının ertelenmesi yoluna da gidebilir. Üstelik somut olayda “cezayı kaldıran şahsi sebep olarak etkin pişmanlık halinin” ya da “şahsi cezasızlık sebebinin” gerçekleşmiş olduğu kanaatine ulaşan Cumhuriyet savcısı “kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verebileceği gibi, iddianame düzenleyerek dava da açabilir. Gerçekten de CMK ‘nın 171.maddesinde “…açmayabilir” denilerek Cumhuriyet savcısın bu hallerde dava açma yetkisinin bulunduğuna da işaret edilmektedir.

D. KAMU DAVASININ AÇILMASININ ERTELENMESİ

Hukukumuza ilk defa Çocuk Koruma Kanunu (7) ile getirilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu 6.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun ile CMK md.171:/2 ‘de düzenlenmiştir. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi; suç işlemiş olan fail hakkında, kişiliği ve işlenen suçun önemi dikkate alınarak hakkında kamu davasının açılmasından vazgeçilmesini ifade eder.

Genel olarak erteleme, işlenen suçun niteliğine göre değişen belli bir süre içinde failin yeniden suç işlememesi durumunda kamu davasının açılmaması(kamu davasının açılmasının ertelenmesi), duruşmanın yapılmaması(duruşmanın ertelenmesi), suçluluğun tespiti veya mahkumiyet hükmünün verilmemesi(hükmün ertelenmesi), hüküm verilmişse, mahkumiyetin meydana gelmemiş sayılması (cezaların ertelenmesi) sonucu doğuran bir kurumdur. Belli süreler içinde gösterilen iyi hal sonucu fail hakkında kamu davasının açılmasından, duruşmanın yapılmasından, mahkumiyet hükmünün verilmesinden veya verilen mahkumiyet hükmünün ya da cezanın infazından feragat edilmektedir. Sürenin iyi halle geçirilmesi veya bu süre içinde yüklenen mükellefiyetlere riayet edilmesi, ceza kovuşturmasının devam etmemesine veya hüküm verilmişse cezanın infaz edilmemesine neden olur. İyi hal göstermeyen fail hakkında kovuşturma devam eder veya verilen ceza infaz olunur. Bu şekilde kurum, haklarında ceza kovuşturmasına devam olunmadan veya ceza infaz edilmeden dahi fillerin ıslah olmasına yardımcı olur(8).

5271 sayılı CMK.’da 5560 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu 171!inci maddenin 2 ve devamı fıkralarında genel bir müessese olarak kabul edilerek, yetişkinler açısından da erteleme mümkün hale gelmiştir. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 19. Maddesi de aynı yasal düzenlemeyle değiştirilerek, koşullar yönünden CMK.’ya atıf yapılmış, ancak erteleme müddeti üç yıl olarak sınırlandırılmıştır.

İşlediği suç dolayısıyla kişinin cezalandırılması kural olmakla birlikte bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda, kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davada duruşma yapılmasından, dava sonucunda ceza verilmesinden ya da mahkum olunan cezanın infazından vazgeçilmesi ceza siyasetinin gereği olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de, failin suç işlemeyi itiyat haline getirmemiş tesadüfi suçlu özelliği taşıması mümkündür. Bu kişilerin cezaevi ortamına girmeden toplum düzenine uygun davranmaları sağlanabilir. Ancak bu kişilerin deneme süresine tabi tutulmaları gerekir. Tamamen serbest bırakılmaları, tekrar suç işlemelerine neden olabilir. Bu nedenle, bu denetimin kişinin tekrar topluma kazandırılmasını sağlamaya yönelik ve bunu sağlayabilecek nitelikte olması gerekir.

Tüm bu erteleme şekillerinde amaç, faile uygulanacak yaptırımların bireyleştirilmesiyle failin iyi hal göstermesi karşısında devletin kovuşturma ve cezalandırma veya tedbir uygulama hak ve yetkisinden vazgeçmiş olmasıdır. Bu şekilde kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların da sakıncalarını ortadan kaldırmaya yönelik bir amaca hizmet eder.

1. Koşulları

Objektif Koşul: Suç Bakımından

CMK’ nın 171/2 hükmünde belirtildiği üzere; kamu davasının açılmasının ertelenmesi;

1. Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı ve
2. Üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı mümkündür.

İsnat edilen suçun işlendiği hususunda yeterli suç şüpheleri bulunmalıdır. Yeterli suç şüphesinin bulunmadığı hallerde, kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermek ( CMK. Md.172) yerine, ertelemeye gitmek kanuna aykırıdır.
Uzlaşma kapsamı içinde CMK 253/19 hükmü saklıdır. Bu durumda edimin defaten yerine getirilmesi halinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri bir tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, 171’ inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir.

Subjektif Koşul: Şüpheli Bakımından

CMK 171/3 hükmünde belirtildiği üzere; kamu davasının ertelenmesi;

1.Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkum olmamış bulunması,

Şüphelinin kasıtlı bir suçtan hapis cezası ile mahkum olmaması arandığına göre, daha önceden taksirli suçtan hapis veya adli para cezasına ya da kasıtlı suçtan adli para cezasına mahkumiyet ertelemeye engel teşkil etmez.

Kasıtlı bir suçtan mahkum olup ta cezasının infazı ertelenen kişi de mahkum olmuş olarak sayılacak ve ertelemeye engel teşkil edecektir.

Daha önceden kısa süreli hapis cezası adli para cezasına çevrilen kimsenin de, asıl mahkumiyet çevrilen adli para cezası olduğundan erteleme mümkündür.

2. Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,

3. Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması

4.Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

2. Kararı Verecek Olan Makam

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararını Cumhuriyet Savcısı verebilir. Savcının bu yönde bir karar verme zorunluluğu yoktur. Hükümde “karar verebilir” denmektedir. O halde savcıya bu konuda tam bir takdir yetkisi verilmiştir.

3. Erteleme Süresi

Kamu davasının açılması beş yıl süreyle ertelenebilir. Bu süre Çocuk Koruma Kanunu’nda üç yıldır. Bu süre içinde zamanaşımı işlemez.

4. Denetimi

Suçtan zarar gören, bu karara 173 ‘üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir. Cumhuriyet savcısının kararına itirazı düzenleyen bu hükmün beşinci fıkrasında Cumhuriyet savcısının kamu davsının açılması hususunda takdir yetkisini kullandığı hallerde bu madde hükmünün uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Bu açıdan bakıldığında bu hükümle savcının konuya ilişkin kullandığı takdir yetkisi, kanuni düzenleme ile korunmuştur.(9)

5. Sonucu

Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. O halde taksirli bir suç işlenmesi halinde de kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir.

Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenirse kamu davası açılır.


E. 5395 SAYILI ÇOCUK KORUMA KANUNUNDA KAMU DAVASININ AÇILMASININ ERTELENMESİ KURUMU

Genel olarak 19. yüzyılda Ceza Hukukunun temel yaptırımı olan hürriyeti bağlayıcı cezaların infazının, hükümlüyü yeniden topluma kazandırmaktan çok, toplumdan uzaklaştırmaya yönelik bir etki meydana getirdiği, bu nedenle bu cezalara son çare olarak başvurulması gereği ortaya çıkmış ve basit suçluluk alanlarında alternatiflerin ne olması gerektiği konusunda arayışlara neden olmuştur(10).

Çocuk ceza hukukunda da, sert cezaların toplumu korumaya yetmediği gibi, küçüklere hiçbir yarar sağlamadığı, hatta onların tutumlarının daha da olumsuzlaşmasına neden olduğu açıktır. Bu nedenle cezalara değil alternatif yöntemlere ağırlık veren bir anlayış gündeme gelmektedir.

Uluslar arası belgelerde, suça sürüklenen çocukların yetişkinler gibi yargılanmaları ve cezalandırılmalarının, onları suç ve benzeri risklerden koruyamadığı gibi, daha fazla riske açık hale getirdiği gerçeğinden hareketle, çocuklara özgü kanun, usul ve makamların oluşturulması gerektiği bildirilmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile, çocuklara özgü kanun, usul ve makamlar oluşturma gerekliliği tüm taraf devletler için bir yükümlülük haline gelmiştir.( BM ÇHS md.4)

Bir yenilik olarak “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kurumu, ÇKK 19. Maddesiyle hukukumuza girmiştir. Buna göre;

1. Ertelemenin Koşulları;

Ön Koşul: Suça Sürüklenen Çocuk

Çocuk Hakları Sözleşmesi ile 5237 Sayılı TCK’ ya uygun olarak Çocuk Koruma Kanunumuz da çocuğu, “daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlamıştır. Yine kanun uluslararası belge ve karalardaki eğilime uygun olarak “suçlu çocuk” tabiri yerine “suça sürüklenen çocuk” tabirini benimsemiştir. “suça sürüklenen çocuk: kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu, ifade eder” (ÇKK md.3/1-a-1).

Suça sürüklenen çocuğun, suç işlediği sırada kaç yaşında olduğu da önemlidir. Gerçekten de kanunumuz, “fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumlulukları yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir” şeklinde düzenlediği hükümle, suç işlediği sırada on iki yaşından küçük olan çocukların kusur yeteneğine sahip olmadıklarını mutlak olarak kabul etmiştir (md 31/1). Bu yüzden bu yaş grubu çocuklar bakımından kamu davasının açılmasının ertelenmesi söz konusu olmayacaktır.

Cezaya İlişkin Koşul:

5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanununun “ Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” başlığını taşıyan 19. maddesinin 1. fıkrasına göre , “fiil için kanunda öngörülen cezanın üst sınırı üç aydan fazla ve iki yıla kadar(iki yıl dahil ) hapis cezasını veya adli para cezasını gerektirir ise…” kamu davasının açılması ertelenebilir. Maddenin 5. fıkrasına göre ise, “fiili işlediği sırada on beş yaşını dolmamış çocuk bakımından, birinci fıkrada öngörülen hapis cezasının üst sınırı üç yıl ( üç yıl dahil ) olarak uygulanır.

Failin Geçmişine İlişkin Koşul:

ÇKK çocuğun daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamasını, erteleme için bir koşul olarak düzenlemiştir.(md.19/1-a).

Liyakat koşulu:

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde, şüpheli çocuğun yeniden suç işlemeyeceğini yapılan soruşturma ortaya koymalıdır. ÇKK 19. maddesinin birinci fıkrasının b bendine göre, “yapılan soruşturmanın, kamu davsınsın açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi” halinde, davanın açılması ertelenebilir.

Kamu Yararı Koşulu:

Kanuna göre, kamu davasının açılmasının ertelenebilmesi için, ertelemenin, şüpheli ve toplum açısından kamu davasının açılmasından daha yararlı olması gerekmektedir (ÇKK m.19/1-c ).

Zararın Giderilmesi Koşulu:

Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. Ancak çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olmaması halinde bu koşul aranmayabilir.

2. Erteleme Kararı ve Sonuçları

Cumhuriyet savcısı, delilleri topladıktan sonra çocuk hakkında açacağı kamu davasını maddede belirtilen şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, beş yıl süreyle erteleyebilir. Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın uygulanması, çocuk hakiminin onamasına bağlıdır. Bu husustaki karar beş gün içinde verilir. Dikkat edilmesi gereken husus, kararın, çocuk ağır ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi tarafından değil, çocuk hakimi tarafından onaylanacağıdır. Ancak çocuk hakiminin bulunmadığı yerlerde, söz konusu kararın, çocuğun üzerine atılı suçun yargılamasıyla görevli bulunan genel mahkemenin onayına sunulması gerekmektedir(11). Söz konusu karara karşı hangi kanun yoluna başvurulacağına ilişkin bir düzenleme olmamakla beraber, ÇKK’nın 41. maddesine dayanılarak CMK ‘nın 267.ve devamındaki maddelerde düzenlenen itiraz kanun yolunun uygulanabilirliğinin kabulü gerekmektedir(12).


SONUÇ OLARAK

Kıta Avrupası hukuk sistemini benimsemiş olan ülkelerde, mahkemelerin ağır iş yükü altında bulunmasından ve ceza muhakemesinin makul sürede sonuçlanmamasından kaynaklanan sorunların bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle çeşitli ülkelerde muhakemeyi çabuklaştırmak amacına yönelik çabalar içine girilmiştir. En önemlisi kamu davasını açmada takdir yetkisinin benimsenmesidir. Kamu davasının mecburiliği ilkesine yer veren ülkelerde savcı ancak kanunda gösterilen istisnai hallerde takdir yetkisine sahipken, Hollanda, Fransa gibi maslahata uygunluk ilkesinin geçerli olduğu hallerde savcı kamu davası açmayarak mahkemenin iş yükünü azaltabilmektedir(13).

Özellikle çocuk muhakemesinde maslahata uygunluk ilkesinin benimsenmesi çocuğun ıslah edilerek topluma kazandırılması açısından büyük bir öneme sahiptir. Dava açma mecburiyetinin ödünsüz uygulanması sonucunda ortaya çıkan iş yükünün artması, hızlı muhakemenin sağlanamaması, bireyin cezadan olumsuz etkilenmesi gibi birtakım olumsuz sonuçların ortadan kalkmasına yardım etmektedir.

Maslahata uygunluk ilkesinin bir sonucu olan kamu davasının ertelenmesi kurumu da çağdaş ceza hukukunun bir gereği olan “cezanın bireyselleştirilmesi’ ilkesinin uygulanmasını olanaklı kılarak bireyin ıslah edilmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Ertelemeyle fail iyi hale teşvik edilerek denetim süresi öngörülerek de suçluluğun mükerrer bir niteliğe dönüşmesinin önü kesilmektedir.

KAYNAKÇA
(1) Bahri ÖZTÜRK, Mustafa Ruhan ERDEM, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara, s.192
(2) Caner YENİDÜNYA,”5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Kamu Davasının Açılması, İddianamenin Unsurları ve İadesi”,e_akademi Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık İnternet Dergisi,(sayfa sayısı yok)( çevrimiçi) www.e-akademi.org
(3) Veli Özer ÖZBEK v.d.Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, İzmir,2. Baskı, 2008, s.326.
(4) Mustafa Tören YÜCEL, Türkiye’ de Yargının Etkinliği, Ankara, (basım tarihi belli değil) s.17.
(5)İsmail ERCAN, Ceza Hukuku, ikinci sayfa,4. Bası,2008, s. 254_256.
(6)Veli Özer ÖZBEK, Ceza Muhakemesi Hukuku,s.367
(7)Çocuk Koruma Kanunu md.19 şu şekildedir: Çocuğa yüklenen suçtan dolayı Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir. Ancak, bu kişiler açısından erteleme süresi üç yıldır.
(8)Mehmet Emin ARTUK, Ahmet Caner YENİDÜNYA, “Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Erteleme Müessesesi”, Şahir Erman’a Armağan, İstanbul 1999,s.55 vd.
(9)Caner YENİDÜNYA,”5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Kamu Davasının Açılması, İddianamenin Unsurları ve iadesi”(sayfa sayısı yok)
(10)Mustafa Ruhan ERDEM,”Ceza Hukukunda Cezaların Ertelenmesine İlişkin Düzenlemelere Anayasal Bakış”, Anayasa Yargısı Dergisi, sayı 18, s.18.
(11)Yusuf Solmaz BALO, Çocuk Ceza Hukuku, Ankara,2005,s.410
(12)Serdar MERMUT,”Çocuk Koruma Kanunu Üzerine Bir Değerlendirme”,Legal Hukuk Dergisi,0cak 2006,sayı 37,s.108
(13)Cumhur ŞAHİN, İspat Hukuku(Delillerin Doğrudan Doğruyalığı İlkesi), Ankara,2001,s.54
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Kamu Davasını Açmada Takdir Yetkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Demet Aslı Çaltekin'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
03-09-2010 - 18:01
(4984 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 2 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 2 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
64913
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 56 dakika 38 saniye önce.
* Ortalama Günde 13,02 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 29330, Kelime Sayısı : 3478, Boyut : 28,64 Kb.
* 8 kez yazdırıldı.
* 10 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1239
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05354500 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.