Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İtirazın Kaldırılması Davaları Ve Uygulaması

Yazan : Şükrü Gökmen
HUKUKÇU

TÜRK HUKUKUNDA İTİRAZIN KALDIRILMASI DAVALARI VE UYGULAMASI
(İİK 68)
İcra hukukunda itiraz, kanunda belirtilen doğru merciiye yapıldığı müddetçe herhangi bir hükme hacet kalmaksızın takibi kendiliğinden durdurur.Bu nedenledir ki itiraz aynı zamanda icra hukukunda borçlunun aleyhinde başlatılmış olan takibe karşı muhalefetidir.İtiraz çeşitli türlerde olabilir ve her türlü itiraz takibi kendiliğinden durdurur.Duran takibi canlandırmak yada devam ettirmek insiyatifi alacaklıdadır.Alacaklı borçlunun muhalefetini(itirazını) bertaraf edebilmek için itirazın kaldırılması yada itirazın iptali davalarından birisini açmak zorundadır.Kanunda belirtilen süreler içerisinde(6 ay ve 1 yıllık hak düşürücü süreler olarak) bu davaların açılmaması durumunda aynı alacak için takibe devam etme hakkı ortadan kalkmaktadır.Dolayısıyla bu süreler mahkemece re’sen göz önünde bulundurulur.
İcra hukukunda borçlunun yapmış olduğu itirazı bertaraf etmek isteyen alacaklının elinde olan hukuki çarelerden birisi de itirazın kaldırılması davasıdır.İİK 68 vd düzenlenmiş olan itirazın kaldırılması davasını, itirazın kesin kaldırılması ve itirazın geçici olarak kaldırılması olmak üzere ikiye ayırarak incelemek gerekir.Bu ayrıma esas teşkil eden unsur ise;borçlunun takibe karşı yapmış olduğu itirazın türüdür.Gerçekten de borçlu aleyhinde başlatılan icra takibinde, borçlu sadece senet altındaki imzaya itiraz etmişse alacaklının açacağı dava türü itirazın geçici olarak kaldırılması iken, borca itiraz halinde ise açılacak olan dava türü itirazın kesin olarak kaldırılmasıdır.Bu davaların genel adına itirazın aynı zamanda itirazın kaldırılması davaları denilmektedir.İtirazın kaldırılması davalarının niteliğinden bahsetmek gerekir.Bu davalar Türk doktrini tarafından maddi hukuk boyutu ve takip hukuku boyutuna etki eden itirazın iptali davası ile kıyaslanmıştır.Bazı yazarlar itirazın kaldırılması davasını tespit davası hükmünde yorumlarken,bazı yazarlar ise itirazın kaldırılması davasını eda davası olarak yorumlamışlardır.Yargıtay’ın bu konuda görüş birliği içerisinde olduğunu ve bu dava ile ilgili olarak vermiş olduğu içtihatlarında bir istikrar bulunduğunu söylemek zordur.İtirazın kaldırılması davalarının niteliği hakkında yorum yapılabilmesi için;bu davaların netice-i talep kısmının iyi bir şekilde analiz edilmesi önem teşkil eder.Davacı alacaklı taraf; borçlunun yapmış olduğu itirazın bertaraf edilmesini ve %40 oranında tazminata(icra inkar tazminatı olarak nitelendirilmemelidir) hükmedilmesini talep etmektedir.Bu davalarda verilen karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyen bir karar olduğundan dolayı;mahkemece davanın kabulü halinde borçlunun itirazının haksızlığı ortaya çıkacak(tespit edilecek) ve haksız olarak takibe itiraz ettiğinden dolayı %40 tazminata hükmedilecektir.Maddi hukuka etki etmeyen bu davalarda esasında borçlunun menfii tespit davası açarak ,dava sonunda borçlu olmadığının tespiti şeklinde alacağı karar(ilam) ile itirazın kaldırılması davasında verilen hükmü bertaraf edecektir(kesin hüküm teşkilinden dolayı).Dolayısıyla itirazın kaldırılması davası takip hukukuna etki eden bir tespit davası olarak nitelendirilmesi doğru olacaktır.Bu davalarda verilen karar bir şeyin zorla yapılması yada yapılmaması şeklinde maddi hukuka etki eden bir hüküm değil,takip hukuku yönünden takibin devamını sağlayan bir davadır.Bazı yazarlar da;itirazın kaldırılması davasının bir talep olduğunu ifade etmektedirler.(Kuru/Arslan/Yılmaz,s.183;ayrıca bknz Üstündağ syf 136-137)
İtirazın kaldırılması davasında görevli ve yetkili mahkeme önem arzeder.Buna göre;itirazın kaldırılması davası takip hukukuna özgü bir dava olması sebebiyle görevli mahkeme icra mahkemesi(icra tetkik mercii);yetkili mahkeme ise takibin başlatıldığı icra müdürlüğü’nün bağlı bulunduğu icra mahkemesidir.Bilinmelidir ki;her icra müdürlüğü Adalet Komisyonu Başkanlığı tarafından her yıl belirlenecek olan bir icra mahkemesine bağlanır ve icra mahkemesi ile icra müdürlüğü arasında bağlanma yada yetki durumu kesin yetki kuralı olup taraflarca değiştirilemez ve yetkiye ilişkin anlaşma yapılamaz.
İtirazın kaldırılması davasında icra mahkemesi tarafından yapılan inceleme dar ve şekli bir incelemedir.Şöyle ki;itirazın kaldırılması talebinde bulunan;bu talebini İİK 68 madde de belirtilen belgelerden birisine dayandırarak ispatlamak zorundadır.İİK 68 anlamındaki belgeler itirazın kaldırılması davasının dinlenebilmesi yada sürdürülebilmesi için geçerlilik şartıdır.Bu belgeler tahdidi(sınırlı) olarak sayılmış olup,genişletilemez ve değiştirilemez,kıyas yolu ile uygulanamaz.Bu belgeler sırasıyla;muayyen bir para borcunu ikrar eden ve imzası ikrar edilmiş senet,yetkili makam ve merciilerin yetkileri dahilinde vermiş oldukları makbuz yada belgeler,imzası noterlikçe onaylı senetler,kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile kredi verenin usulüne uygun olarak düzenlediği diğer belge yada makbuzlar dır.Ayrıca İİK da sayılmamakla birlikte borçlunun resmi daireler ve yetkili kurumlar önünde borç ikrarını içeren tutanak ve belgeler ile usulüne göre elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler(HUMK 295/A) itirazın kesin kaldırılmasına elverişli belgelerdir.Yargıtay çek’in bir ödeme aracı olduğunu ve bu nedenle amacının farklı olması sebebiyle İİK 68 niteliğinde belge kabul edilemeyeceğini belirtmiştir(İc.İf.D.12.04.1962,3971-4380) sayılı karar)
İtirazın kaldırılması davasında icra mahkemesinin sınırlı olarak inceleme yapacağını ve alacaklı tarafça ibraz edilen belgelerin İİK 68 niteliğinde olmadığına kanaat getirdiği zaman itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verecektir.Bu sebeple İİK 68 anlamında belgelerin özellikleri üzerinde kısaca durmak gerekir.İİK 68 anlamında belgelerin en önemli özelliği muayyen bir para borcuna ilişkin olması ve imzanın borçlu tarafından ikrar edilmesidir(senet altındaki imaya itiraz olmaması yada itirazın ayrıca ve açıkça yapılmamasıdır).Bu şartın yanında muayyen bir parayı borçlanan kişi ile takip edilen kişinin aynı kişi olduğu tereddüte mahal vermeyecek şekilde bilinmelidir.Örneğin bir makbuz bunu sağlamaya yeterli değildir.Somut bir olayda 50.000 TL lik borcumu 12.11.2009 tarihinde sana ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum şeklindeki ad ve soyadın yazılı olduğu imzalı bir makbuz İİK 68 anlamında belge sayılır.Geciktirici şarta bağlı olan alacaklar İİK 68 anlamında belge olarak nitelendirilemez.Çünkü;geciktirici şarta bağlı olan alacaklarda muayyen bir para borcu ikrarı olmasına rağmen alacak şarta bağlanmıştır.Şart gerçekleştiği zaman alacak doğacaktır.İcra takibine konu olan alacakların vadesi gelmiş ve muaccel olan bir alacak olması gerekeceğinden geciktirici şart gerçekleşmedikçe alacak doğmayacağı için İİK 68 anlamında belge olarak kabul edilemez.Dolayısıyla geciktirici şarta bağlı olan alacaklarda şartın gerçekleştiğinin de ayrıca ispat edilmesi gerekmektedir.Aynı durum bozucu(infisahi) şarta bağlı olan alacaklarda da geçerlidir.Broçlu tarafından bozucu şart ispat edildiği zaman takip ortadan kalkacağından dolayı(alacak sona ereceğinden) İİK 68 anlamında belge olarak nitelendirilmez.Uygulamada şirketler arasında gerçekleşen cari hesap sözleşmeleri ile ilişkili e-mail gönderimleri, İİK 68 anlamında belge olarak kabul edilebilir mi?E-mail ile gönderilen makbuzlarda muayyen bir alacak olması;alacağın kayıtsız ve şartsız para borcu ikrar etmesi ve imzanın borçlu tarafından ikrar edilmesi gerekmektedir.Senet unsurlarını taşıyan e-mail de imza eksik olduğundan dolayı senet olarak kabul edilemez(nitelikli e-imza sağlayıcıları tarafından imzalanarak gönderilen e-mailler için HUMK 295/A gereği ıslak imza ile aynı hükümler doğuracağı)
Yazılı delil başlangıcı niteliğinde olan(imza barındırmayan) belgeler ve faturalar İİK 68 anlamında belge olarak nitelendirilemez.Muayyen para borcu ikrarına havi ve imzası ikrar edilmiş olan senetlerde alacağın butlanla sakat olması da İİK 68 anlamında belge olma niteliğini etkiler(ahlaka aykırı olan alacaklar vb).Sonuç olarak belirtilmelidir ki İİK 68 anlamında belge olarak nitelendirilecek belgelerde imzasının borçlu tarafınan ikrar edilmesinin yanında senet unsurlarını da taşıması gerekmektedir.
Kredi sözleşmelerinde;İİK 68b uyarınca krediyi kullandıran tarafın kredi borçlusuna dönem sonunda 15 gün içinde notere verdiği ve noter aracılığı ile göndermiş olduğu hesap özetlerinin muhtevasına karşı 1 ay içerisinde itiraz edilmediği müddetçe,krediyi kullandıranın usulüne uygun olarak düzenlemiş olduğu belge ve makbuzlar İİK 68 anlamında belge olarak sayılacaktır.Buna göre;kredi sözleşmelerinde bankaların dönem sonundan itibaren 15 gün içerisinde noter kanalı ile gönderdikleri belge ve makbuzların muhtevasına(miktara,tarihe vb hususlara) tebliğ taraihinden itibaren 1 ay içerisinde itiraz edilmemesi(noter marifeti ile itirazın yapılması ispat açısından kolaylık sağlar) bankalar lehine kullanılacak olan İİK 68 anlamınde belge olarak kabul edilir.Uygulamada sorun teşkil eden durumlardan birisi de kredi sözleşmelerinde krediyi kullandıran tarafından sözleşmeye dahil edilen kefile karşı icra takibinin yapılıp yapılamayacağı hususudur?Kredi sözleşmelerinde;asıl borçlu hakkında vadenin gelmesinden evvel muacceliyet kesbeden durumlarda(muacceliyet şartı) kefilin durumunun ne olacağıdır?Kefil asıl borcun ifası için verilen vadeden evvel borcu ödemeye zorlanamaz.Asıl borcun vadeden önce muacceliyet kesbetmesi evvelce borçluya ihbarda bulunulmuş olması şartına bağlıdır.Kefil hakkında borcun muacceliyet kesbetmesi ihbar gününden evvel başlar.Bu nedenledir ki;kefil hakkında takip yapılabilmesi için asıl borcun muacceliyet ihbarının kefile de yapılması zorunludur.Aks takdirde BK 101 gereğince yapılacak ihtar olmadan, kefil hakkında takip yapılması mümkün değildir.Bu durumda alacaklının itirazının kaldırılması talebi reddedilecektir.(Y.12.H.D.5/6/2006,9635/11856 ve ayrıca 21.022005,218/3316 kararlar)
Sonuç olarak belirtilmelidir ki;kredi sözleşmelerinde alınan kefile karşı takip yapılması asıl borçlu hakkında muacceliyet şartının kefile de BK 101 anlamında noter kanalı(noter kanalı ile yapılması ispat açısından kolaylık sağlayacağı,ihbarın şekil şartına bağlı olmadığı) ile ihtar edilerek belirtilmesidir.Vaktinden evvel muacceliyet kesbedecek olan anlaşmaların kefile sirayeti ancak bu durumda mümkündür.Kefalet akdini düzenlenen BK 483 vd maddelerinde adi kefalet ve müteselsil kefalet hükümleri çerçevesinde;sözleşmede özel olarak belirtilmedikçe adi kefalet olarak anlaşılması gerekeceği ve kefilin sorumluluğunun da borcun vadesinden önce olamayacağı şeklindeki yorumlamak doğru olacaktır.
İİK 68 anlamındaki belgeleri belirttikten sonra;itirazın kaldırılması davasında borçlu ve alacaklının talep ve itirazlarından bahsetmek gerekir.İtirazın kaldırılması duruşmasında alacaklı borçlu tarafından yapılan itirazın bertaraf edilmesini ve %40 oranında tazminata hükmedilmesini talep eder.(dilekçede %40 tazminat talebi belirtilmese bile netice-i talep kısmında tazminatın talep edilmesinin geçerli olacağı yönünde).Borçlu açısından ise;alacaklının sunmuş olduğu belgelerin İİK 68 niteliinde olmadığı;icra dairesinin yetkisiz olduğu,imza inkarı,alacağın ödendiği yada zamanaşımına uğradığı,takas,muvazaa,konkordato mühleti verildiği,irade fesadı gibi itirazları ile itirazın kaldırılması talebinin reddini talep edecektir.İtirazın kaldırılması davası sınırlı şekil şartlarının uygulandığı yemin ve tanık deliline başvurulamayan ve sınırlı sayıda belge ile ispat kuvvetinin olduğu bir yargılamadır.Bu nedenledir k;borçlu itiraz dilekçesinde belirtmiş olduğu itiraz sebeplerini genişletemez ve değiştiremez(İİK 63).Bu husus ancak alacaklının muvafakat etmesi halinde mümkün olacaktır.Ancak senet metninden anlaşılan itiraz sebeplerini ileri sürmesinde İİK 63.maddesi uygulanmaz.Örneğin zamanaşımına ilişkin itiraz senet metninden anlaşılabilecek olan bir itiraz türü olup;yetki itirazı senet metninden anlaşılamayan bir itirazdır.
İtirazın kaldırılması davalarında Yargıtay;takas kurumunun borcu sona erdiren bir sebep olmadığını kabul etmektedir.Dolayısıyla takas itirazında bulunmakla borçlunun borcundan kurtulması mümkün görünmediğinden dolayı;itirazın kaldırılması talebinin kabulüne karar verilmesi yerinde olacaktır.İtirazın kaldırılması davası 6 aylık hak düşürücü süreye tabiidir.Buna göre;borçlunun itirazının öğrenildiği tarihten itibaren 6 aylık süre içerisinde bu davayı açması gerekir.Bu süreden sonra açılan davanın reddedilir ve 6 aylık hak düşürücü süre mahkemece re’sen gözetilir.Süre hak düşürücü süre niteliğinde olduğundan dolayı aynı alacağa ilişkin itirazın kaldırılması davası açma hakkı ortadan kalkar.Ancak 6 aylık sürenin geçtiğinden cihetle alacaklının genel mahkemelerde itirazın iptali davası ile yada genel hükümlere göre alacak davası ikame etme hakkı vardır .Bu davaların açılmasında “azı kapsayan çoğu da kapsar” kuralı gereği her zaman davacı alacaklının hukuki yararının bulunduğununu kabul etmek gerekir.
İtirazın kaldırılması davasında;davanın kabulü halinde alacaklı tarafından dava dilekçesinde belirtilmek yada talep edilmek şartıyla %40 oranında tazminata hükmedilir.%40 oranındaki bu alacak itiraza uğrayan alacak miktarı üzerinden hesap edililir.Tazminata hükmedilmesinde karşı tarafın kötüniyeti aranmaz.İtirazın kaldırılmasının kabulü ile birlikte borçlunun itirazında haksız olduğu anlaşılır ve alacaklıya takibe devam etme yetkisi verilir.Borçlu bu kararın tefhim yada tebliğinden itibaren menfii tespit yada istirdat davası açmaz ise hüküm kesinleşir ve artık borçlu takibe karşı muhalefet için başkaca bir hukuki çareye sahip olamaz.Borçlunun tespit davası açarak borçlu olmadığının tespitini genel mahkemelerden talep etmesi yada cebri icra tehdidi altında bir paranın ödemesi için istirdat davası açılabilmesi;itirazın kaldırılması davalarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemesinden kaynaklanır.
Borçlu itirazın kaldırılması davasında İİK 68 anlamındaki belgelere itiraz sebeplerini ispatlamışsa alacaklının talebi reddolunur.Bu durmda alacaklının mahkemenin vermiş olduğu itirazın kaldırılması kararının reddi tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde itirazın iptali davası açmak yada genel mahkemelerde alacak davası ikame etme hakkı herzaman vardır.İtirazın kaldırılmasının reddi sonucunda davalı(borçlu) tarafından talep edilmek koşulu ile %40 oranında tazminata hükmedilir.Ancak davayı kaybeden davacı(alacaklı) tarafından açılmış olan itirazın iptali davası varsa;bu davanın sonuna kadar tazminat hükmü bekletilir.İtirazın iptali davası reddolunursa, alacaklı tarafından borçluya %40 oranında tazminat ödenir,dava kabul edilirse davacı alacaklı tazminat ödemekten kurtulur.İtirazın iptali davası itirazın kaldırılması davasına göre maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden ve daha geniş talepler içeren(itirazın kaldırılması davasını kapsayan) davadır.Bu sebeple itirazın kaldırılması talebi reddedilen alacaklının itirazın iptali davasını açmasında herzaman hukuki yararı vardır.
İtirazın kesin olarak kaldırılması prosedürünü inceledikten sonra;itirazın geçici olarak kaldırılması prosedüründen bahsetmek gerekir.İtiraz sebepleri içerisinde imzaya itiraz eden borçlunun muhalefetini bertaraf etmek isteyen alacaklı itirazın geçici olarak kaldırılması davasını açmak zorundadır.Alacaklı takibi başlatmış olduğu icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesinde itirazın geçici olarak kaldırılması davası açar.Bu davada alacaklının talebi “borçlunun itirazının kaldırılması ve alacaklıya takip yolunun geçici olarak açılması ve borçlunun inkar tazminatı ve yargılama giderlerine mahkum edilmesidir.”Dava açma süresi itirazın öğrenilmesinden itibaren 6 ay olup;bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir.İtirazın geçici olarak kaldırılması davasında borçlu ilk duruşmaya gelmezse yada mazeretini belgelendirecek olan bir belge ibraz edemezse itirazın geçici olarak kaldırılmasına ve alacağın %10’u oranında para cezasına hükmedilir.Duruşmaya gelmeyen ve geçerli bir mazerette göstermeyen borçlunun para cezasına çarptırılması için keyfiyetin davetiyeye yazılması gereklidir(İİK 68a/5)Bu hüküm amacı;imza incelemesinin yapılmasında borçlunun bizzat hazır bulunması ve alacaklı tarafından ibraz edilecek olan imza sirküleri ve örneklerine karşı itirazını bildirmesidir.Alacaklı itirazın geçici olarak kaldırılması duruşmasında icra dairesinden taleple tatbike medar imzaların topkanmasını istemesi gerekir.Bu imzalar resmi ve yetkili makamların önünde atılan imzalar olabilir(örneğin;evlenirken yada ehliyet belgesi alınırken yada resmi sözleşmeleri atılan imzalar).İcra mahkemesi sadece alacaklının ibraz edeceği tatbike medar imzalar çerçevesinde karar veremez.Bunun yanısıra bilirkişi incelemesi ve istiktap(yazı yazdırma ve imza atma) sonucunda da diğer delil ve karinelerden imzanın borçluya ait olup olmadığı hususunda kanaat edinerek karar verecektir.İstiktap konusunda HUMK 309,310,311,312 maddeleri kıyas yolu ile uygulanır. Yargıtay bir içtihadında imza incelemesinde bilirkişi tahkikatı yaptırılmadan imzanın aidiyetinin borçluya ait olacağı şeklinde karar verilemeyeceğini belirtmiştir(Y.12.HD.21/04/1994 5014/5129) Dava sırasında tatbike medar imzaları toplama görevi alacaklıya aittir.Uygulamada alacaklı itirazın geçici olarak kaldırılması davasını açar ve ilk olarak tatbike medar imzalar hazırsa ibraz eder, değilse imzaların bulunduğu yerleri(hangi yerden imza istenecek ise) mahkemeye bildirir.Tatbike medar imzalardan sonuç alınamazsa yada imzanın aidiyeti konusunda fikir sahibi olunamazsa hakimin duruşmada borçluya istiktap yaptırması gerekmektedir.İstiktap neticesinde de bir karar verilemediği(örneğin imzaların benzer nitelikte oluğu yada çok yakın imza örnekleri olduğu) zaman bilirkişi incelemesine gidilmesi gerekmektedir.Bilirkişiden gelen rapor da aydınlatıcı değilse; itirazın geçici olarak kaldırılması talebi reddedilmelidir.Çünkü imzanın aidiyeti konusunda tatmin edici bir sonuç çıkmadığı için;ihtimaller dahilinde sonucu net olmayan imza incelemesinin kabulü sonucunun borçluya yükletilmesi hakkaniyet kurallarına uygun olmayacaktır.
İtirazın muvakkaten kaldırılması davasında verilecek olan karara karşı temyiz yolu açık mıdır?Bu hususta görüş birliği bulunmamakla birlikte Yargıtay ve doktrine göre takip konusu alacak İİK 363 de belirtilen temyiz sınırının üzerinde ise temyiz edilebileceği;diğer bir görüş ise temyiz yolunun kapalı olduğu görüşüdür.(İİK 363/KURU/ASLAN/YILMAZ/İcra ve İflas Hukuku syf 216,Yetkin Yayınları)
İtirazın geçici olarak kaldırılması duruşmasında;borçlunun bizzat duruşmada hazır bulunması imzanın kabulüne yöneliktir.İtirazın geçici olarak kaldırılmasını sağlayacak olan belgeler adi senet hükmünde olabilir.Belgeden sorumlu olan kişinin kimliği ve takip borçlusunun aynı olduğunun anlaşılması lazımdır.İmza incelemesi sonucunda imzanın borçluya ait olduğuna karar verilmesi gereklidir.Alacaklı olduğu iddia edilen takip alacaklısı ile(sıfat takibin bu safhasında henüz belirgin değildir) belgede alacaklı olduğu belirtilen kişinin aynı olması gerekir.Yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgeler,faturalar,dekontlar fotokopi yada faks metni adi senet hükmünde değildir.Çünkü bu belgelerde ıslak imza yoktur.Bu durum İsviçrede de aynı şekildedir.HUMK 295/A gereği nitelikli sağlayıcılar tarafından sağlanan elektronik imza ıslak imza hükmünde olduğundan dolayı yazılı delil başlagıcı değil,senet hükümündedir.Esasında itirazın geçici olarak kaldırılmasında özellik arzeden durum;itiraz konusu imzanın borçluya aidiyetinin saptanmasıdır.Bu konuda icra mahkemesi hakiminin takdir yetkisinin varlığı da istiktap,tatbike medar imzalar yada bilirkişi incelemesinin sonuçlara bağlmında kabul edilebilir.
İtirazın geçici olarak kaldırılması davasının sonunda verilen karar üzerine alacaklı takibe devam etme yetkisine sahip olur ancak bu yetki sınırlıdır.Şöyle ki;itirazın geçici olarak kaldırılmasına karar verilmesi ile alacaklı geçici haciz isteme yetkisine sahip olur.Geçici haciz ile kesin haciz arasındaki en önemli ayrım; haczedilen malın satışının yapılamamasıdır.Geçici haciz ne zaman kesin hacze dönüşecektir?İtirazın geçici olarak kaldırılmasına karar verildikten sonra borçlunun 7 gün içerisinde borçtan kurtulma davası açmaması yada açılan davanın reddedilmesi durumunda geçici haciz kesin hacze dönüşür.Gerçeten de borçlu itirazın geçici olarak kaldırılmasından sonra genel mahkemelerde borçlu olmadığının tespiti için borçtan kurtulma davası açabilir.Bu dava açılmadan önce alacağın %15 oranında teminatın mahkeme veznesine yatırılması davanın dinlenebilmesi şartıdır.Bu dava 7 günlük süreden sonra da açılabilir ancak nitelendirilmesi borçtan kurtulma davası değil tespit davası olacaktır.Bu süreden sonra açılan tespit davası icra takibini durdurucu nitelikte değildir.(alacağın tamamının ve %15 oranında teminatın ödenmesi şartıyla mahkeme icra veznesine girmiş olan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir hükmüne karar verebilir) (İİK 72/3)Borçtan kurtulma davası sonunda verilen karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden bir karar olup;takibin iptal edilmesini yada başlatılan takibe devam edilememesini ifade eder.(kesin hüküm sebebiyle)Geçici kaldırma talebi ile birlikte yapılan hacizler varsa borçtan kurtulma davasının kabulü ile hacizler kalkar ve icra veznesine girmiş olan bir para alacağı varsa derhal borçluya ödenmesi gerekir.(maddi anlamda kesin hükm teşkil etmesi sebebiyle) Kısacası borçlu lehine sonuçlanan borçtan kurtulma davasında eski hale iade hükümleri uygulama alanı bulur.Bu dava genel mahkemelerde görüldüğünden alacaklı tarafından temyizi kabil bir davadır.Temyiz sonucunda karar onanırsa(imzanın borçluya ait olmadığı anlaşılırsa) artık hüküm kesinleşeceğinden dolayı aynı alacak için takibe devam edilemez.Temyiz sonucunda karar bozulursa(imzanın borçluya aidiyetine karar verilirse) borçtan kurtulma davasında verilen hükmün anlamı kalmadığı için alacaklının geçici haciz yetkisi kesin hacze dönüşecektir.Mahkeme vermiş olduğu kararda direnmesi durumunda ise uyuşmazlık Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenecek ve Hukuk Genel Kurulu vereceği karara göre takibe devam edilecek yada edilmeyecektir.Borçtan kurtulma davasında hukuki yararı mevcut olan kişi bu yararını icra takibi ile gerekçelendirir.Buna göre borçtan kurtulma davasında;icra takibinde borçlu olan kişinin herzaman hukuki yararı(menfaatinin) bulunduğu söylenebilir.Bu davada davacı takip borçlusu,davalı ise takip alacaklısıdır.Görevli mahkeme iptali istenen miktara göre asliye yada sulh hukuk mahkemesi olup,yekili mahkeme ise davalı alacaklının yerleşim yeri mahkemesi yada takibin yapıldığı yer mahkemesidir.Bu davada HUMK kuralları tatbik edilir ve verilen hüküm maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder.İspat yükü alacaklıdadır.Alacaklı alacağını miktarını ve alacağın halen devam ettiğini;borçlu ise borcun sona erdiğini ispat edecektir.Borçlu İİK 63 gereği ileri sürdüğü itiraz sebepleri ile bağlı değildir.Ancak iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı olduğundan dolayı,alacaklının muvafakatı ile iddia ve savunmalar değiştirilebilir ve genişletilebilir.Borçlu borçtan kurtulma davasını bir alacak davası ile irtibatlı olarak da açabilir.Bu durumda taraf rolleri değiştiğinden dolayı esasen bir dava yığılması sözkonusu olur.Davayı kaybeden taraf dava yada hükmolunan şeyin %40’ından az olmamak üzere münsaip bir tazminata hükmedilir.(İİK 69/son)Tazminata hükmedilmesi için dava dilekçesinde talep edilmesi şarttır.(Mahkemenin tarafların talepleri ile bağlı olduğu görüşü sebebiyle).Dava sonunda verilen karar borçlunun aleyhine ise;borçlunun İİK 36 gereği tehiri-i icra talepli olarak hükmü temyiz etmesi durumunda ve tehir-i icra kararının Yargıtaydan alınması durumunda hükmolunun tazminat ve hükmün icrası temyiz incelemesinin sonuna kadar ertelenir.Yargıtay yerel mahkemenin hükmünü onaması durumunda alacaklı kesin haciz isteme yetkisine sahip olur ve borçlunun menkul,g.menkul,üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczi cihetine gidilerek alacaklı alacağına kavuşur.Bu durumda alacaklı alacağını öncelikle icra kasasına yatırılan teminattan alır.(teminat mektubu var ise icra dairesi tarafından teminatın paraya çevrilmesi için ilgili bankaya teminat tahsil müzekkeresi yazılır)
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İtirazın Kaldırılması Davaları Ve Uygulaması" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Şükrü Gökmen'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
13-06-2010 - 20:05
(5076 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 7 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
54915
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 29 dakika 34 saniye önce.
* Ortalama Günde 10,82 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 24984, Kelime Sayısı : 2799, Boyut : 24,40 Kb.
* 13 kez yazdırıldı.
* 15 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1218
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02949905 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.