Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Parlamenter Sistemde Devlet Başkanlığı Ve Türk Parlamenter Sisteminde Cumhurbaşkanı’nın Halk Tarafından Seçilmesi

Yazan : Öğr. Gör. Fatih Birtek [Yazarla İletişim]
Polis Akademisi Başkanlığı Niğde Polis Meslek Yüksekokulu

Makale Özeti
Parlamenter Sistemde Cumhurbaşkanı nın rolü ve Cumhurbaşkanı nın halk tarafından seçilmesi modelinin parlamenter sistem bakımından değerlendirilmesi
Yazarın Notu
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MECMUASI ( HAKEMLİ ) (HATEMİ ARMAĞANI ) 2009 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

PARLAMENTER SİSTEMDE DEVLET BAŞKANLIĞI VE TÜRK PARLAMENTER SİSTEMİNDE CUMHURBAŞKANI’NIN HALK TARAFINDAN SEÇİLMESİ

Fatih BİRTEK*
GİRİŞ
1982 Anayasası hükümet şekli olarak, temsili hükümet sistemlerinden parlamenter sistemi benimsemiştir. Parlamenter hükümet sisteminin niteliği gereği yasamadan bağımsız ve ayrı bir yürütme organı bulunmaktadır. Yine parlamenter sisteme uygun olarak yürütme erki iki kanatlıdır. Bu kanatlardan bir tanesini siyasal açıdan bireysel ve kolektif olarak sorumlu olan Bakanlar Kurulu oluştururken diğer kanadı ise siyasal açıdan tam sorumsuz bir Cumhurbaşkanı oluşturmaktadır. Parlamenter hükümet sisteminin ayırıcı özelliği Bakanlar Kurulu’nun yasama organından bağımsız olmasına karşılık yine de yasama organına karşı siyasal olarak sorumlu olmasıdır.[1]
Kuvvetlerin yumuşak ayrılığına dayanan parlamenter sistem İngiltere’de doğmuş ve gelişmiştir.[2] İngiliz parlamenter sisteminin kendine has bir yapıya kavuşmasına rağmen, İngiliz parlamenter hükümet sistemini model olarak alan ülkelerin uygulamasında parlamenter sistemde bir takım değişiklikler meydana gelmiştir. İngiliz parlamenter sistemini model alan ülkeler kendilerine has ve kendilerine göre özellikleri olan bir parlamenter hükümet biçimi meydana getirmiştir.[3]
1982 Anayasası’nın 8. maddesi, yürütme görev ve yetkisini Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu arasında paylaştırmıştır. Parlamenter sistemin özüne uygun olarak yürütme iki başlı ( dualist ) bir yapıya sahiptir. Bu yapının birinci kanadı olan Cumhurbaşkanı siyasal açıdan tam sorumsuzudur. Ancak ikinci kanat olan Bakanlar Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı bireysel ve kollektif olarak sorumludur.
1982 Anayasası, devletin üç erki içerisinde, yürütme erkine ağırlık vermiş ve yürütme içerisinde de Cumhurbaşkanı’nın konumunu güçlendirmiştir.[4]
Cumhurbaşkanı’nın siyasal sorumsuzluğu ve yetkisizliği parlamenter sistemin karakteristik özelliklerindendir.[5] Çünkü klasik parlamenter hükümet modelinde Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve sembolik yetkilere sahiptir. Ancak 1982 Anayasası’nda benimsenen parlamenter sistemde, siyasal açıdan tam sorumsuz olan Cumhurbaşkanı’nın birçok olağan ve olağanüstü yetki ile donatıldığı görülmektedir. Bu sebeple siyasal sorumsuz olan Cumhurbaşkanı’na 1982 Anayasası’nın vermiş olduğu yetkilerin parlamenter sistemin sınırlarını zorladığı, hatta aştığı[6] ve bir tür zayıflatılmış parlamentarizm[7] oluşturduğu kabul edilmektedir.
Hâlihazırda 1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanı’na vermiş olduğu yetkilerin sembolik ve törensel yetkilerden oluştuğunu söylemek zordur. Cumhurbaşkanı’nın yasama, yürütme ve yargıya ilişkin yetkilerinin birçoğu önemli icrai ve etkin işlemlerdir.[8]
Hukuk devleti düşüncesinin hâkim olduğu bir sistemde yetki ve sorumluluk kavramları birbirini takip etmektedir. Yetki ile sorumluluğun paralel olması kamu hukukunun temel ilkelerindendir.[9] Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı’nın siyasal açıdan sorumsuzluğunun kabul edilmesi Cumhurbaşkanı’nın yetkisizliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak 1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanı’nın yetkilerine ilişkin düzenlemelerine bakıldığında Cumhurbaşkanı’nın yürütmenin güçlü kanadı olarak öne çıkarıldığı ve sembolik ve törensel olarak kabul edilemeyecek birçok önemli yetkiye sahip olduğu görülmektedir. Bu sebeple Cumhurbaşkanı’nın sahip olduğu yetkilerin, siyasal sorumsuzluğu ile birlikte ayrıntılı olarak incelenmesi ve bu yetkileri taşıyan bir Cumhurbaşkanı’nın siyasal açıdan sorumsuzluğunun tartışılması gerekmektedir.
Bu çalışma kapsamında öncelikle Parlamenter Sistem ve Parlamenter Hükümet Modelinde Devlet Başkanlığı, 1982 Anayasa’sında öngörülen Parlamenter Sistem ve bu sistem içerisinde Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı’nın yetkileri ve yetkilerinin parlamenter sistemle bağdaştırılabilirliği sorunu ve daha sonra 31.05.2007 tarihli 5678 Sayılı TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN ilebenimsenen Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi sisteminin mevcut hükümet sistemine etkileri incelenecektir.

1. PARLAMENTER SİSTEM VE ÖZELLİKLERİ
Devlet üzerine yapılan incelemelerin Aristotales’e ( M.Ö. 384- 322 ) kadar uzanmasına rağmen kuvvetler ayrılığı kuramı ilk kez Mosteguieu tarafından ortaya atılmıştır.[10] Montesguieu ’ya göre göre üç türlü kuvvet vardır ve her kuvvet ayrı bir organ tarafından kullanılmalıdır.
Montesguieu: “ Yasama ile yürütmenin aynı kişide ya da aynı memurlar topluluğunda toplandığı durumda özgürlük kalmaz; yargı kuvveti, yasama kuvvetinden ayrılmazsa ortada yine özgürlük diye bir şey kalmaz. ” diyerek kuvvetlerin ayrılması gerektiğini belirtmiştir.[11] Montesguieu’ya göre her devlette üç türlü kuvvet vardır ve her kuvvet ayrı bir organ tarafından kullanılmalıdır.
Kuvvetler ayrılığı kuramı özünde iktidarla ve iktidarın paylaşımı ile ilgilenmektedir. Kuvvetler ayrılığı kuramının amacı, sınırlı iktidarı yaratmak ve bu nedenle de çağdaş anayasacılığın temelini oluşturmaktadır.[12] Bu görüşten hareketle, kuvvetler ayrılığı doktrini yüzyıllar boyunca özgür toplumların kurumsal yapılarını özgür olmayanlarınkinden ayırt edebileceği iddia edilen başlıca anayasal teori olmuştur.[13]
Hükümet sistemleri daha çok yasama ve yürütme erkinin toplandığı organ göz önüne alınarak sınıflandırılmakta ve bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Kuvvetlerin bir kimse ya da bir zümrede toplandığı sisteme mutlak monarşi veya diktatörlük denmekte[14]; bu iki kuvvetin halkın seçmiş olduğu temsilcilerden oluştuğu mecliste toplandığı sisteme meclis hükümeti sistemi denmektedir.
Kuvvetler ayrılığı sisteminde, kuvvetlerin birbirinden ayrılma biçimine göre farklı nitelendirmeler yapılır.[15] Yasama ve yürütmenin birbirinden sert olarak ayrıldığı sisteme başkanlık sistemi, yasama ve yürütmenin birbirinden yumuşak biçimde ayrıldığı sisteme ise parlamenter; bu iki sisteme de benzeyen ve Cumhurbaşkanı’nın en önemli aktör olduğu ve doğrudan doğruya halk tarafından seçildiği sistem ise yarı başkanlık sistemi adı verilmektedir.
Başkanlık sistemi ile parlamenter sistemi birbirinden ayıran temel fark; yürütme organının yapısı ve göreve gelişidir. Başkanlık sisteminde yürütme tek başlıdır ve yürütmenin başı olan Başkan doğrudan doğruya halk taraftan seçilir. Oysa parlamenter sistemde yürütme dualist ( iki başlı ) bir yapıya sahiptir ve yürütme halkın seçmiş olduğu temsilcilerden oluşan meclis tarafından seçilir. Bu açıdan parlamenter sistemde yasama ve yürütme kuvvetlerinin kesin çizgilerle ayrılmasından çok, bu iki erkin işbirliğinden söz edilebilir.[16] Bu açıklamalardan hareketle parlamenter sistemin kuvvetlerin işbirliği sistemi olarak adlandırılması mümkündür.
Klasik parlamenter sistemin ayırıcı özellikleri; yürütme erkinin iki başlı ( dualist ) oluşu, yürütmenin yasama içinden çıkması ve yürütmenin etkin icrai kanadı olan Bakanlar Kurulu’nun yasama meclisine karşı bireysel ve kollektif olarak siyasi açıdan sorumlu olmasıdır.[17]
1.1. Yürütme Organının İki Başlılığı
Parlamenter sistemde yürütme tek bir kişi veya organa bırakılmamıştır. Parlamenter sistemde yürütme iki kanatlıdır. Bu kanatlardan birisi etkin, icrai olan Bakanlar Kurulu, ikincisi ise, sembolik yetkilerle donatılmış ve icrai olmayan, devletin başı sıfatı ile temsili bir konumda olan Devlet Başkanı; sistemin adının monarşi veya cumhuriyet olmasına göre Devlet Başkanı, ya da Hükümdar veya Cumhurbaşkanı adın alır.[18]
Ancak parlamenter sistemde yürütme organının iki kanatlı olması bu kanatların eşit yetkilere sahip ve bir birinden bağımsız olduğu anlamına gelmez. Parlamenter sistemde bir bütün olarak tek bir yürütme fonksiyonu ve tek bir yürütme organı vardır. İki başlı yapı da yürütme erkinde istikrarın sağlanabilmesi için bu kanatlardan birisinin etkisiz ve sembolik olması zorunludur.[19]
Yukarıda bahsedildiği üzere, yürütmenin iki kanadından birisi olan devlet başkanının sorumsuzluğu ile bağdaşmayacak ölçüde icrai nitelikte bir çok yetkinin verilmesi parlamenter sistemin özüne aykırıdır. Parlamenter sistemde devlet başkanının yetkileri sembolik olmalıdır. Çünkü parlamenter sistemde devlet başkanı doğrudan doğruya halk tarafından seçilmemekte, halkın temsilcilerinin oluşturduğu meclis tarafından seçilmektedir.[20] Bu sebeple, yürütme erki içerisinde asıl yetkinin Bakanlar Kurulu’na ait olduğu ve bu yetkiye paralel olarak siyasal sorumluluğun da Bakanlar Kurulu’nda olması gerektiği açıktır. Saf parlamenter sistemin uygulandığı İngiltere’de devlet başkanının üç gerçek yetkisi vardır. Bunlar; bilgilendirilme ve danışılma, doğru gördüğü yönde siyasal destek verme ve sorumluları uyarma yetkileridir. Bu yetkilerin haricindeki yetkiler ise:
- Parlamentonun toplantıya çağrılması,
- Her yıl Lordlar Kamarası’nda Taç Nutkunun okunması,
- Yasalaşmanın son aşaması olan onay yetkisinin kullanılması,
- Başbakan’ın atanması,
- Başbakan’ın isteği üzerine yeni Lordlar’ın yaratılması,
- Üst düzey yargıçlar dahil bütün üst düzey devlet görevlilerinin atanması,
- Af yetkisinin kullanılmasıdır.[21]

1.2. Yürütme Organının Göreve Gelişi
Parlamenter sistemde yürütmenin göreve gelişini ikiye ayırarak incelemek gerekmektedir. Çünkü yürütme iki başlıdır ve yürütmenin iki kanadının da göreve gelişi farklı usullerle olmaktadır.[22]
Yürütmenin siyasal açıdan sorumsuz olan ve bir bütün olarak devleti temsil eden Devlet Başkanı; monarşilerde veraset yolu ile göreve gelmekte iken, Cumhuriyetlerde parlamento tarafından belirlenmektedir.
Yürütmenin icari kanadı olan ve siyasal açıdan da yasama meclisine karşı bireysel ve kollektif olarak gerçek anlamda sorumlu olan kanat olan Bakanlar Kurulu ise yasama meclisi ( parlamento ) tarafından belirlenir.[23]

1.3.Yürütme Organının Sorumluluğu
Parlamenter sistemde parlamentonun içinden çıkan yürütme organının parlamentoya karşı sorumluluğu esastır. Parlamenter sistemde yürütme, parlamentodan bağımsız fakat parlamentoya karşı sorumludur. Bu açıdan parlamenter sistemde Bakanlar Kurulu’nun görevde kalması parlamentonun güvenine sahip olmasına bağlıdır.[24]
Bakanlar Kurulu, Başbakan’ın başkanlığında oluşan kollektif bir yapıya sahip bir kuruldur.[25] Bakanlar Kurulu’nun başı olan Başbakan ise parlamento üyeleri içinden Devlet Başkanı tarafından atanır.[26] Bu şekilde atanan Başbakan diğer bakanları[27] da belirleyerek Bakanlar Kurulu listesini Devlet Başkanı’nın onayına sunar. Devlet Başkanı’nın onayı ile birlikte Bakanlar Kurulu kurulmuş olur. Parlamento’nun güvenoyu kurulmak için değil göreve başlayabilmek için gerekli olan bir önkoşuldur.
Bakanlar Kurulu’nun görevi, hükümetin genel politikasının tespit ve tayinidir.[28] Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak Bakanlar Kurulu üyelerinin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden ötürü hukuki, cezai ve siyasi sorumlulukları vardır.
Parlamenter hükümet sisteminde Bakanlar Kurulu’nun her bir bakanın bireysel ve nihayet bütün bakanların kollektif olarak parlamentoya karşı siyasal sorumlulukları asıldır. Yukarıda bahsedildiği üzere münferit olarak bir bakanın veya bir bütün olarak Bakanlar Kurulu’nun göreve devam etmesi parlamentonun güvenine bağlıdır. Parlamento vereceği açık güvensizlik oyu ile veya gensoru yoluyla Başbakan ve kabinesinin veya münferit olarak bir bakanın görevine her zaman son verebilir. Bu özellik parlamenter rejimi başkanlık rejiminden ayıran bir özelliktir.[29]
Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin siyasal sorumluluğu parlamento tarafından tespit edilirken; görevlerini yerine getirirken yaptıkları eylem ve işlemlerden kaynaklanan hukuki ve cezai sorumlulukları yargı makamları tarafından tespit edilmektedir.[30]
Parlamentonun Başbakan ve Bakanlar Kurulu’na güven göstermesi iki şekildedir. Birincisi hükümet kurulduktan sonra göreve başlaması için zorunlu olan güvenoyu, ikincisi ise hükümet görevde iken söz konusu olan güvensizliğin giderilmesi yolu olan güvenoyudur.[31]
Parlamento tarafından güvensizlik oyu verilen Bakanlar Kurulu veya Bakan’ın görevini bırakması gerekmektedir.[32]
Yürütmenin iki kanadından birisi olan Devlet Başkanı ise yukarıda bahsedildiği üzere siyasal açıdan sorumsuzdur. Devlet Başkanı’nın sorumsuzluğu parlamenter sistemin ayırıcı özelliğidir. Parlamenter sistemde adı ister hükümdar isterse cumhurbaşkanı olsun devlet başkanının siyasal sorumluluğu yoktur.[33]
Bu sorumsuzluk sebebiyle, devlet başkanının görevine parlamento veya başka bir organ tarafından son verilemeyecektir.[34]
Parlamenter sistemde Devlet Başkanı’nın siyasal sorumsuzluğu yetkilerinin sembolik olmasına dayanmaktadır. Kamu hukuku kuralları nazarı ile bakıldığında yetkinin olmadığı yerde sorumluluğun da olmayacağı açıktır. Kaldı ki, sorumsuzluğun amacı Devlet Başkanını mutlak surette korumak olmayıp, yürütme organının başı olan Devlet Başkanlığı makamının saygınlığını korumaktır.
Parlamenter Monarşilerde Devlet Başkanı mutlak sorumsuzdur. Bu sorumsuzluk “ Kral Hata Yapmaz ” prensibine dayanmaktadır.[35] Oysa parlamenter cumhuriyetlerde Devlet Başkanı mutlak surette sorumsuz değildir. Parlamenter cumhuriyetlerde Devlet Başkanı, Vatana İhanet sebebiyle cezai sorumluluk altındadır. Yine Parlamenter cumhuriyetlerde Devlet Başkanı’nın kişisel eylemleri nedeniyle cezai ve hukuku sorumluluğu bulunmaktadır.[36]
Devlet Başkanı’nın sorumsuz olmasından ötürü, parlamenter sistem için: “ Devlet Başkanı’nın kurduğu Bakanlar Kurulu ile parlamento arasındaki ilişkileri konu alan bir rejimdir. ” tanımlaması yapılmıştır.[37]
1.4. Yürütme Organının Yasama Organını Fesh Yetkisi
Yürütmenin yasamayı fesh etmesi; belirli bir süre için halk tarafından seçilen temsilcilerin henüz temsil sürelerinin dolmadan yeni bir seçim ile ( seçimlerin yenilenmesi ) görevlerinin sona erdirilmesidir.
Parlamenter hükümet sistemi, devlet hâkimiyetini kullanan üç temel erkin birbirini dengelemesi amacıyla faklı organlara yetki verilmesi prensibine dayanmaktadır. Bu nedenle, yürütme organının meclis tarafından düşürülebilmesine karşın hükümete de meclis seçimlerini yenileme yetkisinin verilmesi parlamenter sisteme uygun bir yürütmenin vazgeçilmez şartlarından birisidir.[38] Bu yetkinin kullanılabilir olup olmadığından ziyade önemli olan böyle bir yetkinin yürütme erkine tanınmış olmasıdır.[39]
Anayasalar parlamenter sistemde genellikle hükümete tanınan bu yetkiyi Devlet Başkanı’na tanımıştır. Bu yetkinin parlamenter sistemde yaşanan tıkanıklıkların giderilmesi amacıyla Devlet Başkanı tarafından kullanılması benimsenmiştir. Bu itibarla, parlamenter sistemde yaşanması muhtemel sıkıntılar seçimlerin yenilenmesi suretiyle aşılacak ve daha etkin ve sağlıklı işleyen bir parlamenter sistem ( rasyonelleştirilmiş parlamentarizm ) ortaya çıkacaktır.[40]
İngiltere’de fesh yetkisi hiçbir sınırlandırmaya tabi tutulmamıştır. Başbakan her zaman parlamentonun feshini Kraliçe’den talep edebilmektedir.[41] Türkiye’de ise, Cumhurbaşkanı’na yasama meclisini fesh yetkisi çok sıkı şartlan altında tanınmıştır. Anayasa’nın 116. maddesine göre[42], fesh yetkisinin kullanılabilmesi, 45 gün içinde hükümetin kurulamaması şartına bağlıdır. Cumhurbaşkanı bu hüküm dışında her hangi bir sebeple meclisi feshedemez ve seçimlerin yenilenmesine karar veremez.
Fesih yetkisinin; yürütmenin yasama meclisini basık altında tutmaya yarayan bir araç olarak kullanması ve yasama ve yürütme arasında uyuşmazlığa sebep olabileceği gibi olumsuz yönleri olsa da; yürütme ve yasama meclisi arasındaki uyuşmazlığın halkın hakemliğine müracaat suretiyle çözümlenmesini sağlaması, parlamenter sistemde meydana gelebilecek tıkanıklıkları önleyebilecek bir uygulama alanına sahip olması nedeniyle parlamenter sistemin daha sağlıklı ve etkin işleyişine katkıda bulunduğu açıktır.

2. 1982 ANAYASASININ BENİMSEDİĞİ PARLAMENTER SİSTEM VE HUKUKİ KONUMU İTİBARİYLE CUMHURBAŞKANI
2.1. Genel Olarak
Bir hükümet modeli olan parlamenter sistemde düalist bir yürütme yapısı bulunmaktadır. Yürütme yetkisi/görevi[43] bir kurul ( Bakanlar Kurulu ) ve devlet başkanı arasında paylaştırılmıştır. Düalist yürütme tipinde genellikle, etkili ve güçlü kanat Bakanlar Kurulu’dur.[44]
Parlamenter sistemde devlet başkanı doğrudan doğruya halk tarafından değil, halkın seçmiş olduğu temsilciler aracılığı ile yasama meclisi tarafından seçilmektedir. Yürütmenin ikinci kanadı olan Bakanlar Kurulu ise çoğunlukla yasama meclisi içerisinden çıkmaktadır.[45]
Parlamenter rejimin bütün mekanizmalarını açıklayan en temel ilke güven ilkesidir.[46] Parlamenter rejim, yasama meclisi ile yürütme kanadı arasında tesis edilecek olan güvene dayanır. Yürütmenin görevine başlaması için gerekli olan güvenoyu ve yürütmenin görevi sırasında başvurduğu güvensizlik oyu ve yine yasama meclisinin denetim biçimi olan gensoru bu güven ilişkisinin en belirgin yansımalarıdır.
Daha önce de açıklandığı üzere, Devlet Başkanının siyaseten sorumsuzluğu ve yürütme kanadı adına bütün siyasi sorumluluğun Başbakan veya ilgili bakan üzerinde olması da klasik parlamenter sitemin özellikleri arasındadır.
Çalışmamızın bu bölümünde Türk Parlamenter Sisteminin genel hatları ve klasik parlamenter sistemden ayrılan özellikleri, Türk Parlamenter Sistemin[47] düalist yapısı ve yürütmenin yasama meclisine karşı sorumluluğu güven ilkesinden hareketle ele alınacaktır.
2.2. 1982 Anayasası’nda Benimsenen Parlamenter Sistem ve Özellikleri
1982 Anayasası yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’na vermek suretiyle iki kanatlı bir yürütme organı düzenlemiştir. ( A.Y. m. 8 ) Türk Parlamenter Sisteminde Cumhurbaşkanı parlamenter sisteme uygun olarak, doğrudan doğruya halk tarafından değil, halkın seçtiği temsilcilerden oluşan T.B.M.M. tarafından seçilmektedir. ( A.Y. m. 101 )
1982 Anayasası bu iki kanat içerisinde Cumhurbaşkanı’nın konumunu ve yetkilerini güçlendirmek yoluna gitmiştir. Klasik parlamenter sistem gereği, devletin başı olması sebebiyle sembolik ve törensel yetkilere sahip olması gereken Cumhurbaşkanı’na çok önemli etkili icrai idari işlemler yapabilme yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanı’ na verilen bu etkili işlem yapma yetkileri nazara alındığında bu tür yetkilerin parlamenter hükümet sisteminde devlet başkanında bulunması gereken yetkilerden olmadığı açıktır. ( A.Y. m. 104/b ) Hatta bu yetkilerin parlamenter hükümet sisteminin sınırlarını zorladığı ve bir tür zayıflatılmış parlamentarizm ortaya çıkardığı da söylenebilir.
Klasik parlamenter sistemde olduğu üzere Devlet Başkanı’nın sorumsuzluğu da bir istisnası ile birlikte ( vatana ihanet )1982 Anayasası’nda da ( A.Y m. 105/3 ) düzenlenmiştir. Bir çok önemli yetkiye sahip olan Cumhurbaşkanı siyasal açıdan sorumsuzdur. Yürütmenin diğer kanadı olan Bakanlar Kurulu ise hem bireysel olarak hem de kollektif bir biçimde siyasal sorumluluğa sahiptir. ( A.Y. m.112/1,2 )
Klasik parlamenter sistemin özelliğine uygun olarak, 1876 Anayasası’ndan bu yana uygulandığı üzere, Bakanlar Kurulu’nun başı olan Başbakan, T.B.M.M. üyeleri arasından seçilmektedir ( A.Y. m.109/2 ). Hükümet kurma görevini alan başbakan T.B.M.M. içerisinden seçmiş olduğu hükümet üyelerinin listesini Cumhurbaşkanı’na sunmakta ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile hükümet kurulmuş olmaktadır. ( A.Y. m. 109/3 )
Hükümetin göreve başlaması ve görevini sürdürmesi T.B.M.M.’nin güvenine bağlanmakta ve güvenoyu ve gensoru araçları ile Hükümet ile T.B.M.M. arasında güven tesis edilmektedir. Bu açıklamalardan hareketle, 1982 Anayasası parlamenter sistemin özüne uygun bir biçimde kuvvetlerin yumuşak ayrılığı ilkesini benimsediği söylenebilir. Bu gerekçelerle gerek klasik parlamenter sistemde ve gerekse Türk Parlamenter sisteminde yasama ve yürütme arasında işbirliği/güvene dayalı bir etkileşimin söz konusu olduğunu söylemek mümkündür.
1982 Anayasası Cumhurbaşkanı’na siyasal tıkanıklığı önlemek maksadıyla Anayasa’nın 116. maddesindeki şartların oluşması halinde, yasama meclisini fesh yetkisi[48] tanınmaktadır.
Saf İngiliz Parlamenter Sisteminin bütün özelliklerini barındırmıyor olsa dahi, Türk Hükümet Sisteminin kuvvetlerin yumuşak ayrılığına dayanan parlamenter sistem olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle Cumhurbaşkanı’na verilen bir takım önemli yetkilerin olması Türk Hükümet Sisteminin parlamentarist özelliğini yitirmesine yol açmaz.
2.3. 1982 Anayasası’nda Cumhurbaşkanı
1982 Anayasası üç devlet erki içerisinde yürütme erkini kuvvetlendirmiş olmakla birlikte parlamenter sistemin özüne aykırı bir biçimde, yürütme erki içerisinde Cumhurbaşkanı’nı güçlendirmiş[49] ve Cumhurbaşkanı’na parlamenter sistemde devlet başkanına tanınan statüyü aşan bir takım yetkiler vererek Cumhurbaşkanı’nı anayasal- siyasal sistemin merkezine yerleştirmiştir.[50]
Öğretide gerçekte yürütmeyi güçlendirmek ereği ile yapılan bu düzenlemenin Cumhurbaşkanlığı makamını güçlendirdiği ve sonuçta yürütmede bir kutuplaşma yaratması sebebiyle amaca aykırı bir biçimde yürütme erkini zayıflattığı da dile getirilmektedir.[51]
Parlamenter sistemin düalist yapısında asıl güçlü olması gereken yürütme kanadı Bakanlar Kurulu olması gerekirken bunun aksi olmuş ve 1982 Anayasası Cumhurbaşkanlığı kurumunu ve yetkilerini ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

2.3.1. Cumhurbaşkanı Seçilebilme Nitelikleri, Göreve Gelişi ve Görev Süresi
Yürütme organının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmemesi, klasik parlamenter sistemin ayırıcı unsurlarından birisidir.[52]
Devlet Başkanı’nın verasetle ( ekber evlat ) belirlendiği 1876 Kanun-i Esasi ayrık tutulduğunda, 1921[53], 1924, 1961 ve nihayet 1982 Anayasalarının Cumhurbaşkanı’nın doğrudan doğruya halk tarafından değil de halkın temsilcilerinden oluşan T.B.M.M. aracılığı ile seçilmesini ilkesine yer verilmiştir. Ancak 31.05.2007 tarih ve 5678 Sayılı Yasa ile Cumhurbaşkanı’nın T.B.M.M. tarafından seçilmesi usulüne son verilmiş ve Cumhurbaşkanı’nın doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi yoluna gidilmiştir.
1982 Anayasası’nın 101. maddesine göre Cumhurbaşkanı, “ T.B.M.M. tarafından ve T.B.M.M. tarafından ve T.B.M.M. nin kendi üyeleri içerisinden veya Cumhurbaşkanı seçilebilmek için anayasada sayılan niteliklerine ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından ” seçilir.
1982 Anayasası’nın 5678 Sayılı Yasa ile değişlik yapılmasından önceki hali, 1961 Anayasası’ndan farklı olarak T.B.M.M. dışından bir kimsenin de Cumhurbaşkanı seçilmesine olanak tanımıştır.[54] 1982 Anayasası bu düzenleme ile 1961 Anayasası döneminde var olan dolambaçlı yolu ortadan kaldırmış ve Anayasal ilke haline getirmiştir. Şöyle ki:1961 Anayasası döneminde de, T.B.M.M. üyesi olmayan cumhurbaşkanı adaylarının, cumhurbaşkanınca kontenjan senatörü seçilerek Cumhuriyet Senatosu üyesi olmak suretiyle adaylık hakkı kazandıkları; ve bu suretle 1966 yılında Cevdet SUNAY ( Orgeneral ) ve 1973 yılında da Fahri KORUTÜRK’ÜN ( Oramiral ) bu türlü bir uygulama ile Cumhurbaşkanı seçildiği olmuştur.[55]
Parlamenter sistemde önemli olan Cumhurbaşkanı’nın T.B.M.M. içerisinden değil, T.B.M.M. tarafından seçilmesidir. Bu sebeple Cumhurbaşkanı’nın yasama meclisi dışından seçilmesi durumunda parlamenter sistemin özüne aykırı davranılmış olmaz.[56]
1982 Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı olmak için aranan nitelikler 101. maddede sayılmaktadır. Bunlar: “ Kırk yaşını doldurmuş olmak, yüksek öğrenim yapmış olmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip[57] Türk vatandaşları arasından olmak ” tır.
31.05.2007 tarih ve 5678 Sayılı TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN hükümleri uyarınca; Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi usulü benimsenmiştir.
Anılan düzenleme ile parlamenter sistemden uzaklaşılmıştır. Çünkü yukarıda da izah edildiği üzere parlamenter sistemde asıl olan Cumhurbaşkanı’nın T.B.M.M. tarafından seçilmesidir. Cumhurbaşkanı’nın doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi parlamenter sistemin özüne aykırı bir düzenlemedir. Cumhurbaşkanı’nın mevcut icrai ve etkin sayılan yetkilerinin dahi parlamenter sistemle bağdaştırılması zor iken, bir de halktan meşruiyet almış olmanın manevi gücü de bu makama eklendiğinde Cumhurbaşkanı siyasal sistemin baş aktörü konumuna gelecek[58] ve bu halde mevcut hükümet sistemi yarı- başkanlık veya başkanlık sistemine yaklaşacaktır.
5678 Sayılı Yasaya göre Cumhurbaşkanlığı’na adaylık konusunda şu yeni hüküm getirilmiştir: “ Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.”
Yeni düzenleme ile, Meclis dışından aday gösterilme usulü yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkün kılınmış, 1982 Anayasası’nın ilk haline göre kolaylaştırılmış ve son genel seçimde %10 ve daha yukarı bir oranda oy alan siyasi partilere ortak aday gösterme imkanı tanınmıştır.
5678 Sayılı Yasa ile Değişik 1982 Anayasası’nın 102. maddesine göre Cumhurbaşkanlığı seçiminde takip edilecek usul şu şekildedir: “ Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır.
Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. ”
5678 Sayılı yasa ile getirilen yeni düzenleme ile Cumhurbaşkanı iki turlu bir sistem ile genel oy ile halk tarafından seçilecektir. Bu sistemde; ilk turda geçerli oyların salt çoğunluğunu sağlayan aday Cumhurbaşkanı seçilecektir. Eğer adaylar geçerli oyların salt çoğunluğunu sağlayamazlar ise, ikinci oylama yapılacak ve ikinci oylamaya ilk oylamada en çok oy alan iki aday katılacak ve ikinci oylama itibariyle geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı olarak seçilmiş olacaktır.
5678 Sayılı yasa ile 1982 Anayasası’nın ilk halinde yer alan: “ Bir kimse iki defa cumhurbaşkanı seçilemez ” hükmü değiştirilmiştir. Yeni hükme göre: “ Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” denilmek suretiyle bir kimseye ikinci kez Cumhurbaşkanı olma hakkı tanınmıştır.
1982 Anayasası’nın ilk hali Cumhurbaşkanı’nın görev süresini 7 yıl olarak belirlemişken, 5678 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde bir kimsenin 10 yıl ( ard arda veya farklı iki dönem halinde ) Cumhurbaşkanlığı yapabilmesi yolu açılmış olmaktadır.
5678 Sayılı Yasaya göre, “ Yeni seçilen Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder. ” hükmü ile seçilen Cumhurbaşkanı görevine başlayıncaya kadar süresi dolan Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin devam ettiği açıkça düzenlenmiştir.
2.3.2. Cumhurbaşkanı’nın Tarafsızlığı
Parlamenter sistemde, Cumhurbaşkanı’nın yansız olması sorumsuz olmasının doğal sonucudur.[59] Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığına sağlamaya yönelik ilk sistemli düzenleme 1961 Anayasası’nda yer almıştır. 1982 Anayasası da bu kuralları benimseyerek Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını sağlamaya çalışmıştır.
Tarafsızlığa ilişkin olarak Anayasa’nın 101. maddesinde: “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm, Cumhurbaşkanı’nı partiler üstü bir konuma getirmek ve yürütmenin diğer kanadı olan Bakanlar Kurulu ile T.B.M.M. arasında bir eşgüdüm kurumu olarak faaliyet göstermesi amacına yöneliktir.
Tarafsızlığa ilişkin ikinci düzenleme ise, görev süresine ilişkindir. 5678 Sayılı Yasa ile Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıl olarak belirlenmiş ve bir kimsenin iki kez Cumhurbaşkanı seçilebilmesinin yolu açılmıştır. ( m. 101/2 )
5678 Sayılı Yasa’nın birinci maddesinin Anayasa’nın 77. maddesinde yer alan T.B.M.M. seçim dönemini 5 yıldan 4 yıla düşürdüğü nazara alındığında, Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin Milletvekilliği seçim dönemini aşacak şekilde 5 yıl olarak düzenlenmesinin, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını sağlama amacına hizmet ettiğini söylemek mümkündür. Bu hüküm bir yandan Cumhurbaşkanlığı makamını yasama organından bağımsızlaştırmaya, diğer yandan da siyasi partiler karşısında tarafsız hale getirmeye yönelik bir hükümdür.[60]
Ancak iki defa seçilme yasağının 5678 Sayılı Yasa ile kaldırılması durumunun Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı ile bağdaştığını söylemek mümkün değildir. Çünkü yeniden seçilme beklentisi olan Cumhurbaşkanı’nın siyasal çoğunluğa sahip siyasi partilere yakınlaşması tehlikesi mevcuttur.[61]
Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını sağlamaya yönelik olarak 1982 Anayasası’nın ilk halinde, Cumhurbaşkanlığı seçiminde nitelikli çoğunluk ( ilk iki turda 2/3, üçüncü ve dördüncü turda üye tam sayısının salt çoğunluğu ) aranarak bu suretle siyasi partilerin bir isim üzerinde uzlaşması amacı güdülmüştür. Ancak 5678 Sayılı Yasa ile Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından doğrudan doğruya genel oy ile seçilmesi sistemi benimsendiğinden anılan hüküm geçerliliğini yitirmiştir.
Yine T.B.M.M. dışından da Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilebilmesi ve 5678 Sayılı Yasa ile bu durumun kolaylaştırılması ( 20 milletvekilinin yazılı olarak aday göstermesi ) ve son milletvekili genel seçiminde %10 ve üstünde oy alanda siyasi partilerin ortak aday gösterebilmesi düzenlemesi de farklı siyasi partilerin; partiler üstü bir aday üzerinde uzlaşması ve bu suretle Cumhurbaşkanlığı’nın tarafsızlığını sağlamaya yönelik düzenlemelerdir[62].
Cumhurbaşkanı’nın doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi ile Cumhurbaşkanı meşruiyetini halktan almakta, halkın bütünü temsil etmekte ve nihayet tarafsızlığı halk tarafından kabul edilmektedir. Ancak Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi durumunda, Anayasa’da yer alan güçlü yetkilerin halktan alınan meşruiyetle birleşmesi durumunda Cumhurbaşkanı siyasal sistemin hâkim otoritesi durumuna gelebilecektir.[63] Bu ise parlamenter sistemde istenilen bir durum değildir.
Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını sağlamak için 103. madde uyarınca, T.B.M.M. önünde yemin etmesi öngörülmüştür.[64] Yemin hukuki özelliği olmayan daha çok manevi yanı ağır basan bir davranıştır.[65]
1982 Anayasası bu türlü düzenlemelerle Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını sağlamayı amaçlamıştır. Ancak hiçbir zaman siyasi partiler ileride kendi siyasi düşüncelerine yakın bir kimsenin Cumhurbaşkanı olması gayretinden vazgeçmeyecektir.[66]
2.3.3. Cumhurbaşkanı’nın Göreve Başlaması
Yukarıda bahse konu olduğu üzere, seçilmiş olan Cumhurbaşkanı’nın T.B.M.M. önünde yemin etmesi bir gelenektir. Bu gelenek bir sembol halinde bütün anayasalarımızda yer almıştır.
Anayasa’nın 103. maddesine göre Cumhurbaşkanı’nın yemini şu şekildedir: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim."
Anayasa’nın 103. maddesi yeni seçilen Cumhurbaşkanı’nın T.B.M.M. önünde and içerek göreve başlamasını düzenlediği için, Cumhurbaşkanı’nın göreve başladığın T.B.M.M. önünde and içmesinin bittiği andır. Bu sebeple eski Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin bu anda bittiğini kabul etmek gerekmektedir.[67]
2.3.4. Cumhurbaşkanı’nın Yetkileri
Anayasa’nın 104/1 maddesine göre: “ Cumhurbaşkanı Devletin başı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini temsil eder; Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. ”
Anayasamız Cumhurbaşkanı’nın yasama, yürütme ve yargıya ilişkin yetkilerini düzenlemeden önce temsil ve gözetim ( devlet organları arasında uyumu sağlamak ) yetkisini vermiştir. Temsil 104. maddedeki düzenleniş biçimi ile Cumhurbaşkanı için devletin başı olması sıfatıyla bir görevdir.[68]
Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı’nın durumu için geçerli olan kural yetkisizliktir. Bu sebeple yetkisiz olmasını sorumsuz kılınması takip etmektedir.[69] Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı’nın esas rolü, Anayasa’nın 104. maddesinde açıklandığı üzere temsil ve gözetimdir.[70]
Cumhurbaşkanı tarafsız sıfatıyla bir orkestra şefi gibi, devlet organlarının işleyişinde uyumu sağlayacak olan makamdır.[71]
1982 Anayasası’na göre; Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin bir kısmı Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan doğruya kullanılacak bir kısmı ise karşı imza kuralı uyarınca Başbakan veya ilgili bakan tarafından imzalanarak kullanılacaktır. Anayasa’da hangi yetkilerin tek başına hangilerinin karşı imza kuralı uyarınca kullanılacağı açık bir biçimde düzenlenmemektedir. Bu konu öğretide tartışmalıdır.[72] Ancak bu konudaki tartışmaların münhasıran ayrı bir çalışmanın konusu olması ve çalışmamızın üçüncü bölümünde ayrıca ele alınacak olması sebebiyle çalışmanın amacı bakımından konunun sınırlandırılması gereği ile karşı imza kuralına tabi olup olmadığı irdelenmeden, parlamenter sistemin özü itibariyle bir değerlendirme yapılarak, 1982 Anayasası Cumhurbaşkanı’na vermiş olduğu yetkiler yasama, yürütme ve yargı işlevlerine göre sınıflandırılmaktadır.
2.3.4.1. Yasama İle İlgili Görev ve Yetkileri
· Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılı başında T.B.M.M.’de açılış konuşması yapmak.[73]
· T.B.M.M.’yi gerektiğinde toplantıya çağırmak.
· Kanunları yayımlamak.
· Kanunları tekrar görüşülmek üzere T.B.M.M.’ye geri göndermek ( veto ).
· Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak ( ihtiyari referandum ).
· Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, T.B.M.M. İçtüzüğü’nün tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasa’ya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açmak.
· Anayasa’da öngörülen koşullar oluştuğunda T.B.M.M. seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.
2.3.4.2. Yürütemeye İlişkin Görev ve Yetkileri
· Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek.
· Başbakan’ın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek.
· Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığında toplantıya çağırmak.
· Yabancı devletlere Türk Devleti’nin temsilcilerini göndermek.
· Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek.
· Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak.
· Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek.
· Genelkurmay Başkanını atamak ( Bakanlar Kurulu’nun önerisi üzerine ).
· Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak.
· Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak.
· Kararnameleri imzalamak.
· Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak.
· Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak.
· Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak.
· Üniversite rektörlerini seçmek ( Kurucu Rektörler Hariç ).
2.3.4.3. Yargı İle İlgili Görev ve Yetkileri
Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.
Bu yetkilerin yanında madde 104/3’te Cumhurbaşkanı’nın: “ Anayasa ve kanunlarla seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getireceği ” ve “ yetkileri kullanacağı ” hükmü düzenlenmiştir.
2.3.5. Cumhurbaşkanı’na Vekâlet
Kamu hukuk kuralları gereği idarenin sürekliliği ilkesi esastır. Kamu yararı güdülerek yerine getirilen idare işlemler sürekli bir devlet fonksiyonudur.[74] Yürütme fonksiyonu her an icra edilen[75], yaşayan bir fonksiyondur. Bu sebeple Cumhurbaşkanı görevine başladıktan sonra, Cumhurbaşkanlığı makamının belirli sebeplerle geçici veya sürekli boşalması durumunda bu makamda meydana gelen boşluğun doldurulması gerekmektedir.
Bu sebeple 1982 Anayasası Cumhurbaşkanlığı makamının geçici veya sürekli boşalması durumunda T.B.M.M. Başkanı’nın Cumhurbaşkanı’na vekalet edeceğini düzenlemiştir. Anılan hükme göre ( Madde 106 ): “ Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, görevine dönmesine kadar; ölüm, çekilme veya başka bir sebeple Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde de yenisi seçilinceye kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.”
106. maddede geçici boşalma sebepleri sayılırken örnek vermek suretiyle sayılmıştır. Maddede sınırlayıcı ( numerus clauses ) türden bir sayılma yapılmamış, hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebepler denilerek bu sebeplere benzeyen ve geçici Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması sonucu doğuran muhtemel durumların da[76] bu madde kapsamında değerlendirilmesine imkan tanımıştır.
2.3.6. Cumhurbaşkanı’nın Görevinin Sona Ermesi
Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin sona ermesinde en doğal durum, görev süresinin sona ermesidir. Bu süre 1982 Anayasası’nın ilk halinde yedi yıl iken, 5678 Sayılı Yasa ile beş yıl olarak benimsenmiştir. Cumhurbaşkanlığı görevinin kaydı hayat şartı ile bir kimsede bulunması, Cumhuriyet fikri ve rejimi ile bağdaşmaz.[77]
Yukarıda izah edildiği üzere seçilen yeni Cumhurbaşkanı T.B.M.M. önünde and içtiği anda[78] eski Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin dolduğu kabul edilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı görevinin sona ermesi durumlarından ikincisi ise ölüm veya istifadır ( görevden çekilme ). Bu hallerde Cumhurbaşkanı’nın görevi sona ermekte[79] ve Anayasa uyarınca Cumhurbaşkanlığı makamı kesin olarak boşaldığı için yeni Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılması gerekmektedir. Bu durumda yeni seçilen Cumhurbaşkanı’nın görev süresi eski Cumhurbaşkanı’nın tamamlayamadığı süre değil, normal Cumhurbaşkanlığı süresi olan beş yıl olacaktır.[80]
1982 Anayasası 106. maddesinde, “ ölüm, çekilme veya başka bir sebeple ” Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması durumlarına, ölüm ve çekilmeyi örnekleme suretiyle saymıştır. Bu türlü bir sayma, sınırlı sayma değildir. Bu sebeple Cumhurbaşkanı’nın görevini yerine getiremeyecek derecede sürekli hastalığı,[81] temyiz kudretinden yoksun hale gelmesi durumlarında da Cumhurbaşkanlığı makamının sürekli olarak boşaldığının kabulü gerekmektedir.[82]
Cumhurbaşkanı’nın vatana ihanet ithamı ile Yüce Divan’a sevk edilmesi ve hakkında mahkûmiyet hükmü verilmesi halinde de Cumhurbaşkanlığı makamının kesin surette boşaldığının kabul edilmesi gerektiği öne sürülmektedir.[83] Bu görüş ile birlikte öğretide Cumhurbaşkanı’nın Yüce Divan’a sevk edildiği andan itibaren görev süresinin kesin surette boşaldığının kabul edilmesi gerektiği de öne sürülmektedir. Nitekim ÖZBUDUN’a göre: “ Görevi ile ilgili bir suçtan ötürü Yüce Divan’a sevk edilen bir bakan bakanlıktan düşmüş sayıldığına göre ( m. 113/3 ), T.B.M.M.’nin çok daha büyük bir çoğunlukla ve çok daha ağır bir suç ile suçlanan bir Cumhurbaşkanı’nın görevine devam edebileceğinin kabul edilmesi güçtür. Cumhurbaşkanı’nın vatana ihanetle suçlanması halinde, Cumhurbaşkanlığı sıfatının sona erdiğinin kabul edilmesi gerekir. ”[84]
SONUÇ
Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı dualist ( iki başlı ) yürütmenin sorumsuz kanadını oluşturmaktadır. Bu sorumsuzluk kimi yazarlara göre tarihi geleneklerden ( özellikle monarşi sonrası kurulan cumhuriyetlerde ), kimi yazarlara göre ise, yetkisizliğinden kaynaklanmaktadır.
Parlamenter sistemin özünde yürütmenin etkisiz/ yetkisiz kanadı olan Cumhurbaşkanlığı makamı temsil makamıdır ve genellikle yetkileri sembolik/ törensel yetkilerdir. Cumhurbaşkanı gerçekte yasama ve yürütme arasında hakem görevini üstlenmektedir. Gerçekte parlamenter sistem yasama ve yürütme arasında ilişkileri düzenleyen bir hükümet biçimidir. Bu sebeple Cumhurbaşkanı’nın parlamenter sistem içerisindeki rolü, erkler arasında uyumu sağlamaktan öte bir anlam taşımamaktadır.
Bu sebeple, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı’nın bir takım icrai/etkili siyasi yetkilerle donatılması, parlamenter sistemin temel ilkelerine ve nihayet siyasi sorumsuzluğuna aykırı bir haldir.
Türk parlamenter sisteminde de klasik parlamenter sistemde olduğu üzere yürütme kanadı iki başlıdır ve temsili/ sembolik makam olması gereken Cumhurbaşkanı’nın sorumsuzluğu kabul edilmiştir. Ancak 1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanı’na vermiş olduğu etkili/icrai yetkiler nazara alındığında bu yetkilerin parlamenter sistemle, Cumhurbaşkanı’nın sorumsuzluğu ve nihayet hukuk devleti ilkeleri ile bağdaştırılması mümkün değildir. 1982 Anayasası’na göre etkisiz ve sembolik bir makam olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamı elinde bulundurduğu yetkilerle anayasal siyasal sistemin en etkin/düzenleyici aktörü haline gelmiştir.
1982 Anayasası’nın ilk halinde parlamenter sistemin ayırıcı özelliğine uygun bir biçimde Cumhurbaşkanı’nın yasama meclisi tarafından seçilmesi öngörülmüş iken, 31.05.2007 tarihli 5678 Sayılı TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN hükümleri uyarınca, Cumhurbaşkanı doğrudan doğruya halk tarafından iki turlu bir seçim ile seçilecektir.
Anılan değişikliğin parlamenter sistem ile bağdaştırılması mümkün değildir. Hâlihazırda 1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanı’na etkili/icrai birçok yetkiyi bahşetmesi dahi parlamenter sistemin sınırlarını zorlamakta ve hatta aşmakta iken bir de Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi ülkemizde uygulanan hükümet sistemini yarı başkanlık sistemine daha da yaklaştırmaktadır. Kaldı ki halk tarafından seçilmiş olan yasama meclisi ile yine halk tarafından seçilmiş olan Cumhurbaşkanı arasında bir meşruiyet çatışmasının ortaya çıkması da muhtemeldir. Özellikle Cumhurbaşkanı’nın etkin- icrai yetkilerini kullanmasında bu meşruiyet çatışmasının kaçınılmaz bir şekilde kendini göstereceği muhakkaktır.
Mevcut icrai/etkin bir çok yetkiyi elinde bulunduran bir Cumhurbaşkanı’nın bu yetkilerinin yanına bir de halk tarafından seçilmenin vermiş olduğu meşruiyetten kaynaklanan manevi güç ( meşruiyet gücü ) eklendiğinde yürütme gücü Cumhurbaşkanı’nın şahsında somutlaşacak ve Bakanlar Kurulu etkinliğini yitirecektir. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik ve temsili bir makam olarak düzenlenmedikçe Türk Hukukunda hükümet sistemi şekli parlamenter sistemden çok yarı başkanlık sistemine yaklaşacaktır.

KAYNAKLAR

ALDIKAÇTI, Orhan: Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi ve 1961 Anayasası, İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1982
ALDIKAÇTI, Orhan: Modern Demokrasilerde ve Türkiye’de Devlet Başkanlığı, İstanbul, 1960
ARSEL, İlhan: Türk Anayasa Hukuku’nun Umumi Esasları, Ankara, 1962
ARSLAN, Ramazan- TANRIÖVER, Süha: Yargı Örgütü Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 1996
ATAR, Yavuz: Türk Anayasa Hukuku, Genişletilmiş 2. Baskı, Konya, 2002
BAŞGİL, Ali Fuat: Esas Teşkilat Hukuku, Türkiye Siyasi Rejim ve Anayasa Prensipleri, C. ll, İstanbul, 1960
DERDİMAN, Ramazan Cengiz: Anayasa Hukukunun Genel Esasları ve Türk Anayasa Düzeni, Bursa, 2006
ERDOĞAN, Mustafa: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, Ankara, 2001
ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi, 6. Baskı ( Tıpkı Basım ), Ankara, 2004
ERDOĞAN, Mustafa: Anayasa Hukuku, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2005
EROĞUL, Cem: Çağdaş Devlet Düzenleri, Ankara, 2001
EROĞUL, Cem: Anatüzeye Giriş, 7. Baskı, Ankara, 2004
GÖZLER, Kemal: Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 2. Baskı, Bursa, 2004
GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları – Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi , Bursa, 2001
GÖZLER, Kemal: Anayasa Hukukuna Giriş, 3. Bası, Bursa, 2003
GÖZLER, Kemal: İdare Hukuk, C.l, Bursa, 2003
GÖZÜBÜYÜK, Şeref: Yönetim Hukuku, Gözden Geçirilmiş 11. Baskı, Ankara, 1998
GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref: Anayasa Hukuku ( 2003 ), Genişletilmiş 11. Bası, Ankara, 2003
GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref: Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 7. Baskı, Ankara, 1994
GÜL, Cengiz- BİRTEK, Fatih: Hak Arama Özgürlüğü ve Türk Pozitif Hukukunda Yargı Yolu Kapalı İşlemler, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 1-2
GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, Yenilenmiş Beşinci Baskı, Ankara, 2002
GÜNEŞ, Turan: Parlamenter Rejimin Bugünkü Manası ve İşleyişi, İstanbul, 1956
GÜRİZ, Adnan: İngiltere’de İcra Vekillerinin Mes’uliyeti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl. 1955, C. Xll, S. 3-4
İZGİ, Ömer- GÖREN, Zafer: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Yorumu, Cilt 2, Ankara, 2002
KABOĞLU, İbrahim Ö.: Anayasa Hukuku Dersleri, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul, 2005
KAHRAMAN, Mehmet: 1982 Anayasasına Göre Cumhurbaşkanının Geri Gönderme Yetkisi, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 1-2
KERSE, Ahmet: Türkiye’de 1961 Anayasasına Göre Cumhurbaşkanı, İstanbul, 1973
KUZU, Burhan: 1982 Anayasasının Temel Nitelikleri ve Getirdiği Yenilikler, İstanbul, 1990
ONAR, Erdal: Türkiye’nin Başkanlık veya Yarı Başkanlık Sistemine Geçmesi Düşünülmeli midir ?, Türkiye Barolar Birliği Uluslar arası Anayasa Hukuku Kurultayında Sunulan Bildiri, Ankara, 13.01.2001
ÖNDER, Salih: Türk Parlamenter Sisteminde Cumhurbaşkanının Rolü, Ankara, 2007
ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 7. Baskı, Ankara, 2003
ÖZBUDUN, Ergun: Parlamenter Rejimde Hükümeti Murakabe Vasıtaları, A.Ü.H.F Yayın No: 171, Ankara, 1962
SABUNCU, Yavuz: Anayasaya Giriş, Ankara, 2003
SOYSAL, Mümtaz: 100 Soruda Anayasa’nın Anlamı, Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, İstanbul, 1993

TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, İstanbul, 2001
TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, Y.K.Y, 4. Baskı, İstanbul, 2002
TEZİÇ, Erdoğan: Anayasa Hukuku, 10. Baskı, Ankara, 2005
TEZİÇ, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 1996
TURHAN, Mehmet: Hükümet Sistemleri ve 1982 Anayasası, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Diyarbakır, 1989
YALÇINKAYA, Namık Kemal: Kaynakları, Kurumları ve Temel İlkeleriyle İngiliz Hukuku, Ankara, 1981

* Polis Akademisi Başkanlığı Niğde Polis Meslek Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi
[1] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 7. Baskı, Ankara, 2003, s. 329

[2] TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, İstanbul, 2001, s. 300

[3] ÖNDER, Salih: Türk Parlamenter Sisteminde Cumhurbaşkanının Rolü, Ankara, 2007, s. 1

[4] ERDOĞAN, Mustafa: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, Ankara, 2001, s. 197

[5] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 330; GÜL, Cengiz- BİRTEK, Fatih: Hak Arama Özgürlüğü ve Türk Pozitif Hukukunda Yargı Yolu Kapalı İşlemler, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 1-2, s. 22; KERSE, Ahmet: Türkiye’de 1961 Anayasasına Göre Cumhurbaşkanı, İstanbul, 1973, s. 11; TEZİÇ, Erdoğan: Anayasa Hukuku, 10. Baskı, Ankara, 2005, s. 408; GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları – Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi , Bursa, 2001, s. 235- 262

[6] KUZU, Burhan: 1982 Anayasasının Temel Nitelikleri ve Getirdiği Yenilikler, İstanbul, 1990, s. 74- 79; ONAR, Erdal: Türkiye’nin Başkanlık veya Yarı Başkanlık Sistemine Geçmesi Düşünülmeli midir ?, Türkiye Barolar Birliği Uluslar arası Anayasa Hukuku Kurultayında Sunulan Bildiri, Ankara, 13.01.2001 s. 8; ERDOĞAN, Mustafa: Anayasalar ve Siyaset , Ankara, 2001, s. 197; TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: Türk Anayasa Hukuku, İstanbul, 2001, s. 423; SABUNCU, Yavuz: Anayasaya Giriş, Ankara, 2003, s. 203; İZGİ, Ömer- GÖREN, Zafer: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Yorumu, Cilt 2, Ankara, 2002, s. 975; ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 246; KAHRAMAN, Mehmet: 1982 Anayasasına Göre Cumhurbaşkanının Geri Gönderme Yetkisi, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 1-2, s.89

[7] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 338

[8] GÜL, Cengiz- BİRTEK, Fatih: Yargı Yolu Kapalı İşlemler , Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 1-2, s. 24; KAHRAMAN, Mehmet: A.g.m , s. 89

[9] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 311

[10] TURHAN, Mehmet: Hükümet Sistemleri ve 1982 Anayasası, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Diyarbakır, 1989, s. 4

[11] Montesguieu: The Sprit of Laws, trans. Thomas Nugent ( Berkley, Los Angeles and London, 1977: Universty of California Pres, s. 202 ( Nakleden: TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 5

[12] TURHAN, Mehmet: A.g.e , s. 8; ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi, 6. Baskı ( Tıpkı Basım ), Ankara, 2004, s. 199

[13] Vile, M.J.C: Constituonalism and Seperation of Powers, Oxford Clarendon Pres, 1967, s. 9 ( Nakleden: ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi , s. 199 )

[14] TURHAN, Mehmet: A.g.e , s. 8; GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları , s. 6

[15] TURHAN, Mehmet: A.g.e , s. 21

[16] TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 43

[17] Bir başka görüşe göre parlamenter sistemin ayırıcı özellikleri: Yürütmenin yasamadan doğması ve yürütmenin yasamaya karşı sorumlu olmasıdır. Leon D. Epstein; Parliamentary Government, İnternational Encyclopedia of the Social Sciences, der. David L. Sills ( New York, 1968: Macmillan ve Fee Pres, vol. 11, s. 419 ( Nakleden: TURHAN, Mehmet: A.g.e , s. 43 )

[18] ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi , s. 213

[19] GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları , s. 10; ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi , s. 214

[20] İngiltere gibi, Devlet Başkanlığının zümre esasına göre el değiştirmesine rağmen parlamenter sistemin uygulandığı ülkeler de vardır.

[21] EROĞUL, Cem: Çağdaş Devlet Düzenleri, Ankara, 2001 s. 21- 22

[22] EROĞUL, Cem: Çağdaş Devlet Düzenleri, s. 21- 22

[23] Parlamento tarafından Bakanlar Kurulunun oluşturulmasında uygulanan değişik usuller hakkında bkz. EROĞUL, Cem: Çağdaş Devlet Düzenleri, s. 21- 22

[24] ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi , s. 214

[25] TEZİÇ, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 1996, s. 405- 410

[26] Bazı yazarlar Başbakan’ ın parlamento içinden atanmasını ( Başbakan’ın parlamenter olma zorunluluğunu ) parlamenter sistemin unsurları arasında saymaktadır. Daha geniş bilgi için Bkz. ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi , s. 213; TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 51. Nitekim 1876 dan bu yana bütün Anayasalarımızın ortak hükmü gereği, Başbakan’ın meclis içinden bir milletvekili olma zorunluluğu mevcuttur.

[27] Parlamenter Sistemde Başbakan’ın parlamenter olması zorunlu iken, bakanların parlamenter olma zorunluluğu bulunmamaktadır.

[28] ÖNDER, Salih: A.g.e, s. 16

[29] GÜRİZ, Adnan: İngiltere’de İcra Vekillerinin Mes’uliyeti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl. 1955, C. Xll, S. 3-4, s. 139- 157 ( Nakleden: TURHAN, Mehmet: A.g.e , s. 44 )

[30] ÖNDER, Salih: A.g.e, s. 16

[31] ÖZBUDUN, Ergun: Parlamenter Rejimde Hükümeti Murakabe Vasıtaları, A.Ü.H.F Yayın No: 171, Ankara, 1962, s. 72

[32] BAŞGİL, Parlamenter Hükümet Sisteminde, hakkında güvensizlik oyu verilen Bakanlar Kurulu’nun görevden çekilmeye direnmesi halinde bunun bir hükümet darbesi olacağını dile getirmektedir. BAŞGİL, Ali Fuat: Esas Teşkilat Hukuku, Türkiye Siyasi Rejim ve Anayasa Prensipleri, C. ll, İstanbul, 1960, s. 363

[33] ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi , s. 214. Devlet Başkanı parlamento karşısında sorumlu değildir ama uygulamada parlamentonun devlet başkanlarını görevden çekilmeye zorladığı da olmuştur. Fransa’ da 1887 yılında ikinci kez Cumhurbaşkanı olan Grevy, damadı Wilson’un Legion d’ honneur nişanları dağıtımındaki yolsuzluklara adının karışması üzerine, kendisinin hiçbir ilgisi bulunmamasına rağmen, mebuslar meclisi Devlet Başkanı görevden çekilmedikçe hiçbir bakanla temas kurmayacağını açıklayınca istifa etmek zorunda kalmıştır. TEZİÇ, Erdoğan; Anayasa Hukuku, s. 401, dn. 100. Bu durumun tek istisnası Vatana İhanet Suçu’dur. Vatana ihanet durumu Devlet Başkanı’nın cezai sorumluluğu kısmında geniş bir biçimde ele alınacaktır.

[34] ERDOĞAN, Mustafa: Anayasal Demokrasi , s. 214; GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 79

[35] GÜNEŞ, Turan: Parlamenter Rejimin Bugünkü Manası ve İşleyişi, İstanbul, 1956, s. 60

[36] Devlet Başkanı’nın siyasi, cezai ve hukuki sorumluluğu konusu münhasıran başlıbaşına bir çalışma hacminde olduğundan burada ayrıntıya girilmemiştir.

[37] ALDIKAÇTI, Orhan: Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi ve 1961 Anayasası, İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1982, s. 324; ALDIKAÇTI, Orhan: Modern Demokrasilerde ve Türkiye’de Devlet Başkanlığı, İstanbul, 1960, s. 99- 103; KERSE, Ahmet: A.g.e, s. 131- 136

[38] GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, Yenilenmiş Beşinci Baskı, Ankara, 2002, s. 14

[39] İngiltere’ de Başbakan’ın Kraliçe’ye her zaman parlamentoyu feshetmeyi teklif edebilmesi, parlamento üzerinde ciddi bir siyasal baskı unsuru oluşturmaktadır. YALÇINKAYA, Namık Kemal: Kaynakları, Kurumları ve Temel İlkeleriyle İngiliz Hukuku, Ankara, 1981, s. 56

[40] TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 57; ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 340.

[41] YALÇINKAYA, Namık Kemal: Kaynakları, Kurumları ve Temel İlkeleriyle İngiliz Hukuku, s. 56

[42] Anayasa’ nın 116. maddesine göre: “ Bakanlar Kurulunun, 110 uncu maddede belirtilen güvenoyunu alamaması ve 99 uncu veya 111 inci maddeler uyarınca güvensizlik oyuyla düşürülmesi hallerinde; kırkbeş gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak, seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
Başbakanın güvensizlik oyu ile düşürülmeden istifa etmesi üzerine kırkbeş gün içinde veya yeni seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine kırkbeş gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.”

[43] Yürütme bazen yetki bazen de görev olarak addedilmiştir. 1961 Anayasası yürütmeyi görev olarak nitelemişken, 1982 Anayasası yürütmeye bir takım Anayasal yetkileri doğrudan doğruya vererek onu hem yetki hem de görev haline getirmiştir. Daha geniş bilgi için Bkz. EROĞUL, Cem: Anatüzeye Giriş, 7. Baskı, Ankara, 2004, s. 341- 342; ERDOĞAN, Mustafa: Anayasa Hukuku, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2005, 267; DERDİMAN, Ramazan Cengiz: Anayasa Hukukunun Genel Esasları ve Türk Anayasa Düzeni, Bursa, 2006, s. 471- 472;GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref: Anayasa Hukuku, Genişletilmiş 11. Bası, Ankara, 2003, s. 230- 234; ATAR, Yavuz: Türk Anayasa Hukuku, Genişletilmiş 2. Baskı, Konya, 2002, s. 274- 275; TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 95- 97

[44] ATAR, Yavuz: A.g.e, s. 275

[45] Başbakan hariç olmak üzere, bakanların Meclis dışından atanmış olması parlamenter sistemin özüne aykırı değildir. Başbakan ve bakanların durumumun parlamenter sistem açısından değerlendirilmesi hususu için bkz. TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 51

[46] KABOGLU, İbrahim Ö.: Anayasa Hukuku Dersleri, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul, 2005, s. 126; TEZİÇ, bu güven ilişkisini işlevsel ve organik işbirliği olarak ele almaktadır. Bkz. TEZİÇ, Erdoğan: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları, 10.Baskı, Ankara, 2005, s. 405- 406

[47] Çalışmanın bu kısmından itibaren Türk Parlamenter Sistemi ibaresi 1982 Anayasası’nın benimsediği parlamenter sistem modeli yerine kullanılacaktır.

[48] Parlamenter sistemin özelliği olarak yetkinin adının fesh yetkisi olmasına rağmen, Anayasamız ülkenin meclissiz kalmaması amacıyla, yeni meclisin seçilmesine kadar milletvekillerinin vekillik sıfatının devam etmesi ( A.Y m. 77 ) amacıyla seçimlerin yenilenmesi kavramını tercih etmiştir.A.Y m. 116

[49] “ Cumhurbaşkanlığının bu düzenleniş biçimi, sorumsuz, kendine özgü ve güçlendirilmiş bir organ olarak nitelendirilmektedir. ” DERDİMAN, Ramazan Cengiz: A.g.e, s. 474; ATAR, Yavuz: A.g.e, s. 277.

[50] ATAR, Yavuz: A.g.e, s. 277

[51] EROĞUL, Cem: Anatüzeye Giriş, s.340

[52] TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 51; GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 46, 58

[53] 1921 Anayasası’nda yapılan 1923 değişikliği ile Cumhurbaşkanı’nın T.B.M.M. tarafından seçilmesi usulü benimsenmiştir.

[54] TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, Y.K.Y, 4. Baskı, İstanbul, 2002, s. 315

[55] TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, s. 315, dn. 5; DERDİMAN, Ramazan Cengiz: A.g.e, s. 474. DERDİMAN bu durumu Hukuka Karşı Hile olarak nitelendirmekte iken, TURHAN ise, bu düzenlemenin dürüst bir düzenleme olduğunu belirtmektedir. ( TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 105- 106 )

[56] İZGİ, Ömer- GÖREN, Zafer: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Yorumu, s. 955; TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, s. 315

[57] “ Madde 76 – Yirmi beş yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir. ( Cumhurbaşkanlığı için özel bir yaş öngörülmüştür, 40 yaş )
En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.
Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları, görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler.”

[58] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 306

[59] GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref: Anayasa Hukuku, s.237

[60] ERDOĞAN, Mustafa: Anayasa Hukuku, s. 269

[61] ATAR, Yavuz: A.g.e, s. 277

[62] TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, s. 316

[63] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s.306

[64] ALDIKAÇTI: “ Siyasal tarihte bu yemini yaptıktan sonra Anayasalarının ihlal edenlerin adlarının uzun bir liste oluşturduğunu belirtmektedir. ” Bkz. ALDIKAÇTI, Orhan: Modern Demokrasilerde ve Türkiye’de Devlet Başkanlığı, s. 92; KERSE, Ahmet: A.g.e, s. 39- 43

[65] KERSE, Ahmet: A.g.e, s. 39

[66] TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 108

[67] GÖZLER, Kemal: Anayasa Hukukuna Giriş, s. 281

[68] GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 118

[69] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 311; TURHAN, Mehmet: Hükümet Sistemleri, s. 108

[70] ATAR, Yavuz: A.g.e, s.277- 278

[71] EROĞUL, Cem: Çağdaş Devlet Düzenleri, s. 254; SOYSAL, Mümtaz: 100 Soruda Anayasanın Anlamı, Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, İstanbul, 1993, s. 318; ALDIKAÇTI, Orhan: Modern Demokrasilerde ve Türkiye’de Devlet Başkanlığı, s. 105

[72] Tartışmalar için bkz. GÖZLER, Kemal: İdare Hukuku, s. 205; GÜL, Cengiz- BİRTEK, Fatih: A.g.m, s. 22

[73] Cumhurbaşkanı bu yetkisini bizzat kullanabileceği gibi göndermiş olduğu mesajın T.B.M.M. de okunması suretiyle de kullanabilir. Bkz. DERDİMAN, Ramazan Cengiz: A.g.e, s. 477. GÖZLER’ e göre bu yetki sembolik bir yetkidir. Bkz. GÖZLER, Kemal: Türk Anayasa Hukuku, s. 495

[74] GÜNDAY, Metin: A.g.e, s.14, 17; GÖZÜBÜYÜK, Şeref: Yönetim Hukuku, Gözden Geçirilmiş 11. Baskı, Ankara, 1998, s. 6; GÖZLER, Kemal: İdare Hukuk, C.l, Bursa, 2003, s. 77

[75] GÜNDAY, Metin: A.g.e, s.14

[76] Öğretide Cumhurbaşkanı’nın vatana ihanet iddiası ile Yüce Divan’a sevk edilmesi halinde geçici boşalma durumunun söz konusu olacağı ve yargılamanın sonuçlanmasına kadar geçici boşalma hükümlerinin uygulanması gerektiği dile getirilmektedir. TANÖR, Bülent- YÜZBAŞIOĞLU, Nemci: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, s. 330; ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 318; KERSE, Ahmet: A.g.e, s. 54; GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 100

[77] KERSE, Ahmet: A.g.e, s. 49

[78] Anayasa, Cumhurbaşkanı’nın and içmesini göreve başlamanın ön koşulu olarak düzenlemiştir.

[79] GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 66

[80] GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 66

[81] ÖZBUDUN, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, s. 318; KERSE, Ahmet: A.g.e, s. 59

[82] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 318; GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 69

[83] KERSE, Ahmet: Ahmet: A.g.e, s. 54; GÖZLER, Kemal: Devlet Başkanları, s. 100; ARSEL, İlhan: Türk Anayasa Hukuku’nun Umumi Esasları, Ankara, 1962, s. 370

[84] ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, s. 318. Aynı yönde bkz. TURHAN, Mehmet: A.g.e, s. 125
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Parlamenter Sistemde Devlet Başkanlığı Ve Türk Parlamenter Sisteminde Cumhurbaşkanı’nın Halk Tarafından Seçilmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Öğr. Gör. Fatih Birtek'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
09-06-2009 - 11:47
(5435 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
32531
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 12 saat 26 dakika 43 saniye önce.
* Ortalama Günde 5,98 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 61013, Kelime Sayısı : 7507, Boyut : 59,58 Kb.
* 7 kez yazdırıldı.
* 14 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1033
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,27305293 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.