Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Ceza Hukuku Özel Hükümler Ders Notları

Yazan : Öğr. Grv. Fatih Birtek [Yazarla İletişim]
Öğretim Görevlisi ( Polis Akademisi Başkanlığı Niğde Polis M.Y.O. )

Makale Özeti
Polis Meslek Yüksekokulu Ceza Hukuku Özel Hükümler Dersi müfredatı kapsamında yer alan suçlara ilişkin olarak farklı ceza hukuku kitaplarından ( atıf kurallarına uymadan ) ve kişisel notlardan hazırlanmış bir ders notudur

CEZA HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER DERS NOTLARI1
( POLİS MESLEK YÜKSEK OKULLARI MÜFREDATI KAPSAMINDA YER ALAN KONULAR )
GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI SUÇU
Madde Metni2:
Madde 79 - (1) Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddî menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan;
a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkân sağlayan,
b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan,
Kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(3) Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
Göçmen Kaçakçılığının Tanımı:
İnsanların daha iyi şartlarda yaşama, iş bulma veya yaşadıkları ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarsızlıklar gibi nedenlerden dolayı göç etme istek ve zorunlulukları sonucu bulundukları ülkeden yasa dışı yollarla başka ülkelere gitmeleri veya götürülmeleridir.
Göçmen Kavramı ile Mülteci Kavramı Arasındaki Fark:
1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme hükümlerine göre mülteci; “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi” dir.
“Mülteci” kavramı ile “göçmen” kavramı arasında içerik ve sonuçlar bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Mülteciler, içinde bulundukları durum itibariyle göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretine potansiyel kaynak oluşturmaktadırlar.
Göçmen kaçakçığı suçu 3.8.2002 tarih ve 4771 sayılı Kanunla TCK’ya ilave edilen yeni bir uluslararası suçtur. Bu suçun dayanağını BM tarafından 2000 yılında imzalanan “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” ve bu Sözleşmeye ek “Göçmenlerin Kara, Deniz ve Hava Yollarıyla Kaçırılmalarına Karşı Protokol” oluşturmaktadır. Türkiye bu sözleşme ve protokolü 30.01.2003 tarih ve 4804 sayılı kanunla onaylamıştır. Her iki protokol de, sözleşmeye taraf olan devletlere sözleşmede yasaklanan fiilleri suç haline getirme yükümlülüğü getirmektedir.
1926 tarihli TCK’da çalışma hürriyetine karşı suçlar kısmında 201/a ve 201/b maddelerinde düzenlenmiş olan bu suçlar, yeni TCK’da uluslararası suçlar kısmında 79. ve 80 maddelerde düzenlenmiştir. Göçmen kaçakçılığı suçu 1926 tarihli TCK’ya eklenmeden önce kaçak göçmenler, duruma göre Pasaport Kanunu’nun 34. veya 35. maddesine göre, hafif hapis veya hafif para cezası cezalandırılırken, bu kimselere aracılık edenler ise aynı Kanunun 36. maddesine göre hapis cezası ile cezalandırılıyordu.
KORUNAN MENFAAT
Bu suç tipinde, kişilerin sömürülmesinin önüne geçilmesi, hem de kişiliklerinin ve vücut bütünlüklerinin rencide edilmesinin, ekonomik kayıplara maruz kalmasının önüne geçilmek istenmesi ve göçmen kaçakçılığında hedef olan ülkenin sosyal ve ekonomik bozulma ve dengesizliklere maruz kalmasının önlenmesi menfaatleri korunmaktadır.


SUÇUN UNSURLARI
1- SUÇUN MADDİ UNSURU
Göçmen kaçakçılığı suçu 79. maddenin 1. fıkrasında, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan, bir yabancının ülkeye sokulması veya ülkede kalmasına imkan sağlanması ya da bir Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlanması olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, 1926 tarihli TCK md. 201/a fık. 1’deki tanımla aynıdır. Ancak yeni tanım daha açık ve sadedir.
Buna göre suçun maddi unsurunu;
-bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkeye sokulması,
-bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkede kalmasının sağlanması veya
-bir Türk veya yabancının yasal olmayan yollardan yurt dışına çıkmasına imkan sağlanması hareketleri oluşturmaktadır.
Görüldüğü gibi göçmen kaçakçılığı suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Bu fiillerden birisinin işlenmesi suçun oluşması için yeterlidir. Yasal olmayan yollardan ülkeye sokulan kişinin yine yasal olmayan yollarla çıkarılması ya da Türkiye’de kalmasının sağlanması halinde fail, suçun birden fazla seçimlik hareketini gerçekleştirmesine rağmen tek bir suçtan cezalandırılacaktır.
Yasal yollardan Türkiye’ye girmiş olan bir yabancının, yasal olmayan yollardan oturma izni temin edilerek ülkede kalmasının sağlanması ya da yasal olmayan yollardan çıkmasını temin için sahte pasaport veya belgeler hazırlanması da 79. maddeye göre göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturur.
İcrai bir hareketle işlenebileceği gibi ihmali bir hareketle de işlenebilir. İhmali harekette eğer bir başka suç daha mevcut ise fikri içtima uygulanır. Örneğin yurt dışına yasal yollardan bir kimsenin yurda girmesine göz yuman kamu görevlisinin eylemi göçmen kaçakçılığının yanında Görevi İhmal suçunu oluşturmaktadır. Ancak bir fiille iki suç oluştuğundan gerçek içtima uyarınca sadece göçmen kaçakçılığından hüküm verilecektir.
Suçun Fail ve Mağduru
Suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Göçmen kaçakçılığı suçunun çoğunlukla bu amaçla çalışan suç örgütleri tarafından işlendiği gerçeğini de göz önünde bulunduran kanun koyucu, suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesini cezayı arttırıcı neden olarak kabul etmiştir (md. 79/2). Diğer taraftan, göçmen kaçakçılığını gerçekleştiren örgütün yönetici ve üyeleri, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan da 220. maddeye göre ayrıca cezalandırılacaklardır.
Göçmen kaçakçılığı suçunun mağduru, yasal olmayan yollardan ülkeye sokulan veya kalmasına ya da yurt dışına çıkmasına imkan sağlanan yabancıdır. Yine yasal olmayan yollardan ülkeden çıkmasına imkan sağlanan Türk vatandaşı da suçun mağdurudur. Mağdurluk ve faillik sıfatı aynı kişide birleşemeyeceği için bu mağdurların göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı cezalandırılması mümkün değildir. Yukarıda zikredilen göçmen kaçakçılığına ilişkin protokol de kaçak göçmenlerin göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı cezalandırılmamasını istemektedir. Ancak bu kimselerin Pasaport Kanuna aykırılıktan dolayı cezai sorumlulukları devam etmektedir.

2- SUÇUN MANEVİ UNSURU
Suçun manevi unsurunu, “doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla” fiilin işlenmesi oluşturmaktadır. Bu açıdan failde ÖZEL KAST ın varlığı aranmaktadır. Ancak, menfaatin elde ediliş olması, örneğin kararlaştırılan paranın alınmış olması, suçun oluşması için gerekli değildir. Böyle bir menfaate elde etmek SAİKİ ( amacıyla ) işlenmiş olması yeterlidir. Eğer failin amacı, mağdurdan cinsel yönden yararlanmak gibi maddi amaç dışında bir amaç elde etmekse, bu suç oluşmayacaktır. Suçun TAKSİR ile işlenmesi MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Faildeki maddi menfaat elde etme özel kastı ve mağdurun bu fiillere rıza göstermesi, göçmen kaçakçılığı suçunu diğer suçlardan ayırmaya yarar. Bu nedenle “zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, esarete veya benzeri uygulamalara tabi kılmak” veya “vücut organlarının verilmesini sağlamak” amacıyla göçmenlerin ülkeye sokulması halinde aşağıda inceleyeceğimiz, insan ticareti suçu oluşacaktır. Diğer taraftan failin amacı, mağduru fuhuş için kullanmak veya fuhuş yapmasını sağlamak ise, 227. maddedeki fuhuş suçu gerçekleşecektir.



3- HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ
Göçmen kaçakçılığı suçunda mağdurun rızası bir hukuka uygunluk nedeni değil, suçun unsurunu oluşturmaktadır. Maddede açıkça belirtilmese de bu suç, ancak mağdurun rızası ile işlenebilir. Mağdurun rızası olmadan göçmen kaçakçılığı suçu zaten oluşmayacaktır. Genelde yurda yasal olmayan yollardan girme, kalma veya çıkma fiilleri mağdurun iradesine dayanmaktadır.
Eğer mağdurun rızası, failin hileli davranışları sonucu, elde edilmişse, artık göçmen kaçakçılığı değil, duruma göre dolandırıcılık suçu (md. 157) oluşur. Örneğin, yurt dışına götürüleceği vaat edilerek, göçmenlerin paralarının alınması ancak deniz ortasında bırakılıp kaçılması veya ülke içinde başka bir yere bırakılması halinde dolandırıcılık suçu oluşur.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
a- Teşebbüs
Göçmen kaçakçılığı suçu hareketi neticesine bitişik bir suç tipi değildir. Bu sebeple göçmen kaçakçılığı suçuna TEŞEBBÜS mümkündür. Bir kişi göçmen kaçakçılığı için elverişli harekete başlamış ve devletin kolluk güçleri tarafından takip edildiğini ülke içinde öğrenir ve bunu takiben ülke dışına çıkar ise bu halde teşebbüs vardır.
Gönüllü vazgeçme halinde de kural olarak, o ana kadar icra edilen eylemler suç oluşturuyorsa sadece o eylemlerden ötürü ceza verilir. Amaç suç ( göçmen kaçakçılığı suçu ) bakımından her hangi bir ceza verilmez.
b- İştirak
Göçmen kaçakçılığı tek başına ya da topluluk halinde iştirak iradesi ile işlenebilir. Failin/ faillerin resmi sıfatlı memur olması da mümkündür ( örn. Gümrük görevlisi ). Eğer failler yasal yollardan kurulmuş bir tüzel kişilik adı altında faaliyet gösterip, göçmen kaçakçılığı yapıyorlar ise, ceza kanununda tüzel kişiler için öngörülen adli para cezası, faaliyetten men, kapatma cezaları uygulanabilecektir.
c- İçtima
Göçmen kaçakçılığı suçu, aynı zamanda Pasaport Kanunu’nda veya yabancıların Türkiye’de oturmalarına ilişkin mevzuattaki cezai hükümleri de ihlal edebilir. Diğer taraftan, yabancının yasal olmayan yollardan ülkeye sokulması ya da ülkede kalabilmesi için sahte kimlik veya seyahat belgesi veya oturtma izni düzenlenmesi halinde, bu fiiller, aynı zamanda 204. maddedeki resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacaktır. Ancak bu gibi durumlarda 44. madde hükmü uyarınca fikri içtima kuralı uygulanarak fail daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacaktır.
Bu suç kapsamında öldürme veya yaralama suçları işlenir ise, fail bu gibi durumlarda hem göçmen kaçakçılığı suçundan hem de öldürme ve yaralama suçlarından cezalandırılabilecektir. ( Gerçek içtima – cezaların içtimaı hali, her bir fiil için ayrı ceza )

YAPTIRIM
a- Suçun Yaptırımı
Göçmen kaçakçılığı suçunun cezası üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezasıdır. 1926 tarihli TCK 201/a ikinci fıkrada yer alan, “suçun işlenmesinde kullanılan taşıtlar ve bu fiil nedeniyle elde edilen maddi menfaatler müsadere edilir” hükmü 78. maddeye alınmamıştır. Ancak yeni TCK hem eşya müsaderesini, hem de kazanç müsaderesini genel hükümler kısmında ayrı ayrı düzenlediği için bu bir eksiklik oluşturmayacaktır. Çünkü, suçun işlenmesinde kullanılan taşıtlar 54. maddeye göre, suçtan elde edilen maddi menfaatler de 55. maddeye göre müsadere edilecektir.
b-Cezayı Ağılaştıran Sebepler
79. maddenin 2. fıkrasında, suçun örgüt tarafından işlenmesi halinde cezanın yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. Bu açıdan yeni düzenleme, cezanın bir kat arttırılmasını öngören 1926 tarihli TCK’dan farklıdır.
Örgüt: yasal olmayan ve yasalara aykırı girişimde bulunmayı ortaklaşa amaçlayan üç ve üçten fazla kişinin ( T.C.K m. 220- suç işlemek için örgüt kurma için de bu sayı gereklidir ) oluşturduğu hukuk dışı oluşumdur.
Örgüt mensubu: bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi dir.
c- Hafifletici Nedenler
Kanunda hafifletici neden sayılmamış olmakla birlikte genel hükümler nazarında gönüllü vazgeçme durumunda cezadan indirim söz konusu olacaktır.
KOVUŞTURMA USULÜ VE GÖREVLİ MAHKEME
Genel hükümlere göre yargılama yapılır. KAMU DAVASI na konu bir şuçtur. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ nin görev alanındadır.
GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞININ TRANSİT ÜLKESİ NEDEN TÜRKİYE’ DİR ?
İnsanların, Türkiye’de kaçak olarak çalışıp para biriktirerek ülkelerine dönmek istemeleri, daha önceden çeşitli yollarla Türkiye’ye girip yerleşmiş olanların kendi tanıdıklarını Türkiye’ye çağırmaları, Türkiye’nin Ortadoğu ve Kafkas ülkeleri arasında en demokratik ve ekonomik açıdan güçlü ve istikrarlı bir ülke olması, yaşam standartlarının geldikleri ülkelere göre daha iyi olması, Türkiye’de yakalanmaları halinde daha az ceza göreceklerini ve insanlık dışı muameleye maruz kalmayacaklarını bilmeleri, yasa dışı giriş yapan çoğu yabancı uyruklu kişilerle vatandaşlarımız arasında dil birliğinin bulunması gibi sebeplerle Türkiye’ye kaçak yollardan girmeyi tercih ettikleri görülmektedir.
Batı ülkelerine geçiş yapmak için Türkiye’nin tercih edilmesinin sebepleri ise;
Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle Asya ile Avrupa arasında bir köprü durumunda bulunması, kuzeyden yapılacak geçişlerde (Türkmenistan, Rusya, Ukrayna, Belarus(Beyaz Rusya) ve Romanya) yolun daha uzun, geçilecek ülkelerin daha fazla sayıda ve coğrafi - iklim şartlarının daha sert olması, Orta doğudaki savaş ve karışıklıklar sebebiyle İran-Irak-Suriye-Akdeniz yolunun kullanılamaması, Türkiye’nin doğuda sarp, dağlık, kontrolü güç olan kara sınırlarına, batıda ise çok uzun ve girintili - çıkıntılı deniz sınırlarına sahip olması, ayrıca Avrupa Ülkelerine ulaşılması açısından Ege Adalarının kıyılarımıza çok yakın bulunmasıdır.
Ülkelerin son yıllarda üzerinde ciddi olarak durduğu ve Türkiye’nin de özellikle coğrafi konumu itibariyle çeşitli yönlerden içinde doğrudan yer aldığı dünyadaki yasadışı göç hareketleri, sadece ülke güvenliklerini tehdit etmekle kalmayıp, çok sayıda yasadışı göçmenin umuda yolculuk niteliğindeki bu illegal hareketleri sırasında hayatlarına mal olmakta ve bu göçlerden büyük gelir elde eden terör örgütleri, kaçakçılık şebekeleri ve yasadışı göç organizatörlerine de önemli bir kazanç ve fayda sağlamaktadır.
Bu itibarla, Türkiye yabancıların turistik, bilimsel araştırma, çalışma, öğrenim ve ticaret amaçlı olarak yasal yollardan gelişlerinin yanısıra; iltica, yasadışı göç eylemleri ile ülkemiz üzerinden üçüncü ülkelere yasadışı yollardan geçme teşebbüslerine yoğun olarak konu olmaktadır.



İNSAN TİCARETİ SUÇU ( T.C.K m. 80 )
Genel Olarak
İnsan ticareti suçu teşkil eden fiiller için başta ceza kanunumuz olmak üzere kanunlarda çeşitli yaptırımlar kabul edilmiş olmakla birlikte, bu suçlarla daha etkin bir şekilde mücadele edebilmek için “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”, ile “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol” ülkemiz tarafından da imzalanmış ve onaylanmıştır.

T.C.K. Madde 80 -(1) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K. 3.md) Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan fiiller var olduğu takdirde, mağdurun rızası geçersizdir.
(3) On sekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları hâllerinde suça ait araç fiillerden hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada belirtilen cezalar verilir.
(4) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
KORUNAN MENFAAT
- Kölelik ve insan ticareti yasaklanarak insanlığın ve dolayısıyla bu suçun mağduru olan insanların, insanlık şeref ve haysiyeti korunmaktadır.
- Kişilerin içinde bulunduğu zaaf ve sıkıntılardan faydalanarak bu insanların özgürlük, insanlık şeref ve haysiyetini ihlal eder nitelikte sömürülmesine engel olmak,
- İnsanlığın ve toplumun geleceği olan gençlerin ve küçüklerin özgürlüklerini ve beden masumiyetlerini korumak,
- Devlet olarak vatandaşların koruma ve kollanması, kişi güvenliğinin sağlanması ve kişilerin sömürülmesine yönelik hareketlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
SUÇUN UNSURLARI
1- SUÇUN MADDİ UNSURU
Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler 80. maddenin birinci fıkrasında sayılmıştır. Buna göre suçun maddi unsurlarını kadın, çocuk veya diğer insanların;
- tedarik edilmeleri,
- kaçırılmaları,
- bir yerden başka bir yere götürülmeleri,
- sevk edilmeleri veya
- barındırılmaları oluşturmaktadır.
Ancak bu hareketlerin kanunda gösterilen şekillerde yapılması gerekir. Yani bu hareketlerin 80. maddenin birinci fıkrasında gösterilen belirli araç fiillere başvurulmak suretiyle gerçekleştirilmesi gereklidir.
Bu açıdan suç bağlı hareketli suç olarak işlenebilecektir. 80. maddenin birinci fıkrasında sayılan araç fiiller ( seçimlik hareketler ) ise;
- tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,
- nüfuzu kötüye kullanmak,
- kandırmak,
- kişiler üzerindeki denetim olanaklarından yararlanmak veya
- kişilerin çaresizliklerinden yararlanmaktır.
Ancak 80. maddenin 3. Fıkrasına göre, suçun mağduru 18 yaşından küçük ise, sayılan araç fiillere başvurulmamış olsa bile failler, bu araç fiilleri yapılmış gibi cezalandırılacaktır. Buna karşın 18 yaşından büyükler açısından ise, bu araç fiillerin yapılması halinde suç oluşacaktır.
İnsan ticareti suçu, mütemadi suç teşkil eder; ani suç olarak işlenemez. İcrai bir suç olmakla birlikte, ihmali bir hareketle de işlenmesi mümkündür.

Suçun Fail ve Mağduru
Fail:
İnsanlığa karşı suçun faili herkes olabilir. Madde metninde …. kimseye… ibaresi kullanıldığı için fail gerçek veya tüzel kişi olabilir. Ancak bu suç, çoğunlukla suç örgütleri tarafından işlenmektedir.
Mağdur:
Bu suç özellikle kadınlar ve çocuklar aleyhine işleniyor olmasına rağmen, herkes suçun mağduru olabilir. Mağdur için madde metni … kişileri tedarik eden… ibaresine yer verdiğinden mağdur bakımından sınırlama yoktur. Herkes mağdur olabilir.

2- SUÇUN MANEVİ UNSURU
İnsan kaçakçılığı suçu ancak kasten işlenebilir. 80. maddeye göre failde özel kastın bulunması gerekir. Özel kastın varlığı için de failde yukarıda sayılan hareketleri,
- zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek,
- esarete veya benzeri uygulamalara tabi kılmak,
- fuhuş yaptırmak,
- vücut organlarının verilmesini sağlamak saikiyle (amacıyla) işlemesi gerekmektedir.
Bu suçta failin saiki önemlidir. İnsan ticareti suçunun ayrı bir suç olarak düzenlenmesinin nedeni, mevcut düzenlemelerin yukarıda sayılan saikleri kapsamamasıydı.
Faildeki bu saikler, insan ticareti suçunu diğer suçlardan ayırmaya yarar.
Fail sayılan bu saikler dışında bir saikle hareket etmişse, örneğin, velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın çocuğu kaçırması halinde çocuk kaçırma suçunu (md. 234), cinsel amaçla (1926 tarihli TCK md. 429-430: şehvet hissi ve evlenme maksadı) kaçırma halinde kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı halini (md. 109/5) oluşturacaktır.


3- HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ
İnsan ticareti suçunun belirtilen hareketlerle ve belirtilen amaçlarla işlenmesi halinde 80. maddenin 2. fıkrasında açıkça belirtildiği üzere mağdurun rızası geçerli değildir. Göçmen kaçakçılığından farklı olarak insan ticareti suçunda mağdurun rızası söz konusu değildir. Çünkü mağdur, tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulanarak, çaresizliğinden veya üzerindeki denetim imkanından yararlanılarak ya da kandırılarak insan ticareti teşkil eden işleri yapmaya zorlanmaktadırlar.
Diğer taraftan bir kimsenin zorla çalıştırılmaya, hizmet ettirilmeye, esarete, organlarını vermeye rıza göstermesi de düşünülemez.
Eğer rıza söz konusu olsa bile bu durum, kişilik haklarına aykırı olduğu için geçerli değildir. Çünkü burada üzerinde tasarruf edilemeyecek bir hakka yönelik bir rıza söz konusu olacak ve rıza bu sebeple geçerli olmayacaktır.
Eğer 80. maddenin 2. fıkrası olmasaydı, mağdurun rızasına ilişkin 26. maddenin düzenlemesinden de insan ticareti suçunda rızanın geçerli olmayacağı sonucuna varılacaktı.
T.C.K m. 26:
(1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.
(2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.
İnsan ticaretinde rıza gösterilmesi söz konusu olan haklar, kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği haklardan değildir.
Kanun, çocuklar açısından doğabilecek tereddüdü önlemek amacıyla 80. maddenin 3. fıkrasında açıklayıcı bir düzenleme getirmiştir. Buna göre 18 yaşın altındaki kişilerin bu suça konu edilmeleri halinde, bu suça ait araç fiillere başvurulmasa bile rıza geçerli olmayacak ve fail cezalandırılacaktır.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
a- Teşebbüs
Suçun düzenlendiği madde metnine bakıldığında bağlı hareketli bir suç tipidir. Yani bir takım hukuka aykırılıklar gerçekleştirilerek amaç suç işlenebilecektir. Bu sebeple bu suçun hareketi neticesine bitişik değildir. mesafe suçudur. Mesafe suçu olması sebebiyle bu suça teşebbüs mümkündür. Eğer ortada zorla çalıştırmak, esaret ve benzeri uygulamalar tabi tutmak, organ verilmesini sağlamak, zorla hizmet ettirmek durumu söz konusu değil ise teşebbüs söz konusu olacaktır.
Ancak: madde metninde belirtildiği üzere eğer 18 yaşından küçükler için bu suç işlenmeye başlanmış, yani araç fiiller icra edilmiş ( - tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,- nüfuzu kötüye kullanmak,- kandırmak,- kişiler üzerindeki denetim olanaklarından yararlanmak veya - kişilerin çaresizliklerinden yararlanmak ) ve fakat suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi EYLEM TAMAMLANMIŞ GİBİ CEZALANDIRILIR VE İNSAN TİCARETİ SUÇUNDAN CEZA VERİLİR.
Gönüllü Vazgeçme:
Bu suç bakımından 18 YAŞINDAN BÜYÜKLER İÇİN gönüllü vazgeçme mümkündür. Çünkü suç mesafe suçudur. Bu sebeple bu aşamaya kadar icra edilen ARAÇ HUKUKA AYKIRILIKLAR ( - tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,- nüfuzu kötüye kullanmak,- kandırmak,- kişiler üzerindeki denetim olanaklarından yararlanmak veya - kişilerin çaresizliklerinden yararlanmak ) suç teşkil ediyorsa ancak bu suçlardan ceza verilebilecektir.
Ancak yine kanun koyucu 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLER İÇİN teşebbüsü dahi tamamlanmış insan ticareti suçu olarak değerlendirdiğinden 18 yaşından küçükler için araç hukuka aykırılıklar aşamasında kalsa dahi GÖNÜLLÜ VAZGEÇME MÜMKÜN DEĞİLDİR.
b- İştirak
Suça iştirak mümkündür. Eğer suç bir tüzel kişi çatısı altında işlenmiş ise tüzel kişi yöneticileri fail olarak cezalandırılacak bunun yanında T.C.K genel hükümlere göre tüzel kişi içinde güvenlik tedbirlerine ( Eşya müsaderesi, kazanç müsaderesi, adli para cezası, faaliyetten men, kapatma cezalarından birisine ) hükmedilebilecektir:
c- İçtima
İnsan ticareti suçunun işlenmesi için kullanılan tehdit, baskı, cebir, şiddet veya nüfuzu kötüye kullanma fiilleri nedeniyle fail ayrıca cezalandırılmayacaktır. Çünkü bu hareketler, insan ticareti suçunun unsurlarını oluşturmaktadır.
Bileşik suç hükümleri uyarınca (md. 42) bu hareketlerin ayrıca cezalandırılmaları söz konusu olmaz. Ancak kaçırılan kişinin, örneğin organlarını vermeye zorlanması halinde fail, hem insan ticaretinden hem de 91. madde uyarınca organ ticareti suçundan ayrıca cezalandırılacaktır. Yine mağdur kaçırılırken yaralama veya öldürme fiilleri ortaya çıkarsa fail bunlardan da ayrıca sorumlu olacaktır. ( gerçek içtima )
Bu suç bazen mütemadi suç ( kaçırma, hürriyeti tahdit ) seklinde ortaya çıkabilir.
YAPTIRIM
İnsan ticareti suçunun cezası sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezasıdır (md. 80/1).
a- Cezayı Ağılaştıran Sebepler
1926 tarihli TCK’da suçun örgütlü olarak işlenmesi halinde verilecek cezanın bir kat arttırılmasını öngörmüştü (md. 201/b -4). Yeni TCK bu ağırlatıcı nedeni almamıştır. İnsan ticareti suçunun çoğunlukla ulusal ve uluslararası suç örgütleri tarafından işlendiği gerçeği karşısında, bu suçun örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde cezanın arttırılması yerinde olurdu.
b- Hafifletici Nedenler: Bu suç için hiçbir hafifletici neden yoktur. Ancak gönüllü vazgeçme var ise genel hükümlere göre indirim yapılır. Çocuklara karşı ( 18 yaşından küçüklere ) işlenmiş ise yukarıda açıklandığı üzere gönüllü vazgeçme mümkün değildir.
KOVUŞTURMA USULÜ VE GÖREVLİ MAHKEME
Kamu Davasına konu bir suçtur. (AĞIR CEZA MAHKEMESİ )

BİR İNSANIN KASTEN ÖLDÜRÜLMESİ SUÇU
Genel Olarak
765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’ ndan farklı olarak hayat hakkına yönelen bu suçun adı Bir İnsanın Kasten Öldürülmesi olarak düzenlenmiştir.
Anayasamızın 17. maddesi:
“ Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir .”
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi:
“ Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır. ”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ( A.İ.H.S ):
“ Her ferdin yaşama hakkı kanunun himayesi altındadır. Kanunun ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infazı dışında, hiçbir kimse kasten öldürülemez. ( 20 Nisan 1983 6 Numaralı Protokol ile ÖLÜM CEZASI KALDIRILMIŞTIR. ) m. 2/1 ”
İş bu Anayasa ve uluslararası sözleşme hükümleri bir arada değerlendirildiğinde devletin; öldürme fiillerini cezalandırmak yükümlülüğü vardır.
Türk Ceza Kanunu nun 81. maddesi bir insanın kasten öldürülmesini yaptırım altına alan ve bu suçun failini cezalandırma amacı güden bir kanun normudur.
T.C.K m. 80
“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. “
KORUNAN MENFAAT
Öldürme suçlarında kanunun koruduğu menfaat hayat hakkı dır. Hayat hakkı ceza hukuku hükümleri tarafından koruma altına alınan asli hukuksal değerlerdendir.
SUÇUN UNSURLARI
1- SUÇUN MADDİ UNSURU
Suçun Fail ve Mağduru
Fail:
Bu suç herkes tarafından işlenebilir. Kişinin bu suçu kendisine karşı işlemesi mümkün değildir. Bu nedenle mağdur ile faillik sıfatı bu suç bakımından aynı kişide buluşamaz. Çünkü A.İ.H.S 2/1 sadece yaşama hakkını tanımlamaktadır. Yaşama hakkının kapsamı içerisinde ölme hakkı diye bir hak tanımlanmamakta ve tanınmamaktadır. Bu sebeple intihar hakkı diye bir hakta bulunmamaktadır.
T.C.K m. 82/1,d uyarınca fail aynı aileden ise kasten öldürmenin nitelikli hali söz konusu olacaktır.
Bu suç dolayısıyla faillik suretiyle de işlenebilir. Örneğin bir deli veya küçük bir çocuk kullanılarak işlenen suçlarda bu kimseleri kullanan kimseler dolaylı ( dolayısıyla fail ) olarak cezalandırılacaktır.
T.C.K m. 37/2 uyarınca:
Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur.
Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır.
Mağdur:
Mağdur herkes olabilir. Mağdurun akıl hastası, bebek, çocuk, ihtiyar veya ağır hasta olmasının her hangi bir önemi yoktur. Önemli olan suçun işlendiği anda yaşayan bir insana karşı suç teşkil eden hareketlerin işlenmesidir.
Yalnız T.C.K m. 310 Cumhurbaşkanı’ nın öldürülmesi halinde farklı bir suç tipi öngörülmüştür.
Madde 310 - (1) Cumhurbaşkanına suikastte bulunan kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Bu fiile teşebbüs edilmesi hâlinde de suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
T.C.K m. 82/1-e,f,g uyarınca mağdur; kamu görevlisi, gebe kadın, çocuk veya kendisini savunamayacak bir kimse olur ise kasten öldürmenin nitelikli hali söz konusu olacaktır.
Bir insanın kasten öldürülmesi suçunun oluşması için; mağdur bir insan olacak ve canlı olacak.
Yaşıyor olarak kabul edilmek için özellikle yeni doğmuş bebekler için bir kez dahi nefes almış olmak gerekmektedir. Annesinin bedeninden ayrıldıktan sonra bir kez dahi nefes almayan bir bebek canlı doğmuş sayılmayacağı gibi YAŞAYAN İNSAN OLARAK KABUL EDİLEMEZ.
Yine anne karnında olan bir bebeğe karşı kasten öldürme suçu işlenemez. Ancak çocuk düşürme ve düşürtme suçları söz konusu olabilir.
Hareket:
Bu suç tipi bakımından öldürmeyi gerçekleştirici her türlü hareket suçun maddi unsurunu oluşturacaktır. Kişinin hareketi gerçekleştirirken bir araç kullanmış olabilir. Bu araç T.C.K. m. 6/1,f uyarınca:
Silâh deyiminden;
1. Ateşli silâhlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,” silah olarak kabul edilebilecektir.
Failin kullanmış olduğu silah somut olayın özellikleri ile birlikte değerlendirildiğinde kişinin suç işleme düşüncesindeki yoğunluğu ( KASTINI ) belirlemeye yardımcı olacaktır.
2- SUÇUN MANEVİ UNSURU
Bir insanın kasten öldürülmesi suçu bakımından; suç genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Kişi bilmek ve istemek unsurlarını göz önüne alarak öldürme fiilini icra etmiş ise bu halde kasten öldürme suçu meydana gelecektir.
Somut olay bakımından eğer fail: netice bakımından olursa olsun demiş ise bir başka ifade ile, netice öngörülmüş fakat harekete devam edilmiş ise bu halde OLASI KAST söz konusudur. Bir insanın kasten öldürülmesi suçu doğrudan KAST ile veya OLASI KAST ile işlenebilir. Olası kast halinde T.C.K 21/2 uyarınca cezada indirim yapılacaktır.
Kast kişinin iç dünyasına ilişkin olmakla birlikte, dış dünyada beliren objektif olaylara, olgulara göre kastın belirlenmesine çalışılmaktadır. Sanığın suç işlerken kullandığı alet ( silah ), sanığın ikrarı ve tanıkların ifadeleri ile failin kastı bulunmaya çalışılmaktadır. Yargıtay da, failin olay öncesi, olay sırası ve olaydan sonraki davranışlarının kastın belirlenmesinden ölçü olduğuna karar vermiştir.
Yargıtay ın kararlarında ortaya koyduğu kıstaslar:
-Suç aleti
- İsabet bölgesi, darbe sayısı, darbelerin şiddeti,
- Yaralanmanın hayati tehlike arz edip etmemesi,
- Atış mesafesi ve olay yerinin özelliği,
- Zaman ve yer şartları, olay anında gece, gündüz, yağmur vs olup olmadığı,
- Failin eylemi gerçekleştirirken, eylem sırasında ve sonrasında söylediği sözler,
- Fail ile mağdur arasında önemli bir husumetin olup olmaması,
- Failin fiilden önce veya sonra her hangi bir saikinin bulunup bulunmadığı,
Bütün bu unsurlarla değerlendirme yapıldığından failin KASTI eğer ispat edilemiyor ve şüpheye mahal vermeyecek şekilde %100 ortaya konamıyor ise ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ UYARINCA BİR DEĞERLENDİRME YAPMAK ZORUNLUDUR.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi failin kastının öldürmek mi yaralamak mı olduğunu ayırt etmede muhakkak surette kullanılmalıdır. Yargıtay ın da belirttiği üzere kasta ilişkin bir şüphe var ise fail lehine yorumlanmalıdır.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği hiçbir şekilde failin öldürmek kastı %100 ispat edilememiş ise failin YARALAMAK KASTI İLE HAREKET ettiği şeklinde failin lehine bir değerlendirme yapılması zorunludur. Öldürmek kastının varlığı %100 ispat edilemiyor ise failin yaralamak kastıyla hareket ettiğini kabul etmek zorunludur.
3- HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ
Mağdurun rızası bu suç bakımından bir hukuka uygunluk nedeni değildir. Çünkü mağdurun rızasının hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için T.C.K m. 26/2 uyarınca üzerinde mutlak surette tasarruf edilebilecek bir hakka ilişkin olması gerekmektedir.
Kişinin kendi yaşamı üzerinde mutlak surette tasarruf imkanı olmadığından, hayat hakkına ilişkin olarak ortaya koyduğu rıza kasten öldürme suçu bakımından hukuka uygunluk hali olamaz.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
a- Teşebbüs
Kasten öldürme suçu bakımından hareket ile neticenin bitişik olması istisnaidir. Genellikle hareket ile netice arasında bir mesafe vardır. Kasten öldürme suçu genel itibariyle bir mesafe suçudur. Çoğunlukla hareketten bir süre sonra netice meydana geldiği için bu suç teşebbüse müsaittir.
Ölüm neticesi gerçekleşmeyen hallerde, failin öldürmeye teşebbüsten mi yoksa yaralamaktan mı sorumlu tutulacağı konusu ise failin kastına göre belirlenecektir. Eğer failin kastı öldürmek ise öldürmeye teşebbüs; failin kastı yaralamak ise tamamlanmış yaralama suçları bakımından sorumlu tutulabilecektir.
Elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlanıp da elde olmayan sebeplerle fail işlemeyi kast ettiği suçu tamamlayamamış ise failin cezası teşebbüs hükümlerine göre indirilecektir. İndirim miktarı ise meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı nazara alınarak belirlenecektir.
Gönüllü Vazgeçme:
Kasten öldürme suçu bakımından gönüllü vazgeçme mümkündür. Eğer fail gönüllü vazgeçmiş ise; o ana kadar ki olan eylemleri suç teşkil etmiyor ise amaç suçtan yani öldürme suçu bakımından hiçbir ceza almaz.
T.C.K Madde 36 - (1) Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.
b- İştirak:
Kasten öldürme suçunda iştirakin bütün şekilleri söz konusu olabilir. iştirak eden kimsenin konumu azmettiren, birlikte işleyen, ya da yardım eden olabilir.
İştirak bakımından şu örneği vermekte yarar vardır:
Aralarından İŞTİRAK İRADESİ bulunan A, B, C, D isimli 4 kişi ( X ) şahsını öldürmek için anlaşıyorlar ve X in evinin önünde pusuda bekliyorlar. X geldiğinde ellerinde bıçaklar, sopalar ile X e karşı eylemlerine başlıyorlar ve X bu darbelerin etkisi ile ölüyor. Bu halde:
- ÖLDÜRÜCÜ DARBENİN KİMDEN GELDİĞİ HİÇ BİR SURETTE SAPTANAMIYOR İSE; ŞAHISLARIN ARALARINDA ÖLDÜRMEK BAKIMINDAN BİR İŞTİRAK İRADESİ OLDUĞU İÇİN KİMİN HAREKETİNİN ÖLÜME SEBEBİYET VERDİĞİNİN ÖNEMİ YOKTUR: A, B, C, D KASTEN ÖLDÜRME SUÇU BAKIMINDAN SORUMLUDUR.
A, B, C, D nin aralarında İŞTİRAK İRADESİ YOK İSE:
- ÖLDÜRÜCÜ DARBENİN KİMDEN GELDİĞİ HİÇ BİR SURETTE SAPTANAMIYOR İSE; ŞAHISLARIN ARALARINDA ÖLDÜRMEK BAKIMINDAN BİR İŞTİRAK İRADESİ OLMADIĞI İÇİN A, B, C, D ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ GEREĞİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNA TEŞEBBÜS BAKIMINDAN SORUMLUDUR.
- ÖLDÜRÜCÜ DARBENİN KİMDEN GELDİĞİ SAPTANABİLİYOR İSE; öldürücü darbeyi yapan KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDAN, diğer failler ise KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS ten sorumlu tutulacaktır.
c- İçtima
Zaman ve mekan birliği içerisinde tekrarlanan öldürmeye yönelik hareketlerin her biri ayrı ayrı suç oluşturmaz ve tek bir suç olarak kabul edilir. Örneğin mağdura peş peşe 5 el ateş edilmiş ise ve mağdur ölmüş ise ortada BİR TANE ÖLDÜRME SUÇU VARDIR.
Kasten öldürme suçu bakımından zincirleme ( müteselsil suç ) suç hükümleri uygulanamaz. Çünkü, T.C.K 43/3 uyarınca:
“ Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz. ”
YAPTIRIM
Kasten bir insanı öldürme suçunun ( T.C.K m. 81 ) yaptırımı MÜEBBET HAPİS CEZASI ve bir insanı kasten öldürmenin nitelikli halleri için ( T.C.K m. 82 ) AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI öngörülmüştür.

Cezayı Ağılaştıran Sebepler ( NİTELİKLİ HALLER T.C.K m. 82 )
T.C.K m. 82 de kasten öldürme suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bunlar sırasıyla;
- Tasarlayarak ( Taammüden, Planlayarak ),
- Canavarca hisle ve eziyet çektirerek, ( yakılarak, kulağına kızgın yağ dökülerek, parça parça kesilerek öldürülmesi vs. )
- Yangın, Su baskını, Tahrip, Batırma veya Bombalama ya da nükleer biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle öldürme, ( öldürmenin genel tehlike yaratmak veya tehlikeli araçlar kullanılmak suretiyle işlenmesi hali ),
- Üstsoy veya alt soydan birine ya da eş veya kardeşe karşı kasten öldürmenin gerçekleştirilmesi ( anne, baba, eş, öz veya üvey kardeş, çocuk veya evlatlık edinilen çocuk, resmi nikahlı eş veya resmi nikahı olmayan eş karşı işlenmesi )
- Çocuğa ya da bedenen veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme suçunun işlenmesi ( daha önce ergin olsa bile 18 yaşını tamamlamamış kimse çocuktur. )
- Gebe olduğu BİLİNEN kadına karşı ( mağdurun gebe olduğunun fail tarafından MUTLAKA bilinmesi gerekmektedir )
- Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürülmesi, ( Mağdurun görevi nedeniyle öldürülmüş olması gerekli ve yeterlidir. Mutlaka görev başında olması gerekmez, evine giderken veya görevini bırakıp emekli olduktan sonra dahi olsa görevi nedeni ile öldürülmüş olursa nitelikli kasten öldürme suçu oluşmuş olur )
- Bir suçu gizlemek, delilleri ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
- Bir suçu işleyememekten duyulan infialle kasten bir insanı öldürmek,
- Kan gütme saikiyle bir insanı kasten öldürmek ( Sadece kan gütme saiki var ise bu ağırlaştırıcı hal oluşur. Kan gütme saikiyle haksız tahrik bir arada çoğunlukla bulunmaz. Çünkü kan gütme de ilk öldürme eyleminden sonra ortaya çıkan ikinci öldürme arasında genellikle uzun bir zaman geçmektedir. HAKSIZ TAHRİK VAR İSE KAN GÜTME SAİKİ OLMAZ. )
- Töre Saikiyle bir insanı kasten öldürmek, ( aile meclisi kararları ile masum insanların kasten öldürülmesi halidir. Ancak olayda, HAKSIZ TAHRİK KOŞULLARI VAR İSE TÖRE SAİKİNDEN SÖZ EDİLEMEZ. )
Hafifletici Nedenler
!!!! KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNUN HİÇ BİR HAFİFLETİCİ NEDENİ YOKTUR !!!!
765 Sayılı Eski T.C.K döneminde yeni doğan çocuğun namus saikiyle öldürülmesi durumu, kasten öldürme suçunun hafifletici nedeni olarak kabul edilmekteydi. Fakat mevcut 5237 Sayılı T.C.K hiçbir hafifletici nedene yer vermemiştir.

KOVUŞTURMA USULÜ VE GÖREVLİ MAHKEME
Bir insanın kasten öldürülmesi ve kasten öldürmenin nitelikli halleri yargılaması genel usullere göredir ve bu suçlar KAMU DAVASI kapsamında görülür. ( AĞIR CEZA MAHKEMESİ ) Soruşturmayı doğrudan doğruya CUMHURİYET SAVCISI YÜRÜTÜR.

KASTEN İHMALİ DAVRANIŞLA BİR İNSANIN ÖLDÜRÜLMESİ SUÇU
T.C.K m. 83
(1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanunî düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,
b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması, gerekir.
(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hâllerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.
T.C.K m. 83 bir insanın kasten öldürülmesi suçunun ihmali hareketlerle işlenen biçimini düzenlemektedir. Ancak madde 83 kasten bir insanın öldürülmesi suçunun hafifletici sebebi değil; kendisi farklı bir suç tipidir. 5237 Sayılı T.C.K ya göre bir insanın kasten öldürülmesi suçunun hiçbir hafifletici nedeni yoktur.
Kasten bir insanın öldürülmesi suçu mutlaka dış dünyada değişiklik meydana getiren ve fiili davranış niteliği taşıyan eylemlerle işlenen bir suç değildir. Kasten bir insanın öldürülmesi ihmali bir hareketle de ( yapılması gereken hareketin yapılmaması suretiyle ) işlenebilir.
İHMAL: Kişiye belli bir harekette bulunma yükümlülüğü getirildiği hallerde kişinin bu yükümlülüğe uygun davranmamasıdır.
İhmal, yüklenilen davranışın yerine getirilmemesidir.
Bu açıklananlardan hareketle ihmal, bir yükümlülüğün değil BELLİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN YERİNE GETİRİLMEMESİDİR.
Bir kişiye belirli bir davranışta bulunma yükümlülüğü getirildiği durumlarda kişi o davranışı yerine getirmek noktasında GARANTÖR sıfatını almaktadır. Garantörlük kavramı normalde yardım ve bildirimi yükümlülüğünün yerine getirilmemesi ( T. C.K m. 98 ) suçundan sorumlu olan kimsenin hemen hemen suçu bizzat işlemiş ( fiilen ) bir kimse gibi cezalandırılmasını sağlayan kavramdır.
İhmali bir davranışla bir neticenin meydana gelmesine sebebiyet veren herkesin, bu neticeden dolayı sorumlu tutulması düşünülemez. Bunun için bir ek şarta gereksinim vardır. Bu ek şart, kişinin neticeyi önlemek hususunda hukuken yükümlü olmasıdır. Neticeyi önlemek hususunda hukuken yükümlü kişiye “garantör” adı verilmektedir.
Garantörlüğün doğumu noktasında: belirli bir davranışta bulunma görevini HUKUKEN VERİLMİŞ OLAN BİR GÖREV OLMASI GEREKİR. Burada geçen hukuk deyimi KANUN deyimini de içine alan geniş bir kavramdır.
Garantörlüğün kaynağı yeni kanunumuzun 83. maddesine göre üç türlü olabilir:
* 1- Kanuni bir düzenleme ( YÜRÜRÜRLÜKTE BULUNAN BÜTÜN KANUNLARDAN DOĞABİLİR )
* 2- Sözleşme
* 3- Ön gelen tehlikeli eylem ( Önceden gerçekleştirilen davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması ).
1- KANUNDAN DOĞAN GARANTÖRLÜK
AİLE HUKUKUNDA GARANTÖRLÜK ( Medeni Kanundan Kaynaklanır )
Doğal Bağlılık: Doğal bağlılık, öncelikle bir ailenin üyeleri arasında söz konusudur. Böylece ilkin aile içindeki en yakın kimseler, ilke olarak birbirlerini tehdit eden vücuda, hayata yönelik tehlikeleri önlemekle yükümlüdürler. Gerçekten de bir başkası için yardım yükümlülüğü normalde ancak acil durumlarla ilgili olarak geçerli iken (YTCK 98/2), bir ailenin üyeleri tehlikede bulunan diğer üyenin acı çekmesini veya ölmesini seyretmeleri halinde yerine göre yaralama suçundan, hatta adam öldürmeden sorumlu tutulacaktırlar.
Ebeveyn-çocuk ilişkisi: Türk Medeni Kanunu’nun 322. maddesinde “ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler” denilmektedir.
Medeni Kanun 324. maddede ise, “ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdürler. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir”..
Çocuklar da ebeveyne karşı garantördürler. Medeni Kanunumuz çocukların da ebeveyne karşı garantör olduğuna ilişkin açık hükümler içermektedir.
Medeni Kanun’un 364. maddesi de bu konuda gayet açıktır: “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür". Bu sonuncu hükümde kastedilen her ne kadar maddi yardım ise de, bu hükümden vücut ve yaşama yönelik garantörlük yükümlülüğünün öncelikle kabulünün mümkün olacağı kanısındayız.
Eşler Arasında Garantörlük: Medeni Kanunumuzun 185/III maddesi eşlerin birbirlerine karşı yükümlülüğünün hukuksal dayanağını göstermektedir:
“Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar”.
Eşlerin birbirlerinin yaşam, sağlık ve özgürlüğünün korunması hususunda mükellef oldukları hususu tamamen tartışmasızdır.
İkâme İlişkiler: Ebeveyn-çocuk ilişkisi bakımından hukuken tanınmış ikâme ilişkiler vardır:
Evlat edinme ve vesayet: Bunlar açısından yukarıda ebeveyn-çocuk ilişkisi ile ilgili olarak söylenenler aynen geçerlidir. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun 314. maddesi hükmüne göre de, “ana babaya ait olan haklar ve yükümlülükler, evlat edinene geçer”
Kardeşler arasında: Kardeşlerin arasındaki ilişkiler çok yakın ve sıkı ise kardeşlerin de birbirlerine karış garantörlüğü mevcuttur. 30 ve 40 yaşlarında ve ayrı birer ailesi olan iki kardeşin birbirlerine garantör olması düşünülemezken; aynı evi paylaşan ve 19 yaşında bir kardeşin 3-4 yaşlarındaki küçük kardeşine karşı garantörlüğü mevcuttur.
İkame İlişkiler: 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurum Kanunu na göre kurum: bakım ve korumaya muhtaç çocukların bakım ve gözetimi ve onların yetiştirilmesinden sorumludur. Bu sebeple bu kurumda görev yapan kimselerin de bu kurumda bulunan çocuklara karış garantörlüğü mevcuttur.
MÜLKİYETTEN DOĞAN GARANTÖRLÜK
Apartman ve ortak kullanım alanlarının ( bahçe, merdiven, çatı, depo, garaj ) sağlıklı, düzenli ve güvenli yaşamaya uygun şekilde düzenlenmesi, onarımı ve bakımından kat malikleri veya oluşturdukları yönetimin sorumluluğu vardır. Bu sebeple bu alanlarda yapılması gereken eklentilerin yapılmaması sonucu kat maliklerinin ve yönetimin garantörlüğü söz konusu olacaktır. Örneğin merdivene demir muhafaza yapmak gerekirken yapılmamış ve buradan bir çocuk düşüp ölmüş ise garantörlük kapsamında sorumluluk doğacaktır.
2918 Sayılı KARAYOLLARI TRAFİK KANUNUNDAN DOĞAN GARANTÖRLÜK
Araç sahibi kimse aracını ARAÇ KULLANMAYI BİLMEYEN BİR KİMSEYE VERMEMEK ( TESLİM ETMEMEK ) YÜKÜMLÜLÜĞÜ ALTINDADIR.
Ceza kanunu hükümleri bakımından önemli olan kişinin araç kullanmayı bilip bilmediğidir. Kişinin ehliyetli veya ehliyetsiz olmasının cezai sorumluluğuna etkisi yoktur. Ehliyetin varlığı failin araç kullanmayı bildiğine ilişkin bir karine teşkil eder.
Kişinin ehliyetsizliği 2918 Sayılı K.T.K ya göre idari para cezası ve diğer tedbirler bakımından önem taşır. Ceza hukuku ise, suç oluşturan eylemin yapıldığı anda kişinin KUSURLULUĞUNA GÖRE sorumluluğun kapsamını belirler.
Kişinin ehliyetsiz olması onun ceza kanunu hükümleri bakımından peşinen sorumlu olduğunu göstermez. Kişinin araç kullanmayı bilip bilmediği yargılama aşamasında ayrıca tespit edilmelidir.
Aracını araba kullanmayı bilmeyen birisine veren araç sahibi o kişinin çarparak ölüme sebebiyet verdiği ÖLÜM NETİCESİ BAKIMINDAN GARANTÖR OLARAK SORUMLUDUR.
1219 SAYILI TABABET KANUNUNDAN DOĞAN GARANTÖRLÜK
Doktorlar ve yardımcı sağlık personeli ACİL HALLERDE ( Acil Tıbbi Müdahaleyi gerektiren hallerde ) on an resmi olarak görevli olmasalar dahi tıbbi müdahale bakımından garantördür.
Nöbet haricinde acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyan bir kimseye orada bulunan veya bu durum kendisine haber verilen doktor ve tıbbi müdahaleye yetkili, ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni yardım etmek ile mükelleftir.
Bu sebeple hastanede bulunduğu halde nöbetçi olmadığından bahisle veya yolda yürürken acil müdahale gerektiren bir durum ile karşılaştığında o an resmi görevi olmadığı gerekçesi ile bir hekim veya yardımcı sağlık personeli hastaya gerekli acil yardımı YAPMAK ZORUNDADIR. Yine hastanede acil serviste hastayı bekleten doktor da ölüm neticesi bakımından T.C.K m. 83 bakımından sorumludur.
Nitekim Tıbbi Deontoloji Tüzüğü: “ Acil yardım, resmi veya İNSANI bir vazifenin yerine getirilmesinde “ doktorun hastaya bakmayı REDDEDEMEYECEĞİNİ düzenlemektedir. ( m. 18 )
Yine ÖZEL HASTANELER KANUNU m. 32 uyarınca: ÖZEL HASTANELER ANİ bir DURUMDA VE ACİL HALLERDE TEDAVİYE MUHTAÇ OLANLARIN TEDAVİSİN YAPMAK ZORUNDADIR.
2559 SAYILI P.V.S.K da POLİSİN GARANTÖRLÜĞÜ
2559 Sayılı P.V.S.K nın Ek 4 ve 1. maddesi uyarınca: Görev yaptığı mülki sınırlar içerisinde hizmet branşı, yeri ve ZAMANINA bakılmaksızın bir suç ile karşılaştığında suça el koymak, ÖNLEMEK ( Ek. 4. madde ), ve kamu güvenliği, şahıs güvenliği, mesken güvenliğini sağlama ( m. 1 ), başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka surette men i mümkün olmayan bir taarruzu savmak için zor ve silah kullanmak yetkisi vermiştir.
Bu kanun hükümleri nazarında bakıldığında, görevli olduğu mülki ( il sınırları ) içerisinde zaman ve yer sınırlaması olmaksızın ( 24 Saat ) polisin kişilerin mal, can ve mesken güvenliği ve kamu güvenliği konusunda GARANTÖR olduğu muhakkaktır.
Görev yaptığı il sınırları içinde bir suç ile karşılaşan polis, o an görevli olmasa dahi, suçu önlemek ve müdahale etmek zorundadır.
Olay yerinden imdat istenmesine rağmen nöbet değişimini gerekçe göstererek biraz geciken polis veya jandarma artık kasten ihmali hareketle öldürme ( m. 83 ) suçunu işlemiş olabileceklerdir.
2803 SAYILI JANDARMA TEŞKİLAT KANUNU
Bu kanunun 7. maddesine göre “ emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak…. suç işlenmesini önlemek…” bakımından jandarmanın da görev sahası içerisinde GARANTÖR OLDUĞU AÇIKTIR.
İŞ KANUNUNDAN DOĞAN GARANTÖRLÜK
İş veren işçinin iş güvenliğini ve işin genel güvenliğini sağlamak konusunda GARANTÖRDÜR.

2- SÖZLEŞMEDEN DOĞAN GARANTÖRLÜK
Bir sözleşme nedeniyle, karşı tarafa karşı bir yükümlülük altına giren kimse o sözleşme uyarınca GARANTÖRDÜR.
Bir HASTABAKICI, ÇOCUK BAKICISI, DAĞ REHBERİ, KORUMALAR, YÜZME ÖĞRETMENİ, CAN KURTARAN. Bu kimseler sözleşme uyarınca, yapmaları gereken, üstlendikleri görevleri yerine getirmezler ise GARANTÖR OLARAK SORUMLUDURLAR.
Bir Çocuk Bakıcısı; çocuğun koruma, bakım ve gözetimini yerine getirmez ise, BİR CANKURTARAN, suda boğulmak üzere olan bir kimseye yardıma koşmaz ise GARANTÖR OLARAK SORUMLU OLACAKTIR..
3- ÖN GELEN TEHLİKELİ EYLEMDEN DOĞAN GARANTÖRLÜK
Kanunumuzun 83/2-b bendinde düzenlenmiş bulunan bu garantörlük türünde, davranışı ile bir zarar doğması tehlikesine neden olan kişinin zararın meydana gelmesini önleme yükümlülüğünden kaynaklanan garantörlük söz konusudur.
Bir kimsenin bazı olaylara neden olması veya o olayların gelişimine seyirci kalması diğer hukuki değerler bakımından zararlı sonuçlara yol açmamalıdır. Böyle bir muhtemel zarar halinde, netice önlenmek zorundadır.
Fail önceki hareketi ile bir başkasını yüksek bir koruma ihtiyacının bulunduğu ve yardım olmaksızın kendini kurtaramayacağı bir duruma sokmaktadır. Öngelen tehlikeli eylemden kaynaklanan garantörlükte failin bizzat kendisi tehlikenin kaynağıdır.
Yaptığı şey başkalarını tehlikeye soktuğundan, bu tehlike kaynağını da kapamalı, tehlikenin neden olabileceği sonuçları önlemelidir.
Bu tür garantörlüğe örnek olarak şu olay gösterilebilir: Bir motosiklet sürücüsünün dikkatsizce yola çıkan bir kimseye çarpmamak için motoru çevirip, yoldan çıkması. Bu olayda sürücünün düştüğü yerden çıkabilmesi ve başka zararların da meydana gelmemesi için yardıma ihtiyacı vardır. Yola çıkan kişi garantör olarak yardım etmekle mükelleftir, zira motor sürücüsü onun zarar görmemesi için tehlikeli duruma düşmüştür, öngelen tehlikeli eylem de ondan kaynaklanmaktadır.
Bir başka örnek: Piyasaya sürüldüğünde herhangi bir tehlikesi saptanmamış bulunan ve fakat daha sonra zararlı yönleri tespit edilen ürünlerin ya toplanması ya da sahiplerinin uyarılması gerekir.
Yine,kendi köpeğinin saldırısına uğrayan bir kimseye yardım etmeyen kişi bakımından ihmal suretiyle öldürme suçu söz konusu olacaktır.Bu arada önemle açıklamak gerekir ki, öngelen tehlikeli eylemden kaynaklanan garantörlük, özellikle trafik kazası sonucu bir kimseye çarpan sürücülerin, mağdurun ölümü halinde normalde taksirle adam öldürmeden sorumlu olacakken, kasten İHMALİ HAREKETLE ( T.C.K m. 83 ) adam öldürmeden dolayı sorumlu tutulmalarına neden olabilir.
Örneğin dikkatsizlikle çarptığı bir kimseye durup da yardım eden sürücü, mağdurun ölümü halinde taksirle adam öldürmeden ötürü sorumlu olacakken; yardım etmeksizin olay yerinden kaçması durumunda öngelen tehlikeli eylemden kaynaklanan garantörlük dolayısıyla -kastı mevcut ise; ihmal suretiyle kasten öldürmeden dolayı sorumlu tutulur.
Gönüllü Üstlenme Durumu:
Görme engelli bir kimseyi caddede karşıdan karşıya geçiren kimse garantör olmaktadır. Yine çocukları karşıdan karşıya geçiren kimse de garantördür.
Burada bir gönüllü üstlenme vardır ve bu üstlenmeye rağmen, görme engelli kimsenin veya çocuğun cadde ortasında bırakılması halinde, meydana gelen zararlardan sorumluluk söz konusu olacaktır
Kişinin bu üç kaynaktan ötürü GARANTÖR OLMASI TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİLDİR.

KİŞİ BU ÜÇ KAYNAKTAN BİRİSİ NEDENİYLE BİR DAVRANIŞI YAPMAK İLE YÜKÜMLÜ OLACAK VE DAVRANIŞ BAKIMINDAN HAREKET OLANAĞI VE BEKLENEBİLİRLİK UNSARLARI DA BULUNACAK.
1- Hareket olanağı: bir kimsenin ihmalinden dolayı sorumlu tutulabilmesi için hareket etmesinin mümkün olmasıdır.
Örneğin, yüzme bilmeyen kocayı, eşini denize atlayıp da kurtarmamasından ötürü sorumlu tutmak mümkün olmaz.
2- Beklenebilirlik: ise somut olayda kişinin hareketinin ne ölçüde ondan beklenebilir olduğunun araştırılması gerektiğini anlatır. Kişinin kendini tehlikeye atması ondan beklenemez.
Örneğin Köpek balıklarının eşinin çevresinde yüzdüğü bir ortama atlamasını kocadan bekleyemeyiz. Yine 90 yaşındaki bir hekimden veya özürlü bir hekimden acil bir hastaya tıbbi müdahalede bulunması beklenemez.
BİR KİMSENİN KANUNDAN, SÖZLEŞMEDEN, ÖN GELEN TEHLİKELİ EYLEMDEN ÖTÜRÜ BİR GARANTÖRLÜĞÜ YOK İSE, BU DURUMDA YARALI VEYA HASTA KİMSEYE- YARDIM ETMEZ İSE T.C.K 83 DEĞİL M. 98 HÜKMÜ UYGULANIR.
Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye HER HANGİ BİR MÜDAHALEDE BULUNMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN OLMADIĞI DURUMLARDA SADECE HAL VE KOŞULLARIN ELVERDİĞİ ÖLÇÜDE YARDIM VE BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMELİDİR. BU İNSAN OLMANIN GEREĞİ OLAN OBJEKTİF BİR YÜKÜMLÜLÜKTÜR. ( T.C.K m. 98 ).
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Kasten ihmali davranış ile öldürme suçu ( m. 83 ) bakımından teşebbüs, gönüllü vazgeçme, etkin pişmanlık durumları KASTEN ÖLDÜRME SUÇU BAKIMINDAN GEÇERLİ OLAN İLKELERLE AYNIDIR.
Madde 83 bakımından teşebbüs, gönüllü vazgeçme, etkin pişmanlık mümkündür.
Örneğin; bir yayaya çarpan araç sürücüsünün olay yerinden kaçarken yakalanması, bir can kurtaranın boğulmak üzere olan şahsa yardım etmemesi ancak boğulmak üzere olan kişinin başka bir kimse tarafından kurtarılması durumlarında teşebbüsten söz edilir.
Boğulmak üzere olan şahsa yemek yediği gerekçesiyle yardım etmeyen fakat bir süre geçtikten sonra boğulmak üzere olan şahsı kurtaran can kurtaranın durumu gönüllü vazgeçmeye örnektir.
Yayaya çarpıp kaçan fakat yolda yaptığından pişman olarak geri dönüp yaralı olan yayayı hastane götüren ve ölümünü engelleyen/ engellemeye çalışan kimsenin durumu da etkin pişmanlığa örnektir.
SUÇUN MANEVİ UNSURU ( KUSURLULUK )
Suç kasten veya olası kast ile işlenebilir. Bilinçli taksir ile işlenebilmesi de mümkündür.
Kast Halinde: Failin kastı neticenin gerçekleşmesini, neticeyi önleme konusunda gücünü ve garantör olduğunu bilmesi ve istemesini gerektirir. Buna göre bir tehlike ile karşılaşan kimsenin kasten bu suçu işlemesi için:
- garantör olması, garantörlüğünü bilmesi,
- garantör olması nedeniyle yükümlü olduğu davranışı bilerek ve isteyerek yapmaması gerekmektedir.
FAİL GARANTÖR OLDUĞUNU BİLMİYOR İSE: o halde kastından değil TAKSİRİN nedeniyle sorumludur. Ancak bu suç için garantörün garantörlüğünü bilememesi gibi bir durum çok çok istisnai bir durumdur. Bu sebeple bu suçun kasten ve olası kast, bilinçli taksir ile işlenmesi mümkündür.
Örnekler:
Kast: Bir cankurtaran denizde bir kimsenin boğulmak üzere olduğunu görüyor fakat, o an yemek yediği için boğulmak üzere olan şahsa yardım etmiyor.
Bir polis memuru; önünde cerayan eden kavgaya müdahale etmiyor ve neticede bir kimse kavga neticesinde ölüyor.

Olası KAST:
Olursa olsun kastıdır. Netice bakımından OLURSA OLSUN deniyor ise söz konusudur.
Bir Çocuk bakıcısı çocuğun sehpanın üzerinde düşeceğini öngörmesine rağmen onu oradan indirmiyor ise ve çocuk düşüp ölüyor ise OLASI KAST vardır.

Bilinçli Taksir:
Netice öngörülüyor ve fakat NETİCE İSTENMİYOR ise bu halde bilinçli taksir vardır.
Çarptığı yayanın yarasına bakarak bir sey olmaz yakalanmadan kaçayım diyen bir şoförün durumu bilinçli taksirdir.
Hastaneye gelen acil bir hastaya, hayati tehlikesi olmasına rağmen müdahale etmeyen ( ölüm gerçekleşmez diyerek ) bir hekimin durumu da bilinçli taksire örnek olarak gösterilebilir.
YAPTIRIM VE YARGILAMA
MADDE 83/3:
“ Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hâllerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.”
KAMU DAVASIDIR, soruşturmayı Cumhuriyet Savcısı Bizzat YÜRÜTÜR. Ağır Ceza Mahkemesi görevlidir.

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU
T.C.K m. 85
(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
GENEL AÇIKLAMA:
Taksir, haksızlık teşkil eden bir fiilin gerçekleştirilmesi halidir. Taksirli suçun haksızlık unsurunu dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık oluşturmaktadır.
Taksir neticenin fail tarafından öngörülebilir olduğu halde öngörülememesi şeklinde ( basit taksir ) ortaya çıkabileceği gibi, neticenin öngörülmesine rağmen istenmemesi şeklide de ( bilinçli taksir ) ortaya çıkabilir.
Kanun koyucu her türlü dikkat ve özen yükümlüğünü değil sadece KANUNDA SAYILAN dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı halleri cezalandırmaktadır. Bu sebeple T.C.K. m. 22 ye göre; “ taksirle işlenen fiiller, kanunda açıkça belirtildiği hallerde cezalandırılır ”.
Bir suçun taksirle işlenmiş hali kanunda düzenlenmemiş ise o suça ilişkin taksir cezalandırılamaz. Kural olarak suçlar KASTEN işlenebilir, ancak istisnaen kanun koyucu düzenlemiş ise TAKSİR ile de işlenebilir.
Kanun koyucu taksirli suçların faillerini cezalandırmakla onların topluma karşı dikkatli, özenli davranmalarını sağlamaya çalışmaktadır. Taksir kasta göre daha İSTİSNAİDİR. Suçlar bakımından asıl olan kastın varlığıdır.
Taksirli suçları ihdas eden yasa koyucu, fertlerin daha dikkatli davranmalarını, hukuk düzenini ihlal etmemek konusunda daha büyür bir gayret sarf etmelerini sağlamak gayesiyle, toplumun düzenini yakından ilgilendiren zararlı veya tehlikeli neticeleri yaptırıma bağlamaktadır. İşte bu neticelere tedbir ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışlarıyla sebebiyet veren kimse, diğer şartları da mevcut ise taksirinden dolayı sorumlu tutulur.
KORUNAN MENFAAT
Taksirle öldürme suçunda korunan ilk ve en önemli menfaat ( hukuksal yarar ) yaşam hakkıdır. Kişinin yaşam hakkının taksirli hareket ile dahi olsa sona erdirilemeyeceği bu suçun kapsamındadır.
İkinci olarak ise; bireylerin dikkat ve özen yükümlülüklerine uygun davranmalarını sağlamak bu suçun koruduğu menfaattir.
Üçüncü olarak, bireyleri dikkatli ve özenli davranmak konusunda daha dikkatli olmaya zorlayarak toplum düzenini korumaktır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail:
Madde metni, taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi terimine yer vermiştir. Bu sebeple taksirle öldürme suçu bakımından herkes fail olabilir.
Bu suç bakımından T.C.K m. 37/2 de yer alan dolaylı faillik mümkün değildir.
Mağdur:
Tam ve sağ doğmuş olmak kaydı ile yaşı cinsiyeti ne olur ise olsun her hangi bir insan bu suçun mağduru olabilir. Cumhurbaşkanı da bu suçun mağduru olabilir. ( Cumhurbaşkanı kasten öldürme suçunun mağduru olamaz. )
Hareket:
Taksirle öldürme suçu bakımından ölümü gerçekleştirici her türlü harekettir. Serbest hareketli bir suçtur. Ölümü meydana getiren her hareket ile bu suç işlenebilir.
Bu suç bakımından önemli olan hareketin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak yapılmasıdır.
İcrai bir hareket ile işlenebilir. Bir doktorun hastaya müdahale ederken müdahaleyi yanlış yapması ve bu nedenle hastanın ölümü halinde taksirli suç icrai bir hareket ile meydana gelir. Yine bir trafik kazasında araç kullanırken uyuyakalan kimsenin kazaya sebebiyeti de icrai bir hareketledir.
İlliyet Bağı: Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak gerçekleştirilen hareket ile meydana gelen ölüm neticesi arasında bir neden- sonuç ilişkisi olmalıdır. Eğer illiyet bağı başka bir olay nedeni ile kesilir ise taksirli hareketin sahibini taksirle öldürmekten sorumlu tutmak mümkün değildir.
Örneğin: Bir A şahsı hatalı sollama nedeniyle karşıdan gelen araca çarpmış ve bir kişinin yaralanmasına neden olmuştur. A şahsının hareketi taksirli bir harekettir. Yaralanan şahıs bu kaza nedeniyle olay yerinde veya hastanede ölmüş ise artık A taksirle öldürmeden dolayı sorumludur. Ancak kazazede olay yerine gelen ambulansın kaza yapması, hastanede yanlış müdahale veya ameliyatta yapılan yanlışlık nedeniyle ölmüş olur ise bu durumda taksirle öldürmeden dolayı A şahsı sorumlu olmaz. Çünkü kendi hareketi ile ölüm neticesi arasına başka olaylar girmiş ve illiyet bağı ( neden- sonuç ilişkisi ) bozulmuştur. Bu durumlarda ( A ) TAKSİRLE YARALAMAK suçundan sorumludur.
Netice: Taksirle öldürme suçu bakımından ölümün meydana gelmiş olması gerekmektedir. Ölüm kişinin yaşam fonksiyonlarını yitirmesi ve tıbbın en son ulaştığı nokta olması itibariyle BEYİN ÖLÜMÜNÜN ( geri dönüşümsüz beyin ölümü ) GERÇEKLEŞMESİ demektir. Bu anlamda ölüm neticesi meydana gelmedikçe taksirle öldürme suçu değil TAKSİRLE YARALAMAK suçu söz konusu olacaktır.
SUÇUN MANEVİ UNSURU ( KUSURLULUK )
Taksirle öldürme suçu T.C.K m. 22 de belirtilen TAKSİR ve BİLİNÇLİ TAKSİRLE işlenebilir.
Madde 22 - (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
Kastın iki unsuru bulunmaktadır; BİLMEK ve İSTEMEK. Bir kimse bilerek ve isteyerek bir hareketi gerçekleştirirse ve ölüm meydana gelir ise kasten hareket etmiştir.
Kast ve taksirde ortak olan husus, hareketin BİLEREK VE İSTENEREK yapılmasıdır.
Kast ve taksiri ayıran kısım ise NETİCENİN İSTENİP İSTENMEDİĞİDİR.
Taksirde ölüme neden olan hareket BİLİNİR VE İSTENEREK YAPILIR. Ancak ÖLÜM NETİCESİ HİÇ BİR ZAMAN İSTENMEZ.
Taksir de ölüm neticesi öngörülür ve önceden bilinir ancak hiçbir zaman ÖLÜM NETİCESİ İSTENMEZ.
Bir doktorun hastaya yanlış müdahale yaparak hastanın ölümüne sebebiyet verdiği durumda: hastaya yaptığı müdahaleyi ( HAREKET ) bilerek ve isteyerek yapar. Doktor yanlış müdahale yaptığı zaman hastanın öleceğini bilir, öngörür ancak hiçbir zaman HASTANIN ÖLMESİNİ İSTEMEZ.
Bu açıklamalardan hareketle BİLMEDEN veya İSTENMEDEN yapılan bir hareket nedeniyle istenmemesine rağmen ölüm meydana gelmiş ise TAKSİRLE ÖLDÜRME VARDIR.
BİLİNÇLİ TAKSİR: T.C.K m. 22/ 3 uyarınca kişi NETİCEYİ ÖNGÖRÜYOR fakat İSTEMİYOR.
Kırmızı ışığa yaklaştığı anda hızını azaltmayan ve yayaları görmesine rağmen nasılsa kurtarırım çarpmam diyerek yavaşlamayan ( neticeyi öngörüyor ve eyleme devam ediyor ) ve bir insanın ölümüne neden olan kimse veya kalabalık bir caddede hızla araç kullanmasına rağmen sürüş kabiliyetine ve aracın frenine güvenen bir kimsenin yaptığı kazada ölüme sebebiye vermesi halinde BİLİNÇLİ TAKSİR VARDIR. Bilinçli taksirde NETİCE ÖNGÖRÜLÜYOR ancak İSTENMİYOR.
Bilinçli taksirin taksirden farkı da buradadır. TAKSİRDE netice sadece BİLİNİYOR. Ancak bilinçli taksirde NETİCENİN BİLİNMESİNE EK OLARAK MEYDANA GELEBİLECEĞİ DE ÖNGÖRÜLÜYOR ve HAREKETE DEVAM EDİLİYOR.
Gece uykusu geldiği halde araç kullanmaya devam eden kimse uyuyacağını ve kaza yapacağını BİLİR ancak harekete devam eder. Bu kimse taksirlidir.
Ancak bilinçli taksirde hali hazır bir durumda ÖLÜM NETİCESİ ÖNGÖRÜLÜYOR ve fakat İSTENMİYOR.
Kırmızı ışıkta durmayıp geçen ve yayaları gördüğü halde ( NETİCE ÖNGÖRÜLDÜĞÜ HALDE HAREKETE DEVAM EDİLİYOR usta sürücü olduğuna güvenerek hareket devam eden kimse YAYAYA ÇARPACAĞINA ÖNGÖRÜYOR. Taksir de ise NETİCENİN ÖNGÖRÜLMESİ YOKTUR.
BİLİNÇLİ TAKSİR tespit edilmelidir çünkü bilinçli taksir halinde ceza 1/3 ten yarısına kadar artırılır. Bu sebeple somut olayın özelliği, eylemin niteliği, mağdurun durumu, olay yerinin özelliği, sanığın ifadeleri, sanığın mesleki niteliği, tanık ifadeleri gibi unsurlar dikkate alınarak belirlenir.
Mesleki konularda özel bilgiye ihtiyaç duyulduğundan bilirkişiye de müracaat edilmelidir. Ancak CEZA YARGILAMASINDAN KESİN DELİL olmadığından hakim gerekçesini açıklayarak bilirkişi görüşüne aykırı bir karar verebilir. Bu sebeple BİLİRKİŞİ RAPORU HAKİMİ BAĞLAMAZ.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMİ
Teşebbüs:
Taksirle öldürme suçu bakımından teşebbüs MÜMKÜN DEĞİLDİR. Çünkü teşebbüs ancak kasten işlenebilen suçlarda söz konusudur. T.C.K m. 35/1 “ kişi işlemeye kast ettiği bir suçu …” demektedir. Bu sebeple taksirle işlenen suçlarda TEŞEBBÜS OLMAZ.
Suça İştirak:
Bu suça iştirak mümkündür. Birden fazla kimsenin taksirle bir kimsenin ölümüne sebebiyet vermesi mümkündür. Örneğin, bir hastayı ameliyat eden 2 doktorun kusurlu hareketleri ile hasta ölmüş ise her ikisi de kendi hareketleri çerçevesinde ölüm neticesinden sorumludur.
Bir anne baba küçük bebeklerini aralarında yatırmışlar ve çocuk bu halde havasızlıktan ölmüş ise taksirli eylemden ötürü hem anne hem de baba sorumludur. Bu durumda ikisinin sorumluluğu suça iştirak kapsamında değerlendirilir.
Suça iştirak eden failler EŞİT OLARAK SORUMLU DEĞİLDİR. Herkes KENDİ KUSUR ORANINDA SORUMLUDUR.
T.C.K m. 22/3 ve 22/5 :
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
İçtima:
Birden fazla kimsenin taksirle ölümüne sebebiyet vermesi halinde ortada zincirleme suç vardır. Kasten yaralama suçu zincirleme suç şeklinde işlenebilir. Çünkü, T.C.K m. 43/3; kasten öldürme, kasten yaralama, yağma ve işkence bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağını düzenlemektedir. Taksirle öldürme bu suçlardan değildir.
Ancak taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunda ( m. 85 ) tek hareketle birden fazla kimsenin ölümüne sebebiyet verilmiş ise TAKSİRLE ÖLDÜRMENİN AĞIRLAŞMIŞ HALİ SÖZ KONUSU OLACAKTIR. Bu halde zincirleme suçu hükmü uygulanmaz.
Ancak farklı hareketlerle ve farklı zamanlarda taksirle öldürme olur ise ZİNCİRLEME SUÇ HÜKÜMLERİ UYGULANABİLİR.
Kişi bir kazaya karışmış bir kişinin ölümüne sebebiyet vermiş, bir süre sonra az ileride bir kazaya daha karışmış ve yine bir kişinin daha ölümüne neden olmuş ise ZİNCİRLEME SUÇ HÜKÜMLERİ UYGULANIR.
Ancak bir kazada birden fazla kimsenin ölümüne neden olmuş ise bu burada zincirleme suçu hükümleri uygulanmaz. TAKSİRLE ÖLDÜRMENİN AĞIRLAŞMIŞ HALİ SÖZ KONUSUDUR. ( T.C.K m. 85/2 )

SUÇUN NİTELİKLİ HALLERİ
1- Suçu Ağırlaştıran Haller
Taksirle öldürme suçunun nitelikli şekli iki biçimdedir:
- Fiil, birden fazla insanın ölümüne
- Bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise ağırlaşmış hal vardır.
Bu hallerde , kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Taksirle öldürmenin BİLİNÇLİ TAKSİRLE İŞLENMESİ halinde; T.C.K 22/3 uyarınca taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. Ancak bu bir ağırlaştırıcı neden değildir.
2- Suçun Hafifletici Nedenleri:
Kanunda suçun hafifletici nedeninden söz edilmemiştir. Kasten öldürme suçunun hafifletici nedeni yoktur.
Taksirle öldürme suçuna ilişkin özel bir indirim/ cezasızlık nedeni vardır:
T.C.K m. 22/6:
“Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir. “
Anne baba evladının ölümüne TAKSİRLE sebep olmuş ise bu hükümden yararlanır. Ancak bilinçli taksir var ise sadece İNDİRİM söz konusu olacaktır.
YAPTIRIM VE YARGILAMA
(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
KAMU DAVASIDIR, 85/1 de ASLİYE CEZA 85/2 de AĞIR CEZA MAHKEMESİ GÖREVLİDİR.
SORUŞTURMAYI CUMHURİYET SAVCISI BİZZAT YÜRÜTÜR

KASTEN YARALAMA SUÇU
Madde 86 - (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

KORUNAN MENFAAT: Kasten yaralama suçunda korunan menfaat Vücut Dokunulmazlığıdır. Bu suç ile, beden masuniyetine yönelik her türlü dış müdahaleler yasaklanmakta ve kişinin vücut dokunulmazlığı korunmaktadır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail: Kasten…… neden olan kişi dendiğine göre fail herkes olabilir.
Mağdur: Madde metninde başkasının dendiğine göre failin kendisinden başka herkes bu suçun mağduru olabilir.
Hareket: Serbest hareketli bir suç tipidir. Aşağıda yazılı neticeyi doğuran her türlü hareket ile kasten yaralama suçu işlenebilir.
- Vücuda acı verici,
- Sağlığı bozucu,
- Algılama Yeteneğini bozucu neticeler doğuran hareketler.
Algılama Yeteneğinin Bozulması: Travmanın ( yaralama fiili, hareketi ) oluşmasından sonra mağdurun psikolojik durumunda meydana gelen olumsuz ( ruhsal ) değişiklikler.
SUÇUN MANEVİ UNSURU
Suç; madde metninden de anlaşılacağı üzere kasten işlenebilen bir suç tipidir. T.C.K genel hükümler kısmında, kast ve olası kast adı altında iki tür kast tipi düzenlediğinden bu suç KAST ve OLASI KAST ile işlenebilir. Olası kast halinde T.C.K 21/2 uyarınca cezada indirim yapılacaktır.
Bu suç tipinde ( Kasten Yaralama Suçu ) bulunması gereken kast, genel kasttır. Yani hareketin bilerek ve isteyerek yapıldığı, neticenin de bilindiği ve istendiği kast genel kasttır. T.C.K olası kast adı altında yeni bir kast tipi düzenlediği için bu suç olursa olsun kastı ile de işlenebilen bir suç tipidir. ÖZEL KASTA İHTİYAÇ YOKTUR.
Kastın belirlenmesi hususunda; kasten öldürme suçunda failin kastının belirlenmesine ilişkin olarak sayılan hususlar bu suç tipi için de geçerlidir.
Kast kişinin iç dünyasına ilişkin olmakla birlikte, dış dünyada beliren objektif olaylara, olgulara göre kastın belirlenmesine çalışılmaktadır. Sanığın suç işlerken kullandığı alet ( silah ), sanığın ikrarı ve tanıkların ifadeleri ile failin kastı bulunmaya çalışılmaktadır. Yargıtay da, failin olay öncesi, olay sırası ve olaydan sonraki davranışlarının kastın belirlenmesinden ölçü olduğuna karar vermiştir.
Yargıtay ın kararlarında ortaya koyduğu kıstaslar:
- Suç aleti
- İsabet bölgesi, darbe sayısı, darbelerin şiddeti,
- Yaralanmanın hayati tehlike arz edip etmemesi,
- Atış mesafesi ve olay yerinin özelliği,
- Zaman ve yer şartları, olay anında gece, gündüz, yağmur vs olup olmadığı,
- Failin eylemi gerçekleştirirken, eylem sırasında ve sonrasında söylediği sözler,
- Fail ile mağdur arasında önemli bir husumetin olup olmaması,
- Failin fiilden önce veya sonra her hangi bir saikinin bulunup bulunmadığı,
Bütün bu unsurlarla değerlendirme yapıldığından failin KASTI eğer ispat edilemiyor ve şüpheye mahal vermeyecek şekilde %100 ortaya konamıyor ise ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ UYARINCA BİR DEĞERLENDİRME YAPMAK ZORUNLUDUR.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği failin YARALAMAK KASTI % 100 İSPAT EDİLEMİYORSA TAKSİRLE HAREKET ETTİĞİ KABUL EDİLİR VE FAİL TAKSİRLE YARALAMADAN SORUMLU TUTULUR.
Bu halde kasten yaralama suçundan dolayı değil de, taksirle yaralama suçundan sorumlu tutulur.
Kasten yaralama suçunda TAKSİR veya BİLİNÇLİ TAKSİR söz konusu ise o zaman TAKSİRLE YARALAMA SUÇU ( Başka bir suç m. 89 ) söz konusu olacaktır.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Teşebbüs: Kasten yaralama suçu genellikle hareketi neticesine bitişik bir suç tipidir. Hareket ile netice aynı anda meydana gelir, ani suç tipidir. Ancak bu suç tipi için hareket ile neticenin ayrılabildiği durumlarda TEŞEBBÜS MÜMKÜNDÜR. Çünkü kasten işlenebilen bir suç tipidir ve hareket ile netice ayrılabiliyor ise kasten yaralamaya teşebbüs suçu söz konusu olur.
Örneğin, tartıştığı şahsın arkasından elinde demir çubuk ile koşan ve onu yakalamaya çalışan ve yaklaştığında ise elindeki demir çubuğu mağdura fırlatan kimsenin eyleminde hareket ve netice arasında mesafe vardır. Bu halde teşebbüs mümkündür.
Elverişli araçlarla ve tereddüte mahal bırakmayacak şekilde icra hareketleri başlamış ve netice elde olmayan sebeplerle netice meydana gelmemiş ise KASTEN YARALAMAYA TEŞEBBÜS SUÇU OLUŞACAKTIR.
Örn 1: Mağdur ile tartışan ve mağdurun üzerine yumruk atan fakat yumruğu mağdura isabet etmeyen failin eylemi kasten yaralamaya teşebbüstür.
Örn 2: Kavga ettiği mağdura yönelik olarak yaralamak kastı ile ona taş fırlatan ve isabet ettiremeyen failin eylemi kasten yaralamaya teşebbüstür.
Örn 3: Mağduru yaralamak kastı ile mağdurun elbisesini yırtan, bedene müdahale olmaksızın elbisesinden çekiştiren kimsenin eylemi de kasten yaralamaya teşebbüstür.
Teşebbüste önemli olan, icra hareketlerinin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde başlamasıdır. Eğer icra hareketleri başlamamış ise teşebbüs söz konusu olmayacaktır.
Örneğin: Annesini döven babasına kızan ve evden sopayı alıp kahvehanedeki babasını yaralamak amacıyla evden çıkan bir kimse kahvehaneye gitmeden yolda polis tarafından yakalanmış ise TEŞEBBÜS YOKTUR. Çünkü mağdur görülmemiş ve hala vazgeçme ihtimalı vardır. Kaldı ki, doğrudan doğruya icra hareketleri başlamamıştır. Elinde sopa ile ilerlemesi HAZIRLIK HAREKETİDİR.

İştirak: Kasten yaralama suçuna iştirak mümkündür. Bu birlikte işlemek suretiyle olabileceği gibi yardım etme, imkan sağlama şeklinde de olabilir. Kasten yaralama suçuna azmettirme de mümkündür.
Hasmını dövmek isteyen arkadaşını olay yerinden arabası ile kaçıran kimse, etraftan gelen kimse olup olmadığını gözetleyen kimse yardım eden;
Mağdurun ellerini ve kollarını tutup hareketsiz hale getiren ve arkadaşının mağdurun yaralanmasına kolaylı sağlayan kimse BERABER İŞLEYEN, ASLİ FAİL dir. Çünkü O nun yardımı olmasıydı yaralama suçu işlenemeyebilirdi.
Yine komşusu ile tartışan baba; oğluna, “ git ona haddini bildir ” diyerek oğlunu yaralama suçuna yöneltirse AZMETTİRME söz konusu olur.
İçtima: Mağdur kasten yaralanmış ve daha sonra bu yaralanma sebebiyle meydana gelen bir olumsuzluktan ( illiyet bağı bozulmadan ) yaşamını yitirmiş ise fail meydana gelen ağır neticeden sorumlu olacaktır. ( T.C.K m. 87/4, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu ).
Kasten yaralama suçu, zincirleme suç şeklinde işlenemez. Çünkü T.C.K m. 43/3 kasten yaralama suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağını düzenlemiştir.
KASTEN YARALAMA SUÇUNUN NİTELİKLİ HALİ ( 1,5 yıl- 4,5 Yıl HAPİS )
(a) bendinde, kasten yaralama suçunun üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi, bu suçun bir nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.
(b) bendine göre, kasten yaralamanın beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.
(c) bendinde, suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi dolayısıyla işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak öngörülmüştür.
d) bendinde, kasten yaralama suçunun, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle islenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.
Bunun için kamu görevlisinin zor kullanma yetkisine sahip bulunmaması gerekir. Burada önemli olan, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle, kasten yaralama suçunun işlenmesidir. Örneğin bir hâkim veya savcının sanık veya tanığa karşı kasten yaralama suçunu işlemesi hâlinde, bu nitelikli hâlin gerçekleştiğini kabul etmek gerekir. Buna karşılık, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisi tarafından kasten yaralama suçunun işlenmesi hâli, kanunda ayrı bir suç ( zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçu T.C.K m. 256 ) olarak tanımlanmıştır.
(e) bendinde, kasten yaralama suçunun silâhla işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. ( Silah ın tanımı, T.C.K m. 6 da yapılmıştır )
KASTEN YARALAMA SUÇUNUN HAFİFLETİCİ SEBEBİ
86/2: Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine 4 aydan 1 yıla kadar hapis.
Basit Tıbbi Müdahale ile Giderilebilecek Hafif Yaralanmalara Örnekler ( Adli Tıp Kurumu Uygulama Yönetmeliğinden Alınmıştır ):
- yumuşak doku girişli tek mermi çekirdeği,
- göz kapağı çevresinde morluk, sıyrık,
- burun kanaması, dilde yaralanma,
- diş kırığı ( DİŞ KEMİK SAYILMIYOR ),
- eklem burkulması,
- yüzeysel kısmi basit kesikler,
- yüz ve elde 10cm. diğer bölgede 20 cm. ye kadar cilt cilt altı yaralanmalar.
- Baş dışında oluşan kan toplanması, sıyrık, kızarıklık.
KOVUŞTURMA USULÜ
Basit tıbbi müdahale ile giderilebilen yaralanma hariç ( 86/2 ) KAMU DAVASIDIR. B.T.M ile giderilebilen yaralamanın TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLIDIR tabidir.
Kamu davası olduğu için soruşturma bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından yürütülür. Kamu görevlisinin nüfuzunu kötüye kullanarak işlemesi halinde ( 86/3, d ), kamu görevlisi hakkında 4483 Memur Muhakematı Kanunu’ na göre YARGILAMA İZNİ alınması gerekir.


NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA SUÇU
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç:
Madde 23 - (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç: “Suçun varlığı için gereli olanın ötesinde zararlı veya tehlikeli bir sonucun meydana gelmesi halinde cezası ağırlaştırılan suçlara sonucu nedeniyle ağırlaşan suçlar denir. ” şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu sebeple kast edilen neticeden aşırı bir netice meydana gelmiş ise failin ikinci netice yönünden EN AZINDAN TAKSİR li olarak hareket etmesi zorunluluğu benimsenmiştir. Eğer fail bakımından gerçekleşen ikincil netice ( kastedilenden daha ağır ) bakımından TAKSİR derecesinde dahi bir manevi unsurdan söz edilemiyorsa failin ağırlaşan neticeden ötürü sorumluluğu bulunmayacaktır.
Failin öngördüğü neticeden daha ağır bir netice meydana geldiğinde neticenin fail tarafından öngörülebilip öngörülemeyeceğine bakılacaktır. Failin neticeyi öngörebileceği kabul edilir ise fail, gerçekleşen ağır neticeden dolayı sorumlu tutulacaktır.
Bu açıklamalardan hareketle; sadece gerçekleşen ağır neticeden hareket edilerek, hareket ile ağırlaşan netice arasında illiyet bağı kurup oluşan sonuçtan faili sorumlu tutmak yerine; ağırlaşan neticenin fail tarafından öngörülüp öngörülemeyeceği ve gerçekleşen netice bakımından en azından TAKSİR derecesinde manevi unsurun varlığının araştırılması zorunludur.

ÖRNEKLER:
1- Bir kimseye yumruk atan birinin; yumruk attığı kimsenin ölebileceğini öngörmesi/ öngörebilmesi gerektiğini söylemek, objektif esaslara, hayatın olağan akışına ve beşer takatine uygun düşmeyen bir iddia olacaktır. Bir kimseye yumruk ile etkili eylemde bulunan bir kimsenin; yumruk attığı kişinin çenesinin ya da dişlerinin kırılması halinde bu sonuçlara ilişkin muhtemel ( gayri muayyen ) bir kastının olduğunu söylemek mümkün iken, aynı kimsenin ölüm neticesi bakımından TAKSİR derecesinde dahi sorumluluğunu kabul etmek mümkün değildir.
2- Bir kimsenin boynuna, başına, kalbinin üzerine sert bir cisimle hızlı bir şekilde vuran, akciğer veya kalp gibi hayati organlarına şiddetli bir darbe vuran kimsenin fiili neticesinde mağdur ölmüş ise bu halde gerçekleşen ölüm neticesi bakımından failin TAKSİRLİ sorumluluğu var kabul edilir. Çünkü bu hayati bölgelere şiddetli darbenin mağdurun ölümüne neden olabileceği öngörülebilir.
NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA HALLERİ
İLK FIKRA: ( 87/1 ) – ( m. 86 ya göre belirlenen ceza 1 kat artırılır. 86/1 deki halde 3 yıldan, 86/3 e giren hallerde 5 yıldan AZ OLAMAZ )
(a) bendinde, kasten yaralama suçunun mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olması, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür.
Bunun için duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olunmalıdır. Vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi hâlinde, diğer organ fonksiyon görmeye devam edebilir. Bu durumda dahi, organın işlevinin zayıflaması değil, ikinci fıkraya göre işlevin yitirilmesi söz konusudur. Çünkü, bent metninde duyu veya organlardan birinin işlevinden söz edilmiştir.
(b) bendinde, kasten yaralamanın mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa neden olması, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür.
Bu hükmün uygulanabilmesi için, konuşma yeteneğinin tamamen yitirilmesi değil, konuşma yeteneğinin kullanılmasında güçlükle karşılaşılması gerekir. Aksi takdirde ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(c) bendine göre, kasten yaralama suçunun yüzde sabit ize neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.
Burada geçen yüz deyimi, çehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dahil, başın ön kısmını ifade eder. Yüzde sabit iz, yaralama sonucu yüzde meydana gelen daimî, sürekli izlerdir. Ancak bu izler yüzün sürekli değişikliği hâlinden farklıdır.
Sabit iz yüzü değiştirmemekte ve mağduru öteden beri tanıyanlarda, kişiliği bakımından herhangi bir duraksamaya neden olmamaktadır. İkinci fıkrada söz konusu edilen yüzde sürekli değişiklik hâlinde ise, bunun tam tersi söz konusudur; yüzüne kezzap atılmış bulunan kişinin durumu buna örnek teşkil eder.
(d) bendine göre, kasten yaralamanın kişinin hayatını tehlikeye sokan bir duruma neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Kasten yaralamanın hayati tehlikeye sebebiyet verip vermediğinin tespiti, tıbbi bir değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.
(e) bendinde, kasten yaralamanın gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olması hâli düzenlenmiştir.
İKİNCİ FIKRA ( 87/2 ) - m. 86 ya göre belirlenen ceza 2 kat artırılır. 86/1 deki halde 5 yıldan, 86/3 e giren hallerde 8 yıldan AZ OLAMAZ )
(a) bendinde kasten yaralama sonucunda mağdurun iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesi hâlinde, suçun temel şekline nazaran verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür.
(b) bendinde ise, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi hâlinde cezanın artırılması öngörülmüştür.
(c) bendinde, kasten yaralama sonucunda mağdurun konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolması hâli düzenlenmiştir.
(d) bendinde yüzünün sürekli değişikliğe uğraması hâli öngörülmüştür.
(e) bendinde, kasten yaralama suçunun gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olunması hâli düzenlenmiştir.
ÜÇÜNCÜ FIKRA ( 87/3 )
Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması hâline neden olunmuş ise, kırığın mağdurun hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, fail hakkında m. 86 da belirtilen cezalar ½ sine KADAR ARTIRILIR.
Kemik çatlağı kemik kırılması değildir. DİŞ KEMİK SAYILMAZ. Diş kırığı B.T.M ile giderilebilir.
DÖRDÜNCÜ FIKRA ( 87/4 )
Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde ( 86/1 Basit Hal ) sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ( 86/3 Nitelikli Haller ) ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.




KASTEN İHMALİ DAVRANIŞLA YARALAMA SUÇU
Madde 88 -
(1) Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.BU HÜKÜM GARANTÖRLER ( TEHLİKEYİ ÖNLEMEKLE YÜKÜMLÜ KİMSELER ) HAKKINDA SÖZ KONUSUDUR.
Garantörlüğün kaynağı yeni kanunumuzun 83. maddesine göre üç türlü olabilir:
* 1- Kanuni bir düzenleme ( YÜRÜRÜRLÜKTE BULUNAN BÜTÜN KANUNLARDAN DOĞABİLİR )
* 2- Sözleşme ve
* 3- Ön gelen tehlikeli eylem ( Önceden gerçekleştirilen davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması ).
Kişinin bu üç kaynaktan ötürü GARANTÖR OLMASI TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİLDİR.
KİŞİ BU ÜÇ KAYNAKTAN BİRİSİ NEDENİYLE BİR DAVRANIŞI YAPMAK İLE YÜKÜMLÜ OLACAK VE DAVRANIŞ BAKIMINDAN HAREKET OLANAĞI VE BEKLENEBİLİRLİK UNSARLARI DA BİR ARADA BULUNMAK ZORUNDADIR.
Hareket olanağı/ beklenebilirlik olan bir GARANTÖRÜN kasten/ olası kast ile ihmali hareketi nitecesinde yaralanma meydana gelmiş ise bu madde kapsamında düzenlenmiş olan İhmali Hareketle YARALAMA SUÇU OLUŞACAKTIR.

Örnek 1- Olay yerinde bulunan polisin kavgaya müdahale etmemesi ve mağdurun yaralanması,
2- Doktorun hastaya müdahale etmemesi ve hastanın yarasının ağırlaşması, hastanın organını kaybetmesi,

TAKSİRLE YARALAMA SUÇU

Madde 89 - (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
KORUNAN MENFAAT: Kasten yaralama suçunda korunan menfaat Vücut Dokunulmazlığıdır. Bu suç ile, beden masuniyetine yönelik her türlü dış müdahaleler yasaklanmakta ve kişinin vücut dokunulmazlığı korunmaktadır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail: Kasten…… neden olan kişi dendiğine göre fail herkes olabilir.
Mağdur: Madde metninde başkasının dendiğine göre failin kendisinden başka herkes bu suçun mağduru olabilir.
Hareket: Serbest hareketli bir suç tipidir. Aşağıda yazılı neticeyi doğuran her türlü TAKSİRLİ VE BİLİNÇLİ TAKSİRLİ hareket ile kasten yaralama suçu işlenebilir.
- Vücuda acı verici,
- Sağlığı bozucu,
- Algılama Yeteneğini bozucu neticeler doğuran hareketler.
Algılama Yeteneğinin Bozulması: Travmanın ( yaralama fiili, hareketi ) oluşmasından sonra mağdurun psikolojik durumunda meydana gelen olumsuz ( ruhsal ) değişiklikler.
SUÇUN MANEVİ UNSURU
Taksirle yaralama suçu TAKSİR veya BİLİNÇLİ TAKSİR ile işlenebilir.

TAKSİR: Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. ( T.C.K m. 22/2 )
Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
BİLİNÇLİ TAKSİR:
Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. ( T.C.K m. 22/3 )
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMİ
Teşebbüs:
Taksirle yaralama suçu bakımından teşebbüs MÜMKÜN DEĞİLDİR. Çünkü teşebbüs ancak kasten işlenebilen suçlarda söz konusudur. T.C.K m. 35/1 “ kişi işlemeye kast ettiği bir suçu …” demektedir. Bu sebeple taksirle işlenen suçlarda TEŞEBBÜS OLMAZ.
Suça İştirak:
Bu suça iştirak mümkündür. Birden fazla kimsenin taksirle bir kimsenin yaralanmasına sebebiyet vermesi mümkündür. Örneğin, bir merdivende yük taşıyan iki kişinin ellerindeki yükü düşürmeleri sonucunda orada bulunan bir çocuğun yaralanması halinde iştirak söz konusudur. Taksirle yaralama iştirak halinde işlenmiştir. Her ikisi de kendi hareketleri çerçevesinde ölüm neticesinden sorumludur.
Suça iştirak eden failler EŞİT OLARAK SORUMLU DEĞİLDİR. Herkes KENDİ KUSUR ORANINDA SORUMLUDUR.
T.C.K m. 22/3 ve 22/5 :
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.

İçtima:
Birden fazla kimsenin taksirle yaralanmasına sebebiyet vermesi halinde ortada zincirleme suç vardır. Taksirle yaralama suçu zincirleme suç şeklinde işlenebilir. Çünkü, T.C.K m. 43/3; kasten öldürme, kasten yaralama, yağma ve işkence bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağını düzenlemektedir. Taksirle öldürme bu suçlardan değildir.
Bir kimse trafik kazasına sebebiyet vererek birden fazla kimsenin TAKSİRLE YARALANMASINA neden olmuş ise ZİNCİRLEME SUÇ SÖZ KONUSUDUR.
ZİNCİRLEME SUÇ
Madde 43 –
(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir.
Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır.
(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. ( Bir kimsenin acemiliği nedeniyle zamanında fren yapamayarak caddeden geçmekte olan iki kişiyi yaralaması, hatalı sollama yapan bir kimsenin karşıdan gelen araç ile çarpışması ve araçtaki 4 kişinin yaralanmasına neden olması durumlarında zincirleme suç vardır. )

TAKSİRLE YARALAMA SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ
89/2 de Yer Alan Nitelikli Haller
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, 4,5 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
89/3 te Yer alan Nitelikli Haller
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
89/4 te Yer Alan Nitelikli Haller
Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

CEZAYI HAFİFLETEN YA DA KALDIRAN HAL
Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez;
Bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
KOVUŞTURMA USULÜ
Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç ( 89/1 suçun basit hali ), Nitelikli hallerin bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.
Bilinçli Taksirle işlenen NİTELİKLİ TAKSİRLE YARALAMA SUÇU KAMU DAVASIDIR.

İŞKENCE SUÇU
Madde 94 - (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,
İşlenmesi hâlinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi hâlinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.
İŞKENCE
10 Şubat 1984 tarihli "İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi"nin 1. maddesinde:
“Bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla, bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayırım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatıyla uygulanan fiziki veya manevî ağır acı veya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir.”
KORUNAN MENFAAT:
1982 Anayasası m. 17/3 uyarınca: “ Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. ” Bu hükümden hareketle işkence suçunun cezalandırılmasında birden çok menfaatin korunduğu göze çarpmaktadır. Ancak korunan temel menfaat insan şeref ve haysiyeti olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsan şeref ve haysiyetinin yanında ceza adaleti ve kamu idaresine ilişkin menfaatlerin de korunduğunu söylemek mümkündür.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
FAİL: T.C.K m. 94 uyarınca işkence suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Kamu görevlisi dışındaki kimseler bu suçun faili olamazlar.
Ancak kamu görevlisi olmayan kimselerin de suça iştiraki durumunda, bunların da kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.(md. 94/4). ( Örn.Polis merkezinde suç şüphesi altında bulunan bir şüpheliye karşı işkence suçu işlenir iken, orada bulunan ve polis memurunun arkadaşı olan sivil bir kimse de bu suça iştirak eder ve şüpheliye yönelik bedensel ve ruhsal yönden acı verici hareketlerde bulunan kimse de işkence suçundan sorumludur. )
Bazı suçlar özel bir yükümlülük altında bulunan veya belli niteliklere sahip kişiler tarafından işlenebilir. Böyle suçlara mahsus suç – özel suç – özgü suç- adı verilir. İşkence suçu da mahsus suçtur.
T.C.K m.6/1,c ye GÖRE KAMU GÖREVLİSİ KAVRAMI
c) Kamu görevlisi: deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi anlaşılır.
MAĞDUR:
765 Sayılı T.C.K’da bu suçun mağduru sadece suç şüphesi altında bulunan kimseler olmakta iken mevcut 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca bu suçun mağduru herkes olabilir.
Tanık ve hatta bir kamu görevlisi de bu suçun mağduru olabilir.
HAREKET ( FİİL ) ve NETİCE:
- İnsan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak hareketlerle işkence suçu işlenebilir.
Bu neticeleri doğuracak hareketlerin bir kez yapılması halinde işkence suçu oluşmayacaktır. İşkence suçunun oluşabilmesi için; “ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler”. Böylece işkencenin en önemli özelliği süreklilik arz etmesidir.
Burada yer alan sistematik olmaktan ayın hareketin tekrarlanması anlaşılmamalıdır. Farklılık gösterse bile, belli bir süreç içerisinde uygulanan hareketler bir bütün olarak, kişinin bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açıyor ise o halde işkence vardır.
Bir kamu görevlisinin mağdura yumruk atması halinde kasten yaralama suçu söz konusudur. Ancak bu yumruk atma fiilini takiben başka yumruklamalar, itmeler, tekmeler veya tehditler takip ederse bir bütün halinde bu hareketler İŞKENCE suçunu oluşturacaktır.
Ancak bazı hareketler vardır ki bir kez yapılmakla da sürekli bir sonuç elde edilebilir. Bu durumda netice uzun süre devam ettiği için aynı türden veya farklı türden başkaca hareketlere gerek yoktur. Örneğin: Foseptik çukurunda bekletilmiş bez ile bir kimsenin gözlerinin bağlanması, bir kimsenin falakaya yatırılması, çıplak ayakla soğukta bekletilmesi bu hallerde hareket tektir fakat netice sürekli ve sistematiktir. Bu durumlarda da İŞKENCE suçu oluşacaktır.
Bedensel veya ruhsal yönden acı verici hareketler: Bir kamu görevlisinin bir kimseyi itip kakması, yüzüne tükürmesi, üzerini kirletmesi, gözlerini bağlaması, tiksindirici şeyler yedirmesi, sigara ile vücudunu yakması gibi..
Algılama ve irade yeteneğinin bozulmasına sebep olan hareketler: Kişinin yakınlarına yönelik tehditler, sorgusu sırasında bir yakınının durumdan habersiz olarak kendisine gösterilmesi ve ona bir kötülük yapılacağı inancının doğurtulması gibi.
Aşağılayıcı hareketler: Mağdura küfür edilmesi, çıplak bırakılması, kulak ve saçından çekilmesi vs. gibi.
İşkence suçunda hareket icrai olabileceği gibi ihmali ( yapılaması gerekenin yapılmaması ) de olabilir. Örneğin: küfür, darp, cebir icrai hareketler iken, tuvalete gitmesine izin vermeme, yiyecek vermeme, ilacını almasına izin vermeme şeklinde ihmali hareketlerle de işlenebilir. Amirin işkence yapan memurlarını gördüğü halde onlara engel olma yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda da işkence suçu oluşacaktır.
Not: 94/5 uyarınca ihmali hareketle işkence yapılması halinde cezadan indirim yapılmayacaktır.
YARGITAY: İşkenceyi doğuran hareketlerden ne anlaşılması gerektiğini içtihatlar ile ortaya koymuştur.
Jandarma karakol komutanının, şüphelinin sakal ve bıyığını kestirmesi ( Y. 8. CD. 02.10.2002 6686/ 8949 )
Mağdurun nezarette kollarından tavana asılması ( Y. 8. CD. 22.04.1986, 1922/2628 )
13 gün gecele gündüzlü coplama, yumruklama, tekme vurma, elektrik akımına tabi tutma, cinsel organının sıkma ve sağa sola sallandırma, mağdurun başını suya sokma, cop darbeleriyle birlikte tuz bulamacını kendisinden geçinceye kadar yedirme, ( Y. CGK 04.04.1983, 8-64-156 )
Sanık olarak gözaltına alınan kimselerin, makatlarına cop sokmak, kızlara cinsel tacizde bulunmak, göğüslerini elleyip aç bırakmak, hakaret ve tehdit etmek ( Y. CGK – Manisalı Gençler Davası )
KOLLUĞUN İŞKENCE SUÇUNUN FAİLİ OLABİLMESİ İÇİN SOMUT OLAY İTİBARİYLE KUVVET KULLANMA YETKİSİNİN OLMADIĞI BİR HAL OLMALIDIR. EĞER KOLLUK KUVVET KULLANMA YETKİSİNDE SINIRI AŞMIŞ ( Kasten veya taksirle ) İSE İŞKENCE SUÇU DEĞİL KUVVET KULLANMADA SINIRIN AŞILMASI SUÇU OLUŞUR.
HUKUKA AYKIRILIK:
İşkence suçunun hiçbir hukuka uygunluk nedeni yoktur. bu durum İşkence Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. maddesinde şu şekilde açıklanmıştır:
“ Hiçbir istisnai durum, ne savaş hali, ne de savaş tehdidi iç siyasi istikrarsızlık veya her hangi bir olağanüstü hal işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez.
Bir üst görevlinin veya resmi merciin emri işkencenin haklılığına gerekçe kabul edilemez. ” ( Bu hallerde konusu suç teşkil eden emir vardır ve hiçbir surette yerine getirilmez. )
Bu suç bakımından mağdurun rızası da hukuka uygunluk nedeni olamaz. Çünkü bu suçta korunan menfaat insanlık şeref ve haysiyeti ile birlikte, ceza adaleti ve kamu idaresine ilişkin menfaatlerde korunmaktadır. Bu sebeple mağdurun rızası işkence fiilini hukuka uygun hale getirmez.
NOT: Sorguya çekilme, tanık ya da suçtan zarar gören sıfatı ile ifade verme hallerinde bu muamelelerin içinde barındırdığı yorucu nitelik, irade serbestliğini bozmadığı sürece ( zorlama olmadığı sürece ) işkence olarak kabul edilemez. Örneğin iş yükü veya tanık çokluğu sebebiyle polis merkezinde veya adliye binasında uzun süre ayakta beklemek vs. durumlar işkence olarak kabul edilemez.
MANEVİ UNSUR
İşkence suçu kasten işlenebilir ( genel kast ). Kamu görevlisinin özel bir saikle hareket etmiş olmasına gerek yoktur. Kamu görevlisi bakımından özel bir amaç aranmamıştır.3
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ
TEŞEBBÜS: İşkence suçu sistematik şekilde işlenen bir suç olduğu için kamu görevlisi, işkence teşkil eden hareketlere doğrudan doğruya icraya başladıktan sonra engel bir nedenin ortaya çıkması ile icra hareketlerini tamamlayamaz ise işkence suçuna teşebbüs olur. ( Faillerin, mağdurun el ve ayaklarına elektrik teli bağladıktan sonra yakalanmaları, mağdurun saç ve sakallarını kesmek için makas ve traş bıçağı ile mağdurun yanında bekler bir vaziyette yakalanması vs. )
Fail elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başladıktan sonra gönüllü vazgeçerse gönüllü vazgeçmeye ilişkin hükümler uygulanır.
İŞTİRAK:
T.CK m.40/ (2) “Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir.” Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
Ancak kanun koyucu bu kurala İŞKENCE SUÇU İÇİN İSTİSNA GETİRMİŞTİR. T.C.K m. 94/4 Uyarınca:
“Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. ”
Eğer işkence suçu amirin emri yerine getirilerek yapılmış ise SUÇ TEŞKİL EDEN EMİR HİÇ BİR SURETTE YERİNE GETİRİLEMEYECEĞİNDEN amir bakamından azmettirme söz konusu olacaktır.
İÇTİMA:
İşkence suçu birden fazla kimseye karşı işlenirse her bir mağdur için ayrı ayrı işkence suçu hükümleri uygulanır. İşkence suçunda zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. ( T.C.K m. 43/3 )
İşkence cinsel taciz veya darp suretiyle işlenirse ayrıca cinsel taciz ve yaralamadan dolayı ceza verilmez. Çünkü bu halde mürekkep ( birleşik ) suç söz konusudur.
Ancak cinsel taciz eylemi cinsel dokunulmazlığın ihlali ( cinsel amaçla bedene müdahale veya organ veya sair cisim sokma ) halini alırsa fail işkence suçunun yanında ayrıca cinsel saldırı suçunun nitelikli halinden ( kamu görevlisinin nüfuzu kötüye kullanması suretiyle işlendiği için ) sorumlu olacaktır. T.C.K m. 102/3,b.
İŞKENCE SUÇUNUN AĞIRLAŞMIŞ HALLERİ ( NİTELİKLİ HALLER )
Suçun ağır halleri, suçun
- Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
- Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesidir (md. 94/2).
- Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde işlenmesi halinde de cezanın artırılacağı öngörülmüştür (md.94/3). “Dikkat edilmelidir ki, bu hükmün uygulanabilmesi için, mağdur üzerinde gerçekleştirilen fiillerin cinsel saldırı boyutuna ulaşmamış olması gerekir. Aksi takdirde, işkence suçunun yanı sıra, ayrıca cinsel saldırı suçundan dolayı da cezaya hükmetmek gerekecektir”.
İŞKENCE SUÇUNUN NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ HALLERİ ( m. 95 )
Kanunda ayrıca neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence halleri de düzenlenmiş bulunmaktadır (md. 95). Bunlar için, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine bakılmalıdır. Bu hallerde failin sorumlu tutulması için ağırlaşan netice bakımından en azından TAKSİRLE hareket etmiş olması gerekmektedir.
Madde 95 - (1) İşkence fiilleri, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması hâlinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

SUÇUN HAFİFLETİCİ NEDENLERİ
İşkence suçunun hiçbir hafifletici nedeni yoktur.
Suçun ihmali hareketle işlenmesi, amirin emrinin yerine getirilmesi, amirin ihmali hareketle işkenceye göz yumması hallerinde hafifletici neden yoktur. Bu hallerde dahi tamamlanmış işkence suçu vardır. Cezadan hiçbir indirim yapılmayacaktır.


YAPTIRIM VE YARGILAMA
Suçun basit hali 3 yıldan 12 yıla kadar hapis
94/2 de sayılan ağırlaşmış hallerde: 8 yıldan 15 yıla kadar hapis
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçunda 1. fıkrada: ½ ceza artırımı,
95/2. fıkrada yazılı ağırlaşmış işkence suçunda: ceza 1 Kat artırılır,
95/3. fıkrada yazılı ağırlaşmış işkence suçunda ( kemik kırılmış olması halinde ): 8 Yıldan 15 Yıla kadar hapis,
95/4 fıkrada yazılı ağırlaşmış işkence suçunda ( ölüm olmuşsa ) : Ağırlaşmış Müebbet Hapis.
Suç KAMU DAVASI olarak takip edilir. Soruşturmayı CUMHURİYET SAVCISI BİZZAT YAPAR. AĞIR CEZA MAHKEMESİ GÖREVLİDİR.







EZİYET SUÇU
Madde 96 - (1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı,
İşlenmesi hâlinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Eziyet Kavramı:
“ Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir.
Aslında bu fiiller de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler.
Ancak bu fiiller ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve bellibir süreç içinde işlenmektedir. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir tarzda işlenen eziyetin özelliği işkence gibi, kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerinde tahrip edici etkilerinin olmasıdır.
Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır cezalandırılması sonucunu doğurmuştur.
KORUNAN MENFAAT:
Eziyet suçunda korunan menfaat kişinin maddi ve manevi bütünlüğü ve insanlık şeref ve haysiyeti korunmaktadır.
Eziyet suçunda, işkenceden farklı olarak kamu idaresi ve adliyeye ilişkin menfaat korunmaz.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI:
FAİL:
Eziyet suçunun faili, her hangi bir kimse olabilir. Eziyet suçu özgü-mahsus suç değildir. Fail kamu görevlisi olduğunda suçun adı eziyet değil İŞKENCE OLUR.
MAĞDUR:
Mağdur açısından yasada her hangi bir özellikten söz edilmemektedir. Herkes bu suçun mağduru olabilir.
HAREKET VE NETİCE:
96.maddede suç sayılan fiil: “bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışlardır”
Her türlü davranış değil, sistematik bir şekilde bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak nitelikte olmalıdır.
İşkence suçunda söz konusu fiillerin sivil kimseler tarafından işlenmesi halinde EZİYET SUÇU söz konusu olacaktır.
Fiilin sistematik şekilde işlenmiş olması zorunludur. Eğer fiil sistematik bir şekilde işlenmemiş ise niteliğine göre, tehdit, hakaret veya yaralama suçu oluşacaktır.

SUÇUN MANEVİ UNSURU:
Eziyet suçunun manevi unsuru kasttır ( genel kast ). Failin özel bir amaçla hareket etmiş olmasına gerek yoktur. Failin eziyet sonucunu doğuran hareketleri bilerek ve sonuçlarını isteyerek yapması gerekli ve yeterlidir.
Bu suç taksir, bilinçli taksir vs ile işlenemez.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU:
Eziyet teşkil eden davranışlar insan onuru ile bağdaşmaz nitelikte olduğu için mağdurun rızası hukuka uygunluk sebebi teşkil etmez.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
TEŞEBBÜS:
Fail eziyet teşkil eden hareketlere başladıktan sonra, engel bir nedenin ortaya çıkması dolayısıyla icra hareketlerini tamamlayamazsa teşebbüs söz konusu olur. Eziyet suçu için gönüllü vazgeçme de mümkündür.
İŞTİRAK:
İştirak hükümlerinin bütünü eziyet suçlarında uygulanabilir. Azmettirme, beraber işleme ve yardım etme şeklinde bütün iştirak türleri eziyet suçu için mümkündür.
İÇTİMA:
Eziyet suçunda, fiilin sistematik veya belirli bir süreç içinde işlenmesi koşulu eziyet suçunu tehdit, kasten yaralama, hakaret vs. suçların oluşmasına engel olmaktadır.
Eğer fiiller sistematik veya belirli bir süreç içinde işlenmemiş ise, eylemin tipine göre, tehdit, kasten yaralama, hakaret vs. suçlar oluşacaktır.
Eziyet suçunda vücuda acı veren hareketlerin basit tıbbi müdahale ile iyileşebilir türden olması gerekmektedir.
Eğer bu sınır aşılırsa fikri içtima kuralları uyarınca EZİYET SUÇU DEĞİL kasten yaralamaya ilişkin hükümler uygulanabilecektir.
SUÇUN NİTELİKLİ HALLERİ ( AĞIRLAŞMIŞ HALLER )
Madde 96/2
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı,
İşlenmesi hâlinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
YAPTIRIM VE KOVUŞTURMA:
Suçun basit hali için ( m. 96/1 ) 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası,
Suçun nitelikli halleri için ( m. 96/2 ) 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası öngörülümektedir.
Suç KAMU DAVASI usulleri kapsamına girer ve CUMHURİYET SAVCISI TARAFINDAN BİZZAT SORUŞTURULUR. 96/1 DE SULH CEZA, 96/2 de ASLİYE CEZA YETKİLİDİR.


KORUMA, GÖZETİM, YARDIM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLÂLİ
TERK
MADDE 97. - (1) Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

Yaşı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi( hasta, yaşlı kimseler, çocuklar ) kendi haline terk eden kişi hakkında hapis cezası öngörülmüştür .
Eğer mağdur bu terk sebebiyle hastalığa yakalanmış veya ölmüş ise 97/2 uyarınca ağırlaşmış hal söz konusudur. Bu durumda Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre ölüm veya yaralanma bakımından en azından TAKSİR söz konusu ise yani fail, mağduru yaralanması muhtemel bir yerde terk etmiş ise ( dağ başı uçurum kenarı veya işlek bir karayolu ) bu durumda Neticesi Sebebiyle ağırlaşmış suç hükümleri çerçevesinde daha ağır cezalandırılacaktır.
KOVUŞTURMA
Suç Kamu DAVASI usulüyle takip edilir. Cumhuriyet Savcısı tarafından Re sen soruşturulur

CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLAR
CİNSEL SALDIRI SUÇU

Madde 102 - (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
(5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
CİNSEL SALDIRI SUÇU ( m. 10 ) ( BASİT CİNSEL SALDIRI SUÇU )
KORUNAN MENFAAT:
Eski kanun bu suç tipini genel adap ve aile düzenine karşı suçlar bölümünde incelemiş iken, mevcut 5237 Sayılı T.C.K bu suçu kişilere karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlemiştir. Bu suç tipinde hukuki değer olarak kişinin cinsel dokunulmazlığı korunmaktadır.

SUÇUN MADDİ UNSURLARI:
FAİL: Kadın veya erkek her iki cinsten herkes bu suçun faili olabilir.
MAĞDUR: Mağdur kadın veya erkek, genç ya da yaşlı olabilir.
Mağdur bakımından tek özellik: Mağdur 18 yaşından küçük ise ÇOCUK kabul edilir ve mağdur hakkında m. 103 Çocuğun Cinsel İstismarı Suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
HAREKET ve NETİCE:
Basit cinsel saldırı ( m. 102/1 ) suçunda yaptırım altına alınan fiil; cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesidir.
Cinsel davranış; cinsel ilişki boyutuna ulaşmayan ancak mağdurun vücuduna temas etmek suretiyle gerçekleştirilen cinsel arzuları tatmine yönelik hareketler kast edilmektedir. Eğer cinsel ilişki ya da vücuda organ ya da sair cisim sokma boyutuna ulaşmış ise bu halde 102/2 de yer alan nitelikli cinsel saldırı suçu oluşacaktır.
Cinsel davranışın şehvet hissi ile yapılmış olması gerekli ve yeterlidir. Ayrıca failin cinsel olarak tatmin olmuş olması aranmaz.
Yargıtay 5. CD. 16.02.2006 tarih 306/901 Sayılı Kararında: “ Somut olayda hükümlü, olay günü evlerine gelen mağdurenin belinden tutarak sarılmış, onun da karşı koyup tekme atması üzerine mağdureyi bırakmıştır. Bu halde vücut dokunulmazlığı ihlal edilmiş ve nihayet cinsel saldırı suçu oluşmuştur.” Bu örnekte olduğu gibi fail cinsel olarak tatmin olmamış ama hareketi şehvet hissi ile yapmıştır. Ancak bu halde dahi cinsel saldırı suçu oluşmuştur.
Basit Cinsel Saldırı suçu sırf hareket suçudur. Ayrıca bir netice elde edilmek şartı aranmaz. Hareket neticesine bitişik bir suç tipidir. Vücuda dokunulduğu anda suç meydana gelir.
Mağdura karış cebir veya tehdit ya da hile kullanılabileceği gibi, bilincin yitirilmesine neden olmak veya uyku hali dolayısıyla bilinci kapalı olmasından faydalanarak da bu suç işlenebilir.
Cinsel davranış bizzat fail tarafından yapılabileceği gibi, tehdit ile mağdurun kendi kendine de yaptırılabilir.
Mağdurun mukavemetini kırmaktan öte( Basit Tıbbi Müdahale ile giderilebilir durumlar DIŞINDA ) aşırı güç kullanımı, zor kullanma durumunda AYRICA KASTEN YARALAMA SUÇUNA İLİŞKİN HÜKÜMLER UYGULANACAKTIR. B.T.M ile iyileşen yaralanmalar cinsel saldırı suçunun unsurudur. B.T.M den daha ağır bir yaralanma var ise Cinsel Saldırı suçu ile birlikte Kasten Yaralama suçu oluşur.
MANEVİ UNSUR: Cinsel duyguları tatmin amacıyla, GENEL KAST İLE İŞLENİR. Eğer cinsel arzuları tatmin amacı yok ise Kasten yaralama veya Hakaret suçu oluşur.
HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ:
Bu suç için rızanın hukuka uygunluk nedeni olması için rızanın eylemin gerçekleşmesinden önce veya en azından işlenmekte iken varlığı aranır.
Fail mağdur üzerinde bir kısım davranışlarda bulunurken, mağdurun devam eden bu fiil sırasında, belirli bir davranışa rıza göstermemesine rağmen eyleme devam edilirse artık bu aşamadan sonra cinsel saldırı suçu söz konusu olur.
YAPTIRIM VE YARGILAMA
102/1 de yer alan BASİT CİNSEL SALDIRI SUÇU TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLI BİR SUÇ TİPİDİR. Öngörülen ceza 2 yıldan 7 yıla kadar hapistir. Şikayet bizzat mağdur tarafından eylemin gerçekleşmesinden itibaren 6 Ay içinde yapılmalıdır.

NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI SUÇU
Madde Metni: 102/ (2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.

KORUNAN MENFAAT: Kişinin Cinsel dokunulmazlığıdır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI:
FAİL: Kadın ya da erkek herkes bu suçun faili olabilir. 765 sayılı kanun ırza geçme suçunun failinin yalnızca erkek olabileceğini düzenlemişti.
MAĞDUR: Erkek, kadın herkes bu suçun mağduru olabilir. Çocuğa karşı işlenmesi halinde suç çocuğun cinsel istismarı suçu oluşur.
Fail ile mağdur aynı cinsten olabilir.
Eşe karşı da nitelikli cinsel saldırı suçu işlenebilir. Eşin kadın veya erkek olmasının önemi yoktur. Ancak nitelikli cinsel saldırı suçu eşe karşı işlenmiş ise suçun soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine tabi tutulmuştur. Kanun koyucu zorla gerçekleşse dahi, bu tür fiillerin evlilik birliği içinde olması halinde, aile birliğine doğrudan müdahale etmemeyi tercih etmiştir.
Eşe ilişkin düzenleme sadece 102/2 içindir. Eşe karşı 102/1 deki halde beden dokunulmazlığı ihlal edilmiş ise bu halde hiçbir suç oluşmaz. Yani eşe karşı organ veya sair cisim sokmadan beden dokunulmazlığının ihlalini doğuran hareketler suç oluşturmayacaktır.
HAREKET VE NETİCE:
Nitelikli cinsel saldırı suçunda kanun koyucunun yasakladığı hareket: “ Vücuda ORGAN ya da SAİR CİSİM sokulmasıdır ”.
Cinsel tatmin amacıyla ( failin cinsel tatmine ulaşması neticesi aranmamaktadır, hareket cezalandırılmaktadır ) vücut boşluğuna organ ya da sair cisim sokulduğunda bu suç oluşacaktır.
Kanun koyucu vücuda dediği için bütün vücut boşlukları bu suç kapsamında değerlendirilebilecektir ( kulak, ağız vs. )
Kanun koyucu organ veya sair cisim dediği için cinsel organ sokma zorunluluğu yoktur. Parmak vesair organlar ile bu suç işlenebilir. Yine kanun koyucu sair cisim dediği için cop, şişe, meyveler, girebilecek maddeler ve hatta sıvı cisimler dahi olabilir.
Önemli olan bu tür hareketlerin CİNSEL İÇERİKLİ olmasıdır. Failin cinsel olarak TATMİN OLMUŞ OLMASI gerekmez. Bu amaçla yaptığı anda suç oluşacaktır.
Bu suç bir zarar suçudur. Bu suç tipinde organ veya sair cisim sokmak suretiyle bir zarar meydana çıkmaktadır.
MANEVİ UNSUR:
Bu suç kasten işlenebilir. Failin vücuda organ veya sair cisim soktuğunu bilmesi ve istemesi kastı oluşturur. Hareketlerin mutlaka cinsel tatmin amacıyla yapılması gerekmez. Hareketler cinsel içerik taşıyorsa bu suç oluşacaktır.
Fail mağduru aşağılamak, intikam almak, korkutmak gibi amaçlarla hareket etmesi durumunda eğer vücuda organ ya da sair cisim sokulmuş ise nitelikli cinsel saldırı suçu oluşur.
Ancak mağdura sağlığa yabancı bir sıvıyı zorla içirmek vs. cinsel içerikli bir hareket olmadığı için nitelikli cinsel saldırı suçu oluşmayacaktır.
CİNSEL SALDIRI SUÇLARININ ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
1- TEŞEBBÜS
Basit Cinsel Saldırı suçu ( m. 102/1 ) tek hareketle işlenebileceği gibi birden fazla hareketlerle beden dokunulmazlığının ihlali şeklinde de işlenebilir. Ancak suç cinsel saldırıyı oluşturan hareketin gerçekleştiği anda tamamlanır. Hareket ile netice bölünebiliyor ise yani ani suç şeklinde ve tek hareketle işlenmemiş ise basit cinsel saldırı suçuna teşebbüs mümkündür. Eğer tek bir hareketle ani suç şeklinde işleniyorsa teşebbüs mümkün değildir. Kaldı ki bu durumun ispatı da zordur.
Nitelikli cinsel saldırı suçu, mağdurun vücuduna organ veya sair cisim sokulması şeklinde tamamlanır. Bu ana kadar yapılan hareketler icra hareketleri olarak değerlendirilir. Failin hareketi gerçekleştirmesine rağmen netice elde olmayan sebeplerden dolayı gerçekleşmemiş ise ( mağdur kaçmış kurtulmuş, üçüncü kişiler kurtarmış, mağdur soyulmuş ise vs. ) nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüs olur.
2- İŞTİRAK
Cinsel saldırı suçlarında iştirak özellik arz etmez. Genel hükümler uygulanır.
3- İÇTİMA
Cinsel saldırı suçlarında cebir suçun unsuru olduğu için faile ayrıca cebir suçundan ( T.C.K m. 108 ) dolayı ceza verilmez.
CEBİR: bir kimsenin iradesini etkileyerek yapmak istediğinden başka bir hareketi yapmasına sebep olacak biçimde maddi zor kullanmaktır. Cebir cinsel saldırıya karşı mağdurun direncini kıracak ölçüde olmalıdır. Eğer cebir bu sınırı aşarsa ( B.T.M sınırı ) ayrıca Kasten YARALAMA suçundan da cezalandırılır.
Suçun bir suç işleme kararıyla aynı mağdur üzerinde belirli aralıklarla tekrarı halinde zincirleme suç oluşacaktır ( m. 43 ). Bu halde faile bir ceza verilip ceza artırılacaktır.
Farklı mağdurlara karşı cinsel saldırıda bulunulmuş ise her bir mağdur bakımından ayrı bir suç oluşacaktır.
Cinsel saldırı suçu işlenirken mağdurun konut dokunulmazlığı ihlal edilmiş ise ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ( m. 116/1 ) da ceza verilecektir.
Fail cinsel amaçla hürriyetinden yoksun bıraktığı ( T.C.K m. 109 ) mağdur üzerinde cinsel saldırı, cinsel istismar veya cinsel taciz suçlarını işlerse içtima kuralları tatbik olunur. Bu halde hem hürriyeti tahdit hem de cinsel suçlardan dolayı ceza verilir.

CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA DAHA AĞIR CEZAYI GEREKTİREN HALLER
Bu haller fail tarafından BİLİNİYORSA FAİL SORUMLU OLUR. Bu sebeple suçun:
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
İşlenmesi ( Bir yada birkaç tanesinin, birkaç tanesi bir arada olsa da bir tanesinden ceza ağırlaşır ) hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
CİNSEL SALDIRI SUÇUNUN NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ HALLERİ
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerde m. 23 uyarınca failin, ağırlaşan netice bakımından EN AZINDAN TAKSİR derecesinde sorumlu olması gerekmektedir.
- Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. ( Sadece kızlık zarının bozulması yeterli değildir. bu bozulmanın ruh sağlığı üzerine etki edip etmediğinin bilirkişi tarafından tespit etmesi gerekmektedir. )
- Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur. ( cebir, şiddet veya cinsel organ harabiyeti nedeniyle olabilir. Ölüm ile saldırı arasında illiyet bağı gerekmektedir. )
KOVUŞTURMA VE YAPTIRIM
Basit Cinsel Saldırı suçu ( m. 102/1 ): Takibi Şikayete Bağlıdır.
Nitelikli Cinsel Saldırı Suçu ( m. 102/2 vd. ): Kamu Davasıdır. Ancak vücuda organ veya sair cisim sokma EŞE KARŞI İŞLENMİŞ İSE TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLIDIR.
5237 SAYILI T.C.K ya göre FAİLİN MAĞDUR İLE EVLENMESİ KOVUŞTURMAY ENGEL DEĞİLDİR. Kamu davasının söz konusu olduğu hallerde, Soruşturma Bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır.

ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI SUÇU
( BASİT CİNSEL İSTİSMAR )
Madde 103 - (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.

Kanun koyucu 18 yaşını doldurmuş kimselere karış gerçekleştirilen cinsel davranışların kişinin iradesine aykırı olması halinde cezalandırılacağını düzenlemiştir. Ancak çocuklara karşı işlenen suçlarda küçüğün rızasına itibar etmemiştir.
15 yaşını tamamlamamış veya 15 yaşını tamamlamış olsa dahi fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından rızanın varlığı hukuka uygunluk neden değildir.
15 yaşından büyük olan küçüklerin rızaları var ise bu suç oluşmayacaktır. Burada yer alan rıza hile, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı değil ise hukuka uygunluk nedenidir.
KORUNAN MENFAAT:
Bu suç ile korunan menfaat mağdur çocuğun yararıdır. Kanun koyucu çocuğu korumak için rızasına dahi itibar etmemiş ve rızası ile dahi olsa maddede sayılan eylemleri suç saymıştır.
ÇOCUK: 18 Yaşını tamamlamamış olan kimseler çocuk olarak kabul edilmektedir.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI:
FAİL: Basit cinsel istismar suçunun faili kadın veya erkek herkes olabilir. Fail ile mağdurun ayrı cinslerden olması zorunlu değildir. Fail ile mağdur aynı cinsten de olabilir.
MAĞDUR: Mağdur çocuktur ( m. 6/1, b ).
15 yaşını tamamlamayan ya da 15 yaşını tamamlayıp da fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklar, ( 103/1,a )
15 Yaşını tamamlayıp da hile tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir sebeple GEÇERSİZ RIZASI olan çocuklar ( 103/1, b ) bu suçun mağdurudur.
Suç çocuğun bedenine ve cinsel dokunulmazlığına karşı işlenir.
HAREKET VE NETİCE:
103. madde: “ Çocuğun cinsel davranışlarla istismar edilmesini ” suç saymıştır. O halde cinsel davranışlar ifadesi hangi anlamı içeriyor bunun bilinmesi gerekir.
Bu ifade 102. maddede sayılan ve mutlak surette BEDEN DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL EDEN TÜRDEN DAVRANIŞLARI ifade etmektedir.
103. madde gerekçesinde; “ Erişkinlere karşı işlenen fiillerin çocuklara karşı işlenmesi ” halinde çocuğun cinsel yönden istismar edileceğini düzenlemiştir.
Bu sebeple mutlaka beden dokunulmazlığını ihlal eden hareketlerle bu suç işlenebilir. Söz atma ve cinsel taciz ( m. 105 ) fiilleri çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturmaz. Çocuğun bedenine dokunulmuş ise İSTİSMAR SUÇU OLUŞUR.
Bu halde basit cinsel istismar suçu için sadece beden dokunulmazlığı ihlal edilecektir. Eğer organ veya sair cisim sokulmuş ise bu halde NİTELİKLİ İSTİSMAR SUÇU OLUŞUR.
MANEVİ UNSUR
Basit cinsel istismar suçu kasten işlenebilir. Cinsel arzuları tatmin gayesi ile hareket edilmiş olmalıdır. Nitelikli cinsel saldırı suçunda ise; Organ veya sair cisim sokulmasının bilinmesi ve istenmesi gerekir.

NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMAR SUÇU
Madde 103/ 2- Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
GENEL AÇIKLAMA
Çocuğun cinsel istismarı vücuda organ ya da sair cisim sokmak suretiyle gerçekleştirilmiş ise NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMAR SUÇU oluşur.
CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
1- Teşebbüs
Cinsel istismar suçu küçüğün cinsel dokunulmazlığını ihlal eden davranışlarla yapıldığı ya da vücuda organ sair cismin sokulduğu anda tamamlanır. Hareket ile netice arasında mesafe olabileceği gibi ani suç şeklinde de işlenebilir. Hareket ile netice arasında mesafe olduğu durumlarda teşebbüs mümkündür.
2- İştirak
Çocuğun cinsel istismarı suçuna iştirakin her türlüsü mümkündür.
3- İçtima
Cinsel istimar suçunda başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralamanın ağır neticelerine neden olması ( m. 87 ) halinde AYRICA KASTEN YARALAMA SUÇUNDAN da ceza verilecektir.
Burada B.T.M ile iyileşen yaralanmalar Cinsel İstismar suçunun kapsamındadır. Eğer yaralanmalar, cebir ve şiddet B.T.M sınırını aşmış ise ayrıca kasten yaralamadan ötürü de ceza verilecektir.

“ 103/ 5 Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”
Suçun bir mağdura karşı aynı suç işleme kararından hareketle işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uyarınca bir ceza verilip CEZA ARTIRIMI yoluna gidilecektir.
Farklı mağdurlara karşı cinsel istismarda bulunulmuş ise her bir mağdur bakımından ayrı bir suç oluşur. Gerçek içtima kuralları uyarınca ayrı ayrı ceza verilecektir.

CİNSEL İSTİSMARDA CEZAYI AĞIRLAŞTIRAN HALLER ( m. 103/3 )
1- Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
2- Suçun birden fazla kimse tarafından işlenmesi,
3- Suçun 15 Yaşını Tamamlamamış veya Tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanılması suretiyle işlenmesi.
NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ CİNSEL İSTİSMAR SUÇU

- Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

- Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.




KOVUŞTURMA VE YAPTIRIM
Cinsel istismar suçu KAMU DAVASI na konudur.
Cinsel istismar suçunda dava zamanaşımı kural olarak suçun işlendiği tarihten başlayacaktır. Ancak T.C.K madde 66/6 ya göre:
“ Çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun on sekiz yaşını bitirdiği günden itibaren.” Dava zamanaşımı süresi başlayacaktır.
103/1 Basit Cinsel İstismar: 3- 8 yıl hapis,
103/2, Nitelikli Cinsel İstismar: 8- 15 yıl hapis,
103/3 te yazılı halde: cezalar yarı oranda artırılacak,
103/4 te yazılı halde: cezalar yarı oranda artırılacak,
103/5 te yazılı halde: 15 yıldan başlayan hapis cezası verilecektir. Ancak T.C.K m. 49 a göre: “ süreli hapis cezası kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz ” hükmü uyarınca en fazla 20 yıl ceza verilebilecektir.
103/6 te yazılı halde: AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS.




REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ SUÇU
Madde 104 - (1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fail mağdurdan beş yaştan daha büyükse şikayet koşulu aranmaksızın ceza iki kat artırılr. (İptal fıkra: Anayasa Mah.2005/103, 2005/89 K. ve 23.11.2005 tarihli iptal kararı ile )
KORUNAN MENFAAT:
Henüz reşit olmamış olan ve hala çocuk sayılan bireyin menfaat ve cinsel dokunulmazlığı korunmaktadır.
FAİL:
Fail kadın veya erkek olabilir. Failin reşit olması gerekmektedir ( 18 yaşını tamamlamış ). Bu madde kapsamında rıza ile gerçekleşen cinsel ilişkiden bahsedilmektedir. Eğer fail ve mağdur ikisi de 15- 18 yaş arasında ise ikisi de hem fail hem de mağdur konumundadır ve ortada mağdur ve fail sıfatının birleşmesi söz konusu olup kimse cezalandırılmayacaktır.
MAĞDUR:
Mağdur kadın veya erkek olabilir. Önemli olan mağdurun 15 yaşını tamamlamış olması VE eylemin hukuki anlam ve sonucunu kavrayabilecek olgunlukta olmasıdır.
Eğer 15 yaşını tamamlamış fakat eylemin hukuki anlam ve sonucunu kavrayamamış ise bu durumda mağdur hala çocuk sayılacak ve çocuğun cinsel istismarı suçu oluşacaktır.
HAREKET VE NETİCE:
Madde de cinsel ilişkiye girmek suç sayılmıştır. Ancak burada geçen cinsel ilişkiye girmek deyiminden vücuda organ veya sair cisim sokma anlaşılmalıdır.
Cinsel ilişki Cebir, tehdit ve hile olmaksızın olmalıdır. Eğer bunlar var ise çocuğun cinseli istismarı suçu oluşur.
MANEVİ UNSUR:
Genel kast ile işlenebilen bir suç tipidir. Mağdurun reşit olmadığının bilinmesi ve bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girilmesi ile bu suç tipinin manevi unsuru oluşur.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Teşebbüs:
Suç teşebbüse müsait bir suç tipidir. Cinsel ilişki için icra hareketlerine başlanmış ve fakat elde olmayan sebeplerden ötürü cinsel ilişki olmamış ise teşebbüs söz konusu olacaktır.
Gönüllü vazgeçme mümkündür.
İştirak:
Birden fazla kimsenin bu suçu birlikte işlemesi mümkündür.
İçtima:
Mağdurun rızası ile cinsel ilişkiye girildiği için bu suç kapsamında kasten yaralama veya hürriyetin sınırlanması gibi suçlardan ceza verilmeyecektir.
HUKUKA UYGUNLUK
Kanun koyucu 15 yaşını tamamlamış ve eylemin hukuki anlam ve sonucunu anlamış kimselerin rızasını hukuka uygunluk nedeni saymıştır. Ancak bu suç tipinde rıza ile yapılmış olsa da yine de eylem SUÇTUR. Bu suçta rıza sadece suçu TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLI hale getirmektedir. Bu suçta rıza eylemi hukuka uygun hale getirmez.
YAPTIRIM VE YARGILAMA
Takibi şikayete bağlı suç tipidir, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Şikayet hakkı BİZZAT MAĞDURUN KENDİSİNE AİTTİR. Mağdur yerine anne baba şikayetçi olamaz. Çünkü hukuken 15 yaşını tamamlamış olan bir kişi kişiliğe sıkı sıkıya bağlı olan hakları bizzat kendisi kullanır. Şikayet hakkı da bizzat mağdur tarafından kullanılması gereken bir haktır.


CİNSEL TACİZ SUÇU
Madde 105 - (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./13.mad) Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz.

KORUNAN MENFAAT:
Kanun, Cinsel yönden, ahlâk temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesini önlemek istemektedir.
FAİL:
Fail kadın veya erkek olabilir. Önemli olan suç işleme kabiliyetinin olması yani 12 yaşını doldurmuş olması gerekmektedir.
MAĞDUR:
Suçun mağduru kadın veya erkek herkes olabilir. Mağdur fail ile aynı cinsten olabilir. CİNSEL TACİZ SUÇUNUN MAĞDURU ÇOCUK DA OLABİLİR.
HAREKET VE NETİCE:
Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak rahatsız etmek, canını sıkmak, rahatsız etmek fiili suç sayılmaktadır.
Hareket mutlaka cinsel amaçlı olmalıdır. Aksi halde cinsel taciz suçu oluşmaz.
Bir kimseye karşı vücut dokunulmazlığını ihlal etmeden cinsel amaçlı davranışların gerçekleştirilmesi bu suçun maddi unsurunu oluşturmaktadır.
Bir kişiye karşı cinsel amaçlı olarak söz atmak, ıslık çalmak, cinsel ilişki teklifinde bulunmak, tenasül uzvunu göstermek, soyunmak, yazılı veya sözlü cinsel içerikli sözler, şehvet duygusu ile şarkı söylemek, kaş göz işareti yapmak, şeklindeki hareketler cinsel taciz suçunu oluşturur.
Örnekler: Kocandan boşan metresim ol demek, ( Y. 5. cd, 1983 tarihli ), Gel evime gir içeride iki kişi daha var.. ( Y. 5. CD. 1981 tarihli ), Bana bir kere ver seni hamamda yıkarım ( Y. 5. CD. 1979 tarihli ), Cinsel organını göstererek kocanınkinden büyüktür….. ( Y. 5. Cd. 1982 tarihli ), Canım diyerek sürekli mağdureyi takip etme, ıslık çalma. ( Y. 5. CD. 1984 tarihli ) Ablan öldü seni ben alacağım kekliğim… ( Y. 5. CD. 1985 tarihli ) Pehlivan gibi karısın, merakım var… ( Y. 5 CD. 1981 tarihli ). Ne kadar güzelsin, seni seviyorum ( Y. 5. CD. 1993 tarihli )

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ:
Bir mağdura karşı değişik zamanlarda tekrarlanıyor ise zincirleme suç hükümleri uygulanır ve ceza artırılır. Cinsel taciz içeren hareketlerin bir kez yapılması bu suçu oluşturur.
Yolda yürüyen birkaç bayana birden AYNI HAREKET İLE cinsel taciz içeren söz söylenmiş ise yine zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Ancak farklı hareketlerle farklı mağdurlara karşı işlenir ise her bir mağdur için ayrı ayrı cinsel taciz suçu söz konusu olur.
Teşebbüs ve iştirak bakımından genel hükümler uygulanır. Teşebbüs mümkündür fakat teşebbüs söz konusu olduğu durumda suçun ispatı zordur.
HUKUKA UYGUNLUK NEDENİ
Cinsel taciz mahiyetini taşıyan hareketlerin mağdurun rızası hilafına gerçekleştirilmiş olması şarttır. Hukuken geçerli bir rızadan söz edilebilmesi için, bu suç ile korunan hukuki değer üzerinde tasarruf yetkisini haiz bir ilgilinin bulunması gerekmektedir.
Yetişkinlerin, yani reşit olanların ve onbeş yaşını doldurmuş ve kendisine karşı gerçekleştirilen cinsel taciz şeklindeki cinsel davranışların hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş çocukların rıza ehliyetleri bulunmaktadır.

CİNSEL TACİZ SUÇUNDA CEZAYI AGIRLAŞTIRAN HALLER
1- Hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde ceza ağırlaştırılır. ( 1 yıldan 2 yıla )
2- Cinsel Taciz sonucunda mağdurun işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış olması durumlarında da ceza ağırlaştırılır. ( 1 yıldan 2 yıla kadar hapis )

YAPTIRIM VE YARGILAMA
BASİT HAL, TAKİBİ MAĞDURUN ŞİKAYETİNE BAĞLI suç tipidir. Ceza Basit halde 3 aydan 2 yıla kadar hapis.
Cinsel taciz suçunun nitelikli unsurları gerçekleşmiş ise ( 105/2 ) bu durumda soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlı değildir.NİTELİKLİ HALLER KAMU DAVASIDIR, şikayet aranmaz. ( madde gerekçes Nitelikli hallerde 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezasıdır.





HÜRRİYETE KARŞI SUÇLAR
Hürriyete karşı suçlar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Özel Hükümler” başlıklı ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar”ı düzenleyen ikinci kısmının “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığını taşıyan yedinci bölümünde düzenlenmiştir.
1- TEHDİT SUÇU
Tehdit Suçu TCK.nun “Tehdit” başlıklı 106 ıncı maddesinde; “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Korunan Menfaat: Tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.
Suçun Unsurları:
Fail: Bu suçun faili suç işleme kabiliyeti bulunan herkes olabilir.
Mağdur: Mağdur belli bir kişi ya da kişilerdir. Mağdur bakımından önemli olan husus mağdurun belli olmasıdır.
Hareket: Madde, tehdit fiilini müstakil olarak suç saymaktadır. Tehdit suçunun ihdasıyla ferdin, korkusuz, endişe duymadan, huzur içinde ve emniyet duygusuyla yaşaması sağlanmak istenmiştir. Suçun oluşması için fiilin, mağdurun güvenlik duygusunu, iç huzurunu etkileyici, onu endişeye, korkuya sevk etmeye elverişli olması gerekir. Mağdurun iç huzurunun bozulması, onun serbestçe karar vermesini veya verdiği kararlara göre hareket edebilmesini tehlikeye sokar. Bu bakımdan tehdit; mağdurun karar veya hareket hürriyetini tehlikeye koyan bir fiildir. Tehdit halinde mağdur tehdit konusu tecavüzün ileride gerçekleşeceği beyanıyla korkutularak belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır.
Tehdidin mutlaka mağdurun şahsına yöneltilmesi gerekmez. Mağdurun yakınlarına (örneğin, ana, baba, çocuklar, arkadaşlar) karşı gerçekleştirilen tehdit de, mağduru korku ve endişeye sevk etmeye elverişli olması şartıyla ona karşı yapılmış sayılır. Bu husus madde metninde “kendisinin veya yakınının” şeklinde ifade edilmiştir. Yakın kavramı, mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir akrabalık yahut diğer bir suretle edinilmiş yakınlık ilişkisini ifade etmektedir.
Ruhi veya fiziki durumları itibariyle algılama kabiliyeti olmayanlara karşı tehdit suçu işlenemez. Fiil bu kimselerin yakınlarını (örneğin, akıl hastasının babasını) korku ve telaşa düşürmeye, iç huzurlarını bozmaya elverişli ise, onlara karşı tehdit suçu söz konusu olabilir.
Muhatabı belli olmayan eylemlerle tehdit suçu oluşmaz. Eğer mağdur belli değil ise tehdit suçu değil Halk Arasında Korku ve Panik Yaratmak Amacıyla Tehdit Suçu ( T.C.K. m. 213 ) oluşacaktır.
Tehdidin konusu haksız bir zarar olmalıdır. Bir kimsenin kiracısına kirayı ödemezse evi tahliye ettireceğini söylemesi tehdit değildir. Çünkü bu eylem haksız bir zarar vermeyi söylemek değildir. Hakkın kullanılacağının söylenmesidir.
Yine bir kimseyi dava edeceğini söylemek de hakkın kullanılmasının söylenmesidir. Bu durumda da tehdit suçu oluşmaz.
Tehdidin mutlak surette mağdurun yüzüne karşı söylenmesi gerekmez. Mağdurun tehdidi öğrenmesi yeterlidir. Gıyapta tehdit mümkündür.
Tehdit konusu fiil geleceğe yönelik olmalıdır. Fiilin gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Ancak objektif olarak mağdur bakımından ciddi bir tehlike oluşturmalıdır.
Örn: Banka batsaydı seni öldürürdüm demek tehdit değildir, çünkü geçmişe yöneliktir. Ancak Banka batarsa seni öldürürüm demek tehdittir.

Cezayı AĞIRLAŞTIRAN NİTELİKLİ HALLER ( 2- 5 Yıl hapis )
- Tehdidin silahla işlenmesi ( Korkutmaya elverişli bütün silahlar olabilir )
- Tehdidin failin kendisini tanınmayacak surete koyması suretiyle işlenmesi ( Başına çorap, gizli numaradan gönderilen mesaj, ses değiştirici aletle telefon açma maske takması vs. )
- Suçun imzasız mektupla veya özel işaretlerle işlenmesi ( İmzasız mektup, ucundan kan damlayan bıçak resmi. )
- Suçun birden fazla kimse tarafından birlikte işlenmesi.
- Suçun var olan ya da var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi ( P.K.K veya İPDA- C ya da bir başka suç örgütü adına çalıştığını söylemek vs. )
Cezanın AZALTILMASINI GEREKTİREN NİTELİKLİ HAL ( 6 aya kadar hapis ve Adli Para cezası )
- Suçun, mağdurun, Malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratacağından ya da sair kötülükte bulunacağından bahisle işlenmesi halinde
Hukuka Aykırılık Unsuru
Bir hakkın kullanılması ( Borcunu ödemezsen icraya veririm demek ) veya meşru savunma halinde ( Kendisine bıçak çeken kimseye karşı adım atarsan seni vururum demek ) bu suç oluşmaz.
MANEVİ UNSUR
Bu suç kasten işlenebilir. YARGITAY kavgada öfke ile söylenmiş sözlerin tehdit suçu kapsamından olmadığı içtihadını benimsemiştir. ( Kavga sırasında bir kimsenin diğerini seni buraya gömerim demesi gibi. )
Suçun Özel Görünüş Biçimleri
Teşebbüs: Eğer hareket ile netice arasına mesafe girmiş ise teşebbüs mümkündür. Örn. Tehdit içeren bir mektup gönderilmiş ve mağdur okumadan mektup kolluğun eline geçmiş ise teşebbüs vardır. Sözlü olarak tehdit içeren sözler söylenmiş ise teşebbüs olmaz. Çünkü bu durumda ani suç söz konusudur.
İştirak: Azmettiren, beraber işleyen ve yardım eden sıfatları ile suça iştirakin bütün halleri mümkündür.
İçtima: Tehdit amacıyla öldürme ve yaralama suçları işlenmiş ise ayrıca bu suçlardan dolayı da ceza verilir. Gerçek içtima kuralları uygulanır. ( Başka gazinoda sahneye çıkmaması için sanatçının topuğundan vurulması eyleminde hem tehdit hem de kasten yaralama suçundan dolayı sorumluluk söz konusudur. )
KOVUŞTURMA
Tehdit suçu KAMU DAVASI usulüne tabi bir suçtur.
Ancak tehdit malvarlığına bir zarar vereceği ya da sair kötülük edeceği yönünde ise bu halde Suç TAKİBİ MAĞDURUN ŞİKAYETİNE bağlı bir suç olur.
Tehdit suçu bir tüzel kişi faaliyetleri kapsamından işlenmiş ise bu halde tüzel kişileri mahsusu güvenlik tedbirlerini hükmolunabilir. ( T.C.K m. 111 )

2- ŞANTAJ SUÇU
Şantaj Suçu TCK.nun 107 inci maddesinde; “(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır
(2) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./14.mad) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
Korunan Menfaat: Bu suçun cezalandırılması ile irade özgürlüğü korunmaya çalışılmaktadır.
Suçun Unsurları
Fail ve Mağdur: Fail ve mağdur herkes olabilir. Her hangi bir özellik aranmamaktadır.
Hareket: Şantaj suçunun oluşması bakımından kişinin bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlanması gerekmektedir.
Şantaj suçunda kişi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle mağduru belli şekilde hareket etmeye zorlamaktadır.
Şantaj suçu ile tehdit suçunun farkı; tehdit suçunda; haksız olarak doğrudan kişisel değerlere saldırıda bulunulacağı veya herhangi bir kötülük yapılacağından bahisle bir zorlama söz konusu olmasıdır. Oysa şantaj da doğrudan haksız bir saldırı değil de yükümlü olunan bir şeyi yapacağı veya yapmayacağına ilişkin bir eylem vardır. Ve bu eylem mağdura doğrudan yönelik değildir. Mağdurdan bu zorlama ile HAKSIZ BİR ÇIKAR elde etmek amaçlanmaktadır.
Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere; “Kişinin, suç işlemiş olan bir kimseyi ihbar edeceğinden bahisle, kendisine bir menfaat temin etmeye zorlaması hâlinde, şantaj suçu oluşur. İşlenmiş olan bir suçu ihbar etmek, kişiler açısından hem bir haktır hem de bir yükümlülüktür.
Aynı şekilde, bir gazetecinin, bir siyasî şahsîyeti, kendisine muayyen miktar para verdiği takdirde, hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarını haber konusu yapmayacağından bahisle, menfaat teminine zorlaması hâli de bu suça örnektir”.
Şantaj suçunun oluşabilmesi için, mağdurun zorlanması yeterlidir. Bu zorlama karşısında, mağdurun isteneni yapması suçun oluşması için gerekli değildir. Buradaki zorlama maddi nitelikte bir zorlama değildir, manevi bir zorlamadır. Eğer maddi zorlama olur ise bu halde cebir ya da kasten yaralama suçları söz konusu olur.
Maddenin ikinci fıkrasında Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur denilmek suretiyle şantaj suçunu işlenebileceği ikinci tür hareket açıklanmıştır.
Örn. Kendisine belirli bir miktar para vermez ise müstehcen görüntülerinin basına verileceği yönündeki bir hareket de ŞANTAJ SUÇUNU OLUŞTURUR.
Suçun Özel Görünüş Biçimleri
Teşebbüs: Hareket ve netice ayrılabiliyorsa teşebbüs söz konusu olur.
İştirak: İştirakin her türlüsü mümkündür.
İçtima: Bu suçu kapsamından başka suçlar işlenir ise her bir suç için ayrıca ceza verilir. ( Gerçek içtima kuralları uygulanır )
Kovuşturma
Bu suç re sen soruşturulan KAMU DAVASI usulüne tabi bir suçtur. Bu suç bir tüzel kişi faaliyeti kapsamında işlenmiş şantaj suçu nedeniyle bir tüzel kişi yararına haksız menfaat elde edilmişse ayrıca tüzel kişi hakkında da tüzel kişilere has güvenlik tedbirlerine hükmolunur ( T.C.K. m. 111 )
3- KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU- HÜRRİYETİ TAHDİT-
5237 sayılı TCK.da “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma” başlığıyla 109 uncu maddede; “(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silâhla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun, mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.
Korunan Menfaat
Kişi Hürriyetini Kısıtlama Suçuyla korunan hukuki yarar, kişinin iradesine uygun olarak hareket özgürlüğünün sağlanmasıdır. Diğer bir anlatımla hürriyeti kısıtlama fiilinin suç olarak ihdas edilmesiyle, fertlerin hareket serbestisini, fiziki özgürlüklerini hukuka aykırı bir biçimde kısıtlayanın (örneğin, mağduru arzusu hilâfına belli bir yerde tutma veya dilediği yere gitmesini engelleme biçiminde gerçekleşebilir) cezalandırılması amaçlanmaktadır.
Suçun Maddi Unsurları
Fail: Herkes bu suçun faili olabilir. Failin kamu görevlisi olması nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.
Mağdur: Suçun mağduru hareket serbestisine yani yer değiştirme yeteneğine sahip kişidir.
Bu suç yeni doğmuş çocuğa karşı işlenemez. Çünkü bebeklerin yer değiştirme yeteneği yoktur. Ancak akıl hastası, felçli kimseler ya da yürüyen küçük çocuklara karşı işlenebilir.
Mağdurun fiilin işlendiği sırada hareket serbestisini kullanma imkânına sahip olup olmaması veya onu kullanmak isteyip istememesi önemli değildir. O andaki (aktüel) hareket serbestisi korunduğu gibi gelecekteki (potansiyel) hareket serbestisi de korunmaktadır. Bu bakımdan mağdurun hareket serbestisinin kısıtlandığını bilmesi suçun meydana gelmesi için şart değildir. Hareket serbestisinin kısıtlandığını bilmeyen bayılmış bir kimse veya kendini bilemeyecek derecede sarhoş olan da, hürriyeti tahdit fiilinin mağduru olabilir. Bir kimsenin hukuka aykırı olarak diğerinin hürriyetini kısıtlaması, suçun oluşumu için yeterlidir. Aynı nedenlerle fiil bir akıl hastasına veya temyiz kudreti olmayan bir kimseye karşı da işlenebilir.
Hareket: Hareket yeteneğine sahip bir kimsenin bir yere kapatılması, geçiş yolunun kapatılması, bir yere gitmesinin engellenmesi için bayıltılması, iniş merdivenin kapatılması veya bir yere gitmekten men edilmesi halinde kişi özgürlüğünden yoksun bırakma suçu oluşur. Suçun oluşmasından sonra netice bir süre daha devam eder. Bu suç mütemadı-sürekli-kesintisiz bir suçtur. Kişi özgürlüğünden yoksun bırakıldığı anda bu suç oluşur fakat netice kesinti oluncaya yani kişi özgürlüğüne yeniden kavuşuncaya kadar devam eder.
Hürriyeti kısıtlama, kısa veya uzun bir süre devam edebilir. Bunun suça etkisi yoktur. Hürriyeti kısıtlama neticesinin gerçekleşmesiyle suç oluşur. Bununla birlikte failin gerçekleştirdiği eylemin belirli bir önemi olması gerekir. Nitekim birini bir an için tutma (örneğin, kişiyi elinden veya kolundan tutma veya çıkışını çok kısa bir süre için engelleme) hürriyeti tahdit suçunu oluşturmaz. Sürenin çok kısa olup olmadığını somut olayın durumuna göre hâkim takdir eder.
Mağdurun yer değiştirmesi için zorunlu araçları alıp götüren veya tahrip eden de hürriyeti kısıtlama suçunu işlemiş olur. Örneğin, hareket serbestisini engellemek için felçli bir kimsenin tekerlekli koltuğunu, ayağı kırık birinin koltuk değneklerini, yatak veya banyoda olan çıplak birinin elbiselerini saklayan hürriyetten mahrum bırakma cürmünün failidir. Yukarıdaki örneklerden hareket edilerek denebilir ki, kişinin hareket serbestisini engelleyici hukuka aykırı her türlü fiil 109’uncu maddenin kapsamına girer. Diğer bir anlatımla, fail tarafından yaratılan bir engelin mağdurun yer değiştirme imkânını kısa veya uzun bir süre için tamamen veya kısmen ortadan kaldırması hürriyeti tahdit fiilini oluşturur.
Hukuka Aykırılık Unsuru
Fiilin hukuka aykırı olması gerekmektedir. Hukuka aykırılık hukukun izin vermediği halleri ifade eder. Örneğin ceza muhakemesi hukuku kuralları çerçevesinde gerçekleştirilen yakalama, göz altına alma ve tutuklama halinde suç oluşmayacaktır.
Hakkın kullanılması kapsamında, işlenmekte olan suçta vatandaşların suçluyu yakalamaları ( C.M.K m. 90 ) halinde de bu suç oluşmaz.
Mağdurun rızası özgürlüğün bütününe ise yani kişiyi köle yapıyorsa geçersizdir. Ancak özgürlüğün bir kısmına ilişkin ise geçerlidir.

Manevi Unsur
Bu suç kasten işlenebilen bir suçtur.
Suçun Özel Görünüş Biçimleri
Teşebbüs: Bu suç hareket ile neticenin ayrılabildiği bir suçtur. Teşebbüs mümkündür. Bu suçta suç kesinti başladığı anda ( Kişinin bir yere gitmesi engellendiği ya da bir yere kapatıldığı anda ) TAMAMLANIR ve Kişi özgürlüğüne yeniden kazandığı ( Kurtulduğu ) anda SONA ERER. Bu suçta suçun tamamlanması ile sona ermesi anları farklıdır.
İştirak: İştirakin her türlüsü mümkündür. Suç tamamlandıktan sonra bile İŞTİRAK MÜMKÜNDÜR. Çünkü suç mütemadi bir suçtur. Suç tamamlandıktan sonra bile netice devam eder. Netice devam ederken bir kimsenin suça dahil olması ( örneğin bir odaya kapatılan kimsenin kaçmasına engel olmak için kapının önünde beklemeye başlaması ) ve iştirak kapsamında sorumlu tutulması mümkündür.
İçtima: Basit Tıbbi Müdahale ile iyileşen kasten yaralama bu suçu ve cebir suçu bu suçun kapsamındadır. Ancak Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Cezayı AĞIRLAŞTIRAN NİTELİKLİ HALLER
- Silâhla,
- Birden fazla kişi tarafından birlikte,
- Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
- Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
- Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
- Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenirse CEZA BİR KAT ARTIRILIR
GENEL İNDİRİM NEDENİ- ETKİN PİŞMANLIK-
5237 sayılı Kanunun “etkin pişmanlık” başlıklı 110 uncu maddesinde göre Kişi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. ”

Kovuşturma
Bu suç re sen kovuşturulan KAMU DAVASI usulü ile takip edilen bir suçtur.
Bu suçun işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. ( T.C.K. m. 111 )
4. EĞİTİM VE ÖĞRETİMİN ENGELLENMESİ SUÇU
Eğitim ve öğretimin engellenmesi suçu 5237 sayılı Kanunun “Eğitim ve Öğretimin Engellenmesi” başlıklı 112 inci maddesinde; “(1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;
a) Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine,
b) Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına,
Engel olunması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Korunan Menfaat:
Anayasanın 42 nci maddesinde; “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz” denilmektedir. Bu suç tipi ile esas olarak korunmak istenen kişilerin eğitim ve öğrenim hakkıdır.

SUÇ OLUŞTURAN HAREKETLER
Eğitim ve öğretim hakkının cebir veya tehdit yahut hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde suç oluşacaktır.

Suçun Özel Görünüş Biçimleri
Teşebbüs: Suça teşebbüs mümkündür.
İştirak: İştirakin her türlüsü mümkündür.
İçtima: Cebir ve tehdit bu suçun kapsamında olduğu için ayrıca bu suçlardan dolayı CEZA VERİLMEZ. Fakat bu suç işlenirken kasten yaralamanın ağırlaşmış hali söz konusu olur ise ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı da CEZA VERİLİR.
CEZAYI AĞIRLAŞTIRAN NİTELİKLİ HALLER
Bu haller 5237 Sayılı TCK.nun 119 uncu maddesinde sayılmaktadır.
Madde 119 - (1) Eğitim ve öğretimin engellenmesi suçunun;
a- Silahla
b- Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c- Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d- Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
e- Kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle, işlenmesi halinde ceza bir kat artırılır.
(2) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

KOVUŞTURMA
Bu suç re sen soruşturulan KAMU DAVASI usulüne tabi bir suçtur.




SİYASİ HAKLARIN KULLANILMASININ ENGELLENMESİ SUÇU
Madde 114 - (1) Bir kimseye karşı;
a) Bir siyasî partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasî partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasî partiden veya siyasî parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya,
b) Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya,
Zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir siyasî partinin faaliyetlerinin engellenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
KORUNAN MENFAAT
Fertlerin bireysel ve kollektif siyasal hürriyetleri ve devletin siyasal hayatı korunmaktadır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
FAİL: Suçun faili herkes olabilir.
MAĞDUR: Mağdur bir bütün olarak vatandaşlardır. Ancak vatandaşın siyasi bir hakkının olması yani bir siyasi hakkı kullanabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Örn: Bir kamu görevlisine karşı bu suç işlenemez. Çünkü kamu görevlilerinin siyaset yasağı vardır. Yine akıl hastasına karşı da bu suç işlenemez. Çünkü bu kısım insanların da siyasi haklardan faydalanması mümkün değildir.
HAREKET
- Bir siyasî partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasî partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasî partiden veya siyasî parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya,
- Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya
- Zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanmak bu suçun hareket unsurunu oluşturmaktadır.
Örn: Bir kimsenin tehditle bir siyasi parti üyesi olmaya ya da üye olduğu siyasi partiden ayrılmaya zorlanması.
- Maddenin 2. Fıkrasında ise bir siyasi parti faaliyetlerinin cebir ve tehdit ile engellenmesi türünden hareketler suç sayılmaktadır.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
TEŞEBBÜS: Bu suç tehdit ve cebir hareketlerinin neticeden ayrılabildiği ve bu suretle mesafe suçuna vücut verdiği durumlarda teşebbüse müsait bir suçtur.
Örn: Bir parti başkan adayına ADAY OLMAMASI için tehdit mektubu gönderilmesi ve mektubun başkan adayına ulaşmadan ele geçirilmesi durumunda teşebbüs söz konusudur.
İŞTİRAK: İştirak bakımından genel hükümler uygulanır. İştirak mümkündür.
İÇTİMA: Eğer cebir ve tehdit kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine neden olmuş ise ayrıca kasten yaralamadan dolayı da ceza verilir. Ancak bu suç kapsamında gerçekleştirilen CEBİR VE ŞİDDETTEN dolayı AYRICA CEZA VERİLMEZ. Bu suç bileşik ( mürekkep ) örneğidir.

CEZAYI AĞIRLAŞTIRAN NİTELİKLİ HALLER ( m. 119 )
1- a) Silâhla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
e) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
2- Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

KOVUŞTURMA
Bu suç KAMU DAVASI usulü ile takip edilen bir suç tipidir.
KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL SUÇU
Madde 116 - (1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Değişik fıkra: 31/03/2005 - 5328 S.K./8.mad) *1* Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi halinde, mağdurun şikayeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

(3) (Değişik fıkra: 31/03/2005 - 5328 S.K./8.mad) *1* Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
KORUNAN MENFAAT
Kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki yaşamın sulh ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmaması menfaati korunmaktadır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
FAİL: Fail bakımından her hangi bir özellik aranmamıştır. Herkes bu suçun faili olabilir.
MAĞDUR: Konutta yaşayan hak sahibi kişilerdir. Bununla beraber hürriyete karşı bir suç olan konut dokunulmazlığını ihlali ayın konutta yaşayan bireyler için söz konusu olmaz.
Aynı konutta yaşayan kimseler ya da hizmetçi temizlikçi gibi kimselerin bir eve ya da evin içindeki bir odaya izinsiz girmeleri halinde bu suç oluşmaz.
Karı ve koca evlilik MAHKEME KARARI İLE AYRILIK KARARI verilmedikçe birbirlerine karşı bu suçu işleyemezler.
Ev sahibi de kiracıya karşı bu suçu işleyebilir. Kiracı evi kiraladıktan sonra ev sahibinin evde oturan kiracının rızasına aykırı olarak eve girmesi halinde konut dokunulmazlığını ihlal suçu oluşur.
KONUT ve EKLENTİ NEDİR ?
Bu suç konut ve konutun eklentilerine rızaya aykırı olarak girilmesi veya rıza ile girmekle birlikte rızaya aykırı olarak çıkmamak şeklinde oluşur.
İşyerleri bakımından bu suçun işlenmesi için; açık bir razıyı gerek duyulmaksızın girilmesi alışılmış yerlerden olmaması şartı aranmaktadır. Yani işyerine giriş için normal şartlarda rızaya gerek yok ise bu suç oluşmaz. Örneğin bakkala ya da market gibi yerlere rıza aranmadan girilmektedir. Normal olarak alışveriş ve sair sebeplerle açık olduğu saatlerde girildiğinde ya da girilip de çıkılmadığında bu suç oluşmaz. Ancak buralar kapandıktan sonra girilmiş ise bu halde konut dokunulmazlığını ihlal suçu olur.
Bu suç bakımından konut, bir kimsenin geçici de olsa oturmak için sığındığı her nev i yerdir. Konut kavramı ikametgâh kavramını da içine alan geniş bir kavramdır. Kişilerin dış alemden ayrıldığı izlerini taşıyan ve içinde kişi olup olmamasına bakılmaksızın, kişilerin fiilen yaşamsal faaliyetlerini geçirdikleri her yer konuttur. İçinde oturmak niyetiyle bulunulan çadır konuttur. İçinde ikamet edilen otel odası konuttur. Her ne kadar ahır olarak kullanılsa da içinde insanlar ikamet ediyorlarsa bu durumda AHIR konut olarak kabul edilir ( Bu halde burası konut olarak kullanılmaktadır bu sebeple YARGITAY bu tip bir yeri konut olarak kabul etmiştir. )
Konuta bağlı olan fakat bitişik veya yakın olması şart olmayan, dış dünyadan belirli işaretlerle ayrılan ve rıza hilafına girildiğinde konuttakilerin huzur ve sükûnunu bozulduğu yer EKLENTİ dir. Bu kapsamda umuma açık erler eklenti olarak kabul edilemez. Çünkü eklenti ile asıl konut arasında bir bağ olmalıdır. Eklenti sayılmak için etrafın duvar veya çitle çevrilmiş olması mutlaka gerekli değildir. Ancak başkalarının girmesi için bir engel, işaret ya da psikolojik bir engel bulunması gerekmektedir. Evden uzakta bulunan bir kulübe eklenti sayılamaz. Evden uzakta bulunan etrafı çevrili olamayan bir yer eklenti sayılamaz.
HAREKET
Konut veya eklentisine Rızaya aykırı olarak girmek ya da rıza ile girdikten sonra çıkmamak şeklinde işlenen bir suçtur.
Aile konutunda eşlerin birlikte hak sahibi olması sebebiyle bir eşin vermiş olduğu rıza geçersizdir. Örneğin, bir eşin metresi eve girmiş ise diğer eş bunu öğrendiğinde konut dokunulmazlığını ihlal suçu nedeniyle şikayetçi olabilir. Çünkü evlilik konutu üzerinde eşlerini İKİSİNİN DE RIZASI OLMALIDIR. Bir eş rıza göstermiş ise bu rıza MEŞRU BİR AMAÇ İÇİN OLMALIDIR. Örn. Arıza tamiri, eşlerin komşu ziyaretleri vs. )
MANEVİ UNSUR
Bu suç kasten işlenebilir. Taksirle işlenmesi mümkün değildir.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞÜ
TEŞEBBÜS: Rızaya aykırı olarak girmek durumu teşebbüse mümkündür. Ancak girdikten sonra ÇIKMAMAK şeklindeki bir harekette teşebbüs mümkün değildir.
İÇTİMA: Sadece CEBİR bu suçun unsurudur. Bu suç dışında başkaca suçlar işlenirse ayrıca ceza verilir.
İŞTİRAK: İştirakin her türlüsü mümkündür.
CEZAYI ARTIRAN NİTELİKLİ HALLER:
- Cebir, Tehdit suretiyle işlenmesi,
- Gece vakti işlenmesi,
- Silahla,
- Failin kendisini tanınmayacak surete koyması yoluyla,
- Birden fazla kişi tarafından birlikte,
- Bir suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak,
- Kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hallerinde verilecek ceza BİR KAT ARTIRILIR.
KOVUŞTURMA
Bu suçun TAKİBİ ŞİKÂYETE BAĞLIDIR. Konutta birden fazla kişi oturmakta ise bu durumda her bir mağdurun şikâyet hakkı vardır.


HAKSIZ ARAMA SUÇU
Madde 120 - (1) Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan KAMU GÖREVLİSİNE üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
ANAYASA DA ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ

Madde 20 - Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 03/10/2001 - 4709 S.K./5. md.)
Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

KORUNAN MENFAAT
İnsan haysiyeti ve özel hayatın gizliliği korunmaktadır.
SUÇUN UNSURLARI
FAİL: Bu suç özgü suç yani mahsus suçtur. Bu suçun faili ancak KAMU GÖREVLİSİ OLABİLİR. Bu suça sivil bir kimse iştirak etmiş ise iştirak eden kimse AZMETTİREN YA DA YARDIM EDEN sıfatı ile sorumlu olur.
MAĞDUR: Hukuka aykırı olarak üstü veya eşyası aranan kimsedir.
HAREKET
Fiil kamu görevlisinin hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını aramasıdır. Mevzuatın izin verdiği durumlarda yapılan arama suç oluşturmaz. Ancak suç şüphesi altında olmayan bir kimsenin aranması veya konutuna girerek arama yapılması durumlarında suç oluşacaktır.
Arama iki durumda hukuka aykırı olabilir:
- Kanunda belirtilen geçerli bir arama kararı olmaksızın ya da bu kararda belirtilen sınırlamalara uyulmaksızın aramanın yapılması,
- Arama sırasında uyulması gereken aramanın icrasına ilişkin yasal kurallara riayet edilmemesi.
Örn: Konutta işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vakti arama yapılamaz. Ancak suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla gece vakti arama yapılabilir. Savcı olmaksızın konutun aranması durumunda ise, ihtiyar heyetinden ya da komşulardan iki kişi bulundurulması gerekir. Bu kurallara aykırı olmadan yapılan arama hukuka aykırı olacaktır.
Maddede geçen eşya kişiye ait her türlü TAŞINIR VEYA TAŞINMAZ EŞYAyı kapsayan bir terimdir. Bu sebeple bir kimsenin konutunda yapılan arama da haksız arama suçunu oluşturur.
SUÇUN MANEVİ UNSURU
Haksız arama suçu ANCAK KASTEN İŞLENEBİLEN BİR SUÇTUR. TAKSİRLE BU SUÇ İŞLENEMEZ.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
TEŞEBBÜS: Bu suça teşebbüs mümkündür. Arama için girilen evde kolluk görevlisinin arama yapmadan engel olunması durumunda teşebbüs söz konusudur.
İŞTİRAK: Birden fazla kolluk görevlisi bu suçu işleyebilir. Ancak siviller iştirak etmiş ise bu kimseler için AZMETTİRME ya da YARDIM ETME söz konusu olur.
İÇTİMA: Haksız arama eylemi aynı zamanda GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA ( Görevin gereklerine aykırı hareket ) suçunu oluşturmaktadır. Fakat HAKSIZ ARAMA suçu ÖZEL BİR DÜZENLEME olduğu için sadece HAKSIZ ARAMA SUÇUNDAN DOLAYI CEZA VERİLİR.
Bu suç ile birlikte başkaca bir suç işlenmiş olur ise bu durumda o suçtan dolayı da ayrıca ceza verilir. Örneğin kişiye tokat atılmış ise ayrıca kasten yaralama, sistematik bir şekilde cebir uygulanmış ise bu durumda da işkence suçu söz konusu olur.
KOVUŞTURMA
Adli KOLLUK GÖREVİ SIRASINDA SUÇ İŞLENMİŞ İSE C.M.K m. 161 uyarınca:
“ Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. ”
İDARİ KOLLUK GÖREVİ SIRASINDA SUÇ İŞLENMİŞ İSE 4483 MEMUR MUHAKEMAT KANUNU HÜKÜMLERİ UYGULANIR.





KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA SUÇU

T.C.K. Madde 123
“ Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”
Korunan Menfaat: Kişilerin psikolojik, ruhsal yönden sükun içinde yaşamak hakkı korunmaktadır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail ve Mağdur: Fail ve mağdur herkes olabilir. Her hangi bir özellik aranmamaktadır.
HAREKET: Suçun maddi unsurunu bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması oluşturmaktadır.
Örneğin oturulan apartmanın alt veya üst katında sürekli olarak gürültü yapılması halinde 123 üncü maddedeki suç oluşacaktır.
Madde kapsamında sadece telefon edilmesi ve gürültü yapılması suç olarak tanımlanmış değildir. Örneğin elektronik posta adreslerine gönderilen gereksiz mesajlar veyahut cep telefonuna gönderilen rahatsız edici mesajlar da bu madde kapsamında değerlendirilmelidir. Cep telefonlarına gelen reklam amaçlı veya kamuoyu oluşturmak için çekilmiş olan mesajlar suç oluşturmaz. Ancak bu fiillerin sırf huzur ve sükûnu bozmak maksadıyla yapılmış olmaması gerekir.
Suçun maddî unsuru RAHATSIZ ETMEK MAKSADIYLA bir kimseye ısrarla, gece gündüz demeden telefon edilmesi veya ona karşı ısrarla gürültü yapılmasıdır. Örneğin oturulan apartmanın alt veya üst katında sürekli olarak öteberi çalarak gürültü yapılması gibi. Sürekli çöp atma, mağdurun sürekli takip edilmesi ve resim, mektup göndermek, kapı pencere tıklatmak, alaylı tehditkâr bakış, EMAİL adresine mağdurun AÇIKÇA KARŞI ÇIKMASINA VE RED ETMESİNE RAĞMEN mail gönderilirse de bu suç oluşur.
Ancak bu hareketlerin sırf mağdurun huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla yapılması gerekmektedir. Böylece madde, suçun oluşması için özel bir maksatla hareket edilmesi şartını getirmektedir.
Dikkat edilmelidir ki, bu suç tanımıyla cezalandırılan fiiller, kişiler üzerinde uygulanacak maddî veya cebrî bir müdahale niteliği taşımamaktadır.
Yapılan etkinlikler sonucu mağdurun dengesi bozulduğu örneğin ruhsal bir teşevvüşe uğradığı hâllerde ise, kasten yaralama suçu söz konusu olacaktır.
ISRAR: Her olay için sayı belirtilememekle birlikte ısrardan söz edebilmek için En AZ 3 Kez RAHATSIZ EDİCİ HAREKETLERİN YAPILMASI GEREKMEKTEDİR.

SUÇUN MANEVİ UNSURU: Bu suç suç sayılan hareketlerin RAHATSIZ ETMEK MAKSADIYLA yapıldığında suç olacaktır. Aksi halde KABAHAT OLUR. Bu halde kanun özel bir amaç aradığı için bu suç ÖZEL KAST İLE İŞLENEBİLEN BİR SUÇTUR.

KOVUŞTURMA: Bu suç TAKİBİ MAĞDURUN ŞİKAYETİNE BAĞLI SUÇTUR.





HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİN İHLAL SUÇU

Madde 132 - (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlâli haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
Korunan Menfaat: Haberleşme Özgürlüğü korunmaktadır.
HABERLEŞME HÜRRİYETİ
Anayasa m. 22:
“ Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.”
Ceza Muhakemesi Kanununa Göre İLETİŞİMİN TESPİTİ, DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI
Madde 135 - (1) (Değişik cümle: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.
(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.

(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.

(4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, ... mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, ... mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.

(5) Bu Madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.

(6) Bu Madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak KANUNDA SAYILAN KATALOG SUÇLAR İÇİN UYGULANABİLİR.



5397 sayılı kanun ile kolluğa bu alanda verilen yetkiler şöyledir:
Ceza Muhakemesi Kanununun, casusluk suçları hariç, 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri değerlendirilebilir, kayda alınabilir. Jandarma bu faaliyetleri sadece kendi sorumluluk alanında yapabilecektir.
Bu işlemler ancak hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde polis bakımından Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanının; jandarma bakımından Jandarma Genel Komutanı veya istihbarat başkanının yazılı emriyle yapılabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emir, yirmi dört saat içinde yetkili ve görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir derhal kaldırılır. Bu halde dinlemenin içeriğine ilişkin kayıtlar en geç on gün içinde yok edilir; durum bir tutanakla tespit olunur ve bu tutanak denetimde ibraz edilmek üzere muhafaza edilir.
HABERLEŞME DEYİMİNDEN: Kişiler arasında haber ve bilgi alış verileri, göndermeler ve almalar anlaşılmalıdır. Telefon, telsiz, internet, mektup, e mail. Sadece bilgi veren, reklam niteliği taşıyan araçlar haberleşme kavramı kapsamında sayılmazlar. Haberleşme araçları ile ( Radyo gazete v.s ) ile yapılan yayınların engellenmesi de haberleşmenin engellenmesi sayılır.

SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail ve Mağdur: Herkes fail ve mağdur olabilir.
HAREKET: Hukuka aykırı olarak haberleşmenin sınırlandırılması ENGELLENMESİ, GİZLİLİĞİN İHLAL EDİLMESİ ve HABERLEŞMENİN KAYDEDİLMESİ bu suçun hareket unsurunu oluşturur. Dinleme ve kaydetmenin ne zaman hukuka uygun sayılacağı C.M.K ve sair kanunlarda ayrıca gösterilmektedir.
Engelleme, haberleşme aracını bozarak işleyişini aksatmak şeklinde olabilir. Mektupların yırtılması, çöp kutusuna atılarak ilgiliye verilmemesi, telefon ve telgraf hatlarının kesilmesi, magnetik alanlarla haberleşmeye engel olma gibi davranışlar suç oluşturmaktadır.
Örneğin bir gazete veya derginin dağıtımının ya da belli bir radyo veya televizyon yayınının hukuka aykırı bir şekilde engellenmesi, bu suçu oluşturur.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için, yayının engellenmesinin hukuka aykırı olması gerektiği fıkra metninde özellikle vurgulanmıştır. Örneğin, bir basın ve yayın aracıyla suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla veya işlenmiş olan bir suç nedeniyle, Anayasa ve kanunlarda belirlenen koşullara ve ayrıca, hukukun genel prensiplerine uygun olarak, koruma veya güvenlik tedbiri uygulanması suretiyle yayının engellenmesi hâlinde, bu suç oluşmayacaktır.
RESMİ TEBLİGATLAR yok edilmiş ise bu durumda RESMİ EVRAKIN YOK EDİLMESİ SUÇU OLUŞTURULMAKTADIR.
Bu suç teşebbüse elverişli bir suçtur. İcra hareketleri yapılsa da netice gerçekleşmemiş olabilir.
NİTELİKLİ HALLER
- Kamu kurumları arasındaki haberleşmenin engellenmesi
- Basın yayın organının engellenmesi bu suçun nitelikli halleridir.
MANEVİ UNSUR: Bu suç KASTEN işlenebilen bir suçtur.
KOVUŞTURMA
Bu suç TAKİBİ ŞİKÂYETE BAĞLI SUÇ usulü ile takip edilir.


KİŞİLER ARASINDAKİ KONUŞMALARIN DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI

Madde 133 - (1) Kişiler arasındaki alenî olmayan KONUŞMALAR, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Katıldığı aleni olmayan bir SÖYLEŞİ diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerden biri işlenerek elde edildiği bilinen bilgilerden yarar sağlayan veya bunları başkalarına veren veya diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması hâlinde de, aynı cezaya hükmolunur.
Korunan Menfaat: Haberleşmenin ve özel hayatın gizliliği korunmaktadır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail ve Mağdur: Herkes bu suçun faili ve mağduru olabilir.
HAREKET: TARAFLARIN RIZASI OLMADAN ALENİ OLMAYAN KONUŞMALARIN dinlenmesi, kaydedilmesi hareketleri ile bu suç oluşur.
Konuşmaların kişiler arasında olması ve aleni olmaması gerekir. Aleni olmamak, konuşanların, kendilerinden başkalarının duymasını öğrenmesini istemediği yalnızca kendilerinin paylaştığı konuşmalar anlaşılmalıdır. Bu konuşma en azından taraflardan birisi için gizlilik ifade etmelidir.
Bunun için konuşanların her zaman iki kişi olması gerekmektedir. Konuşanlar bir grup ise gruba dahil olanlardan her biri için söz konusudur. Aleni olmayan konuşmalarda, konuşmanın tüm taraflarının izni aranacaktır.
Dinlemenin bir dinleme aleti ile dinlenmesi veya kayıt cihazları ile kayda alınması gerekir. Kulak kabartıp dinlemek bu kapsama girmez. Dinlemeyi yapan kişi kamu görevlisi ise ve bunu C.M.K ya uygun olarak yapıyor ise hukuka uygunluk nedeni vardır. Dinlenen kişilerin bir genel kamusal alanda kalabalıkta konuşmuş olmalarının etkisi yoktur. Önemli olan kişiler arasındaki ALENİ OLMAYAN konuşmalardır. Örn. Yan yana yürüyen iki arkadaşın konuşmasını kaydetmek halinde suç oluşacaktır.
Gazetecilik mesleğinin icrası bir HAKKIN İCRASI olduğundan bir gazetecinin uzaktan dinleme yapması bu kapsamda suç olmaz.
Özel dedektiflerin bir kişiyi uzaktan izlemesi veya dinlemesi bu kapsamda suç teşkil edecektir. bunların yaptığı kayıtların ve belgelerin suç oluşturması nedeniyle hukuka aykırı delil oluşturduğundan bunların yargılamada kullanılması mümkün değildir.
Yasal telefon dinlemede bir kişi için dinleme yapılırken DOLAYLI OLARAK karşı taraftakinin konuşmaları da dinlenmiş olacaktır. Kişilerin ne konuşacağı önceden bilinemeyeceğinden dolaylı olarak bu kimsenin de haberleşme hürriyeti ihlal edilmiş olacaktır. Bu noktada sadece BAZI SUÇLAR için bu kimsenin söyledikleri delil olabilir.
Cezaevinde iç haberleşmenin dinlenmesi ancak bir yasa ile düzenlenmesi halinde mümkündür ( A.İ.H.M Kararı )
ARAÇLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELERİN DİNLENMESİ VE KAYDI HABERLEŞME GİZLİLİĞİNİN İHLAL SUÇU OLUR ANCAK DOĞRUDAN DOĞRUYA VEYA GÖRÜNTÜLÜ OLARAK YAPILAN GÖRÜŞMELER VE KONUŞMALARIN KAYDEDİLMESİ İSE KİŞİLER ARASINDAKİ GÖRÜŞMELERİN KAYDI SUÇUNU OLUŞTURUR.
NİTELİKLİ HALLER
- Kayıttan yarar sağlanması,
- Bu suçun basın yayın suretiyle işlenmesi.
KOVUŞTURMA
Bu suçun TAKİBİ ŞİKÂYETE BAĞLI SUÇ usulü ile takip edilen bir suçtur.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU
Madde 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
Korunan Menfaat: Özel Hayatın gizliliği korunmaktadır. Özel yaşam ile birlikte aile, meslek, sanat yaşamının faaliyetleri, sırları koruma altına alınmaktadır.
Özel Hayat; Bireyin kişiliğini geliştirmek ve manevi değerlerinde güvence sağlamak için başkaları tarafından bilinmesini istemediği hususların oluşturduğu ve korunması hukuken gerekli görünen hayat alanına ve buna ilişkin hakka özel hayatın gizliliği hakkı adı verilir.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI:
Fail ve Mağdur: Herkes fail ve mağdur olabilir.
HAREKET:
Gizli yaşam alanına girilerek veya başka şekillerde ( uzaktan izleme ve görüntüleme ) başkaları tarafından görüşmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi suç olarak tanımlanmıştır ve bu şekilde görüntü ve ses kaydı ile özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi ağırlaştırıcı neden olarak benimsenmiştir.
Kişinin özel alanlarında geçen başkalarının görmesini ve bilmesini istemediği, onlardan sakladığı ilişkileri ve faaliyetlerinin izinsiz görüntülenmesi ve ikinci fıkraya göre de ifşa edilmesi ayrı ayrı suçlardır. Yine de bu alana girilmesi ve rahatsız edilmesi de kapsamdadır. Birey bu alanlarda izlenmeye maruz kalmadan, huzur ve sükununu bozulmadan yaşama hakkına sahiptir.
Teknolojinin gelişmesi sonucu kişilerin özel hayatı sürekli bir tehdit altındadır. Gece gören enfarju dürbün ve kameraları, toplu iğne büyüklüğünde mercek ve mikrofonlar, uzaktan en küçük sesleri bile kaydeden antenler, teleobjektifler kötü niyetli kişilerin ekmeğine yağ sürmektedir. Halbuki, gizli ses ve görüntü kaydı sistemin yerleşmesi ile toplumun içinde yaratılacak olan korku ve güvensizlik, toplumsal ilişkileri asgariye indirecek ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkını engelleyen zehirli bir ortam yaratacaktır.
Özellikle paparazi türü televizyon programlarının mensupları “kamunun ilgisi var” diyerek kişilerin özel hayatlarını gözetlemektedirler. Eskiden rontgencilik olarak kınanan davranışlar bu gün bazı gazeteciler ve televizyon muhabirleri tarafından iş haline getirilmiştir. Oysa Bir ünlünün evinin kapısından içeri girdiği yerde başlar. Kapıdan dışarı çıktığı an biter.
Bu sebeple kişilerin özel hayatına müdahale eden Televole türü programlar yaptırıma muhatap olacaktır. Gizlilik görüntü ve ses kaydı ile ihlal edilmiş ise ceza daha fazla olacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, AYRI BİR SUÇ olarak tanımlanmıştır. Bu görüntü veya sesler örneğin soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir.
İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.
HUKUKA UYGUNLUK HALLERİ:
Kişinin rızası var ise hukuka uygunluk nedeni vardır. Yine gazetecilik mesleğinin icrası da ÖZEL HAYATIN GİZLİ ALANI İHLAL EDİLMEDİKÇE hukuka uygunluk nedeni olarak karşımıza çıkacaktır.
MANEVİ UNSUR: Bu suç KASTEN işlenebilen bir suçtur.
KOVUŞTURMA: Bu suçun TAKİBİ MAĞDURUN ŞİKÂYETİNE BAĞLIDIR.
KİŞİSEL VERİLEN KAYDEDİLMESİ SUÇU

Madde 135 - (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

Özel hayata ilişkin bir boyutta kişisel verilerdir. Kişisel veri nedir? CMK’da kişisel verinin tanımı yapılmamıştır. Örnekseme yoluyla tanımı yapılmıştır. Şu ana kadar Türkiye’de kişisel verilerin korunması kanunu çıkarılamamıştır. Kanun olmadığı içinde herkes her türlü veriyi kaydetmektedir. Uygulamada her ne kadar polis fişliyor diye yaygın bir kanı varsa da aslında Türkiye’de herkes herkesi fişliyor bunun için de kişisel verilerin korunması kanun tasarısı mutlaka çıkartılmalıdır.
AİHS ve AİHM uygulamalarında kişisel veriler neleri kapsar?
* Cinsiyet, medeni hal, doğum yeri, diğer kişisel bilgiler ile ilgili bilgileri içeren uygulamalar.
* Polis kayıtları gizli olsa bile polis tarafından parmak izi, fotoğraf ve diğer kişisel bilgilerin kaydedilmesi,
* Tıbbi verilerin toplanması ve tıbbi kayıtların tutulması,
* Vergi makamlarının kişisel harcamaların detaylarını (ve böylece özel hayatın detaylarını) açıklama zorunluluğu getirmesi,
* Sağlık, sosyal hizmetler ve vergi gibi idari ve sivil konuları ele alan bireysel kimlik belirleme sistemi kişisel veriler kapsamında değerlendirilmiştir.
Kişisel veri; belirli veya kimliği belirlenebilir kişiye ilişkin tüm verileri kapsar.

KORUNAN MENFAAT: Özel hayatın gizliliği
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail ve Mağdur: Bu suç bakımından fail ve mağdur herkes olabilir. Fail kamu görevlisi veya bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanan kimse ise bu suçun nitelikli hali söz konusu olacaktır.
HAREKET: Hukuka aykırı kişisel veriyi kaydeden kimse Yeni Ceza Kanununda cezalandırılır. Buradaki hukuka aykırılıktan maksat, kişisel verilerin korunması kanununda öngörülen kıstaslar dışında hareket etmektir. Çünkü bu kanunda verilerin nasıl kaydedileceğine dair düzenleme yapılacaktır. Herkes dilediği gibi bir veri kütüğü değil, ulusal ve kurumsal veri kütükleri oluşturulacaktır.
Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin kaydedilmesinde maddi unsur kaydetmek verilerin işlenmesi anlamına geleceği için kişisel verilerin kaydedilmesinde öngörülen kıstaslar ayrımcılık esası getirilmeyerek yapılması gerekir.
Nitekim YTCK md.135/2’de kişilerin siyasi, felsefi, dini görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına ve sendika bağlantılarına ilişkin kişisel bilgileri veri olarak kaydeden kişinin cezalandırılacağı öngörülmüştür. Burada dikkat edilirse kişisel verilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, irkî kökenlerine göre kayıt yapılması her halükarda suçtur.
Kişisel bilgilerin bilimsel ortama geçirilip kaydedilmesi ve kullanılması günümüzde yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Örneğin sigorta şirketleri,hastaneler,bankalar, büyük alışveriş merkezleri, müşterilerine ait kişisel bilgi kayıtlarını tutmaktadırlar. Bu bilgiler ancak sınırlı bir şekilde amacına uygun olarak kullanılması lazım. Eğer bu amacın dışında kullanılırsa veya üçüncü kişilerin yaralanmasına yada kullanılmasına sunulduğu takdirde kişilerin hak kaybına veya zarara uğraması mümkündür. Bu nedenle bu kişilere ait bilgilerin amaç dışında hukuka aykırı olarak kayda alınması ve kullanılması suç olarak düzenlenmiştir.
Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak bilgisayar ortamında veya kâğıt üzerinde kayda alınması arasında maddede bir ayrım gözetilmemiştir.
Bu suçun oluşabilmesi için kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kayda aldırılması gerekir. Çeşitli kamu kurumlarında verilen kamu hizmetinin gereği olarak kişilerle ilgili bilgilerin kanun gereğince alınması gerektiğinde bu bilgilerin alınması suç oluşturmaz. Ayrıca kişinin rızası ile bilgilerin kayda alınması suç oluşturmaz.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMİ
- Bu suçlara teşebbüs mümkündür (YTCK Md.35)
- Bu suçlara iştirakin her hali mümkündür (YTCK Md.37,39)
- Bu suçların tüzel kişinin faaliyetleri çerçevesinde işlenmesi halinde tüzel kişiler hakkındaki özel güvenlik tedbirlerine hükmedilebilir (YTCK md.60, 140)
NİTELİKLİ HALLER
- Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle,
- Belirli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde ceza yarı oranında arttırılır (YTCK 137).
KOVUŞTURMA
Bu suç KAMU DAVASI usulü ile takip edilir.


KİŞİSEL VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK VERMEK VEYA ELE GEÇİRMEK

Madde 136 - (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
SUÇUN UNSURLARI
Fail ve Mağdur: Herkes bu suçun faili ve mağduru olabilir. Ancak failin kamu görevlisi olması veya bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan faydalanarak suç işlemesi halinde nitelikli haller söz konusu olacaktır.
HAREKET:
Bu maddede hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
Seçimlik hareketli bir suçtur. Seçimlik hareketin bir tanesinin yapılması yeterlidir. Seçimlik hareketin birden fazla olması veya hepsinin birden olması tek bir suç oluşturur.

HUKUKA UYGUNLUK
YTCK md.136’da hukuka uygunluk sebepleri her ne kadar maddede öngörülmese de Hukuka uygunluk sebepleri vardır (örneğin MİT Kanunu).
YTCK md.26’da düzenlenen bir hakkın kullanılması çerçevesinde gazetecilik mesleğinin icrası bir hukuka uygunluk sebebi teşkil edebilir. Kişisel verilerin korunması kanunun 14.maddesinde kişisel verilerin kamu yararı sebebiyle kaydedilebileceğine dair bir hukuka uygunluk sebebi düzenlenmiştir. Yeni ceza yasamızda esas itibariyle basına getirilen kısıtlamalar bu maddedeki düzenlemenin devreye girmesiyle hafifleyecektir.
Kişisel verilerin kaydedildikleri veri kütüklerinden bilgilerin aktarılması söz konusu olabiliyor. Örneğin internet üzerinde işlenen suçların faili bu işlemleri rahatlıkla yapabiliyor, bilgi aktarımları yapabiliyor.

NİTELİKLİ HALLER
- Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle,
- Belirli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde ceza yarı oranında arttırılır (YTCK 137).

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
- Bu suçlara teşebbüs mümkündür (YTCK Md.35)
- Bu suçlara iştirakin her hali mümkündür (YTCK Md.37,39)
Bu suçların tüzel kişinin faaliyetleri çerçevesinde işlenmesi halinde tüzel kişiler hakkındaki özel güvenlik tedbirlerine hükmedilebilir (YTCK md.60, 140)
KOVUŞTURMA
Bu suç KAMU DAVASI usulü ile takip edilir.



KİŞİSEL VERİLERİ YOK ETMEME SUÇU

Madde 138 - (1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
Fail ve Mağdur: Bu suçun faili kişisel verileri silmekle yükümlü olan kimsedir. Mağdur ise şahsına ait kişisel verileri silinmeyen kimsedir.
HAREKET:
Bu madde kapsamında hukuka uygun olarak kaydedilmiş olan kişisel verilerin Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına rağmen yok edilmemesi bağımsız suç olarak düzenlenmiştir.
Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri yok etmek için görevli olanlar görevlerini yerine getirmezlerse cezalandırılacaklardır.
Telefon dinleme kayıtları belirli bir süre tutulacaktır. Bu süre sonucunda suç unsuru oluşturmayan şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi veya CMK. 135/1 md. gereğince Hakim onayının alınmaması veya CMK.135/2 md. gereğince tanıklıktan çekinebilecek kişiler arasındaki iletişimin kayda alınıp veya alındığı sırada durumun fark edilmesi üzerine kayıtların yok edilmemesi, adli sicil kayıtlarının süresi dolduğunda yasal görevli olmasına rağmen Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından silinmemesi bu madde kapsamında suç olarak değerlendirilir.
Kişisel verilerin bir kişi hakkında kişinin değişik alanlarına karşı örneğin sağlık durumuna, ticari durumuna vb. verilerin toplanması tek suç oluşturur. Ancak birden fazla kişilere ait verilerin kaydedilmesi bağımsız suçlardır, mağdur sayısınca suç oluşur.
Kişisel veriler kaydeden, hukuka aykırı olarak başkasına veren, yayan aynı şahsa ise GERÇEK İÇTİMA kuralları uyarınca ayrı ayrı ceza verilecektir.
Basın yayın faaliyeti icrası sırasında kişisel verilerin dinlenmesi, kayda alınması ya da kişinin haberleşme özgürlüğünün ihlâli yada özel hayat gizliliğinin ihlâli fiillerinin haberleşme hürriyeti kapsamı içerisinde müdahale edilebilecek hususlar değil. Elbette ki haber verme hakkının kullanılması ceza kanununda güvence altına alınan hakkın kullanılması, hukuka uygunluk nedeni oluşturur. Ama haber verme hakkını kullanmasından bahsederek bir kişinin özel hayat alanına ilişkin bilgilerin ifşa edilmesi hukuken kabul edilemez. Bir kişinin haberleşme içeriklerinin yayınlanması hukuka uygun olarak nitelendirilemez.
Ancak gazeteci kendisine verilmiş olan hakları kullanması gerekir. Bir haber yaratmayacak, haber verecek, olayların önüne gitmeyecek, arkasından gidecek, hakkını kötüye kullanmayacaktır.

KOVUŞTURMA
Bu suç KAMU DAVASI usulü ile takip edilen bir suçtur.
Bu bölümde düzenlenen suçlar KAMU DAVASINA konudur.
1- Kişisel verilerin kaydedilmesi (md.135)
2- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (md.136)
3- Verileri yok etmeme (md.138)
Bu suçlarla ilgili olarak tüzel kişilere has güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Suç aletleri hakkında müsadere hükümleri de uygulama alanı bulur. ( dinleme cihazları vs. için )



HIRSIZLIK SUÇU
MADDE 141. - (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır.

GENEL AÇIKLAMA
Hırsızlık,zilyedin rızası olmadan başkasına ait bir malı,kendisine veya bir başkasına bir yarar sağlamak maksadı ile bulunduğu yerden almaktır.Bu tanım basit hırsızlık suçuna ilişkin bir tanımdır.
Mal varlığına karşı suçlar bölümünde ilk olarak basit hırsızlık suçu düzenlenmiştir. Bir şeyin mal sayılabilmesi için iktisadi değer taşıması şart değildir.Nitekim iktisadi değeri olmayan ve fakat hatıra değeri olan şeyde maldır. Örneğin maddi değeri olmayan mektup gibi manevi değeri olan bir şeyde mal kavramına girer.
Bu suçun oluşabilmesi için malı elinde bulunduran kişinin mutlaka malik olması gerekmez. Yeni kanunda malı elinde bulunduran kişinin zilyet olduğu açıkça yazılmıştır.Zilyetlik durumunun mutlaka haklı olması gerekmemektedir.
Malı haksız olarak elinde bulunduran ve haksız zilyet olan hırsızın başkasından çaldığı malın çalınması da hırsızlık suçunu oluşturur. Hatta mülkiyeti muhafaza ile sattığı malı zilyedinden çalan malikte hırsızlık suçunu işlemiş olur.
Hırsızlık suçunun tamamlandığı an; mağdurun zilyetliğinin sona erdiği ve o mal üzerindeki zilyetlik haklarını kullanmasının mümkün olmadığı andır. Eğer suça konu olan mal hala mağdurun hakimiyet alanından çıkmamışsa ve mal üzerinde tasarrufu mümkünse zilyetlik devam ettiğinden hırsızlık suçu oluşmayacaktır.
Hırsızlık suçunun unsurları nelerdir?

A-MADDİ UNSULAR: Bu suçun maddi unsuru, zilyedine ait taşınır malın bulunduğu yerden alınmasıdır.Suçun tamamlanması için çalınan maldan faydalanmanın şart olmadığı gibi bizzat sanığın kendi eli ile alınması da zorunlu değildir. Herhangi bir şekilde hırsızlık suçuna konu malın zilyedinin egemenlik alanından çıkarılması yeterlidir. Şahıs başkasına ait zannettiği bir malı çalmak istemişse fakat bu mal kendisinin zilyetliğinde bulunan bir malsa ,hırsızlık suçunun maddi unsurlarında hataya düştüğünden bu şahıs hakkında hırsızlık suçu oluşmayacaktır.
Bu madde ile korunan değer yani suçun hukuki konusu; mülkiyet ,zilyetlik,malvarlığı ve haklarıdır.
Hırsızlık suçunun maddi konusu ise taşınabilir mallardır.
Madde metninde “alan” kelimesi açıkça kullanıldığından, bulunduğu yerden alınabilecek malda ancak taşınabilir mal olduğundan, hırsızlık suçunun maddi konusu her tür taşınabilir mal olacaktır.Buradaki taşınabilir mal,medeni hukuktaki anlamında değil,alma eylemine konu olabilecek her çeşit maldır. Taşınmazlardan ayrılabilen ve ekonomik değeri olan parçalarda hırsızlığa konu olabilir.
Örneğin bahçeden alınan toprak gibi. Maddenin 2. fıkrasında taşınır mal tabiri genişletilerek ekonomik değer taşıyan her türlü enerji de taşınır mal statüsüne sokulmuştur.Elektrik enerjisi,sanayide veya başka alanlarda kullanılabilen çeşitli gazlar,yapay olarak üretilen yada doğadan elde edilen buharlar hırsızlık suçunun maddi konusu olabilecektir.
Her gerçek kişi hırsızlık suçunun faili olabilir.Suçun mağduru ise hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler olabilir.
B-SUÇUN MANEVİ UNSURU: Bu suçun manevi unsuru madde metninde açıkça belirtildiği üzere kendisine yada başkasına bir yarar sağlama maksadına yönelik olan kasıttır. Kast suçun maddi unsurlarını bilme ve istemeyi içerdiğinden failin bilerek ve isteyerek zilyede ait taşınır malı bulunduğu yerden almış ise suçun manevi unsuru gerçekleşmiş olur. Failin somut olayda iradesini etkileyen herhangi bir sebep varsa suç oluşmayacaktır.
Örneğin; şahıs kendisinin zannederek başkasına ait bir malı almış ise hırsızlık suçu oluşmayacaktır.Hırsızlık suçunun taksirle işlenmesi mümkün değildir.

C-HUKUKA AYKIRILIK: Hırsızlık suçlarında özel bir hukuka uygunluk nedeni kabul edilmemiştir. 5237 Sayılı Kanunun 145. maddesinde değerin azlığı halinde hakime ceza indirimi veya ceza vermeme yetkisi tanınması bir hukuka uygunluk nedeni değil, fiile bağlı bir cezasızlık veya indirim nedenidir.B azı eylemlerin nitelendirilmesinde özel yasalarda dikkate alınmalıdır.
Örneğin Orman Kanunu, Medeni Kanun vs. Fakat 5237 Sayılı Kanunun 147.maddesi hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılaması halinde de hakime cezadan indirim yapma veya ceza vermeme yetkisi tanımıştır.Bu hal bir nevi hukuka uygunluk nedeni sayılabilir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Hırsızlık suçuna teşebbüs
Hırsızlık suçuna teşebbüs mümkündür. Teşebbüs 5237 sayılı TCK nun35. maddesinde düzenlenmiştir.765 Sayılı TCK da yer alan tam ve eksik teşebbüs ayrımı 5237 Sayılı Yasada yer almadığından artık hırsızlık suçuna tam veya eksik teşebbüs diye bir ayrım söz konusu olmayacak sadece hırsızlık suçuna teşebbüsten bahsedilecektir. Kişi hırsızlık suçuna elverişli eylemlerin doğrudan doğruya icrasına başlayıp elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise hırsızlık suçuna teşebbüsten cezalandırılır. Örneğin, hırsız eve girmiş evdeki gümüş vazoyu almış dışarıya çıkmadan yakalanmış ise hırsızlık suçuna teşebbüs eylemi gerçekleşmiştir.
Hırsızlık suçunda iştirak
Hırsızlık suçu iştirak halinde işlenmesi mümkün olan suçlardandır.765 Sayılı TCK da yer alan asli ve fer’i iştirak ayırımı ortadan kaldırılmıştır. Hırsızlık suçunun kanuni tarifindeki fiili birden fazla kişi gerçekleştirmiş olabilir.Bu gibi durumda müşterek faillik söz konusudur ve her fail eyleminden sorumludur.Kusur yeteneği olmayanları veya bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail gibi sorumlu tutulur.Önemli olan fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyettir.Ortak hakimiyet varsa müşterek faillik,araç olarak başkasını kullanma varsa dolaylı faillik söz konusu olacaktır.Azmettirme de bir iştirak türüdür ve azmettiren kişide asıl suçu işleyen fail gibi cezalandırılır.765 Sayılı TCK da ki fer’i iştirak yerine yeni TCK da yardım etme kavramı getirilmiştir.Fakat zorunlu feri iştirak kavramına yer verilmemiştir.Suça iştirak için ,kasten ve hukuka aykırı bir fiilin varlığı yeterlidir.Buna da bağlılık kuralı denir.5237 Sayılı TCK nunda iştirak kapsamında 37. maddede faillik,38.maddede azmettirme,39.maddede yardım etme ,40. maddede de bağlılık kuralı düzenlenmiştir.
Hırsızlık suçunda içtima
5237 Sayılı TCK da içtima 42,43,44.maddelerde düzenlenmiştir. Hırsızlık yapan şahıs aynı tarihte aynı mağdura ait fakat farklı yerlerden hırsızlık yapmış ise zincirleme suç oluşacaktır,şayet mağdur farklı ise mağdur sayısı kadar suç oluşacak gerçek içtima kuralları uygulanacaktır.Hırsızlık suçu ile birlikte başka eylemlerde gerçekleştirilmiş ise bu eylemlerden dolayı da fail cezalandırılacaktır.
Örneğin, binadan kapıyı kırarak hırsızlık yapan şahıs hem hırsızlık suçundan, hem mala zarar verme suçundan, hem de konut dokunulmazlığını bozma suçundan dolayı cezalandırılacaktır.

Hırsızlık suçunun cezası
5237 Sayılı kanunun TCK nun basit hırsızlığı düzenleyen 141. maddesinde öngörülen ceza 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu ceza yine aynı sayılı yasanın 61. maddesine göre hakim tarafından somut olayda; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar , suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin kastının yoğunluğu, amaç ve saiki dikkate alınarak ceza alt ve üst sınırlar arasında temel ceza olarak belirlenir.

KOVUŞTURMA
TCK 141. maddede düzenlenen hırsızlık suçunun basit hali KAMU DAVASIDIR.







NİTELİKLİ HIRSIZLIK
MADDE 142- 1 Hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
d) Bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
f) Elektrik enerjisi hakkında,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,
c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle,
e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,
f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak,
g) Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi hâlinde, ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Bu maddede hırsızlık suçunun nitelikli halleri üç fıkra halinde düzenlenmiştir. Birinci fıkra altı bend den oluşmaktadır ve cezası basit hırsızlığa göre daha ağırdır. Hırsızlık suçunun nitelikli haller şikayete bağlı değildir,Savcılık tarafından re’sen soruşturulacaktır. Hırsızlık suçunun ikiden fazla kişi tarafından işlenmesi 5237 sayılı TCK uyarınca artık nitelikli hal olarak değerlendirilmeyecektir.
1-a) Hırsızlık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi,
Bu bende hırsızlığa konu olan malın kime ait olduğunun bir önemi yoktur, bu taşınır malın kamu kurum ve kuruluşlarında ve ibadete ayrılmış yerlerden çalınması yeterlidir. Kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında da bu bent uygulanacaktır.Mutlaka suça konu eşyanın kamu kurum ve kuruluşuna veya ibadethaneye ait olması gerekmez .Kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşyanın da bulunduğu yerin suçun niteliği açısından bir önemi yoktur.
1-b)Hırsızlık suçunun herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlemek sureti ile yada bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınan eşya hakkında işlenmesi
Bu bende yapılan düzenlemeye göre eski 765 sayılı TCK nun aksine bina ve eklentilere giriş şeklinin bir önemi yoktur. İster binanın kapısından ister özel bir beceri ile 3. kattaki penceresinden girilsin fark etmez .Önemli olan suça konu olan malın kilit altında olan bir mal olmasıdır.Ayrıca bina veya eklentileri içerisinde muhafaza altına alınan taşınır mal hakkında işlenmesi durumunda da bu bende göre ceza verilecektir. Bina başkasının girme hakkı olmadığı,başkalarının girmesine izin verilmediğini gösterecek biçimde dış dünyadan ayrılmış,yanları muhkem surette yapı malzemesi ile örtülmüş üstü kapalı ,sabit yada taşınır yapılardır. Eklenti ise, binaya bağlı olan ve onunla birlikte fonksiyon icra eden yerdir . Maddedeki herkesin girebileceği yerlerden, cadde , pazaryeri,mağazalar ,marketler gibi yerleri anlamak gerekir.

1-c)Hırsızlık suçunun halkın yararına sunulmuş ulaşım araçları veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında işlenmesi.
Toplu taşıma araçlarının içerisinde bulunan yolcuya veya personele ait olan eşya hakkında yahut bu toplu taşıma araçlarına ait istasyonlarında bulunan eşyalar hakkında hırsızlık suçu işlenir ise bu madde ile cezalandırılmalıdır. Kargo taşımacılığına konu olan eşyalar yüklenirken,boşaltılırken veya taşınırken çalınırsa yine bu bent ile cezalandırılmalıdır.Suçun oluşabilmesi için eşyanın muhafaza altına alınmış olması şart değildir.Maddedeki umuma tahsis edilme kavramının geniş yorumlanması gerekmektedir.Belli bir yöne giden yolcu veya eşya taşıyan araç umuma tahsis edilmiş sayılacaktır
1-d)Hırsızlık suçunun bir afet veya genel felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek amacı ile hazırlanan eşya hakkında işlenmesi.
Bu bend ile korunmak istenen değer kamunun güvenliğidir.Deprem ,sel,su baskını,yangın ve savaş gibi afet veya genel felaketlerde ,bu felaketlerin meydana getireceği zararları önlemek için veya felakete maruz kalanların ihtiyaçlarını karşılamak maksadı ile hazırlanan eşyalar hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi halinde fail bu maddeye göre cezalandırılmalıdır.
Suçun oluşabilmesi için failin eşyanın bu amaçla hazırlanmış olduğunu bilmesi ya da anlaması gerekir. Eşya özel ya da kamu tüzel kişilerine ait olabilir.
Bendeki eşyaya örnek olarak, gemilerdeki can kurtaran yelekleri, filikalar, köprü korkulukları,paratonerler,elektrik tellerinin direkleri,sel ve baskınların önlenmesi için yapılmış duvar taşları gösterilebilir.
1-e)Hırsızlık suçunun adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi.
Maddede belirtilen suçun oluşabilmesi için genel olarak adet olduğu üzere dışarıda açıkta bırakılan eşyalardan olması veya tahsis edildiği iş gereği açıkta bulunması yada kullanımları gereği açıkta bırakılması gerekmektedir.Bu tür eşyaların kullanımları gereği dışarıda bırakıldıkları için kolaylıkla çalınabilmeleri mümkündür.Bu nedenle nitelikli hırsızlık kapsamına alınmıştır.Örnek olarak,tarlada hasat zamanında işlenen ve bırakılan tarım ürünleri ,dışarıda bırakılan tarım aletleri,inşaatlarda yığılı olarak bırakılan inşaat malzemeleri bu maddenin kapsamına girer.
Bu bend kapsamında düzenlenen suç 765 Sayılı TCK nun 492/8maddesinde düzenlenen suçun bir bölümünü oluşturmaktadır, fakat orman emvali ve ziraat mahsulü metinden çıkarılmıştır.Kanımca ziraat mahsulleri de adet gereği hasat döneminde dışarıda açıkta bırakıldığından yine bu madde kapsamında yer alır.Aynı zamanda “tarlada” kavramı yeni maddede yer almadığından açıkta bırakılan eşyanın sadece tarlada değil her türlü açık yerde açıkta bırakılması ve sadece tarım aleti olması da gerekmez.
1-f)Hırsızlık suçunun elektrik enerjisi hakkında işlenmesi.
Nitelikli hırsızlık suçlarından birisi olan elektrik hırsızlığı ülke genelinde yoğun olarak işlenen suçlardan olması ,ülkeye yoğun bir ekonomik yük getirmesi nedeni ile basit hırsızlıktan daha ağır yaptırıma tabi tutulmuştur.Burada söz konusu olan elektrik enerjisi devlet tarafından üretilen özel hukuk tüzel kişilikleri aracılığı ile dağıtılan elektrik enerjisidir.Kanunun bu fiili daha ağır cezalandırmasının nedeni ülkemizdeki elektrik kaçaklarının çok fazla olmasından kaynaklanmaktadır.Kanımca komşusunun sayacından geçen elektrik enerjisini çalan failin suçu basit hırsızlık suçudur.
Yargıtay içtihatlarına göre sayacın suç tarihinden önce mühürlü olup olmadığı önem arz etmekte idi, yeni düzenleme ile artık sayacın mühürlü olup olmadığının hırsızlık suçunun nitelikli olması haline bir etkisi olmayacaktır.

Nitelikli hırsızlık suçunun birinci fıkraya göre daha ağır cezayı gerektiren halleri 142. maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
2-a)Hırsızlık suçunun kişinin malını koruyacak durumda olmamasından veya ölmesinden yararlanarak işlenmesi.
Bu bentte kişinin malını koruyamayacağı durumlarda örneğin bir trafik kazası sonucu şoka girmiş kişinin malı hakkında, sarhoşluktan sızmış kişinin malı hakkında ,sara nöbeti geçiren kişinin malı hakkında vb. gibi durumlarda kişilerin bu hallerinden yararlanarak işlenmesi halinde uygulanır .Fail mağduru kendisini koruyamayacak duruma getirmiş ise bu durumda hırsızlık değil yağma suçu olabilecektir.Öldürme eylemi de hırsızlığı yapan fail tarafından işlenilmiş ise başka suçu işlemek amacı ile kasten adam öldürme suçu gündeme gelecektir. Kişinin trafik kazasında ölmesi durumunda, ölünün eşyaları hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi de bu bent kapsamına girer.Ölüm halinde ölünün eşyalarının çalınması sureti ile yapılan hırsızlıkta artık açıkça bu bent kapsamına alınarak ölünün mallarının üzerindeki mülkiyet hakkının mirasçılara geçmesi dolayısıyla çıkan tartışmalara son verilmiştir.

2-b)Hırsızlık suçunun elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak sureti ile yada özel beceri ile ve mağdurun beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olması halinde işlenmesi.
Bu bend de 765 sayılı TCK da olmayan yeni bir suç tipi getirilmiştir. Amaç büyük şehirlerde çok yaygın olan halk arasında kap kaç diye tabir edilen fiili cezalandırmaktır. Uygulamada kap kaç suçu gaspla karıştırılmakta fiil ağır bir şekilde cezalandırılmakta veya basit hırsızlık olarak değerlendirilmekte gerekenden az ceza verilmekte idi. Getirilen bu düzenleme ile kargaşaya son verilmiş açıkça kapkaç suçu cezalandırılmıştır. Bu suçu yağma suçundan ayıran en önemli özellik mağdura karşı cebir ve şiddetin kullanılmamasıdır. Maddede ayrıca yankesicilik ve şahsi çeviklik sureti ile yapılan hırsızlıklarda kapsam içine alınmıştır. Köpek, maymun gibi çeşitli hayvanların alıştırılarak elde veya üstte taşınan eşya hakkındaki hırsızlıkta kullanılması sureti ile suç işlenmesi halinde de faile bu bent uyarınca ceza verilmelidir.
Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olma hali kanunda tarif edilmemiştir. Hakim her somut olayda mağdurun zikredilen durumda olup olmadığını değerlendirecek,gerekirse bu konuda uzman hekim raporu alacak ve sonuca göre uygulama yapacaktır.Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak duruma örnek olarak ise mağdurun organ veya duyularından birinin eksik olması,yaş küçüklüğü,hareketleri kısıtlayacak hale gelmiş hamilelik,aşırı yaşlılık,zeka geriliği,akıl hastalığı vs. gösterilebilir.
Bu bend de düzenlenen suça ilişkin cezanın alt sınırı 3 yıl üst sınırı 7 yıldır.Hakim temel cezayı somut olaya göre alt ve üst sınırlar arasında takdir edecektir.Şayet hırsızlık suçu beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmiş ise verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
2-c)Hırsızlık suçunun doğal bir afetin veya sosyal bir olayın meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak işlenmesi.
Deprem ,sel baskını,yangın ,tusunami gibi doğal afetlerden sonra insanlar öncelikle canlarının derdine düştüklerinden eşyalar üzerindeki hakimiyetleri zayıflamakta veya tümden yitirilmektedir.Bu gibi durumlarda fail mağdurun içinde bulunduğu hırsızlığı kolaylaştıran halden yararlanmaktadır.Bu maddenin amacı doğal afetler sonucu korumasız kalan eşyaları çalmaya yönelik dürtüleri zayıflatmaktır.Zaman zaman gösteri yürüyüşlerinin taşkınlıklara dönüşmesi sonucunda kargaşa çıkmakta,işyerlerinin camları kırılmakta ve mağdurun korkmasından veya kargaşadan faydalanılarak eşyalar çalınmaktadır.Bu tür hırsızlıklarda bu madde kapsamına girer.
2-d)Hırsızlık suçunun haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla yada diğer bir aletle kilit açmak sureti ile işlenmesi.
Bu fıkradaki suçun oluşabilmesi için mutlaka hırsızlık suçunun kilit açmak sureti ile işlenmesi gerekmektedir. Kilidi açan anahtarın sahibinden rızası dışında haksız yere alınmalı ve fail tarafından kilidi açmada kullanılmalıdır. Ayrıca kilit taklit anahtarla veya tornavida ,maymuncuk.vs. gibi aletlerle açılarak işlenmesi halinde de suç bu bent kapsamına girer.Kilidin hırsızlık suçunu işlemek amacı ile veya hırsızlığa konu olan malları taşımak için açılması gerekir.Kilidin muhkem olup olmadığının suçun oluşumuna bir önemi yoktur. Kilidin vasıtasız olarak açılmaması şarttır, ancak anahtar,taklit anahtar veya bir aletle açılmalıdır.Kilidin üzerinde duran anahtarla yahut ta çalınan eşyanın herhangi bir aletle yerinden sökülmesi halinde bu bent uygulanmayacaktır.
Haksız yere elde bulundurulan anahtar sahibinin rıza ve haberi olmadan herhangi bir şekilde ele geçirilen anahtardır. Sahibine ait anahtarı çalmak veya geri vermek üzere alınan anahtarı iade etmemek buna örnek gösterilebilir.
2-e)Hırsızlık suçunun bilişim sistemlerinin kullanılması sureti ile işlenilmesi.
Bu bende yer alan suç, teknolojinin ilerlemesi ile ceza kanunumuza yeni konulmuş olan suçlardandır.
Metinde geçen bilişim sistemi; verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir.
Bilişim suçuna örnek olarak sahte kredi kartı ile bankamatikten para çekmeyi verebiliriz.Burada iki suç vardır birisi sahte kart yapmak diğeri de nitelikli hırsızlıktır,gerçek içtima kuralları uygulanmalı ve her iki suçtan da fail cezalandırılmalıdır.



2-f)Hırsızlık suçunun tanınmak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak işlenmesi.
Bu bendeki suçun oluşabilmesi için failin maske ,takma bıyık,takma sakal takarak veya çeşitli şekillerde yüzünü boyayarak,değişik kıyafetler giyerek suçu işlemesi gerekmektedir.Ama failin mağdur tarafından tanınması halinde de yine bu fıkra hükmü uygulanacaktır.Yani failin tanınmaması şart değildir.
Failin resmi sıfatı olmamasına rağmen resmi bir sıfat takınarak mağdurda böyle bir sıfatı olduğu kanaatini uyandırarak hırsızlık suçunu işlemesi halinde de maddedeki suç oluşur.Eğer fail gerçekten memur ise bu fıkra hükümleri uygulanmaz
2-g)Hırsızlık suçunun barınak yerlerinde ,sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında işlenmesi.
Bu bend de belirtilen hayvanlar sadece büyük ve küçükbaş hayvanlarıdır,kümes hayvanları,çoban köpekleri bu bentteki hırsızlığa konu olmaz.Çalınan hayvanın canlı olması gerekir.Hayvanlar barınaklarında, sürüde veya açık yerlerde bulunabilir.
3-Hırsızlık suçunun sıvı veya gaz halindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi.
Bu fıkrada sıvı ve gaz şeklindeki boru hatları ile taşınan ve depolanabilen doğal gaz ile petrol hakkında boru hatlarından veya nakline, işlenmesine veya depolanmasına yarayan yerlerden işlenmesi yaptırım kapsamına alınmıştır.hırsızlık suçu işlenirken boru hattına zarar verilmiş ise faile ayrıca bu zarardan dolayı da ceza verilecektir.
Fıkranın son cümlesinde sıvı ve gaz halindeki enerjiden örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde faile verilecek ceza ağırlaştırılmıştır. Maddedeki örgüt deyiminden 5237 sayılı kanunun 220/1 maddesi uyarınca; amaçlanan suçları işlemek için ve elverişli olmak koşulu ile an az üç kişinin bir araya gelmesidir.
Bu bend de düzenlenen suça ilişkin cezanın alt sınırı 3 yıl üst sınırı 7 yıldır. Hakim temel cezayı somut olaya göre alt ve üst sınırlar arasında takdir edecektir. Şayet bu suç örgütün faaliyeti çerçevesinde ise verilen ceza 15 yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezasıdır. Adli para cezası verilirken verilen hapis cezası ile orantı kurulmamalı hırsızlık suçu ile oluşan zarar ve elde edilen yarar dikkate alınmalıdır. Buradaki adli para cezası bir nevi müsadere hükmüdür.

HIRSIZLIK SUÇUNUN GECE VAKTİ İŞLENMESİ

MADDE 143. - (1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar artırılır.

Hırsızlık suçu gece işlenmesi ağırlaştırıcı bir neden olarak kanuna konulmuştur.Her tür hırsızlık suçunun gece işlenmesinde bu madde uygulanacaktır.
Gece; güneşin batmasından bir saat sora ile güneşin doğmasından bir saat önceki zaman dilimi arasında geçen süredir.
Eğer suçun işlendiği zaman kesin olarak gece sayılan zaman değilse kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gereğince suç gündüz işlenir kabul edilecektir. Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarına göre suçun gece vakti işlendiğine dair kanıtların hükümde gösterilmesi gerekir.
Bu maddede düzenlenen hırsızlık suçunun ağırlaştırılmış hali 765 Sayı TCK nun 492/1 maddesinde ilk kelime olarak ve hırsızlık suçunun nitelikli hali şeklinde düzenlenmiş idi,şimdi ise her tür hırsızlık suçu için genel ağırlaştırıcı hal olarak düzenlenmiştir.
Hırsızlık suçuna ilişkin ceza belirlendikten sonra eğer suçun gece işlenmesi de söz konusu ise faile verilecek ceza somut olaya göre,hakim tarafından,üçte birine kadar arttırılabilecektir.

DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HALLER ( BU DURUMLARDA SUÇUN TAKİBİ MAĞDURUN ŞİKAYETİNE BAĞLIDIR )
MADDE 144. - (1) Hırsızlık suçunun;
a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,
b) Bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Bu maddede hırsızlık suçunun ortak hafifletici sebepleri sayılmıştır.
144/1-a Maddesinde ,iştirak veya müşterek mülkiyete sahip taşınır mal üzerinde, müşterek yada iştirak halinde o malın mülkiyet hakkına sahip olan kişiler tarafından malın çalınması gerekmektedir.Her ne kadar maddede ,failin mülkiyet hakkı sahiplerinden birisi olacağı açıkça yazmıyor ise de verilecek ceza diğer hırsızlık suçlarına göre daha hafif olduğundan böyle anlamak gerekir. Fail mülkiyet hakkı sahiplerinden birisi değilse suça konu mal üzerindeki mülkiyet ister iştirak halindeki mülkiyet, ister müşterek mülkiyet olsun faile bu maddeden ceza verilemez.
144/1-b Maddesinde failin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil etmek amacı ile hırsızlık suçunu işlemesi gerekir. Faildeki saik alacağını tahsil etmek olmalıdır.
Bu madde uyarınca savcılık tarafından soruşturma açılabilmesi için 144/1-a da mağdurlardan en az birisinin b bendinde ise mağdurun şikayeti şarttır. Şikayet yoksa veya şikayetten vazgeçilmiş işe fail mahkum edilmeyecektir.

ÇALINAN ŞEYİN DEĞERİNİN AZ OLMASI
MADDE 145. - (1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Hırsızlık suçuna ilişkin diğer bir hafifletici ortak sebepte malın değerinin az olmasıdır.Malın değerinin azlığını hakim takdir edecektir.765 Sayılı TCK nun 522. maddesinin indirime ilişkin bölümüne benzer bir düzenleme getirilmiştir.Fakat bu maddede hafif,pek hafif ,normal diye bir değerlendirme yapılmayacak ,sadece hırsızlığa konu malın değerinin azlığı tespit edilecek ve somut olayda ceza şahsileştirilirken hakim tarafından takdir edilecek bir oranda verilen ceza indirilebilecek veya hiç ceza verilmeyebilecektir.Kanun koyucu maddedeki ceza indirimine eski ceza kanunun aksine ne alt nede üs indirim oranı getirmiştir.Bu oran somut olaya göre sadece hakim tarafından takdir edilecektir. Bu madde ile ceza adaleti sağlanmaya çalışılmıştır. Artık marketten hırsızlık yaparak sakız çalan çocuğun durumu hakim tarafında artık daha adil bir şekilde takdir edilecektir.
Diğer bir hususta failin hırsızlık amacı ile girdiği bir yerden hiçbir şey almadan çıkması halinde teşebbüs hükümleri uyarınca ceza vermek gerekecektir, fakat çalınan bir mal olmadığından ve değeri az kabul etmek gerekeceğinden ve hırsızlığa teşebbüse hiç ceza verilmeyebilecektir.

KULLANMA HIRSIZLIĞI ( TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLIDIR )
MADDE 146. - (1) Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde, şikâyet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.
Bu maddede de hırsızlık suçuna ilişkin ortak bir hafifletici sebep getirilmiştir.Her tür hırsızlıkta kullanıp zilyede iade etme amacı varsa bu madde fail lehine uygulanmalıdır.
Bu maddedeki suçun oluşabilmesi için failin çaldığı malı belli bir süre kullandıktan sonra geri iade etme amacında olması şarttır..Fakat kullanma süresinin kısa olması gerekmektedir.Kullanma süresi uzun bir zaman dilimi ise fail bu indirim maddesinden yararlanamayacaktır.Bu maddenin uygulanabilmesi için mutlaka malın iadesi gerekmez sadece failde böyle bir amacın olması yeterlidir.
Bu düzenleme sadece özel araç çalındığında uygulanmayacak her türlü kullanılıp iade edilebilen taşınır malların çalınmasında uygulanacaktır.
Malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz (f.2).Yani örneğin adam öldürmek için silahın çalınması veya çalıntı malların taşınması için aracın çalınması ve amaç suçta kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.Başka bir anlatımla, hükmün uygulanmaması için çalıntı malın ikinci suçta kullanılması zorunludur.
Bu maddede düzenlenen kullanma hırsızlığının kovuşturulması şikayete bağlıdır, fakat ancak çalınan mal suç işlenmek için kullanılmış ise kovuşturma re sen Savcılık tarafından yapılacaktır.

AGIR VE ACİL BİR İHTİYACIN KARŞILANMASI İÇİN HIRSIZLIK SUÇUNUN İŞLENMESİ
MADDE 147. - (1) Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi hâlinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Bu madde ile ağır ve acil bir ihtiyacın karşılanması yapılan hırsızlık fiili diğer hırsızlık fiillerine göre daha hafif sayılmaktadır. Aslında burada zaruret hali vardır.Bu suçun oluşabilmesi için öncelikle ağır ve acil bir ihtiyaç olmalı ve hırsızlığın ağır ve acil olan bu ihtiyacı karşılamak için yapılmış olması gerekir.Örneğin,babanın hasta olan çocuğuna doktor tarafından yazılan ilaçları satın alamaması üzerine eczaneden çalması veya aç kalan bir şahsın yiyecek çalması bu madde kapsamına giren suçu oluşturur.
Ağır ve acil bir ihtiyacın olup olmadığını, malın sırf bu ihtiyacı karşılamak maksadı ile çalınıp çalınmadığını, çalınan mal ile ihtiyaç arasında bir orantısızlığın bulunup bulunmadığını her olayın özelliğini de dikkate alarak hakim takdir edecektir.
Bu maddede düzenlenen suça ilişkin hakim somut olayı değerlendirerek, verdiği cezada indirim yapabileceği gibi,ceza vermekten de vazgeçebilecektir.

ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEPLERİ VE CEZADAN İNDİRİM YAPILACAK HALLER
MADDE 167. –
(1) HIRSIZLIK SUÇUNUN;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
Birinci fıkrada cezasızlık hali düzenlenmiştir.Ceza verilmemesi gereken akrabalar;hakkında ayrılık kararı verilmemiş eşler,üst soy-alt soy ve aynı derecede kayın hısımları ,evlat edinen ile evlatlık ayrıca aynı konutta birlikte yaşayan kardeşlerdir.Bu guruptaki akrabalıklarda birbirlerinin mal varlıkları aleyhine işledikleri suçlarda faile ceza verilmez.
İkinci fıkrada da indirim hali düzenlenmiştir.Cezadan indirim için biraz daha birinci fıkraya göre uzak akrabalık bağı gerekmektedir.Bunlar,aynı konutta yaşamayan kardeşler,aynı konutta yaşayan, haklarında ayrılık kararı verilen eş,aynı konutta yaşayan amca,dayı,hala,teyze,yeğen,veya 2. derece de kayın hısımlarıdır.
Bu suçun kovuşturulması şikayete bağlıdır.
Bu madde uyarınca somut olaya göre hakim birinci fıkra uyarınca ya hiç ceza vermeyecek ya da ikinci fıkra uyarınca verdiği cezayı yarı oranında indirecektir.

ETKİN PİŞMANLIK

MADDE 168. - (1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık ve karşılıksız yararlanma suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle gidermesi hâlinde; cezası üçte birden üçte ikiye kadar indirilir.
(2) Kısmen geri verme veya tazmin hâlinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, mağdurun rızası aranır.
Etkin pişmanlık 5237 sayılı TCK ile getirilen yeni bir kavramdır. Bu madde mal aleyhine işlenen suçlara ilişkin ortak bir hükümdür. Etkin pişmanlık suç işlendikten sonra ortaya çıkan bir durumdur.Fail işlediği suçtan pişman olarak aktif veya pasif bir eylemi ile pişmanlık gösterebilir .Çaldığı malları zilyede geri vermesi veya zilyedin uğradığı zararı tazmin etmesi aktif eyleme örnektir .Pasif eylem ise;gerçekleştirmeye başladığı bir fiili keserek gerçekleşmesini durdurmak sureti ile olur.
İade veya tazmin bizzat fail, azmettiren ya da yardım eden tarafından yapılmalıdır.Bunlar adına hareket edenler tarafından iade veya tazmin etkin pişmanlık hali sayılmayacaktır.
İade veya tazmin mutlaka kovuşturma başlamadan önce yapılmalıdır. Kovuşturmadan maksat kamu davasının açılmasıdır.
Tam tazmin veya iadede etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için mağdurun rızasına gerek yoktur, ama kısmi iade veya tazmin varsa mutlaka mağdurun açıkça failin etkin pişmanlıktan faydalanması için rıza göstermesi gerekmektedir. Kısmi iade veya tazminde kanunda getirilmiş herhangi bir oran yoktur, mağdur rıza gösterirse yüzde bir iade veya tazmin indirim için yeterli olacaktır.
Hırsızlık suçunda tam tazmin veya iadede hakim somut olaya göre verilen cezayı üçte birden üçte ikiye kadar indirebilecektir. Kısmi iade veya tazminde ise mağdurun rızası olması koşulu ile aynı oranda indirim yapabilecektir.
MALA ZARAR VERME SUÇU
Madde 151 - (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hâle getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

KORUNAN MENFAAT: Bu suç ile korunmak istenen menfaat MÜLKİYET hakkıdır.
SUÇUN UNSURLARI
FAİL VE MAĞDUR: Mala zarar verme suçu genel bir suç tipidir. Fail ve mağdur herkes olabilir.
SUÇUN KONUSU: Mala zarar verme suçunun konusu TAŞINIR VEYA TAŞINMAZ MALDIR. bir kimse kendi malı ya da sahipsiz mallar üzerinde mala zarar verme suçunu işleyemez.
HAKLI BİR NEDEN OLMAKSIZIN BİR BAŞKASININ HAYVANININ öldürülmesi halinde de mala zarar verme suçu oluşacaktır. O halde CANLI ve SAHİPLİ BİR HAYVAN DA MALA ZARAR VERME SUÇUNUN KONUSU olabilecektir.
HAREKET: Mala zarar verme suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Yani bu suç kanunda sayılan hareketlerden bir ya da bir kaçının işlenmesi ile meydana gelir. Kanun TAŞINIR VEYA TAŞINMAZ MALIN:
- Yıkılması, - Kullanılamaz Hale Getirilmesi
- Tahrip Edilmesi, - KİRLETİLMESİ.
- Yok Edilmesi, - Bozulması
- EĞER SUÇUN KONUSU SAHİPLİ VE CANLI BİR HAYVAN İSE; BU HAYVANIN ÖLDÜRÜLMESİ, İŞE YARAMAYACAK HALE GETİRİLMESİ, DEĞERİNİN AZALMASINA NEDEN OLUNMASI SUÇ SAYILAN HAREKETLERDİR.
HUKUKA UYGUNLUK HALLERİ
Hukuka uygunluk ( örn. Meşru Müdafaa ) hallerinde mala verilen zararlardan dolayı suç oluşmayacak ve tazminat yükümlülüğü de bulunmayacaktır.
CEZANIN ARTIRILMASINI GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLER
(1) Mala zarar verme suçunun;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında,
b) Yangına, sel ve taşkına, kazaya ve diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında,
c) Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu hakkında,
d) Sulamaya, içme sularının sağlanmasına veya afetlerden korumaya yarayan tesisler hakkında,
e) Grev veya lokavt hâllerinde işverenlerin veya işçilerin veya işveren veya işçi sendika veya konfederasyonlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,
f) Siyasî partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,
g) Sona ermiş olsa bile, görevinden ötürü öç almak amacıyla bir kamu görevlisinin zararına olarak,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Mala zarar verme suçunun;
a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak,
b) Toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle,
c) Radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silâh kullanarak,
İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza iki katına kadar artırılır.
MANEVİ UNSUR
Bu suç genel kast ile işlenen bir suçtur. Taksirle işlenemez. Örn. Uykusuz bir şekilde yola çıkan ve bir başkasının aracına çarpan fail mala zarar verme suçunu işlemiş olmaz. Çünkü bu suç taksirle işlenemez. Bu suçta failin yarar sağlama amacı ve kastı yoktur. Bu suç bir zarar suçudur. Fail kendisine yarar sağlamamakta aksine karşı tarafa bir zarar vermektedir.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Teşebbüs: Bu suça teşebbüs mümkündür. Yani bir kimsenin arabasına boya dökmek üzere iken yakalanan fail teşebbüsten sorumlu olur.
İştirak: Birden fazla failin bir arada mala zarar verme suçunu işlemesi söz konusu olabilir. İştirak halinde işlenebilen bir suç tipidir.
İÇTİMA: EĞER MAL HIRSIZLIK SONUCU ELE GEÇİRİLMİŞ İSE AYRICA MALA ZARAR VERME SUÇU SÖZ KONUSU OLMAZ.
Örn: Hırsız H tarafından çalınan cep telefonunun kırılması veya yakılması olayında Mala Zarar verme suçu oluşmaz. Çünkü Çalıntı malın yakılması CEZALANDIRILMAYAN SONRAKİ HAREKETTİR.
KOVUŞTURMA
Mala zarar verme suçunun basit hali TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLI SUÇTUR. Ancak bu suçun nitelikli halleri KAMU DAVASI usulüne tabidir.



GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA ( EMNİYETİ SUİSTİMAL )
Madde 155 - (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
KORUNAN MENFAAT: Mülkiyet hakkı ve kişiler arasında var olan güven duygusudur.
SUÇUN UNSURLARI
FAİL: Güveni kötüye kullanma suçunun faili suç konusu malın teslim edildiği kimsedir. Bu teslim bir satış ya da rehin değil aksine zilyedliğin yani fiili hakimiyetin her hangi bir sebep ( ödünç, tamir, emanet vs. ) ile teslim edilmesidir.
MAĞDUR: Bu suçun mağduru faile güven duyan ve suç nedeniyle güveni sarsılan kimsedir. Malın sahibidir.
SUÇUN MADDİ KONUSU: Güveni kötüye kullanma suçunun maddi konusunu TAŞINI veya TAŞINMAZ MALLAR oluşturur.
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için başkasına ait olup da, MUHAFAZA ETMEK veya BELİRLİ BİR ŞEKİLDE KULLANMAK üzere ZİLYEDLİĞİ FAİLE DEVREDİLMİŞ BİR MAL SÖZ KONUSUDUR.
HAREKET: Bu suç seçimlik hareketli bir suçtur. Kanunda yazılı olan hareketlerin bir ya da birkaçının işlenmesi ile oluşur. Bu hareketler:
- Mal üzerine devir amacı dışında TASARRUFTA BULUNMAK,
- Devir olgusunu İNKÂR ETMEK ( Mal kendisininmiş gibi davranmak ).
Örn: Okumak için verilen kitabın satılması - kendisine emanet verilen kitabın fail tarafından sahiplenilmesi ve failin kitabın kendisine ait olduğunu söylemesi gibi.
Örn: Havaalanında kendisine taşınmak için verilen bavulun hamal tarafından kaçırılması HIRSIZLIKTIR. Çünkü hamal zilyet değildir. Yani fiili hâkimiyeti yoktur mal üzerinde. Bu durumda HIRSIZLIK SUÇU OLUŞUR.
Örn: Kargoya verilen bir bavulun kargo personeli tarafından sahiplenilmesi durumunda ise Güveni Kötüye Kullanma suçu oluşur. Çünkü kargo zilyeddir.
Örn: Kütüphanede okuduğu kitabı habersizce alıp evine götüren failin fiili HIRSIZLIKTIR. Çünkü burada failin yetkisi kitabı kütüphanede okumaktır. Ancak Evde okumak için ÖDÜNÇ ALINAN bir kitabın geri verilmemesi ya da satılması halinde güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır.
SUÇUN NİTELİKLİ HALLERİ
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Örn. Tamircinin ya da kargo sahibinin bu suçu işlemesi nitelikli haldir.
MANEVİ UNSUR
Bu suçu kasten işlenebilen bir suç tipidir. Taksirle işlenemez. BU SUÇTA FAİLİN KASTI MALIN ZİLYETLİĞİ KENDİSİNE GEÇTİKTEN SONRA ORTAYA ÇIKAR. ( Devir olgusunu inkâr veya mal hakkında tasarrufta bulunmak şeklinde )
HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Hakkın kullanılması bir hukuka uygunluk nedenidir. Örneğin bir mal üzerinde rehin hakkı olan bir kimsenin alacağı ödeninceye kadar borçlunun malını elinde tutması ve nihayet bu malı satması bir hakkında kullanılması niteliği taşır ve suç teşkil etmez. Yine mağdurun rızası var ise bu da bir hukuka uygunluk nedenidir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Teşebbüs: Bu suça teşebbüs mümkündür. Örneğin, kütüphaneden ÖDÜNÇ ALDIĞI kitabı sahafta satarken yakalanan failin durumu teşebbüstür.
İştirak: Bu suçta iştirak söz konusu olabilir.
Failin olmadığını bildiği halde malı bu kimseden satın alan kimse SUÇ EŞYASINI SATIN ALMA SUÇUNU İŞLEMİŞ OLUR. Örn. Saatçiden başkasına ait olduğunu bildiği bir saati alan kimse suç eşyasını satın almaktan sorumlu olur.
İçtima: Güveni kötüye kullanma suçu genel bir suçtur. Bu sebeple zimmet suçu söz konusu olduğunda güveni kötüye kullanma değil zimmet suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Çünkü zimmet suçu daha özel hükümdür.
KOVUŞTURMA
Bu suçun temel şekli TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLI suç iken, nitelikli haller KAMU DAVASIDIR.


DOLANDIRICILIK SUÇU
MADDE 157- Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkanını zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası verilir.
KORUNAN MENFAAT: Kişilerin malvarlığı korunmaktadır.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
FAİL: Fail herkes olabilir. Haksız çıkar elde eden kimse failden başkası da olabilir. Çünkü kanun kendisine veya bir başkasına yarar sağlayan…. İfadesini kullanmıştır.
MAĞDUR: Aldatılan kişi ile zarar gören kişi farklı kimselere olabilir. Örneğin aldatılan kişi daima gerçek kişi iken zarar gören bir tüzel kişi olabilir.
ÖRN. Bir şirketin muhasebecisi dolandırıldığında, aldatılan kişi muhasebeci iken zarar gören kişi şirket olacaktır.
HAREKET: Eski T.C.K da hile ve desise kullanarak çıkar sağlamak dolandırıcılık sayılmakta iken, mevcut 5237 Sayılı T.C.K da suçun hareket unsuru hileli davranışlarla bir başkasını aldatıp ondan çıkar sağlamaktır.
Fail, mağdurun iyiniyetinden yararlanmakta, bir anlamda bunu kötüye kullanarak haksız çıkar sağlamaktadır. Mağdur kandırılmış ve bu kandırılma sonucu faile veya bir başkasına çıkar sağlanmış olmalıdır. Bu anlamda kandırmaya kona hileli hareketleri mağduru ALDATICI NİTELİKTE OLMASI ZORUNLUDUR.
Hileli Davranışlar; Nitelikli yalan olarak ifade olunabilir. Yalan, dolandırıcılık cürmünde suç olarak yaptırım görmektedir. Soyut ve basit yalanla dolandırıcılık suçu işlenemez.
Örn. Zengin olduğunu göstermek için bir çanta dolar göstermek fakat sadece üst kısımlara dolar yerleştirip alt tarafa gazete parçası yerleştiren failin durumu.
Hileli hareketler çıkar sağlamaktan önce olmalıdır. Önce hileli hareketlerle mağdur aldatılmış olmalı daha sonra çıkar sağlanmalıdır. Eğer çıkar sağlandıktan sonra hileli hareketlere başvurulursa dolandırıcılık suçu oluşmaz.
Örn. Önceki borcunu ödemek için başka bir şirkete ait bir çek i imza taklidi yaparak vermek dolandırıcılık suçu olmayacaktır. Çünkü borç, haksız çıkar hileli hareketlerden önce meydana gelmiştir.
MANEVİ UNSUR: Bu suç genel kast ile işlenebilir.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞÜ
Teşebbüs: Dolandırıcılık suçu teşebbüse elverişli bir suç tipidir. Hileli davranışlar yapıldıktan sonra çıkar sağlanmadan önceki aşamada fail yakalanırsa teşebbüs söz konusu olur.
Örn. 1200 kg. ayçiçeği yağı teslim etmiş gibi sahte tartı ve ekspertiz belgesi düzenleyerek ürün bedelini almak istemesi dolandırıcılık suçuna teşebbüstür.
Teşebbüs için hileli davranışların- nitelikli yalanın gerçek bir kişiye yöneltilmiş olması gerekmektedir. Eğer hileli hareketler yapılmamış ise teşebbüs söz konusu olmaz.
Örn: Bir bankadan yüklü miktarda kredi almak için sahte vergi levhası, tacir sicili ve gümrük belgesi düzenlenmesi teşebbüs olmaz. Ancak bunlar bankaya sunulduğu anda dolandırıcılık suçuna teşebbüs söz konusudur. İcra hareketleri bu belgenin bankaya sunulduğu anda başlamış sayılır.
İçtima: Dolandırıcılık suçu müteselsil suç şeklinde işlenebilir. Örneğin çekli birkaç kişiden mal alıp onlara bir çek vermek durumunda ( karşılıksız/ sahte çek ) müteselsil suç şeklinde işlenmiş olur. Ancak eğer çekte bir oynama, bozma, tahrifat var ise bu halde dolandırıcılık suçunun yanında resmi evrakta sahtekarlık suçu da söz konusu olacaktır.
MALIN DEĞER AZLIĞI: Dolandırıcılık suçunda malın değer azlığı veya çokluğu bir artırım veya indirim nedeni olarak düzenlenmemiştir. Değer azlığı veya çokluğu ancak temel cezanın belirlenmesinde hakim tarafından nazara alınabilecektir.
İştirak: Dolandırıcılık suçuna iştirak mümkündür.



NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK
Madde 158 - (1) Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL
Dolandırıcılığın bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde ŞİKAYET ÜZERİNE altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
KOVUŞTURMA
Dolandırıcılık suçunun basit ve nitelikli halleri KAMU DAVASI usulü ile takip edilir.
Bir alacağın tahsili maksadıyla ise TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLI SUÇTUR.
Dolandırıcılık suçu bir tüzel kişinin yararına veya bir tüzel kişi faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olur ise bu halde tüzel kişilere has tedbirler uygulanabilecektir.




KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇU
Madde 163 - (1) Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişi, iki aydan altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır
SUÇ SAYILAN HAREKETLER:
1. Fıkra kapsamında: Hizmet otomatlarının sunduğu hizmetlerden ödeme yapmadan yararlanmaktır. Hizmet otomat sayılmayan bir araç ya da insan tarafından sunuluyorsa bu suç oluşmayacaktır. Mal veya eşya otomatları bu kapsamda sayılmamıştır.
Bu suç kapsamında, alınmak istenen hizmet in bedeli önceden verilmekte sonra belirli bir şekilde otomatik alet çalışarak hizmet sunmaktadır.
Hizmet otomatları: haberleşme araçları ( telefon klubeleri ) oyun, müzik, tartı, temizleme ( ayakkabı silme makinası ), masaj aletleri ve yıkama eğlence otomatları ile dürbün ve benzeri otomatlardır.
Mal otomatları ( kahve makinesi, cola makinesi), yolcu bileti, otobüs kartları, giriş kartları bu kapsamda değildir. Çünkü bunlar MAL OTOMATLARI dır. Bu aletlerde HİZMET SUNUMU YAPILMAMAMAKTADIR.
Bu suçun ön koşulu hizmetin OTOMATLAR ARACILIĞI İLE SUNULMASIDIR.
Suç TEŞEBBÜSE MÜSAİT BİR SUÇTUR.
Örn. Sahte jetonla telefon açmak isterken aletin bozulması ve görüşme yapılamaması halinde failin yakalanması vs.

2. Fıkra Kapsamında: Bu fıkrada telefon hatalarına saplama, şifre kırarak tv. İzleme ve sahibinin rızası olmadan telefonu ile görüşme yapma gibi durumlar yaptırıma bağlanmıştır.
Bir başkasının telefonundan görüşme yapmak hırsızlık suçu değildir. Çünkü telefon taşınabilir bir enerji kapsamında değerlendirilemez.
Bir kimsenin telefon hattına saplama yaparak onun hattından görüşme yapmak ta karşılıksız yararlanma suçunu oluşturacaktır.
MANEVİ UNSUR: SUÇ ANCAK KASTEN İŞLENEBİLİR.
KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇUNDA ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEPLERİ
MADDE 167 1- a)Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
2- Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
ETKİN PİŞMANLIK
MADDE 168. - (1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık ve karşılıksız yararlanma suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle gidermesi hâlinde; cezası üçte birden üçte ikiye kadar indirilir.
(2) Kısmen geri verme veya tazmin hâlinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, mağdurun rızası aranır.
KOVUŞTURMA
ŞUÇ KAMU DAVASI USULÜ İLE TAKİP EDİLİR. ŞAHSİ CEZASIZLIK HALLERİNDE ( 167-2 ) TAKİBİ MAĞDURUN ŞİKAYETİNE BAĞLIDIR.
SUÇ EŞYASININ SATIN ALINMASI VEYA KABUL EDİLMESİ SUÇU
Madde 165 - (1) Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır

Suçun işlenmesinden elde edilen eşya: Bu maddede suç sayılan fiil ile hem malvarlığı zararı oluşmakta hem de suç eşyası ( DELİL ) ortadan kaldırılmaktadır. Bu yönü ile suç adliyeye karşı işlenmiş bir suç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu eşya veya para ya da diğer bir malvarlığı değeri, çeşitli suçlardan elde edilmiş olabilir. Bu suçun oluşması için failin eşyanın SUÇ EŞYASI OLDUĞUNU BİLEREK veya ÖNGÖREREK alması veya kabul etmesi gerekmektedir. Fail bunu bilmiyor ise yani İYİNİYETLİ İSE eylem suç sayılamayacaktır.
Suç eşyasının kasıtlı veya taksirli suçtan elde edilmiş olmasının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan adli bir suç olmasıdır. Kabahatten elde edilen eşya bu madde hükmü kapsamında değildir.
Örn. Zabıtadan kaçan dilencinin bozuk paralarını bütün hale getiren esnaf kimsenin eylemi suç değildir. Çünkü bozuk paralar kabahat neticesinde elde edilmiştir.
Örn: Çalıntı bir telefonu ve bir eşyayı suç neticesinde elde edildiği bilindiği halde almak ise suç eşyasının satın alınması suçunu oluşturacaktır.
KABUL ETME- SATIN ALMA: Suçtan elde edilen eşyanın satın alınması ve başka bir suretle kabul edilmesi ( bağış vs. ) halinde suçun hareket unsuru tamamlanacaktır.
Örn: suçtan elde edilen taşınır veya taşınmaz eşyanın kiraya verilmesi veya suçtan hasıl olan paranın ödünç olarak kabul edilmesi
Örn: Suçtan elde edilen eşyanın takas edilmesi v.s. de bu kapsamda suç sayılacaktır.
Bu kapsamda, suçun ispatı için satın alanın kimliği, satanın kimliği, satın alınan bedelin düşüklüğü, satın alınan yer ve zaman, satanın işi gibi unsurlar suçun oluşup oluşmadığı ve failin kastının belirlenmesinde önemli unsurlardır.
SUÇ EŞYASINI SATAN KİMSE, SUÇ İŞLEYEN KİMSE İSE ARTIK BU MADDE KAPSAMINDA CEZALANDIRILMAYACAKTIR.
Örn: Hırsız çalmış olduğu telefonu satmış ise sadece hırsızlıktan cezalandırılacaktır.

MANEVİ UNSUR: KAST VEYA OLASI KAST İLE İŞLENEBİLİR. Madde metninde BİLEREK ifadesi geçmediği için bu suç olası kast ile de işlenebilir. Madde metninde BİLEREK ifadesi geçmiş olsa idi bu suç olası kast ile işlenemeyecek idi.

ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEPLERİ
MADDE 167 1- a)Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
2- Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
KANUN BU SUÇTA ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİNİN UYGULANACAĞINA DAİR BİR HÜKÜM GETİRMEMİŞTİR.
KOVUŞTURMA: Bu suç KAMU DAVASI usulü ile takip edilir.

BİLGİ VERMEME SUÇU
Madde 166 - (1) Bir hukukî ilişkiye dayalı olarak elde ettiği eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmayan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Geçerli bir hukuki ilişkiye dayanak alınmış olan eşyanın sonradan suç sonucunda elde edildiğinin öğrenilmesi halinde bu eşya hakkında suç soruşturması ile ilgili makamlara bilgi vermek gerekmektedir.
Bu sebeple suçtan elde edildiğini sonradan öğrendiği veya anladığı anda buna ilişkin bildirimin yapılmaması suç olarak kabul edilmektedir.
Eğer eşyanın suç eşyası olduğu eşyayı almadan önce veya alma sırasında öğrenilmiş veya biliniyor ise bu halde suç eşyasını satın alma suçu oluşacaktır. Bilgi vermeme suçunun oluşması için ALINDIKTAN SONRA ÖĞRENİLMESİ gerekir.
Örn. Almış olduğu telefonun kaçak, hırsızlık olduğunu sonradan öğrenen kişinin bu durumu derhal ilgili mercilere bildirmesi gerekmektedir. Bildirmez ise eylem suç oluşacaktır.
Bildirim GECİKMEKSİZİN yapılmadır. Bildirim yapılması, haber verilmesi yeterlidir. Malı teslim etmiş olması şartı aranmamaktadır.
MANEVİ UNSUR: Bu suç KASTEN İŞLENEBİLEN BİR SUÇTUR.
ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEPLERİ
MADDE 167 1- a)Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
2- Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
Bu suçta Etkin Pişmanlık hükümleri uygulanmaz.
KOVUŞTURMA: Suç KAMU DAVASI usulü ile takip edilmektedir.



TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMA SUÇU
MADDE 179- (1) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
SUÇUN HAREKET UNSURU
Birinci fıkrada tanımlanan suç, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olunması ile oluşur. ÖRN: Trafik işaretlerinin yazısını veya yerini değiştirmek, hedef tahtası yaparak kullanılmaz hale getirmek ( bu levhaları söküp almak nitelikli hırsızlık suçunu oluşturur- Bir hareketle hem nitelikli hırsızlık hem de trafik güvenliğini tehlikeye atmak suçu söz konusu olacağından fikri içtima uyarınca sadece nitelikli hırsızlık suçundan dolayı ceza verilir), yola engel koymak, işaretlerin yerine değiştirmek, trafik işaretlerinin düzenli işleyişini bozmak bu suç kapsamındadır.
İkinci fıkrada ise, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın, tehlikeli bir şekilde sevk ve idare edilmesi gerekir. Aracın sevk ve idaresinin salt trafik düzenine aykırılığı bu suçun oluşumuna neden olmayacaktır.
Bu suçun oluşabilmesi için, aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Bu suç ayrıca, trafik güvenliği için öngörülmüş bakım ve onarımlar yapılmadan aracın trafiğe çıkarılması hâlinde de işlenebilir. Ancak bunun için ayrıca, gerekli bakım ve onarımı yapılmamış aracın trafiğe çıkarılması suretiyle kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından bir tehlikeye neden olunması gerekir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Bu bakımdan, örneğin, uzun süre araç kullanmak dolayısıyla yorgun ve uykusuz olan kişilerin araç kullanmaya devam etmesi hâlinde de bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
YARGITAY 2. Ceza Dairesi, “Alkollü olarak araç kullandığı belirlenen sanığın, araç kullandığı sırada alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olduğuna dair tıbbi bulgular veya sanığın dışa yansıyan davranışlarına bağlı olarak yapılan bir tespit ve delil olmaması karşısında sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluşmayacağına” işaret etmektedir. Bu sebeple aracın sevk ve idaresinin tehlikeli olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Sadece alkollü araç kullanmış olmak bu suçun oluşumu için yeterli değildir.

MANEVİ UNSUR: SUÇ KASTEN VE OLASI KAST İLE İŞLENEBİLİR.
KOVUŞTURMA
Bu suç KAMU DAVASI USULÜ İLE TAKİP EDİLİR.



TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TAKSİRLE TEHLİKEYE SOKMA SUÇU
MADDE 180- (1) Deniz, hava veya demiryolu ulaşımında, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye taksirle neden olan kimseye üç aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
Madde metninde, deniz, hava veya demiryolu ulaşımında trafik güvenliğini kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından taksirle tehlikeye sokmak, suç olarak tanımlanmıştır. Kara ulaşımı düzenlenmemiştir.
ÖRN: BİR GEMİNİN SAHİLDE HALATLARINI DÜZGÜN BAĞLAMAYARAK YOLCULARIN SARSILMASINA NEDEN OLMAK VS. GİBİ
Örn: Bir pilotun dikkat ve özensizliği nedeniyle hava boşluğuna düşmesi, piste hızlı iniş yapması v.s.
Örn: Bir tren makinistinin dikkatsizlik nedeniyle treni raydan çıkarması vs.

KOVUŞTURMA: Kamu Davası na konu bir suçtur.


UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE İMAL VE TİCARETİ SUÇLARI

Madde 188 - (1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye'de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.

(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(6) Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/06/2005-5377 S.K./22.mad) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.

Hastanelerde bulunan uyuşturucu etkili ilaçların kanuna aykırı olarak ticaretinin yapılaması veya bir başkasına verilemesi durumunda da bu madde hükümlerine göre ceza tayin edilir.

(7) Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmî makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, dört yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(8) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.


TÜZEL KİŞİLER HAKKINDA GÜVENLİK TEDBİRİ UYGULANMASI

Madde 189 - (1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarının bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.





UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE KULLANILMASINI KOLAYLAŞTIRMA SUÇU

Madde 190 - (1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için;
a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan,
b) Kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan,
c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren,
Kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.



KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE SATIN ALMAK, KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK SUÇLARI

Madde 191 - (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.7.md)

(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Örn. Bir uyuşturucu bağımlısının üzerinde uyuşturucu madde bulunması halinde eylem kullanmak için uyuşturucu bulundurmak suçunu oluşturur. Uyuşturucu kullanmak değil KULLANMAK İÇİN BULUNDURMAK SUÇ tur.

(2) Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.

- Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.

- Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.
- Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır; aksi takdirde, derhal infaz edilir.


ETKİN PİŞMANLIK

Madde 192 - (1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

Resmi makamlarca haber alınmadan suçun bildirilmesi ( etkin pişmanlık gösterilmesi ) halinde HİÇ CEZA VERİLMEZ.

(2) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.
Kullanıcılar için de etkin pişmanlık söz konusu ise HİÇ CEZA VERİLMEZ.

(3) Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.

(4) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmî makamlara başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz.


PARADA SAHTECİLİK SUÇU

Madde 197 - (1) Memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, iki yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Sahte parayı bilerek kabul eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu suçun konusu paradır. Madeni veya kağıt para ya da milli veya yabancı para olması arasında her hangi bir fark yoktur. Her türlü parada sahtecilik bu madde kapsamında suç sayılmaktadır. Suç konusu paranın TEDAVÜLDE OLMASI GEREKİR.

Örn: 2008 yılında 1970 lerde kullanılan 10 Para dan sahte olarak imal edilse parada sahtecilik suçu oluşmaz. Çünkü 10 paralar 2008 yılı itibariyle tedavülde değildir. Ancak bu türlü bir ANTİKA SAYILAN PARAYI satmak DOLANDIRICILIK SUÇUNUN KONUSUNU OLUŞTURUR.

Parada sahtecilik suçu şu hareketlerle işlenebilir:
- Sahte para üretme, nakletme, ülkeye sokma, muhafaza etme, tedavüle koyma.
- SAHTE PARAYI BİLEREK KABUL EDEN KİMSE.
Örn: Piyasaya sürülmesi için kendisine çok düşük bir bedelle verilen parayı kabul etmek parada sahtecilik suçunu oluşturur.
- SAHTELİĞİNİ BİLMEDEN KABUL ETTİĞİ PARAYI SAHTELİĞİNİ BİLEREK BİR BAŞKASINA VERME
-
Örn: Kendisine bir başkasından geçmiş olan ve sahte olduğunu sonradan öğrendiği 100 ytl yi sırf kendinden çıkarmak için ve bir başkasına vermek parada sahtecilik suçudur.
Bu suçun oluşması için sahte paranın sürüm yeteneği yani insanları aldatma yeteneği olmalıdır. Sahteliği ilk bakışta anlaşılan para ile bu suç işlenemez. Bu suç için üretilmiş olan paranın ancak bir inceleme veya ilk bakışta anlaşılamayan bir uzmanlıkla yapılması gerekir. ALDATICLIK özelliği olmayan bir para ile bu suç işlenemez.

Örn. Üzerinde ATATÜRK portresi olmayan bir madeni para ile bu suç işlenemez. Çünkü ilk bakışta bu türlü bir paranın sahte olduğu anlaşılabilir.

PARAYA EŞİT SAYILAN DEĞERLER

Madde 198 - (1) Devlet tarafından ihraç edilip de hamiline yazılı bonolar, hisse senetleri, tahviller ve kuponlar, yetkili kurumlar tarafından çıkarılmış olup da kanunen tedavül eden senetler, tahviller ve evrak ile millî ziynet altınları, para hükmündedir.






KUMAR OYNANMASI İÇİN YER VE İMKÂN SAĞLAMA SUÇU

Madde 228 - (1) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Çocukların kumar oynaması için yer ve imkân sağlanması hâlinde, verilecek ceza bir katı oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(4) Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kâr ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.

Kumar oynamak KABAHAT iken ( Kabahatler Kanunu m. 34 ) Kumar için YER VE İMKAN SAĞLAMAK SUÇ SAYILMAKTADIR. Bu suçun oluşması için ALENİYET ŞARTI ARANMAMIŞTIR.
Çocukların kumar oynatılmasına daha ağır bir ceza öngörülmüştür.
BİR OYUNUN KUMAR SAYILABİLMESİ İÇİN İKİ KOŞUL GEREKİR:
1- OYUNUN KAZANÇ KASTI İLE İCRA EDİLMESİ.
2- KAR VE ZARARIN TALİHE BAĞLI OLMASI.
Bu şartlar bakımından bakıldığında kazanç kastı olmaksızın dostlar arasında eğlenmek üzere oyun oynanmasına imkan sağlanması halinde bu suç oluşmayacaktır.








DİLENCİLİK SUÇU

Madde 229 - (1) Çocukları, beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimseleri dilencilikte araç olarak kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımları ya da eş tarafından işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Bu suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

DİLENMEK bir KABAHAT İKEN ( Kabahatler Kanunu m. 33 ) ÇOCUKLARI VE BEDEN VEYA RUH BAKIMINDAN KENDİNİ İDARE EDEMEYECEK KİMSELERİ DİLENDİRMEK suç sayılmıştır.



ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇU
Madde 256 - (1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Zor Kullanma Yetkisine Sahip Kamu Görevlileri: Adli kolluk görevlileri olan Jandarma ve Polis başta olmak üzere, köy bekçileri, zabıta memurları, icra- iflas memurları, ceza infaz memurları gibi kamu görevlileridir.
Bu sayılanlar dışındaki görevliler kolluk amiri olsalar dahi ZOR KULLANMA YETKİSİNE SAHİP DEĞİLDİR. Örn. Hakim- Savcı- Köy Muhtarı gibi kamu görevlileri kolluk amiridirler fakat zor kullanma yetkileri yoktur.
Bu suçun oluşabilmesi için kamu görevlisinin GÖREVİNİ YAPTIĞI SIRADA GÜÇ KULLANMASI GEREKMEKTEDİR. Ancak Yargıtay Kolluk görevlilerinin izinli, raporlu veya tatilde olsalar dahi suça el koyabileceğinden hareketle bu madde hükmünü bir çok olayda uygulamıştır. Bu sebeple adli kolluk ( polis jandarma ) açısından görev, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde 24 saat görevli olduğu göz önüne alınarak belirlenmelidir.
Suçun MADDİ UNSURU: Kuvvet kullanmadır. Doğrudan doğruya yaralama veya bedene acı veren, vücudun sağlığını bozan maddi hareketler olması gerekir. Tükürme, saç veya kulaklardan tutup çekme, yüz üstü yatırma, süründürme, nezarete alma gibi eylemler başka suçların konusunu oluşturacaktır.
SINIR NE ZAMAN AŞILMIŞ SAYILIR: Yasal düzenlemeler ve anlara göre oluşturulan uygulamalara göre zor kullanmaya yetkili kamu görevlisi, görevin gerektirdiği ölçüde zor kullanarak ilgili kişinin bedeni üzerinde onu yasal alanda tutabilmek için yukarıda belirtilen davranışları gerçekleştirebilir. Bu hallerde kullanılan güç bir Hukuka Uygunluk Nedeni olduğu için suç sayılamaz.
Sınırın aşılıp aşılmadığı her somut olayda ayrı ayrı incelenmelidir. Gelmeyen sanığı elinden, kolundan, bacağından tutarak ya da sırtlayarak, omuzlayarak götürmek yerine, aynı zamanda tokatlamak, tekmelemek, sımsıkı bağlamak, SINIRIN AŞILMASIDIR.
Örneğin emniyet görevlileri, suç şüphesi altında bulunan kişiyi yakalamak yetkisiyle donatılmıştır. Yakalanan kişi, gerekli soruşturma işlemlerinin yapılabilmesi için, emniyet görevlisinin görevinin gereği olarak ve mevzuattan kaynaklanan talimatlarına uygun davranmak yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülüğe aykırı davranan kişinin örneğin hâkim veya savcı huzuruna çıkarılmamak için direnmesi hâlinde, emniyet görevlileri DİRENCİ KIRACAK ÖLÇÜDE zor kullanarak bu kişiyi hâkim veya savcı huzuruna çıkarabilirler.
Keza, bir meydanda hukuka uygun olmayan, örneğin gece yarısı gösteri yürüyüşü yapmak isteyen kişilerin, dağılmaları hususunda çağrıda bulunan emniyet görevlilerinin bu çağrısına rağmen, dağılmasını sağlamak amacıyla kuvvet kullanılabilir.
Örneğin hukuka aykırı gösteri yürüyüşü yapan kişilerin dağılmamakta direnmenin ötesinde, kamu görevlilerine karşı bir saldırıda bulunmamalarına rağmen, bu kişilere karşı vücutlarının yaralanmasını sonuçlayacak şekilde silâh kullanılması hâlinde, emniyet görevlileri açısından artık hukuka uygun bir davranışın varlığından söz edilemez. KOLLUK GÖREVLİSİ HAKSIZ TAHRİK ALTINDA BU SUÇU İŞLEMİŞ İSE HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİNDEN FAYDALANIR.
Bu durumda, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlilerinin, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılması gerekmektedir. Ancak, bunun için, emniyet görevlisinin kasten hareket etmesi gerekir. Aksi takdirde, sorunun hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılmasına ilişkin hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kuvvet kullanmada sınır KASTEN AŞILMIŞ ise Kuvvet kullanmada sınırın aşılması suçu oluşacaktır. Ancak Sınır TAKSİRLE AŞILMIŞ İSE: T.C.K Madde 27 - (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.” Hükmü uyarınca TAKSİRLE YARALAMA DAN sorumluluk söz konusu olacaktır.
Kovuşturma: Suç KAMU DAVASI usulüne tabidir.İdari görev sırasında bu suç işlenirse yargılama için YARGILAMA İZNİ gerekir, adli kolluk görevi sırasında işlenmiş ise doğrudan doğruya C. Savcısı tarafından soruşturma yapılır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU
Madde 257 - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) İrtikâp suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
GENEL AÇIKLAMA
Bir kamu göreviyle görevlendirilen kişi, bu kamu faaliyetinin yürütülmesi sırasında, görevinin gerekli kıldığı yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadırlar. Öyle ki; kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda hâkim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir.
Bu yükümlülükle bağdaşmayan davranışlar, belli koşullar altında suç olarak tanımlanmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu, bu bakımdan genel, tali ve tamamlayıcı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen fiilin, kamu görevlisinin görevi alanına giren bir hususla ilgili olması gerekir.
Kamu görevinin gereklerine aykırı olan davranışın, kişilerin mağduriyetini sonuçlamış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.
Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir.
Örneğin kişi, tabi tutulduğu sınavda başarılı olmasına rağmen, başarısız gösterilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel, sahibine duyulan husumet dolayısıyla, plan tekniğine aykırı olarak, yeşil alan olarak gösterilmiş olabilir. Kişinin, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşıdığı hâlde, yararlanması engellenmiş olabilir. Kişinin, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşıdığı hâlde, bu faaliyeti engellenmiş olabilir.
Haklı olan işin görülmesinden sonra kişilerden yarar sağlanması da, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. ( 765 SAYILI YASA DÖNEMİNDE BASİT RÜŞVET SUÇU SAYILIYORDU ) Çünkü bu yarar, kamu görevlisi sıfatını taşıması ve işi görmüş olması dolayısıyla kişiye sağlanmaktadır.
Görevi kötüye kullanma suçu, genel, tali ve tamamlayıcı bir suç tipidir. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın başka bir suçu oluşturmadığı hâllerde, kamu görevlisini bu suça istinaden cezalandırmak gerekir. Buna karşılık, görevle bağlantılı yükümlülüğün ihmali sonucunda şayet bir kişi ölmüş veya yaralanmış ise, kişi artık görevi kötüye kullanma suçundan dolayı cezalandırılamaz. Bu durumda, ihmalî davranışla işlenmiş öldürme veya yaralama suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
FAİL: Kamu görevlisidir. Suç kamu görevlisinin görevi sırasında işlemiş olduğu fiiller nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Görevin yasaya aykırı yapılması halinde suç meydana gelecektir.
HAREKET:- Yasanın verdiği yetkinin aşılması, yasanın öngördüğü şartlara uymamak, takdir yetkisini sınırı aşarak kullanmak ( zabıt katibinin davalıdan başkasına davetiye çıkarması ), görev gereği kendisine verilmiş eşyayı keyfi kullanmak ( polis memurunun silahını gereksiz olarak havaya ateşlemesi ),
Bu madde kapsamından kamu görevlisinin eylemi BAŞKA BİR SUÇA VÜCUT VERMİYORSA görevi kötüye kullanma suçu söz konusu olacaktır.
Örn. Müteahhit M yasaya aykırı olarak ruhsat almak istemiş ve alamamışsa memur K ile para karşılığı ruhsat almak konusunda anlaşmış ise bu halde eylem RÜŞVET suçunu oluşturduğu için görevi kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır.
Görevin gereklerine aykırı davranış sonucunda: Kişilerin mağduriyete uğraması, kamunun zarara uğraması, bir kimseye haksız bir kazanç sağlanması halinde görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Bu sonuçlar doğmamışsa görevin gereklerine aykırı davranış suç sayılmaz.
GÖREVİ YAPMAKTA SAVSAMA GÖSTERMEK, İHMAL VE KAYITSIZLIKTA BULUNMAK VE GÖREV NEDENİYLE HAKSIZ ÇIKAR SAĞLAMAK ( İRTİKAP SUÇU OLUŞMAYACAK ŞEKİLDE ) GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN DİĞER ŞEKİLLERİDİR.
ÖRN. Devlet hastanesinde çalışan doktorun hastayı muayene etmemesi, ( görevi ihmal ), doktorun devlet hastanesinde hastadan ek para talep etmesi, trafik polisinin bir araç sahibinin ruhsat işlemlerini daha çabuk halletmesi için araç sahibinden para talep etmesi ( menfaat temini ).
Menfaat temini HUKUKA AYKIRI BİR İŞİN YAPILMASI İÇİN ise RÜŞVET SUÇU SÖZ KONUSU OLUR.
Örn. Silah taşıma ruhsatı alamayacak olan bir kimsenin ruhsat verilmesi için para vermesi RÜŞVET Suçunu oluşturur iken, Hiçbir hukuka aykırılık taşımayan Ruhsat işlemlerinin hızlı sürmesi ve dosyanın bir an önce incelenmesi için para verilmesi GÖREV NEDENİYLE MENFAAT TEMİNİ ( görevi kötüye kullanma ) suçunu oluşturur.
İştirak: Görevi Kötüye Kullanma suçu özgü suçtur. Bu suça kamu görevlisi dışındaki kimselerin iştirak etmesi halinde bu kimseler azmettiren ya da yardım eden sıfatıyla sorumlu olurlar.
Manevi Unsur: Suç kasten işlenebilir. Özel kasta ihtiyaç yoktur.
Kovuşturma: Görev sırasında işlenmiş olduğu için memurun yargılanması için YARGILAMA İZNİ Alınmalıdır. Suç KAMU DAVASI usulüne tabidir.


SUÇU BİLDİRMEME SUÇU
Madde 278 - (1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması hâlen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.

Vatandaşların bu suçu işleyebilmesinin üç şartı vardır:
1- İşlenmekte Olan Suç Olmalı: Vatandaşlar işlenmekte olan suçları ( İcra Hareketleri Devam Etmekte Olan Suçları ) bildirmekle mükelleftir. İşlenmekte olan suç C.M.K m. 2-1,j de tanımlanmıştır. Buna göre:
Suçüstü:
A. İşlenmekte olan suçu,
B. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
C. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu, tanımlamaktadır.
Örn. Başlaması muhakkak bir saldırı ( elinde silahla bir başkasının evine doğru giden kimsenin görülmesi, ateş edilirken görülmesi veya tekrar saldırının muhakkak olması ) ve halen devam eden bir saldırı suçüstüdür.

2- Oluşup icrası tamamlanmış yani, gerçekleştirilmiş olmakla birlikte, meydana gelen neticesi sınırlandırılması mümkün bulunan bir suçu öğrenen, yine yetkili makamlara bildirmekle mükelleftir.
Örn. Hırsızlık suçunu işleyen failin çalmış olduğu eşyası saklarken görülmesi. Hürriyeti tahdit edilen bir kimsenin bir yerde zorla tutulmaya devam edilmesi ( kesintisiz suç )
Örn. Komşusunun elektrik hırsızlığı yaptığını ( kaçak kullanım ) bildiği halde ihbar etmemek.

3- Mağdurun on beş yaşını bitirmemiş çocuk bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü veya hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan bir kimse olması cezayı artırıcı nedendir. Bu kişilere karşı suçların daha kolay işlenebileceği gerçeğinden hareketle daha büyük bir dikkat ve özenle bildirim yükümlülüğü getirilmiştir.
Bu haller dışında ( İŞLENMEKTE OLAN SUÇ DIŞINDA ) vatandaşların SUÇU BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ YOKTUR.
KOVUŞTURMA: Suç Kamu DAVASI usulü ile takip edilen bir suçtur.


KAMU GÖREVLİSİNİN SUÇU BİLDİRMEMESİ
Madde 279 - (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
FAİL: Suçun faili mutlaka kamu görevlisidir. Kamu görevlisi olmayan kimseler suçu bildirmeme suçunu işleyebilirler. Kamu görevlileri Bütün KAMU DAVASI USULÜNE TABİ SUÇLARI BİLDİRMEKLE MÜKELLEF İKEN, diğer kimseler sadece İŞLENMEKTE OLAN SUÇLARI BİLDİRMEKLE MÜKELLEFTİR.
ÖĞRENME KAVRAMI: Kamu görevlilerinin ( Adli kolluk görevlisi dışında ) bu suçu işleyebilmesi için GÖREVLİ BAĞLANTILI OLARAK KAMU DAVASINA KONU BİR SUÇU ÖĞRENMELERİ ve BİLDİRMEMELERİ Suç sayılmıştır. Takibi şikâyete bağlı suçların öğrenilmesi veya bildirilmemesi bu kapsamda değildir. Suç mutlak surette kamu davasına konu bir suç olmalıdır. Öğrenilen suç ile görev arasında bir bağlantı olmalıdır. Görev yerine getirilirken suç öğrenilmelidir.
Örn. Adliye de çalışan bir zabıt kâtibinin tanık ifadesi alır iken tanığın yalan söylediğini öğrenmesi bu kapsamdadır.
Örn. Sigorta İl müdürlüğü personelinin traş olmak için gittiği berberde, traş olmaya gelen kimsenin hırsızlık yaptığını öğrenmesi halinde görev ile bağlantı yoktur. Dolayısıyla bu durumun bildirilmemesi kamu görevlisinin suçu bildirmemesi değil SUÇU BİLDİRMEME Suçu olur. ( m. 278 )
Görev ile bağlantı yok ise 278 de yer alan suçu bildirmeme suçu söz konusu olur. Görev ile bağlantılı ise Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu olur.
ADLİ KOLLUK GÖREVLİSİ: Adli kolluk görevlisinin suçu görevi ile bağlantılı olarak öğrenmesine gerek yoktur. Adli kolluk görevlisi ne şekilde öğrenmiş olursa olsun bilirdim yükümlülüğü vardır. Görev dışında öğrenmiş olsa dahi bildirmekle yükümlüdür. Yine bu halde de Kamu DAVASINA konu bir suç söz konusu olmalıdır.
Örn. Kolluk memurunun komşusunu ziyarete gittiğinde komşunun oğlunun birisini öldürdüğünü öğrenmesi halinde bunu bildirme yükümlülüğü vardır.

HAREKET:
Bildirmemek veya gecikerek bildirmek suç sayılmaktadır. Failin suçun şikayete bağlı veya kamu davası olup olmadığı konusundaki hatası dinlenmeyecek ve suç oluşacaktır. Failin bu konudaki mazereti dinlenmeyecektir.
Fail suçu kendisi işlemiş ise bu savunma hakkı kapsamındadır ve ihbar yükümlülüğü yoktur. Söz konusu suç failin yakınları ile ilgili bir suç ise Anayasa uyarınca cezai sorumluluğunun bulunmadığını kabul etmek gerekmektedir.
Suç en kıza zamanda YETKİLİ MAKAMA BİLDİRİLMELİDİR.
Yetkili makamlar:
C.M.K. madde 158 - (1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.
(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.
(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
Yetkili makamda yanılarak yapılan bildirim failin eylemini suç olmaktan çıkarır ve kastını ortadan kaldırır. Yetkili makam sanarak yetkisiz bir makama bildirim yapılmış ise eylem suç olmaktan çıkar.
Manevi Unsur: Bu suç genel kast ile işlenir. Taksirle işlenmesi mümkün değildir.
Teşebbüs: Bu suç ihmali bir davranış ( bildirmeme ) ile işlendiği için TEŞEBBÜS MÜMKÜN DEĞİLDİR.
İştirak: Kamu görevlisi olmayan bir kimse iştirak etmiş ise bu kimse azmettiren veya yardım eden sıfatıyla sorumlu olur.
Kovuşturma: Bu suç adli görevli ilgili olduğu için C.M.K 161-5 e göre:
“ Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır.
Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümler , en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama usulü uygulanır.”
Bu suçu KAMU DAVASI usulü ile takip edilir.



SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA GİZLİLİĞİNİN İHLALİ SUÇU
Madde 285 - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
(4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Soruşturma aşaması kural olarak gizlidir. Kovuşturma aşaması ise kural olarak ALENİDİR.
SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ
Soruşturmanın gizliliği CMK 157’de aşağıdaki esaslar çerçevesinde düzenlenmiştir;
1-Kanunun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak koşuluyla,
2-Savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla, soruşturma evresindeki işlemler gizlidir.
Madde gerekçesinde soruşturma evresinin genel olarak ve esas itibariyle kamuya karşı gizli biçimde cereyan edeceği belirtilmiş ve bu gizliliğin ceza adaletinin doğruluk, dürüstlük ve gerçeğe ulaşmak ilkelerine uyulması için bir zorunluluk olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca gizliliğin suçsuzluk karinesi yönünden de gerekli olduğu, yargısız infazları önlediği üzerinde durulmuştur.
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 27. maddesinde; suçluluğu bir yargı hükmüne bağlanana kadar kişinin masumiyetinin esas olduğu vurgulanarak soruşturma evresinin gizliliği belirtilmiştir. Ayrıca bu nedenle, soruşturma evresinde gözaltındaki bir kişinin suçlu olarak kamuoyuna duyurulmasına, basının öne çıkartılmasına, kişilerin basınla sorulu cevaplı görüştürülmelerine, görüntülerinin alınmasına, teşhir edilmelerine sebebiyet verilmeyeceğine ve soruşturma evrakının hiçbir şekilde yayınlanamayacağına da yer verilmiştir.
Soruşturma evresinin gizliliği her şeyden önce suçsuzluk karinesinin sağlam tutulabilmesi yönünden de vazgeçilmez niteliktedir. Yargısız infazlar sonucu insanlar derin üzüntüler yaşamakta ve suçsuzluk karinesi ihlal edilmektedir. Gizlilik ilkesi kanun hükmü haline getirilmiş, böylece soruşturmayla ilgili olarak merciler tarafından elde edilen bilgilerin ve belgelerin kamuoyu ile paylaşılmasının önüne geçilmek istenmiştir. Bunun nedeni bir taraftan sanığın lekelenmeme hakkı, diğer taraftan da delillerin güvence altına alınması gereğidir.
Kanun koyucu, kolluğa, basın ve yayın kuruluşlarına ve hiçbir mercie suç işlediği şüphesi altında bulunan kişileri suçlu olarak ilan etme yetkisi vermediği için medya mensuplarının bilgi almak hakkı ile kişilerin Anayasa ile teminat altına alınan kişilik haklarının korunması ilkelerini zedelemeyecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.
KOVUŞTURMA AŞAMASINDA GİZLİLİK
Kural olarak Ceza Muhakemesinde Kovuşturma alenidir. İstisnaen gizlilik kararı verilebilir.


İLGİLİ C.M.K HÜKÜMLERİ
DURUŞMANIN AÇIKLIĞI
Madde 182 - (1) Duruşma herkese açıktır.
(2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.
(3) Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.
SES VE GÖRÜNTÜ ALICI ALETLERİN KULLANILMASI YASAĞI
Madde 183 - (1) 180 inci Maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı Maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.
AÇIKLIĞIN KALDIRILMASI HAKKINDA KARAR
Madde 184 - (1) 182 nci Maddede gösterilen hâllerde, açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak yapılacak duruşma, istem üzerine veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.

ZORUNLU KAPALILIK
Madde 185 - (1) Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır; hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.
Basın Kanununa göre:
Madde 19 - Hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse, ikimilyar liradan ellimilyar liraya kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza, bölgesel süreli yayınlarda onmilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda yirmi milyar liradan az olamaz.
Gizli kalması gereken bilgilerin alenen ( en az 3 kişi ) ifşa edilmesi suç sayılmaktadır. Yine ikinci fıkrada gizli yapılan duruşma bilgilerini ve görüntülerini ifşa eden kimse ayın şekilde suç işlemiş sayılacaktır.
Üçüncü fıkra kapsamında basın yayın yoluyla işlendiği durumlar cezayı ağırlaştıran hal olarak düzenlenmiştir.
Dördüncü fıkrada daha mahkûmiyet kararı verilmeden yani kişi masum kabul ediliyor iken, onu suçlu göstermek şeklindeki bir ifşa eylemi ayrı bir suç sayılmıştır.
Örn. Kovuşturma devam ederken bir kimsenin katil ilan edilmesi gibi.
Kovuşturma: Suç KAMU DAVASINA konu bir suçtur.



SES VEYA GÖRÜNTÜLERİN KAYDA ALINMASI SUÇU

T.C.K Madde 286 - (1) Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU HÜKÜMLERİ
SES VE GÖRÜNTÜ ALICI ALETLERİN KULLANILMASI YASAĞI

Madde 183 - (1) 180 inci Maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı Maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.
SES VEYA GÖRÜNTÜ KAYDI YASAĞINA KANUN İLE GETİRİLEN İSTİSNALAR
C.M.K 180-5: Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.
C.M.K. 196-4( sanığın duruşmadan bağışık tutulması ): Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
Bu hükümler çerçevesinde, adliye içerisinde, duruşma salonunda ve adliye dışında yapılan işlemlerde ( keşif, otopsi v.s ) görüntü ve ses kaydedilebilmesi mümkün değildir.
Ancak T.C.K m. 286 da yer alan görüntü ve ses kaydı suçu sadece SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA İŞLEMLERİNDE görüntü veya ses kaydını veya NAKLİNİ suç saymaktadır.
Bu suçun oluşması için görüntü veya ses kaydı veya bu kayıtların NAKLİ hareketlerinin icra edilmesi gerekmektedir.
KOVUŞTURMA
Suç KAMU DAVASI na konu bir suçtur.


CEZA HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER DERSİ ÖRNEK SORULAR
1- Borsa işiyle uğraşan Ökkeş Durantekerlek yakın arkadaşı Mehmet Alırkaçar ın önerisi ile Doyurmaz Şirketi nin hisselerini almıştır. Ertesi gün devalüvasyon olmuş ve Ökkeş bu işten 100 bin ytl zarar görmüştür. Ancak bir süre sonra doların değer kazanması ile hisselerini eski değerinde satmış ve zarar etmemiştir. Olaydan sonra Ökkeş arkadaşı Mehmet e bir konuşma sırasında “ Eğer şirket batsa ve paramı kaybetseydim seni öldürürdüm ” demiş ve Mehmet de bu söz üzerine kendisini tehdit ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştur. Bu olayda söz konusu olan suç tipi ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Suç oluşmamıştır. B- Tehdit Suçudur- Kamu Davası usulüne tabidir.
C-Tehdit Suçudur- Takibi Şikayete Bağlıdır. D- Hakaret Suçudur- Takibi Şikayete bağlıdır.
2- Türkan Romantik ile Hanife Kazma birbirlerinin güzelliklerini çekemeyen iki komşudur. Türkan bir gün Hanife ile tartışmaya başlamış ve tartışma sırasında olayın siniri ile ona yönelik: “ Senin saçını başını yolarım, eğer bir daha benim yaptırdığım permanın aynısında yaptırırsan seni öldürürüm ve cesedini de kertenkelelere, köpeklere, böceklere yediririm ” demiş. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Hakaret Suçudur- Takibi Şikayete Bağlıdır. B- Suç oluşmamıştır.
C-Tehdit Suçudur- Kamu Davasıdır. D- Mala yönelik tehdit suçudur- Takibi Şikayete Bağlıdır.
3- Satılmış Çilek yeni bir Murat 124 araba almış ve bu araba ile aralarında husumet bulunan komşusu Ramazan Öldürür ün evinin önünden geçmiş ve geçerken de birkaç kez kornaya basmıştır. Buna kızan Ramazan bir gün yine evin önünden geçerken Satılmış ı durdurur ve ona “ Bir daha bu evin önünden geçersen senin arabanı yakarım ” der. Bu olayla ilgili olarak söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Mala karşı tehdit- Kamu Davası B- Tehdit – Kamu Davası
C- Mala Karşı Tehdit- Takibi Şikayete Bağlı Suç D- Mala Zarar verme- Kamu Davası
4- İstanbul un tanınmış hırsızlarından Osman Dolap kahvehanede kendisi gibi aynı mesleği icra eden yine tanınmış hırsızlardan olan arkadaşı Cemal Eliçabuk u görür ve ona “ Geçen haftaki malikane soygununu yaptığını gördüm. Aslında ben soyacaktım ama sana kısmetmiş. Eğer çaldığın malların yarısını bana vermez isen seni savcılığa şikâyet ederim ” demiştir. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Şantaj- Takibi Şikayete Bağlı Suç B- Tehdit- Kamu Davası
C-Tehdit- Takibi Şikayete Bağlı Suç D- Şantaj- Kamu Davası
5- Sokakta yürüyen üç kafadar durakta bekleyen yürüme engelli Mehmet i görür ve onun ile eğlenmek için haberi olmadan koltuk değneklerini alırlar ve bulamayacağı bir yere saklarlar. Mehmet ise koltuk değneklerini bulamaz ve bir süre orada beklemek zorunda kalır. Daha sonra kardeşini arayarak yananı çağırır ve kardeşi de Mehmet i evlerine götürür. Bu olayda söz konusu suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Kişi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu- Kamu Davası B- Kasten Yaralama Suçu- Kamu Davası
C- Mala Zarar Verme Suçu- Kamu Davası D- Hırsızlık Suçu- Kamu Davası
6- Atılım Koleji sahibi Mehmet Atılgan rakip eğitim kurumu olan Gerilim Kolejinin daha çok öğrenciye sahip olması hazmedememektedir. Bu durumu içine sindiremeyen Mehmet Atılgan Gerilim Kolejinin adını lekelemek ve bu suretle kendisi kolejine daha çok öğrenci çekmek için, bir gece Gerilim Kolejinin öğrenci yurdunun kapılarını kaynak makinesi ile kaynatmış ve okulun giriş kapısının da elektronik düzeneğine zarar vermiştir. Bununla da kalmamış okulun duvarlarına da boya ile T.İ.T (Türk İntikam Tugayı ) ifadelerini yazmıştır. Bu sebeple de ertesi gün Gerilim Kolejinde dersler yapılamamış ve öğrencilerde büyük bir korku oluşmuştur? Meydan gelen suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A- Nitelikli Mala Zarar Verme- Kamu Davası B- Nitelikli Tehdit Suçu- Kamu Davası
C- Görevi Kötüye Kullanma- Kamu Davası D- Eğitim Öğretimin Engellenmesi Suçunun Nitelikli Hali- Kamu Davası
7-Ahmet Saldırgan Halkçı Milliyetçi Köylü Millet Partisinin ( H.M.K.M.P.) gençlik kolları başkanıdır. Ahmet kendi siyasi partisine daha çok üye kaydetmek amacıyla, aynı mahallede oturduğu ve komşusu olan ve bir devlet kurumunda kamu görevlisi olarak çalışan Emrullah Hatıryapan ı zorla kendi partisine üye yapmak istemektedir. Üye olmaya bir türlü yanaşmayan Emrullah ın evinin önüne Ahmet tarafından kertenkele ölüsü atılmış ve ayrıca bir mektup içinde tabanca mermisi gönderilmiştir. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A- Tehdit Suçu- Kamu Davası
B-Her hangi bir suç söz konusu değildir, Kovuşturma Yapılmaz.
C- Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi Suçu- Kamu Davası
D- Kişi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu- Kamu Davası
8-Hakan ile Melisa evli ve birlikte yaşamaktadırlar. Melisa eşinden habersiz olarak ilk okul arkadaşı Serkan ile gizli gizli görüşmektedir. Hakan bir gün işinden evine erken dönmüş ve evde Serkan ın da olduğunu görmüştür. Bunun üzerine eşine karşı boşanma davası açmış ve Hakan hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. Hakan ise eve Melisa nın rızası ile girdiğini beyan etmektedir. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Melisa nın rızası ile girildiği için Suç oluşmamıştır.
B-Haksız Arama Suçu- Kamu Davası
C- Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu- Kamu Davası
D-Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu- Takibi Şikâyete Bağlı Suç
9-Hakan ile sokak ortasında Kavga eden Mert Hakan dan kaçmış ve Mert ve arkadaşlarının kendisini takip etmesi üzerine köşe başında bulunan bir evin duvarına bitişik olan garaja sığınmıştır. Burada bir süre beklemiş Mert ve arkadaşlarının gittiğini görünce de garajdan çıkarak uzaklaşmıştır. Ancak Hakan olay yerinde kimliğini düşürdüğünden ev sahibi garajında kimliği bulmuş ve hırsızlık yapıldığını düşünerek savcılığa şikâyette bulunmuştur. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu- Kamu Davası
B-Haksız Arama Suçu- Kamu Davası
C-Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu- Takibi Şikâyete Bağlı Suç
D- Haksız Yararlanma Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
10- Yürütülmekte olan bir soruşturma sebebiyle Hırsızlık suçundan şüpheli Ahmet Eliçabuk hakkında Sulh Ceza Hakimliğince arama kararı verilmiş ve adli kolluk personelince Ahmet in evi aranmıştır. Kolluk memuru Adli ( Polis ) aramada Ahmet in mektup ve sair özel belgelerini de almış ve tutanakla durumu tespit etmiştir. Ahmet in yakalanması için mektubu okumuş ve Ahmet in kız arkadaşı Cansu nun evinde olduğunu bu suretle öğrenerek Cansu nun evine giderek Ahmet i yakalamıştır. Bu olayla ilgili olarak suç oluşmuş mudur, oluşmuş ise suçun adı ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Görevi Kötüye Kullanma Suçu- Kamu Davası B- Suç oluşmamıştır, işlem hukuka uygundur
C- Haksız Arama Suçu- Kamu Davası D- Güveni Kötüye Kullanma Suçu- Kamu Davası
11- Ali evindeki cep telefonun komşusu Nuri tarafından çalındığından şüphelenmektedir. Bu şüphe üzerine Nuri nin evde olmadığı bir sırada evine girerek evini aramıştır. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Haksız Arama Suçu- Kamu Davası B- Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C- Mala Zarar Verme Suçu- Kamu Davası D- Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
12- Eray gizli aşkı Sedef e olan hislerini bir türlü yüzüne söyleyememektedir. Bu aşkı daha romantik ve daha esrarengiz hale getirmek için cinsel amaçlı sözcükler kullanmadan gizli aşkını ve içinde bulunduğu platonik durumu ve duygularını anlattığı mektupları altında ismi olmadan Sedef e gönderir. Sedef ise neredeyse her hafta gelen bu mektuplardan rahatsız olur. Bunun üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunur. Eray ın yapmış olduğu hareketinin suç olup olmadığı ve suç ise adı ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A- Cinsel Taciz Suçu- Kamu Davası B- Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C- Cinsel Saldırı Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç D- Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
13- Boğaç ile Niran fırtınalı bir aşkın ardından ayrılmışlar ve birbirlerinden uzaklaşmışlardır. Ancak bunu bir türlü hazmedemeyen Boğaç Niran ı rahat bırakmamaya karar vermiştir. Her akşam evini telefonla aramış ve onun korkmasına neden olmuştur. Niran telefon numarasını değiştirmiş fakat Boğaç bu kez de akşamları kapı tıkırdatarak Niran a yönelik hareketlere devam etmiştir. Bu olaylardan fazlaca etkilenen Niran artık geceleri yalnız kalmaktan kormuş ve ruhsal hastalığa ( Paranoya Hastalığı ) yakalanmıştır. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A- Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu- Kamu Davası
B-Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C-Cinsel Taciz Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suçu
D- Kasten Yaralama Suçu- Kamu Davası
14- Begüm gizliden gizliye sevdiği Serkan a duygularını ifade eden mesajlar göndermiştir. Serkan ise ne kadar çekici bir erkek olduğunu arkadaşlarına ispat etmek amacıyla Begüm tarafından gönderilmiş olan mesajları bir arkadaş ortamından teker teker okumuş ve paylaşılamayan erkek olduğu iddiasını kendince ispat etmiştir. Bunu duyan Begüm ise polis merkezine giderek Serkan dan şikayetçi olmuştur. Polis Merkezinde görevli Polis Memuru Ali Perkün olayın hukuki değerlendirmesi ve yargılama usulüne ilişkin olarak vermiş olduğu aşağıdaki cevapların hangisi doğrudur?
A- “ Cinsel Taciz Suçu Oluşmuştur- Takibi Şikayete Bağlı Suçtur”
B-“ Haberleşmenin Engellenmesi Suçu Oluşmuştur- Kamu Davası usulüne tabidir”
C-“Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Oluşmuştur- Takibi Şikayete Bağlı Suçtur”
D- “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu Oluşmuştur- Takibi Şikayete Bağlı Suçtur”
15- Faik ile Faike bir birlerini seven iki üniversite öğrencisidir. Bir gün ders çıkışı İstiklal Caddesinde yürüyorlarken arkalarında kendilerini takip eden Faik in eski sevgilisi Sevtap ın kendileri takip ettiğini ve dinlediğini fark ederler. Bunun üzerine orada nokta görevi yapmakta olan polis memuru Mehmet KARADAĞ a müracaat ederler ve Sevtap tan şikayetçi olduklarını beyan ederler. Polis Memuru Mehmet in olaya ve olayın yargılama usulüne ilişkin olarak söylediği cevaplardan hangisi doğrudur?
A-“ Olayda suç oluşmamıştır, Kovuşturmaya Tabi Bir suç yoktur”
B-“Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç”
C-“Kişiler Arasındaki Konuşmaların Kayda Alınması Suçu- Kamu Davası”
D-“Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç”
16- Buğra eski nişanlısı Mevhibe nin bir başka erkek (Ferhat ) ile arkadaşlık kurduğunu öğrenmiş ve beraber gezdikleri bir gün onları takip etmiştir. Mevhibenin nişanı bozmasından dolayı ona olan öfkesi nedeniyle Mevhibe ile Ferhat ın deniz kenarında beraber mısır yerken fotoğraflarını çeker ve bununla da kalmaz fotoğrafları Mevhibe nin cezaevinden yeni çıkan sabıkalı abisi Cemil K. Ya verir. Olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
B-Kişiler Arasındaki Görüşmelerin Kaydı Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C-Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
D- Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu- Kamu Davası
17- Şeker Polis Merkezi Amirliğinde görevli Polis Memuru Mesut suç soruşturulmasını yaptığı bütün bayanların ev ve iş adreslerini ve soruşturma ile ilgili olmamasına rağmen mail adreslerini alarak kendisine ait ajandasına kaydetmiştir. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Nitelikle Halde İşlenmiş Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu- Kamu Davası
B-Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C-Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak Yok Etmeme Suçu- Kamu Davası
D-Kişisel Verileri Başkasına Verme Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
18-Hürriyet Gazetesi Niğde Muhabiri olan Canan ünlü iş kadını Ferzan ın bir soruşturma nedeniyle adliyeye çıkarıldığını duymuş ve fakat söz konusu olan suçun ne tür bir suç olduğunu öğrenememiştir. Çok ses getiren bir haber yapacağını düşünerek Adli Sicil Bürosunda çalışan arkadaşı Serhat ı ziyarete gider. Serhat ın kısa süre için odadan ayrılmasını fırsat bilerek Serhat ın bilgisayarından Adil Sicil Kayıt sistemine girer ve İş kadını Ferzan ın daha önceden bir cinsel saldırı suçunun mağduru olduğunu öğrenir. Bu olayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A-Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirilmesi Suçu- Kamu Davası
B-Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Olarak Verilmesi Suçu- Kamu Davası
C-Kişisel Verilerin Yok Edilmemesi Suçu- Kamu Davası
D-Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu- Kamu Davası
19- Ceren işlediği bir suç nedeniyle 2 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve cezasını ceza evinde çekmiştir. Adli Sicil Kanunu na göre adli sicil kayıtları kendiliğinden silinmesi gerekirken görevli memur Selin tarafından silinmesi ihmal edilmiştir. Bu olayda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A- Kişisel Verileri Kaydetme Suçu- Kamu Davası
B-Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Ele Geçirme Suçu- Kamu Davası
C-Kişisel Veriler Yok Etmeme Suçu- Kamu Davası
D-Suç oluşmamıştır, Kovuşturmaya yer yoktur
20- İstanbul da öğrenci evinde kalan Üniversitede Elektrik Mühendisliği Bölümü öğrencisi olan Tarık elektriği bedava kullanmak için elektrik saatinin düğmesini düşürmüş ve bu şekilde fatura ödemeden okulu bitirinceye kadar elektrik kullanmıştır. Söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Nitelikli Hırsızlık Suçu- Kamu Davası B- Kullanma Hırsızlığı- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C-Basit Hırsızlık Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç D- Kullanma Hırsızlığı- Kamu Davası
21- ÖSS sınavına girmek için evden çıkan Melike sınav binasına vardığında kalemlerini almayı unuttuğunu fark eder. Üzerinde para olmadığı için yeni kalem de alamayacağını düşünerek ön sırada oturan ve çantası açık halde bulunan Feride nin çantasından bir kalem alır ve sınavda kullandıktan sonra tekrar çantasına koyar. Bu olay ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A-Acil ve Zorunlu Bir İhtiyaç İçin İşlenmiş Kullanma Hırsızlığı Vardır- Takibi Şikayete Bağlıdır
B-Basit Hırsızlık Suçu- Kamu Davası
C-Nitelikli Hırsızlık Suçu- Takibi Şikâyete Bağlı Suç
D-Suç oluşmamıştır
22- Lise öğrencisi Leyla babasının haberi olmadan cüzdanından 100 ytl almıştır. Bu olayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A- Kullanma Hırsızlığı Suçu Oluşur- Kamu Davası usulüyle takip edilir.
B-Suç oluşmaz.
C-Hırsızlık Suçu olur fakat kişisel cezasızlık nedeni olduğu için ceza verilmez.
D- Nitelikli Hırsızlık Suçudur- Kamu Davası usulüyle takip edilir
23-Babanın hasta olan çocuğuna doktor tarafından yazılan ilaçları satın alamaması üzerine eczaneden çalması durumunda aşağıdakilerden hangisi söz konusudur?
A-Kullanma Hırsızlığı- Kamu Davası B- Ağır ve Acil Bir İhtiyaç İçin Hırsızlık- Kamu Davası
C- Nitelikli Hırsızlık- Kamu Davası D- Nitelikli Hırsızlık- Takibi Şikayete Bağlı Suç
24- Hırsız H çalmış olduğu cep telefonunu satamadığı için kırarak yok etmiştir. Bu durumda söz konusu olan suç ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Hırsızlık Suçu- Kamu Davası B- Mala Zarar Verme Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C- Güveni Kötüye Kullanma Suçu- Kamu Davası D- Mala Zarar Verme Suçu- Kamu Davası
25- Havaalanında kendisine taşınmak için verilen bavulun hamal tarafından kaçırılması durumunda hangi suç oluşur ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir?
A- Hırsızlık- Kamu Davası B- Güveni Kötüye Kullanma- Kamu Davası
C- Hırsızlık- Takibi Şikayete Bağlı Suç D- Güveni Kötüye Kullanma Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
26- Aşağıdaki suç tiplerinden hangisi sadece özel kast ( kanunda sayılan özel amaçlar ) ile işlenebilir ?
a- Kasten İhmali Davranış ile öldürme suçu.
b- Bir insanın kasten öldürülmesi suçu
c- Taksirle bir insanın öldürülmesi suçu.
d- İnsan Ticareti Suçu
27- Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçunun bir tüzel kişi faaliyeti kapsamında işlendiği ispat edilmiş ise Türk Ceza Kanunu” nda suça karışan tüzel kişiye ilişkin olarak aşağıdaki tedbirlerden hangisi uygulanamaz ?
a- Hapis Cezası.
b- Şirketin bu suçlardan kazandığı paranın müsaderesi ( kazanç müsaderesi )
c- Faaliyete son verme ( kapatma ).
d- Şirketin bu suçlardan elde ettiği gayrimenkul ( eşya müsaderesi ).
28- Zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek, esarete veya benzeri uygulamalara tabi kılmak, vücut organlarının verilmesini sağlamak özel kastı ( saiki ) ile işlenebilen suç tipi aşağıdakilerden hangisidir ?
a- Göçmen Kaçakçılığı suçu
b- İnsan Ticareti Suçu
c- Organ ve Doku Ticareti Suçu
d- İnsan Üzerinde Deney Suçu
29- Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır ?
a- Kasten öldürme suçunda korunan menfaat yaşam hakkıdır.
b- Kasten öldürme suçunda mağdur ( öldürülen kimse ) aynı aileden altsoy, üst soy, eş veya kardeşten birisi ise kasten öldürmenin nitelikli hali söz konusudur.
c- Suçun işlenmesinde kusur yeteneği olmayan küçük çocuk, akıl hastası veya bir hayvanı vasıta olarak kullanan kimseye dolaylı fail denir. Dolaylı failin cezası 1/3 ten ½ ye kadar artırılır
d- Suçun işlenmesinde kusur yeteneği olmayan küçük çocuk, akıl hastası veya bir hayvanı vasıta olarak kullanan kimseye azmettiren denir. Azmettiren Suçu işleyen ile aynı cezayı alır.
30- Meydana gelen bir ölüm olayında failin öldürmek kastı hiçbir surette ispat edilememiş ise fail hakkında aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
a- Fail taksirle öldürmekten dolayı sorumludur.
b- Fail öldürmeye teşebbüs suçundan sorumludur. Çünkü hareket teşebbüs aşamasında kalmıştır.
c- Şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği fail yaralamak kastıyla hareket etmiş sayılır
d- Fail olası kast seviyesinde sorumludur.
31- Aşağıdaki durumlardan hangisinde kasten öldürme suçunun nitelikli hali ( ağırlaşmış kasten öldürme suçu ) söz konusu değildir ?
a- Bir insanın aliminyum bir tepsi içinde kısık ateşte pişirilerek öldürülmesi.
b- Bir insanın organlarının parça parça kesilerek öldürülmesi halinde.
c- Bir kimsenin sıcak su kazanında haşlanarak öldürülmesi.
d- Trafikte aşırı hızlı seyreden şoförün zamanında duramayarak bir yayanın üzerinden geçmesi.
32- Aşağıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır ?
a- Kasten ihmali davranışla öldürme suçunda ihmal, herhangi bir yükümlülüğün değil BELİRLİ BİR yükümlülüğün yerine getirilmemesidir.
b- Kasten ihmali davranışta failin sorumlu tutulabilmesi için neticeyi ( ölümü ) önlemek konusunda hukuken yükümlü olması gerekir.
c- Garantörlük, kanundan, sözleşmeden veya öngelen tehlikeli eylemden doğar.
d- Kişinin kanundan, sözleşmeden, ön gelen tehlikeli eylemden dolayı garantör olması yeterlidir. Başka hiçbir şarta gerek yoktur.
33- Kasten ihmali davranış ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinde garantörlük ( tehlikeyi önleme yükümlülüğü ) yoktur ?
a- Doktorun hastanede olduğu halde nöbeti devrettiği ve evine gideceği gerekçesiyle acil hastaya bakmayı reddetmesi ve hastanın ölmesi.
b- Kavgayı görmesine rağmen polis memurlarının nöbet teslimini gerekçe göstererek olaya müdahale etmemesi ve bu nedenle bir kimsenin ölmesi.
c- Hastane acil servisinde çalışan bir hemşirenin iç kanamalı bir hastayı hasta yakınlarının hakaret etmesini gerekçe göstererek ameliyat etmemesi ve hastanın iç kanamadan ölmesi.
d- Can kurtaran ( balık adam ) görevi yapan bir kimsenin yemek yediği gerekçesiyle boğulmak üzere olan bir kimseye yardım etmemesi ve mağdurun ölmesi.

34- Taksirle öldürme suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
a- Taksirle öldürme suçunda teşebbüs mümkündür.
b- Taksirle öldürme suçu kusur yeteneği olmayanların aracı kılınması suretiyle ( dolaylı faillik ) işlenemez.
c- Birden fazla kimse taksirle öldürme suçuna iştirak etmişse herkes kendi kusuru derecesinde sorumludur.
d- Taksirle öldürme suçunda zincirleme suç ( müteselsil suç ) hükümleri uygulanabilir. Çünkü taksirle öldürme suçu zincirleme suç hükümlerinin uygulanması yasak olan 4 ( dört ) suçtan birisi değildir.
35- Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır ?
a- Taksirli olarak yaptığı trafik kazasında eşi ve çocuklarının ölümüne neden olan kimseye ceza verilir ancak indirim yapılır.
b- Şehir içerisinde aşırı hızlı ve çok aşırı alkollü olarak kaza yapan ve eşi ve çocuklarının ölümüne neden olan kimseye ceza verilir fakat cezadan indirim yapılır. Çünkü fail bilinçli taksir ölüme sebebiyet vermekten sorumludur.
c- Ceza hukukunda asıl olan Kasttır. Taksir istisnadır. Kanun taksirli harekete ceza veriyor ise fail cezalandırılır.
d- Birden fazla kimse taksirle öldürülmüş ise zincirleme suç hükümleri uygulanabilir.
36- Aşağıdaki suç tiplerinden hangisi özel kast ile işlenebilir ?
A-Kasten bir insanın öldürülmesi suçu.
B-Kasten yaralama suçu.
C-Kasten ihmali davranışla bir insanın öldürülmesi suçu.
D- Göçmen Kaçakçılığı Suçu.
37- Bir insanın kasten öldürülmesi suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A-Bu suç kasten veya olası kast ile işlenebilir.
B-Dolaylı fail ve azmettirme suretiyle bir insanın kasten öldürülmesi suçu işlenebilir.
C- Cumhurbaşkanı kasten öldürme suçunun mağduru olamaz.Çünkü Cumhurbaşkanı nın öldürülmesi ( suikast ) T.C.K m. 310 da ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.
D-Failin öldürmek kastı şüpheye yer bırakmayacak şekilde %100 ispat edilememişse şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği fail taksirle öldürme suçundan dolayı sorumludur.

38- Kasten bir insanın öldürülmesi suç ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A-Birden fazla kimsenin kasten öldürülmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanabilir.
B-Fail, öldürdüğü mağdurun GEBE olduğunu bilse ve buna rağmen mağduru öldürmüş olsa dahi sadece BASİT KASTEN ÖLDÜRME ( m. 80 ) den sorumludur. Nitelikli kasten öldürmeden sorumlu olmaz çünkü anne karnındaki bebek yaşayan insan sayılmıyor.
C-5237 Sayılı T.C.K ya göre gebe bir kadının yeni doğmuş çocuğunu namus saikiyle öldürmesi bir hafifletici neden değildir.
D-Bir insanın kasten öldürülmesi suçunda kan gütme saiki ile haksız tahrik bir arada bulunabilir. Çünkü haksız eylemin etkisi ile öldürme suçu işlenmiştir.
39- Aşağıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır ?
a- Kasten ihmali davranışla öldürme suçunda ihmal, herhangi bir yükümlülüğün değil BELİRLİ BİR yükümlülüğün yerine getirilmemesidir.
b- Kasten ihmali davranışta failin sorumlu tutulabilmesi için neticeyi ( ölümü ) önlemek konusunda hukuken yükümlü olması gerekir.
c- Garantörlük, kanundan, sözleşmeden veya öngelen tehlikeli eylemden doğar.
d- Kişinin kanundan, sözleşmeden, ön gelen tehlikeli eylemden dolayı garantör olması yeterlidir. Başka hiçbir şarta gerek yoktur.
40- Kasten öldürme suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A- Bu suçta korunan menfaat yaşam hakkıdır.
B- Kusur yeteneği olmayanların öldürme suçunda vasıta olarak kullanılması durumunda azmettirme vardır ve failin cezası artırılır.
C- Kasten öldürme suçu için mağdurun insan olması ve öldürücü hareket anında yaşıyor olması gerekir.
D- Kasten öldürme suçunda öldürmeyi gerçekleştirici her türlü araç silah olabilir.

41- Kasten öldürme suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Failin öldürmek kastı hiçbir surette ispat edilemiyor ise, fail şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği yaralamak kastıyla hareket etmiş sayılır.
B- Kasten öldürme suçuna teşebbüste faile verilecek ceza sadece yaralanmanın hayati olup olmadığına bağlıdır.
C- Yeni doğmuş çocuğun namus saikiyle öldürülmesi kasten öldürme suçunun tek hafifletici nedenidir.
D- Aralarında iştirak iradesi olmayan birden fazla kimse bir başkasını öldürmek için kasten hareket etmiş ve fakat öldürücü darbenin kimden geldiği belirlenememiş ise şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği faillerin hepsi kasten yaralama suçundan sorumludur.
42- Kasten İhmali Davranışla öldürme ( Garantörsel İhmali Suç ) suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A- Neticeyi önlemek hususunda hukuken yükümlü olan ve her hangi bir davranışı yapmak ile yükümlü bulunan kimseye garantör denir.
B- Garantörlük kanundan, sözleşmeden veya öngelen tehlikeli eylemden doğar.
C- Ehliyetsiz olarak araç kullanan kimse kaza yapar ise kanunen gerekli olan ehliyet belgesini almadığı için iyi derecede araç kullansa dahi her hal ve şartta ceza hukuku bakımından sorumlu değildir. Kusuru var ise sorumludur.
D- Garantörsel ihmali suç için kanundan, sözleşmeden, öngelen tehlikeli eylemden doğan bir garantörlük olması yeterli değildir. Hareketin garantör yönünden beklenebilir olması da gerekir.
43- Taksirle öldürme suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Taksirle öldürme suçu dolaylı faillik suretiyle işlenebilir.
B- Taksirle öldürme suçuna birden fazla kimse fail durumunda ise failler kusurları oranında sorumludur.
C- Taksirle öldürme suçunda mağdur failin ailesinden bir kimse ise verilecek olan ceza yarısından dörtte üçüne kadar indirilir.
D- Taksirle öldürme suçuna teşebbüs mümkündür.
44- Kasten yaralama suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A- Vücuda acı verici, sağlığı bozucu, algılama yeteneğini bozucu neticeler doğuran hareketler yaralama suçunu oluşturan hareketlerdir.
B- Mağdur yaralanmış fakat failin yaralamak kastı hiçbir surette ispat edilememişse, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği fail taksirle yaralamak suçundan dolayı sorumludur.
C- Kasten yaralama suçunda yaralanma Basit Tıbbi Müdahale ile iyileşen türden bir yaralanma ise bu suçun takibi Mağdurun Şikayetine bağlıdır.
D- Kasten yaralama suçu kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle işlenmesi halinde nitelikli yaralama söz konusudur ve faile daha fazla ceza verilir. Ancak bir kolluk görevlisinin kuvvet kullanmada sınırı aşması halinde de kasten yaralama suçunun nitelikli hali söz konusu olur.
45- Kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali için aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Yaralamak maksadıyla hareket eden fail netice ne kadar ağır olursa olsun ağırlaşan neticeden sorumludur. Çünkü yaralama amacıyla harekete ederken her türlü neticeyi göze almıştır.
B- Fail mağdura bir tokat vurmuş ve mağdur yere düşerek başını çarpmış ve beyin kanamasından ölmüştür. Bu halde fail ölüm neticesinden sorumludur. Çünkü mağdurun yere düşmesine fail sebep olmuştur.
C- Fail mağdura yumruk atmış ve mağdurun çenesi kırılmış ise fail bu ağırlaşan neticeden sorumludur. Çünkü fail yumruk attığında mağdurun çenesinin kırılabileceğini öngörmelidir. En azından taksir derecesinde sorumlu olduğundan ağırlaşan neticeden sorumludur.
D- Kasten yaralama suçu neticesinde mağdurda kemik kırığı oluşmuş ise kemiğin büyüklüğüne göre verilecek ceza artırılır.
46- Taksirle yaralama suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Birden fazla kimsenin taksirle yaralanmasına sebebiyet verilmiş ise faile ayrı ayrı her mağdur için taksirle yaralama suçundan dolayı cezası verilir.
B- Taksirle yaralama sonucunda mağdur hastaneye kaldırılmış ve bir süre sonra vefat etmiş ise fail sadece taksirle yaralamadan sorumludur. Çünkü o sadece yaralamak konusunda kusurlu davranmıştır.
C- Taksirle yaralama suçu sadece bilinçsiz taksirle işlenebilir.
D- Taksirle yaralama suçu takibi şikâyete bağlı suç tipidir. Soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.
47- İşkence suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- İşkence suçunun faili daima kamu görevlisidir. Hiçbir zaman kamu görevlisi dışında bir kimse işkence suçunun faili olamaz.
B- İşkence suçunun oluşması için insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilemesine, aşağılanmasına yol açacak hareketlerin bulunması yeterlidir. Hareket bakımından başkaca bir şarta gerek yoktur.
C- Kamu görevlisi mağdura işkence sayılan hareketleri bir kez yapmış olsa dahi işkence suçu oluşacaktır. Çünkü bu suç bakımından önemli olan hareketin kamu görevlisi tarafından acı çektirmek amacıyla yapılmış olmasıdır.
D- İşkence suçu, kamu görevlisinin cinsel amaçla mağdurun saçlarını okşaması şeklinde işlenir ise faile işkence suçu ile birlikte cinsel saldırı suçundan da ceza verilir.
48- Eziyet suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Eziyet suçunun faili hiçbir ayrım gözetilmeksizin herkes olabilir. Çünkü bu suç kişilerin bir birlerine yapmış olduğu acı verici hareketleri içeren bir suç tipidir.
B- Eziyet suçunun oluşması için acı verici hareketlerin sistematik bir şekilde yapılması gerekmez. Çünkü sistematik olma şartı işkence suçu için söz konusudur.
C- Eziyet suçunu işler iken failin acı verici hareketleri Basit Tıbbi Müdahale sınırını aşıyor ise faile ayrıca bir de kasten yaralamadan dolayı ceza verilir. Çünkü sadece B.T.M ile iyileşen yaralanmalar eziyet suçunun kapsamında değerlendirilebilir.
D- Eziyet suçunun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olduğu için bu suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı bir suç tipidir.
49- Basit Cinsel Saldırı Suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Mağdurun bedenine dokunulmuş fakat organ ya da sair cisim sokulmamış ise bu durumda cinsel saldırı değil cinsel taciz suçu oluşacaktır.
B- Basit Cinsel saldırı suçunun mağduru kadın, erkek, çocuk herkes olabilir.
C- Basit Cinsel saldırı suçunda mağdurda meydana gelen Basit Tıbbi Müdahale ile iyileşebilen yaralanmalar olsa bile faile ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı da ceza verilir. Çünkü yaralanma suçu ile cinsel saldırı suçu arasında bağlantı yoktur.
D- Basit cinsel Saldırı suçunda suç oluşturan hareketlerin cinsel tatmin amacıyla yapılması gerekli ve yeterlidir. Ayrıca failin tatmin olmuş olması şartı aranmaz.
50- Nitelikli Cinsel Saldırı suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Nitelikli cinsel saldırı suçu işlenmek için mağdurun konut dokunulmazlığı ihlal edilmiş ya da hürriyetinden yoksun bırakılmış ise ayrıca bu suçlardan ötürü ceza verilmez. Çünkü fikri içtima kuralları uyarınca en ağır suçtan ceza verileceği için sadece nitelikli cinsel saldırı suçundan dolayı ceza veriliri
B- Nitelikli cinsel saldırı suçunun bütün halleri Takibi Şikâyete bağlı suç tipidir.
C- Fail mağdura yönelik; aşağılamak, eziyet çektirmek amacıyla organ ya da sair cisim sokma suretiyle nitelikli cinsel saldırı sayılan eylemleri gerçekleştirmiş ise, bu durumlarda hareket cinsel içerikli olsa da cinsel amaç olmadığı için nitelikli cinsel saldırı suçu oluşmaz.
D- Nitelikli cinsel saldırı suçunda fail mağdur ile evlense dahi bu suçtan dolayı kovuşturma devam edecektir. Çünkü failin mağdur ile evlenmesi nitelikli cinsel saldırı suçunun hafifletici nedeni değildir.
51- Cinsel İstismar Suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Ceza kanunu bakımından 18 yaşından küçük bütün kimseler çocuk olarak kabule edildiği için rıza ile dahi olsa cinsel amaçla beden dokunulmazlığı ihlal edilmiş ise cinsel istismar suçu oluşur. Çünkü çocukların rızası geçersizdir.
B- Cinsel istismar suçunda dava ve ceza zamanaşımı zamanaşımı özel kural gereği çocuk ergin olduktan sonra ( 18 yaşını doldurduktan sonra ) başlar.
C- Çocuğun bedenine dokunulmuş fakat vücuda organ ya da sair cisim sokulmamış ise basit cinsel istismar suçu söz konusu olur ve bu suçu takibi şikayete bağlı suç tipidir.
D- Cinsel istismar suçunda mağdur çocukta B.T.M ile iyileşebilen yaralanmalardan daha büyük yaralanmalar meydana gelir ise faile ayrıca çocuğa karşı işlenmiş nitelikli kasten yaralama suçundan dolayı da ceza verilmez.
52- 20 yaşındaki fail X ile 16 yaşındaki mağdur M birbirlerini çok sevmekte ve evlenmek istemektedirler. X mağdura yönelik olarak: “ nasıl olsa evleneceğiz, benden neden uzak duruyorsun ” diyerek hile ile rızasını elde etmiş ve Mağdurun rızası ile onunla cinsel ilişkiye girmiştir. Bu hali itibariyle aşağıdaki suçlardan hangisi söz konusudur ?
A- Rızaya dayalı olduğu için ortada suç oluşmamıştır. Çünkü Mağdur 16 yaşındadır ve cinsel özgürlüğünü kendisi belirleyebilir.
B- Bu durumda reşit olmayanla cinsel ilişki suçu söz konusudur. Fakat soruşturma ve kovuşturma mağdurun şikayetine bağlı bir suç tipidir.
C- Mağdur 15 yaşını doldurmuş olduğu için rızası geçerlidir. Eğer sonradan şikayet söz konusu olur ise Nitelikli cinsel saldırı suçu oluşur.
D- Çocuğun cinsel istismarı suçu söz konusudur. Çünkü rıza hile ile elde edilmesi sebebiyle geçersiz bir rızadır. Eğer hile olmasaydı, 15 yaşını tamamlamış olan mağdur M nin rızası geçerli olacak ve cinsel istismar suçu değil Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu söz konusu olacaktır.
53- Cinsel Taciz Suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A- Cinsel taciz suçu, bedene dokunulmaksızın söz, yazı, işaret vs. ile gerçekleştirilen hareketlerle işlenir.
B- 15 yaşından büyük çocuklar ile birlikte RIZA ile cinsel ilişkide bulunmak hiçbir zaman cinsel istismar suçu kapsamında değildir. Çünkü bu halde reşit olmayanla cinsel ilişki suçu söz konusu olur.
C- Cinsel taciz suçu nedeniyle mağdur okuldan ayrılmak, ailesinden uzaklaşmak ya da iş bırakmak zorunda kalmış ise bu halde cinsel taciz suçu takibi şikâyete bağlı bir suç olmasına rağmen KAMU DAVASI haline gelir.
D- Yolda yürüyen birkaç bayana yönelik olarak ayrı ayrı hareketle cinsel amaçlı olarak sözlü taciz gerçekleşmiş ise üç tane mağdur olduğu için ayrı ayrı her bir mağdura yönelik olarak cinsel taciz suçu oluşacak ve fail cinsel taciz suçunu üç kez işlemekten dolayı sorumlu tutulacaktır.
54-Aşağıdaki suç tiplerinden hangisinde zincirleme suç hükümleri uygulanmaz ?
A-Kasten öldürme,
B-Kasten yaralama,
C- Çocuğun Cinsel istismarı
D- Yağma
55- A, B ve C farklı zamanlarda iştirak iradesi olmaksızın öldürmek kastı ile E ye karşı taş ve sopalarla vurmuştur. Ancak ölüm sonrası yapılan incelemede ölümü doğuran ASIL DARBENİN kime ait olduğu saptanamamıştır. Olayda faillerin sorumluluğu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
a- A kasten öldürmek suçundan,
b- A, B, C kasten öldürmek suçundan,
c- Kimin öldürdüğünün bir önemi yoktur, A, B, C kasten öldürmek suçundan,
d- A, B, C kasten öldürmeye teşebbüs suçundan dolayı sorumludur.
56- Kalabalık bir caddede hızlı araç kullanırken B nin karşıdan karşıya geçtiğini gördüğü halde “ o gelinceye kadar ben geçerim “ diyerek hareket eden ve bu hareketi neticesinde zamanında duramayarak B nin ölümüne neden olan sürücünün kusurluluğu aşağıdakilerden hangisidir ?
a- Kast
b- Taksir
c- Olası Kast
d- Bilinçli Taksir
57- A babasını öldürmek amacıyla ona öldürmeye yetecek miktarda zehir verip evi terk ediyor. Babası yemeği yedikten sonra zehir etkisini göstermeden üst komşusu ve daha önce aralarında husumet olan B ile kavga ediyor ve B silahını çıkarıp A nın babasını öldürüyor. A ve B nin cezai sorumlulukları nedir ?
a- B vurmasaydı dahi A ölecek olduğundan B nin sorumluluğu yoktur.
b- B nin silahını ateşlediği anda mağdur yaşıyor olduğu için ölüm A nın verdiği zehirden meydana gelmemiştir. Bu sebeple A ölümden sorumlu değildir.
c- B taksirle öldürmeden A ise öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
d- B kasten öldürme suçundan, A ise kasten öldürmeye teşebbüs suçundan sorumludur.
58- Aşağıdaki durumlardan hangisinde garantörlük ( tehlikeyi önleme yükümlülüğü ) olmadığı için kasten ihmali davranış ile öldürme suçu oluşmaz ?
a- Doktorun nöbetinin bittiğini söyleyerek acil hastaya bakmayı reddetmesi ve hastanın ölümü,
b- Can kurtaranın ( balıkadam ) boğulma olayını gördüğü halde, yemek saatinde çalışmadığını söyleyerek boğulana yardım etmemesi ve mağdurun ölmesi.
c- Kavgayı görmesine rağmen polisin nöbet izninde olduğu gerekçesi ile olaya müdahale etmemesi ve mağdurun ölmesi,
d- Bir hasta bakıcının acil bir hasta görmesine rağmen nöbette olmadığını gerekçe göstererek tıbbi müdahaleden kaçınması ve bu sebeple mağdurun ölmesi.
59- Aşağıdaki suçlardan hangisi TAKSİRLE işlenebilir ?
a- Göçmen Kaçakçılığı,
b- Bir İnsanın Öldürülmesi,
c- İnsan Ticareti Suçu
d- İhmali Davranış ile öldürme ( garantörsel ihmali suç )
60- Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır ?
a- Taksirle öldürme suçu dolaylı faillik suretiyle işlenemez.
b- Taksir kanunda belirtilen hareketlerin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak yapılması halidir.
c- Bilinçli Taksirli hareket sonucunda meydana gelen netice failin kişisel ve ailevi durumu bakımından bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede ağır bir mağduriyetini yol açmış ise faile ceza verilmez.
d- Kasten ihmali davranış ile öldürme suçunda her hangi bir yükümlülüğün değil BELİRLİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN yerine getirilmemesi durumu söz konusudur.
61- Kasten öldürme suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A-Bu suçta korunan menfaat beden dokunulmazlığıdır.
B-Kusur yeteneği olmayanların öldürme suçunda araç olarak kullanılması durumunda azmettirme vardır.
C-Namus ve kan gütme Saikleri ile haksız tahrik bir arada bulunabilir.
D-Failin öldürmek kastı hiçbir surette ispat edilemiyorsa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, failin yaralamak kastıyla hareket ettiği kabul edilir.
62- Taksirle öldürme suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A-Taksirle öldürme suçuna teşebbüs mümkündür.
B-Taksirle öldürme suçu dolaylı faillik suretiyle işlenebilir.
C- Birden fazla kimse iştirak etmiş ise failler ortak fiilleri ile ölüme neden oldukları için taksirle öldürme suçundan tam ve eşit cezai sorumlulukları vardır.
D-Taksirle öldürme suçunda mağdur failin ailesinden bir kimse ise faile hiç ceza verilmez.
63- Kasten yaralama suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A-Vücuda acı verici, sağlığı bozucu, algılama yeteneğini bozucu neticeler doğuran hareketler yaralama suçunu oluşturan hareketlerdir.
B-Mağdur yaralanmış fakat failin yaralama kastı hiçbir surette ispat edilememiş ise fail taksirle yaralamadan dolayı sorumludur.
C-Kasten yaralama suçunun bütün halleri Kamu Davası usulü ile takip edilir.
D-Kasten yaralama suçu kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle işlenir ise nitelikli kasten yaralama suçu olur. Kolluk görevlilerinin kuvvet kullanmada sınırı aşması halinde ise T.C.K m. 256 da yer alan kuvvet kullanmada sınırın aşılması suçu oluşur.
64- -Kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali için aşağıdakilerden hangisi doğrudur ?
A- Yaralamak maksadıyla hareket eden fail netice ne kadar ağır olursa olsun ağırlaşan neticeden sorumludur. Çünkü yaralama amacıyla harekete ederken her türlü neticeyi göze almıştır.
B- Fail mağdura bir tokat vurmuş ve mağdur yere düşerek başını çarpmış ve beyin kanamasından ölmüştür. Bu halde fail ölüm neticesinden sorumludur. Çünkü mağdurun yere düşmesine fail sebep olmuştur.
C- Fail mağdura yumruk atmış ve mağdurun çenesi kırılmış ise fail bu ağırlaşan neticeden sorumludur. Çünkü fail yumruk attığında mağdurun çenesinin kırılabileceğini öngörmelidir. En azından taksir derecesinde sorumlu olduğundan ağırlaşan neticeden sorumludur.
D- Kasten yaralama suçu neticesinde mağdurda kemik kırığı oluşmuş ise kemiğin büyüklüğüne göre verilecek ceza artırılır.
65- Suçların soruşturma ve kovuşturma usulleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A- Basit Cinsel Saldırı suçunun takibi mağdurun şikayetine bağlı bir suç tipidir.
B- Cinsel İstismar suçunda mağdur 15 yaşından büyükse bu suç takibi şikayete bağlı suç tipidir.
C- Cinsel istismar suçunun bütün halleri kamu davası usulüne tabidir.
D- Eşe karşı işlenmiş hali hariç, diğer mağdurlara karşı Nitelikli cinsel saldırı suçu kamu davası usulüne tabidir.
66- 20 yaşındaki fail X ile 16 yaşındaki mağdur M, RIZA İLE cinsel ilişkiye girmiştir. Bu durumda aşağıdaki suç tipi ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir ?
A- Reşit olmayanla cinsel ilişki Suçu – Kamu Davası
B- Nitelikli Cinsel Saldırı Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C- Cinsel İstismar Suçu- Kamu Davası
D- Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
67- Cinsel Taciz Suçu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?
A- Cinsel taciz suçu, bedene dokunulmaksızın söz, yazı, işaret vs. ile gerçekleştirilen hareketlerle işlenir.
B- Yolda yürüyen birkaç bayana yönelik olarak ayrı ayrı hareketle cinsel amaçlı olarak sözlü taciz gerçekleşmiş ise üç tane mağdur olduğu için ayrı ayrı her bir mağdura yönelik olarak cinsel taciz suçu oluşacak ve fail cinsel taciz suçunu üç kez işlemekten dolayı sorumlu tutulacaktır.
C- Vücuda organ ya da sair cisim sokulmadıkça cinsel saldırı suçu söz konusu olmaz.
D- Cinsel taciz suçu nedeniyle mağdur okuldan ayrılmak, ailesinden uzaklaşmak ya da iş bırakmak zorunda kalmış ise bu halde cinsel taciz suçu takibi şikayete bağlı bir suç olmasına rağmen KAMU DAVASI haline gelir.
68- Aralarında çıkan tartışma sonucunda X ye Y yi yaralamak maksadıyla başına odun ile vurmuş ve mağdur Y beyin kanamasından ölmüştür. X in sorumlu olduğu suç tipi ve yargılama usulü aşağıdakilerden hangisidir ?
A- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu- Kamu Davası.
B- Taksirle öldürme suçu- Takibi Şikayete Bağlı Suç
C- Kasten öldürme suçu- Kamu Davası
D- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten öldürme suçu- Kamu Davası
69- İşkence ve Eziyet suçu için aşağıda sayılanlardan hangi yanlıştır ?
A-Her iki suç tipide Kamu Davası usulüne tabidir.
B-Her iki suç ta ancak kasten ( genel kast ) ile işlenebilir.
C- Her iki suç tipinde de suç konusu hareketlerin sistematik olması gerekmektedir.
D- Her iki suç tipinin faili de herkes olabilir.
70- Kütüphanede okuduğu kitabı gizlice çantasına koyarak alan ve bir daha da geri getirmeyen X in eylemi aşağıdaki suçlardan ( ve yargılama usullerinden ) hangisini oluşturur?
A- Hırsızlık Suçu – Kamu Davası B- Güveni Kötüye Kullanma – Kamu Davası
C- Görevi Kötüye Kullanma – Kamu Davası D- Kullanma Hırsızlığı- Takibi Şikayete Bağlı Suç
CEVAP ANAHTARI
1-A 16-C 31-D 46-D 61-D
2-B 17-A 32-D 47-D 62-D
3-C 18-A 33-C 48-C 63-C
4-D 19-C 34-A 49-D 64-C
5-A 20-A 35-A 50-D 65-B
6-D 21-A 36-D 51-B 66-D
7-A 22-C 37-D 52-B 67-C
8-D 23-D 38-C 53-B 68-A
9-C 24-A 39-D 54-C 69-D
10-C 25-A 40-B 55-D 70-A
11-B 26-D 41-A 56-D
12-B 27-A 42-A 57-D
13-D 28-B 43-B 58-D
14-D 29-D 44-D 59-B
15-A 30-C 45-C 60-C

1 Bu çalışma ders notu biçimde hazırlanmış olduğundan bilimsel atıf kurallarına yer verilmeden farklı yazarın kitaplarından alıntılarla hazırlanmıştır. Çalışmanın, özgün akademik çalışma niteliği bulunmamaktadır.
2 Madde metinleri Adalet Bakanlığı UYAP ( Ulusal Yargı Ağı Projesi ) Programından alınmıştır.
3765 Sayılı Türk Ceza Kanunu: Kolluk görevlisinin cürüm söyletmek, olayları bildirmesini engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikayet veya ihbarda bulunması veya tanıklık etmiş bulunması veya başka bir sebeple ( özel amaçlarla ) işkence suçunun işlenmesini öngürmüştü.
Öğr. Grv. Fatih BİRTEK
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Ceza Hukuku Özel Hükümler Ders Notları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Öğr. Grv. Fatih Birtek'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
27-12-2008 - 18:37
(5599 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 10 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 10 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
92254
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 13 saat 31 dakika 46 saniye önce.
* Ortalama Günde 16,48 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 329499, Kelime Sayısı : 43194, Boyut : 321,78 Kb.
* 14 kez yazdırıldı.
* 62 kez indirildi.
* 7 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 948
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,11006093 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.