Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Türk Milletlerarası Usul Hukukunda Yabancı Derdestlik

Yazan : Şamil Demir [Yazarla İletişim]
Avukat

Yazarın Notu
www.samildemir.av.tr


Giriş


Uluslararası ticaret ve insan trafiği tarihin hiçbir çağında günümüzdeki hızında olmamıştır. Çıkabilecek uyuşmazlıkların çeşitliliği ve bunların çözüme kavuşturulması sırasında uygulanacak hukuk kurallarındaki farklılıklar yanında ülkelerin yargı yetkilerini egemenliklerinin bir unsuru olarak görme eğilimleri, uyuşmazlıkların çözümü isteğiyle farklı ülkelerde aynı konu, sebeplere dayanan davalara yol açabilmektedir. Medeni usul hukukumuzda derdestlik olarak karşımıza çıkan bu kurum, başka ülke yargıları söz konusu olduğunda, yabancı derdestlik olarak karşımıza çıkmaktadır. İşbu çalışmamızın konusunu da yabancı derdestliğin, Türk mahkemeleri önünde ileri sürülebilecek bir “yabancı derdestlik itirazı” olarak kabul edildiği haller, yabancı derdestlik itirazının hukuki niteliği ve Türk mahkemeleri tarafından karara bağlanış şeklidir.


I. Derdestlik Kavramı ve Derdestliğin Tanımı Milletlerarası Usul Hukukundaki Yeri

A. Kavram

Derdestlik, Türk Hukukunda HUMK. 187. maddesinin 4. fıkrasında ve 194. maddelerinde “derdest-i rüyet” olarak ifade edilmiştir. Derdest kelimesi farsça dilinden gelmekte olup, “görülmekte olan incelenen" anlamına gelmektedir[1]. Rüyet kelimesi ise Arapça kökenli olup, Türkçede “görme” anlamına gelmektedir[2]. HUMK ‘nda iki farklı dilden benzer sözcükler bir araya getirilerek yeni bir terim oluşturulması yoluna gidilmiştir.
Bugün farklı hukuk sistemlerinde derdestliği ifade etmek için Roma Hukuku kaynaklı “lis pendis” veya “lis alibi pendis” terimleri kullanılmaktadır[3].


B. Tanım


Derdestlik itirazı, HUMK 'un çeşitli hükümlerinde düzenlenmesine rağmen açık bir tanımı yapılmamıştır. Bu nedenle derdestlik itirazı hakkında doktrinde birçok tanım yapılmıştır[4]. Derdestlik itirazı bu tanımların hepsinden yola çıkarak tekrar ifade edilmesi gerekirse; açılmış bir davanın gerek tarafları ve gerekse konuları itibariyle aynı olan ve halen görülmekte olan bir davanın tekrar açılması durumunda sonradan dava açılan mahkemeye yapılacak itiraz olarak tanımlanabilir.


C. Milletlerarası Usul Hukukunda derdestliğin yeri


Milletlerarası usul hukuku içinde bulunan milletlerarası kavramından anlaşılanın aksine aslında bir milli hukuktur. Bu sebeple bu hukuk dalına ilişkin düzenlemeler ve tartışmalar da milli hukuk çerçevesinde yapılacaktır. Milli hukukumuzu kanunlarımızın yanında usulüne uygun onaylanan milletlerarası anlaşmalar da oluşturduğundan milli hukuk dendiğinde milletlerarası anlaşmaların da anlaşılması gerekeceği açıktır. Bu nedenle derdestlik kavramı gerek medeni usul gerekse çeşitli kanunlarımızda bulunan hükümler ve Türkiye ‘nin taraf olduğu milletler arası sözleşmeler de dikkate alınarak değerlendirilecektir.

Milletlerarası usul hukukunda kabul görmüş bir prensip olan Lex Fori prensibi de hakimin önüne gelen uyuşmazlıklarda milli maddi ve şekli hukukunu uygulayacak olması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle milli hukuktaki düzenlemeler derdestlik sorununun tartışılmasında öncelikli değerde olacaktır. Milli hukukumuzda daha sonra bahsedilecek bazı kişi hakları uyuşmazlıkları dışında açık bir derdestlik düzenlemesi bulunmamaktadır. Bu nedenle çeşitli uyuşmazlıklarda Medeni Kanun hükümleri de dikkate alınarak hakimin yarattığı hukuk da ve dolayısıyla Yargıtay kararlarının özenle dikkate alınması gerekecektir.



II. Derdestlik İtirazının İç Hukuktaki Amaçları, Hukuki Niteliği ve Şartları


A. Genel Olarak

Milletlerarası Usul Hukuku açısından derdestlik itirazının anlaşılabilmesi için öncelikle iç hukuktaki amacı ve hukuki niteliğinin incelenmesine ihtiyaç vardır. Çünkü milletlerarası özellik taşısa da derdestlik itirazı söz konusu olduğunda bu itiraz iç hukuk kurallarına göre milli mahkemede ileri sürülecektir.


B. Amaçları


İç hukukta derdestlik itirazının düzenlenmesinin en önemli sebebi olarak, aynı uyuşmazlık ile ilgili olarak birbiriyle çelişen mahkeme kararlarının ortaya çıkmasına engel olmak gösterilebilir.[5] Çünkü görülmekte olan davanın ikinci kez bir mahkeme önüne getirilmesi ve aynı davanın aynı birden fazla yargılamaya konu edilmesine izin verilmesi birbirinden farklı kararlar verilmesinin önünü açacaktır[6]. Aynı konu ile ilgili birden fazla mahkeme kararı verilmesini engelleyecek bir başka usuli itirazın “kesin hüküm itirazı” olduğu da dikkate alınması gereken bir konu olmakla birlikte, derdestlik itirazının bu konuda daha erken aşamalarda ileri sürülebildiğinden kesin hüküm itirazına göre daha etkin bir usuli mekanizma olduğu ileri sürülebilir[7]. Aynı konuda birden fazla mahkeme kararının bulunması ülke içinde hukukun birliğini zedeleyecek ve bu durum mahkemelere olan güveni sarsılmasına neden olacaktır[8]. Böylece derdestlik itirazı, varlığı ile kamu düzeninin ihlalini de engelleyen bir işleve sahiptir[9].
Ayrıca derdestlik itirazı, aynı konuda birden fazla dava açılmasını engelleyerek, yargının boş yere meşgul edilmemesini sağlamakta aynı zamanda gereksiz para ve zaman kaybını da önleyen bir işlev yerine getirmektedir[10]. Bahsedilen işlevi kısaca “usul ekonomisi” olarak ifade edebiliriz.

Son olarak aynı konuda birden fazla dava açılabilmesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesiyle güvence altına alına hak arama hürriyetinin ihlali olacaktır. Derdestlik itirazı, dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde ve hak arama hürriyeti kötüye kullanılarak açılan davaları engelleyen bir işlev görmektedir[11].



C. Hukuki Niteliği


Çeşitli hukuk sistemlerinde Derdestlik itirazın farklı hukuki ve sonuçları olan farklı düzenlemelere tabi tutulmuştur. Bazı ülke hukukları derdestlik itirazını bir dava engeli olarak düzenlerken, bazıları da bu itirazın yargılamanın tüm aşamalarında dikkate alınabilmesini düzenlemişlerdir[12].

Türk Hukukunda ise derdestlik itirazı HUMK. 187. maddesinin dördüncü bendinde ilk itiraz olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme itibariyle derdestlik itirazının bir dava engeli olarak kabul edilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkacaktır[13]. Böylece derdestliğin hakim tarafında kendiliğinden dikkate alınamayan, ancak taraflardan birisinin ilk itiraz olarak ileri sürmesi halinde bir dava engeli olarak kabul edilerek, ikinci davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiren bir düzenleme olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz. Usulüne uygun bir derdestlik itirazından bulunulmaması halinde ise hakim, ikinci dava aynı mahkemede açılsa bile, kendiliğinden derdestlik durumunu göz önüne alarak sonradan açılan davanın açılmamış sayılmasına karar veremeyecektir[14].


D. Şartları


Derdestlik itirazının ileri sürülebilmesi için başlıca üç şartın gerçekleşmesi gereklidir. Buna göre derdestlik itirazının şartları şu şekilde sıralanabilir:

  • Bir uyuşmazlık ile ilgili olarak ikinci kez dava açılmalıdır.
  • İlk davanın halen görülmekte olan bir dava olması gerekir.
  • İlk açılan dava ile ikinci davanın aynı dava olması gerekir.
Bu şartlardan da anlaşılacağı üzere, ikinci bir dava olmadığı sürece derdestlik itirazı söz konusu olamayacaktır. HUMK ‘nun 194. maddesi ikinci davanın aynı ya da farklı mahkemede açılmış olması arasında bir fark gözetmemiştir[15]. Bu nedenle ikinci dava aynı mahkemede de açılsa, derdestlik itirazının ileri sürülmesi gerekecektir.

İkinci davada derdestlik itirazında bulunulabilmesi için ilk davada bir karar verilmiş olsa bile bu kararın kesinleşmemiş olması gerekir. Çünkü kesinleşmiş bir mahkeme kararı söz konusu olduğunda derdestlik itirazından bahsedilemez. Böyle bir durumda ancak dava şartı olan kesin hüküm itirazından bulunulabilir[16].
İkinci dava ile daha önce açılarak görülmekte olan davanın aynı dava olarak kabul edilebilmesi için, davanın sebebinin, konusunun ve taraflarının aynı olması gerekmektedir. Bu sayılanlardan herhangi birinin ikinci davada aynı olmaması durumunda derdestlik itirazının ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır.
Derdestlik itirazının incelenebilmesi için öncelikle bu itirazı inceleyecek mahkemenin HUMK. 191. maddesi gereğince o uyuşmazlık için görevli bir mahkeme olması gerekecektir[17]. Mahkeme incelemesi sonucunda iki davanın konusu sebebi ve taraflarının aynı olduğuna kanaat getirirse, ikinci davanın açılmamış sayılmasına karar verecektir[18]. Derdestlik itirazı, yargılama usulündeki farklı süreler de dikkate alınarak, ilk itiraz olarak ileri sürülmezse, yargılamanın ilerleyen aşamalarında bu itiraz artık ileri sürülemeyecek ve mahkeme davayı esastan inceleyecektir[19].


III. Türk Hukukunda Yabancı Derdestlik İtirazının Koşulları ve İncelenmesi


A. Genel Olarak

Türk mahkemelerinin yabancı unsurlu bir davaya bakmasının önündeki engellerden birisi Türk mahkemesinin o uyuşmazlık için yetkisinin olmamasıdır. Diğer engel ise bu çalışmanın konusunu oluşturan yabancı derdestlik ihtimalidir. Konusu, sebebi ve tarafları Türk mahkemeleri önünde açılan dava ile aynı olan bir dava yabancı ülke mahkemeleri önünde daha önce açılmış ve görülmekteyse yabancı derdestlik söz konusu olacaktır[20].

Doktrinde yabancı derdestlik itirazının kabul edilmesi gerektiğini ileri süren görüşler, yabancı derdestlik kararının kabul edilmemesine dair sakıncaları özetle şu şekilde sıralıyorlar[21]:
  • İki ayrı ülkede süren yargılama nedeniyle doğacak ek dava masrafları.
  • Bir ülkede yapılan yargılamanın son bulması ve kararın kesinleşmesiyle, diğer ülke mahkemesinin kararının kesin hüküm itirazına maruz kalacak olması.
  • Aynı taraf ve konuya ilişkin olarak birbiriyle çelişen mahkeme kararlarının ortaya çıkması.
  • Tarafların istedikleri mahkemede yargılanmak ve karar elde etmek için diğer ülke mahkemesinde görülen davayı uzatmak için davranış sergilemeleri.
Ancak doktrinde yabancı mahkeme kararının başka bir ülkede uygulanabilmesi için tanıma ve tenfiz edilmesi gerektiğinden, kararın tenfizi için yargılama yapılırken daha önce aynı konu ile ilgili kesinleşmiş başka bir karar var ise, bu durum kesin hüküm itirazı olarak ileri sürülebileceğinden çelişkili kararlar çıkmasının pratikte mümkün olamayacağını ifade edilmektedir[22]. Ancak kanımızca taraflar kendi istedikleri mahkemeden daha önce karar elde etmek için uğraşacaklarından bu görüş usuli imkânları daha iyi kullanan tarafın ödüllendirilmesi manasına geleceğinden katılmak mümkün değildir.

Doktrinde yabancı derdestliğin kabul edilmesinin, bir devletin yargı yetkisini ortadan kaldırması nedeniyle, devletin bağımsızlığına ters düşen ve bağımsızlığından vazgeçmesi anlamına gelen bir durumun ortaya çıkacağını savunan görüşler de vardır[23].


B. Yabancı Derdestlik İtirazının Koşulları


1. Yabancı derdestliğin söz konusu olacağı türden bir uyuşmazlık olmalıdır.

MÖHUK ‘nda milletlerarası derdestlik kavramını düzenleyen özel bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Türk hukukunda yabancı derdestlikle ilgili temel düzenlemeyi oluşturan[24], 2675 sayılı mülga MÖHUK ‘taki 28 ve 31. maddelerin kapsamına giren konular, 5718 sayılı yeni MÖHUK ‘ta da pek değişikliğe uğramadan 41. ve 47. maddelerde düzenleme bulmuştur[25]. Yeni MÖHUK ‘un 41. maddesi düzenlemesi ile Türklerin Kişi Hallerine İlişkin Davalar” (mülga kanun madde 28) bakımından, önceki düzenlemede yabancı mahkemelerde görülen davaların derdestlik itirazı sebebi olması için öngörülen Türk vatandaşın ikametgâhının yabancı ülkede olması ve davanın da bu ülkede görülüyor olması dava ekonomisi ve hukuk güvenliğini engellemesi nedeniyle aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca ikametgâh yerine “yerleşim yeri” kavramı kullanılmıştır[26]:

MADDE 41 (1) Türk vatandaşlarının kişi hallerine ilişkin davaları, yabancı ülke mahkemelerinde açılmadığı veya açılamadığı takdirde Türkiye'de yer itibariyle yetkili mahkemede, bulunmaması halinde ilgilinin sakin olduğu yer, Türkiye'de sakin değilse Türkiye'deki son yerleşim yeri mahkemesinde, o da bulunmadığı takdirde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinde görülür.”

Ayrıca yeni MÖHUK m. 47 ile Yetki Anlaşması ve Sınırları
” (mülga kanun madde 31) yeniden düzenlenmiş “kamu düzeni” ibaresi kaldırılmış, yetki anlaşmalarının şekline ilişkin açıklık getirilmiştir. Böylelikle yetki anlaşması varlığı halinde seçilen yabancı mahkeme kendisini yetkisiz görmedikçe veya davaya bakmaktan kaçınmadıkça, yetkili Türk mahkemesinde dava açılamayacağı, açılırsa yetki itirazı söz konusu olabileceği şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yine ikinci fıkra ile zayıf olan kesimlerin korunması amacıyla sayılan konularda yetki anlaşmasıyla yetkili mahkemelerin bertaraf edilemeyeceği düzenlenmiştir[27].

·
“MADDE 47 (1) Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi halinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması halinde yetkili Türk mahkemesinde görülür.
(2) 44, 45 ve 46 ncı maddelerde belirlenen mahkemelerin yetkisi tarafların anlaşmasıyla bertaraf edilemez.”

MÖHUK ‘un yanı sıra Türkiye ‘nin taraf olduğu anlaşmalarda da yabancı derdestliğe ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.



2. Davanın yabancı ülkede derdest olması gerekir


Bir yabancı derdestlik itirazından bahsedilebilmesi için öncelikle yabancı bir ülkede süren bir dava olması ve bu dava ile konusu, sebebi ve tarafları aynı olan ikinci bir davanın da Türkiye ‘de açılması gereklidir. Yoksa yabancı derdestlikten bahsetmek mümkün olmayacaktır. Davalı derdestlik itirazıyla beraber, yabancı ülkede görülmekte olan davanın konusu, sebebi ve taraflarının Türkiye ‘de kendisine karşı açılan dava ile aynı olduğuna dair belgeleri bu konuda karar verecek Türk mahkemesine sunacaktır[28].

3. Her iki davanın da taraflarının aynı olması gerekir


Yabancı mahkeme önünde görülen dava nedeniyle Türk mahkemesinde açılan bir davada yabancı derdestlik itirazının ileri sürülebilmesinin bir diğer koşulu da her iki davanın taraflarının aynı olmasıdır. Tarafların aynı olduğu, itirazın ileri sürüleceği Türk mahkemesine sunulacak olan tarafları da gösteren “dava dilekçesi örneği” ile ispat edilebilecektir[29].

Bu başlık altında dikkat çekilmesi gereken bir konu da derdestlik itirazında bulunabilmek için aynı olması gereken tarafların, taraf sıfatlarının da aynı olmasının gerekip gerekmediğidir[30]. Yabancı mahkemede açılmış olan davada davacı olan taraf, konusu ve sebebi aynı olan dava da Türk mahkemesi önünde davalı sıfatıyla derdestlik itirazında bulunabilecek midir? Bu konuda Yargıtay uygulamasına ışık tutacak bir karar özeti vermek gerekirse:


T.C. YARGITAY

13.Hukuk Dairesi

Esas: 1983/8792
Karar: 1984/966
Karar Tarihi: 10.02.1984

ÖZET:Her iki davanın aynı sayılması için gerekli şartlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm ile derdestlik arasında hiç bir fark yoktur. Ne var ki kesin hüküm itirazında aynı davanın daha önce kesin olarak karara bağlandığı ileri sürüldüğü halde; derdestlik itirazında aynı davanın aynı dava olduğunu söyleyebilmek için; maddi anlamda kesin hükümdeki gibi; her ki davanın taraflarının, konusunun, (müddeabihlerinin) ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. İlkin davanın tarafların aynı olması için tarafların her iki davada da aynı sıfatla (davacı veya davalı sıfatıyla) hareket etmiş olmaları gerekmez. Derdestlik itirazında dava sebebinden maksat da (hukuki sebepler değil) davanın dayanağını teşkil eden vakıalardır. Böylece derdestlik itirazında her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olduğu karısına varılırsa bu ikinci davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir[31].


Yargıtay ‘ın aynı doğrultuda birçok kararına rastlanmıştır[32]. Buna göre derdestlik itirazının incelenmesi sırasında davanın konusu ve sebebi aynı ise, tarafların davadaki sıfatlarının aynı olması aranmayacaktır. Yabancı derdestlik itirazı Türk mahkemesinde ileri sürüleceğine göre lex fori ilkesi gereğince mahkemelerin bahsedilen doğrultuda karar vermesi beklenmelidir.


4. Davaların Konularının Aynı Olması Gerekir


Davaların konularının aynı olmasından, dava dilekçelerinin sonuç kısmının aynı olmasını anlamamız gerekir. Aynı konuda istem olmasına rağmen rakamlardaki farklılık veya biri davada faiz istenip diğerinde istenmemesi davaların konularını farklı kılmaz. Ancak bir dava eda istemi diğeri ise tespit istemiyle açılmışsa artık davaların konusunun aynı olduğundan bahsedilemeyecektir[33].


5. Davaların Sebeplerinin Aynı Olması Gerekir.


Bir davanın sebebi söz konusu olduğunda, her iki dava açısından karşılaştırılması gereken, hukuki algı ve nitelemeler bir yana bırakılarak davaların aynı vaka nedeniyle açılıp açılmadığının tartışılmasıdır. Örneğin yabancı ülkede açılmış davanın hukuki niteliği emlak komisyonculuğundan kaynaklanan alacak iken, Türkiye ‘de açılan dava telalık sözleşmesine dair hükümlere dayanıyorsa burada sırf hukuki nitelik farkı nedeniyle davaların aynı olmadığından söz edilemeyecektir[34].


C. Yabancı Derdestlik İtirazının Türk Mahkemesi Tarafından İncelenmesi


MÖHUK m. 41 ve m. 47 kapsamına giren uyuşmazlığın yabancı mahkeme önünde derdest olması halinde, Türk mahkemesi bu durumu kendiliğinden dikkate alamayacaktır. Bunun sebebi lex fori ilkesi gereği usuli konulardaki Türk mahkemesi önünde ileri sürülecek itirazların hakimin kendi hukukuna göre karara bağlanacak olmasıdır. HUMK kanununa göre ilk itiraz olarak düzenlendiğinden daha önce bahsettiğimiz derdestlik itirazının bu niteliği yabancı derdestlik itirazı açısından da geçerli olacaktır[35]. Bundan çıkarılacak bir sonuç ise, yabancı derdestlik itirazında bulunulması ve davaların aynı dava olduğuna kanaat getirilmesi halinde hakim, ikinci davanın açılmamış ayılmasına karar verecektir. Ancak böyle bir itiraz gelmezse hakim yargılamaya devam edecektir.

Yabancı derdestliğe hükmedilebilmesi için, yabancı ülkede görülen davanın tanıma ve tenfiz koşullarının da araştırılması gerektiğine karar veren Yargıtay, yeni tarihli kararıyla, yabancı derdestliğe karar verilebilmesi için davaların aynı olmasını yeterli görmüştür[36].

İncelenmesi gereken bir konu da yabancı bir mahkemenin verdiği kararın Türkiye ‘de tanıma ve tenfizi için açılmış dava sürerken, aynı davanın esası ile ilgili yeni bir dava açılırsa yabancı derdestlikten bahsedilip edilemeyeceğidir. Öncelikle artık yabancı bir ülkede sürmekte olan bir dava olmadığından yabancı derdestlikten bahsedilemeyecektir. Çünkü yabancı mahkeme kararını kesinleşmeden Türkiye ‘de tanınması ve tenfizi istenemeyecektir. Ayrıca yabancı derdestlik bir yana bırakılarak, sadece derdestlik itirazının ileri sürüldüğü bir durumda tanıma tenfiz için açılan dava ile sonradan Türk mahkemesinde açılan davanın aynı dava olup olmadıkları konusu tartışılmalıdır. Derdestlik itirazının kabul edilebilmesi için her iki davanın sebebinin, konusunu ve taraflarının aynı olması gerekecektir. Ancak bahsedilen ihtimalde davaların konuları birbirinden farklıdır. Çünkü tanıma tenfiz davasında istem bir kararın tanınması ve tenfizi iken sonradan açılan davanın konusu bir hakkın ya da alacağın temini olabilir. Bu nedenle her iki davanın konusu aynı olmadığından derdestlik itirazı kabul edilmeyecektir. Ancak derdestlik iddiasını inceleyen mahkeme tanıma ve tenfiz davasının neticelerinin önündeki davayı etkileyeceğine kanaat getirirse bu durumu bekletici sorun yaparak tanıma tenfiz davasının sonucunu bekleyebilir. Tanıma tenfiz davası reddedilirse, mahkeme esas hakkındaki davaya kaldığı yerden devam edecektir. Ancak tanıma ve tenfiz davası kabul edilirse bu durumda kesin hüküm söz konusu olacağından kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verecektir[37].

Gerek tanıma tenfiz davasının gerekse Türkiye ‘de açılan davanın kesin hüküm itirazı yapılmaması nedeniyle kesinleştiklerini ve birbirleriyle çelişkili hükümler içerdiği durumda yargılamanın iadesi şartları oluştuğundan, sonrada verilen kararın iptali için yargılamanın iadesi davası açılabilecektir. Buradan tanıma ve tenfiz davası ile sonradan açılan davadan hangisinin önce kesinleşeceğinin önemi ortaya çıkmaktadır[38].

Son olarak yabancı derdestlik itirazında bulunan davalı, bu iddiasını gerekli tüm belgeleri sunarak, özellikle yabancı ülkede görüldüğü iddia edilen davanın dilekçesinden bir örnek ibraz ederek ispat etmesi gerekecektir. Yargıtay yabancı derdestlik itirazından bulunan tarafın bu iddiasında ileri sürdüğü belgelerden, yabancı bir ülkede tarafları, konusu ve sebebi itibariyle aynı olan bir davanın derdest olduğunun anlaşılamaması halinde yabancı derdestlik itirazının reddedilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği yönünde karar vermiştir[39].


IV. Türk Hukukunda Milletler Arası Derdestliğin Kabul Edildiği Durumlar


MÖHUK m. 41 uyarınca derdestlik itirazının ileri sürülebilmesi için, yabancı ülkede ve Türk mahkemesinden görülen davaların tarafların kişi hallerine ilişkin bir dava olması gerekir. Kişi hallerine ilişkin davaların hangi tür davalar olduğunun belirlenmesi gerekirse bu davalar:
  • Evlenmeye
  • Boşanmaya
  • Ehliyete
  • Nesebe
  • Vesayete

İlişkin davalar olarak sıralanabilir[40]. Her ne kadar kişi haklarının ihlalini ilgilendirse de örneğin maddi manevi tazminat davaları doğrudan doğruya kişi halleriyle ilgili olmadığından, 41. madde kapsamındaki bir dava olarak değerlendirilip yabancı derdestlik itirazına konu olamayacaktır[41].

MÖHUK m. 41 uyarınca yabancı derdestlik itirazının ileri sürülebilmesi için maddenin unsurlarının incelenmesinden şu şartların gerekli olduğu anlaşılmaktadır:
  • ·Taraflardan en az birisinin Türk olması,
  • ·Türk vatandaşının yabancı bir ülkede kişi hallerine ilişkin bir dava açılmış olması
  • ·Davaların taraflarının aynı olması,
  • ·Davaların konularının aynı olması,
  • ·Davaların sebeplerinin aynı olması[42].

Bahsedilen şartlardan birçoğu çalışmanın geride kalan kısımlarında ayrıntılı olarak incelendiğinden tekrarından kaçınılacaktır.



V. Türkiye ‘nin Taraf Olduğu Milletlerarası Anlaşmalarda Derdestlik


A. Genel Olarak

Türkiye ‘nin taraf olduğu milletlerarası anlaşmalarla da yabancı derdestliğin düzenlenmesi söz konusudur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinin son fıkrasına göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bu nedenle Türkiye ‘nin taraf olduğu gerek ikili gerekse çok taraflı anlaşmalar usulüne uygun şekilde onaylandıklarında usul hukukumuzu doğrudan etkileyen düzenlemelere dönüşmektedirler. Aşağıda tespit edilebildiği kadarıyla ülkemizin taraf olduğu ikili ve çok taraflı anlaşmalardan yabancı derdestliğe etki edebilecek hüküm içerenler sıralanacaktır.


B .Türkiye ‘nin Taraf Olduğu Çok Taraflı Anlaşmalar ve Yabancı Derdestlik


1.Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi (CMR)[43]
Türkiye taraf olduğu bu sözleşmeyle, kara yoluyla eşya taşımacılığında çıkabilecek problemlerde uygulanacak sözleşme hükümlerini hukukuna dâhil etmiştir. CMR yetki açısından alternatif olanaklar sunmaktadır. Buna göre taraflar sözleşmede öngörülen mahkemelerin herhangi birinde dava açabileceklerdir. Ancak sözleşmenin 31.2 maddesi taraflardan birinin yetkili bir mahkemede dava açması haline, aynı taraflarca başka mahkemede aynı konuda dava açılamayacağını düzenlemektedir.[44] Bu düzenlemeye göre yetkili kılınmış yabancı bir mahkemede dava açılması halinde aynı davanın Türk mahkemesinde açılması halinde, yapılacak yabancı derdestlik itirazının sözleşmenin bu hükmü uyarınca kabul edilmesi gerekecektir.

2.
Uluslararası Hava Taşımalarına İlişkin Bazı Kuralların Birleştirilmesi Hakkında Sözleşme (Varşova Sözleşmesi)
[45]
Varşova Sözleşmesi uluslararası hava yolu ile yolcu ve eşya taşınmalarının hukuki rejimini düzenlemek üzere yapılmış bir sözleşmedir. Sözleşmenin 28. maddesi sözleşme kapsamında çıkacak uyuşmazlıklarda yetkili mahkemeyi belirlemektedir[46]. Bu düzenlemeye göre yetkili kılınmış yabancı bir mahkemede dava açılması halinde aynı davanın Türk mahkemesinde açılması halinde, yapılacak yabancı derdestlik itirazının sözleşmenin bu hükmü uyarınca kabul edilmesi gerekecektir.

3.
Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF)
[47]
Türkiye ‘nin de taraf olduğu bu sözleşme milletlerarası demiryolu taşımacılığının hukuki rejimlerini düzenlemektedir[48]. Bu sözleşme ve ekleri gereğince düzenlenen yetki kuralları uyarınca çıkacak uyuşmazlıklarda, yetkili yerlerden birisinde dava açıldıktan sonra, Türkiye ‘de açılacak davada ileri sürülecek yabancı derdestlik itirazının kabul edilmesi gerekecektir.

4.
Çocuklara Karşı Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınması ve Tenfizine İlişkin Sözleşme
[49]
Türkiye ‘nin 1973 yılında taraf olduğu 1958 tarihli sözleşme, çocuklarla ilgili nafaka kararlarının sözleşmeye taraf olan ülkelerde tanınmasını sağlamak üzere yapılmıştır. Sözleşmenin 3. maddesiyle çocuklara ilişkin nafaka yükümlülüklerinde yetkili olacak mahkemeler sayılmış olup[50], yetkili mahkemelerden herhangi birinde dava açıldıktan sonra, Türkiye ‘de açılacak aynı davada sürülecek yabancı derdestlik itirazının bu sözleşme hükümleri uyarınca mahkeme tarafından kabul edilmesi gerekecektir.


B. İki Taraflı Milletlerarası Anlaşmalar ve Yabancı Derdestlik

Ülkemiz birçok devletle hukuki ve adli yardımlaşmayı düzenleyen anlaşmalar yapmıştır. Türkiye ‘nin taraf olduğu bu anlaşmaların ortak özelliği, taraf ülkelerden herhangi birinin mahkemesi tarafından verilen kararın diğer ülkede tanıma ve tenfizi istendiğinde, tanıma ve tenfizi istendiği ülkede aynı davanın derdest olması halinde tanıma ve tenfiz isteminin reddedileceğine ilişkin düzenlemeler içermesidir. Bu iki taraflı anlaşmaların derdestlik ile ilgili hükümleriyle amaçlanan taraf devlet mahkemelerinin yetkilerinin korunmasıdır[51]. Bu nedenle anlaşmaların sadece adlarının listelenmesiyle yetinilecektir. Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu, yabancı derdestliğe ilişkin hükümler içeren ve iç hukukumuza Anayasamızın 90. maddesi gereğince dahil olan anlaşmaların tamamı aşağıda listelenmiştir:
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Gürcistan Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari Ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması[52].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari Ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Sözleşmesi[53].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari Ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması[54].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari Ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması[55].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Irak Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Adli İşbirliği Sözleşmesi[56].
  • Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Hukuki Konularda Adli Yardımlaşma ve İşbirliği Anlaşması[57].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Slovakya Cumhuriyeti Arasında Hukuki Ve Ticari Konularda Adli İşbirliği Anlaşması[58].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Bosna-Hersek Arasında Hukuki Ve Ticari Konularda Adli İşbirliği Anlaşması[59].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Makedonya Arasında İmzalanan Hukuki Ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması[60].
  • Türkiye Cumhuriyeti İle Romanya Arasında Hukuki Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması[61].
SONUÇ

Yabancı derdestlik itirazını incelediğimiz bu çalışmamız sonucunda, hukukumuza doğrudan doğruya yabancı derdestliği düzenleyen hükümlerin bulunmamasına karşın, milletlerarası yetkiyi düzenleyen MÖHUK hükümleri ve ülkemizin taraf olduğu, çok taraflı ve ikili anlaşma ve sözleşmelerle ülkelerin karşılıklı olarak mahkemelerinin yetki alanlarını daraltma niteliği taşıyan düzenlemelerinin bütününden bir yabancı derdestlik mevzuatı oluştuğu, Yargıtay ‘ın da günün koşullarına göre değişen kararlarıyla uygulamayı şekillendirdiği anlaşılmıştır.



Kaynakça
  • Akıncı, Z. Yabancı Derdestlik, Ankara 2002
  • Kuru, B. : Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, C-II – III
  • Sinerji İçtihat ve Mevzuat Programı, son yararlanma tarihi: 15.11.2008
  • Tanrıver, S. Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, 2.B. Ankara 2007
  • Türk Dil Kurumu İnternet Sözlüğü Kasım 15.11.2008
  • Uysal V. Yeni MÖHUK Değişiklikleri ve Yorumu, Türk Hukuk Sitesi, (www.turkhukuksitesi.com) Hukuki İncelemeler Arşivi, 15.11.2008
  • Ruhi, A.C., MÖHUK, Gerekçeli, Açıklamalı, Yargıtay İçtihatlı, 2. B. Ankara 2008.
  • Üstündağ, S. Medeni Yargılama Hukuku, C.I-II, 6.B., İstanbul 1997
  • Yılmaz, E: Hukuk Sözlüğü Ankara 2006
[1] Yılmaz, E: Hukuk Sözlüğü, Ankara 2006, s.3

[2] Türk Dil Kurumu İnternet Sözlüğü, www.tdk.gov.tr, yararlanma tarihi: 14.11.2008

[3] Akıncı, Z.: Yabancı Derdestlik, Ankara 2002, s.19

[4] Tanrıver, S. Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, 2.B. Ankara 2007, s. 4 vd.

[5] Akıncı, age, s.20

[6] Üstündağ, S. Medeni Yargılama Hukuku, C.I-II, 6.B., İstanbul 1997, s. 498.

[7] Akıncı, age, s.20.

[8] Tanrıver, age, s. 25-26.

[9] Akıncı, age, s.20.

[10] Akıncı, age, s.20.

[11] Tanrıver, age, s. 23-24

[12] Tanrıver, age, s. 27-31

[13] Üstündağ, age. s. 312, Tanrıver, age. s. 32-33

[14] Akıncı, age, s.22.

[15] Tanrıver, age. s. 41-43.

[16] Kuru, B. : Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, C-II, s. 1366.

[17] Tanrıver, age. s. 99.

[18] Tanrıver, age. s. 101.

[19] Kuru, B. : age. C. III, s. 3019; Tanrıver, age. s. 104.

[20] Akıncı, age. s. 24.

[21] Akıncı, age. s. 24.

[22] Akıncı, age. s. 26.

[23] Akıncı, age. s. 26.

[24] Akıncı, age. s. 35.

[25] Sinerji İçtihat ve Mevzuat Programı MÖHUK karşılaştırma tablosu, son yararlanma tarihi: 15.11.2008. Ayrıca bkz. Uysal, V. : Türk Hukuk Sitesi, http://www.turkhukuksitesi.com/makale_745.htm, Yeni MÖHUK Değişiklikleri ve Yorumu, son yararlanma tarihi: 15.11.2008

[26] Uysal, V. : Türk Hukuk Sitesi age.

[27] Uysal, V. : Türk Hukuk Sitesi age.

[28] Kuru, age. C. III, s. 3005.

[29] Akıncı, age. s. 37.

[30] Akıncı, age. s. 37.

[31] Sinerji İçtihat ve Mevzuat Programı, 15.11.2008

[32] YHGK. 1985/13-114 E., 1986/591 K. 28.05.1986, Sinerji İçtihat ve Mevzuat Programı, 15.11.2008

[33] Tanrıver, age, s. 79-80.

[34] Akıncı, age. s. 39.

[35] Akıncı, age. s. 39.

[36] Akıncı, age. s. 41.

[37] Akıncı, age. s. 42-43.

[38] Akıncı, age. s. 44.

[39] Yargıtay 2. HD. 1998/10337 E., 1998/12221 K., 13.11.1998; Ruhi, A.C.,: MÖHUK, Gerekçeli, Açıklamalı, Yargıtay İçtihatlı, 2. B. Ankara 2008.

[40] Akıncı, age. s. 48.

[41] Akıncı, age. s. 48.

[42] Akıncı, age. s. 47-54.

[43] RG. 04.01.1995, No. 22161.

[44] Akıncı, age, s. 100.

[45] RG. 03.12.1977, No. 16128.

[46] Akıncı, age, s. 102.

[47] RG. 01.06.1985, No. 18771.

[48] Akıncı, ege, s. 103.

[49] RG. 11.03.1973, No. 14418.

[50] Akıncı, age. s.104.

[51] Akıncı, age. s.105.

[52] RG. 28.08.1997, No. 23090.

[53] RG. 09.11.1997, No. 23165.

[54] RG. 25.08.1993, No. 21679.

[55] RG. 12.11.1994, No. 22109.

[56] RG. 02.08.1992, No. 21303.

[57] RG. 22.12.2003, No. 25324.

[58] RG. 07.12.2007, No. 26723.

[59] RG. 07.01.2008, No. 26749.

[60] RG. 14.05.2000, No. 24049.

[61] RG. 10.02.2008, No. 26783.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Türk Milletlerarası Usul Hukukunda Yabancı Derdestlik" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Şamil Demir'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
17-11-2008 - 13:58
(5637 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 7 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
15908
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 31 dakika önce.
* Ortalama Günde 2,82 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 43972, Kelime Sayısı : 4496, Boyut : 42,94 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 919
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,37550306 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.