Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Tıbbi Müdahaleler Açısından Komplikasyon Malpraktis Ayrımı

Yazan : Öğr. Grv. Fatih Birtek [Yazarla İletişim]
POLİS AKADEMİSİ NİĞDE POLİS MESLEK YÜKSEKOKULU ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

Makale Özeti
TIBBİ MÜDAHALE KAVRAMI- İZİN VERİLEN RİSKLER ( KOMPLİKASYONLAR ) VE HEKİM HATASI ( MALPRAKTİS ) KAVRAMLARININ İNCELENMESİ
Yazarın Notu
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ YIL 2007 SAYI 5 CİLT 81

TIBBİ MÜDAHALELER AÇISINDAN KOMPLİKASYON- MALPRAKTİS AYIRIMI
Fatih BİRTEK*
Düşünmeden öğrenmek faydasız,
öğrenmeden düşünmek ise tehlikelidir.”
Konfüçyüs
I. GİRİŞ
Bir kamu hizmetinin ifası sonucu bireylerin uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini için öncelikle idarenin kusurlu bir hareketinin söz konusu olmaktadır. Kamu hizmetlerinin sunumundan kaynaklanan sorumluluğun belirlenmesinde esas olan kusura dayanan sorumluluktur. İstisnai olarak idarenin kusursuz sorumlu olduğu durumlar söz konusu olsa da1, kamu hukuku anlamında geçerli olan kural; idarenin kusura dayanan sorumluluğudur. Bu sebeple bir kamu hizmetinin yürütülmesi nedeniyle idareye, kusura dayanan sorumluluğuna istinaden, tazmin yükümlülüğü yüklenecek ise öncelikle idarenin somut olaydaki kusuru saptanmalıdır. Özellikle sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde Danıştay kusur sorumluluğunu esas kabul etmekte ve hatta sorumluluğun olmazsa olmaz şartı olarak ağır kusur kriterini benimsediği bir durumda; sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde, sağlık hizmetini sunan idarenin kusurlu davranışlarının tespiti zorunludur.
Özel hastanelerde sunulan sağlık hizmetlerinde hizmetten yararlanan ile hizmeti sunan arasında bir özel hukuk sözleşmesi kurulmuş olduğundan olduğundan; uyuşmazlık söz konusu olduğunda özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Yine, tıbbi müdahalelerde komplikasyon ( izin verilen risk ) – malpraktis ayrımı, cezai sorumluluğun ( kusur ) belirlenmesinde de gerekli ve zorunlu bir ayrımdır. Ancak her iki konu da, hususiyeti itibariyle münhasıran ayrı birer hususi çalışma konusu olabilecek hacimde olduğundan, bu çalışmanın hareket noktası; kamu hukuku kurallarına göre icra edilen, sağlık kamu hizmetinin sunumunda karşılaşılan ve bu yönüyle de idare hukuku kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturulması gereken komplikasyon - malpraktis ayrımı sorununun çözümü ile sınırlandırılmıştır.
II. TIBBİ MÜDAHALE KAVRAMI
Tıbbi müdahale, tıp mesleğini icraya yetkili bir kişi (hekim) tarafından, doğrudan ya da dolaylı tedavi amacına yönelik olarak gerçekleştirilen her türlü faaliyeti ifade eder. Daha kısa bir söyleyişle, tıbbi müdahale, hekimin tedavi amacına yönelik etkinlikleridir. Buraya bir hastalığı, anormalliği ya da eksikliği önlemek, ortadan kaldırmak veya olumsuz etkilerini en aza indirmek için yapılan her türlü faaliyet dâhildir. Bu faaliyetler, en basit teşhis ve tedavi yöntemlerinden en ağır cerrahi müdahalelere (ameliyatlara) kadar uzanırlar2.
Tıbbi işlemler bir hekim tarafından veya bir hekimin gözetimi ve sorululuğu altında yardımcı personeli tarafından yapılan işlemlerdir3. Örneğin hekimin hastayı muayene etmesi, teşhis koyması, reçete yazılması, ameliyat yapması tıbbi işlemdir. Keza, hekimin doğrudan doğruya gözetimi ve sorumluluğu altında yardımcı personelinin hastaya enjeksiyon yapması da tıbbi işlemdir. Bunların dışında kalan faaliyetler, hastanede yapılsalar bile tıbbi faaliyet sayılmazlar4. Örneğin hastadan tahlil için kan alımı, hastaya pansuman yapılması, hastanın yatağa yatırılması, kaldırılması, temizlenmesi, beslenmesi gibi faaliyetler tıbbi faaliyet değildir5.
GÖZLER ve AYAN’ ın bu tanımlarına bütünüyle katılmak mümkün değildir. AYAN’ ın tıbbi müdahale tanımı; tıbbi müdahalenin mutlaka hekim tarafından yapılan teşhis ve tedavi olarak sınırlaması sebebiyle eksiktir. Tıbbi müdahaleye hekim ekseriyetle yetkili olmakla birlikte tek yetkili kimse değildir. Günlük yaşantısında, mesai saatleri dışında bir kimsenin yaralanmasına veya hayatının tehlikeye girmesine tanık olan bir sağlık meslek mensubunun ( ebe, hemşire, sağlık memuru, ilk ve acil yardım teknisyeni veya ilk ve acil yardım bilgisi bulunan diğer meslek mensupları ) yardıma ihtiyacı olan şahsa yaptığı ilk yardım6 gerçekte tıbbi müdahaledir. Örneğin bir boğulma vakasına şahit olan ilk yardım teknisyeni, sağlık memuru, ebe veya hemşirenin, suni solunum ve kalp masajı yapması işlemlerinin tıbbi müdahale olmadığını söylemek mümkün değildir. Bu, gerek günlük hayatta ve gerekse acil durumlarda doktor hastaya müdahale edinceye kadar geçen sürede yardımcı sağlık personeli tarafından yapılan işlemlerde tıbbi işlem/ müdahaledir. Bu sebeple sadece hekimin yaptığı müdahalenin tıbbi müdahale olduğunu söylemek mümkün değildir.
GÖZLER’ in tanımlamasına bakıldığında ise; bizzat hekim tarafından veya hekimin gözetim ve denetimi altında yardımcı sağlık personelinin yaptığı işlemler tıbbi işlem/ müdahale sayılmakta ve hekim denetim ve gözetimi olmadan işlem hastanede yapılsa dahi tıbbi işlem olarak kabul edilmemektedir. Bu tanım da eksik ve bir yönüyle de yanlıştır. Yukarıda izah edildiği üzere; yaşamı tehlikede olan bir kimseye her bir bireyin yardım yükümlülüğü bulunmaktadır. Hatta T.C.K’ nın 98. maddesi gereğince “ yardım yükümlülüğünü yerine getirmemek ” suçtur. T.C.K m. 98’ de yer alan yardım yükümlülüğü sağlık meslek mensubu için, müdahale etme yükümlülüğü halini almaktadır. Kendi uzmanlık alanı ile ilgili olan bir konuda; yardıma ihtiyacı olan veya hayati tehlikesi olan bir kimseye yardım etmeyen sağlık personeli garantör olması nedeniyle suç işlemiş olacaktır.
Bu halde doktor tarafından yapılmasa, doktor denetim ve gözetiminde bulunmasa dahi, hastanın yaşamına yönelik bir tehlikenin bertaraf edilmesi amacıyla, kendi uzmanlık alanının sınırları içinde kalmak kaydıyla yardımcı sağlık personeli ( ebe, hemşire, ilk ve acil yardım teknisyeni, sağlık memuru ) nin ilk ve acil yardım girişimleri de tıbbi müdahaledir. Nitekim, 1219 Sayılı Tababet ve Şuabat ı Sanatların Tarz ı İcrasına Dair Kanun’ unda tıbbi müdahaleyi yapmaya yetkili olan kimseler sınırlayıcı bir biçimde ( numerus clauses ) sayılmıştır. Bu madde kapsamında tıbbi müdahaleye kanunen yetkili kimseler; Hekimler, diş hekimleri, ebeler, sağlık memurları, sünnetçiler, hastabakıcı hemşireler ve diş protez teknisyenleri dir. Yine, 05.07.2005 tarih ve 25866 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanan 21.06.2005 tarih ve 5371 Sayılı “ Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Tababet ve Şubatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun ile Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7. maddesi ile değişik; 11.04.1928 tarih ve 1219 Sayılı Tababet ve Şua batı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanunun 3. maddesine eklenen ikinci fıkra ” hüküm uyarınca:
“Acil tıbbi yardım ve bakım ile sınırlı kalmak ve Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliğinde belirtilmek kaydıyla acil tıp teknikerleri ile acil tıp teknisyenleri hastaya müdahale edebilir, bu hususta lazım gelen iş ve işlemleri yapabilirler.”
Bu hüküm nazara alındığında yardımcı sağlık personellerinin, doktor denetimi ve gözetimi altında olmadan yaptıkları bir takım müdahalelerin de tıbbi müdahale olarak kabulü kanunen bakımından zorunlu bir hal almaktadır.
Bu açıklamalardan hareketle, bir girişimin tıbbi müdahale olarak adlandırılabilmesi için üç şartın varlığı gerekmektedir. Birincisi; müdahalenin resmi ehliyetli bir kimse tarafından yapılmış olması, ikinci olarak; doğrudan doğruya veya dolaylı olarak hastayı tedavi amacına yönelik olması; üçüncü ve son olarak da; müdahalenin müdahaleyi yapan kimsenin mesleki bilgisi dâhilinde olması gerekmektedir.

III. TIBBİ MÜDAHALELERDE HİZMET KUSURU
Tıbbi müdahalelerden ötürü ortaya çıkan zararlarda idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için ağır kusurlu bir davranış ile hareket edilmesi gerekmektedir. Eğer idare ajanının ağır kusuru yok ise, ortaya çıkan zarardan ötürü ne idare ne de eylemi gerçekleştiren sağlık personeli sorumlu olacaktır7. Tıbbi müdahalelerde hizmet kusuru aslında sağlık kamu hizmetinin kötü işlemesinin bir uzantısından başka bir şey değildir. Tıbbi müdahalenin standartlara uygun yapılmaması niteliği itibariyle hizmetin kötü işlemesidir. Bu yönü itibariyle standartlara aykırı tıbbi müdahale başlı başına bir hizmet kusuru teşkil etmektedir.
Sağlık personelinin sorumluluğu yoluna gitmeden önce sağlık personelinin kusurlu olup olmadığının tespiti zorunludur. Sağlık personelinin basit kusurlarından dolayı sorumlu olmadığı doktrinde ve Danıştay içtihatlarında benimsenmektedir. Ancak Fransız Danıştay’ ı önceleri ağır kusur şartını aramaktayken, son zamanlarda özellikle, kan ürünlerinden bulaşan hastalıklar, AİDS, bulaşıcı hastalıklarda idareyi ve dolayısıyla sağlık personelini basit kusurundan dahi sorumlu tutmaktadır.
Danıştay, tedavi ve cerrahi müdahaleleri yüzünden meydana gelen zararların idarece karşılanması için hizmet kusuru ve hakta ağır kusur ile irtikap edilmiş olmasını gerekli görmektedir. Ağır kusur yok ise idareyi sorumlu tutmamaktadır8. Danıştay ağır kusur şartını, idarenin sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde olmazsa olmaz bir şart olarak uygulamaktadır. Somut olayda ağır kusur yok ise, tazminata hükmetmemektedir. Bu yönüyle Danıştay’ ın ağır kusur şartını, sorumluluk için olmazsa olmaz ( sine gua non ), tazmin yükümlülüğünün ön şartı şeklinde telakki ettiği anlaşılmaktadır9. Danıştay içtihatlarına bakıldığında; Danıştay’ ın, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde idarenin kusursuz sorumluluğunu kabul etmediği göze çarpmaktadır.
Yayla’ya göre: “ idarenin görülmesi, yürütülmesi gerçekten zor olan bazı faaliyetlerinde, örneğin sağlık hizmetlerinde ortada ağır hizmet kusurunun olması halinde idarenin sorumluluğu söz konusu olacaktır10. ”
Kanaatimizce olağan tıbbi müdahalelerin dışında olmak kaydıyla; gerek çok riskli cerrahi girişmeler ve gerekse yaşamı kurtarmaya yönelik zorunlu acil tıbbi müdahalelerde basit kusur ile idareyi ve dolayısıyla sağlık personelini sorumlu tutmak; idarenin ve sağlık personelinin bu tür tıbbi girişimler yaparken uzun boylu düşünmesi, temkinli davranması ve hata yapma/ basit hatadan dahi sorumlu tutulma kaygısıyla çekingen davranması gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkaracaktır. Bu sebeple anılan faaliyetler hususunda idarenin ve müdahaleyi yapan sağlık meslek mensuplarının sorumluluktan bağışık bir hareket alanının bulunması11 kişilerin yaşam hakkının ve sağlığının korunmasına hizmet edecektir. Bu tür riskli, acil ve zorunlu müdahaleler bakımından ağır kusur şartının kabul edilmesi kamu yararına hizmet edecektir. Bu tür müdahaleler dışında kalan, olağan ve planlama/ düşünme imkânı bulunan tıbbi müdahaleler için ise basit kusurun varlığı12 sorumluluk için yeterli ve gerekli bir şart olarak kabul edilebilecektir. Mamafih, tıbbi müdahaleleri acil, zorunlu ve yaşamı kurtarmaya yönelik tıbbi müdahaleler ve olağan, planlama imkânı bulunan ve genel tedavi amacına yönelmiş müdahaleler olarak ayırarak her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapmak daha yerinde olacaktır.
IV. KOMPLİKASYON VE MALPRAKTİS KAVRAMLARI BAĞLAMINDA KUSUR KAVRAMI
A- Komplikasyon ( İzin Verilen Risk ):
Bütün hekimlik uygulamaları hastalar yönünden belirli bir risk oluşturmaktadır. Bu riskler, hekimlik uygulamalarının doğasından kaynaklanmakta, büyük kısmı hekim tarafından gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsa bile kaçınılmaz nitelik taşımaktadır. Buradaki riskler izin verilen risk çerçevesinde kaldığı müddetçe bunun adı komplikasyon ( istenmeyen durum ) olmaktadır13. Komplikasyon olduğu hallerde tıbbi uygulama hatasından ve hekimin kusurundan ve dolayısıyla hekimin ve idarenin sorumluluğundan söz edilemez. Bu nedenle tıbbi müdahalelerde izin verilen risk ile tıbbi malpraktis ayrımı hassasiyetle yapılmalıdır14.
“ Yapılan tıbbi müdahale, klasik tıp bilgilerinde, uluslar arası literatürde komplikasyon olarak adlandırılıyorsa ve bu müdahale tıbbın kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde yapılmışsa, istenmeyen sonuçlar meydana gelse bile, hekime sorumluluk yüklenemeyecektir. Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, hekimin tanı ve tedavide standart ve belirlenmiş davranış biçimlerinden farklı davranması veya görev ihmali sonucu, hastada geçici sağlık bozulmasından, ölüme kadar giden bir değişkenlikte zarar neden olunması halinde ise malpraktis ( tıbbi uygulama hatası ) söz konusu olacaktır. Zamanında fark edilmez veya fark edilmesine karşın gerekli önlemler alınmaz ya da fark edilip önlem alınmasına karşın yerleşmiş standart tıbbi girişimde bulunulmaz ise komplikasyon malpraktise dönüşür.15”
Tıbbi müdahaleler tehlikeli nitelikte olduğu zaman, şayet hekim tıp bilimine bağlı kalarak hastayı iyileştirmek amacıyla bunları gerçekleştirmiş ise, suç niteliğinde meydana gelse dahi, hâkim dikkat ve ihtimamı göstermiş ise sorumlu tutulamayacaktır16.
Hukuken, yapılan bir hareket ne kadar zorunlu ise, izin verilen risk de o kadar büyüktür. Bir hukuki yararın tehlikeye sokulması, yararın elde edilmesi bakımından tek araç ise, kısacası başka çare yok ise, o takdirde hukuki yararın tehlikeye sokulmasına izin verilmektedir17.
Tıbben gerekli olan ( endikasyon varlığı ) bir müdahaleyi; modern tıbbın gereklerine, hekimlik mesleğinin iktiza ettiği dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun olarak yapan sağlık personelinin kusurundan söz edilemez ve müdahaleyi yapan sağlık personelinin hukuki hiçbir sorumluluğu yoluna gidilemez18.
Yargıtay 2. C.D, 20.11.191 tarih ve 10834/11895 sayılı kararında: “ Sanığın başı boş bıraktığı köpeği tarafından ısırılıp yaralanan mağdureye kuduz aşısı uygulandığı, 15. aşıdan sonra hastalandığı ve öldüğü, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu raporunda, - ölümün köpek ısırmasını takiben tatbik edilen kuduz aşısının bünyevi sebeplerle husule getirdiği alerjik ensefalit sonucu gelişen dolaşım ve solunun yetmezliğinden- kaynaklandığının, kuduz aşısına ve aşının tatbik şekline atfı kabil kusur bulunmadığının bildirildiği, keza, Yüksek Sağlık Şurası raporunda, - kuduz aşıları neticesinde bazen bu tip ensefalis komplikasyon olarak meydana gelebilmektedir. Bu komplikasyonlar nedeniyle aşıyı yapan kimseyi kusurlu bulmak mümkün değildir- denildiği görülmektedir. Olayda tıbbi yönden sorumluluk yüklenemeyen, kuduz aşısının bünyevi sebeplerle husule getirdiği alerjik ensefalitten meydana geldiği anlaşılmaktadır ” denilmekte ve komplikasyon neticesinde ortaya çıkan zararlardan dolayı sağlık personelinin kusura dayanan sorumluluğu ( hukuki ve cezai sorumluluk ) yoluna gidilemeyeceği açıkça ortaya konulmaktadır.
Bir sağlık ocağı pratisyen hekiminin, hastanın sevki için yeterli zaman bulunmadığı bir durumda anne ve bebeğin hayatını kurtarmak için riskli bir doğum eylemine girişmesi19;kafa içinde meydana gelen kanama ( intracranial ) nedeniyle hastanın zorunlu olarak ameliyata alınması ve hastanın ameliyat esnasında veya ameliyat sonrası ( post operatif ) dönemde cerrahi girişimin büyüklüğü nedeniyle meydana gelen ikinci bir kanama nedeniyle yaşamını yitirmesi; bütün testler ve ilgili uzman doktor konsültasyonlarının yapılmasına rağmen kontrol altında bulunan pelvis kırığı ( leğen kemiği) tanısı ile takip edilen hastanın, yaralanmanın bir komplikasyonu olan yağ embolisi nedeniyle yaşamını yitirmesi; büyük ameliyatlarda, cerrahi girişim yapılan bölgeye bitişik dokularda meydana gelen büyük damar yaralanmaları nedeniyle hastanın kaybedilmesi; lumbal ( bel bölgesi ) disk kaymasının düzeltilmesi operasyonlarında gerekli dikkat ve özenin gösterilmesine rağmen hastanın ameliyatın bir komplikasyonu olarak ayağında güç kaybı meydana gelmesi; had safhada acil bir kanama olması sebebiyle, mevcut steril malzemelerin yetersiz kalması neticesinde steril olmayan araç ve gereçlerin kullanılması sebebiyle hastada enfeksiyon gelişmesi gibi durumlar izin verilen risk kapsamında değerlendirilir. Bu ve benzeri durumlarda tıbbi girişimi yapan sağlık meslek mensubu sorumlu olamayacağı gibi idarenin de sorumluluğu yoluna gidilemeyecektir. Bu gibi durumlarda kusurun yokluğu, hem sorumluluğun yokluğu hem de tazmin yükümlülüğünün yokluğu sonucunu doğurmaktadır.
B- Malpraktis ( Tıbbi Uygulama Hatası ):
Genel bir tanımlama ile malpraktis; hatalı davranış veya görev ihmali sonucu bir yaralanmaya ya da zarara yol açmaktır20. Bir başka tanım ile: “ hekimin hastanın standart tedavisini yaparken başarısızlığı, beceri eksikliği ya da ihmali nedeniyle zarar vermesi ” dir21.
Türk Tabipler Birliği Etik İlkeleri: 13- Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi “ hekimliğin kötü uygulanması ” anlamına gelir,
Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanunu Tasarısında22 ise Tıbbi Kötü Uygulama; “ Sağlık personelinin kasıt veya kusur veya ihmal ile standart uygulamayı yapmaması, bilgi ve beceri eksikliği ile yanlış veya eksik teşhiste bulunması veya yanlış tedavi uygulaması veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan ve zarar meydana getiren fiil ve durum ” olarak tanımlanmıştır.
Tıp biliminin standardına ve tecrübelerine göre gerekli olan özenin bulunmadığı ve bu nedenle de olaya uygun gözükmeyen her türlü hekim müdahalesi de tıbbi uygulama hatası olarak kabul edilmektedir23.
Bir hatalı tıbbi girişimin varlığından söz edebilmek için şu unsurların varlığından söz etmek gerekmektedir24:
- Meslek ve sanatta acemilik,
- Hastaya kasıtlı olarak zarar vermek,
- Hasta- hekim sözleşmesine aykırı hareket etmek,
- Yanlış, tehlikeli muayene sonucu hastanın zarar görmesi,
- Tıbbi aletlerin tehlikeli kullanılmasından dolayı hastaya zarar vermek,
Hekimlerin, meslekleri ve uzmanlıkları ili ilgili temel ve klasik bilgilere ve genel tıp kurallarına göre hareket etmeleri gerekir. Hekim, meslekte herkesin bildiği ya da bilmesi gereken bir konuda açık hata yaparsa sorumlu olur.
Nitekim Yargıtay 4. H.D. 1977/2541 Sayılı Kararında: “ Hekim tıp verilerini yanlış ya da eksik uygulamışsa, mesleğinin gerektirdiği özel görevlere gereği ve yeteri kadar uymamışsa kusur var demektir. ” denilmiştir.
HAKERİ’ ye göre25: “ Tıbbi uygulama hatası, standardın altında kalınması veya üstüne çıkılması ile söz konusu olabileceği gibi, icrai bir hareketle veya ihmali bir hareketle de söz konusu olabilir. Bu itibarla hekimin özen yükümlülüğünü ihlali, bir müdahaleyi gerekli olduğu şekilde yapmaması şeklinde söz konusu olabileceği gibi, gerekli müdahaleyi hiç yapmaması şeklide de olabilir. Dolayısıyla hareketin ihmali veya icrai olması arasında bir fark gözetilmemelidir.” Bu görüşten hareketle, tıbbi uygulama hatasının; yapılmaması gerekli davranışın yapılması ( icrai ) veya yapılması gereken bir davranışın yapılması ( ihmali ) suretiyle ortaya çıkabileceğini söylemek mümkündür.
Anestezi muayenesi yaptırmadan hastanın ameliyata alınması ve anestezi komplikasyonu nedeniyle hastanın yaşamını yitirmesi; intra uterin ölüm olayında hastanın doğum yaptırılmadan sevk edilmesi26; ameliyat edilen hastanın karnında gaz tampon ve ameliyat araç – gereci unutulması27; disk ameliyatında, disk materyalinin çıkarılırken diske bitişik olan damar yaralanması nedeniyle hastanın yaşamını yitirmesi; meslek ve sanatta acemilik nedeniyle ameliyat sahasına uzak bir alanda büyük damar yaralanmasına sebebiyet verilmesi; ameliyat esnasında gerekli özenin gösterilmemesi28 göğüs ağrısı şikayetiyle gece acil servise müracaat eden hastaya kalp grafisi çekilmeden kas spazmı/ kas iltihabı ( artrit ) teşhisi ile evine gönderilmesi ve hastanın kısa bir süre sonra kalp krizinden ötürü yaşamını yitirmesi; trafik kazası neticesinde yaralanarak geldiği acil serviste gerekli röntgen grafisi çekilmemesi sonucu hastanın akciğer kanamasından ( hematoraks ) dolayı yaşamını yitirmesi; ayağına paslı cisim batması sonucu gelen hastaya Tetenoz Immünglobulini yapılmaması neticesinde hastanın ilerleyen günlerde tetenoz hastalığı nedeniyle yaşamını yitirmesi gibi haller tıbbi uygulama hatasına örnek gösterilebilir.
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü 18.01.2005 tarihli Genelge’ de: “ Genelgede sayılan iş ve işlemlere ( hatalı uygulamalar ) istinaden Bakanlık aleyhine açılan davaların yoğunlaştığı belirtilmekte ve bu iş ve işlemler:
- Yanlış teşhis ve tedavi,
- Ameliyat öncesi ve sonrası gelişen komplikasyonlar29
- Doğum esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar30
- Hastane idaresinden kaynaklanan problemler,
- Hatalı ( tekniğe aykırı ) enjeksiyon,
- Hatalı laboratuar tetkikleri,
- Poliklinik ve sevk işlemlerinde yanlış yönlendirmeler,
- Acil servis hizmetlerinin yetersizliği
Tıbbi uygulama hatası bulunması halinde hekim; idare hukuku kuralları uyarınca hizmet kusuru ( hizmetin hiç işlememesi, kötü işlemesi ) nedeniyle sorumlu tutulacağı gibi Türk Ceza Kanunu normları çerçevesinde taksirle öldürme veya taksirle yaralamadan ötürü de sorumlu tutulabilecektir.
V. SONUÇ
Bütün kamu hizmetlerinin sunumunda olduğu gibi sağlık kamu hizmetinin sunumunda da idare kendisine düşen dikkat ve özen yükümlülüğünü mutlak surette yerine getirmelidir. Münhasıran sağlık kamu hizmetinde, tıbbi müdahalenin hukuka uygun sayılabilmesi için hasta veya yakınlarının aydınlatılmış onamı, endikasyon varlığı ( müdahalenin zorunlu ve gerekli olması ), müdahalenin modern tıbbın gereklerine uygunluğu olmazsa olmaz şartlardandır. Ancak tıbbi müdahaleler bu hukuka uygunluk nedenleri içerisinde icra edilseler dahi, bu müdahaleler sebebiyle bir zarar meydana gelmiş ise bu zararın tazmini gerekmektedir. Danıştay içtihatları uyarınca idarenin sağlık hizmetlerinin icra edilmesinden doğan sorumluluğunda kusur sorumluluğu esas olduğundan, bununla birlikte idarenin kusura dayanan sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için ağır kusur şartının olmazsa olmaz bir şart olarak nitelenmesinden ötürü; tıbbi müdahaleyi gerçekleştiren sağlık personelinin kusurlu olup olmadığının tespiti zorunlu ve gereklidir.
Tıbbi müdahaleler niteliği gereği, mesleki bilgi, mesleki tecrübe ve olağan idari işlemlere nazaran dikkat ve özen yükümlülüğünün arttığı ve hasta açısından belirli bir riski bünyesinde barındıran işlemlerdir. Tıbbi müdahalenin konusu insanın bedeni ve yöneldiği değer de insanın yaşam hakkıdır.
Tıbbi müdahaleler; modern tıbbın gereklerine, hekimlik mesleğinin iktiza ettiği dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun olarak yapılsalar dahi neticede ortaya bir zarar çıkması muhtemeldir. Tıbbi müdahalelerde istenmeyen ve fakat ortaya çıkması muhtemel olan bir kısım zararlı neticeler ortaya çıkmış ise bu zararlı neticeler dolayısıyla idareyi ve sağlık personelini sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu tür zararlı sonuçlar hukukun izin verdiği risk kapsamında değerlendirilmektedir.
Ancak tıbbi müdahalenin modern tıbbın gereklerine ve hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak icra edilmesi elbette hekim ve diğer sağlık personelinin sorumluluğunu doğuracaktır. Bir tıbbi müdahalenin hekim/ sağlık personelinin hatası neticesinde olumsuz neticeler doğurup doğurmadığının tespiti için öncelikle ex ante ( tıbbi müdahalenin icra edilmesi sırasında mevcut olan şartlar itibariyle ) bir değerlendirme yapılmalıdır. Olayın özelliği, tıbbi müdahalenin zorunlu/ gerekli/ acil olup olmadığı, tıbbi müdahalenin yapıldığı sağlık kurumumun imkanları göz önüne alınmalıdır. Yine sağlık personelinin dikkat ve özen yükümlülüğü de ex ante bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Hekimin tıbbi müdahalede kusurlu olup olmadığın; aynı mesleki bilgiye sahip bir hekimin, aynı şartlarda göstermesi gerekli olan dikkat ve özen yükümlüğü ne göre tespit edilmelidir.
Tıbbi müdahalelerin risk taşıması ve insan hayatına yönelik bir takım zararlı neticeler ortaya çıkarabilecek olması aşikardır. Ancak tıbbın gereklerine göre, gerekli dikkat ve özen yerine getirilerek icra edilmiş olan tıbbi müdahaleler sonucu ortaya çıkan olumsuz neticeler, tıbbi müdahalenin doğal ve zorunlu sonucudur. Bu sebeple hukukun izin verdiği risk kapsamında değerlendirilmesi gereken komplikasyonlar ( istenmeyen neticeler ) nedeniyle hekimi ve sağlık personeli sorumlu tutmak mümkün değildir. Komplikasyonlar nedeniyle sağlık personelinin sorumlu tutulması; sağlık personelinin tıbbi müdahaleye girişirken çok ayrıntılı düşünmesine, sorumlu tutulacağı düşüncesiyle aşırı dikkatli davranmasına ve tıbbi müdahaleye girişmekte ürkek davranmasına neden olacaktır. Böyle bir durumda, tıbbi müdahale gecikecek ve/ veya gereği gibi icra edilemeyecek ve neticede sağlık hizmetinden faydalanan kimseler bu durumdan zarar görecektir. Dolayısıyla, komplikasyonlar sebebiyle hekimin ve sağlık personelinin sorumlu tutulması kamu yararına hizmet etmeyecektir.





























KAYNAKÇA

AYAN, Mehmet: Tıbbi Müdahalelerden Doğan Hukuki Sorumluluk ( Tıbbi Müdahaleler ), Ankara, 1991
BAYRAKTAR, Köksal: Hekimin Tedavi Nedeniyle Cezai Sorumluluğu, İstanbul, 1972
CHAPUS, Droit Administratif general, op. cit. C.1
ÇOLAK, Ahmet: Komplikasyon mu? Malpraktis mi? Malpraktis Davalarının Asli Unsurları, Hekim Forumu Dergisi, Nisan- Mayıs 32-33, 2003
ÇOLAK, Ahmet: Nöroşirujide Malpraktis, Türk Nöroşiruji Dergisi 12: 94- 98, 2002
De LAUBARE: Venezia ve Gaudemet,op.cit.,c.I
DURAN, Lütfi: Türkiye İdaresinin Sorumluluğu ( Türkiye İdaresinin ), Ankara, 1974
ESİN, Yüksel: Danıştay’ da Açılacak Tazminat Davaları, İkinci Kitap ( Esas ), Ankara, 1976
GÖZLER, Kemal: İdare Hukuku, Cilt 2, Bursa, 2003
HAKERİ, Hakan: Tıp Hukuku ( Tıp Hukuku), Ankara, 2007
HANCI, İ. Hamit: Malpraktis- Tıbbi Girişimler Nedeniyle Hekimin Ceza ve Tazminat Sorumluluğu ( Malpraktis ), 3. Baskı, Ankara, 2006
ONAR, Sıddık Sami: İdare Hukukunun Umumi Esasları ( Umumi Esaslar ), C lll, İstanbul, 1966
ÖZCAN, Mesut: Hekimin Tıbbi Hatalarından Kaynaklanan Cezai Sorumluluğu ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), İstanbul, 2002
ÖZTÜRK, Atilla: Adli Tıp Uygulamasında Hekim Hataları ve Hekimin Sorumluluğu ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), İstanbul, 2002
ÖZTÜRKLER, Cemal: Hukuk Uygulamasında Tıbbi Sorumluluk, Teşhis – Tedavi ve Tıbbi Müdahaleden Doğan Tazminat Davaları, Ankara, 2003
SEVİNDİK ATICI, Ebru: Hekimin Meslek Hatalarından Kaynaklanan Hukuksal ve Cezai Sorumluluğu, ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), Adana, 2006
YAYLA, Yıldızhan: İdare Hukuku 1, İstanbul, 1990
* Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
1 Sosyal risk ilkesi gereği, genel güvenliğin sağlanamaması ve terör olaylarından doğan zararlar ve mesleki risk ilkesi gereği ortaya çıkan zararlarda idarenin kusursuz sorumluluğu söz konusudur.
2AYAN, Mehmet; Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Ankara, 1991, s. 5
3 De Laubadere, Venezia ve Gaudemet,op.cit.,c.I, s.989; Chapus, Droit administratif (Nakleden: GÖZLER, Kemal: İdare Hukuku ( İdare Hukuku ), Cilt 2, Bursa, 2003, s. 1003)
4 Chapus, Droit administratif general, op. cit, c.I, s.1305. (Nakleden: GÖZLER, Kemal; ( İdare Hukuku ), s. 1003)
5 Chapus , Droit administratif general, op.cit., c.I s.1305,De laubadere, Venezia ve Gaudemet, op.cit.,c.I, s.989. (Nakleden: GÖZLER, Kemal; ( İdare Hukuku ), s. 1003)
6 İlk yardım ile acil yardım kavramları birbirinden farklı anlamlar taşımaktadır. İlk yardım daha çok çevrede bulunan materyaller ve kişinin eliyle yapılan, ilaç ve medikal unsurların bulunmadığı bir faaliyet iken; acil yardım, ilaç ve medikal unsurların kullanılması ile yapılan faaliyetlerdir.
7 ONAR, Sıddık Sami: İdare Hukukunun Umumi Esasları ( Umumi Esaslar ), C lll, İstanbul, 1966, s. 1741;
; ESİN, Yüksel: Danıştay’ da Açılacak Tazminat Davaları, İkinci Kitap ( Esas ), Ankara, 1976, s. 54; DURAN, Lütfi: Türkiye İdaresinin Sorumluluğu ( Türkiye İdaresinin ), Ankara, s. 41; BAYRAKTAR, Köksal: Hekimin Tedavi Nedeniyle Cezai Sorumluluğu, İstanbul, 1972, s. 39
8 DURAN, Lütfi: ( Türkiye İdaresinin ), s. 41
9 Danıştay’ ın bu görüşünün aksi görüş için bkz. GÖZLER, Kemal; ( İdare Hukuku ), s. 1005 vd.
10 YAYLA, Yıldızhan: İdare Hukuku 1, İstanbul, 1990, s. 149
11 Chapus, Droit administratif general, op. cit, c.I, s.1305. (Nakleden: GÖZLER, Kemal; ( İdare Hukuku ), s. 1002)
12 GÖZLER, Kemal; ( İdare Hukuku ), s. 1005
13 ÇOLAK, Ahmet: Komplikasyon mu? Malpraktis mi? Malpraktis Davalarının Asli Unsurları, Hekim Forumu Dergisi, Nisan- Mayıs 32-33, 2003
14 ÇOLAK, Ahmet: Nöroşirujide Malpraktis, Türk Nöroşiruji Dergisi 12: 94- 98, 2002, s. 50
15 SEVİNDİK ATICI, Ebru: Hekimin Meslek Hatalarından Kaynaklanan Hukuksal ve Cezai Sorumluluğu, ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), Adana, 2006, s. 69
16 ÖZCAN, Mesut: Hekimin Tıbbi Hatalarından Kaynaklana Cezai Sorumluluğu, ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), İstanbul, 2002, s. 23
17ÖZTÜRK, Atilla: Adli Tıp Uygulamasında Hekim Hataları ve Hekimin Sorumluluğu ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), İstanbul, 2002, s. 30
18 HAKERİ, Hakan: Tıp Hukuku ( Tıp Hukuku), Ankara, 2007, s. 319
19ÖZTÜRK, Atilla: Adli Tıp Uygulamasında Hekim Hataları ve Hekimin Sorumluluğu ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), İstanbul, 2002, s. 30
20 HANCI, Hamit: Malpraktis- Tıbbi Girişimler Nedeniyle Hekimin Ceza ve Tazminat Sorumluluğu ( Malpraktis ), 3. Baskı, Ankara, 2006, s. 30
21HANCI, Hamit: ( Malpraktis ), s. 30
22 HANCI, Hamit: ( Malpraktis ), s. 30
23 HAKERİ, Hakan: ( Tıp Hukuku ), s. 337
24 ÖZTÜRKLER, Cemal: Hukuk Uygulamasında Tıbbi Sorumluluk, Teşhis – Tedavi ve Tıbbi Müdahaleden Doğan Tazminat Davaları, Ankara, 2003, s.6
25 HAKERİ, Hakan: ( Tıp Hukuku ), s. 339
26 Yargıtay 4. H.D. 11.02.1976- 975/ 4250- 1393 Sayılı Kararı.
27 HANCI, Hamit: ( Malpraktis ), s. 58
28 HANCI, Hamit: ( Malpraktis ), s. 58
29 Genelgede komplikasyonlar da uygulama hataları arasında sayılmış olsa da, gerçekte komplikasyon bir tıbbi uygulama hatası olmadığı gibi, izin verilen risk kapsamında değerlendirilmesi zorunlu bir durumdur. Kaldı ki, komplikasyon gelişmesi halinde sağlık personelinin ve idarenin sorumlu tutulabilmesinin imkanı bulunmamaktadır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Tıbbi Müdahaleler Açısından Komplikasyon Malpraktis Ayrımı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Öğr. Grv. Fatih Birtek'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
02-03-2008 - 08:35
(5901 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 6 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
17023
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 28 dakika 14 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,88 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 29905, Kelime Sayısı : 4341, Boyut : 29,20 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 8 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 779
Yorumlar : 1
Malpraktis ve komplikasyon ayrımını yapmak sanıldığı kadar kolay birşey değil bu konuda bir kalıp oluşturabilmek çok daha zordur.sayın yazarın söylediği gibi uluslararası literatürde bazı ameliyatlard... (...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04070401 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.