Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Arsa Malikinin Mülkiyeti Geçirme Borcu
GİRİŞ:
Bu çalışmada son zamanlarda sıklıkla başvurulan bir sözleşme olan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa malikinin mülkiyeti geçirme borcu incelenmiştir. Arsa maliki ile yüklenici arasında kurulan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi iki yana da olumlu anlamda edim yüklemektedir. Arsa maliki aralarında kararlaştırdıkları miktarda arsa payı ve katın mülkiyetini yükleniciye geçirme borcu altına girmektedir. Ancak bu borcun ifa edilebilmesi için öncelikle yüklenicinin eser yapma borcunu ifa etmesi gerekmektedir.
Arsa malikinin taşınmaz mülkiyetini geçirme borcunun bu sözleşmeye verdiği bazı özellikler vardır. Bu bağlamda sözleşmenin resmi biçimde yapılma gereği, şerh edebilme olanağı, taşınmaz satımına ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanabilmesi gibi özellikleri üzerinde durulmuştur.
Öncelikle borcun tanım ve nitelendirmesi yapılmış, borcun konusu anlatılmıştır. Daha sonra da belirttiğim gibi ortaya çıkan farklı özellikler incelenip anlatılmıştır.
I. Tanım ve Nitelendirme:
Arsa sahibinin mülkiyeti geçirme borcu tam iki yana borç yükleyen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin edimlerinden birini oluşturur. Arsa maliki, arsası üzerinde aralarındaki anlaşmaya uygun olarak bina yapılması yükümüne karşılık bu binanın ve arsanın belli bir kısmının mülkiyetini yükleniciye geçirmeyi üstlenmektedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi arsa sahibine yüklenen bu ödev nedeniyle içeriği bakımından “mülkiyeti nakil borcu yükleyen sözleşmeler” grubuna girer. Sıklıkla yazıldığı biçimiyle bunlara mülkiyeti geçiren sözleşmeler demek uygun değildir. “Çünkü borç doğuran sözleşmelerin kendisi mülkiyeti geçirmez ancak devir borcu yüklerler”[1]. Mülkiyeti nakil borcu doğurmasına karşın bir satım veya trampa değildir. Çünkü taşınmaz mülkiyetinin devrinin üstlenilmesi karşılığında bir şey veya para verilmesi üstlenilmemektedir, yapma borcu üstlenilmektedir. Arsa sahibinin mülkiyeti devri borcu, bu sözleşmeyi istisna sözleşmesinden de ayırmaktadır. Şöyle ki “istisna sözleşmesinde iş sahibi, eserin yapımı ve kendisine teslimi karşılığında ücret ödeme borcu altına girerken arsa payı karşılığı kat yapımı sözleşmesinde arsa sahibi kendisine inşa edilerek teslim edilecek bağımsız bölümler karşılığı olarak arsa payı devir borcu altına girmektedir”[2]. Arsa malikinin mülkiyeti geçirme borcu, edim yönünden olumlu (verme), maddi (eşyaya ilişkin), ani, hukuki niteliktedir[3]. Ayrıca arsa maliki eser yapılmadan önce arsanın mülkiyetini yükleniciye geçirmedikçe yüklenicinin ayni bir hakkı yoktur. Arazi üzerinde yapılan binalar Medeni Yasanın 718. maddesine göre arazinin mülkiyetinin kapsamına girer. Eser yapıldığında yüklenicinin sadece sözleşmeye göre kendisine devri üstlenilmiş arsa payının devrini isteme hakkı vardır. Bu nedenle yüklenicinin devretmeyi üstlenmesi gibi ifadeler eser yapılmadan önce arsa yükleniciye devredilmedikçe doğru değildir. Yani kural olarak sadece arsa malikinin mülkiyeti geçirme borcu vardır.
II. Borcun Konusu:
Arsa malikinin mülkiyeti geçirme borcunun konusu taşınmaz maldır. Medeni Yasanın 704. maddesine göre taşınmaz mülkiyetinin konusu arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerdir. Dolayısıyla arsa malikinin geçirmekle yükümlü olduğu şey “arazi”dir. “Bir arazi parçasının kat yapımı sözleşmesine konu olabilmesi için tapulu olması şart değildir; sözleşmede belirtilen ve taraflarca üzerinde anlaşılan amacın gerçekleşmesine hukuken ve fiilen elverişli bulunması yeterlidir”[4]. Arsa maliki aralarında yaptıkları sözleşmeye göre arsanın belli bir payını devretmekle yükümlü olacağına göre paylı mülkiyet ortaya çıkacaktır. Yine arsa maliki aralarındaki anlaşmaya göre arsayı paylara bölerek kat irtifakı kurabilecektir. Diğer bir uygulama da arsa malikinin arsayı tamamen yükleniciye devretme borcunu üstlenmesine karşılık yüklenicinin eser yapma ve bu eserin belli bir kısmını arsa malikine devretme borcu üstlenmesi biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Farklı farklı biçimlerde sözleşme kurulması sonucunda paylı mülkiyet, kat irtifakı veya kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanması söz konusu olmaktadır.
III. Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Doğan Kişisel Hakkın Şerhi:
Tapu kütüğünde yapılabilen işlemlerden biri olan şerh, yasada öngörülmüş bazı hakların tapu kütüğüne işlenmesi yoluyla kuvvetlendirilmesini sağlar. “Ancak şerh her türlü kişisel hak değil şerh edilebileceği yasada açıkça öngörülen kişisel haklar için olanaklıdır”[5]. Medeni Yasanın 1009. maddesinin 1. fıkrasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan hakkın tapu kütüğüne şerh edilebileceği düzenlenmiştir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan yükleniciye ait kişisel hakkın şerh edilebilmesi için gerekli koşullar tescil konusunda aranan koşullardır (talep ve belgeleme). Talebi taşınmaz maliki yapacak, tasarruf yetkisini ve şerhi gerektiren hukuki sebebi yani şerh anlaşmasını kanıtlayacaktır[6]. Mülkiyeti devir borcu bakımından arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi taşınmaz satım vaadi olarak düşünülebilirse de şerh konusunda yasada arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan kişisel hakkı ayrıca düzenlendiği için taşınmaz satım vaadi konusunda yasanın getirdiği kolaylık burada uygulanamayacaktır. Taşınmaz satım vaadinin şerhi için ayrıca bir şerh anlaşması gerekli değildir, üstelik şerh edilmesini satım vaadi sözleşmesinin her iki tarafı da isteyebilir. Ama bu kolaylıklar belirttiğim nedenden ötürü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan hak bakımından uygulanmayacaktır. Dolayısıyla şerh verilmesi isteniyorsa ayrıca bir şerh anlaşmasının yapılması gerekir. Şerhin iki sonucu vardır: eşyaya bağlı borç etkisi, munzam etki. “Eşyaya bağlı borç, bir kimseyi bir mala malik olduğu için yükümlülük altına sokan borçlardır”[7]. Eşyaya bağlı borç etkisi kişisel haktan doğan yükümlülüğün taşınmazın mülkiyetine bağlanması ve şerhten sonra taşınmazın her malikinin kendi mülkiyeti döneminde doğacak borçtan sorumlu olmasıdır. Munzam etkisi ise şerhten sonra taşınmazda bir sınırlı ayni hakkın tescili veya bir kişisel hakkın şerhi yoluyla edinilmiş olan haklardan doğmuş borcun ifasında alacaklıya zarar verenlerin etkisiz kalmasıdır[8]. Yasada şerhin etki süresi bu hak bakımından azami süreyle sınırlanmamıştır. Uygulamada taşınmazın malik tarafından devredilmesi ve sonrasında sözleşmenin uygulanmasında sorunlar yaşanması nedeniyle bu hakkın şerh edilmesi hakkı güvenceli kılacaktır.
IV. Arsa Malikinin Mülkiyeti Geçirme Borcu Bakımından Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Şekil Sorunu:
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi mülkiyeti geçirme ve eser yapma edimlerinden oluşmaktadır. Eser yapma edimi bakımından sözleşmenin hangi şekilde yapıldığı önem taşımaz. Ancak mülkiyeti geçirme edimi bakımından mülkiyetin konusu taşınmaz olduğu için sözleşmenin resmi biçimde yapılması gerekir. Medeni Yasanın 706. maddesine göre “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş olmalarına bağlıdır.” Tapu Kanununa göre ise taşınmaz mülkiyetinin devrine ilişkin senetler tapu sicil müdürlüklerince yapılacaktır[9]. Bu durumda arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin de tapu sicil müdürlüğünce düzenlenmesi gerekir. Ancak toplumumuzda ya adi yazılı biçimde ya da noterlikçe düzenleme biçiminde yapılan bu sözleşmelerin geçersiz sayılması sözleşmenin taraflarını mağdur etmiştir. Bu nedenle “Yargıtay, yerleşik içtihatlarıyla arsa payı karşılığı kat sözleşmesini tapu sicil müdürlerinin veya noterlerin düzenleyebileceğini kabul etmiştir”[10]. Ayrıca Yargıtay belli şartlar varsa adi yazılı veya noterlikçe düzenlenmiş arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde şekle aykırılığı ileri sürmeyi pek çok kararında hakkın kötüye kullanılması olarak saymıştır[11]. Yine Yargıtay kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan yüklenicinin bağımsız bölümler üzerindeki hakkının BK. 162 vd. hükümlerine göre yazılı bir sözleşme ile üçüncü kişilere temlik edilebileceğini ve temlik alanın bu hakkı kullanması halinde arsa sahibinin tapuyu devretmekle yükümlü olduğunu kabul etmektedir[12]. Yalnız bu konuda arsa payı karşılığı kat yapım sözleşmesinin taşınmaz satım vaadi mi yoksa doğrudan satım iradesi mi taşıdığına bakılmaksızın kararlar verildiğini görüyoruz. Hâlbuki taşınmaz satım vaadini içeren bir sözleşme hiç kuşkusuz Noterlik Yasası gereği noterlerce geçerli biçimde düzenlenebilir, bu konuda tartışma yersizdir. Ancak taşınmaz satım sözleşmesi söz konusu olduğunda noterlerce düzenlenen sözleşmeler öğretide ve Yargıtay kararlarında tahvil yoluyla taşınmaz satım vaadi olarak değerlendirilir ve geçersiz sayılmaz. Burada ise hiç bu ayrıma dikkat edilmemektedir. Bunun nedeninin taşınmaz satım vaadi ile satımı arasında bir fark görülmemesi, bu ayrımın önemsiz görülmesidir[13]. Ancak bu görüşe katılmıyorum, önsözleşme ile sözleşme arasında ayrımı bizzat çizen de yasadır ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerindeki iradeye dikkat edilmelidir. Genellikle taşınmaz satım vaadi iradesi içerdiği göz önünde tutulacak olursa noterlikçe düzenlenen sözleşmeler geçerlidir. Adi yazılı sözleşmeler ise ancak hakkın kötüye kullanımı olasılığı halinde geçerli kabul edilmelidir. Öğretide de önsözleşme ile sözleşme arasında ayrımı gereksiz bulan görüş eleştirilmektedir[14]. Zevkliler, arsa payı karşılığı kat yapım sözleşmelerinde arsa payı mülkiyetini devir borcu bakımından satış vaadi kuralları uygulanmalıdır diyerek bana göre ön sözleşme-sözleşme ayrımının varlığı görüşünü destekliyor[15]. Aral ise arsa payı karşılığı kat yapımı sözleşmeleri arsa payının müteahhide devir borcunu (taşınmaz satım vaadini) içerdikleri için, resmi şekilde yapılmaları zorunludur. Bu şekil geçerlilik şartı olup hukukumuzda bu tür sözleşmelerin tapu sicil müdürlüklerince veya noterlerce resen düzenleme yoluyla yapılabileceği kabul edilmektedir demektedir[16]. Sonuçta bu sözleşmenin resmi biçimde yapılması gerektiğini ancak uygulamadaki sorunların bu kuralı esnettiğini söyleyebiliriz.
V. Arsa Malikinin Mülkiyeti Geçirme Borcunu İfası:
Bu borcun nasıl ifa edileceği arsa payı karşılığı kat yapımı sözleşmesinin satım veya satım vaadi içermesine göre değişecektir. Satım vaadi ise öncelikle taşınmazın mülkiyetini geçireceğine ilişkin tapu müdürlüğünce resmi senet düzenlenmesi ve ardından arsa malikinin geçerli biçimde tescil isteminde bulunması gerekir. Eğer satım ise arsa maliki koşullar gerçekleştiğinde geçerli biçimde tescil isteminde bulunarak borcunu ifa edecektir. Çünkü taşınmaz satım vaadi taşınmaz mülkiyetini devir borcu değil taşınmazın mülkiyetini devir için satım sözleşmesi yapma borcu yükler. Satım sözleşmesi yapıldıktan sonra tescil için gereken koşullar arsa malikinin tescil isteminde bulunması, istem yetkisinin ve hukuki sebebin belgelendirilmesidir[17]. Arsa maliki kayıtsız şartsız ve yazılı olarak tescil isteminde bulunur. İstem yetkisine sahip olan, tapu kütüğünde malik gözüken kişi veya kişilerdir. Burada belli bir payın devri söz konusu olduğunda arsayı paylara bölüp kat irtifakı kurarak veya kurmaksızın kararlaştırılan pay devredilecektir. Tescil isteminin koşulsuz olması zorunludur aksi takdirde geçerli bir istem sayılamaz. “Bununla beraber taşınmazlarda ayni hakların kurulmasına veya devredilmesine yönelik borçlandırıcı işlemlerin örneğin, taşınmaz satım vaadinin veya satım sözleşmesinin şarta bağlanmasına engel yoktur”[18]. Tescil isteminin koşulsuz olmasının nedeni tasarruf işlemi niteliğinde olmasıdır, ayni etki yaratır. Tescil istemine dayanarak yapılan tescil işlemi açıklayıcı bir işleve sahiptir, kurucu nitelikte olan tescil istemidir. Tescil istemi, talep yetkisi ve hukuki sebebin belgelendirilmesi ile tescil istemi yevmiye defterine tarih ve saatiyle işlenir, gerekli incelemenin ardından tapu kütüğüne kaydedilir ama tescil yevmiye defterine işlenmesinden itibaren olmak üzere geçmişe etkilidir. Tapu Sicili Tüzüğünün 25. maddesine göre mülkiyet hakkının tescili, mülkiyet sütununa mal sahibinin adı, soyadı, baba adı, tescil tarihinin ve mülkiyeti kazanma yolunun yazılması biçiminde olur. Paylı mülkiyet hakkının tescili için her bir paydaşın adı yanı sıra pay miktarının gösterilmesi gerekir[19].
VI. Ayıba Karşı Tekeffül Hükümlerinin Uygulanması Sorunu:
Taşınmaz satımlarıyla ilgili olarak Borçlar Kanunu özel hükümler arasında satıcının ayıba karşı tekeffülünü düzenlemiştir. Medeni Yasanın 215. maddesine göre aksine sözleşme yoksa satılan taşınmaz, satım senedinde yazılı ölçü miktarını içermediği takdirde satıcı eksiğini alıcıya tazmin etmekle yükümlüdür. Satılan taşınmaz resmi ölçmeye dayanarak sicilde yazılı olan ölçü miktarını içermediği takdirde satıcı ayrıca taahhüt altına girmemişse tazminle yükümlü değildir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde de taşınmaz mülkiyetinin devri söz konusu olduğundan bu hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılabilir. Ancak arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri satım sözleşmesi değildir ve her ne kadar taşınmaz mülkiyetinin geçirilmesi edimini içerse de satımla ilgili özel hükümlerin bu sözleşmeye doğrudan uygulanması mümkün değildir. Genel hükümlerde de 96. madde borcun gereği gibi ifa edilmemesi halinde kusurun borçluya yüklenemeyeceği kanıtlanmadıkça borçlunun alacaklının doğan zararlarından sorumlu olacağını düzenler. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri çifte tipli karma isimsiz sözleşmelerden olduğuna göre yasada bu sözleşmeye uygulanacak hükümler belirlenmemiştir. Sözleşmede bu konuda uygulanacak bir hüküm yoksa veya açık değilse bu durumda yasadaki boşluk Medeni Yasanın 1. maddesine göre boşluk dolduracaktır, kıyas ve yaratma görüşü doğrultusunda somut koşullarda en uygun sonucu doğuracak hükmü “kıyasen” uygulayacaktır. Dolayısıyla taşınmaz satımında ayıba karşı tekeffülle ilgili özel hüküm ancak kıyasen uygulanabilir.
VII. Zapta Karşı Tekeffül Hükümlerinin Uygulanması Sorunu:
Taşınmaz satımıyla ilgili özel hükümlerde zapta karşı tekeffül ayrıca düzenlenmemiştir, taşınır satımındaki hükümler kıyasen uygulanır[20]. 189. maddeye göre satıcı, satılan şeyin bir üçüncü kişi tarafından satım sözleşmesinin kurulması sırasında var olan bir hak nedeniyle tamamen veya kısmen zapt edilmesinden alıcıya karşı sorumludur. Alıcı zabıt tehlikelerini satımın kurulması sırasında biliyor idiyse yalnız açıkça taahhüt ettiği takdirde tekeffül ile sorumlu olur. Satıcı üçüncü kişiye ait hakkı bilerek gizlemişse zaman ve sorumluluğunu kaldırma veya daraltma yolunda kararlaştırılmış koşul geçersizdir. Zapta neden olabilecek böyle bir hak taşınmazlarda şerh edilmiş bir kişisel hak veya var olan bir ayni hak olabilir. Böyle bir durum ortaya çıktığında kıyas yoluyla 189. madde uygulanabilir veya kusuru nedeniyle ifa edemediği için ve bu objektif değil sübjektif bir imkânsızlık olduğu için 96. maddeye göre ortaya çıkan zararın tazmin edilmesi gerekir. Eğer arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan kişisel hak şerh edilirse eşyaya bağlı borç ve munzam etkisi sayesinde mülkiyetin devir borcunun ifasına engel olacak bir zapt olmaz ama şerhten önce var olan ayni haklar veya kuvvetlendirilmiş kişisel haklar bakımından yine anılan maddelere göre tazminat söz konusu olur. Kısacası 189. madde de olayın koşulları gerektiriyorsa “kıyasen” uygulanabilir.
SONUÇ:
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa malikinin mülkiyeti geçirme borcu sözleşmenin iki asli ediminden birini oluşturur. Yüklenicinin bina yapması karşılığında arsa maliki aralarında kararlaştırdıkları miktarda katın ve arsa payının mülkiyetini yükleniciye geçirmeyi üstlenir. Arsa malikinin borcunun ifası genelde eserin yapılıp teslim edilmesi koşuluna bağlanmaktadır. Bu nedenle arsa malikinin ifa zamanı koşulun gerçekleştiği an olmaktadır.
Borç, vermeye ilişkin, maddi, ani ve hukuki edimli bir borçtur.
Medeni Yasada arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan kişisel hakkın şerh edilebileceği açıkça öngörülmüştür, bu nedenle şerh alacaklıya (yükleniciye) kuvvetlendirilebilir bir kişisel hak sağlar.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, “taşınmaz mülkiyetini devir borcu” içermesi nedeniyle resmi biçimde yapılması gerekir. Genelde taşınmaz satım vaadi içerikli yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri tapu sicil müdürlüğünce veya noterce düzenlenebilir.
Mülkiyeti geçirme borcu, borcun konusu bir taşınmaz olduğu için tescil ile ifa edilir.
Tescil için gerekli koşullar koşulsuz yazılı tescil istemi ile istem yetkisi ile hukuki sebebin belgelendirilmesidir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi değişik biçimlerde yapıldığı için mülkiyetin devri borcu bazen satım vaadi bazen satım olarak belirmektedir. Buna göre de ifa biçimi ve zamanı değişmektedir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi isimsiz bir sözleşme olduğu için borcun ifasında ortaya çıkan sorunlar sözleşmeye göre çözülür, eğer sözleşmede boşluk varsa yargıç kıyas ve yaratma ile boşluğu doldurur.
Acemoğlu, Kevork, Eşya Hukuku Meseleleri, İstanbul, 1970
Aral, Fahrettin, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 5. Baskı, Ankara,2003
Erel, Şafak, Eşyaya Bağlı Borç, Ankara, 1982
Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, İstanbul, 2003
Feyzioğlu, Feyzi Necmeddin, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.I, İstanbul, 1976
Oğuzman, M. Kemal, Seliçi, Özer, Oktay Özdemir, Saibe, Eşya Hukuku, 10. Bası, İstanbul, 2004
Sirmen, Lale, Eşya Hukuku Ders Notları, Ankara, 2006
Tandoğan, Haluk, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C.I/1, Ankara,1984
-------- Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C.II, Ankara, 1984
Yavuz, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, İstanbul, 2004
Zevkliler, Aydın, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara, 2002
[1] Feyzi Necmeddin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.I, İstanbul, 1976, s. 366.
Ayrıca bkz. Kevork Acemoğlu, Eşya Hukuku Meseleleri, İstanbul, 1970, s. 53.
[2] Cevdet Yavuz, Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, İstanbul, 2004, s. 324.
[3] Edimlerin sınıflandırılması konusunda; Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, İstanbul, 2003, s.XV-XVI.
[4] Cevdet Yavuz, s. 324.
[5] Lale Sirmen, Eşya Hukuku Ders Notları, IV. Fasikül, Ankara, 2006, s. 98.
[6] M. Kemal Oğuzman, Özer Seliçi ve Saibe Oktay Özdemir, Eşya Hukuku, 10. Bası, İstanbul, 2004, s. 177.
[7] Şafak Erel, Eşyaya Bağlı Borç, Ankara, 1982, s.5’ten Oğuzman ve Seliçi, s.20.
[8] Lale Sirmen, s. 100.
[9] 2644 sayılı Tapu Kanununda tapu sicil muhafız ve memurlarının yerine getireceği belirtiliyor ama 1984’te kabul edilen 3045 sayılı kanunun geçici 5/c fıkrasında tapu sicil muhafız ve memurlarına verilmiş olan akit ve tescile ilişkin görevlerin bu kanunla kabul edilen tapu sicil müdürlüklerince yürütüleceği belirtilmiştir. Lale Sirmen, Eşya Hukuku Dersleri, V. Fasikül, Ankara, 2006, s. 146.
[10] Lale Sirmen, s.146
[11] Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, Ankara, 1987, s. 29-30, Yargıtay 15. HD. 27.02.1980, E. 1980/333 K. 462, YKD. C. VI, 1980, s. 1537, Yargıtay 15. HD. 1.3.1984, E. 1983/4001 K. 1984/661, YKD, C. X, 1984, S.7, s. 1077-1079, Yargıtay HGK 6.6.1979, E. 78/14/190 K. 79/799, BATİDER, C. X, 1980, S.3, s. 809-812.
[12] M. Kemal Oğuzman, Özer Seliçi ve Saibe Oktay Özdemir, s. 284’ten Yargıtay 14. HD 16.11.2001, 7306/7991, YKD 2002/6, s. 887 vd.
[13] Bkz. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. I/1, Ankara, 1984, s.233’ten İsmet Sungurbey, Kişisel Hakların Tapu Kütüğüne Şerhi, İstanbul, 1963, s. 9-13; aynı yazar, Türk Hukukuna göre İktisabi Müruruzaman, İstanbul, 1956, s.89; Medeni Kanun Ön Tasarısının Nesneler Hukukunun Eleştirisi, İstanbul, 1972, s.40-77; Postacıoğlu, Gayrimenkullerin Ferağına Müteallik Akitlerde Şekle Riayet Mecburiyeti, s.91 vd;Kevork Acemoğlu, Türk Hukukunda Tapu Kütüğüne Kayıtlı Olmayan Gayrimenkullerin Hukuki Durumu, Tez, İstanbul, 1965, s.41 not 6 ve s. 58.
[14] Lale Sirmen, s. 155; Haluk Tandoğan, s.234.
[15] Aydın Zevkliler, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara, 2002, s.43.
[16] Fahrettin Aral, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 5. Baskı, Ankara, 2003, s.335.
[17] Lale Sirmen, s.84.
[18] Lale Sirmen, s. 86.
[19] M. Kemal Oğuzman, Özer Seliçi ve Saibe Oktay Özdemir, s. 171-172.
[20] Fahrettin Aral, s. 183.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Arsa Malikinin Mülkiyeti Geçirme Borcu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Özge Yücel'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|