Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Spor Federasyonlarının Özerkleşmeleri Ve Hukuksal Boyutunda Spor Hukuku Gereksinimleri

Yazan : Yrd.Doç.Dr. Tekin Çolakoğlu [Yazarla İletişim]
Öğretim Üyesi

Makale Özeti
Spor hukuku Türkiye’de yeni ve gelişmekte olan bir disiplindir. Spor hukuku spor branşlarında oluşacak itilafların çözümü için bir gereksinim ve zorunluluktur. Bir kuruluşun özerk olabilmesi için, sivil inisiyatif yönetiminde olması, toplum yararına çalışması ve ticari kaygı taşımaması gerekir. Ulusal ve uluslar arası alanda katıldığımız spor yarışmalarında çeşitli ihtilaf ve sorunlarla karşılaşma olasılığımız oldukça fazladır. Karşılaşacağımız bu ihtilaf ve sorunları çözmek için spor hukukuna ve spor hukukçularına ihtiyacımız vardır. Halter branşında yaşadığımız doping olayında almış olduğumuz ceza belki daha da asgariye indirilebilirdi. Konuyu savunabilmek için öncelikle konu üzerinde uzman/uzmanlar olması gerekir. Günümüzde “Spor Hukuku” alanında uzmanlarımızın sayısı yok denecek kadar azdır. Bu sayının mutlaka artması/artırılması gerekir. Bu noktadan hareketle yapılması gereken/gerekli konuları belirtmekte fayda vardır; Öncelikle “Spor Hukuku” alanında çalışmalara hız verilmelidir. Hukuk fakültelerinde “Spor Hukuku” dersi tekrar açılmalıdır. Beden Eğitimi ve spor yüksekokulların da “Spor Hukuku” alanına daha fazla yer verilmelidir. Federasyonların yapılanmasında hedef tam özerklik olmalıdır. Federasyonlar gelir düzeyleri ve branşlarındaki yaygınlıkları gibi hususlar da dikkate alınarak öncelik sıraları belirlenmek şartıyla özerkliğe kavuşturulmalıdır. Özerkleşen spor federasyonlarında mevcut olan disiplin veya ceza kurullarının yanı sıra Futbol Federasyonunda olduğu gibi “Tahkim Kurulu” oluşturulmalı ve federasyonlar “yarı özerk” görünümden çıkarılmalıdır. Devlet sporu yöneten değil de denetleyen ve destekleyen konumda olmalıdır. Sporun bir lüks değil toplum için bir ihtiyaç olduğu anlatılmalıdır. Spora aktarılan kaynaklar artırılmalıdır. Uluslar arası arenada Türkiye’nin haklarını savunabilecek yeterli sayıda spor hukukçusunun yetiştirilmesi gerekir/gereklidir.
Yazarın Notu
KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ SPOR HUKUKU ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ “SPOR HUKUKU SERTİFİKA PROGRAMI BİTİRME TEZİ” Tez Yürütücüsü Av. Kısmet ERKİNER ANKARA–2006

İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER....................................... .................................................. ..........................2
1.GİRİŞ .................................................. .................................................. ..........................3
2.GENEL BİLGİLER.......................................... .................................................. .............4
2.1.ÖZERKLİK KAVRAMI .................................................. ...........................................4
2.1.1.Özerkliğin Tanımı .................................................. .........................................4
2.1.2. Özerkliğin Amacı .................................................. .........................................6
2.1.3. Özerkliği Oluşturan Unsurlar.......................................... ................................7
2.1.3.1. İdari Unsurlar .................................................. .....................................7
2.1.3.2. Mali Unsurlar .................................................. .....................................7
2.2. SPOR FEDERASYONLARI .................................................. .....................................8
2.2.1. Spor Federasyonlarında Özerkleşme Çalışmaları……………………………8
2.3. HUKUK VE SPOR HUKUKU KAVRAMI…………………………………………14
2.3.1. Hukuk ve Spor Hukuku Tanımı……………………………………………14
2.3.2. Özerk Spor Federasyonların Spor Hukuku Gereksinimi…………………..15
2.4. BAZI AVRUPA ÜLKELERİNDE SPOR TEŞKİLATLANMASI ...........................17
2.4.1. Almanya .................................................. .................................................. ........17
2.4.2.İngiltere .................................................. .................................................. ..........18
2.4.3.Fransa .................................................. .................................................. .............19
3. SONUÇ............................................. .................................................. ..........................20
YARARLANILAN KAYNAKLAR…………………………………………………….21

SPOR FEDERASYONLARININ ÖZERKLEŞMELERİ VE HUKUKSAL BOYUTUNDA SPOR HUKUKU GEREKSİNİMLERİ
“Spor İnsanlar için bir gereksinimse, hukukta spor için bir zorunluluktur”
Dr. Tekin ÇOLAKOĞLU
1. GİRİŞ
Sporun ekonomik, siyasi ve sosyal konularda var olan etkinliğinin artarak devam ettiği günümüzde, çok geniş kitleleri ilgilendiren spor olgusu yaşayan bir canlı organizma gibi giderek büyümeye devam etmektedir. Büyüyen bu organizmanın kontrol edilebilirliği de değişen ve gelişen branşların çeşitliliği göz önüne alındığında giderek zorlaşmaktadır.
Değişen çağda değişmemek intihardır. Sporun da sürekli değişen ve gelişen şartlar çerçevesinde değişime uyum sağlaması gerekir.
Günümüzde, “hızla değişen bir ortamda ayakta kalabilmek ve rakiplerin önüne geçebilmek için, kurumun kendini yenilemesi, değişim fırsatlarını analiz edip ortaya çıkan potansiyeli değerlendirmesi ve en uygun stratejinin belirlenip bunun uygulanması için yeniden örgütlenme ve yapılanma işi” olarak tanımlanan değişim yönetimi sürekli gelişen spor organizması içinde uyulması ve uygulanması zorunluluk olduğu görünmektedir.
Türkiye’de sporun sevk ve idaresinden sorumlu Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Anayasanın 59. maddesindeki “devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder ve başarılı sporcuyu korur” hükmünü gerçekleştirirken, ana hizmet birimleri olarak faaliyetlerini sürdüren spor federasyonlarına da belli sorumluluklar yüklemektedir . Bu nedenle gerek GSGM’nin gerekse federasyonlarının sözü edilen bu görevleri yerine getirebilmeleri için günün şartlarına uygun bir teşkilatlanma içinde olmaları, dolayısıyla değişmeleri zorunlu bir hal almaktadır.

Gelişmiş ülkelerde gönüllü kuruluşlar tarafından yönetilen sporun, ülkemizde halen devlet tarafından idare edilen kurum içerisinde olduğu ve kendi kendini yönetemediği görülebilmektedir. Bu yapı sporun sürekli gelişen organizmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Spor federasyonlarının bürokratik engeller içerisinde çok verimli çalışamadıkları söylenebilir.
Örgütsel değişim ihtiyacı Türk sporunun tarihsel gelişimi içinde de sıkça vurgulanan bir konu olmuş, bu değişimin hedefi ise spor federasyonlarında özerkleşme olarak ifade edilmiştir .
Federasyonlarda, çağın hızla değişen şartlarına ayak uydurma adına yapılacak bir yapısal değişim söz konusu olduğunda, “merkezden yönetim ve bürokratik çalışmanın sakıncalarını gidermek veya azaltmak için düşünülen bir yönetim şekli” olan özerklik artık bir zorunluluk olmuştur.
Demokratik toplumlarda spor insanlar için bir gereksinimse hukukta bu toplumlar için zorunlu bir gereksinimdir. Amatör veya profesyonel branşlarda yapılan spor müsabakalarında oluşacak itilafların çözümlenme yeri spor hukukudur.
Spor hukuku Türkiye’de yeni ve gelişmekte olan bir disiplindir. Spor hukuku spor branşlarında oluşacak itilafların çözümü için bir gereksinim ve zorunluluktur.
2.GENEL BİLGİLER
2.1.ÖZERKLİK KAVRAMI
2.1.1.Özerkliğin Tanımı
Özerklik “bir kişinin, bir topluluğun, kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması olarak tanımlanmakta ve bu anlamda kurumun kendine özgü bir yasasının bulunması,üst makamların koydukları kurallara uyma yerine, kendi kendini yöneten bir kuruluş olması nedeniyle tüzel ve töresel bir özgürlük” olarak da ifade edilmektedir.
Başka bir tanıma göre özerklik; kurumların öz sorumlulukları altında ülke yararları doğrultusunda, kendi hizmetlerini düzenleme haklarıdır .
Özerklik kavramı kamu yönetimi açısından ele alındığında kuruluşların kendi sorumlulukları altında ve ülke yararları doğrultusunda kendi hizmetlerini düzenleme haklarını anlatır. Merkezden yönetimin ve bürokratik çalışmanın sakıncalarını gidermek veya azaltmak için düşünülen idari bir araç olan özerklik hem demokratik katılımın gelişmesiyle ilgili bir özellik olarak karşımıza çıkmakta hem de hizmetlerin aksatılmasına ve yürütmenin geciktirilmesine yol açan yetkilerin tek elde toplandığı kararların üst düzey merkezi organlar tarafından alındığı kurumlar yerine, yürütmede sürat, etkinlik ve verimlilik sağlayan, uygulayıcıların yönetim de söz sahibi oldukları, daha serbest ve esnek hareket edebilen kurumları esas alan temel özellik olarak bahsedilmektedir.
Diğer tanımlara bakıldığında özünde hür iradenin yattığını gördüğümüz özerkliğin, insanın doğası gereği edinmek istediği bir hal olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak çağımızda özerklik sadece bireylere değil, teşkilatlara ve kurumlara da uygulanmaktadır. Kurumsal özerklik; bireysel olmaktan çok, örgütlere ve kurumlara özgü bir yapı ve yönetim işlevini çağrıştırmaktadır .
Buna göre, bir teknik olması bakımından özerkliğin kurumsal bir yapı ve yönetim tekniğini biçimleyen idari ve yasal bir çerçeve olduğunu ve yine yapılan yasalar çerçevesinde işlev görmeyi gerektirdiğini söylemek mümkündür. Bu bakımdan kurumlar açısından özerkliği iki sınıfta incelemek mümkündür; idari özerklik ve mali özerklik.
İdari özerklik, özerk kuruluşların kendi organları aracılığı ile serbest olarak karar alabilmelerini ifade etmektedir. Buna göre bir kurumda yönetimin atama ile değil de seçimle iş başına gelmesi özerkliğin bir ön koşulu olarak kabul edilebilir.
Mali özerklik ise özerk kuruluşların ayrı malvarlığına sahip olabilmelerini ve kanunların öngördüğü esaslar çerçevesinde kendi organlarının kararlarına dayanarak harcama yapabilmelerini öngörmektedir. Mali özerklik; bir kamu tüzel kişisinin kendi kaynaklarından serbestçe yararlanarak kendi harcamalarını yönetmesi durumudur .
Günümüzde “temel ilkeleri aynı” olmakla beraber her toplum, hatta her müteşebbis, özerklik kavramını kendi örf gelenek, milli amaç, siyasi tercih ve sosyal ihtiyaçları açısından kendi kamu yönetiminin gelişmesi yönünde geliştirmiştir. Diğer bir anlatımla, her ülkeye ve idareye uyabilecek tek tip bir özerklik formülü bulunmamaktadır. Bu bağlamda, temel ilkelerde anlaşma önem arz etmektedir .
2.1.2. Özerkliğin Amacı
Özerklik hizmetlerde etkinliği ve verimliliği gerçekleştirme aracıdır. Etkinlik ve verimliliğin sağlanması için girişilecek tüm reformlar, yeniden düzenlemeler özerklikle bağdaşır .
Özerklik hizmetlerin basit, çabuk, ekonomik ve daha iyi yürütülmesini sağlamak için tanınan bir araçtır. Dolayısıyla, özerkliğin gecikmeleri önleyebileceği, kurumların zarar görmesini engelleyeceği bu nedenle de, kâr etmelerini sağlayabileceği belirtilmektedir .
Öte yandan dikkate alınması gereken bir başka husus karşımıza çıkmaktadır; özerkliğin tüm siyasi baskılardan uzak gerçekleşmesi ve kurumun gerçekten özgür irade ile idare edilmesi gereklidir. Aksi halde özerklik amacından sapmış, işlevini yitirmiş denilebilir.
Özerkliğin amacı kişilere kişisel çıkarlar sağlamak, ayrıcalıklar tanımak değildir. Karar alma serbestîsinin ve serbest organ oluşturma yetkisinin tanınmasında temel amaç hizmete yöneliktir. Hizmetler böyle daha iyi yürüyeceği, üretkenlik artacağı için özerklik söz konusudur .
Özerkliğin bahsedilen çerçeve dışında kullanımının ise politik baskılardan daha zararlı sonuçları doğuracağı, özerk kurumların keyfi tutum ve davranış içine girebilecekleri, kaynak israfı, gereksiz personel kullanımı gibi sorunların ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir .
Özerkliğe geçişte üç temel adımdan bahsedilebilir; birincisi seçim sistemi, ikincisi mali özerklik ve üçüncü olarak da idari özerkliktir. Aslında birinci adım zaten özerkliği sağlamada en önemli aşamayı meydana getirmekte ve hem idari hem de mali özerkliğin temelini oluşturmaktadır. Burada seçimin demokratik, katılımcı, merkezi ve mahalli baskıdan uzak bir yönetmelik çerçevesinde uygulanması gerekmektedir .
Bu noktadan hareketle; özerklik çalışmalarının temel amaçlarının başında uygulandığı kurumu etkin ve verimli bir yönetime kavuşturarak maksimum verimlilik ilkesi ile çalıştırmak ve sonuç almak olduğu söylenebilir.
2.1.3 Özerkliği Oluşturan Unsurlar
Bütün yönetimlerde özerklik uygulamasının gerçekleşmesini idari ve mali yönden değerlendirmekte ve özerklik için gerekli alt yapıyı analiz etmek gerekir.
2.1.3.1. İdari Unsurlar
Demokrasi kavramını günlük hayatımızda sürekli olarak kullanmamıza rağmen uygulamada bazı olumsuzluklar ile karşılaşılmaktadır. Karşılaşılan bu olumsuzlukların başında ise gücü elinde bulunduranın yetkisini başkasına devretme fobisinden kaynaklanmaktadır. Etkin yönetim için yönetimde yetki devri uygulamasına geçilmelidir. Bu uygulama ise seçimdir. Yapılacak seçimlerin ise siyasi ve diğer baskılardan uzak bir ortamda tamamen hür irade ile gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bunu dışında yönetsel anlamda işleyişin odağını oluşturan “karar alma” özerk örgütlerde sağlıklı bir zemine oturtulması gereken bir başka husustur.
Özerk bir kuruluş kesin kararlar alabilmelidir. Bu kuruluşların aldıkları kararlar üst makamların ön iznine ve onayına bağlı olmamalıdır. Gerçek bir özerklikten söz edebilmek için kuruluşun yönetimine bu karar serbestliğinin tanınmış olması gereklidir. Dolayısıyla, alınan bir karar üst makamın onayına sunulursa gerçek anlamda bir özerklikten söz etmek mümkün değildir .
Yine başka bir konuda yönetim organlarında tüm birimlerin bağımsız oluşumudur. Özerk bir kuruluşta karar alacak makamlar hiçbir merkezi baskı olmaksızın karar organlarını oluşturmalı ve bunların hür iradeleri ile yönetime katılmalarına izin vermelidir. Merkezi idare ve üst makamlar, özerk kuruluşların personelini görevden alma veya isteğe göre atama yetkisine sahip bulunursa, özerk kuruluşlar merkezi idarenin bir tür yetki genişliğine sahip organı durumuna düşebileceklerdir .
Ülkemizde merkezden yönetim anlayışının hakim olduğu, merkezi idarenin ise yetkilerini devretmede bazı nedenler öne sürerek yetkiyi her zaman elinde bulundurmaya ve bu yapıyı sürdürmeye gayret etmektedir.
2.1.3.2. Mali Unsurlar
Özerk örgütlerin bağımsız karar alma ve aldıkları kararları uygulamaları gerekir. Söz konusu yaptırım ekonomik bağımsızlık gerektiren bir konudur. Özerk federasyonlarda mali kaynak oluşturmak ve harcamak için yetkili olmalıdır. Ekonomik bağımlılığı olan yönetimler finans kaynağına mutlaka bağlıdırlar.
Özerklik verilen kuruluşlar, mali kaynaklarını kendi ihtiyaçlarına göre ayarlayabilmeli ve gerekli harcamalarını üst makamların izni olmadan yapabilmelidir. Yalnızca devletin verdiği yardımlarla yönetilen kuruluşlar çalışmalarını genişletmekte tam bir serbestîye sahip değillerdir. Böyle durumlarda çalışmanın kapsamı merkezin verdiği yardımlarla büyük ölçüde sınırlandırılmış olur .
Bu yaklaşımlar içerisinde özerk yönetimlerde sorumluluk olmasına rağmen yetki yoktur. Yetki her zaman merkezi idarenin elindedir.
2.2. SPOR FEDERASYONLARI
Spor branşları GSGM bünyesindeki spor federasyonları vasıtasıyla yönetilir. Temsil ettikleri spor dalı ya da dallarının en yetkin kuruluşları olan Spor Federasyonları Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatı içinde Ana Hizmet Birimi olarak Başkanlık şeklinde yer almaktadırlar. Federasyon başkanları fahridir ve seçimle göreve gelirler .
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 22.11.1993 tarihli ve 21766 sayılı “Spor Federasyonlarının Teşkilatı Çalışma, Görev, Yetki ve Sorumluluk Yönetmeliği”nin 'Federasyonların Belirlenmesi' başlığını taşıyan 5.maddesinde, federasyonların GSGM Merkez Danışma Kurulu kararı ile kurulacağı, bir federasyona bir veya daha fazla spor dalının bağlanabileceği belirtilmiştir.
2.3. Spor Federasyonlarında Özerkleşme Çalışmaları
Türk Spor Teşkilatlanmasının tarihi sürecine bakıldığında , yapının işleyiş ve
bağlı bulunduğu otorite açısından sürekli değişime uğradığı görülmektedir.
TİCİ ile başlayan sporda yönetsel örgütlenmenin bağımsız sesi, federasyonlara kendi kararlarını verme ve mal varlıklarını oluşturma hakkını tanımış, ancak dönemin siyasi ve ekonomik şartlar bu bağımsız yapının yerini bir devlet otoritesine bırakması ile sonuçlanmıştır.
Çeşitli nedenler öne sürülerek tam merkezi bir yönetim anlayışının hakim kılındığı 3530 sayılı Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Kanunun 1938 yılında yürürlüğe girmesiyle sporun genel yönetim yapısı büyük bir değişime uğramış, spor federasyonları da bu kanunla birlikte faaliyetlerini adı geçen kuruma bağlı olarak sürdürmeye başlamışlardır. Bu geçiş döneminde federasyonların yaşamış olduğu en menfi değişim, önceleri federasyon başkanlarının seçimle iş başına gelmelerine karşın, kabul edilen yasayla birlikte federasyon başkanları Genel Müdürün teklifi ve Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanının onayıyla atanmaya başlaması ile yaşanmıştır .
Bu durum spor çevrelerince yıllarca tartışılan ve değişimi için üzerinde sıklıkla durulan bir konu haline gelmiş, 1969’da hazırlanan kanun tasarısı başkanların kısmi de olsa seçimle iş başına gelmelerini öngörürken, 1971 yılında çıkan yasa tasarısı mevcut durumun devamı yönünde görüş bildirmiştir. 1986 yılında kabul edilen 3289 sayılı yasada yapılan bir değişiklikle “Federasyon Başkanlarını kendi spor dallarının temsilcileri tarafından gösterilen üç aday arasından Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanı tarafından atanır“ hükmü alınmış ve bu durum 1993 yılına dek devam etmiştir .
Spor federasyonları ile ilgili değişiklikleri öngören bu tasarıları, devletin sporu yönetmesinde ki merkeziyetçi eğilimlerin baskısı, siyasi ve bürokratik kadroların bu tür kısmi de olsa demokratikleşme çabalarına müsaade etmemişlerdir. Bu tasarılar uygulamaya geçirilmemiş olsalar da Türk spor yönetiminde demokratik bir anlayışın uygulanmasına yönelik gelişmeler olarak değerlendirmek gerekir.
Federasyon Başkanlarının seçim sistemiyle başa gelmelerini özerklik adına atılmış önemli adımlardan biri olarak kabul etmek mümkündür. Zira özerkliğin temel taşlarından biri bağımsız yönetimdir. Bugün seçilen başkanlar her ne kadar aldıkları kararları Genel Müdürlük onayından geçirmek zorunda olsalar da, bu “yarı-özerk” görüntü dahi, spor branşlarında kendi federatif yapılarını oluşturmak üzere en küçük birimler olan spor kulüplerine az da olsa bir söz hakkı tanımaktadır.
Spor federasyonlarının yaşadığı bir diğer olumlu değişimde 3289 sayılı kanunun 15. maddesiyle kabul edilen “Federasyonlar Fonu”dur. Buna göre;
Madde 15 -Federasyon faaliyetlerinde sürat ve verimliği artırmak amacıyla bir Devlet bankası nezrinde, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün emrinde Federasyonlar Fonu kurulur. Çeşitli kalemlerden gelir elde eden bu fon, Muhasebe-i Umumiye ve Devlet İhale Kanunlar ile Sayıştay denetimine tabi değildir. Bu noktadan hareketle mali özerkliğin “kendi gelirini oluşturma ve yönetme” ön şartına uygun bir adım atıldığını söylemek mümkündür .
Yine mali özerklik konusu dikkate alındığında federasyonlara getirilen önemli değişimlerden biri de 4.3.2004 tarihinde 3289 sayılı kanunun 5105 sayılı Kanunla değişik Ek 3. maddesine dayanarak çıkarılan “Sponsorluk Yönetmeliği” dir. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle spor sponsorlukları özel ve tüzel kişiler için daha cazip hale gelmiştir. Dolayısıyla federasyonlar kendi kaynaklarını oluştururken alacakları ayni ya da nakdi yardımlar için yasal bir düzenlemeye kavuşmuşlardır .
Federasyonların özerk bir yapıda teşkilatlanarak çalışabilmelerini temin etmek amacıyla yapılan önemli bir değişiklik de, belirlenen miktara kadar federasyonların satın alma işlemlerini kendi bünyeleri içinde yapma yetkisine kavuşturulmaları ve yurt içinde yapılan her türlü faaliyetler ile ilgili hizmetlerin yerine getirilmesinde ita amirliği yetkisinin verilmesidir. Bu düzenleme ile Genel Müdürlüğün onayına bağlı olarak yürütülen bir kısım idari ve mali hizmetlerin federasyonlarca yerine getirilmesi sağlanmakta, bürokratik işlemler azaltılmaktadır .
Yaşanan tüm bu değişimlerin dışında özerklik, uzun yıllar boyunca spor çevrelerinde çeşitli şekillerde önemi vurgulanan, ihtiyacın altı çizilen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Örneğin; federasyonlarda özerk bir yapıya geçiş adına, Soysal; 1989 yılında A.S.K.K’nun düzenlediği “Sporda Devletin Yeri” konulu panelde “federasyonların federe birimler olmadan oluşamayacağını, kuvvetini yukarıdan, hatta kanundan dahi alamayacağını, federasyonun birkaç kulübün bir araya gelip bir takım yetkilerini devrederek kendi iradeleri ile yönetilmeye karar vermeleri sonucu kurulacağını” ifade etmiş ve sağlıklı bir yapı için öncelikle spor kulüplerinin yapısında değişikliğe gidilmesinin altını çizmiştir .
1990 yılı Spor Şurası Ön Komisyon Raporlarında “Spor federasyonları özerk olmalıdır” önerisine yer verilmiş, 1997’de dönemin Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Yücel Seçkiner 55. Hükümet Programında “spor federasyonları hiç kimsenin üzerinde etkili olamayacağı spor adamları ile kulüp temsilcilerinden oluşan ve kendi dinamiği içinde özerk bir yapıya kavuşturulacaktır” ifadesini kullanmıştır .
1996–2000 yıllarını kapsayan 7. Beş Yıllık Kalkınma Planında Sağlık reformlarına dahil edilen Beden Eğitimi ve Sporda planlanan kalkınma “devletin ağırlığının azaltılması, özel kesimin katkısının artırılması ve tesislerin rasyonel kullanımı” şeklinde belirtilmiştir .
1999 yılına gelindiğinde ise spor teşkilatında özerklik, Spor Şurası’nda tekrar gündeme gelmiş, Ön Hazırlık Komisyonu Raporlarında federasyonların mevcut sorunları şu şekilde tespit edilmiştir;
1-Federasyonlar mali ve yönetim kararlarında yeterince özgür değillerdir.
2-Futbol federasyonu örneğinde olduğu gibi altyapı hazırlanmadan özerkliğe geçmek sorunlar yaratmıştır.
3-Yaygın, zevk ve sağlık için yapılan ve yarışma amaçlı olmayan faaliyetlere önem verilmemektedir
Bahsedilen sorunlara çözüm getirmek üzere de adı geçen raporda bazı öneriler sunulmuştur. Önerilerin 2. maddesi federasyonların özerkliği ile ilgilidir. Buna göre;
“Federasyonların yapılanmasında hedef özerkleşmedir. Günümüz şartlarında tüm federasyonların mali olarak ihtiyacı olan para kaynaklarının tamamının kendisinin temin etmesi söz konusu olamayacağı için kamu hizmeti yapan federasyonlar özerk olmalarına rağmen kamu kaynaklarından ayni ve nakdi yardım alabilmelidirler.
- Federasyonlar aktif sporcu oranında temsil edilen kulüplerden oluşturulan genel kurulları tarafından seçilmeli bu seçimlerde Federasyon Başkanı ve Yönetim Kurulu listesi birlikte değerlendirilmelidir. Federasyonların tamamına ( Futbol dahil ) çalışma esasları ortak bir kanunla tüzel kişilik kazandırılmalıdır.
- Federasyonların bünyesinde kendi iç denetimini sağlayan ve genel kurullarınca seçilen tahkim, denetleme ve disiplin kurulları oluşturulmalıdır.
- Federasyonlar kamu kaynaklarından aldıkları desteği daha çok altyapı çalışmalarına yönlendirilmelidir.
- Federasyonların çalışma esaslarını belirleyen kanunda, genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılması ve genel kurul üyelerinin tespiti hususları realist bir şekilde belirtilmelidir. Mevcut futbol kanunundaki delege seçimi ve olağanüstü genel kurul toplayabilme sorunları da çözümlenmiş olacaktır.
- Federasyonlar idari ve mali açıdan, Müsteşarlığın gözetim ve denetimine tabi olmalıdırlar.
- Federasyon Başkanlıklarında yüksek tahsil ve yabancı dil yeterliliği şartı aranmalıdır.
- Federasyon Yönetim Kurulları branşların ihtiyacı doğrultusunda değişik sayılarda yapılanabilmeli, bu sayılarda 9–21 gibi asgari ve azami sınırları olmalıdır .”
Dönemin Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlünün de “En büyük hedefimiz sporda özerkliktir. Ancak bu çalışmayı sağlam temeller üzerine oturtmamız gerekiyor” ifadesiyle altını çizdiği özerkleşme 1999 yılı Federasyon Başkanları Toplantısında da gündeme getirilmiş ve pek çok federasyon başkanı özerkliğin, sağlam bir yasal alt yapı oluşturulduktan sonra, kademeli bir şekilde, federasyonların sahip oldukları branşların yaygınlıkları göz önüne alınarak ve belli bir süre GSGM’den ayni ve nakdi yardım almaları şartıyla hayata geçirilmesi zorunlu bir yönetim şekli olduğu konusunda görüş bildirmişlerdir .
Bir sonraki hükümette de durum değişmemiş, yapılan federasyon başkanları toplantısında başkanlar; özerkleşmenin gerekli olduğu üzerinde görüş birliğine varmışlar, özerkleşme konusunda kıstasların belirlenmesi, bazı federasyonların özerklik projesinden ayrı tutulması gerektiği (engelliler federasyonları) gibi konularda fikir sunmuşlardır .
Özerkleşmenin, kendi kaynaklarını oluşturup yönetmenin spor için önemi 2001–2005 yıllarını kapsayan 8. Beş Yıllık Kalkınma Planında da dikkate alınmış ve bu konuda şu iyileştirilmelere gidileceği belirtilmiştir.
Tüm bunların dışında Türk sporunda özerklik adına yaşanan en mühim gelişme hiç kuşkusuz “Türkiye Futbol Federasyonunun” özerkliğidir.
28-Mayıs–1985 tarihinde Profesyonel futbolun mali ve idari açıdan özerk hale gelmesi ve amatör futbolun da çağdaş seviyeye yükseltilmesi amacıyla, hazırlanmış olan "T.F.F. kuruluş Kanunu" tasarısı T.B.M.M. ne teklif edilmiş ancak yürürlüğe girme imkânı bulmadan spor tarihine bir belgesel çaba olarak geçen önerilerden birisi olarak hazırlanan kanun tasarısında; profesyonel futbola yasal dayanak hazırlanması yanında, futbol işlerinin yönetimine yeni bir şekil verilmek istenerek yeni bir yapılanma içerisinde T.F.F. kurulması planlanmıştır .
Türkiye Futbol Federasyonunun, tam anlamıyla demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulması, amatör futbolun da T.F.F. yönetimine devredilerek Türk futbolunun iki başlılıktan kurtarılması, Merkez Hakem Kurulu ile ilgili bir teşkilatlanmaya yer verilmesi, kulüplerin futbol ile ilgili televizyon radyo, basılı yayın ve reklâm konularında, ticari ve mali haklarının düzenlenmesi ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla hazırlanan, 3813 Sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun” 17–06–1992 tarihinde kabul edilerek 3–7–1992 gün ve 21273 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bu kanunla, T.F.F'nin özerkliği tam anlamıyla ve açık olarak tanımlanmıştır .
Bugün halen özerkliğin T.F.F için iyileştirilmeye yönelik çalışmalar sahne olan bir yönetim şekli olduğunu söylemek mümkündür. 17–6–1992 tarihli ve 3813 sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri hakkındaki Kanunun” bazı maddeleri 14–04–2000 tarihinde kabul edilerek 20–4–2000 gün ve 24026 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4563 sayılı kanunla değiştirilmiştir.
2.3. HUKUK VE SPOR HUKUKU KAVRAMI
2.3.1. Hukuk ve Spor Hukuku Tanımı
Sosyal düzen kuralları insanlık tarihinden günümüze kadar çeşitli değişiklikler ve gelişmeler göstermiştir. İnsan topluluklarının gelişmesine paralel olarak sosyal düzen kuralları da değişmiş ve gelişmiştir. Sosyal düzen kurallarının başında gelen din, ahlak ve görgü kurallarının yerini hukuk kuralları almıştır .
Günümüzde sporun gittikçe yaygınlaşması ve değişik alanlarda çalışan insanların ilgi duyduğu bir uğraş haline dönüşmesi, sporun gerçekten önemli bir olgu olduğunu göstermektedir .
Başlangıçta bir oyun ve işten uzaklaşma aracı olarak ortaya çıktığı kabul edilen spor, günümüzde gerek ekonomik, gerek siyasi, gerek uluslararası barış ve gerekse hukuki yönden farklı bir nitelik kazanmıştır. Bu anlamda spor, çok yönlü etkileri olan toplumsal bir kurum haline gelmiştir. Sporun hukukla olan ilişkisi de diğer toplumsal kurumların hukukla olan ilişkilerinden farklı değildir. Bütün alanlarda olduğu gibi sporun da belli kurallar çerçevesinde yapılması bir zorunluluktur .
Hukuk, tüm sosyal olayları ve bu olaylardan kaynaklanan ilişkileri düzenlemekle görevli ve yükümlü bir bilim ve meslek dalıdır. Bir sosyal fenomen olarak sporda, hukuk biliminin düzenleme alanı içinde yer almaktadır. Bu itibarla, hukuk, sosyal bir olay olan sporu ve spordan kaynaklanan ilişkileri düzenlemek zorundadır; aksi halde hukukun “toplumsal düzeni sağlama” yükümlülüğünün hakkıyla gerçekleşmesi mümkün değildir .
Spor ile hukukun kesişme noktası sadece bundan ibaret değildir. Hukuk bir kurallar bilimi olup, sosyal olayları, bu kurallara uygunluğuna doğru veya yanlış olarak yargılayıp yaptırıma bağlamaktır. Spor ise, bir kurallar bilimi değildir; ancak kurallara uygun olarak yapılması zorunlu bir soysal faaliyettir. Kurallara uygunluk, spor ile hukukun kesiştiği en önemli ortak noktadır. Sporun her hangi bir dalında dünya rekoru kıran bir kişi, bu rekoru kurallara uygun kırmamış ise sportif açıdan hiçbir değer taşımayacaktır. Bu bakımdan, kurallara uygun davranmayı sağlamak hukukun görevi olmakla birlikte, sporda da kurallara uygun hareket etmek sportif bir zorunluluktur .
Spor hukuku çok yeni ve gelişmekte olan bir hukuk dalıdır. Sporun günümüzde daha bir önem kazanması, sporda profesyonelliğin önem kazanması ve sporun nasıl bir işleyişe sahip olacağı, söz konusu işleyişte temel hak ve hürriyetlerdeki sınırların neler olacağı soruları gündeme gelmiştir. Spor dünyasında yaşanan gelişmeler spor problemlerini de beraberinde getirmiştir .
2.3.2. Özerk Spor Federasyonların Spor Hukuku Gereksinimi
Birbirinden farklı ve ayrıntılı hukuki düzenlemelere konu olan sporun, Türk Hukukunda ne tür bir sistem içinde ele alınarak düzenlemeye bağlandığı üzerinde kısaca durmak gerekir. Bu çerçevede esasen Türk sporuna ilişkin hukuki düzenleme yapma yetkisini tanıyan iki ayrı kanun söz konusu olmaktadır. Bunların ilki 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, diğeri ise 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’ dur. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türk sporuna ilişkin karar ve denetim yetkilerini genel olarak elinde bulunduran bir kuruluştur .
Her ne kadar bu federasyonların kanunda özerk oldukları ifade edilse de özellikle federasyonların statülerini GSGM tarafından öngörülen çerçeve statüye uygun şekilde hazırlamak zorunda olmaları, özerk federasyonların ceza veya disiplin kurullarınca verilen kararlara karşı Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulacak Tahkim Kuruluna itiraz edilebilmesi ve özerk federasyonların her türlü faaliyet ve işlemlerinin Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlığın denetimine tâbi olması, tam ve gerçek anlamda bir özerkliğin mevcut olmadığını ortaya koymaktadır. Bu sebeple bu federasyonların gerçekte “yarı özerk” olduklarını ifade etmek hatalı olmaz .
14 Temmuz 2004 de yürürlüğe giren G.S.G.M çerçeve statüsüne göre, önemli bir hüküm, GSGM’nin Özerk Federasyonlar için bir “Çerçeve Statü” hazırlayacağı ve her özerklik kazanan federasyonunu da bu çerçeve statüye uygun şekilde “Ana Statü”sünü kendisinin hazırlama zorunluluğunda olduğudur. Ancak, Kanuna doğru şekilde konulan bir diğer hüküm ile “Özerk Federasyonlar, uluslararası federasyonların öngördüğü kurulları oluşturmak zorundadır” denmektedir. Bu durumda GSGM çerçeve statüsü ile bir uluslararası federasyonun koyduğu mecburiyetler arasında çelişki, zıtlık olursa, federasyon hangisine itibar edecektir. Kanunun cevap vermediği bir diğer olasılık ! Buna örnek olarak, bu Kanunun özerk federasyonlara “Tahkim Kurulu” kurma izni vermediğini fakat bazı uluslararası federasyonların, üyelerini Tahkim Kurulu oluşturmakla zorunlu tuttuğunu belirtebiliriz .
Ayrıca, spor, rekabetin geçerli olduğu diğer alanlardan farklı bir özelliğe sahiptir; bütün ekonomik rekabetlerde amaç, rakipleri yok etmek ve olabildiğince piyasaya hakim olabilmek, tek kalmak iken, spor serbest rekabete çok açık ise de, rakipler arasında bir dayanışmanın da var olduğu farklı bir alandır. Zira sporda rakip kalmazsa yarışma da olmaz. Diğer rekabetlerde yok olan her rakip kalanları sevindirirken, sporda, rakipler var olmak ve yarışabilmek için ekonomik açıdan birbirlerini korumak durumundadır. Bu nedenle Avrupa Birliği Adalet Divanı, AB'nin spora özgü kurallara müdahale edemeyeceğine ve rekabet kurallarını katı şekilde uygulayamayacağına karar vermiştir .
Spor karşılaşmaları sporun elemanları olan oyuncu, kulüp ve federasyonların hukuki statüleri, özel hukuk statüsünde kabul edilmiştir. Özel hukuk problemlerini çözmeye genel yetkili ve görevli organ, mahkemeler olmasına karşılık taraflar isterlerse mahkemeye gitmeden de sorunlarına çözüm bulabilirler. Mahkemelerin dışında özel hukuk hükümlerini uygulayarak, soruna çözüm bulan müessese hakemlerdir. Hakemler önlerine gelen problemleri maddi hukuk ve usul hukuku kriterlerine göre çalışarak çözerler .
Yeni çıkartılan Kanun’un değinmek istediğimiz bir diğer hükmü, GSGM’nce Yönetmeliği çıkartılan “Tahkim Kurulu” ile ilgilidir. Öncelikle ifade etmek isteriz ki bu kurulu oluşturacak üye sayısını yetersiz bulmaktayız. Sadece yedi asil ve yedi yedek üye. Bu kurul halen 47 (TFF hariç), belki ileride daha çok Federasyona “Üst Yargı” hizmeti görecektir. Kanımızca Kurul’un üye sayısı azdır ve zamanla tıkanmasına, kararlarının gecikmesine veya acele alınmasına neden olabilecektir. Bu Kurul’un daha geniş sayıya sahip olması ve Daireler şeklinde oluşturularak, hem konularına göre ihtisaslaşmaları, hem de ülkemiz yargısının çokça karşılaştığı tıkanmaların burada da yaşanmamasına tedbir alınmış olurdu. Diğer taraftan Tahkim Kurulu’nun yedi üyesinden sadece beşinin hukukçu olma zorunluluğunun bulunması, kanımızca çok büyük bir yanlıştır. Unutulmamalıdır ki bu Kurul bir “Yargı Organıdır”. Dünyada adalet dağıtan bütün yargı mercileri, mahkemeler olsun, tahkim kurulları olsun daima hukukçulardan oluşturulur. Hukukçu olmayan kişilerin mahkemelerde yer alması, ancak kapalı rejimlerde görülen bir uygulamadır ve geçmişte ülkemiz bazı yargı organlarında bu duruma neden olduğu için defalarca kınanmıştır. Şimdi sporda buna yeniden yer vermek çok büyük bir yanlıştır .


2.4. BAZI AVRUPA ÜLKELERİNDE SPOR TEŞKİLATLANMASI
2.4.1. ALMANYA
Bazı Avrupa ülkelerinin spor yapılanmalarına aşağıda yer verilmeye çalışılmıştır. Bu ülkelerin spor yönetimi modellerini alarak ülkemizde uygulayabilmemizi zaman gösterir. Ancak Türk Spor Yönetimi çağın ve ülkemizin şartlarına en uygun modeli tespit ederek hayata geçirmelidir. Toplumda hem yönetsel anlamda ve spora katılımın olduğu, uluslararası alanda ki spor endüstrisinden hak ettiği payı alabilecek seviyeye getirilmelidir.
Almanya’da sporun kendi idaresi ile kamu idaresi tamamıyla etkileşim halindedir. Özerk spor örgütleri işleyişin başlıca sorumlusu olup devletten pek çok konuda destek almaktadırlar. Federal Hükümet’te İçişleri Bakanlığı spor olaylarının devlet nezrinde en büyük sorumlusudur ve spor alanıyla ilgisi olan her türlü devlet otoritesiyle sorumluluğu paylaşmaktadır. Devletin spordaki temel rolü elit spora destek sağlamaktır. Bunun için Federal İçişleri Bakanlığı’nın “yüksek performans merkezlerinin inşası, en iyi antrenörlerin görevlendirilmesi, idman ve merkezi programlar hazırlama” gibi güncel çalışmaları örnek gösterilebilir. Devlet ayrıca spor bilimleri alanındaki projelerin bir kısmına sponsorluk yapmakta ve sporun, işyerinde, silahlı kuvvetlerde, rehabilitasyon merkezlerinde, vb. alanlarda uygulanması için finansal destek vermektedir .
Bağımsız örgütlere bakıldığında, Alman Milli Olimpiyat Komitesi (NOK) ve Alman Spor Birliği (DSB) ülkede sporun kendi inisiyatifini oluşturduğu ve sporla ilgili çok geniş bir yelpazede hizmetlerin verildiği organizasyonlar olarak karşımıza çıkmaktadır. DSB ise Eyalet Spor Birliği ve spor yönetim organlarının 1950’de kendi girişimleriyle kurduğu, bugün kendisine bağlı 55 spor yönetim organı, 12 özel görevli federasyon, 6 bilim ve eğitim federasyonu, 2 sporu tanıtıcı federasyon ile Alman Gençlik Sporları ve Alman Eyalet Spor Birliği gibi örgütleriyle çalışan, bağımsız bir çatı örgüttür .
Almanya’da bugün 55 spor federasyonu bulunmaktadır. Sporu yöneten özerk federasyonlar eyalet yada ulusal düzeyde hizmet verirler. Eyalet federasyonları, bütün genel sorunlarını kendi özel disiplinleri içinde çözen ve spor branşlarını uluslararası federasyonda temsil eden spor yönetim organlarına aittir. DSB ve NOK’a üye olan federasyonlar, uluslar arası şampiyonalara sporcu hazırlamak, branşlarıyla ilgili kuralları geliştirmek, sporculara destek vermek ve antrenman yaptırmak gibi konularda hizmet verirken, kendi branşlarını uluslararası federasyonda temsil etmektedirler. Tüm federal spor yönetim organları federal düzeyde spor merkezlerine sahiptirler ve koçlar Alman Spor Konfederasyonu (DSB) tarafından işe alınır59.
Bunların dışında, Federal Devlet’te federasyonlara bağlı 87,000 spor kulübü mahalli seviyede rekabet sporlarının gelişimini ve herkes için spor ilkesini biçimlendirirler58.
2.4.2. İNGİLTERE
İngiltere’de spor yüzyıllardır demokratik bir biçimde gönüllü ulusal yönetici kurumlar tarafından yönetilmektedir ve Birleşik Krallıkta spor ve aktif rekreasyonda devlet politikası oluşturma sorumluluğu Milli Miras Devlet Sekreterliği’ne aittir .
Devletin spora direkt olarak mali yardım aktardığı mekanizma olan Spor Konseyleri bunu, belirledikleri stratejiler doğrultusunda ödenek ya da borç olarak sivil örgütlere, yerel otoritelere ve ticari organizasyonlara dağıtır59,60, .
Sporda gönüllü teşkilatlanmaya bakıldığında federasyonları da kendine bağlayan Fiziksel Rekreasyon Merkez Konseyi (CCPR) göze çarpmaktadır61.
İngiltere’deki spor ve rekreasyon aktivitelerinin tümü CCPR’a üye bir organ tarafından geliştirilip yönetilir ve CCPR 265 yönetsel organ, 150,000 gönüllü spor kulübü ve milyonlarca katılımcı adına çalışmaktadır. 1935’te kurulan CCPR, gelirlerini kendisi oluşturur ve para veya ödenek dağıtmaz .
Bugün İngiltere’de bireysel sporlar, fonksiyonları kuralları çizmek, aktiviteleri gerçekleştirmek, üyeleri düzenlemek ve milli takımları seçip çalıştırmak olan 400’ün üstünde bağımsız federasyon ve yönetim organı tarafından yürütülür. Spor Konseylerinden destek alan yönetim organlarından, gençler için önerileri de içeren 4 yıllık kalkınma planları istenir. Yürüyüş, bisiklet gibi daha informal fiziksel rekreasyona katılanları temsil eden organizasyonlar da mevcuttur. Federasyonlarda Yönetim Kurulları ve görevliler, birleşmiş üye kulüplerin yerel, bölgesel ve ülke temsilcileri tarafından seçilmektedir. İngiliz sporunda yönetim organlarının (federasyonların) ücretsiz çalışan gönüllülerden oluşması çok yaygındır. İngiltere’de ulusal federasyonların çoğunun vergi ve sınıf formlarına tabi olmaması kayda değer bir farklılıktır .
Bugün, Britanya’da, yaklaşık 6,5 milyon insanın üye olduğu 150,000 spor kulübü, yarışma sporları ile ‘herkes için spor’un gelişimini temel alır. Kulüpler bağlı bulundukları federasyonlar tarafından temsil edilirler62.
2.4.3. FRANSA
Fransa’da sporun yönetiminden sorumlu resmi kurum “Gençlik ve Spor Bakanlığı”dır(MJS). Aynı zamanda spor federasyonları için bir para kaynağı olan ve onlara danışmanlık rolü oynayan MJS, devletin ayırdığı ödeneği çoğunlukla teknik kadroya ve federasyonlara yaptığı harcamalarda kullanır. Fransa Milli Olimpiyat ve Spor Komitesi’ni (CNOSF) ise sporun ülkedeki bağımsız temsilcisidir. Pek çok ülkeden farklı olarak Milli Olimpiyat Komitesi ve bir spor birliğini tek bir çatıya toplayan CNOSF kendisine bağlı 100’e yakın organizasyonu ile Fransa’da IOC’ yi temsil ederek Olimpiyat Anayasası’nın yükümlülüklerine uyar .
CNOSF özerk yapısı dahilinde Olimpiyatlarla ilgili her türlü görev ve sorumluluğun dışında, Fransa’da spora katkı sağlayacak pek çok çalışmayı da sürdürmektedir. 1945'te devletin, spor federasyonlarını, kendi yöntemlerinin uygulamasını organize etmek ve geliştirmekle yetkili kılmış, bu yetki, "spor hareketi"ni oluşturan federasyonların özerkliğine doğru bir adım niteliğini taşımıştır. Fransa’da spor federasyonlarının yapısal durumu gelişme halindedir. 1984 Spor Kanunu’nun 6 Temmuz 2000’de yeniden düzenlenmesi devlet izninden yararlanan federasyonların, devlet hakları üzerinde yetki alanlarından ayrılmalarını sağlamıştır. Bugün Fransa’da federasyonların bir kısmı özerklik onayını alarak, branşlarını hükümet dışı bir yapıyla yönetmek ve temsil etmek üzere bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. Ancak devlete bağlı olanlar her yıl imzalanan mantık anlaşmalarıyla, devletin 2000 yılı itibariyle sayısı 1653 olan teknik kadrosundan ve bilgi ve gelir kaynaklarından faydalanırlar .
Bugün Fransa’da 89 spor federasyonu vardır ve bunlardan Olimpik branşa sahip olanlar yapılan toplam mali yardımın yaklaşık %80’ine sahiptirler .
Sayıları 175,000’i bulan kulüpler ise tümü ulusal spor federasyonların dernekleri olan, çocuklar, gençler ve aile için spor, formda kalma ve yarışma sporlarını düzenleyen yapılar olarak teşekkül etmişlerdir65.
3. SONUÇ
Spor hukuku Türkiye’de yeni ve gelişmekte olan bir disiplindir. Spor hukuku spor branşlarında oluşacak itilafların çözümü için bir gereksinim ve zorunluluktur.
Bir kuruluşun özerk olabilmesi için, sivil inisiyatif yönetiminde olması, toplum yararına çalışması ve ticari kaygı taşımaması gerekir.
Ulusal ve uluslar arası alanda katıldığımız spor yarışmalarında çeşitli ihtilaf ve sorunlarla karşılaşma olasılığımız oldukça fazladır. Karşılaşacağımız bu ihtilaf ve sorunları çözmek için spor hukukuna ve spor hukukçularına ihtiyacımız vardır. Halter branşında yaşadığımız doping olayında almış olduğumuz ceza belki daha da asgariye indirilebilirdi. Konuyu savunabilmek için öncelikle konu üzerinde uzman/uzmanlar olması gerekir.
Günümüzde “Spor Hukuku” alanında uzmanlarımızın sayısı yok denecek kadar azdır. Bu sayının mutlaka artması/artırılması gerekir.
Bu noktadan hareketle yapılması gereken/gerekli konuları belirtmekte fayda vardır;
Öncelikle “Spor Hukuku” alanında çalışmalara hız verilmelidir. Hukuk fakültelerinde “Spor Hukuku” dersi tekrar açılmalıdır. Beden Eğitimi ve spor yüksekokulların da “Spor Hukuku” alanına daha fazla yer verilmelidir. Federasyonların yapılanmasında hedef tam özerklik olmalıdır. Federasyonlar gelir düzeyleri ve branşlarındaki yaygınlıkları gibi hususlar da dikkate alınarak öncelik sıraları belirlenmek şartıyla özerkliğe kavuşturulmalıdır. Özerkleşen spor federasyonlarında mevcut olan disiplin veya ceza kurullarının yanı sıra Futbol Federasyonunda olduğu gibi “Tahkim Kurulu” oluşturulmalı ve federasyonlar “yarı özerk” görünümden çıkarılmalıdır. Devlet sporu yöneten değil de denetleyen ve destekleyen konumda olmalıdır. Sporun bir lüks değil toplum için bir ihtiyaç olduğu anlatılmalıdır. Spora aktarılan kaynaklar artırılmalıdır. Uluslar arası arenada Türkiye’nin haklarını savunabilecek yeterli sayıda spor hukukçusunun yetiştirilmesi gerekir/gereklidir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
ERTURAN, E. E; “Türkiye’de Spor Federasyonlarında Özerklikle İlgili Gelişmeler-Federasyon Başkanlarının Görüşleri Açısından Bir Değerlendirme” Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2003
http://www.gsgm.gov.tr
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Md:59, 1982
GSGM, Spor Şurası 1999, Kılıçaslan Yayınevi, s,334–337 Ankara, 1999
TOBB, ”Mahalli İdarelerin Yeniden Yapılandırılması” Yerel Yönetim Özel İhtisas Komisyonu Raporu”,1996
DÜLGER, İ., “Üniversite Yönetiminde Değişim Ve Özerklik”, H.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara,1991
TORTOP, N.; “Yerel Yönetimler ve Mali Özerklik” Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C:5, Sayı:5 , Eylül, 1996
SARAN, M.U., “Özerklik ve Mahalli İdareler Düzeyinde Denetim” Türk İdare Dergisi, Sayı 408, s.21-32, Eylül,1995
SARTORİ,G., “Demokrasi Teorisine Geri Dönüş” (Çev: Karamustafaoğlu,T.,Turhan,M.), Türk Demokrasi Vakfı Yayını, Ankara, 1993
TORTOP, N: “Özerk, Üretken ve Katılımcı Mahalli İdare Anlayışı”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt:24, Sayı:4, 1996, s:3-13
İMAMOĞLU, A. F., “Türkiye’de Sporun Yönetsel Yapısı İçinde Spor Federasyonları” 7.Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi, Kongre – Paneller, 27-29 Ekim 2002 Antalya
GSGM, “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Federasyonlarının Teşkilatı Çalışma, Görev, Yetki ve Sorumluluk Yönetmeliği” , MDK Yayını no:3, Ankara, 2000

FİŞEK, K.; “Devlet Politikası ve Toplumsal Yapıyla İlişkileri Açısından Spor Yönetimi”, Bağırgan Yayınevi, Ankara,1998
İMAMOĞLU, A. F.ÇİMEN, Z.; “Türkiye’de Spor Federasyonlarında Örgütsel Değişme İhtiyacı ve Bazı Uygulamalar Üzerine Düşünceler” Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, C:4, S: 2 sy:59-76, Ankara, 1999
GSGM., “Federasyon Başkanları Seçim Yönetmeliği”, Resmi Gazete, 21741; 27/10/1993

GSGM, Gençlik ve Spor Müdürlüğünün Teşkilat Görevleri Hakkında Kanun 1’, GSGM Yayını, Ankara, 1997
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete, Kanun No. 5105, Kabul Tarihi: 4.3.2004
GSGM Sponsorluk Yönetmeliği Resmi Gazete 24522; 13 Eylül 2001
SOYSAL, M. “Türkiye Olimpiyat Paneli ile Sporda Devletin Yeri Panelinde Yapılan Konuşmalar” T.A.S.K.K. Yayın no:11, Ankara,1989
SEÇKİNER, Y.; “55. Hükümetin Gençlik ve Sporda Temel Amaç, İlkeler ve Politikaları”, Başbakanlık Yayını, 1997
DPT; “Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996- 2000)”, DPT Yayın ve Temsil Dairesi Başkanlığı, Yayın ve Basım Şube Md., Ankara, 1995
GSGM, Federasyon Başkanları Toplantısı, GSGM Yayını, Ankara, Eylül 1999
“Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun”, Resmi Gazete 24026; 20-4-2000

DPT; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: “Beden Eğitimi, Spor ve İstanbul Olimpiyatları Özel İhtisas Komisyonu Raporu” . Ankara, 2000.
DEVECİOĞLU S.,ÇOBAN B., “Türkiye Futbol Federasyonu’nun Özerkliği”, Spor Bilimleri Derneğince Düzenlenen 7. Uluslar Arası Spor Bilimleri Kongresinde (Antalya, Ekim 2002)sunulan bildiri
GENÇ, D. A.; “Spor Hukuku”, Alfa Yayınları İstanbul, 1998.
ŞAHİN.M.Y., TUNÇKOL. H., “Spor Hukuku Ve Uluslararası Tahkim Mahkemesi (Cas)” The 10th ICHPER-SD Europe Congress & The TSSA 8th International Sport Science Congress, November 17-20 2004, Antalya,
GÜNAL, A. N., KÜÇÜKGÜNGÖR, ERKAN.; “Türk Spor Hukukunun Genel Esasları ve İlgili Mevzuat”, Yetkin Yayınevi, Ankara, 1998.

ERTAŞ, Ş., PETEK, H., “Spor Hukuku”, Yetkin Yayınları, Ankara 2005 s.26-28
SARIİBRAHİMOĞLU, Y.S., BAKANAY, M.A., TEKİN, T.; “Spor Hukuku”, Odak Ofset Ankara 2002.
KÜÇÜKGÜNGÖR, E., “Kadir Has Üniversitesi Spor Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi, Spor Hukuku Seminer Notları”, İstanbul, 2006.
http://www.gsgm.gov.tr/sayfalar/biri...rulu_index.htm# 24.04.2006
ERKİNER. K, “Türkiye Spor Yapısındaki Hukuki Gelişmeler” The 10th ICHPER-SD Europe Congress & The TSSA 8th International Sport Science Congress, November 17-20 2004, Antalya
ERKİNER, K.; “Spor ve AB Üyeliği”, Radikal Gazetesi, 05.09.2002.
WEGENER. G.J.; ‘Sports in the Member States of European Community’,Netherlands Sports Confederation, Holland
http://www.dsb.de
CENTRAL OFFICE OF INFORMATION; “Britain 1996, an Official Handbook”, London, 1996
http://www.ccpr.org.uk
http://www.jeunesse-sports.gouv.fr
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Spor Federasyonlarının Özerkleşmeleri Ve Hukuksal Boyutunda Spor Hukuku Gereksinimleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Yrd.Doç.Dr. Tekin Çolakoğlu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
26-10-2007 - 06:58
(6020 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 4 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
20370
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 12 saat 8 dakika 50 saniye önce.
* Ortalama Günde 3,38 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 44493, Kelime Sayısı : 5243, Boyut : 43,45 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 7 kez indirildi.
* 9 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 700
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06104207 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.