Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Sosyal Devlet Kavramı

Yazan : Gordon [Yazarla İletişim]
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisi

Makale Özeti
Tarafımca internet üzerinden yapılan küçük çaplı bir araştırmaya göre insanların birçoğu Sosyal Devleti Kapitalizmin yumuşatılmış bir hali olarak görüyor. Fakat bir diğer kısım ise bunun en insancıl ve en mantıklı devlet modeli olduğunu kabul ediyor. Bize düşen görev ise yanlış bilgilendirilmiş olan bu büyük çoğunluğun doğruya kavuşmasını sağlamaktır. Son söz olarak ise daha önce de belirttiğim gibi insan devlet için değil devlet insan için varolmalıdır.
Yazarın Notu
Bu makaleyi 2007 mart ayı içerisinde uzun araştırmalar sonucunda hazırladım. Aynı adlı ödev konumun genişletilmiş bir versiyonudur. Yorumlarınızı esirgemezseniz beni memnun edersiniz.

SOSYAL DEVLET


1. Giriş
Sosyal Devlet klasik liberal demokrasinin ekonomik ve siyasal temellerini değiştirmeden sosyal güvenliğin sağlanması, işsizliğin önlenmesi, emeğiyle yaşayanların korunması ve yaşam düzeylerinin yükseltilmesi yoluyla sosyal eşitsizlikleri giderme işlevini yüklenen devlete denir1. Kapitalizmin getirdiği sosyal dengesizlik ve sosyal adaletsizliğe emekçi sınıflardan gelen güçlü tepkinin sonucu 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu kavram daha çok kara Avrupa'sına aittir. Sosyal bakımdan zayıf sınıflara yardım ederek sosyal adaleti ve insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyini sağlama fikrini savunur ve devlete bunları bir ödev olarak yükler. Ayrıca sosyal devlet anlayışı, Ergun Özbudun tarafından “devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahalesini gerekli ve meşru gören bir anlayış”2 olarak tanımlanmaktadır. Bir başka kaynakta da yurttaşların toplumsal (sosyal) durumlarıyla, refahlarıyla ilgilenen ve yurttaşlara asgari bir yaşam düzeyi sağlayan devlet3 olarak tanımlanmaktadır.
Sosyal devlet kavramı gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasında farklı anlamlara sahiptir. Gelişmiş ülkelerde sosyal devletten beklenen kapitalizmin getirilerini halka daha adaletli bir biçimde dağıtmasıdır. Gelişmemiş ülkelerde ise her alanda her türlü faaliyet gösteren bir devlet modeli anlaşılır. Yani bu durumda fikrimce gelişmiş bir toplum devletçi yaklaşıma ihtiyaç duymayacağı için Sosyal Devlet sadece gelirlerin dağılımıyla ilgilenir. Gelişmemiş toplumlarda ise halkın elinde yeterli sermaye bulunmadığı için Sosyal devlet kendi eliyle yatırımlar yapar. Bu durumda ülkemizi örnek gösterebiliriz Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet eliyle yatırımlar yapılırken daha sonraki yıllarda halkın ekonomik refahında artış gerçekleşmiş ve devlet özelleştirmeye önem vermeye başlamıştır.
Sosyal devlet kavramı yeni çağdaş bir devlet ve toplum anlayışını da beraberinde getirir. Sosyal devlet vatandaşlarıyla daha çok ilgilenmekte ve daha çok alanda faaliyet göstermektedir. Sosyal devlet toplumuysa bu haklarının farkında ve onları kullanabilme yetisine sahip insanlardır.
Sosyal devlette halkla devlet arasında karşılıklı bir ilişki vardır.Devlet sosyal hakları kendinden tanıdığı halkına bu hakların getirilerini de vermek zorundadır. Hakları olan toplumsa bu hakları savunmalı yeri geldiğinde hakkını aramalıdır. Hem halkın hem devletin birlikte sorumluluk altına girdiği bir kavramdır Sosyal Devlet.

2. Jandarma Devletten Sosyal Devlete
Sosyal devlet anlayışı on dokuzuncu yüzyılda hâkim olan “jandarma devlet ” anlayışının tam tersidir. Liberal felsefeden esinlenen jandarma devlet anlayışına göre, devletin görevleri, savunma, güvenlik ve adalet hizmetlerinden ibarettir. Bu anlayışa göre devlet bireylerin güvenliğini sağlamalı, ama onların faaliyetlerine müdahale etmemelidir. Jandarma devlet anlayışına göre, devletin ekonomik ve sosyal hayata müdahalesi sadece gereksiz değil, aynı zamanda ekonominin doğal kanunlarının işleyişini bozacağından zararlıdır da4.
Tarih boyunca burjuva sınıfının istediği hep en ufak devlet olmuştur. En ufak devlet en az karışan devlet olacağından liberal düşünce sosyal devleti desteklemez. Fikrimce bu noktada emperyalizmin klasik anlayışı olan küçük devleti yönetmek daha kolaydır kavramıyla ilişki kurulabilir. Çünkü küçük devlet yurttaşların hayatına en az müdahale eden devlet tipidir. Böylece liberal sistem küçük devletlerde istediği gibi at koşturabilir.

a. Neden Sosyal Devlet Varolmalı?
Sosyal devlet insana en yakın devlet biçimidir. Ne kapitalist sistem gibi halktan kopar ne de komünist sistem de olduğu gibi halkı kısıtlar. Sosyal Devletin insan ve halk odaklı olması bile bu sorunun cevabını verir. Kapitalizmin acımasızlığı altında ezilen toplumları gördükçe sosyal devlet gerekliliğinin önemi kat kat daha fazla artar. Devlet kendine yönelmek yerine devleti oluşturan halka odaklanmalıdır. Halk devlet için değil devlet halkın refahı için varolmalıdır. Günümüzde toplumlar arası rekabet giderek artmaktadır ve bunun tek sorumlusu liberal kapitalist sistemin ağır rekabet koşullarıdır. Aynı zamanda pragmatist yaklaşımlar yüzünden her toplum giderek kendine dönmekte ve diğer toplumlardan sadece fayda sağlamaya çalışmaktadır. Eğer insanlık bir arada bir gelecek düşlüyorsa günümüz dünyasının seçilen yolu kesinlikle bizi bir hedefe vardıramaz. Dünyamızı ancak paylaşımcı eller üstünde kaldırabiliriz. İnsanlık varolduğu sürece devletlerde varolacaktır ama insan için.
3. Sosyal devlet sosyalist devlet ayrımı
Sosyal devlet ve sosyalist devlet aynı kavramlar değildir. Sosyalizme göre tüm üretim araçları devlet kontrolünde olmalı ve devlet tarafından işletilmelidir. Özel mülkiyeti ortadan kaldırır ve serbest rekabeti yasaklar.Serbest rekabet yerine merkezi planlama vardır.
Anayasamızda sosyalist devlet kavramını değil sosyal devlet kavramını benimsemiştir. Anayasamızın 35’inci maddesi ve 48’inci maddesinde tanınan haklar ki bunlar “miras ve mülkiyet hakkı” ve “çalışma, sözleşme ve özel teşebbüs hürriyetlerini” kapsar ; bunun bir göstergesidir. Ancak bu haklar jandarma devlet ilkesinde olduğu gibi bazı sınırlamalara tabiidir. Örneğin Anayasamızın 35’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, mülkiyet ve miras hakları “kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir”. Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre de, “mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz”. Yine aynı şekilde özel teşebbüs hürriyeti de sınırlanmıştır.
a. Sosyalizm
Sosyalizm, iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan bir düşünce sistemidir. Bununla birlikte, sosyalizmin fiili anlamı uygulamada zaman içinde değişmiştir. Siyasi bir terim olması nedeniyle, sınıfsız bir toplumun oluşturulması amacıyla, devrim ya da toplumsal evrimle örgütlü bir emekçi sınıf kurulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Sosyalizm, kökenlerini sanayileşme dönemindeki aydınlanma düşüncesinde dile getirilen siyasal ve sosyal eşitlik isteğinden almıştır. Giderek artan bir şekilde modern demokrasilerde de sosyal reformlar üzerine yoğunlaşılmaya başlanmıştır. Sosyalizm ve sosyalist terimi, bir dizi ideolojiye, bir ekonomik sisteme, varolmuş yahut varolan bir devlete işaret edebilir.
Terimin ilk kullanılışı 19. yüzyılın başına kadar gider. İlk kez 1827’de İngilizce de, öz gönderimsel olarak, Robert Owen’ın takipçilerini adlandırmak için kullanılmıştır. Fransa’da, yine öz gönderimsel olarak, 1832 yılında l’Encyclopedie nouvelle’deki Saint-Simon, ardından Pierre Leroux ve J. Regnaud’un fikirlerinin takipçisi olanlar için kullanılmıştır. Kelimenin kullanımı hızlı bir biçimde yayıldı ve değişik zamanlarda ve yerlerde değişik şekillerde kullanıldı. Farklı kişiler ve gruplar kendilerini sosyalist ve sosyalist karşıtı olarak tanımladılar. Sosyalist gruplar arasında büyük farklılıklar olmakla birlikte, neredeyse hepsi, toplumun seçkin bir azınlığına hizmet etmektense halk çoğunluğuna hizmet eden bir iktisat bilimiyle birlikte, dayanışma prensiplerine göre işleyip, eşitlikçi toplumu savunarak, sanayi ve tarım işçileriyle birlikte mücadele eden, 19. ve 20. yüzyıla dayanan bir ortak tarihle bağlandıklarını kabul edeceklerdir.

4. Sosyal devletin ülkemizdeki gelişimi
Sosyal devlet kavramı 1961 anayasasıyla ülkemizde gündeme geldiyse de aslında bu kavram cumhuriyet öncesine dayanır. I. Meşrutiyet öncesi bazı gruplara bir takım haklar sağlanmıştı.Ama bu haklar kesin bir kanun koruyuculuğu altında değildi.
I. Meşrutiyet ve bunu izleyen dönemde sınırlı ve dolaylı bazı yasalaştırma girişimleri yapılmış olmakla birlikte,II.Meşrutiyet dönemine kadar bir devlet müdahalesine rastlanılmamaktadır. II.Meşrutiyetin ilanı ile ortaya çıkan nispi özgürlük havası içinde,siyasi grupların etkinliği daha fazla artmış ve işçi faaliyetleri hızla artmış,dernek kurma grev hakkı ve sendika kurma hakkı kazanılmıştır.
Cumhuriyet in ilanından sonra İzmir de bir iktisat kongresi toplanmış ve kongrede ülkenin ekonomik politikası belirlenmiştir. Sanayileşme ve diğer alanlarda teşvik hareketlerine başlanmıştır. Bu kongre ülkemizin ekonomik politikasını liberal bir yöne çevirmiş ve belli ilkeleri o günden ortaya koymuştur.
a. 1924 Anayasasında Sosyal Devlet
Sosyal devlet ve sosyal haklarla ilgili çok sınırlı bir anayasadır. Buna rağmen 1924 anayasasının kabulünden sonra devletin sosyal hayata etkileri daha fazla görülmeye başlamıştır. 1936 tarihli İş Kanunu eksikliklerine ve uygulamadaki aksaklılara rağmen çalışma hayatını düzenleyici mahiyetteki ilk ciddi girişim olma özelliğine de sahiptir.
2. Dünya savaşından sonrada müdahaleler devam etmiştir. Çalışma Bakanlığının kurulması, İş ve İşçi Bulma Kurumunun kurulması, 1947 yılında kabul edilen Sendikalar Kanunu ve buna bağlı olarak grev hakkının tanınması ve bu mahiyette birçok kanun bu dönemde kabul edilen önemli kanunlardır.
b. 1961 Anayasasında Sosyal Devlet

Türkiye de sosyal devlet anlayışının yerleşmesinin başlangıcı olarak 1961 anayasası gösterilebilir. 9.7.1961 tarihli Anayasamızın Genel Esaslar kısmının 2. maddesi Cumhuriyetin Nitelikleri başlığı altında “Türkiye Cumhuriyeti,insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” ibaresiyle Sosyal Devlet anlayışını açıkça kabul eder.
Anayasamızın tüm ilkeleri sosyal devlet prensibini destekler niteliktedir. Böylece 1961 anayasası Türkiye de ilk defa sosyal devlet rejimini kurmuştur diyebiliriz. Anayasanın 41. maddesi “İktisadi ve sosyal hayat,adalete,tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenir. İktisadi,sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek,bu maksatla,milli tasarrufu artırmak,yatırımları toplum yararının gerektirdiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak devletin ödevidir.” der.
Sosyal devletin en başta gelen görevlerinden biri de sosyal güvenliktir. Anayasasının 48. maddesi ise sosyal güvenlik hakkına ayrılmış olup,”bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve sosyal yardım teşkilatı kurmak ve kurdurma” yı devletin ödevlerinden biri kabul eder.

Böylece devlet, 1961 Anayasasında kabul edilen sosyal devlet prensibini çıkarttığı kanunlarla destekleyerek devletin sosyal alandaki düzenleyici,denetleyici gücü ortaya konulmuştur.

1961 Anayasası ile devlet,ekonomik ve sosyal hayatı düzenlemek üzere sosyal devlet anlayışına da uygun olarak kalkınma planları yapmaya başlamıştır. Kalkınma planları aracılığı ile Sosyal Devlet bu anlayışın gerektirdiği hedefler doğrultusunda ülkenin sosyal ekonomik ve kültürel politikasını düzenleyici, bu konularda yol gösterici ve bizzat devlet yürütme organlarınca da bu politikaların uygulayıcısı olarak ekonomik ve sosyal hayata müdahalelerini arttırmıştır.
c. 1982 Anayasasında Sosyal Devlet

1982 Anayasasının 2. maddesi “demokratik,laik ve sosyal bir hukuk devleti” ibaresine yer vermektedir. Anayasasının devletin temel amaç ve görevlerini belirleyen 5. maddesinde ise “kişilerin ve toplumun refah,huzur ve mutluluğunu sağlamaya,kişinin temel hak ve hürriyetlerini,sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sınırlayan siyasal,ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya,insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya” devletin temel görevleri arasında yer verilmiştir.
Gerçek şu ki, Türkiye’nin sosyal devlet aşamasında daha çok yol kat etmesi gerekmektedir. Sosyal Devlet harcamalarına Gayri Safi Milli Hasıla dan daha fazla pay ayrılması bu konuda gelişmelerin dönüm noktası olacaktır. Şüphesiz bunun içinde güçlü bir ekonominin varlığı gereklidir. Ekonomik güç beraberinde huzurlu bir toplumun varlığını da getirecektir. Avrupa Birliği yolunda çıkarılan bazı yasalar bu yolda ilerleme kat ettirse de bunlar yeterli olmayacaktır. Refah devletine ulaşmanın en kestirme yolu,köklü reformlarla sistemin bu yapıya uygun hale getirilmesinden geçmektedir. Ülkemizde sosyal devlet ilkesi son 2 anayasamızda yer aldıysa da ne yazık ki devlet uygulamada çok yetersiz kalmıştır. Şüphesiz bunun en büyük nedeni sürekli iç karışıklıkları, ekonomik buhranlar, rejim sallantılarıyla uğraşan bir toplumumuz olmasıdır. Ülkemiz halen gelişmekte olan ülkeler statüsünde yer almaktadır. Ve daha uzun yıllarda öyle kabul edileceği öngörülmektedir. Son ekonomik krizle birlikte işsizler ordusunun 10 milyonu aşması, sağlık sitemindeki aksaklıklar, eğitim sisteminin çökmesi, sosyal güvencesi olmayan milyonlarca insanın varlığı, işsizlik sigortası gibi kanunların henüz yeni çıkarılıyor olması ve toplumun içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz, sosyal devlet ilkesinin devlet politikaları içindeki yerini yada olmayan yerini anlamada birer ölçüt olarak kabul edilebilir.
5. Sosyal Haklar
Sosyal devletin temel amacı herkese insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam düzeyi sağlamaktır. Eğer devlet kendini sosyal devlet olarak tanımlıyorsa şu hakları da vatandaşlarına sağlamalıdır:
a.Çalışma hakkı
b.Adil ücret hakkı
c.Sosyal güvenlik hakkı
d.Konut hakkı
e.Sağlık hakkı
f.Eğitim hakkı

a. Çalışma hakkı 1982 anayasamızın 49. maddesi çalışma hakkını tanımıştır. Bu maddeye göre “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır”. Tabi ki çalışma hakkı tanımak yanında devletin çalışma imkanı yaratması gereği de kaçınılmaz bir sonuçtur. Ancak devletimiz uzun yıllardır bu konuyu hep görmezden gelmektedir.
b. Çalışanların insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam seviyesine ulaşması içinde adil bir ücret elde etmeleri gerekir. Anayasamızın 55’inci maddesinde bu konu düzenlenmiştir. 55’inci madde der ki “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları ise uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgarî ücretin tespitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu göz önünde bulundurulur”
c. Çalışan ve yeterli ücret alan insanların, yarın yaşlılık, hastalık, sakatlık, işsizlik gibi sebeplerle çalışamayacak duruma düştüklerinde, sosyal güvenlik haklarının tanınmış ve gerçekleştirilmiş olması gerekir. Sosyal güvenlik hakkı anayasamızın 60’ıncı maddesinde yer almaktadır. “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Ayrıca 61. maddede özel olarak korunması gereken kişilerden bahsedilmektedir. “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.”
d. İnsanların asgari bir yaşam sürmesi için barınma ihtiyacı da olmazsa olmazlardandır.Barınacak yeri olmayan bir kişinin insan onuruna yakışır biçimde yaşadığı savunulamaz. Konut hakkı Anayasa madde 57 de açıklanmıştır. “Devlet , şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.”

e. Bir insan hastalandığı zaman tedavi olabilmelidir. Anayasamız bu hakkı 57’inci maddesinde düzenlemiştir. “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir... Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir”.
f. Eğitim olmadan insan onuruna yaraşır hayattan söz edilemez “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz... İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır... Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır”.
Şüphesiz bir insanın insanca yaşaması için gerekli olan haklar sadece bunlar değildir.Dinlenme hakkı, çevre hakkı ve benzeri bir çok hak tanınmalıdır.
Çalışma, sosyal güvenlik, konut, eğitim, sağlık gibi sosyal hakların gerçekleşmesi için devletin bunları tanımış olması yeterli değildir. Bu tür sosyal hakların gerçekleşmesi için devletin olumlu edimde bulunması gerekir. Örneğin, devletin okul, hastane, konut vs. yapması gerekir ki bu haklar gerçekleşebilsin. İşte bu tür hakların salt Anayasada yer almaları, kişilere dava yolu ile talep edebilecekleri sübjektif kamu hakları vermez.Bu tür dava ve talep hakları, ancak yasama organının o alandaki kanunî düzenlemesinden doğabilir.Bu açıdan bu tür sosyal hakları tanıyan Anayasa hükümleri, doğrudan doğruya uygulanabilir hukuk kuralları değil, yasama organına siyasal nitelikte direktifler veren veya yol gösteren “program hükümler ” niteliğindedir.
Bu haklar dışında sosyal devlet gelir ve servet farklarının azaltılmasına yönelik tedbirler alabilir.
Bunlar;
a. Vergi adaleti
b. Kamulaştırma
c. Toprak reformu
d. Devletleştirme
a. Sosyal devletin temellerinden biri de gelir ve servet eşitsizliklerinin azaltılmasıdır. İşte gelir ve servet eşitsizliklerini azaltıcı tedbirlerden en önemlisi vergi politikalarıdır5. Anayasamızın 73’üncü maddesine göre, “herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, malîye politikasının sosyal amacıdır”.
b. Kamulaştırma devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını sahiplerinin isteğine bakmaksızın, kamu mülkiyetine geçirmesidir. Kamulaştırma normalde sosyal devletle ilgisi olmayan bir kurumdur6. Anayasamızın 46. maddesinde sosyal devlet ilkesi doğrultusunda kamulaştırma yapılabileceği ön görülmüştür.
c. Servet ve gelir eşitsizliklerinin temelinde toprak mülkiyetindeki eşitsizlikler yatabilir. Bu durumda, toprak dağılımındaki bu eşitsizlikler giderilmedikçe, gelir ve servet eşitsizliklerinin azaltılması oldukça güçtür.7 Anayasamız, 44’üncü maddesinde , “devlet..., topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır” demektedir.
d. Anayasamızın sosyal devleti gerçekleştirmek üzere öngördüğü tedbirlerden birisi de devletleştirmedir. Anayasanın 47’nci maddesine göre, “kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir. Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir”. Devletleştirme işleminin konusu, özel teşebbüslerdir. Devletleştirme ancak, özel teşebbüsün kamu hizmeti niteliği taşıması ve kamu yararının devletleştirmeyi zorunlu kılması hallerinde mümkündür.8

6. Sosyal Hukuk Devleti Kavramı
Anayasamız ülkemizi bir sosyal hukuk devleti olarak tanımlamıştır.Peki sosyal hukuk devleti tam olarak nedir?Sosyal hukuk devletinin anlamı , toplumsal ve siyasal yaşamın ve Devlet yaşamının çözülmemiş temel problemlerinden biridir.Aslında bu kavram hukuk devletiyle aynı derecede önemli olan sosyal devletin iç içe girmesiyle oluşur.Hukuk devleti bireysel özgürlüğü , sosyal devlet toplumun refahını garanti eder.Anayasaya göre hukuk devleti sosyal devlet gereklerini yerine getirdiği ölçüde gerçekleşir.Ancak bu iki kavramı nasıl bir araya getirebiliriz sorusu gündeme gelince anayasamız ve diğer hukuk kitaplarımız susmaktadır.

Sosyal hukuk devleti kişisel özgürlük, sosyal adalet, ve sosyal güvenlik öğelerini birbirleriyle bağdaştırarak “hukuk devleti ile sosyal devlet arasındaki gerilim ilişkisi”nin çözümü için bir dayanak oluşturmaktadır.9
Anayasamız sosyal devlet ilkesinin garantisini soyutlanmış bir şekilde garanti etmemektedir. Sosyal hukuk devletini garanti etmiştir.Sosyal devlet ilkesini hukuk devleti ilkesi ile ayrılmaz bir bağlılık içine yerleştirmiştir.Diğer yandan hukuk devleti ve sosyal devlet düşünceleri ne birbiriyle özdeş ne de birbirlerine ilgisiz iki kompleks olarak kabul edilebilirler.

7. Sonuç
Sosyal devlet sadece bir zamanın yada bir görüşün eseri değildir. İnsanların en iyiyi ararken buldukları ve şimdilik en insancıl devlet modellerinden biridir. Uygulanması için bilinçli bir toplum ve önce insan diyen bir devlet erkanı lazımdır. Ayrıca Sosyal Devlet devletlere ekonomik yönden bir baskı uygulamaktadır. Bu yüzden fakir ve az gelişmiş toplumlarda sosyal devletten söz etmek yada tam bir sosyal devlet modeli görebilmek ancak bir hayaldir. Çünkü sosyal devletin en önemli göstergesi ülkenin her yıl sosyal harcamalara gayri safi milli hasıladan ayırdığı payın büyüklüğüdür.
Sosyal devlet ülkemizde anayasamızda bile tam olarak netleştirilmeyen bir sosyal hukuk devleti kavramıyla hayatımızda yer almaktadır. Ülkenin ekonomik durumu göz önüne alındığında yine daha önce belirttiğim gibi kendi devletimizden de bir anda bazı şeyleri gerçekleştirmesini beklemek hata olur. Sonuçta bu kavram en temel haliyle 1961 den beri hayatımızda. Fakat uygulamada henüz hayatımıza girmiş değil.
Tarafımca internet üzerinden yapılan küçük çaplı bir araştırmaya göre insanların birçoğu Sosyal Devleti Kapitalizmin yumuşatılmış bir hali olarak görüyor. Fakat bir diğer kısım ise bunun en insancıl ve en mantıklı devlet modeli olduğunu kabul ediyor. Bize düşen görev ise yanlış bilgilendirilmiş olan bu büyük çoğunluğun doğruya kavuşmasını sağlamaktır. Son söz olarak ise daha önce de belirttiğim gibi insan devlet için değil devlet insan için varolmalıdır.



1 Ana Britannica Cilt28 s.171
2 Özbudun, Türk Anayasa Hukuku s.99
3 Yılmaz, Ejder Hukuk Sözlüğü s.619
4 Özbudun age. s.99
5 Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.106.
6 Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.107
7 Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku,
8 Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.108
9 Prof Dr. Zafer GÖREN, Anayasa Hukukuna Giriş, 1999, s.119
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Sosyal Devlet Kavramı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Gordon'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
20-04-2007 - 01:13
(6229 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 13 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 10 okuyucu (77%) makaleyi yararlı bulurken, 3 okuyucu (23%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
90708
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 5 saat 38 dakika 5 saniye önce.
* Ortalama Günde 14,56 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 22487, Kelime Sayısı : 2779, Boyut : 21,96 Kb.
* 21 kez yazdırıldı.
* 4 kez arkadaşa gönderildi.
* 22 kez indirildi.
* 8 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 573
Yorumlar : 2
1. sınıf öğrencisi olarak bu konuyla ilgilenmeniz ve kavramları açıklıkla anlatmanız çok önemli. Çalışmanız için teşekkürler ve tebrikler! Özge Yücel(...)
makaleniz çok güzel banada derslerimde büyük yardımcısı oldu çok teşekkürler lise 1 öğrencisi(...)
Makalelerde Arayın
Forumumuzdaki İlgili Mesajlar
Erken Bitirme, Üstten Ders Alma Hakkında.
Meliha - 01-07-2018 - 08:26
Yeni Hukuk Fakültesi Öğrencilerine Tavsiyeler
sametcanaslan - 10-03-2018 - 00:39
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02593088 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.