Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Türk Medeni Kanununa Göre Velayet

Yazan : İzzet Doğan [Yazarla İletişim]
Hukukçu

Makale Özeti
VELAYET KONUSUNDA BİR İNCELEME
Yazarın Notu
Hukuki Perspektifler Dergisinde yayınlanmıştır.

VELAYET KONUSUNDA BİR İNCELEME



Herşeyden önce velayet kamu düzenine ilişkindir. Velayet, ana babaya yüklenen görevler ile bu görevleri yerine getirebilmek için tanınan haklardır.
TMK. 335. maddesine göre ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal nedenler olmadıkça velayet anne ve babadan alınamaz.
TMK. 336. maddesine göre evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir.
Velayet, anne ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.
TMK. 337 maddesine göre ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.
Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.
Velayette, hiç kuşkusuz anne-babadan önce çocuğun yararı göz önünde tutular.
Yukarıda anılan kurallar uyarınca evlilik dışı ve boşanma halinde takdiren velayeti anneye verilen çocuk yalnızca annenin velayeti altında iken, evli eşlerin
çocukları hem anne ve hemde babanın velayeti altındadır. Ayrıca boşanan eşlerin çocukları için velayet eşlerden birine verilirken, bir yargılama yapılması zorunluyken evlilik dışı doğmuş fakat soybağı düzelmiş bir çocuk için velayet anneye ait olduğundan, yargıya başvurmak hakkı tanınmamıştır.
Oysaki önceki Türk Kanuni Medenisi bile 312. madde “Mahkeme velayeti baba ve anaya verebilir” derken, evlilik dışı çocuğun velayetinin saptanması için yargı yolunu zorunlu tutmuştur.
İsviçre Medeni Kanunundaki düzenleme:
Türk Medeni Kanununun “Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir” diyen 337. maddesi ilk fıkrasının gerekçesinde, maddenin İsviçre Medeni Kanununun 298. maddesinden alındığı belirtilmiştir.
Ancak İsviçre Medeni Kanununa 1998 yılında yapılan değişiklikle eklenen 298 a maddesi, Türk Medeni Kanunumuza alınmamıştır. İsviçre Medeni Kanunu 298 a maddesinde evlilik dışı çocuğun bakım ve nafakasında anlaşmış olan ana-babanın birlikte başvurmaları halinde vesayet makamının bu anlaşmayı çocuğun yararına bulması koşuluyla onaylayıp velayeti ana-babaya birlikte verebileceği düzenlenmiştir.
İsviçre Medeni Kanununun 133/III maddesinde boşanma sonrasında velayet hakkı ana baba tarafından birlikte kullanılması düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Hakim ana babanın ortak dilekçeleri ile talep etmeleri halinde çocuğun yararı ile bağdaşması ve hakimin onayına çocuğun yükümlülüklerine katılmalarını ve nafaka giderlerini paylaşımlarını belirten bir anlaşma sunmaları koşuluyla velayet hakkını ana baba her ikisinin kullanmasına karar verilebilinir.” Görüldüğü gibi bu düzenlemede ana babanın bizdeki anlaşmalı boşanmaya benzer şekilde mahkemeye birlikte başvurmaları ve yargıcında ana babanın bu anlaşmalarını çocuğun yararına kabul edip onaylaması gerekmektedir. Velayetin ortak kullanılması Alman Medeni Kanunu 1626 paragrafında 16/12/1997 tarihli düzenlemeyle, Belçika Medeni Kanununda ise 03/06/1995 tarihinde yürürlüğe giren 302. madde ile Fransız Medeni Kanununda ise 08/01/1993 tarihinde yapılan değişiklikle 287. maddesinde düzenlenmiştir.

YABANCI MAHKEME KARARLARININ YERİNE GETİRİLMESİNDE (TENFİZİNDE) VE TANINMASINDA ORTAYA ÇIKAN HUKUKİ DURUM

Gerek evlilik dışı çocukların velayetlerinin anne ve babaya birlikte verilmesi ve gerekse boşanma sonucu çocuğun velayetinin yine anlaşmış olsalar bile anne babaya birlikte verilişinin Türk Hukuk sistemimizde kamu düzeni nedeniyle kabul edilmemesi yabancı ülkelerden verilen mahkeme kararlarınında bu hususda Türkiyede tanınmasını ve yerine getirilmesini engellemektedir.
Örneğin Wiesloch Yerel Mahkemesi tarafından boşanmalarına karar verilen ailenin 14.08.1996 doğumlu çocuklarının velayeti anne babanın her ikisinin üzerinde bırakılmış ve Türkiyede bu kararın tenfizi istenmiştir. Bu konuda Yüksek Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin E.2003/4019, K.2003/5500 sayılı 15.04.2003 tarihli kararında :
“ Evlilik devam ettiği sürece ana baba velayeti birlikte kullanırlar. Boşanma ve ayrılığa karar verilmesi halinde Hakim velayeti eşlerden birine vermek zorundadır. (MK. Mad.336) Velayetin düzenlenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. Yabancı mahkemenin çocukların velayetinin yazılı şekilde düzenlemesi Türk Medeni Kanuna aykırıdır. (MÖHUK md.38/c) “
Yine Fürth Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilen ve Türk olduğu anlaşılan 2 çocuğun velayeti konusunda tarafların hem fikir olduğu açıklanarak verilen kararın yerine getirilmesi konusunda açılan davada Yüksek Yargıtay 2.Hukuk Dairesi E.2003/3784, K.2003/4670 sayılı 02.04.2003 günlü kararında yukarıya aldığımız daire kararın aynı gerekçesi tekrarlanmıştır. Aynı şekilde Yargıtay 2.Hukuk Dairesi E.2003/2818, K.2003/3889 sayılı 20.03.2003 günlü kararında yabancı mahkemenin müşterek çocukların velayetlerinin anne ve babaya birlikte verilmesini kabul eden yerel mahkeme kararını yukarda gösterilen aynı gerekçe ile bozmuştur.
Bu durumda velayet konusunda mukayeseli hukuk bakımından Türkiye'nin birliğine girmeyi hedeflediği Avrupa Devletleri Hukuku ile farklı bir düzenleme içersinde
olduğu görülmektedir. Dünyanın giderek yakınlaştığı Uluslararası Hukukun bütünleştiği insanların vatandaşı olduğu ülke dışında yaşamaları toplumların iç içe ilişkilerinin yoğunlaştığı çağımızda farklı ülke hukuklarının uyumlu olması elbetteki insanların yaşamlarına kolaylık sağlar.

DOKTİRİNDEN BİR GÖRÜŞ

Sayın SEROZAN “Yargıcın, “velayeti tevdi” ederken, çocuğun yararını ve isteğini ön planda tutması ve bu arada çocuğunda görüşünü alması yerinde olur. Yasanın bu duyarlı konuda, belirli bir olgunluğa ulaşmış bir çocuğun görüşünü alma zorunluluğunu öngörmemiş olması, ciddi bir eksikliktir.
Evliliğin çözülmesi üzerine velayetin ancak ya anaya ya da babaya verilebilip, ikisine birlikte verilememesi yolundaki geleneksel düzenleme, son zamanlarda eleştirilmekte, hatta çocuğun ve ana ile babanın anayasal haklarına aykırı bulunmaktadır. (BK. Federal Alman Anayasa Mahkemesi’nin Neue Juristische Wochenschrift 1983, 101’de yayınlanmış kararı) Gerçektende ana ile baba evliliğin çözülmesine karşın, ortak velayet sorumluluğunu taşımaya layık, hazır ve istekli olduktan sonra çocuğun gönlü ve çıkarıda bu yönde ise, velayet sorumluluğunun hem anaya, hem babaya vermek yerinde olur..... demektedir.

....Ayrıca, yine ; “Evlilik dışı çocukta velayetin ya anaya ya da babaya verilebilip, her ikisine birlikte verilmeyişi demek, ana babadan veli olamamış olan tarafın çocuğuyla ilgili hiçbir işte ve işlemde söz sahibi olamaması , olsa olsa çocuğunu ziyaret
edebilmesi demektir.Buysa, evlilik dışı ilişki ürünü çocuğa ilgisiz kalan ana veya baba modeline uysa bile, çocuklarını benimseyen ve velayet sorumluluğunu paylaşmak isteyen ana baba tablosuna uymaz ….sorunun ne de olsa anayasal eşitlik ilkesine ve ana baba hakkına uzanan boyutları vardır.” demektedir. ( Alman Federal Anayasa Mahkemesi, Zeitschrift für Famillenrecht l991,913 ve 1121) . (1) (Hatemi-Serozan Aile Hukuku Filiz Kitabevi, İstanbul 1993,Shf:370-ve S.396-397)

İNSAN VE ÇOCUK HAKLARIYLA İLGİLİ SÖZLEŞME VE BİLDİRİLER :
Anayasamızın 90/ son maddesinde : “ Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Andlaşmalar kanun hükmündedir. “ diyerek bu sözleşmelerin iç hukuk bakımından bağlayıcı olduğu açıkça kabul edilmiştir.Çağımızda insanın , insan olmaktan ötürü sahip olduğu, dokunulmaz, vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklere, ulusal anayasalarda düzenlenmemiş olsa bile, Uluslar arası hukukun temel kuralları olmuşlardır.
10 Aralık l948 tarihli “ İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, “ özetle; temel hak ve özgürlüklere sahip olmak bakımından insanlar arasında, doğuş ayrımı ve ayrıcalığı olmadığı……tüm çocukların evlilik içi veya dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın aynı sosyal korunmadan yararlanması gerektiği belirtilmiştir.
10.03.1954 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesini yürürlüğe koymuştur.
18 Ekim l961 günlü Avrupa Sosyal Haklar Temel Yasasının l7. maddesinde; “Evlilik ve aile bağlarına bakılmaksızın ana ve çocuğun sosyal durumuna uygun ekonomik korumaya hakkı “ olduğu bildirilmiştir.
20 Kasım l959 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi”nde onuncu ilke olarak, çocuğun ayrımcılık biçimlerini özendiren uygulamalardan korunmasını, anlayış, barış, hoşgörü, kardeşlik ilkeleri ve ortamında yetiştirilmesi gerektiği açıklanmıştır.
Türkiye tarafından imzalanan 20 Kasım l989 günlü Çocuk Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde; çocuk hakkında alınacak her kararda çocuğun görüşünün alınacağı, çocukla ilgili her işlemde çocuğun yüksek yararlarının dikkate alınacağı , çocuğun eşit haklara sahip olduğu , ayrımcılıkla karşı karşıya bırakılmayacağı ve özellikle çocuklara karşı anne-babanın sorumluluğunun temel ilke olduğu kabul edilmiştir. Bu sözleşmenin 18/1 maddesinde: “Taraf devletler, çocuğun yetiştirilmesine ve gelişmesinin sağlanmasında ana babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesinin tanınması için her türlü çabayı gösterirler. Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa yasal vasilere düşer” demektedir.
Avrupa Konseyi B.M. Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşmenin Uygulanmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Türkiye tarafından l8.01.2001 tarihinde kabul edilerek 4620 sayılı yasayla yürürlüğe konulmuştur.
Bu sözleşmeye göre, çocuğu ilgilendiren davalarda; çocuk yeterli idrak gücüne sahipse, çocuğun görüşünün alınması gereklidir.
Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeyi aile hukukunda boşanma ayrılık , velayet, çocukla kişisel ilişki kurulması, babalık davalarında uygulamayı kabul etmiştir.
Yargıtay 2 HD . birçok kararlarında, örneğin l0.06.2002, E 2002/7067,K 2002/7794 sayılı kararında ; “ Velayeti babaya bırakılan Ö…l6.06.1987 doğumludur. İdrak çağındadır. 07.05.2002 günlü Resmi Gazete de yayınlanan Çocuk Haklarının Kullanmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6’ıncı maddeleri uyarınca bu çocuğun dinlenmesi , onun ifade edeceği görüşüne de önem verilip, deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Bu husus dikkate alınmadan velayet düzenlemesi yapılması isabetsizdir” demektedir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin, evli olmayan annelerin ve onların çocuklarının sosyal açıdan korunmasına ilişkin, 15 Mayıs 1970 tarihinde kabul edilen (70) 15 sayılı kararında II/8 maddesinde: “Evli olmayan anneler ve onların çocukları hakkında ayrımcı nitelikli olmayan bir terminolojinin kullanılmasını sağlamak” öngörülmüştür.
Yine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin, Ebeveynlerin velayet sorumlulukları hakkında, 28 Şubat 1984 tarihli No. R (84)4 sayılı kararında, 6 sayılı ilkede: “Evliliğin sona ermesi ya da anne babanın ayrılması halinde, .... velayet hakkının kullanılmasını anne baba arasında paylaştırmak ya da, anne babanın rızasının bulunduğu hallerde, bu hakkın ortaklaşa kullanılmasını karara bağlamak suretiyle durumun gerektirdiği uygun önlemleri almalıdır.” demekte ve 7 sayılı ilkede: “Çocuk evlilik dışı doğmuş ve yasal soybağı anne ve babanın her ikisine birden geçerli olarak tespit ve tescil edilmiş olduğunda, ulusal yasa velayet hakkının aşağıdaki şekilde kullanılmasını öngerebilir:
İlke 8 hükümleri saklı kalarak:
yalnızca anneye ait olacak şekilde;
yetkili makamca bu yönde karar verilmiş olması halinde ya da
anne ve babanın aralarında bu hususta bir mutabakata varmış bulunmaları durumunda yalnızca babaya ait olacak şekilde;
Velayet hakkının anne ve baba arasında paylaştırılması konusunda yetkili
makam tarafından verilen karara uygun olarak;
Eğer birlikte yaşıyorlar ise ya da aralarında bu konuda bir mutabakat tesis
edilmiş ise , anne ve babanın her ikisine de birlikte alacak şekilde” denmekte olup velayet konusunda babanın hakkı olduğu açıkça kabul edilmiştir.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ise Çocuk Haklarına dair bir Avrupa Şartı hakkında 1979 tarihli 894 sayılı kararında: “Velayet yetkisi” (“parental authority”) kavramının yerini “velayet sorumluluğu” (“parental responsibility”) almalıdır, demektedir.
SONUÇ : Yabancı mahkemelerden alınan birçok kararda velayeti anne ve babanın birlikte kullanılmasına karar verilmekte ancak bu kararlar kesinleştiği halde Türkiye'de tanınmamakta ve yerine getirilmemektedir. Bu durumda çocuğun velayeti için Türkiye'de yeni bir düzenleme yapılarak çocuğun velayeti anne veya babadan birine verilmektedir. Böylece çocuklar hakkında biri yabancı ülkede, diğeri Türkiye'de geçerli olan, iki kesin karar oluşmaktadır.
Sonuç olarak geleneksel değerler aşılarak ve bu değerleri aşmış insanların gereksinmeleri göz önünde tutularak, gerek evlilik dışı ve gerekse evlilik içi doğmuş çocukların velayetlerini kullanma konusunda, anne babanın anlaşmaları idrak çağındaki çocuğun istemi, idrak çağında olmayan çocukların yüksek çıkarlarının yöntemince saptanması halinde yargıcında onaylaması, uygun görmesi koşuluyla, velayetin anne-baba tarafından birlikte kullanılmalıdır.
Bu nedenlede TMK. 182, 336, 337 maddeleri yeniden gözden geçirilmeli, evlilikleri süren ailelerin çocukları ile, evlilikleri boşanmayla son bulan ve evlilik dışı doğan çocukların velayetleri arasındaki farklı düzenlemelere, Anayasamıza da uygun olarak yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda eklemeler yapılmalıdır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Türk Medeni Kanununa Göre Velayet" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı İzzet Doğan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
24-01-2007 - 00:07
(6303 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 12 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 9 okuyucu (75%) makaleyi yararlı bulurken, 3 okuyucu (25%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
57084
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 8 dakika 47 saniye önce.
* Ortalama Günde 9,06 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 13480, Kelime Sayısı : 1760, Boyut : 13,16 Kb.
* 11 kez yazdırıldı.
* 2 kez arkadaşa gönderildi.
* 12 kez indirildi.
* 39 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 477
Yorumlar : 1
ÇALIŞMALARINIZI TÜRK HUKUKU İÇİN ÇOK YARARLI VE BAŞARILI BULUYORUM ÇALIŞMALARINIZIN DEVAMINI DİLERİM(...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02126098 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.