Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Anayasa Mahkemesi Kararlarında Hukuk Devleti

Yazan : Sercan Coşkun Kulak [Yazarla İletişim]
İdari Yargı Hakim Adayı

Makale Özeti
anayasa mahkemesi kararlarında genel olarak hukuk devleti kavramı nesıl şekilleniyor onun tesbiti yapılıyor.

GİRİŞ
1962 yargı düzenine katılan Anaysa Mahkemesi’nin Türk Hukuku açısından öneminin çok büyük olduğu yadsınamaz bir gerçektir.Mahkeme kuruluşundan bu tarafa verdiği kararlarla Türk Hukukunda muğlak olan bir çok kavramın uygulanma biçimini belirlemiş ve bu kavramların niteliklerini ortaya koymuştur.Anayasa Mahkemesi’nin bu tutumundan yararlanan kavramlardan birisi hiç kuşkusuz “hukuk devleti” kavramıdır.Bu çalışmada Anayasa Mahkemesi’nin “hukuk devleti” kavramı üzerindeki tutumu mahkeme kararlarından hareket edilerek açıklanmaya çalışılacaktır.


ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINDA

HUKUK DEVLETİ


I)HUKUK DEVLETİ
A)Genel Olarak: Hukuk Devleti kavramı, Anglo-Sakson terminolojisinde “hukukun üstünlüğüne dayalı devlet” veya “hukukun hükümran olduğu devlet” olarak adlandırılırken, Kıta Avrupasında Almanya’dan yayılıp benimsenen “hukuk devleti” kavramı ile adlandırılmaktadır.Bizde de “hukuk devleti” kavramının yanı sıra “hukukun üstünlüğü”, “hukuka bağlı devlet” kavramlarıda “hukuk devleti” kavramı yerine kullanılmaktadır.Oysaki “hukukun üstünlüğü” kavramı ile “hukuk devleti “kavramı ortay çıkış coğrafyalarına göre farklı anlamları içerlerinde barındırır durumdadırlar.Çünkü “hukukun üstünlüğü” terimi devletin yanında hukukun daha fazla kendini gösterebilme fırsatı bulduğu yani devletin hukukla bağlı kalmasında daha etkin rol oynayan bir sistemi anlatmakta; “hukuk devleti” kavramı ise tam tersi olarak devlet kavramının hukuk karşısında edindiği yerin daha önde olması anlamına gelmektedir.Yani “hukukun üstünlüğü kavramında “az devlet çok hukuk” “hukuk devleti kavramında ise “az hukuk çok devlet “kavramı geçerlidir .
“Hukuk devleti genel anlamda yönetenlerin ya da siyasal iktidar sahiplerinin keyfi eylem ve işlemlerine karşı yönetilenlere hukuksal güvenceler sağlayan bir devlet tipi” , “temel hak ve hürriyetlerin teminat altına alındığı ve kişilere hukuksal teminat sağlayan devlet” , “hukuk çerçevesinde yönetim kısaca hukuka dayanarak ve hukuk sayesinde var olan devlet/yönetim” , “vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sitemi anlatır” gibi bir çok şekilde tanımlanmıştır.
“Bu kavramın doğuşu çok eski bir geçmişe dayanmaz. XIX.yüzyıl başlarında Alman Hukuk çerçevesinde ortaya çıktığını söyleyebiliriz.1946 tarihli Bavyera Anayasası dünyada hukuk devleti terimini ilk defa kullanmış olan Anayasadır(md.3).Siyaset bilimine ilişkin yazılarda, “hukuk devleti” kavramına ilk kez XVIII.yüzyılın sonunda rastlarız.Ancak, “hukuk devleti” terimi yeni olsa bile bu yönde Eski Çağ Döneminde de bazı talep ve düşünceler ileri sürülmüş ve kısmen de gerçekleşebilmiştir.Aslında “adalet” insanlar arası ilişkilerde uygulanması gereken ilk kıstas olarak Allah’ın emri olduğu düşünülürse, hukukun üstünlüğü ilkesi Adem Peygamberden bu yana hep var demektir.Zira hukukun nihai gayesi adeleti gerçekleştirmektir.Toplum yapısının ve dolayısı ile devlet örgütünün gitgide karmaşıklaşması “adalet” ve dolayısıyla “hukuk üstünlüğü” kavramının ilk peygamber ve ilahi vahiy ile birlikte başlamış olması gerçeğini değiştirmez.Gelişerek bu güne kadar gelmiştir” .
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “hukuk devleti” olduğu 1982 Anayasası’nın 2. maddesinde açıkça belirtilmiştir. 2. maddeye göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”Anayasa hükmünden de anlaşılacağı üzere 1982 Anayasası kavram olarak “hukuk devleti” kavramına içeriğinde yer vermiştir ancak Anayasa “hukuk devleti” kavramını açıklamamış hatta gereklerinin neler olduğuna dahi değinmemiştir.Anayasanın bu tutumunu bir eksiklik olarak algılamamak gerekir çünkü “hukuk devleti” kavramının ne olduğu veya ne anlamak gerektiği, niteliklerinin neler olduğu yukarıdaki açıklmalardan da anlaşılacağı üzere kesin çizgilerle belirtilememektedir.Bu yüzden anayasanın bu halde buluna bir kavramı tanımlama yoluna gitmesi kavramın manasına ve niteliğine bir sınırlama getirme sonucunu doğurabilirdi.
Anayasa Mahkemesi de 1963 yılında verdiği bir kararında ilk defa “hukuk “devleti” kavramına değinmiş ve bu kavramdan ne anlaşılması gerektiğini anlatmıştır.Mahkeme söz konusu kararında hukuk devletini;
“...hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan devlettir...”
olrak tanımlamaktadır.Anılan karardan da anlaşılacağı üzere mahkeme bu kararda “hukuk devleti”nin tanımlamaktan daha çok niteliklerine yer vermektedir.Yani bir bakıma Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın izlediği yoldan gitmekte ve “hukuk devleti” kavramını tam olarak tanımlamak yerine bir hukuk devletinde olması gereken nitelikler nelerdir bunlara yer vermektedir.Mahkeme ilk defa bu kararında bahsettiği hukuk devletinin niteliklerinin ne olduğu husunu diğer kararlarında da hukuk devletine atıf yaparken sıklıkla kullanmış bazende bu niteliklere yenilerini eklemiştir.
Anayasa mahkemesi bu tanımda hukuk devletinin üç unsuruna yer vermektedir.
• insan haklarına saygı,
• Kişi haklarının teminet altına alınması,
• Devletin bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anyasa’ya uygun davranması.
Mahkeme karaında şöyle devam etmektedir:
“... hukuk devletinin temel unsuru, bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır...Hukuk devletinde yasa koyucu organ da dahil olmak üzere, devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak egemenliğe sahip olması, yasa koyucunun faaliyetlerinde kendisini her zaman olması, yasa koyucunun faaliyetlerinde kendisini her zaman Anayasaya ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması gerekir.Çünkü; yasanın da üstünde yasa koyucunun bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa vardır.Hukukun ana ilkellerine dayanmayan, devletin amacı ve varlığı nedeniyle bağdaşmayan ve sadece belli bir anda ortaya çıkarılan yasalar kamu vicdanına olumsuz tepkiler yaratır... Böyle bir tasarrufu hekuk devletini tasarrufu niteliğinde saymak imkansızdır...”
B)Hukuk Devleti- Polis Devlet Ayrımı:Hukuk dilinde “hukuk devleti” deyimi, devletin hukuk kurallarıyla bağlı sayılmadığı “polis devleti” kavramının karşıtı olarak kullanılmaktadır” .”Polis devleti”, onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda Kara Avrupası ülkelerindeki mutlakiyetçi rejimleri açıklamak için kullanılan ve ilk kez Almanya’da ortaya çıkmış bir kavramdır.Polis devleti,” kamunun refahı ve selameti için , her türlü önlemi alabilen, bu amaçla kişilerin hak ve özgürlüklerine alabildiğine müdahale edebilen, onlara külfetler yükleyen ve fakat tüm bunları yaparken idaresi hukuka bağlı olmayan” devlet demektir .Polis devleti anlayışında devlet hukuka bağlı olmadığına göre, devletin eylem ve işlemlerinin yargı tarafından denetlenmesi söz konusu değildir.Kısaca “polis” deyimi hiçbir sınır ve denetim tanımayan kamu kıdreti anlamına gelmekte olup bugünde idaresi hukuka bağlı olmayan vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlamayan devlet tipi için “polis devleti” tabiri kullanılamaktadır .Görüldüğü üzere “ hukuk devleti “kavramı ile “polis devleti” kavramı birbirlerine tamamen iki zıt kavramlardır.Örneğin hukuk devletinde kişi temel hak ve özgürlüklerinin sahip olduğu önem tartışmasız iken polis devlette kişi temel hak ve özgürlüklerinin kamunun refahı ve selameti karşısında öneminden bahsedilmesi mümkün değildir.
II)ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA GÖRE HUKUK DEVLETİNİN NİTELİKLERİ:
a)Temel Hak ve Özgürlüklerin Güvence Altına Alınması:Hukuk devleti ilkesi beraberinde temek hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması zorunluluğuun getirmektedir.Temel hak ve özgürlüklrin güvence altına alınması için başvurulan birinci yol, kişi temel hak ve özgürlüklerinin kolayca değiştirilemeyen metinlerde yani anayasalarda sayılması ve düzenlenmesidir.ikinci olarak ise temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlandırılabilir olması gerektiğidir . Anayasa Mahkemesi de bahsedilen bu kriterler çerçevesinde temel hak ve özgürlükleri değerlendirmekte ve kararlarında da defalarca kez bu kritelerlerin önemini vurgulamaktadır.Mahkeme bir kararında:
“...Klasik demokrasiler, temel hak ve hürriyetlerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir.Kişinin sahip olduğu dokunulmaz, vaz geçilmez, devredilmez temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulup tümüyle kullanılmaz hale getiren kısıtlamalar demokratik toplum gerekleriyle uyum içinde sayılmaz.Özgürlükçü olmak yanında hukuk devleti olmak ve kişiyi ön planda tutmakta aynı rejimin öğelerindendir.” diyerek temel hak ve özgürlüklerin klasik demokrasi anlayışı için olmazsa olmaz bir koşulu olduğunu vurgulamıştır.
Mahkeme kişi hak ve özgürlüklerine getirilecek sınırlandırmaların ancak Anayasada gösterilen ve 1982 Anayasasının 2.maddesinde ifadesini bulan Cumhuriyetin temel niteliklerine uygun olması gerektiğini belirterek aynı kararında şöyle devam etmektedir:
“...hürriyetlerin yalnızca ne ölçüde kısıtlandığı değil, kısıtlamanın şartları, nedeni, yöntem, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları, hep demokratik toplum düzeni kavramı içerisinde değerlendirilmelidir.Hürriyetler, ancak istisnai olarak ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilir.Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun hürriyetteki kısıtlamaların bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmamamış ve belli bir hürriyetin kullanılmamasını ortadan kaldıracak düzeye varmaması gerekir...”
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında da görüldüğü gibi bir kere kişi temel hak ve özgürlükleri ancak kanunla sınırlandırılabilecektir.Sınırlandırmanın nedenleri kanunda açıkca belirtilmelidir.Anayasa mahkemesi kendisine yapılan başvurulurda öncelikle sınırlamanın mevcut olup olmadığını; var ise bu sınrlamanın Anayasa’da belirtilip belirtilmediğini ve söz konusu hürriyetin kullanılmasını zorlaştırp zorlaştırmadığını veya kullanılmasını imkansız hale getirip getirmediğini araştıracaktır .
B)Yürütmenin (idarenin) Tüm Eylem ve İşlemlerinin Yargı Denetimine Tabi Olması:Hukuk devletinden akla ilk olarak yürütmenin hukuka bağlı olması ve yine yürütme organının kararkarının yargı denetimine açılması gelmektedir.Bunun nedenide tarihsel süreçte gizlidir.Çünkü hukuk devleti ilkesinin mücadelesinin yapıldığı dönemlerde yürütme organı kraldan ve onun atadığı bakanlardan oluştuğu için kişi haklarına yapılacak tecavüzlerin ancak yürütme organından gelebileceği kabul ediliyor ve dolayısıylada öncelikle yürütme organının yaptığı işlemlerin yagı denetimine açık olması gerektiği fikri gelişiyordu.Kişi haklarının, milli iradeden doğan yasama organına karşıda güvence altına alınmasını sağlayacak olan bir mekanizmanın olması gerektiği düşünülemiyordu.Bu bağlamda da yasama organının yargısal denetim fikri çok sonraları ortaya çıkmıştır .1982 Anayasası da hukuk devleti ilkesinin gereği olan yürütmenin işlemlerinin yargısal denetiminin gerekliliğini 125.maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”hükmü ile kabul etmiştir.
Anayasa Mahkemesi’de verdiği kararlarda mükerrer defa hukuk devletinin bu ilkesine değinmiştir.Mahkeme bir kararında:
“...Hukuk devletinde bütün faaliyetler hukuk kurallarına uygun yürütmeli, devletin bütün organ ve kurumları, her türlü faaliyetlerinde kendilerini hukuk kurallarıyla bağlı saymalıdır...” diyerek hukuk devletinin bir gereği olarak tüm kurumların tüm faaliyetlerinde bu bilinci taşımaları gerektiğini vurgulamıştır.
Mahkeme yine bir kararında:
“... itiraz konusu dördünci fıkra hükmü ise... nedeni ve sınırı belirsiz yetki ile planlama sürecinde merkezi idarenin tek başına söz sahibi olduğu yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur.”Gerekli görülen halde” gibi soyut bir anlatımla açıklanan bu yetkinin etkili bir yargı denetimine bağlı olduğu düşünülemez...Anayasanın 2.maddesinde belirtilen Cumhuriyetin “Hukuk Devleti” niteliğinde en önemli işlev “yargı” denetimi nedeni ile yargı organına düşmektedir.Hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yasalarda yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının açıkça gösterilmesi gerektiğinde duraksamaya yer yoktur.Hukuk devleti ilkesi, bu özelliği nedeniyle, belirsizliğe ve sınırsızlığa yola açacak düzenlemeleri uygun karşılamaz,İtiraz konusu kuralla tadire bağlı sınırsız bir yetki verilerek merkezi yönetimin yerel yönetimlere müdahalesine olanak sağlamış olduğundan hukuk devleti ilkesine aykırık açıktır.” demektedir.
Sözkonusu karardan anlaşılacağı üzere mahkeme bu kararına özgürlükçü tutumunu çok iyi bir şekilde yansıtarak idarenin işlem ve eylemlerinin yargı denetimine kapalı olmasından farklı olarak yapılan bir yasal düzenlemede idareye verilen yetkilerini sınırlarının yeterince açık olmamasını bile Anayasanın ihlali saymıştır.Mahkemenin bu tutumuda “hukuk devleti” ilkesi açısından yargı denetimininin sağlam ve yeterli bir şekilde yapılabilinmesinin önemini açığa çıkartmaktadır.
C)Bağımsız Yargı ve Hakimlik Teminatı:”İdarenin yargısal denetiminin etkili bir biçimde yapılabilmesi için, mahkemelerin bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin tam anlamıyla sağlanmış olması gerekir” . Aksi halde yukarıda bahsedilen ilkenin de bir anlamı kalmaz.Çünkü Yürüymeyi yargısal açıdan denetleyecek olan yargıçların yürütmeden korkması başka bişr deyişle yürütme karşısında korumasız kalması halinde yürütmenin de objektif bir şekilde yargılanması mümkün olmayacaktır.”Yargı denetimini yerine getiren mahkemelerin ve hakimlerinm bağımsız olmaları hukuk devletinde esastır.Çünkü bu devlette, kişi hak ve hürriyetlerinin en büyük teminetı bağımsız yargı organlarıdır” .
Anayasa Mahkemesi bir kararında hukuk devleti için bağımsız mahkemeler ve hakimin önemini şöyle açıklamıştır:
“...Yargı yetkisi Türk Ulusu adına bağımsız mahkemlerce kullanılır.Hakim demek, mahkemelerde bağımsız yargı yetkisini Türk Ulusu adına kullanan kimse demektir... Anayasanın düzenlediği hiçbir kuruluş için bağımsızlıktan söz edilemez ve herhangi bir devlet görevlisinin görevinde bağımsız buunduğu bildirilmemiş iken mahkemelerin ve hakimlerin bağımsızlığından açıkça sözedilmiş olması ve bu kavram üzerinde genel kurallarla yetinilmeyip askeri yargı ile idari yargı konusunda bu kavrama ayrıca yer verilmesi, hakimlerin hiçbir devlet görevlisinin görevi ile ölçülemeyecek önemde görev yaptıklarının Anayasaca kabul edidiğini belrtmektedir...Çağdaş hukuk anlayışına göre hukuk devletinin bütün iş ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olmasını gerçekte sağlayacak tek ilke ise bu iş ve işlemlerinden ötürü bağımsız mahkemelerde dava açılabilmesinin kabulü ve bütün bu iş ve işlemlerin bağımsız hakimlerce hukuka uygun olup olmadığının karara bağlanabilmesidir...”
Anayasa Mahkemesi, vermiş olduğu kararlarda mahkemelerin bağımsızlığını ve hakimlik teminatını korumada çok büyük bir duyarlılık göstermiş, bu ilkeleri zedeleyecek nitelikteki kanunları iptal etme yoluna gitmiştir.Bunun nedeni hukuk devletini korumanın yanında belki de kendilerininde birer hakim olmasıdır.
D)Kanunların Genelliği ve Kanun Önünde Eşitlik:Kanunların genelliği ve kanun önünde eşitlik, hukuk devletinde ön planda olan fert için bir güvence teşkil eder.Benzer nitelikte olan meselelerin aynı şekilde çözümlenmesine “kanunların genelliği” ilkesi adı verilir bir başka deyişle bir kanunun uygulama alanı içerisinde kalan herkese uygulanabilmesine denir.Kanunların genel olması hukuk devletinin de gereğidir.Eşitlik ise kanunların genelliğinin teminatıdır.Anayasanın 10. maddesine göre ;”Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizizn kanun önünde eşittir.Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.”Hukuk devleti hukukun üstünlüğü temeli üzerine kurulmuştur.Bu nedenle her türlü ayrıcalığı reddeder.
Anayasa Mahkemesi pek çok kararında kanun önünde eşitlik kavramına değinmiş ve bu konuyu açıklamıştır.Mahkeme bir kararında:
“...Anayasa Mahkemesi’nin bir çok kararında da belirtildiği gibi Anayasa bir tek kişiye veya kimi topluluklara aynı durumda bulunan vatandaşlardan daha çok veya daha geniş hak ve yetkiler tanınmasını eşitlik ilkesine aykırı bulmuştur.Ancak, kanun önünde eşitlik bütün vatandaşların her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları anlamında değerlendirilemez.Bu ilke ile güdülen amaç, aynı şartlar içinde bulunan özdeş nitelikteki durumların kanunlarla aynı işleme bağlı tuutulmasıdır.Bir takım vatandaşların başka kurallara bağlı tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise böyle bir durumda kanun önünde eşitlik ilkesi çiğnenmemiş sayılmaz...”
Mahkeme kararından da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi “eşitlik” anlayışı olarak “yatay eşitlik” anlayışını benmsemektedir.Yani mahkemeye göre aynı şartlar ve özdeş durumlar ancak aynı kanuna tabi tutulmalıdır.Yani eğer farklı bir durum varsa başka bir ifade ile kişinin kanun kapsamına dahil edilmemesi haklı bir nedene dayanıyorsa veya konumu itibariyle kanun kapsamına girmiyorsa düzenlenen bir kanundan yararlanamaması Anayasayı ihlal anlamına gelmez.Çünkü eşitliğe aykırı husus, aynı statüde bulunan kişilerden birinin haklı bir neden olmaksızın kanun kapsamından yararlandırılmaması veya yararlandırılmasıdır.Dolayısıyla “yatay eşitlik” anlayışı gereği olarak Anayasa Mahkemesi’nin anladığı anlamda “eşitlik ilkesi” mutlak bir eşitlik anlayışı değildir .
Mahkeme başka bir kararında aynı durumda bulunan kişiler hakkında farklı bir uygulamaya gidilmesini Anayasa’nın eşitlik anlayışına aykırı bulurken şu cümlelere yer vermektedir.
“...Hukuk devletinin ana ilkelerinden birisi de eşitliktir.Bütün kamu görevlilerine ve bu arada Yargıtay ve Danıştay hakimlerine özlük haklarıyla ilgili olarak uygulanan idari işlemlerden dolayı yargı yoluna başvurma hakkı tanındığı halde adliye mahkeme hakimlerine bu hak tanınmamaktadır.Bu durumun eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek derecede açıktır...”
E)Kanunların Anayasal Denetimi:”Yasaların anayasaya aykırı olmayacaklarını belirtme yeterli değildir.Bunun yanında, yasaların anayasaya uygunluğunu sağlayacak bir denetim mekanizmasının da kurulması gerekir.1961 ve 1982 Anayasa’larında, bu görev Anayasa Mahkemesine verilmiştir.Anayasa Mahkemesinin bu alandaki yetkisine, 1961 Anayasasına göre, 1982 Anayasası ile, hem başvuranlar açısından, hem de içerik açısından bazı kısıtlamalar getirilmiştir” .
Esas olan kanun koyucunun Anayasaya aykırı kanunlar çıkarmamısıdır.Fakat zaman zaman bu ilkeye aykırı yasalar ortaya çıkabilmektedir.Bu halde bulunan yasalarıda hukuk aleminden temizlemek de Anayasa Mahkemesine düşmektedir.
Anayasa Mahkemesi aşağıdaki kararında; yasama organının Amanayasa Mahkemesi kararlarını dikkatlice incelemesi gerektiğini ve eger mahkem tarafından bir iptal kararı verilmişsse bunun gerekçesindeki hususları dikkate alarak yeni kanun hükmünü bu bağlamda hazırlaması gerektiğini vurgulamaktadır.
“...Bu bağlılık Anayasa Mahkemesi’nin Anayasaya aykırı bularak iptal ettiği bir konuda aynı içerik ve nitelikte yeni bir yasa çıkarılmamasını da gerekli kılar.Anayasanın bu hükmü gereğince, yasama organı Anayasa Mahkemesi’nin Anayasaya aykırı bularak iptal ettiği bir kuralın aynını ya da değişik ifadelerle benzerini yasalaştırmaması gerekir.Yasama organı, Anayasa Mahekmesi’nin iptal kararından sonra aynı konuda bir yasa yaparken Anayasa Mahkemesi kararı gerekçesinde gösterilen iptal nedenlerini dikkate almalıdır.”
F)Kuvvetler Ayrılığı:Yasama, yürütme ve yargı makamlarının görev ve yetkileri Anayasada duraksamaya yer vermeyecek şekilde düzenlenmiştir.Bu üç gücün birbirinden ayrılış tarzlarına göre devlet sisitemleri belirlendiği hatırlanırsa kuvvetler ayrılığı ilkesinin önemi daha açık bir şekilde ortaya koyabilme imkanı doğmaktadır.Kuvvetler ayrılığı ile devleti oluşturan üç gücün birbirinin alanına müdahale etme niteliği belirlenmektedir.Eğer bu müdahale tamamiyle imkansız ise yani yasama, yürütme ve yargı organı çok katı çizgilerle birbirinden ayrılmışsa bu takdirde tipik bir “başkanlık sisitemi” niteliği ortaya çıkmaktadır; yada Yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrılış tarzları daha esnek ise bu halde de “parlementer sistem”den bahsetmek gerekecektir .Bu kadar öneme sahip olan bir kavramın “hukuk devleti” ilkesini gerçekleştirmek amacıyla yüklendiği ödevde hiç kuşkusuz çok büyük öneme sahiptir.
Anayasa Mahkemesi de yukarıdaki açıklamalara paralel olarak bu ilkenin öneminden bahisle sık sık kararlarında bu ilkeye atıf yapmış ve bu ilkeden ne anlaşılması gerektiğini açıklama yoluna gitmiştir.Mahkeme bir kararında kuvvetler ayrılığından ne anlanması gerektiği ve bu yetkilerin hangi makamlar tarafından kullanılması gerktiğiyle ilgili olarak şu açıklamada bulunmuştur:
“... 1961 tarihli Anayasamız 1924 tarihli Anayasamızdan farklı olarak kuvvetler ayrılığı prensibini kabul etmiş ve yasama, yürütme ve yargı diye anılan üç kuvvettten yasama yetkisinin TBMM’de olduğunu... yürütme gücünün kanunlar çerçevesinde Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirileceğini... yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemlerce kullanılacağını belirtniştir.Ancak yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri yekdiğerinden ayrı, bağımsız organlara verilmekle beraber kuvvetler muvazenesi şeklinde ayrlanmıştır...”
Mahkeme başka bir kararında yürütmenin yasamanın yetkisine giren bir konuda kendisini yetkili sayamayacağıyla ilgilide şu tesbitlerde bulunuştur:
“...Anayasada ifadesini bulan ... ayrık haller dışında yasalarla düzenlenmiş bir alanda yürütmenin sübjektif hakları etkileyen bir kural koyma yetkisi bulunmamaktadır.Yasa ile yetkili kılınmış oolması da sonuca etkili değildir...Yürütmeye verilen yetkinin genişliği ve belirsizliği apaçık ortadadır.Yasada esasla alakalı birçok yönler düzenlenmiştir.Bu durum açıkça bir yetki devridir ve Anayasanın “Yasama yetkisi Türk Milleti adına TBMM’dedir.Bu yetki devredilemez.”biçimindeki 7.maddesine ve ayrıca Başlangıç kısmına aykırıdır...”
SONUÇ
Çalışmanın içeriğini oluşturan mahkeme kararlarının genelini incelenmesinden de anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi “hukuk devleti” ilkesinin gerçekleştirilmesi hususunda çok önemli bir değer sahibidir.Öyle ki Anayasa Mahkemesi hukuk devletinin tanımını yaparken bugün terminolojik olarak kullndığımız pek çok ilkeyi tanımlama ve kullanmasıyla öne çıkmaktadır.Ancak mahkeme yukarıda ki kararlarında da görüldüğü üzere hukuk devletinin tam anlamıyla bir tanımını yapmak yerine bu kavramın niteliklerine, bu kavramı gerçekleştirmek için hangi unsurların bulunması gerektiğine ve de bu unsurların hukuk devleti ilkesi açısından sahip olduğu önemi ortaya koymaktadır.”Hukuk devleti” ilkesi üzerine yapılan ve birbirinden farklı olan bu kadar çok tanımın incelenmesinden de anlaşılacağı üzere mahkemenin bu tutumuna hak vermek gerekir.Çünkü “hukuk devleti” ilkesi bir bakıma bir “ide”dir.Dolayısıyla bu ilkenin tam anlamıyla uygulandığı bir ülke bulmak mümkün değildir.Bu da bu kavramın tam anlamıyla ne olduğu sorusuna olumsuz cevap verme sonucunu doğurur.Ancak “hukuk devleti” ilkesi üzerine yapılan çaılşmalardan anlaşılacağı üzere bu kavramın nitelikleri hususunda büyük oranda bir birliktelik vardır.En son aşamada da bu tesbit Anayasa Mahkemesi’nin “hukuk devleti “ kavramının tanımlanması hususundaki tutumunu haklı bir tutum olduğu sonucuna vardırır.




















KAYNAKÇA

1) ERDEMİR Nevzat, “Hukuk Devleti ve Savunma Hakkı”, Türkiye Bar.Bir.Der. Sayı:1988/1, Ankara.
2) ERDOĞAN Mustafa, Anayasal Demeokrasi, Ankara 1996, Siyasal Kitabevi Yayınları.
3) GÖZLER Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Bursa 2000, Ekin Yayınları.
4) GÖZÜBÜYÜK Şeref, Anayasa Hukuku,Anakara 2003, Turhan Yayınları.
5) GÜNDAY Metin, İdare Hukuku, Ankara 2003, İmaj Yayınları.
6) KARAMAN Mehmet, Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Hukuk Devleti, Ankara 2001, Ankara Üniv. Sosyal Bil.Ens. Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisan Tezi.
7) KOCABAY Hamit, Hukuk Devleti İlkesi ve 1982 Anayasası Açısından Y.A.Ş Kararlarının Yargı Denetimini Dışında Tutulması, Ankara 1992, Gazi Ünv.Sosyal Bilimler Ens, Kamu Hukuku Anabilimdalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
8) KUZU Burhan, “Hukuk Devleti ve Hukuk Zihniyeti”, Akademik Araştırmalar Der.Sayı:11, Ankara.
9) MUMCUOĞLU Maksut, “Hukuk Devletinde Bağımsız Yargının Yeri ve Bağımsız Yargının Türkiye’de Gelişimi”, Ankara Barosu Der.Sayı:1989/2, Ankara1989.
10) SELÇUK Sami, Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne, Ankara 1999, Yeni Türkiye Yayınları.
11) ÖDEN Merih, Eşitlik, Ankara 2003, Yetkin Yayınları.
12) ÖZBUDUN Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2004,Yetkin Yayınları.
13) TEZİÇ Erdoğan, Anayasa Hukuku, İstanbul 1998, Beta Yayınları.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Anayasa Mahkemesi Kararlarında Hukuk Devleti" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Sercan Coşkun Kulak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
27-03-2006 - 04:33
(6603 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 13 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 8 okuyucu (62%) makaleyi yararlı bulurken, 5 okuyucu (38%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
33448
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 3 saat 50 dakika 53 saniye önce.
* Ortalama Günde 5,07 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 24757, Kelime Sayısı : 2955, Boyut : 24,18 Kb.
* 11 kez yazdırıldı.
* 2 kez arkadaşa gönderildi.
* 21 kez indirildi.
* 16 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 245
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04711008 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.