Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Meydana Gelen Hırsızlık Olaylarında Özel Güvenlik Hizmeti Verenlerin Sorumluluğu

Yazan : Cihat Kaya [Yazarla İletişim]
Stajyer Avukat

Makale Özeti
Herhangi bir düzenleme tespit edemediğim özel güvenlik hizmeti sağlayanların sorumluluğu noktasında böyle bir çalışma yapma zorunluluğu hasıl oldu. Özel güvenlik sözleşmelerinin eser sözleşmeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, meydana gelen hırsızlık olaylarında özel güvenlik hizmeti verenlerin sorumluluğunun nasıl tespit edileceğine dair bir yazıdır.

Meydana Gelen Hırsızlık Olaylarında Özel Güvenlik Hizmeti Verenlerin Sorumluluğu

2018 yılı itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı verilerine göre ülkemizde 1435 güvenlik şirketi ile 444 özel güvenlik eğitim kurumu bulunmaktadır. Özel güvenlik sertifikası bulunan kişi sayısı ise 1 milyon 556 bin 250’dir. Bahsedilen rakamlardan da anlaşılacağı üzere özel güvenlik hizmetleri son dönemlerde yaygın hale gelmeye başlamıştır.
Özel güvenlik sözleşmelerinin hukuki niteliğinin belirlenerek hangi sözleşmeler kapsamında nitelendirilmesi gerektiğinin tespiti ile yazımıza başlıyoruz. Çünkü özel güvenlik sözleşmelerinin hukuki niteliğinin tespit edilmesi, güvenlik sağlanırken oluşan zafiyetler sonucu meydana gelen zararlardan tarafların hangi oranda sorumlu tutulacağının saptanmasını daha sağlıklı hale getirecektir. Kanaatimizce, özel güvenlik sözleşmelerinin eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Aşağıda kanaatimizin gerekçelerini ve dayanaklarını izah etmeye çalışacağız.
Özel güvenlik sözleşmelerinin hukuki niteliği bakımından eser sözleşmeleri kapsamında değerlendirilmesi, TBK m. 470’teki “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” tanımına uygun olup olmamasına bağlıdır. Fakat kanunda hüküm altına alınan bu tanımın, günümüz koşullarında yeterli olamayacağı aşikardır. Bu yüzden Yargıtay, son içtihatlarında eser sözleşmesini ve eser tanımını genişletme yoluna gitmektedir. Örneğin Yargıtay 15 Hukuk Dairesi, 2010/4916 Esas, 2011/5079 Karar ve 13.9.2011 tarihli kararında ““Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdidir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise, teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser; yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur.” şeklinde bir tanım yapmıştır. Doktrinde de sürekli bir faaliyet olan bir yerin ısıtılması veya aydınlatılması gibi sonuçlar da artık eser olarak kabul edilerek, eser tanımının kapsamı genişletilme yolundadır.
Özel Güvenlik hizmeti veren yükleniciler, yasal prosedürlere uygun olarak belli bir uzmanlığa sahip olması ve bunun sonucunda yetkili makamlardan izin alınması şartıyla, sermayesi ve becerisi ile güvenlik hizmetini sağlayabilmektedirler. Ayrıca özel güvenlik sözleşmelerinde, özel güvenlik hizmetinin sağlanacağı sonucu, objektif ve belirlenebilir olarak öngörülmektedir. Dolayısıyla güvenliğin sağlanması sonucunun da eser olarak kabul edilebilmesi bu unsurlar açısından mümkündür.
Eser sözleşmesinde, yüklenicinin eserin meydana gelmesini talep eden iş sahibinden bağımsız olması kuraldır. Fakat Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2010/7458 E. 2011/98 K. No’lu kararı “Eser sözleşmesinde, iş sahibine emir ve talimat verme, yapılan işi denetleme yetkisi tanınmışsa, üçüncü kişilere verilen zarardan yüklenici ile birlikte iş sahibi de sorumlu olur.
Eser sözleşmelerinde kural olarak, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi bulunmamaktadır. Yüklenici, iş sahibinden bağımsız olarak üstlendiği işi yapıp teslim etmekle yükümlüdür. Ancak bu kesin kural değildir. Eser sözleşmesinde, iş sahibinin yükleniciye emir ve talimat verme, işi denetleme yetkisi tanınması mümkündür. Bu durumda iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi kurulmuş olacağından....” uyarınca aksi mümkündür. Özel güvenlik hizmeti, genellikle iş sahibinin talimat ve denetimi ile birlikte gerçekleştirilmektedir. Bu yüzden, özel güvenlik sözleşmeleri, özel güvenlik hizmeti veren yüklenicilerin, güvenliği sağlanan gerçek veya tüzel kişilere karşı bağımsızlığını azaltmaktadır. Bağımsızlığın azalması, yukarıda bahsettiğimiz Yargıtay kararı uyarınca, özel güvenlik sözleşmelerinin eser sözleşmeleri kapsamında değerlendirilmesini engelleyici mahiyette değildir. Dolayısıyla özel güvenlik sözleşmelerinin, eser sözleşmeleri kapsamına alınabilmesinin önünde bağımsızlık unsuru yönüyle de engel bulunmamaktadır.
Özel güvenlik sözleşmelerinin eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi, yukarıda belirttiğimiz hususlar ışığında mümkün olsa da güvenlik sözleşmesi ilişkisinde, ayıp denetiminin yani sağlanan özel güvenlik hizmetinin denetiminin yapılabilirliği ve bedel unsurlarının bulunmasına bağlıdır. Çünkü yukarıda belirttiğimiz Türk Borçlar Kanunu m. 470’teki eser sözleşmesi tanımında bir bedelin varlığı ile Türk Borçlar Kanunu m. 474’te ayıp denetimi unsurlarının bulunması zorunluluğu, eser sözleşmeleri için açıkça öngörülmüştür. Uygulamada çoğunlukla özel güvenlik hizmeti sırasında ve sonrasında sağlanan denetim ile bir bedel karşılığında özel güvenliğin sağlandığı görülmektedir.
Nihayetinde, yukarıda açıklanan hususlar da bize göstermektedir ki, özel güvenlik sözleşmeleri, yüklenici olan özel güvenlik şirketlerinin güvenliği sağlama eseri karşılığında, güvenliğin sağlanması talebinde bulunan iş sahibinin bedel ödeme borcunu üstlendiği bir sözleşmedir. Bu yüzden eser sözleşmeleri kapsamında nitelendirilmeleri gerekmektedir. Özel güvenlik yüklenicilerinin, meydana gelen hırsızlık olaylarındaki sorumluluklarının belirlenmesi de dolayısıyla eser sözleşmeleri kapsamında yapılmalıdır.
Eser sözleşmelerinde sorumluluk, türüne göre ya Türk Borçlar Kanunu m. 474 vd. gereğince ayıp sorumluluğu hükümlerine göre belirlenecek, ya da Türk Borçlar Kanunu m. 112 “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmü gereğince belirlenecektedir.
Hırsızlık olayının, özel güvenliği sağlayan yüklenicilere mal edilebilmesi, ancak özen borcundan kaynaklı yükümlülüklerine aykırı davranışlarından ileri gelmesi sonucu mümkündür. Çünkü, özel güvenlik eseri, herhangi bir ayıbın tespit edilebileceği somut bir eser değildir. Aksine, eksik şekilde ifa edilmesi mümkün olan soyut bir eserdir. Her ne kadar, eser sözleşmelerinde özel hüküm olan ayıp sorumluluğu, genel hüküm olan kusur sorumluluğunu öngören Türk Borçlar Kanunu m. 112 hükmüne göre öncelikle uygulanması gerektiği düşünülse de özel güvenlik eserinin bahsettiğimiz niteliği bu duruma engel olmaktadır. Böylelikle, hırsızlık olayındaki sorumluluğun hırsızlığın özen borcundan kaynaklı yükümlülüklerini ihlalden ileri geldiği kabul edilip Türk Borçlar Kanunu m. 112’deki kusur sorumluluğu çerçevesinde tespit edilmelidir.
Özen borcundan kaynaklı yükümlülüklerden, hırsızlıkla ilgili değerlendirilebilecek başlıca olanlar şunlardır:
a-) Yüklenicinin iş sahibini aydınlatma, ona bilgi verme yükümlülüğü,
b-) Yüklenicinin iş sahibinin şahıs ve malvarlığı değerlerini koruma yükümlülükleri,
c-) Yüklenicinin yapamayacağı işleri kabul etmeme yükümlülüğü.1
Gerçekleşen hırsızlık olayındaki kusurun, özel güvenlik sağlayan yüklenicilere isnat edilebilmesi ancak yukarıdaki yükümlülükler ve dürüstlük kuralı ile çalışma şartlarına göre başkaca belirlenecek diğer yükümlülüklerin ihlal edilmesine bağlıdır.
Yukarıda bahsedilen özen borcu yükümlülüklerinin ihlal edilmesi sonucu, örneğin özel güvenlik sağlama işine başlanırken yetersiz personel sayısının iş sahibine bildirilmemesi sonucunda, hırsızlık gerçekleşir ve personel yetersizliği nedeniyle önlenemez ise, meydana gelen zarardan özel güvenlik sağlayan yükleniciler sorumlu tutulabilecektir. Sorumlu tutulma sonucunda, özel güvenliği sağlayan yüklenicinin, kusur sorumluluğu ilkesi gereğince, kusuru oranında zararı tazmin etmesi gerekecektir.
Uygulamada ise genellikle hırsızlığa maruz kalmış tarafın maddi zararlarını, sigorta şirketleri belirli şartlar ve zararın gerçekleşmesinin poliçeye uygunluğu dahilinde karşılamaktadır. Zararı karşılayan sigorta şirketleri, Türk Ticaret Kanunu m. 1472 “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmü gereğince, halefiyet ilkesinden yararlanarak karşıladıkları tazminatı özel güvenlik şirketlerine rücu etmektedirler. Burada ayrıca belirtilmesi gerekir ki, sigortacıların rücu etme hakkını sadece meydana gelen zarardan sorumlulara karşı kullanabilme imkanı vardır. Dolayısıyla sorumluluk isnat edilemeyen hallerde, meydana gelen hırsızlıktan kaynaklı zararların özel güvenlik hizmetini sağlayan yükleniciden talep edilmesi mümkün değildir.
Ayrıca, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/5942 E. 2013/168 K. No’lu “hırsızlık yapılan yerin olay tarihi ve saati itibariyle çevresel koşulları da dikkate alınarak 07:00-08:00 saatleri arasında çalınmalarının bu koşullara ve hayatın olağan akışına göre mümkün olup olmadığı gerektiğinde mahallinde keşif ve inceleme yapılarak*hırsızlık olayının yaklaşık hangi saatte gerçekleşmiş olabileceği*belirlendikten sonra davalı*kooperatifin güvenlik hizmetine yönelik aidat topladığı da dikkate alındığında anasözleşmesinde hüküm bulunmamasının sorumluluğunu kaldırmayacağı da gözetilerek,*sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönden eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” kararında, güvenlik şirketlerinin, meydana gelen hırsızlık olaylarından sorumluluğunun nasıl belirleneceğine dair birkaç kriter belirtmiştir. Bu karardan anlaşılmaktadır ki, hırsızlık olayının gerçekleşme vakti, hayatın olağan akışına göre tespit edilmelidir. Sonrasında ise hırsızlığın gerçekleşme vaktinin özel güvenlik hizmeti sağlanan mesai saatleri arasında olup olmadığı belirlenmelidir. Tespit edilecek sonuca göre, özel güvenliği sağlayan yüklenicinin sorumluluğunda artma veya azaltma olacağı açıktır.
Belirtmek gerekir ki, özel güvenlik şirketi ile güvenlik hizmeti alan taraflar arasındaki sözleşmede bulunan özel güvelik şirketi lehine hükümler, sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Çünkü özen borcu yükümlülükleri belirlenirken, sözleşme, kanun hükümleri, dürüstlük kuralı ve işlerde geçerli anlayışların hepsi birlikte dikkate alınmak zorundadır.2 Ayrıca, hırsızlık ve zarar tutanaklarının dikkate alınacağı gibi, sözleşme hükümlerinin de yargılama yapılırken dikkate alınma mecburiyeti vardır. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Esas No:2016/7303 Karar No:2017/2782 K. Tarihi:10.5.2017*)
Sonuç olarak, meydana gelen hırsızlık olaylarında özel güvenliği sağlayan yüklenicinin sorumluluğuna ancak özen borcu yükümlülüklerini ihlalden gidilebilir. Bu ihlal tespit edilirken olabildiğince geniş bir perspektiften bakılarak tüm somut deliller değerlendirilmelidir. Özel güvenlik sağlanırken yüklenicinin herhangi bir kusuru bulunmaması halinde, hırsızlıktan sorumluluğunun ortadan kalkacaktır. Sorumluluğu ortadan kalkan özel güvenlik yüklenicilere, yukarıda izah edildiği üzere, sigortacıların karşıladığı tazminatı rücu etme imkanları kalmamaktadır. Fakat, hırsızlığın gerçekleşmesine neden olan kusur belli bir oranda özel güvenliği sağlayan yükleniciye isnat edilebilecekse, bu oranda zararın yükleniciden tazmin edilmesi gerekecektir.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERİSTESİ
HUKUK FAKÜLTESİ MEZUNU
CİHAT KAYA

1 Eren, Fikret, Borçlar Kanunu Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara, 2014.
2 Cansel, Erol ve Çağlar Özel, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, Seçkin Yayınları, Ankara, 2017.
---------------

------------------------------------------------------------

---------------

------------------------------------------------------------
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Meydana Gelen Hırsızlık Olaylarında Özel Güvenlik Hizmeti Verenlerin Sorumluluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cihat Kaya'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
18-07-2018 - 09:24
(2106 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
6044
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 7 saat 33 dakika 18 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,87 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 11509, Kelime Sayısı : 1398, Boyut : 11,24 Kb.
* 1 kez yazdırıldı.
* 1 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 2031
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02702904 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.