Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İşçi Alacaklarına Uygulanacak Faiz Ve Başlangıçları

Yazan : Dilan Kartal [Yazarla İletişim]
Stajyer Avukat

1- KIDEM TAZMİNATI İÇİN UYGULANACAK FAİZ VE BAŞLANGICI
• 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120 ve geçici 6 ncı maddeleri uyarınca yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’üncü maddesinde;”….Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için ödenmeye süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder…” hükmü ile kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faiz oranının mevduata uygulanacak en yüksek faiz oranı olacağı belirtilmiştir.
• Zamanında ödenmeyen kıdem tazminatına ilişkin faiz, temerrüt veya dava tarihinden değil iş akdinin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlar. ( SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, s.589.)
• Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17.01.2001 tarih, 2001/321 E. Ve 2001/283 K. Sayılı kararında kıdem tazminatına akdin feshi tarihinden faiz yürütülmesi gerektiği halde talebe ve yasaya aykırı şekilde dava tarihinden faize karar verilmesinin hatalı olduğuna hükmettiği görülmektedir.
• Ancak aksi bir düzenleme ve talep söz konusuysa işçinin iş sözleşmesinin feshi tarihi değil bu düzenleme ve talep tarihi dikkate alınacaktır.
• Örneğin Toplu İş Sözleşmesi’nde ödeme konusunda makul bir süre kararlaştırılmışsa( 10 gün ya da 30 gün gibi ) kıdem tazminatının söz konusu süre içerisinde ödenmemesi durumunda fesih tarihinden itibaren değil de öngörülen sürelerin bitiminden itibaren uygulanacaktır.
• Bu konuda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.01.2002 tarih 2002/772 E. ve 2002/534 K. Sayılı kararında; taraflar arasında yürürlükte olan TİS’in 65/son maddesine göre “işten ayrılanlara ödenmesi gereken kıdem tazminatı, akdin sona ermesinden itibaren en geç bir ay içinde ödenir.” Bu hüküm dikkate alınmadan faiz hesabının 30 günlük sürenin bitiminden itibaren hesaplanması yerine, ayrılma tarihinden itibaren hesaplanıp hüküm altına almanın hatalı olduğuna hükmettiği görülmektedir.
• Bu örnekler işçinin taksitler halinde kıdem tazminatının ödenmesini kabul etmesi ve taksitlerin zamanında ödenmesi durumunda faiz talebinde bulunamayacağı (Yrg. 9. HD. 10.05.2000 tarih, 2000/2922 E. ve 2000/6806 K.) ,emeklilik nedeniyle ayrılan bir işçi için yaşlılık aylığına hak kazandığına dair SSK’dan alacağı belgeyi işverene ibraz ettiği tarihin gecikme faizi başlangıç tarihi olduğu ( Yrg. 9. HD. 27.05.2002 tarih 2002/9519 E. Ve 2002/9076 K. ) gibi ayrı talep ve düzenlemelerin varlığında çoğaltılabilir.
2- İHBAR TAZMİNATINDA UYGULANACAK FAİZ VE BAŞLANGICI
• 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesine göre ödenmesi gereken ihbar tazminatında faize hak kazanabilmek için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. Ancak bu kural yani uygulanacak faiz oranı ve başlangıcı konusunda bir hükme iş mevzuatımızda rastlanılmamaktadır. Bu nedenle konunun açıklığa kavuşmasında, genel hüküm niteliğinde olan Borçlar Kanunu hükümleri ile yargı kararları ve öğreti görüşleri esas alınacaktır.
• Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin kararında; mahkemece ihbar tazminatına fesih tarihi olan 21.04.1994 tarihinden itibaren faiz yürütülmüş ise de davalı işverenin anılan tarihte temerrüde düşürülmediği, bu nedenle, ihbar tazminatına ek dava tarihinden itibaren faiz yürütülmek üzere kararın bozulması gerektiği hususlarına hükmettiği görülmektedir. ( Yrg. 9. HD. 09.05.2000 tarih, 2000/2667 E. VE 2000/6699 K.)
• Yine bir başka kararında ise aynen; “… 3-Kabul edilen ihbar tazminatı alacağının fesih tarihinden itibaren ve bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz ile tahsiline karar verilmiştir. Davacı, işverene verdiği, ihbar tazminatı talep eden 20.12.2000 tarihli dilekçesi ile davalıyı temerrüde düşürdüğüne göre, ihbar tazminatının bu tarihten itibaren ve yasal faiz yürütülerek kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. …” hükmü öngörülmüştür. ( Yrg. 9. HD. 18.03.2004 tarih ve 2003/16467 E. Ve 2004/5431 K.)
• Özetlemek gerekirse de Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 14.10.1993 tarihli ve 1992/4588 E. ve 1993/14626 sayılı kararına bakmak yerinde olacaktır. İlgili kararda; “İhbar tazminatı için gecikme faizi, temerrüt tarihinden, temerrüde düşürülmemişse, dava tarihinden itibaren yürütülen kanuni faizdir. “ denilmektedir.
• Yani alacaklının borçluyu ifaya davet eden ihtar çekmesi neticesinde muaccel olan borç nedeniyle borçlunun temerrüdü söz konusu olup ,ihtar belgesindeki sürenin bitimi tarihini takip eden günden itibaren, eğer ihtar belgesinde herhangi bir süre verilmeyip de ifaya davet söz konusuysa, ihtarın tebliğ edildiği tarihi takip eden gün sonrasından itibaren, ihtar çekilmemişse de dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanacaktır.
3- FAZLA ÇALIŞMA VE ULUSAL BAYRAM GENEL TATİL ÜCRETİ ALACAKLARINA UYGULANACAK FAİZ VE BAŞLANGIÇLARI
• Fazla çalışma ücreti, ulusal bayram tatili ücreti geniş anlamda ücret niteliğinde olup, gününde ödenmemesi halinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir.(4857 sayılı İş Kanunu 32,34)
• Aynı zamanda hem fazla çalışma ücreti alacağında hem de ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağında faiz başlangıcı işverenin temerrüde düşürüldüğü tarihtir.
• Bu konu hakkındaki örnek Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2010/18973 E. ve 2011/42052 K. Sayılı kararında; “…4857 sayılı İş Kanununun çeşitli hükümlerinde faiz konusunda düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan yasanın 34. Maddesinde gününde ödenmeyen ücretler için en yüksek mevduat faizinin uygulanacağı hükmü bulunmaktadır. Maddede sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olup çalışma karşılığı ücretler, ikramiye, prim, iestiyon ve benzeri ödemelerin yanı sıra çalışma, hafta tatiliyle bayram ve genel tatil ücretleri de bu kapsama dahildir. Ücret alacağı bakımından faize hak kazanmak için kural olarak işveren temerrüde düşürülmelidir. Ancak bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde açıkça bir ödeme günü kararlaştırılmış ise belirlenen ödeme tarihi sonrasında faiz işlemeye başlar. Ücret alacağı için özel banka-kamu bankası ayrımı yapılmaksızın mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının belirlenmesi gerekir.“ denilmektedir.
• Ancak temerrüde düşürme davadan önce ihtarname ile temerrüde düşürme ve dava ile temerrüde düşürme olarak iki şekilde sağlanabilir. Dava tarihinden önce temerrüde düşürülme durumunda temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.
• Konuyla ilgili olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2007/24009 E. ve 2008/17675 K. Sayılı kararında; “… İşverenin dava tarihinden önce temerrüde düşürülmesi durumunda istekle bağlı olarak temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Somut olay yönünden davacı dava konusu işçilik alacaklarının tebliğinden itibaren üç gün içerisinde ödenmesini içeren ihtarname davalıya 02.09.2005 tarihinde tebliğ edilmiş olup ihbar tazminatı, fazla çalışma ve ulusal bayram-genel tatil ücreti alacağı yönünden davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmüştür. Talep doğrultusunda temerrüt tarihinden itibaren faize karar verilmemiş oluşu hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” Denilmektedir.
• Dava tarihinden önce temerrüde düşürülme yok ise işçi alacaklarına fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmez. Faiz dava tarihinden itibaren yürütülecektir.
• Bu konuda ise Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2004/26357 E. ve 2005/16326 K. Sayılı kararında; “…Davalı işveren daha önce temerrüde düşürülmediği halde hükmolunan kıdem tazminatı dışındaki işçi alacaklarına dava tarihi yerine, fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” Denilmektedir.
4- YILLIK İZİN ÜCRETİ ALACAĞINA UYGULANACAK FAİZ VE BAŞLANGICI
• Yıllık izin ücreti alacağında faiz başlangıcı işverenin temerrüde düşürüldüğü tarihken faiz hesabında yasal faiz uygulanmaktadır.
• Konuyla ilgili olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2007/30158 E.ve 2008/28418 K. Sayılı kararı konuyu özetler niteliktedir. İlgili kararda; “…İş sözleşmesinin feshedildiği tarihte izin ücreti muaccel olur ancak faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir. Dairemizce iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmemiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 34 üncü maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir. (Yargıtay 9. HD. 31.01.2006 gün 2005/29619 E. ,2006/1833 K. ) o halde izin ücreti için uygulanması gereken faiz yasal faiz olmalıdır. “denilmiştir.
• Aynı konuda konuyla ilgili yasal boşluktan doğan şüpheyi gidermek için bir başka Yargıtay kararından örnek vermek gerekirse Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2006/1706 E. ve 2006/7084 K. Sayılı kararında da ; “… İşçinin hak kazanıp da kullanmadığı izin sürelerine ait ücretinin, 4857 sayılı İş Kanunun 59 uncu maddesi uyarınca iş sözleşmesinin feshinde son ücret üzerinden işverence ödenmesi gerekir. Mahkemece bahsi geçen alacağa 4857 sayılı İş Kanununun 34 üncü maddesi uyarınca bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine karar verilmiştir. Çalışma karşılığı olmayan bu ödemenin geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmesi doğru olmaz. Anılan istek yönünden yasal faiz yerine, bankalarca uygulanan en yüksek faize karar verilmesi yerinde değildir.” Denilmiştir.
5- ISLAHTA FAİZ BAŞLANGICI
• Kıdem tazminatı dışındaki tüm alacaklar yönünden ıslah söz konusu olduğunda ıslah edilen miktar için faiz başlangıcı ıslah tarihinden itibaren olacaktır. Bu konudaki Yargıtay kararlarına bakacak olursak:
• Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2006/17036 E. VE 2007/967 K. Sayılı kararında; “ Davalı dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğine göre ihbar tazminatı, yıllık izin, yakacak, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacaklarına kısmi dava ile istenilen miktarlara dava tarihinden, ıslahla arttırılan miktarlara da ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken fesih tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalıdır. “ denilmiştir.
• Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2005/22229 E. ve 2006/6747 K. Sayılı kararında ise; “ Islahla dava konusu miktarın arttırılması halinde; dairemizce de benimsenen Hukuk Genel Kurulunun 03.07.2002 gün ve 2002/9-564 E. ve 2002/572 K. Sayılı kararıyla; ıslahla arttırılan alacak miktarlarına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, mahkemece hüküm altına alınan ve ıslahla arttırılan yıllık izin alacağına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup karar bu nedenle bozulmalıdır.” Denilerek içtihatlarla izlenilmesi gereken yol çizilmiştir.
• Ayrıca kısmi ıslahla arttırılan miktarlar için faiz başlangıç tarihi değişirken faiz oranı değişmemektedir.
• Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.01.2017 T. 2015/22-49 E. ve 20117/128 K. Sayılı kararında: “… Kısmi ıslahta davacının sadece talep sonucundaki miktarı değiştirdiği, davacının dava dilekçesindeki diğer unsurların aynen devam ettiği yönünde iradesinin mevcut olması dikkate alındığında ıslahla arttırılan kısım için faiz talep edilmese bile dava dilekçesinde mevcut olan faiz talebinin kısmi ıslah için de geçerli olduğu kabul edilmiştir. “
• Kıdem tazminatı içinse ıslah olsa dahi faiz başlangıcı fesih tarihi olacaktır. Bu konudaki Yargıtay kararları ise istisnayı görmemize yardımcı olacaktır.
• Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2006/18399 E. ve 2007/3458 K. Sayılı kararında; “… Davacı her ne kadar ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunmamış ise de, ıslah dilekçesinde ihbar ve kıdem tazminatlarına faiz yürütülmesini istediğinden ıslahla arttırılan miktarlar için kıdem tazminatına fesih tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi, ihbar tazminatına ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde reddi hatalıdır. “ denilmiştir.
• Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2004/287 E. ve 2005/19954 K. Sayılı kararında ise; “… Kıdem tazminatı dışındaki ıslahla arttırılan miktarlara ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği halde fesih tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” Denilerek kıdem tazminatı hariç tutulmuş ve ıslahtan sonra da faiz başlangıcı için fesih tarihinin esas alınacağı anlatılmıştır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İşçi Alacaklarına Uygulanacak Faiz Ve Başlangıçları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dilan Kartal'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
28-11-2017 - 15:59
(2302 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 4 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
23209
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 4 saat 5 dakika 42 saniye önce.
* Ortalama Günde 10,08 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 11985, Kelime Sayısı : 1525, Boyut : 11,70 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 5 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 2010
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03685498 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.