Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Zabıta Memuruna “meslekten Çıkarma”cezası Verilebilir Mi?

Yazan : Av.M.Lamih Çelik [Yazarla İletişim]

Yazarın Notu
Yerel Yönetim ve Denetim Dergisi Ocak 2016 C.2 S.1 s.25-31

ZABITA MEMURUNA “MESLEKTEN ÇIKARMA” CEZASI VERİLEBİLİR Mİ?

M.Lamih ÇELİK
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanı

Giriş

Belediye Zabıtası; beldenin düzenini muhafaza eden, belde halkının esenlik, sağlık ve huzurunu koruyan, yetkili organların bu amaçla alacakları kararları uygulayan özel zabıta kuvvetidir.
5393 sayılı Belediye Kanunun 51. Maddesinde yer alan ;”Belediye zabıta teşkilatının çalışma usul ve esasları, çalışanların görev ve yetkileri, memurluğa alınması için taşımaları gereken nitelikler, alacakları meslek içi eğitim, görevde yükselme, meslekten çıkarılma, giyecekleri kıyafet ve savunma amaçlı olarak kullanacakları aletler ile zabıta teşkilatında hizmet gereklerine göre oluşturulacak birimler, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Belediye, bu yönetmeliğe aykırı olmamak üzere ek düzenlemeler yapabilir.” Düzenlemesine istinaden Belediye Zabıta Yönetmeliği, 11. 04. 2007 tarih ve 26490 sayılı resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Belediye zabıta teşkilâtının kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını, zabıta memurlarının niteliklerini, görevde yükselme ve mesleki eğitimlerini, kıyafetleri ile çalışma usul ve esaslarını bu özel Yönetmelikte gösterilmiştir. Yönetmeliğin 40.maddesinde Zabıta personeline uygulanacak disiplin cezaları,a) Uyarma,b) Kınama,c) Aylıktan kesme,ç) Kademe ilerlemesinin durdurulması,d) Meslekten çıkarma,e) Devlet memurluğundan çıkarma, olarak sıralanmıştır.

Meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışlar ise 40.maddenin 3.fıkrasında şöyle sayılmıştır;
”a) Amir ya da üstlerinin zabıta hizmetlerine yönelik icraatına karşı çıkmak ve görev yapılmasını engellemek, toplu hale dönüştürerek bu eyleme katılmak, katılmayı tahrik veya teşvik etmek,
b) Yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kullanmak,
c) Suç kanıtlarını kasıtlı olarak yok etmek, bilerek ve isteyerek yok olmasına neden olmak, saklamak, saklanmasına yardımcı olmak veya değiştirmek,
ç) Kasıtlı olarak gerçek dışı tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek,
d) Kimlik belgesini başkalarının kullanımına vermek,
e) Gizli tutulması zorunlu olan ve görevi ile ilgili bulunan bilgi ve belgeleri görevli veya yetkili olmayan kişilere açıklamak,
f) Görev yerinde uyuşturucu madde kullanılmasına göz yummak,
g) Uyuşturucu maddelerin yapılmasına, kullanılmasına, saklanmasına, yollanmasına, satılmasına veya satın alınmasına aracı olmak,
ğ) Kumar oynamak veya oynatmak,
h) Görev sırasında yardım isteyen zabıta personeline haklı bir neden yokken yardımdan kaçınmak,
ı) Kaçakçılık yapmak,
i) Geliri ile uygun sayılmayacak biçimde yaşadığı ve aşırı harcamada bulunduğu kanıtlanmış olmak ve bunun haklı kaynağını gösterememek,
j) Yasadışı örgütlere lojistik destek sağlamak ya da üyelerini güvenlik kuvvetlerinden saklamak, saklanmasına yardımcı olmak,
k) Kasıtlı olarak telsiz haberleşmesini engellemek.”
Bu çalışmamızda 657 sayılı kanunda yer almayan “meslekten çıkarma cezası”nın yönetmelikle düzenlenip düzenlenemeyeceği konusu ele alınacaktır.

a- Disiplin suçu ve cezası Kavramı

Latince “disciplina” ve Fransızca “discipline” kökenli olan disiplin sözcüğü; Türkçemizde sıkı düzen, yöntem, yol, yordam, eğitme, yola getirme ve güdüleme anlamına gelmektedir. Sözlükte “Belli bir statü içinde bulunan kimselere hizmet ve iç düzenle ilgili kurallara aykırı davranışta bulundukları zaman uygulanan cezalar” olarak tanımlanan disiplin cezalarını Danıştay 12. Dairesi disiplin cezalarının kamu işi, kamu görevi ve görevlileriyle ilgili bir ceza türü olduğunu ve önceden saptanan hukuk kurallarına aykırı düşen bütün davranışları önlemek, engellemek için zorlayıcı özellikte olan birer yaptırım olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi ise disiplin cezalarını, “kamu hizmetlerinin yürütülmesi ve kamu yararının devamlılığının sağlanması amacıyla kamu görevlileri için görev, yetki ve sorumlulukları bakımından yasal olarak düzenlenmiş yaptırımlar” olarak tanımlamaktadır.
Disiplin suçları, kamu hizmetinin, hizmetten yararlananlara düzenli ve verimli bir şekilde sunulması için, kurum içi düzeni, disiplini ve hizmeti sunanların statüsünü düzenleyen normlara aykırı hal ve davranışları ifade eder.
Kamu hizmetlerini yürüten kamu görevlilerinin görev anlayışları, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış, bu sınırlar dışına çıkanların ise disiplin cezaları ile cezalandırılmaları öngörülmüştür. Bu noktada ilgili kurumun iç işleyişine ve düzenine aykırı davranışlara uygulanan disiplin cezalarının aynı zamanda idari ceza niteliği taşıyan bir idari yaptırım olduğunu söylemek de mümkündür.
Ülkemizde kamu görevlileri için öngörülen disiplin suç ve cezaları,657 sayılı Kanuna tâbi görevliler için Kanun’un 125. maddesinde; 657 sayılı Kanun’a tâbi olmayan yargı organı, üniversite ve silahlı kuvvetler mensupları gibi ayrı personel kanunları bulunanlar için, kendi personel kanunları ve ilgili yönetmeliklerde; 657 sayılı Kanun’ a tâbi olmakla birlikte, özel disiplin mevzuatı bulunan görevliler içinse bu mevzuatta düzenlenmiştir .DMK 126. maddeye göre; memurlara verilebilecek cezalardan uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra atamaya yetkili amirler tarafından, devlet memurluğundan çıkarma cezası ise; amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararıyla olur. İdare DMK da yer alan beş disiplin cezası dışında bir ceza veremez.

b- Suç ve Cezanın Kanuniliği İlkesi

Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, "Kimse, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz" denilerek "suçta kanunilik", üçüncü fıkrasında da "ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur" denilerek, "cezada kanunilik" ilkeleri güvence altına alınmıştır. Anayasa'da öngörülen "suç ve cezada kanunilik" ilkesi, insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Anayasa'nın 38. maddesine paralel olarak 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinde de düzenlenen ilke, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır (AYM, E.2010/69, K.2011/116, K.T. 7/7/2011).
Ceza hukuku bakımından genel bir değerlendirmeyle kanunilik ilkesi hiç kimsenin kanunda suç olarak belirtilmeyen bir fiilden dolayı cezalandırılamamasını ve hiç kimseye kanunda yer almayan bir cezanın verilememesini ifade eder .
Kamu otoritesinin ve bunun bir sonucu olan ceza verme yetkisinin keyfi ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi, kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu doğrultuda, kamu otoritesini temsil eden yasama, yürütme ve yargı erklerinin, bu ilkeye saygılı hareket etmeleri; suç ve cezalara ilişkin kanuni düzenlemelerin sınırlarının, yasama organı tarafından belirgin bir şekilde çizilmesi, yürütme organının sınırları kanunla belirlenmiş bir yetkiye dayanmaksızın, düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza ihdas etmemesi, ceza hukukunu uygulamakla görevli yargı organın da kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamım yorum yoluyla genişletmemesi gerekir.

b-Disiplin suç ve cezalarının kanuniliği

“Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler” üst başlığını taşıyan Anayasa m. 128/2 “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” hükmüyle disiplin suç ve cezalarını da kapsamı içine almaktadır. 128. madde hükmü ile kanunilik ilkesinin gereği olarak kamu görevlilerinin statülerinin kanunla düzenlenmesi esası getirilmiştir .Kural olarak “Kaideyi koyan makam istisna koyma yetkisini hangi makama vermiş ise veya istisnanın hangi tür norm ile konulacağını belirtmiş ise sadece ve sadece o makam tarafından ve o norm ile istisna getirebilir. anayasa koyucu “kanunla düzenlenir” demiş ise, istisna artık tüzük ile, yönetmelik ile belirlenemez. (Ancak kanun hükmünde kararname ile belirlenebilir). “
657 sayılı DMK nın 2. Maddesinde;” Bu Kanun, Devlet memurlarının hizmet şartlarını, niteliklerini, atanma ve yetiştirilmelerini, ilerleme ve yükselmelerini, ödev, hak, yüküm ve sorumluluklarını, aylıklarını ve ödeneklerini ve diğer özlük işlerini düzenler.Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulur.” Hükmü yer almaktadır.Bu hükme göre; memur, sözleşmeli ve geçici personel bakımından kural koyucu nitelikteki idari metinler, tüzük, kararname ve yönetmelikle sınırlandırılmıştır. İdarenin bu sayılanlar dışında kalan idari işlemlerinin kural koyması hukuken olanaklı değildir.
Anayasa Mahkemesi kanunilik ilkesini hem suçun kanuniliği hem de cezanın kanuniliği açısından kabul etmektedir. Üstelik disiplin cezaları açısından da kanunilik ilkesinin geçerli olduğu Yüksek Mahkeme tarafından kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesine göre; disiplin yaptırımlarının da aynen diğer ceza yaptırımları gibi belirlilik ve kanunilik ilkelerine uygun şekilde düzenlenmesi gerekir. Diğer bir ifadeyle ………..hangi fiillerinin disiplin suçu oluşturduğunu açık olarak bilmeleri gerekmektedir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu verdiği kararda suç ve cezalarda kanunilik ilkesi bakımından: “….. görevinden çekilmiş sayma cezası 2547 sayılı Yasa’da düzenlenmediği gibi, 657 sayılı Yasa’da da böyle bir cezaya yer verilmemiştir. Bu durumda, görevinden çekilmiş sayma cezasının yasal dayanağının bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu edilen düzenlemeler ve bu düzenlemelere dayanılarak tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğunu sonucuna varmıştır.” Yine bir başka kararında “ Disiplin Yönetmeliğinde düzenlenen yönetim görevinden ayırma cezası hakında; bu cezayı gerektiren fiiller 2547 Sayılı Yasa'da düzenlenmediği gibi, 657 Sayılı Yasa'da da böyle bir cezaya yer verilmemiştir. Bu itibarla,yönetim görevinden ayırma ve bu cezayı gerektiren fiillerin yasal dayanağının bulunmadığı “sonucuna varmıştır.
Anayasa Mahkemesi, kanunla düzenleme yetkisinin sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetki olduğunu vurguladığı yeni tarihli bir kararında şöyle demiştir: “Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa’da öngörülen ayrık durumlar dışında, kanunlarla düzenlenmemiş bir alanda, kanun ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa’nın 7. maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir.” Mahkeme’nin bu yöndeki kararları sonucunda 5393 sayılı Kanun’da meslekten çıkarılmasını yönetmelikle düzenleneceğinin belirtilmiş olmasıyla, Anayasa’nın çeşitli maddelerinde geçen “kanunla düzenleme/sınırlama” şartının yerine getirilmiş olduğu söylenemeyecektir. Zira yine Anayasa Mahkemesi’ne göre: “Yürütme organının yasayla yetkili kılınmış olması, yasayla düzenleme anlamına gelmeyeceğinden, yürütmeye devredilen yetkinin Anayasa’ya uygun olabilmesi için yasada temel esasların belirlenmesi, sınırların çizilmesi” gerekmektedir .
Temel kuralları koymadan,ölçüsünü belirlemeden ve sınırı çizmeden yürütmeye düzenleme yetkisi veren kural, Anayasa'nın 7. Maddesine aykırı düşer”
Kanunilik ilkesinin unsurlarından olan ve ceza kanunlarının ancak yürürlüğe girdikten sonra işlenen fiillere uygulanabilmelerini ifade eden geçmişe yürümezlik ilkesinin, disiplin suç ve cezaları bakımından geçerli olduğu Danıştay’cada kabul edilmektedir.

c-Normlar hiyerarşisi Kavramı

Normlar hiyerarşisi, bir hukuk düzeninde var olan birçok hukuk normunun derece ve kuvvetini belirlemekte, hiyerarşik bir sıraya oturtmakta, bunları anlamlandırmaktadır. Ülkemizde mevcut normatif düzenlemeleri dikkate alacak olursak, bu hiyerarşik düzen –sırasıyla- anayasa, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar, kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik ve adsız düzenleyici işlemlerden (kararname, karar, tebliğ, sirküler, genelge, özelge, ilke kararı, esaslar, yönerge, talimat, statü vb.) oluşan birden çok normdan oluşmaktadır. Bu normlar farklı kademelerde yer almakta, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Normlar hiyerarşisinin uygulamasında bir alt norm üst norma aykırılık teşkil etmemeli, alt norm üst normun kendisine verdiği hukuki sınırların dışına çıkmamalıdır.
Pozitif hukuktaki “Normlar hiyerarşisi, “olgusu, Anayasanın 8, 11, 115 ve 124 ncü maddelerinde düzenlenmiştir. Anayasanın 8 nci maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği belirtilmekte; Anayasanın 11 nci maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurulları olduğu ifade edilmekte; Anayasanın 115 nci maddesinde, Tüzüklerin Kanuna aykırı olamayacağı, Anayasanın 124 ncü maddesinde de, Başbakanlık, Bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren Kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, Yönetmelikler çıkarabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Düzenleyici işlemler arasındaki hiyerarşi konusunda Kanun Hükmünde Kararnamelerin tüzüklerden, tüzüklerin ise yönetmeliklerden daha üstün olduğu konusu tartışmasızdır. KHK’ler kanunlarla aynı seviyededir. Anayasanın 115. maddesine göre tüzüklerin konusunu “kanunun uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek” oluşturduğuna ve tüzükler, Kanunlara ve KHK’lere aykırı olamayacağına göre tüzükler, normlar hiyerarşisinde kanunların ve KHK’lerin altında yer alır. Bahsedilen hiyerarşinin, yönetmelikler bakımından bir ifadesi niteliğini taşıyan Anayasanın 124. maddesinde de: Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilecekleri belirtilmiştir. Yönetmelikler, kanunlar ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere çıkarıldıklarına ve bunlara aykırı hüküm taşıyamayacaklarına göre normlar hiyerarşisinde tüzüklerin altında yer almaktadırlar.
Anayasa'nın 138. maddesinde de yer alan, Normlar Hiyerarşisi" ilkesi uyarınca yönergenin yönetmeliğe, yönetmeliğin tüzüğe, tüzüğün yasaya, yasanın ise Anayasaya aykırı hükümler içermesi mümkün değildir. Bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemler, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamaz veya kısıtlayamazlar. Bu nedenle normlar hiyerarşisinde üst kademede yer alan kurallara aykırı düzenleyici tasarrufların idare tarafından yürürlüğe konulması durumunda, söz konusu düzenlemelerin kaçınılmaz olarak hukuka aykırı olacağı şüphesizdir.
Bazı durumlarda, üst norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerde bir olayın veya konunun genel çerçevesi çizilerek bu konunun ayrıntısının alt normlarla düzenlenmesi öngörülebilir. Bu gibi hâllerde, üst normda belirtilen hususların düzenlenmesi hakkında düzenleme yapmaya yetkili idarenin takdir yetkisini üst normda çizilen sınırlar aşılarak kullanıp kullanmadığının hukuki denetiminin yapılacağı tabiidir.
Öğretinin konuya yaklaşımı şu şekildedir:
- "...Yürütme ve idare herhangi bir konu veya sorunu ilk olarak ve doğrudan doğruya düzenleyemeyeceği gibi, düzenleyebildiği hallerde de dilediği kapsamda ve yönde hükümler koyamaz...Yürütme ve idare, düzenleme yetkisini kullanırken, koyacağı yeni hükümlerle kuvvet aldığı kural işlemlerin (Anayasa, kanunlar, tüzükler) kapsamı, esprisi ve yönü dışına çıkmamak durumundadır...Mahkemeler, kural işlem niteliğindeki tüzük ve yönetmelikleri, kanunlar gibi, kendi görüş ve anlayışlarına göre yorumlayıp, uygulamaya yetkilidir...Çünkü hakimler Anayasaya, kanuna ve vicdani kanaatlerine göre hüküm vermekle görevli olduğundan, yürütme ve idarenin düzenleyici işlemlerinin hukuken geçerli olup olmadığını anlayabilmek için, kanunlara ve Anayasaya aykırı bulunmadığını tetkik ve tespit etmek zorundadırlar..." (Prof. Dr. Lütfi DURAN, İdare Hukuku Ders Notları, İstanbul 1982, s. 465-470)
- "...Yönetmelikler Anayasa'ya, Kanunlara, genel hukuk ilkelerine, tüzüklere ve kural kararnamelere aykırı olamazlar. Üstün hukuk kurallarına uygunluk şartının böyle anlaşılması gerekmektedir. Kuşku yok ki bu şart, hem Yönetmeliğin tümü, hem de içerdiği hükümler yönünden geçerlidir..." (Yüksel ESİN, Yönetmelikler, İdare Hukuku ve İdari Yargı İle İlgili İncelemeler III, Ankara 1980, s.151)
- "...Yönetmelikler, bunları yapan idarenin görev alanı içinde, dayandıkları kanun veya tüzüğün hükümlerine olduğu kadar, diğer Kanun ve tüzüklere de aykırı olmamak şartıyla, yeni kurallar getirirler. Ancak bu yenilik, Kanunun yapmadığını Yönetmelik yapacaktır şeklinde anlaşılamaz. Uygulamayı sağlayıcı yeni kurallardır bunlar...Yönetmelikte maksat kamu yararıdır. Uygulanacak Kanun ve tüzüklerin amaçlarının dışına çıkılması bu unsurda bir sakatlığa yol açar..." (Prof. Dr. Yıldızhan YAYLA, İdare Hukuku I, İstanbul 1990, s. 111)
“...Anayasanın 124’üncü maddesine göre Yönetmelikler, “kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla” çıkarılabilirler. Anayasanın bu hükmüne göre, bir yönetmeliğin yaptığı düzenleme,normlar hiyerarşisinde kendi üstünde yer alan normlara, yani tüzük, kanun ve Anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Yönetmeliğin yaptığı düzenleme,normlar hiyerarşisinde kendi üstünde yer alan normlara, yani tüzük, kanun ve Anayasa hükümlerine aykırı ise, bu yönetmelik, konu unsuru itibarıyla sakat hale gelir...” (GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, C.l, Bursa 2003, s.1116 ).
“...İdare, kanunlara aykırı düzenleyici işlemler yapamaz. İdarenin düzenleyici işlemleri kanunlara uygun olmalı, kanunların çizdiği sınırların dışına çıkmamalıdır. Zira, kanun ile idarenin düzenleyici işlemleri arasında hiyerarşik güç farkı vardır. İdarenin düzenleyici işlemlerinin gücü, daima kanunun gücünden daha aşağıdadır. İdarenin düzenleyici işlemleri kanuna aykırı olamaz. İdare kanunun çizdiği sınırlar içinde düzenleme yapabilir...” (GÖZLER Kemal, İdare Hukuku Dersleri, 2002, s. 351)

Anayasa Mahkemesi
Esas Sayısı : 2016/139
Karar Sayısı : 2016/188
Karar Tarihi : 14.12.2016
R.G. Tarih-Sayı : 3.1.2016-29937
"Anayasa’nın 7. maddesinde, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir. Yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olması ve bu yetkinin devredilememesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir. Bu hükme yer veren Anayasa’nın 7. maddesinin gerekçesinde yasama yetkisinin parlamentoya ait olması “demokrasi rejimini benimseyen siyasi rejimlerde kaçınılmaz bir durum” olarak nitelendirilmiştir.

8. Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, yasama yetkisinin devredilmezliği esasen kanun koyma yetkisinin TBMM dışında bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir. Anayasa’nın 7. maddesi ile yasaklanan husus, kanun yapma yetkisinin devredilmesi olup bu madde, yürütme organına hiçbir şekilde düzenleme yapma yetkisi verilemeyeceği anlamına gelmemektedir. Kanun koyucu, yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca, bir konuyu doğrudan kanunla düzenleyebileceği gibi bu hususta düzenleme yapma yetkisini yürütme organına da bırakabilir.

9. Yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince, yürütme organının bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi gerekmektedir. Kural olarak, kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte, Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir. Bu nedenle, Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda, kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda, yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz.

10. Anayasa’nın 128. maddesinde, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir.” denilmiştir. Buna göre, Anayasa’nın 128. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki görevleri yürüten bütün personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin kanunla düzenlenmesi zorunludur."

SONUÇ
5393 sayılı Belediye Kanunun 51. Maddesinde “meslekten çıkarılma” konusunun yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş ve buna istinaden çıkarılan Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin 40.maddesinde Zabıta personeline uygulanacak disiplin cezaları, arasında 657 sayılı yasada yer almayan “ Meslekten çıkarma” disiplin cezası ile Meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışlar düzenlenmiştir.
Anayasa m. 128/2 “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” hükmüyle disiplin suç ve cezalarını da kapsamı içine almaktadır. “Diğer özlük işleri” kavramının, mali haklar da dahil olmak üzere, madde metninde yer almayan kamu görevlilerinin disiplin, hizmet içi eğitim, yer ve görev değiştirme, sicil, emeklilik ve mesleki ilişkilerden doğan diğer işlerini de kapsadığında ittifak edilmiştir .
Anayasa Mahkemesi disiplin cezaları açısından da kanunilik ilkesinin geçerli olduğunu kabul edilmektedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu “….. görevinden çekilmiş sayma cezası ile yönetim görevinden ayırma cezası disiplin cezasının 2547 sayılı Yasa’da düzenlenmediği gibi, 657 sayılı Yasa’da da böyle bir cezaya yer verilmediği gerekçesiyle yönetmelikle düzenlenen fiillerin yasal dayanağının bulunmadığı “sonucuna varmıştır.
Yönetmeliğin bu üstün hukuk kurallarına bağımlılığı bir Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da şu şekilde dile getirilmiştir:
"...Yönetmelik, Kanunu açıklayan, Kanunun uygulanmasını sağlayan ve Kanunu tamamlayan bir idari tasarruftur. Yönetmelikle Kanun arasında organik bir bağ mevcut olup, Yönetmelik Kanuna bağımlıdır. Kanunla Yönetmeliğin çatışması halinde üstün norm durumunda bulunan Kanuna değer verilerek uyuşmazlığın çözülmesi zorunludur..." (Yargıtay İBK.22.3.1996 tarih ve E.93/5, K.96/1; RG.31.5.1996, Sayı:22652)
Anayasa Mahkemesi de bir kararında, yasama organının düzenleme yetkisini açıklarken güzel bir benzetme yapma yoluna giderek şu yönde hüküm tesis etmiştir: “…Kuşkusuz ki Yasama Organının geniş bir düzenleme alanı vardır. Ancak bu alan ne kadar geniş olursa olsun Anayasa’ya dayanmak zorundadır. Çünkü bir ‘Hukuk Devleti’ndeki düzenlemeler muhteşem bir ağaca benzer. Anayasa bu ağacın kökünü(temelini), kanunlar gövdesini, tüzük ve yönetmelikler kollarını, tebliğ ve genelgeler dallarını, çeşitli açıklamalar ise yapraklarını oluşturur. Bir ağacın kaynağını kökünden almayan bir ‘uzvunun’ hayatta kalması mümkün olmadığı gibi, bir ‘Hukuk Devleti’nde kaynağını Anayasa’dan almayan bir düzenlemenin hukuk aleminde varlığını sürdürmesi düşünülemez.’’
Sonuç itibariyle zabıta memuruna verilecek meslekten çıkarılma cezasının ve eylemlerinin en azından genel çerçevesi ve kriterleri kanunla düzenlenmesi gerekir.

KAYNAKÇA:
ARSLAN Zehredin, 657 Sayılı Kanuna Göre Disiplin Suç ve Cezaları, İstanbul 2001, s. 41.
AKYILMAZ Bahtiyar , Anayasal Esaslar Çerçevesinde Kamu Personeli Disiplin Hukuku ve Uygulamadaki Sorunlar, GÜHFD, C. 7, S. 1-2, Yıl Haziran-Aralık 2003.
DURAN Lütfi, İdare Hukuku Ders Notları, İstanbul 1982, s. 465-470
ESİN Yüksel, Yönetmelikler, İdare Hukuku ve İdari Yargı İle İlgili İncelemeler III, Ankara 1980, s.151
KARAHANOĞULLARI Onur, “Memur Disiplin Hukukun Niteliği ve İlkeleri”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C. 8, S. 3, Temmuz 1999, s. 55-77.
KAYA Cemil, “Memur Disiplin Suç ve Cezalarına ve Disiplin Soruşturmalarına Hakim Olan İlkeler”, Amme İdaresi Dergisi, C. 38, S. 2, Haziran 1995 s. 61-87.
KULUÇLU Erdal, Türk Hukuk Sisteminde Normlar Hiyerarşisi Ve Sayıştay Denetimine Etkileri, Sayıştay Dergisi, Sayı 71
SANCAKDAR Oğuz, Disiplin Yaptırımı Olarak Devlet Memurluğundan Çıkarma ve Yargısal Denetimi, Yetkin Yay., Ankara 2001.
TAN Turgut, “Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Yürütmenin Düzenleme Yetkisi”, Anayasa Yargısı, C. 3, 1986, s. 203-216.
Muhammed GÖÇGÜN-YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN PERSONELİN ÇEKİLMİŞ SAYILMASI s.182
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/maruhad/issue/viewFile/5000001574/5000000689

GÜRAN Sait, Anayasa Mahkemesi’nin 1982 Anayasası Döneminde Personel Hukukuna Bakışı , Anayasa Yargısı 6, s. 64;
GÖZLER Kemal,Yorum İlkeleri konulu bildiri -www.anayasa.gen.tr/yorum-ilkeleri-kitaptan.pdf
GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, C.l, Bursa 2003, s.111

ÜSTÜN Yusuf,NORMLAR HİYERARŞİSİ VE KOOPERATİFLERİN DENETİMİ MESELESİ-http://koop.gtb.gov.tr/
YAYLA,Yıldızhan İdare Hukuku I, İstanbul 1990, s. 11
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Zabıta Memuruna “meslekten Çıkarma”cezası Verilebilir Mi?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av.M.Lamih Çelik'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
05-01-2017 - 00:51
(2630 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
3921
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 22 saat 15 dakika 52 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,49 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 26290, Kelime Sayısı : 3530, Boyut : 25,67 Kb.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1938
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03237200 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.