Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Tanınmış Markaların Hükümsüzlüğü

Yazan : Av. Şükran Yıldırım [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Tanınmış markaların hükümlük halleri




“TANINMIŞ MARKALARIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ’’


Hazırlayan:
Av. Şükran YILDIRIM




İSTANBUL, 2014




İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR CETVELİ


KAYNAKÇA


GİRİŞ


BİRİNCİ BÖLÜM
MARKA HAKKINDA GENEL BİLGİLER

1.MARKAKAVRAMI

2. MARKANIN İŞLEVLERİ


A.AyırtEtmeİşlevi

B. Köken Belirtmeİşlevi
C.Kalite
D. Reklam

3. MARKA HUKUKUMEVZUATI


A. Ulusal Mevzuat

B. Uluslararası Mevzuat

İKİNCİ BÖLÜM
TANINMIŞ MARKA

1. GENEL OLARAK


2. TANINMIŞ MARKA KAVRAMI


3. TANINMIŞ MARKA KAVRAMININ KAYNAKLARI


A. Paris Sözleşmesi

B. TRIPS Metni
C. WIPO Tavsiye Kararları
D. 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK

4. TÜRK HUKUKUNDA TANINMIŞ MARKA UYGULLARI ve

TPE`NİN ROLÜ

A. Yargıtay Uygulaması

B. TPE Uygulaması

5. TANINMIŞ MARKALARIN HUKUKİ KORUNMADAN YARARLANMA İMKÂNLARI


A. Marka Tescilinde Mutlak Red Nedeni

B. Marka Tescilinde Nisbi Red Nedeni
C. MARKHK Madde 9 Anlamında KorumaBÖLÜM III
MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ

1. HÜKÜMSÜZLÜK KAVRAMI


2. HÜKÜZSÜZLÜK DAVASI


A. Koşulları

1. Önkoşul- Tescilli Bir Markanın Bulunması
2. 556 Sayılı KHK`nın 42. Maddesinde Belirtilen Hallerden Birinin
Bulunması
aa. Markanın Kullanılmaması
bb. Marka Sahibinin Davranışları Nedeniyle Markanın Mal veya
Hizmetler İçin Yaygın bir Ad Haline Gelmesi
cc. Markanın Kullanım Sonucunda, Tescil Edildiği Mal veya
Hizmetlerin
Niteliği, Kalitesi, Üretim Yeri ve Coğrafi Kaynağı
Konusunda Halk
Nezdinde Yanlış Anlaşılması
dd. 59. Maddeye Aykırı Kullanım

B. Marka Hükümsüzlüğü Davasında Süre, Görevli ve Yetkili
Mahkeme

1. Süre
2. Yetkili Mahkeme
3. Görevli Mahkeme

C. Hükümsüzlük Talebi ve Hükümsüzlüğün Etkisi


SONUÇ


EK 1: 556 SAYILI MARKALARIN KORUNMASI HAKINDA KANUN

HÜKMÜNDE KARARNAME
EK 2: YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI


KISALTMALAR CETVELİ

AB : Avrupa Birligi
Age : Adı Geçen Ese
Bkz : Bakınız
MARHKH : 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
m. : Madde
Syf : Sayfa Numarası
TPE : Türk Patent Enstitüsü
TRIPS : Ticaretle Baglantılı Fikri Haklar Anlasması
TSE : Türk Standartları Enstitüsü
WIPO : Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü


GİRİŞ
Bir ticari işletmenin maddi varlıkları yanında gayri maddi olan varlıkları mevcuttur. Bu gayri maddi varlıklar, fikir ürünleridir. Patent, “know-how”, tasarım ve markalar bu kategorinin en önemli unsurlarıdır. Bir işletme için maddi mallar ne kadar değerli ise gayri maddi mallar da en az o kadar değerli olabilmektedir. Bu gayri maddi malların da günümüzde en değerlileri markalar olarak göze çarpmaktadır. Öyle ki bir işletmenin markası kendinden bağımsız olarak ticari satımlara konu olabilmekte ve sahibine çok yüklü kazançlar sağlamaktadır. Günümüzde birçok işletme iflas edip ortadan kaybolmuşken markaları hala yasamaktadır.

Markaların bu kadar büyük maddi değerlere sahip olmaları bir anda olmaz. Genelde uzun yıllar ve çok büyük bir emekle marka değerleri artar. Bir markanın toplumdaki bilinirliği yani tanınmışlık seviyesi arttığı ölçüde o markanın parasal değeri de artmaktadır. Tanınmışlığın artması sadece maddi değer artısı değil hukuken korunmasında da büyük bir artış getirir. Tanınmış olan markalar diğer markalara göre çok daha fazla hukuki korumaya sahiptir.

İşte Tanınmış Marka ve Hükümsüzlükleri orijinli bu çalışma da, hususan iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde kısaca ve genel hatları ile “marka” kavramı ele alınacaktır. İkinci bölümde ise detaylı bir şekilde “Tanınmış Marka” üzerinde durulacaktır.


BÖLÜM I
MARKA HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Tanınmış marka kavramını iyi olarak anlayabilmek için öncelikle markanın ne olduğunu açıklamak gerekir. Bu bölümde kısaca marka kavramından bahsedecek, çeşitli tanımlar ve bazı önemli kavramlar üzerinde duracağız.

1. MARKA KAVRAMI
Türk Marka Hukuku’nda temel başvuru kaynağı 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamedir. Bu kararnamede markanın tanımı doğrudan verilmemiş olmakla birlikte 5. maddede hangi işaretlerin marka olarak kabul edileceği hükme bağlanmış ve dolaylı olarak bir tanım yapılmıştır. Bu maddeye göre;
Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir baksa teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.”
Bu hükümden yola çıkarak markanın tanımını su şekilde verebiliriz.
“Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayıran her türlü işarettir.”[1]
Bu tanımda geçen ayırt edicilik ve işaret kavramları çok önemlidir. İşaret çok geniş olarak algılanmalıdır. Grafikler, logolar, tasarımlar, kişi adları, sözcükler harfler, renkler, sayılar, ambalajlar, malların biçimi, jenerikler ve hatta melodiler[2] bile marka olarak tescil edilebilir. Bu tür işaretlerden herhangi birini marka olarak seçerken dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir husus da ayırt edicilik unsurudur. Marka olarak seçilen işaretin, üçüncü şahıslara ait işaretlerden bir şekilde farklılık göstermesi gereklidir ki ayırt edicilik niteliği ortaya çıksın ve marka olarak tescil edilmesi mümkün olsun[3].

2. MARKANIN İŞLEVLERİ
Kişileri marka kullanmaya ve tescil ettirmeye yönlendiren bazı temel özellikler vardır. Bu özellikleri ve sağladığı üstün hukuki koruma sayesinde marka oluşturmak herkes için cazip hale gelmiştir. Markanın işlevleri olarak şunlar sayılabilir.
A. Ayırt Etme İşlevi
Marka, muhatap tüketicilerin, teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğerlerinden ayırması ve marka ile karşılaştığında söz konusu mal veya hizmeti yeniden tanıması olanağını sağlamaktadır[4]. Böylelikle marka benzer ürünler arasında kendini gösterir ve farklılaşır. Zaten MARKHK md 5 hükmünde dolaylı olarak verilen tanımda, markanın iki unsurundan biri, ayırt edicilik karakteri olarak kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir.

B. Köken Belirtme İşlevi (Orijin)
Malın ya da hizmetin hangi işletme tarafından üretildiğinin ya da kim tarafından piyasaya sunulduğunun gösterilmesidir. Bunun sonucunda malın ya da hizmetin alıcısı olan kimse, marka ile teşebbüs arasında bağlantı kurabilecektir.

C. Kalite
Bir malın ya da hizmetin kalitesi marka ile garanti edilmez. Ancak söz konusu markanın her zaman belli bir kalite seviyesini yakalaması o markanın ekonomik değeri açısından büyük önem taşır.

D. Reklam
Tüketicilerin, marka aracılığıyla malı ya da hizmeti tanıması ve satın alması reklam yoluyla mümkün olur. Markanın tanınmışlık düzeyinin yükselmesi mal ya da hizmetin daha çok kimselerce bilinmesini sağlayacak ve markaya sağlanan hukuki koruma da artacaktır.

3. MARKA HUKUKU MEVZUATI
Ülkemizde marka hukuku ile ilgili yapılan çalışmalar çok eski tarihilere kadar dayanmakla birlikte marka kültürü ne yazık ki Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinde 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’ ndan sonra hızlı bir şekilde revize edilmiş ve modern bir kimlik kazanmıştır. Bu nedenle yürürlükten kaldırılmış eski mevzuat yerine, güncel mevzuat incelenecektir.
Türk marka mevzuatının kaynaklarını ulusal ve uluslar arası olarak ikiye ayırmak ve bu şekilde açıklamak daha uygun olacaktır.


A. Ulusal Mevzuat
556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun hükmünde Kararname
27.06.1995 Tarihinde RG’ de yayımlanarak yürürlüğe giren MARKHK halen Türk Marka Hukuku’nun temel başvuru kaynağıdır. AB normlarına uygun olarak düzenlenen MARKHK ile hukukumuzda gerçek anlamda marka koruması başlamış olmaktadır. MARKHK’ nın çıktığı dönemden itibaren yerini bir kanuna bırakması beklenmektedir. Fakat bu çalışma ne yazık ki hala yapılabilmiş değildir. Özellikle, bir Kanun Hükmünde Kararname ‘de suç ve ceza normları düzenlenmesi, anayasaya aykırı bir durum olması sebebiyle en çok eleştirilen husustur.

B. Uluslararası Mevzuat
Türk Marka Hukuku’na önemli ölçüde yön veren milletlerarası sözleşmeler mevcuttur. Bu bölümde sadece bunların adlarını saymakla yetinecek ve ilerleyen bölümlerde bunlardan konular kapsamında daha detaylı olarak bahsedilecektir. Bu kaynaklar; Paris Sözleşmesi, TRIPS metni, Uluslararası Sınıflandırmaya İlişkin Nice Sözleşmesi, Viyana Sözleşmesi, Markaların Uluslararası Tescili Konusunda Madrid Sözleşmesi`dir.
Marka hakkında genel bilgiler ile hukuki dayanağı olan mevzuattan kısaca bahsettikten sonra, çalışma konumuz olan Tanınmış Markalar hususu izah edilmeye çalışılacaktır.

BÖLÜM II
TANINMIŞ MARKA

1. GENEL OLARAK
Markanın çeşitli işlevleri olduğundan ilk bölümde bahsetmiştik. Bu işlevlerin yanı sıra teşebbüsleri marka oluşturmaya iten en büyük nedenlerden biri de marka tescili ile hak sahibine sağlanan hukuki korumadır. Örneğin; çok basitçe açıklamak gerekirse, Pantolon emtiası için RODİ markası tescilli iken bir başkasının aynı emtia için RODİ markasını tescil ettirebilmesi mümkün değildir. Bu şekilde marka sahibi markasına rahatlıkla yatırım yapabilir ve ününü arttırmak için para harcar. Dolayısıyla da markasına yapmış olduğu yatırımın karşılığını en iyi şekilde alır. Eğer başkaları da aynı markayı aynı ürünler için hiçbir izne gerek olmaksızın istedikleri gibi kullanabiliyor olsaydı, birçok teşebbüs büyük yatırımlar yapmaz ve marka yaratmaya çabalamazdı.
Tanınmış olmayan bir markanın hukuki koruması ancak aynı ya da benzer mal veya hizmetler içindir. Yani tamamen farklı bir mal ya da hizmet için tanınmış olmayan bir markanın başka bir şahıs adına tescili mümkündür. İşte tanınmış markanın önemi burada kendini gösterir. Tanınmış marka aynı ve benzer mal ve hizmetlerinin yanında tamamen farklı mal ve hizmetler için de korunur. Yani RODİ emtiası eğer tanınmış bir marka ise sadece pantolon emtiası için değil tüm diğer mal ve hizmet grupları için korunur. Ayrıca tanınmış markaya sağlanan bir başka hukuki imkânda tescil edilmemiş olsa bile korunuyor olmasıdır. Daha detaylı bilgi çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde verilecektir.
Eğer bir marka tanınmış marka statüsüne kavuşmuş ise marka sahibi hukuki açıdan büyük bir rahatlığa ve birçok imkâna sahip olur.

2. TANINMIŞ MARKA KAVRAMI
Tanınmış Marka kavramı ne uluslararası belgelerde ne de ulusal marka mevzuatımızda tanımlanmış değildir. Bu tanımlama bilinçli olarak yapılmamıştır. Bunun nedeni, uygulama ve doktrinde verilen tanınmış markaya ilişkin koşullar ve unsurların tamamının veya bir kısmının uygulanması durumunda, kavramın büyük ölçüde daralması veya genişlemesi tehlikesinin bulunmasıdır. O nedenle somut olayın özelliklerine göre, markanın tanınmış olup olmadığının belirlenmesi ve daha geniş korumanın sağlanması mümkün olmalıdır[5].
Gerek ulusal mevzuatlarda gerek uluslar arası belgelerde herhangi bir tanım yapılmamış olmasına karsın doktrin ve Yargıtay tarafından çeşitli tanımlamalar yapılmıştır.
TEKİNALP, tanınmış markayı, “Bir ülkenin bir veya bir kaç yöresinde tutunmuş markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurtiçi ve yurtdışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesi’ne üye devletlerden birinin vatandaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai isletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar kastedilmiştir.” diyerek tanımlamıştır[6].
YASAMAN ise söyle bir tanım yapmıştır; “markanın ülke ve uluslararası alanda bu niteliğe sahip olabilmesi için bir isletmeyi veya mamullerinin hizmetlerini simgelemesi ya da süper bir kaliteye sahip olduğunun büyük halk kitleleri tarafından kabul edilmesi gerekir. Buna göre tanınmış markanın iki fonksiyonu vardır. Bunlardan ilki her markada olduğu gibi, diğer rakip mallardan ve hizmetlerden kendi mal ve hizmetini ayırt etmesi, diğeri ise her türlü rekabet kaygısı dışında yüksek bir kaliteyi temin etmesidir.”[7]
TEOMAN da şu şekilde bir açıklama yapmıştır; “Markanın henüz ilgili tacirler ya da o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgisi olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedilebilir. Bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için, markanın konulduğu mamulün birdenbire düşünmeden ve bir hatıranın yardımıyla hatırlanmayan, refleks halinde düşünülmesi gerekir. Genellikle tüketici zihninde bir fikir uyandıran marka tanınmışlık derecesine ulaşmış demektir. Örneğin: Murat Türkiye’de, Mercedes bütün dünyada otomobil markasını ifade eder.”[8]
Yargıtay’ın istikrar kazanan tanımına göre de; “Bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklâm, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir[9].
Görüldüğü üzere tanınmış marka hususunda net bir tanım vermek çok doğru ve mümkün olamamıştır. Sadece bu tanımlardan birinden yola çıkarak somut bir olayı çözüme kavuşturmak çok zor olacaktır. Bu sebeple her somut olayda aşağıda yer alan WIPO Ortak Tavsiye Kararında belirtilen kriterleri de değerlendirip bir karar vermek daha doğru olacaktır. Buna göre;
1. Toplumun ilgili kesiminde markanın bilinme ve tanınma derecesi
2. Markanın kullanım süresi, kullanım derecesi ve kullanıldığı coğrafi alan
3. Marka promosyonlarının kapsadığı coğrafi alan, promosyon süresi ve derecesi
4. Markanın kullanımı veya tanınmasını yansıtacak şekilde markanın tescilleri veya
müracaatlarının süresi ve coğrafi alanları
5. Markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak kabulüne dair
başarılı uygulama örnekleri
6. Markaya atfedilen değer.


3. TANINMIŞ MARKA KAVRAMININ KAYNAKLARI
Tanınmış Marka Kavramı ilk olarak Paris Sözleşmesi`nde gündeme getirilmiş ve daha sonra çeşitli uluslar arası belgelerde yer almış ve ulusal mevzuatımıza girmiştir.

A. Paris Sözleşmesi
20 Mart 1883 Tarihinde 11 ülke arasında imzalanan sözleşme[10] ile Fikri Haklar alanında birçok konuda yenilikler yapılmıştır. Türkiye bu sözleşmeye 1925 yılında dâhil olmuştur ve halen bu sözleşmeye üye 140’ın üzerinde devlet vardır. Paris Sözleşmesi ile bir birlik kurulmuştur. Birlik ülkelerinden her birinin vatandaşları, diğer bütün birlik ülkelerinin, sınaî mülkiyetin korunması ile ilgili kanunlarının vatandaşlara tanıdığı veya ileride tanıyacağı menfaatlerden bu anlaşma ile öngörülmüş haklara zarar vermemek kaydıyla istifade ederler. Haklarına gelecek her türlü tecavüze karşı o ülke vatandaşlarına konmuş şekil ve şartları yerine getirmek kaydıyla onların sahip olduğu aynı korumaya sahip olacaklar ve aynı kanuni yollara başvurabileceklerdir[11].
Görüldüğü gibi Paris Sözleşmesi üye ülkeler için marka hukuku açısından bir üst norm niteliğindedir ve üye ülkeler burada geçen hükümlere uymak durumundadırlar.
Tanınmış Marka Kavramı da ilk kez bu sözleşmede karşımıza çıkmıştır. Sözleşmenin 1. mükerrer 6. maddesinde aynen su ifadeye yer verilmiştir;
“ (1) Birlik ülkeleri, tescilin yapıldığı ülkenin yetkili makamınca söz konusu ülkede bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir kişiye ait olduğu, aynı veya benzeri mallar için kullanıldığı iyi bilinen tanınmış bir markanın herhangi bir karışıklığa yol açabilecek bir şekilde yeniden reprodüksiyonunu, taklit edilmesini veya aslına yakın bir şekilde değiştirilmesini içeren bir markanın kullanılmasını gerek mevzuat izin verdiği takdirde re'sen gerekse ilgilinin isteği üzerine yasaklamayı ve tescilini reddetmeyi veya iptal etmeyi taahhüt ederler.
Markanın elzem bir bölümünün tanınmış bir markanın reprodüksiyonundan oluşması veya bu tanınmış markayla karıştırılabilecek bir taklitten ibaret olması durumunda da, bu hükümler geçerli olacaktır.
(2) Böyle bir markanın iptalinin istenmesi için tescil tarihinden itibaren en az beş yıllık bir sürenin tanınması gerekecektir. Birlik ülkeleri, kullanmanın yasaklanması talebinin yapılması için gerekli süreyi tanıyabilirler.
(3) Kötü niyetli tescil edilen veya kullanılan markaların kullanımının yasaklanmasını veya iptalini istemek için süre tespit edilmeyecektir.”
Görüldüğü gibi ilk fıkrada tanınmış marka kavramına değinilmiş, iptal istemi için asgari bir süre tavsiye edilmiş ve tanınmış bir markanın kötü niyetle tescili söz konusu olduğunda iptal isteminin herhangi bir süreye tabi olmadığı vurgulanmıştır. Dikkat edilecek olursa ilk fıkrada tanınmış markadan bahsederken sadece ticaret markalarından söz edildiği görülür. Fakat bu boşluk daha sonra ihdas edilen TRIPS metni ile ortadan kaldırılmıştır.

B. TRIPS Metni[12]
Fikri Mülkiyet Haklarının Ticari Niteliklerine İlişkin Anlaşma olarak Türkçe’ ye çevirebileceğimiz TRIPS metni Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının Eki olarak hazırlanmıştır. 31.12.1994 Tarihinden itibaren ülkemizde de yürürlüğe giren bu anlaşmanın 15 ila 21. maddeleri arasında markalar hakkında hükümler düzenlenmiştir. TRIPS metni ile Paris Sözleşmesinde olan bir boşluk doldurulmuş ve tanınmış marka statüsü hizmet markaları içinde kabul edilmiştir. Ayrıca Paris sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesinin yani tanınmış marka korumasının benzer olmayan mal ve hizmetler için de söz konusu olacağı hükme bağlanmıştır.
TRIPS metninin 16. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları tanınmış markayı düzenlemektedir. Buna göre;
(2) Paris Sözleşmesi’nin (1967) 6'nci mükerrer Maddesi, gerekli değişiklikler yapılmış olarak, hizmetlere de uygulanacaktır. Üyeler bir markanın tanınmış olup olmadığını tespit ederken, markanın promosyonu sonucunda kazanılan toplumun ilgili kesiminde ki markanın tanınmışğını dikkate alacaklardır.
(3) Paris Sözleşmesi’nin (1967) 6'nci mükerrer Maddesi, markanın tescil edildiği mal veya hizmetlere benzemeyen mal veya hizmetlere de, gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır, ancak şu koşulla ki, markanın bu mal veya hizmetlerle ilgili kullanımı, bu mal veya hizmetlerle tescilli markanın sahibi arasında bir bağlantı olduğunu göstermeli ve bu kullanım sekli nedeniyle tescilli ticari marka sahibinin menfaatlerinin zarar görme olasılığı mevcut olmalıdır.”
Uygulama açısından son derece önemli olan TRIPS metni, Yargıtay`ın da çok sayıda kararlarında bu metne atfen yer almıştır[13].

C. WIPO[14] Tavsiye Kararları
Paris Sözleşmesi ve TRIPS metninin yanı sıra, tanınmış markalarla ilgili olan birbaşka önemli uluslar arası belge de 20 – 29 Eylül 1999 Tarihli toplantılarda benimsenen ve Türkçe ifadesiyle Dünya Fikri Haklar Örgütü Tavsiye kararlarıdır. Bu karar da uygulamada çok önemli bir yer tutmaktadır. Yargıtay’ın da WIPO tarafından yayınlanan kriterlere çeşitli kararlarında atıf yaptığı görülmektedir[15]. Hatta Yargıtay’ın bir kararında[16] bu ortak tavsiye kararının ikinci maddesi aynen alınarak kullanılmıştır. Şöyle ki;
“….Mahkemenin toplumda tanınmışğın tespitinde esas alması gereken kriterler Kanun Hükmünde Kararname de belirtilmemiş olmasına rağmen 1999 tarihli "WIPO Ortak Tavsiye Kararları" adı altındaki ölçütlerden yararlanılmalıdır. Bu ölçütler kısaca;
a) Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi,
b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu,
c) Marka promosyonlarının hedef aldığı alan, promosyon süresi ve yoğunluğu,
d) Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü,
e) Markanın resmi makamlarca tanınmışğına delalet eden karar ve uygulamaları,
f) Markanın ekonomik değeridir…..”

D. 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK
Ulusal Marka mevzuatımızın temel başvuru kaynağı olan MarKHK ‘da birkaç yerde yukarıda bahsettiğimiz uluslar arası belgelerle bağlantılı ve paralel olarak tanınmış marka kavramından söz edilmektedir. Buna göre Marka Tescilinde Mutlak Ret Nedenleri Başlıklı 7. maddenin (ı) bendinde tanınmış markanın varlığı mutlak ret nedeni olarak sayılmıştır. Söz konusu madde metni su şekildedir;
“Aşağıda yazılı işaretler marka olarak tescil edilemez:
…….
ı) Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesi`nin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesine göre tanınmış markalar,”
Bu hüküm uyarınca Paris Sözleşmesi anlamında mevcut bir tanınmış marka varken bu markanın bir başkası adına herhangi bir sınıf için tescili mümkün değildir.
MarKHK’ nın marka tescilinde nispi ret nedenleri baslıklı 8. maddesinde de söyle bir hüküm bulunmaktadır;
“Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaşğı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.”
Bu hüküm Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markalar için ihdas edilmemiş olmasına karşın, bu sözleşme kapsamında tanımlanan tanınmış markalarında bu hükümden yararlanacakları aşikârdır[17].

4. TÜRK HUKUKUNDA TANINMIŞ MARKA UYGULLARI ve TPE`NİN ROLÜ
Tanınmış Marka Kavramının ülkemiz uygulamaları büyük ölçüde MARKHK ve Paris Sözleşmesi temel alınarak gelişmiştir. Bunun yanında Yargıtay tarafından TRIPS metninin ve WIPO Ortak Tavsiye Kararının da uygulandığı görülmektedir. Marka tescili konusunda tek yetkili kurum olan TPE ‘de çeşitli uygulamalarla tanınmış marka kavramına anlam kazandırmaya çalışmaktadır. Bu kısımda öncelikle Yargıtay uygulamalarında Tanınmış Marka, daha sonra da TPE tarafından tanınmış marka kavramının nasıl algılandığı ele alınacaktır.

A. Yargıtay Uygulaması
Marka Hukuku konusunda çıkan ihtilaflarla Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ilgilemektedir. MARKHK’ nın yürürlüğe giriş tarihi olan 1995 yılından bu yana Tanınmış Marka hususunda birçok karar verilmiş ve önemli içtihatlar oluşturulmuştur. Yargıtay’ın tanınmış marka hususunda istikrar kazanmış birçok uygulaması da bulunmaktadır.
Yargıtay’ın birçok kararında tekrarladığı istikrarlı bir tanınmış marka tanımı mevcut bulunduğunu ve bu tanımın haricinde de yüksek mahkeme tarafından WIPO Ortak Tavsiye Kararındaki kriterler ve TRIPS metni kaynak olarak kullanıldığını yukarıda izah etmiştik[18].
Yargıtay bir kararında[19] tanınmışlık ile ilgili yukarıda verdiğimiz tanımlamalar ve atıflardan sonra, tanınmışlığın tespitinde bu ilkeler ışığında hâkimin bilgisinin tek basına yeterli olmayacağı, uzman kişiler tarafından incelenmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Yani anlaşılmaktadır ki tanınmış markanın tespiti bilirkişi incelemesi gerektiren bir husus olarak Yargıtay’ca tespit edilmiştir.
Yargıtay bir başka kararında[20] tanınmış marka tespiti için aynen şu ifadelere yer vermiştir: “ ..davacının markasının birçok ülkede tescilli olduğu gibi, birçok ülkede de tescil başvurusunun yapıldığı ve tescil işleminin devam ettiği, davacının işaretinin marka olduğu sigaralar üzerinde Türkiye ve Türkiye dışında birçok ülkede satıldığı, …. Markasının birçok ülkede sigara dışında çok çeşitli ürünlerle ilgili tescil başvurusunun yapıldığı, ayrıca Türkiye’de reklam ve promosyon çalışmalarının yapıldığının anlaşıldığı, ve söz konusu markanın tanınmış marka olduğunun saptandığı gerekçesi ile..” bu açıklama sonucunda davanın kabulüne karar veren yerel mahkeme kararını onamıştır. Bu şekilde bazı kararlarda da çeşitli somut kriterler kullanarak değerlendirmeler yapılmıştır.
Buraya kadarki kısımda Yüksek Mahkemenin tanınmış marka kavramını nasıl yorumladığı üzerinde durduk buradan sonraki kısımda da Yargıtay’ın uygulamaları ile tanınmış markaya sağlanan korumayı ele alacağız.
Yargıtay GLASURIT markası için vermiş olduğu bir kararda[21] aynen şu ifadeyi kullanmıştır: “556 sayılı Markalar Hakkında KHK.nin 9/1-c madde, fıkra ve bendi uyarınca, marka sahibi, markasının aynı veya benzeri olan bir işaretin, markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerde kullanılmasını, bu kullanım tescilli markanın itibarı dolayısıyla kullanana haksız avantaj sağlıyor veya tescilli ayırt edici karakterine zarar veriyorsa, men edebilir- (Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, sh. 399). Anılan Kararname maddesine getirilen bu hükümle, tescilli markanın ulaşğı tanınmışlık düzeyi dolayısıyla toplumda yarattığı güven ortamından haksız yararlanılması veya tanınmış markanın kalitesiz mal veya hizmetler ürettiği intibaına yol açacak şekilde, tanınmış marka tarafından bu tanınmışğı sağlayan mal ve hizmet üretimi kalitesinden düşük nitelikte mal veya hizmet üretilmesi suretiyle tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi engellenmek istenmiştir.”
Yüksek Mahkeme bu kararında farklı sınıflarda bile olsa tanınmış markanın tanınmışlığından haksız olarak yararlanabilme ihtimali olan diğer markanın sicilden terkinine karar vermiştir. Böylelikle TRIPS metni ile ortaya atılan farklı sınıflar için dahi koruma ilkesi Yargıtay uygulaması ile kendini göstermiştir.
Yargıtay, Black&Decker kararında[22] da üç önemli noktayı gözler önüne sermiştir. İlki az önce belirtmiş olduğumuz tanınmış marka olarak kabul edilecek bir markanın varlığı halinde farklı sınıfta mal ve hizmetler için de tescil engeli olduğu bu kararda da kabul edilmiştir.
İkinci önemli husus ise aynen şu şekilde belirtilmiştir; “Esasen Dairemizce öteden beri, Paris Sözleşmesi tarafı olan bir ülkede tescilli tanınmış marka ve bu markayı taşıyan ürünlerin ülkemizde hiç tanınmamış olması halinde bile sözleşmenin mükerrer 6 ncı maddesi uyarınca iç hukukta koruma göreceği benimsenmiştir.” Bu da önemli bir noktadır. Ülkemizde hiç tanınmayan fakat Paris Sözleşmesi’ne taraf olan bir ülkede tescilli olan bir tanınmış markanın iç hukukumuzda da korunacağı hükme bağlanmıştır. Bu koruma Paris Sözleşmesi`nin gereği olarak sağlanmıştır.
Üçüncü önemli husus ise; TRIPS metninin 16/2 maddesini dikkate alıp sektörel bazda tanınmış marka hususunun da kabul edilmiş olmasıdır.

B. TPE Uygulaması
Ülkemizde marka tescil başvurularını değerlendiren kuruluş olan TPE kendi bünyesinde bir tanınmış markalar sicili tutmaktadır. Bu sicili tutmasındaki kanuni dayanak 5000 Sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun madde 13 – d bendidir. Bu bende göre TPE;
“d) İlgili mevzuat hükümlerine göre, belirli nitelikleri haiz işaret ve ibarelerin koruma altına alınması, markaların tanınmışlık düzeyleri ile ilgili esasların belirlenmesi ve uygulamaya konulması işlemlerini yapar,”
Kendini bu konuda yetkili gören TPE aşağıdaki kriterler[23] çerçevesinde bir markanın tanınmış marka olup olmadığını değerlendirir. Buna göre;
1. Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi),
2. Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurt içi ve yurt
dışı tesciller nelerdir?)
3. Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı,
yıllık satış miktarı nedir?
4. Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye'deki promosyon
çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafi
alan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteligi (TV reklamı, yerel
gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.)
5. Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte
faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı
ürünlerin fuarlarda teshiri vb.)
6. Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin
markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında,
verilmiş mahkeme kararları, halen devam etmekte olan marka, haksız rekabet davaları,
itiraz sayıları vb.)
7. Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir?
8. Markanın tanınmışlığına ilişkin mevcut kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları.
9. Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş
sermayesi, cirosu, karı, yurt çapında ve yurt dışında sahip olduğu dağıtım kanalları:
şubeleri,bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hakimiyeti vs.),
10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya
şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka
üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye
işaret ediyor mu?
11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler,
ödüller (TSE, TSEK, ISO vb. kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.)
var mı?
12. Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları (marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım
kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir'?
13. Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa
markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık
bilançosunda gösterilmiş midir?
14. Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir?
(örnek:sadece "gazozlar" için tescilli bir marka ile, tüm elektronik esyaları içine alan bir
tescil.)
15. Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir
korumaktadır?
16. Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır?
Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu,
markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka
üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, sekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve
ticari alan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu?
17. Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek:araba
markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteligi itibariyle
(doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık
mı, degil mi?
18. Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun
ispatına yönelik her türlü belge.

5. TANINMIŞ MARKALARIN HUKUKİ KORUNMADAN YARARLANMA İMKÂNLARI
Tanınmış Marka, tescilli olan bir markaya sağlanan tüm hukuki imkânlardan yararlanmakta ve ekstra bazı koruma önlemleri de söz konusu olmaktadır. Bu koruma imkânlarını MARKHK’ yı temel alarak açıklaya çalışılacaktır.

A. Marka Tescilinde Mutlak Red Nedeni
MARKHK Madde 7’de marka tescilinde Enstitü tarafından re’sen göz önüne alınan mutlak ret nedenleri sayılmaktadır. Bu nedenlerden birinin varlığı halinde TPE marka başvurusunu kendiliğinden reddeder. Bu maddenin (i) bendinde Paris Sözleşmesi anlamında bir tanınmış markanın varlığı durumunda bu markadan daha sonra yapılacak olan marka tescil başvuruları reddedilir denmektedir. Madde metni su şekildedir;
“Aşağıda yazılı işaretler marka olarak tescil edilemez:
……………..
ı) Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesi`nin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesine göre tanınmış markalar,”
Bu demektir ki Türkiye’de tescilli olmasa bile Paris Sözleşmesi anlamında bir tanınmış marka varken bu marka ile iltibas yaratacak başka bir marka tescil edilemez. Şu halde Tanınmış Marka, “marka tescille korunur” ilkesinin istisnalarından birini oluşturur.

B. Marka Tescilinde Nisbi Red Nedeni
MARKHK 8. madde ise marka tescil engellerinden olan nisbi ret nedenlerini düzenler. Bu maddede yer alan bir ret nedeninin varlığı halinde ilgililerin itirazı üzerine marka tescili yapılmaz.
Bu maddenin 4. fıkrasında tanınmış markalar için de kullanılabilecek bir koruma imkânı öngörülmüştür. Madde metni şu şekildedir;
“Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaşğı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.”
Paris Sözleşmesi’ne göre tanınmış markalar, sadece aynı veya benzer mal ve hizmet sınıfları için korunurken, TRIPS metni ile bu durum genişletilmiş ve farklı mal ve hizmet sınıfları içinde koruma imkânı sağlanmıştır. MARKHK md. 7/4 salt olarak bu temele dayalı düzenlenmemiş olmasına rağmen tanınmış markalar da bu madde de düzenlenen hukuki korumadan rahatlıkla faydalanabilmektedir.

C. MARKHK Madde 9 Anlamında Koruma
Madde 9/1-c hükmüne göre tescilli bir markanın ulaştığı tanınmışlık düzeyinden, haksız olarak fayda sağlanması halinde tescilli markanın sahibinin isteği halinde bu durum önlenir. Madde hükmü şöyledir;
“c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerle benzer olmayan mal veya hizmetlerde kullanılması halinde, tescili istenen işaretin kullanılmasıyla tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterine zarar verecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması.”
Bu madde de doğrudan tanınmış markaları korumak adına getirilmiş bir hüküm olmamasına karşın tescilli olan tanınmış markaların bundan yararlanması mümkün olacaktır.

BÖLÜM III
MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
1. HÜKÜMSÜZLÜK KAVRAMI
Hükümsüzlük terminolojik olarak, “Yürürlükten çıkarılmış, yürürlüğü kalmamış, geçersiz kılınmış” kavramlarına tekabül etmektedir. Marka hukuku anlamında hükümsüzlük ise, “Tescil edilmiş bir markanın, gerekli koşullara sahip olmaması nedeniyle dava yoluyla iptali ve böylece evvelce elde edilmiş marka hakkının son bulması” demektir[24].
MARKHK madde 42’ de hangi hallerde bir markanın hükümsüzlüğünün istenebileceği hükme bağlanmıştır. Maddenin (a) ve (b) bentlerinde mutlak ret nedenleri ve nispi ret nedenlerinin varlığı halinde hakkı ihlal edilen marka sahibi diğer markanın hükümsüzlüğünü talep edebileceği hükme bağlanmıştır (Bkz. EK 1: 556 Sayılı MARKHK).

2. HÜKÜZSÜZLÜK DAVASI

A. Koşulları
Bir markanın hükümsüzlüğünden bahsedebilmek için bir önkoşul ile birlikte başkaca birtakım koşulların kümülatif olarak bir arada bulunması gerekmektedir.

1. Önkoşul- Tescilli Bir Markanın Bulunması
“Marka hakkı başka bir ifadeyle, marka sahipliği, tescil ile iktisap edilmektedir. Bu duruma “marka hakkının iktisabında tescil ilkesi” veya sadece “tescil ilkesi” denilmektedir[25]. Dolayısıyla, bir işaretin marka olarak addedilebilmesi ve 556 sayılı KHK’nın sağladığı korumadan yararlanabilmesi için öncelikle 556 sayılı KHK ve bunun uygulanma şeklini gösteren yönetmelikte yer alan usul ve esaslara uygun olarak tescil edilmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde, ortada tescilli bir marka bulunmayacağından bunun hükümsüzlüğü veya iptalinden söz etmek de mümkün olamayacaktır.

2. 556 Sayılı KHK`nın 42. Maddesinde Belirtilen Hallerden Birinin Bulunması
Tescilli bir markanın hükümsüzlüğünün talep edilebilmesi için gerekli en önemli koşul, 556 sayılı KHK’nın 42. maddesinde belirtilen hallerden birinin bulunmasıdır (Bkz. EK 1: 556 Sayılı MARKHK).
Söz konusu 42. maddenin “a” ve “b” bentlerinde düzenlenen haller, marka tescilinde red için mutlak ve nisbi nedenleridir. Bu konu yukarıda detaylandırıldığından[26] burada devamındaki hükümsüzlük halleri incelenecektir.
Öte yandan 42. maddenin yine “a” ve “b” bentlerindeki haller, önceden beri varolduğu addedilen haller iken, devamı bentlerdeki haller ise hükümsüzlüğü istenen markada sonradan ortaya çıkmaktadır. Bunlar, kanundaki sırasıyla aşağıda izah edilmiştir.
aa. Markanın Kullanılmaması
Markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. 2. maddenin lafzından, bu kullanımın “ciddi anlamda” yani markanın kendinden beklenen fonksiyonları gerçekleştirecek şekilde yapılmasının gerektiği anlaşılmaktadır.
Marka, haklı bir neden olmadan kullanılmaz veya kullanımına beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilirse, iptal edilecektir. KHK’da düzenlenen iptalden kasıt, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesidir.
Bu noktada, KHK 42/I-c’nin ikinci cümlesinde bir istisnaya yer verilmiş ve beş yılın dolması ile hükümsüzlük davasının açıldığı tarih arasında markanın ciddi biçimde kullanılmış olmasının, hükümsüzlük nedeni sayılamayacağı kabul olunmuştur[27].
Yine aynı bentte yer alan bir diğer hükme göre, markanın kullanımı, davanın açılacağı düşünülerek gerçekleştirilmiş ise, bu durumda mahkeme davanın açılmasından önceki üç ay içerisinde gerçekleştirilen kullanmayı da dikkate almayacaktır.

bb. Marka Sahibinin Davranışları Nedeniyle Markanın Mal veya Hizmetler İçin Yaygın bir Ad Haline Gelmesi
Yukarıda da ifade edildiği üzere, markanın en önemli işlevi: “ayırt edici niteliği haiz olması’dır. Bu nitelik, ilgili markada başvuru tarihinden itibaren bulunabileceği gibi; 7. maddenin son fıkrası ve 2. maddenin son fıkrası birlikte değerlendirildiğinde, sonradan da iktisap edilebilmektedir. Bu noktada, bir markanın yaşamaya devam edebilmesi, tescil, yenileme gibi hususlar bir kenara bırakılacak olursa, bahsedilen bu ayırt edici niteliğini koruması ile mümkündür. Eğer bir marka, sahibinin davranışları sonunda, bu ayırt edici niteliğini kaybeder ve tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelmeye başlarsa, o markanın hükümsüzlüğü talep edilebilecektir. Yalnız burada üzerinde özellikle durulması gereken husus: “ayırt edici nitelik kaybının, markanın sahibinin davranışı sonucu gerçekleşmesi” dir. Aksi takdirde, markanın hükümsüzlüğünün talep edilmesi söz konusu olamayacaktır.

cc. Markanın Kullanım Sonucunda, Tescil Edildiği Mal veya Hizmetlerin Niteliği, Kalitesi, Üretim Yeri ve Coğrafi Kaynağı Konusunda Halk Nezdinde Yanlış Anlaşılması
Bu durumda da tıpkı bir önceki şıkta açıklanmaya çalışıldığı üzere, ilgili markanın tescilinden sonraki bir tarihte, sahibi tarafından gerçekleştirilen kullanım neticesinde, tescil edildiği mal veya hizmetlerin niteliği, kalitesi, üretim yeri ve coğrafi kaynağı konusunda halk nezdinde yanlış anlaşılmaya neden olması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, markanın iptali için, halkta yanlış anlamaya sebebiyet verecek şekilde kullanılmış olması gerekecektir[28].

dd. 59. Maddeye Aykırı Kullanım
556 sayılı KHK’nın 5, 55 ve devam eden maddelerinde düzenlenen bir garanti markasının ve/veya ortak markanın, teknik yönetmeliğe aykırı olarak kullanılması ve bu kullanıma markanın sahibi tarafından belirli bir süre göz yumulması halinde; ilgililerden biri, mahkemeye başvurarak durumun düzeltilmesini isteyebilecektir. Mahkeme, bu başvurunun ardından, gerekli düzeltmenin yapılması için ilgili markaların sahibine belirli bir süre verecektir. Bu süreye rağmen ilgili aksaklıklar giderilmediği takdirde, mahkeme, markayı hükümsüz kılabilecektir.

B. Marka Hükümsüzlüğü Davasında Süre, Görevli ve Yetkili Mahkeme
1. Süre
MarKHK 42. Maddenin “a” bendinde tanınmış markalarla ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerektiğini hükme bağlanmıştır. Ne var ki, markanın tescilinde kötü niyet varsa iptal davası süreye bağlı tutmamıştır (Bkz. EK 2).
42. maddenin “a” bendinde belirtilen, tanınmış markalar açısından hükümsüzlük davasınınaçılmasının bir süreye bağlanması eleştiriye matuf görülmüştür. Zira tanınmışlık statüsüolmayan sıradan bir marka sahibinin dava açma hakkı herhangi bir süreye bağlanmamışkentanınmış marka statüsünde bir marka için süre öngörülmesi doğru değildir. Aynı maddede,markanın tescilinde kötü niyet olması durumunda herhangi bir sürenin söz konusuolmayacağı da hükme bağlanmıştır ki bu büyük bir çelişkidir. Bir kimse tanınmışbir markanın meşhuriyetinden yararlanarak bir marka tescil ettirip nasıl olur da kötü niyetli olmadığını, tanınmış markadan haberdar olmadığını kanıtlayabilir? 5 yıllık bu süreninuygulama olanağı bulamayacağı kanaati uyanmıştır. Sözgelimi, eğer ben tanınmış bir marka sahibi isem ve bir başkası aynı ya da benzer bir emtia için benim markama tecavüz ediyorsa mutlaka tanınmış markadan haberdardır. Bu sürenin kaldırılması ve tanınmış markalar için hükümsüzlük davası açılmasını herhangi bir süreye tabi tutulmaması daha uygun olacaktır.

2. Yetkili Mahkeme
Markanın hükümsüzlüğü davası bir adli dava olup, yetkili mahkeme 556 sayılı Marka KHK nin m. 63, 71 e göre belirlenecektir[29]. Buna göre hükümsüzlük davasında yetkili mahkeme; Marka KHK m. 63/III`de belirtilmiştir. Şöyle ki;
“ Üçüncü kişilerin tarafından marka başvurusu veya marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkemedir. Marka başvurusu veya marka sahibinin Türkiye de ikamet etmemesi halinde, ikinci fıkra hükmü uygulanır.”
Görüldüğü üzere KHK davalının ikametgah mahkemesini yetkili kılmıştır. Marka başvurusu veya marka sahibi Türkiye de ikamet etmemesi durumunda ikinci fıkraya atıf yapmıştır.
Marka KHK sı m. 63/son da ise Birden fazla mahkemenin yetkili olduğu durumda, yetkili mahkeme ilk davanın açıldığı mahkemedir.diyerek özel bir yetkilendirme yapılmıştır.
KHK 63 ile getirilen bu yetki kuralları doktrinde tartışmalıda olsa “kamu düzenine ilişkindir”, b u itibarla taraflar yetki sözleşmesi ile yetkili mahkemenin yetkisini kaldırarak başka bir mahkemeyi yetkili sayamazlar[30]. Bu konuda muhalif diğer görüşlere[31] rağmen Yargıtay yetkinin kesin yetki olduğunu belirten kararlar vermiştir[32]. Mahkeme yetkisizliğini dava kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar her zaman kendiliğinden gözetir.

3. Görevli Mahkeme
Hükümsüzlük davalarına bakmakla görevli mahkeme ise, Marka KHK m. 71`de belirtilmiştir. Bu maddeye göre;
“Bu kanun hükmünde kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisasa mahkemeleridir. Bu mahkemeler, tek hâkimli görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangisinin ihtisas mahkemeleri olarak görevlendirileceğini ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet Bakanlığı`nın teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.
Enstitünün bu kanun hükmünde kararnameye göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara İhtisas Mahkemeleridir.”
İlgili maddenin ilk fıkrası görev itibari ile yetkili mahkemeyi belirlemektedir. Buna göre görev itibari ile yetkili mahkeme “İhtisas Mahkemeleridir.” Aslında Ankara, İstanbul ve İzmir dışında yeni bir mahkemem kurulmamış, mevcut Asliye Ticaret ve Asliye Hukuk mahkemelerinden bazıları ihtisas mahkemeleri olarak görevlendirilmiştir[33].
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, İstanbul ve Ankara da kurulup faaliyete geçirilen Fikri ve Sınai Haklar hukuk mahkemelerinin KHK dan kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine ve yargı çevrelerinin ise kuruldukları yer mülki hudutları olarak tespit edilmesine karar vermiştir. Fikri ve sınai Haklar hukuk mahkemelerinin kurulmadığı yerlerde böyle davalar, müstakil Ticaret mahkemesince, birden fazla ticaret mahkemesinin bulunduğu yerlerde eşit olarak tevzi sureti ile, ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemeleri eli ile görülecektir.
Marka KHK sının 71. m nin son fıkrasına göre, KHK uyarınca verdiği kararlar ile TPE ye karşı bu kararlardan zarar gören üçüncü kişiler de dahil olmak üzere açılacak davalarda görev ve yer itibari ile yetkili mahkeme Ankara İhtisas mahkemeleridir. Hükümsüzlük hallerinden olan ve Marka KHK sı m. 8 de belirtilen nispi red sebeplerine ilişkin TPE ye itirazda bulunmuş üçüncü kişi davasını hem TPE yi hem de marka sahibini davalı göstererek Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açması gerekir. TPE bir idari kuruluş vasfında olmasına rağmen bu KHK dolayısı ile ortaya çıkan ilişkilerin özel hukuk kaynaklı olmasından bahisle idare mahkemelerinde dava açılmasının uygun olmadığı sonucuna varmıştır[34].
Bu madde uyarınca tayin olunan mahkemenin görevi, kamu düzenine ilişkindir. HMUK m. 7 de belirtildiği üzere, mahkeme davanın her aşamasında karar kesinleşinceye kadar tarafların itirazı olsun olması görevli olup olmadığını resen inceler[35]. Taraflar aralarında anlaşarak görevli mahkemeyi değiştiremezler. Mahkemenin vereceği görevsizlik kararı üzerine, yapılacak işlemler hakkında HMK`nın ilgili hükümleri uygulanır.

C. Hükümsüzlük Talebi ve Hükümsüzlüğün Etkisi
556 sayılı MKHKHK’nin 3. maddesine göre, bir markanın hükümsüz kılınmasını, zarar gören kişiler, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili resmi makamlar, açılacak bir dava vasıtasıyla, görevli ve yetkili ihtisas mahkemelerinden talep edeceklerdir.
Mahkemelerin markanın hükümsüzlüğüne ilişkin vereceği karar, KHK’da belirtilen istisnalar haricinde, geçmişe etkili olacaktır (MARKHK m. 44).
Bu bağlamda, markanın hükümsüz sayılmasından önce, ilgili markaya tecavüz nedeniyle verilmiş ve hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış herhangi bir karar bulunmakta ise; yine hükümsüzlüğe ilişkin karardan önce yapılmış veya uygulanmış herhangi bir sözleşme bulunmaktaysa, bunlar ilgili hükümsüzlük kararından etkilenmeyecektir.
Marka hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar, hem marka sahibi hem de onun hukuki haleflerine karşı hüküm ifade eder.
Hükümsüzlük sebebi, markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerin sadece bir kısmını ilgilendiriyorsa, hükümsüzlük kararı sadece o kısımla ilgili olarak verilir ve etki doğurur.(42/I-d) Örneğin bir marka gıda ürünleri ve turizm hizmetleri ile tescil edilmiş ve hükümsüzlük gıda ürünleri hakkında verilmiş ise, turizm ürünleri hakkında bir sorun doğmamaktadır[36].
Son olarak, hükümsüzlük kararının kesinleşmesinden sonra, marka kaydı TPE tarafından sicilden terkin edilir. Hükümsüzlük kararının ilan edilip edilmeyeceğine ilişkin bir düzenleme olmadığından sona ermeyi düzenleyen maddelerin kıyasen uygulanması ile karar bülten de yayımlanması gerekir[37].

SONUÇ
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, genel itibariyle, Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası anlaşmalar ve bağlantılı diğer uluslar arası hukuk metinleri ile bir bütünlük ve uyum teşkil etmektedir. Durum böyle olmakla birlikte, uygulamada yaşanan birtakım aksaklıklar, hatalardan ötürü, bazen başından itibaren tescil edilmemesi gereken işaretlerin tescilinin gerçekleştiği veya tescil edildiği dönemde herhangi bir aykırılık bulunmasa da sonradan ortaya çıkan bir takım nedenlerle ilgili düzenlemelere aykırı hale gelen markaların olduğu görülmektedir. Yukarıda izah edilmeye çalışılan bu olumsuzluklardan doğrudan zarar gören veya görecek olan ilgililer, markanın hükümsüzlüğünü, tescil gerçekleştikten sonra talep edebilmektedir. Marka sahipleri, hükümsüzlük gibi bir müeyyide ile karşılaşmamak için, kendilerini, işaretlerinin sürekliliğini sağlayabilmek için azami özeni göstermek mecburiyetinde hissetmekte ve yine sadece bireysel değil ve fakat kamusal alanda ortaya çıkabilecek pek çok problemin bu sayede önüne geçilmektedir. Anlatılmaya çalışılan bu sonuçlar ise 556 sayılı KHK’nın kendisinden beklenen ihtiyaçlara cevap verebilme özelliğinin artmasına neden olmaktadır.


KAYNAKÇA
ARKAN Sabih, “Marka Hukuku”, Ankara, 1998.
ÇOLAK Uğur, “Paris Sözleşmesinin 6bis Maddesi Anlamında Tanınmış Markalar,
Bu Tanınmışlığın Nasıl Belirleneceği Sorunu ve WIPO Kriterleri, Cilt:4
Sayı: 2004/2
DİRİKKAN Hanife, “Tanınmış Markanın Korunması” , İstanbul, 2003.
EYÜBOGLU Saniye “Tanınmış Marka”, FMR Yıl: 1, Cilt:1, Sayı:2, www.ankarabarosu.org.
KARAHAN Sami, “Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları”, İstanbul, 2002.
KARAN Hakan/ KILIÇ Mehmet, “Markaların Korunması”, Ankara, 2004.
NOYAN Erdal, Marka Hukuku, Ankara, 2004.
ŞANAL Osman, “Markanın Hükümsüzlüğü”, Ankara, 2000.
TEKİNALP Ünal “Fikri Mülkiyet Hukuku”, İstanbul, 2012.
TEOMAN Ömer “Yasayan Ticaret Hukuku” Cilt:1 Hukuki Mütalaalar, Ankara, 1999.
YASAMAN Hamdi, “Tanınmış Markalar” Halil Arslanlı’ nın anısına Armağan, 1978.
YASAMAN Hamdi, “Paris Anlaşması Anlamında Tanınmış Markalar” GSÜ Hukuk
Fakültesi Dergisi 2002 Ocak Yıl:1 Sayı:1 Prof. Dr. Kemal
Oğuzman Anısına Armağan.
www.wipo.int , WIPO Ortak Tavsiye Kararı, Erişim Tarihi: 04.04.2014.
www.apb.com.tr Ankara Patent Bürosu Web Sitesi, Erişim Tarihi: 04.04.2014.
www.tpe.gov.tr Türk Patent Enstitüsü Resmi Web Sitesi, Erişim Tarihi: 04.04.2014.

EK 1
MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (MarKHK)*

BİRİNCİ KISIM
BAŞLANGIÇ HÜKÜMLERİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Tanımlar ve Korumadan Yararlanacak Kişiler
Amaç ve Kapsamı
Madde 1 - Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, bu Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine uygun olarak tescil edilen markaların korunmasını sağlamaktır.
Bu Kanun Hükmünde Kararname, markaların korunmasına ilişkin esasları, kuralları ve
şartları kapsar.

Tanımlar
Madde 2 - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede geçen:
a) “Marka”, ortak markalar ve garanti markaları dahil ticaret markaları veya hizmet
markalarını,
b) “Paris Sözleşmesi”, Sınai Mülkiyetin Himayesine Mahsus Milletlerarası Bir İttihat
İhdas Edilmesine Dair 20 Mart 1883 Tarihli Mukavele ile Türkiye tarafından onaylanmış
değişikliklerini,
c) “Enstitü”, 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Türk Patent
Enstitüsü’nü,
d) “Marka Vekili”, bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen haklarla ilgili
konularda, ilgili kişileri Enstitü nezdinde temsil eden, danışmanlık yapan ve haklarının
korunması için Enstitü nezdinde gerekli girişimlerde bulunan ve işlemleri yürüten kişileri,
ifade eder.

Korumadan Yararlanacak Kişiler
Madde 3 - Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin öngördüğü koruma; Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içinde ikametgahı olan veya sınai veya ticari faaliyette bulunan gerçek
veya tüzel kişilerce veya Paris Sözleşmesi yahut Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması
hükümleri dahilinde başvuru hakkına sahip kişilerce elde edilir.
Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamına girmemekle beraber, Türkiye
Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere kanunen veya fiilen marka koruması tanımış yabancı
* KHK No: 556. RG, 27.6.1995, S. 22326. Bu KHK, 4128 sayılı Kanun (RG, 7.11.1995, S. 22456) ve 5194 sayılı
kanunla (RG, 26.6.2004, S. 25504) değiştirilmiştir. Değişiklikler metne işlenmiştir.
devletlerin gerçek veya tüzel kişileri de karşılıklılık ilkesi uyarınca Türkiye’de marka
korunmasından aynı şekilde yararlanır.

Milletlerarası Anlaşmaların Öncelikle Uygulanması
Madde 4 - Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
anlaşma hükümlerinin bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinden daha elverişli olması
halinde, 3 üncü maddede belirtilen kişiler, elverişli hükümlerin uygulanmasını talep etme
hakkına sahiptir.

İKİNCİ BÖLÜM
MARKANIN İÇERECEĞİ İŞARETLER VE
MARKANIN ELDE EDİLMESİ

Markanın İçereceği İşaretler
Madde 5 (22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) - Marka, bir teşebbüsün
mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması
koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya
ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla
yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.
Marka, mal veya ambalajı ile birlikte tescil ettirilebilir. Bu durumda mal veya
ambalajın tescili marka sahibine mal veya ambalaj için inhisari bir hak sağlamaz. İnhisarî hak
sağlamayan bu tür unsurlar tescil belgesi üzerinde açıkça belirtilir.

Marka Hakkının Elde Edilmesi
Madde 6 - Bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka koruması tescil
yoluyla elde edilir.

Marka Tescilinde Red İçin Mutlak Nedenler
Madde 7 Aşağıda yazılı işaretler marka olarak tescil edilemez:
a) 5 inci madde kapsamına girmeyen işaretler,
(22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) b) Aynı veya aynı türdeki mal
veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir
marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar,
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak
belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve
hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya
esas unsur olarak içeren markalar,
d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya
ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas
unsur olarak içeren markalar,
e) Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde
etmek için zorunlu olan, kendine malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli içeren
işaretler,
f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda
halkı yanıltacak markalar,
g) Yetkili mercilerden kullanmak için izin alınmamış ve dolayısıyla Paris
Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek markalar,
h) Paris Sözleşmesi’nin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak
kamuyu ilgilendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin
tescil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren markalar,
ı) Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesi’nin 1 inci mükerrer 6 ıncı
maddesine göre tanınmış markalar,
j) Dini değerleri ve sembolleri içeren markalar,
k) Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı markalar.
(22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) Bir marka tescil tarihinden önce
kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici
bir nitelik kazanmış ise (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili reddedilemez.

Marka Tescilinde Red İçin Nispi Nedenler
Madde 8 - Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi
tarafından itiraz yapılması durumunda, aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez.
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce
başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce
başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için
başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil
edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali
varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka
ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili
için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru,
marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin
itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için
yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b) Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını
veriyorsa.
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı
veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil
edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi
nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil
için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karekterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği
durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin
itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil
başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı
veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde hak sahibinin itirazı üzerine tescil
başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya
garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl
içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil
başvurusu itiraz üzerine reddedilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MARKANIN KORUMA KAPSAMI

Marka Tescilinden Doğan Hakların Kapsamı
Madde 9 - Aşağıda belirtilen hallerde, marka sahibinin izni alınmadan markasının
kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi vardır:
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli
marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya
hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde,
işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan
herhangi bir işaretin kullanılması,
c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal
veya hizmetlerle benzer olmayan mal veya hizmetlerde kullanılması halinde, tescili istenen
işaretin kullanılmasıyla tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edecek veya
tescilli markanın ayırt edici karakterine zarar verecek nitelikteki herhangi bir işaretin
kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra uyarınca, yasaklanabilir:
a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması,
b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim
edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması,
c) İşareti taşıyan malın ithali veya ihracı,
d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarda kullanılması.
Markanın sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibariyle
hüküm ifade eder. Markanın tescili için yapılacak başvurunun yayınlanmasından sonra
doğabilecek durumlarla ilgili olarak tazminat talebi yapılabilir. Ancak başvurunun yayını ile
doğan haklar, tescilin yayınıyla birlikte tescilli markadan doğan hakların kapsamı içinde
değerlendirilir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin
yayınlanmasından önce karar veremez.

Markanın Sözlük veya Başka Başvuru Eserlerinde Yer Alması
Madde 10 - Tescilli bir markanın, tescilli olduğu belirtilmeden bir sözlük, ansiklopedi
veya bir başka başvuru eserinde, jenerik ad izlenimi verecek şekilde, yayımlanması
durumunda, marka sahibinin talebi üzerine yayımcı, yayımın sonraki ilk sayısında yanlışlığı
düzeltir.

Ticari Vekil veya Temsilci Adına Tescilli Markanın Kullanımının Yasaklanması
Madde 11 - Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi adına, marka sahibinin izni
alınmadan marka tescili yapılması halinde; marka sahibi kullanım için yetki vermemiş ise ve
ticari vekil veya temsilcinin haklı bir gerekçesi yoksa, marka sahibinin markasının
kullanılmasına itiraz etmek hakkı vardır.

Marka Tescilinden Doğan Hakların Kapsamında İstisna
Madde 12 - Dürüstçe ve ticari veya sanayi konularla ilgili olarak kullanmaları
koşuluyla üçüncü kişilerin, ad ve adresini, mal veya hizmetlerle ilgili cins, kalite, miktar
kullanım amacı, değer, coğrafi kaynak, üretim veya sunuluş zamanı veya diğer niteliklere
ilişkin açıklamaları kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez.
Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi
Madde 13 - Tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mal üzerine konularak, marka
sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra, mallarla ilgili
fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalır.
Marka sahibinin, birinci fıkra hükmüne girmesine rağmen, malın piyasaya
sunulmasından sonra, üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari
amaçlı kullanmalarını önleme yetkisi vardır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MARKANIN KULLANILMASI

Markanın Kullanılması
Madde 14 - Markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden
olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi
halinde, marka iptal edilir.
Aşağıda belirtilen durumlar markayı kullanma kabul edilir.
a) Tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla
kullanılması,
b) Markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması,
c) Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması,
d) Markayı taşıyan malın ithalatı.

BEŞİNCİ BÖLÜM
MARKA TESCİLİNDEN DOĞAN HAKLARLA İLGİLİ
HUKUKİ İŞLEMLER

Markanın Hukuki İşlemlere Konu Olması
Madde 15 - Tescilli bir marka, başkasına devir edilebilir, miras yolu ile intikal
edebilir, kullanma hakkı lisans konusu olabilir, rehin edilebilir. Rehin hakkı bakımından
Medeni Kanunun rehin hakkına ilişkin hükümleri uygulanır.
Tescilli bir marka üzerindeki sağlararası işlemler yazılı şekle tabidir.

Markanın Devri
Madde 16 - Marka, tescil edildiği mal veya hizmetlerin tümü veya bir kısmı için devir
edilebilir.
Bir işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devri, aksi kararlaştırılmamışsa, işletmeye
ait markaların da devrini kapsar. Bu hüküm, işletmenin devrine, sözleşmeden doğan
yükümlülük halinde uygulanır.
İkinci fıkra hükmü hariç olmak üzere, bir markanın devri, mahkeme kararının sonucu
olan devir hariç, yazılı olarak yapılır ve devir sözleşmesi taraflarca imzalanır. Aksine
sözleşmeler hükümsüzdür.
Markanın devri, mal veya hizmetlerin coğrafi kaynağı, kalitesi veya markanın kendisi
ile ilgili olarak halkı yanılgıya düşürebilecek nitelikte ise, yeni marka sahibi halkı yanılgıya
düşürmeyecek şekilde mal veya hizmetlerde marka tescilinin sınırlı bir hale getirilmesini
kabul etmediği takdirde, devir işlemi Enstitü tarafından yapılmaz.
Tescilli bir markanın devri sırasında aynı markanın veya ayırt edilemeyecek derecede
benzerinin, aynı veya halkı yanılgıya düşürecek derecede benzeri mallar veya hizmetler için
başka marka tescillerinin bulunması halinde, bu markaların da devredilmesi şarttır.
Devir, taraflardan birinin talebi üzerine, sicile kayıt edilir ve yayınlanır.
Devir, sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi
niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.

Ticari Vekil veya Temsilci Adına Tescilli Markanın Devri
Madde 17 - Marka sahibinin izni olmadan onun ticari vekili veya temsilcisi adına
marka tescil edilmesi halinde, ticari vekil veya temsilcinin haklı bir gerekçesi yoksa, marka
sahibinin söz konusu tescilin kendi lehine devir edilmesini isteme yetkisi vardır.

Markanın Teminat Olarak Gösterilmesi
Madde 18 - Tescilli bir marka, işletmeden bağımsız olarak, teminat olarak
gösterilebilir.
Markanın teminat olarak gösterilmesi, taraflardan birinin talebi üzerine, sicile kayıt
edilir ve yayınlanır.

Haciz
Madde 19 - Tescilli bir marka işletmeden bağımsız olarak, haciz edilebilir.
Haciz sicile kayıt edilir ve yayınlanır.

Lisans
Madde 20.- Tescilli bir markanın kullanım hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin
bir kısmı veya tamamı için lisans sözleşmesine konu olabilir.

Lisans Şartları
Madde 21 - Lisans, inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans şeklinde verilebilir.
Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, lisans inhisari değildir. Lisans veren markayı
kendi kullanabileceği gibi, üçüncü kişilere aynı markaya ilişkin başka lisanslar da verebilir.
İnhisari lisans söz konusu olduğu zaman, lisans veren başkasına lisans veremez ve
hakkını açıkça saklı tutmadıkça, kendisi de markayı kullanamaz.
Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını
üçüncü kişilere devir edemez veya alt lisans veremez.
Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa lisans hakkını alan kişi, markanın koruma
süresinde markanın kullanılmasına ilişkin her türlü tasarrufta bulunabilir.
Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, inhisari lisansa sahip olan kişi, üçüncü bir kişi
tarafından marka sahibinin markadan doğan haklarına, tecavüz edilmesi durumunda, marka
sahibinin bu Kanun Hükmünde Kararname uyarınca açabileceği davaları, kendi adına açabilir.
İnhisari olmayan lisans sahiplerinin, dava açma hakları yoktur. Altıncı fıkra hükümlerine
göre, markaya tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı olmayan bir lisans alan, noter vasıtasıyla
yapacağı bir bildirimle, gereken davayı açmasını marka sahibinden isteyebilir. Marka
sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirimin alındığı tarihten itibaren, üç ay içinde,
gerekli davanın açılmaması halinde, lisans alan yaptığı bildirimi de ekleyerek, kendi adına
dava açabilir. Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesi karşısında ve söz konusu sürenin
geçmesinden önce, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Lisans alan,
dava açtığını marka sahibine bildirir.
Marka sahibi, talimatlarıyla uygunluk içinde, lisans alan tarafından üretilen malın veya
sunulan hizmetlerin kalitesini garanti edecek önlemleri alır.
Sözleşme şartlarının lisans alan tarafından ihlali halinde, tescilli bir markadan doğan
haklar, lisans alana karşı, dava yoluyla ileri sürülebilir.
Lisans sicile kayıt edilmediği sürece, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
Lisans sözleşmelerinde bu Kanun Hükmünde Kararname ile konuya ilişkin diğer
kanun, tüzük, yönetmelik ve tebliğlere aykırı hükümler bulunamaz. Bu tür düzenlemeler
lisans tarihinden sonra yapılsa dahi, lisans sözleşmelerindeki aykırı hükümler geçersiz sayılır.

Hukuki İşlemlerin Başvurulara Uygulanması
Madde 22 Devir, lisans, intikal, haciz, rehin ve marka sahibi hakkındaki değişiklikler
ile ilgili hukuki işlemler marka başvurularına da uygulanır.
(22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) Bildirim adresinde bir değişiklik
olması durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi zorunludur. Bu
bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese yapılmış bildirimler
geçerlidir.

İKİNCİ KISIM
BAŞVURU
BİRİNCİ BÖLÜM

MARKA BAŞVURUSU VE EKLERİ
Başvuru Şartları
Madde 23 - Bir markanın tescil edilmesi için aşağıda belirtilen unsurlar ile başvuruda
bulunmak şarttır:
a) Şekli ve kapsamı yönetmelikte belirlenen, başvuru sahibinin kimliğine ilişkin
bilgileri de içeren başvuru dilekçesi,
b) Markanın yayına ve çoğaltmaya elverişli örneği,
c) Markanın kullanılacağı malların veya hizmetlerin listesi,
d) Başvuru ücretinin ödendiğini gösterir belge aslı,
e) Sınıf veya sınıfların ücretinin ödendiğini gösterir belge aslı,
f) Marka vekili tayin edilmiş ise vekaletname,
g) Başvuru sahibi tüzel kişi ise imza sirküleri,
h) Başvuru sahibinin ticaretle uğraştığını gösterir belge.
Bir marka tescil başvurusunun geçerliliği için, başvuru ücretinin başvuru ile birlikte
ödenmesi şarttır.
Her marka tescili için ayrı başvuru yapılması zorunludur.
Bir marka başvurusu ile birlikte veya daha sonra Enstitüye verilecek her türlü belge,
bu Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin yönetmelikte öngörülen hususları kapsar.
Sınıflandırma
Madde 24 - Markaların kullanılacağı mallar veya hizmetler, markaların tescili
amaçları için malların veya hizmetlerin uluslararası sınıflandırılmasına ilişkin esaslara göre
sınıflandırılır. Sınıflandırma ile ilgili ilkeler yönetmelikte belirtilir.

İKİNCİ BÖLÜM
RÜÇHAN HAKKI

Milletlerarası Sözleşmelere Dayanan Başvurulardan Doğan Rüçhan Hakları
Madde 25 - Paris Sözleşmesine dahil ülkelerden birine mensup veya bu ülkelerden
birine mensup olmamakla birlikte onlardan birinde ikametgahı veya işler durumda bir ticari
müessesesi bulunan gerçek veya tüzel kişiler, bu ülkelerin herhangi birinde yetkili mercilere
bir markanın tescili için usulüne uygun olarak yaptıkları başvuru tarihinden itibaren, altı ay
süreyle aynı marka için tescil belgesi almak üzere Türkiye’de başvuru yapma konusunda
rüçhan hakkından yararlanır. Bu süre içinde kullanılmayan rüçhan hakları düşer.
Birinci fıkrada belirtilen süre içinde, rüçhan hakkına dayanılarak başvuru yapıldığı
takdirde, rüçhan hakkının doğduğu tarihten itibaren, üçüncü kişiler tarafından yapılacak
rüçhan hakkına konu olan tescil başvurusunun mal veya hizmetler itibarıyla kapsamındaki
başvurular ve bunlar adına yapılacak marka tescilleri hüküm ifade etmez.
Paris Sözleşmesine taraf bir ülke uyruğu olan gerçek veya tüzel kişi, Paris
Sözleşmesine taraf olmayan bir ülkede, marka tescili için geçerli bir başvuru yapmışsa, bu
madde hükmüne göre, söz konusu başvurunun rüçhan hakkından yararlanır.

Sergilerde Teşhir Hakkından Doğan Rüçhan Hakları
Madde 26 - Tescil başvurusundaki markanın kulanılacağı malları veya hizmetleri
Türkiye’de açılan milli ve milletlerarası sergilerde veya Paris Sözleşmesine taraf ülkelerde
açılan resmi veya resmi olarak tanınan sergilerde teşhir eden 3 üncü maddenin birinci
fıkrasında yazılı gerçek veya tüzel kişiler, sergideki teşhir tarihinden itibaren altı ay içinde,
Türkiye’de marka tescil ettirmek için başvuru yapma konusunda rüçhan hakkından yararlanır.
Tescil başvurusunda belirtilen markanın kullanılacağı mallar veya hizmetler, sergide
görünür şekilde resmi açılış tarihinden önce sergilenmişse rüçhan süresi, malların sergi yerine
konulduğu veya hizmetin sergilendiği tarihten itibaren başlar.
Birinci fıkrada belirtilen sergilerden Türkiye’de açılanların yetkili mercileri, tescil
başvurusundaki bir markanın kullanılacağı mallarını sergide teşhir edenlere veya hizmeti
sergileyenlere, teşhir ettikleri malların çeşidini veya teşhir ettikleri hizmetlerin cinsini açıkca
belirten ve malın veya hizmetin sergide görünür şekilde sergilendiği tarihi ve resmi açılış
tarihini gösterir bir belge verir.
Yabancı ülkelerde teşhir edilen mallar veya hizmetler için, serginin açıldığı ülkenin
yetkili mercileri tarafından düzenlenen ve üçüncü fıkrada yazılı hususları içeren bir belgenin
verilmesi şarttır.
Başvurusu yapılmış veya tescil edilmiş bir markanın kullanılacağı malların,
Türkiye’de açılan sergilerde teşhir edilmesine ve sergi bittikten sonra ülkesine geri
gönderilmesine engel olunmaz.
Bir sergide teşhir edilmiş, tescil başvurusu bulunan veya tescilli bir markanın
kullanılacağı mallar veya hizmetler ile ilgili olarak birden çok başvuru yapılmışsa, bu
durumda bu malları veya hizmetleri ilk sergileyen kişi, aynı zamanda sergilenmesi halinde
ise, ilk başvuruda bulunan kişi, rüçhan hakkından yararlanır.

Rüçhan Hakkının Hükmü
Madde 27 - 25 nci ve 26 ncı madde hükümlerine göre rüçhan hakkının hüküm ve
sonuçları, rüçhan hakkının talep edildiği başvurunun tarihi itibariyle doğar.

Rüçhan Hakkının Talep Edilmesi ve Belgelendirilmesi
Madde 28 - Başvuru sahibi, yararlanmak istediği rüçhan hakkını başvuru ile birlikte
talep eder. Bununla ilgili rüçhan hakkı belgesini, başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde
vermediği takdirde rüçhan hakkından yararlanma talebi yapılmamış sayılır.
Sergi teşhir hakkına dayalı olarak alınmış bir rüçhan, 25 nci maddeye göre verilen
rüçhan süresini uzatmaz.

ÜÇÜNCÜ KISIM
TESCİL İŞLEMLERİ
BİRİNCİ BÖLÜM

BAŞVURUNUN İNCELENMESİ
Şekli İnceleme
Madde 29 - Enstitü, başvurunun 23 üncü maddede belirtilen şartlara uygunluğunu ve
herhangi bir şekli eksikliğin bulunup bulunmadığını inceler. Enstitü 23 üncü maddenin birinci
ve ikinci fıkrası hükmü uyarınca herhangi bir eksikliğin olmadığına karar verirse, marka tescil
başvurusu başvurunun Enstitüye veya onun yetkili kıldığı makama verildiği tarih, saat ve
dakika itibariyle kesinleşir.
Rüçhan hakkı talep edilmişse, Enstitü tarafından 25 nci, 26 ncı ve 27 nci madde
hükümlerine göre ayrıca inceleme yapılır.

Şekli Eksiklerin Giderilmesi
Madde 30 - Bir başvuruda, 23 üncü maddede yer alan şartların yerine getirilmediği
tesbit edilirse, Enstitü söz konusu eksiklerin yönetmelikte öngörülen süre içinde giderilmesini
başvuru sahibine bildirir.
Enstitü, 23 üncü maddenin birinci fıkrasının a bendinde belirtilen başvuru dilekçesinde
başvuru sahibinin kimliğine ilişkin bilgilerin bulunmaması veya eksik bulunması veya b, c, d
bentlerinde belirtilen belgelerden herhangi birinin verilmemesi halinde, başvuruyu reddeder.
Enstitü tarafından giderilmesi istenen ve 23 üncü maddenin birinci fıkrasının e, f, g ve
h bentleri kapsamına giren eksiklerin, yönetmelikte öngörülen süre içinde giderilmiş olması
koşuluyla, marka tescil başvurusu başvurunun ilk yapıldığı tarih itibariyle kesinleşir.
Rüçhan hakkına ilişkin eksiklerin giderilmemesi sadece rüçhan hakkının yitirilmesi
bakımından hüküm ifade eder.

Başvuru Yapma Hakkı Yönünden İnceleme
Madde 31 - 3 üncü madde kapsamına girmeyen gerçek veya tüzel kişilerin başvurusu
reddedilir.

Red İçin Kesin Nedenler Yönünden İnceleme
Madde 32 - Enstitü, başvurunun şekli yönden hiç bir eksiği bulunmadığına karar
verirse, markanın kullanılacağı ve tescil kapsamına girmesi talep edilen mallar veya
hizmetlerin bir kısmı veya tamamı itibariyle başvurunun özellikle 7 inci madde hükümleriyle
uygunluğunu inceler. Başvuru, 7 nci maddeye göre, uygun görülmeyen mallar veya
hizmetlerin tamamı veya bir kısmı itibariyle reddeder.

İKİNCİ BÖLÜM
BAŞVURUNUN YAYINLANMASI

Başvurunun Yayınlanması
Madde 33 - Başvuru şartları eksiksiz bir şekilde yerine getirilmiş, 29 uncu, 30 uncu,
31 inci ve 32 inci madde hükümlerine göre reddedilmemiş bir marka tescil başvurusu ilgili
bültende yayınlanır.
Başvurunun birinci fıkrada belirtilen madde hükümlerine göre reddedilmesine,
başvuru yayınlandıktan sonra karar verilirse, başvurunun reddedildiğine ilişkin karar ayrıca
yayınlanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN GÖRÜŞ VE İTİRAZLARI

Üçüncü Kişilerin Görüşleri
Madde 34 - Marka başvurusunun yayınından sonra, herhangi bir gerçek veya tüzel
kişi veya herhangi bir grup veya hizmetleri temin edenler, üreticiler veya imalatçıları temsil
eden bir organ, tacir veya tüketiciler, 7 nci maddeye göre, markanın tescil için yeterli
nitelikleri taşımadığını belirten yazılı görüşlerini Enstitüye sunabilir. Ancak bu kişiler, Enstitü
nezdinde işlemlere taraf olamaz.

İtiraz
Madde 35 - Tescil başvurusu yapılmış markanın 7 nci ve 8 inci madde hükümlerine
göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ile başvurunun kötü niyetle yapıldığına
ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayınından itibaren üç ay
içerisinde yapılır.
8 inci maddenin son fıkrası çerçevesinde yapılacak itiraz ancak itiraz eden kişinin
markasını bu süre içerisinde kullanmaması halinde reddedilir.
İtirazlar yazılı ve gerekçeli olarak yapılır. Enstitü itiraz sahibinden, yönetmelikte
öngörülen sürede yerine getirilmek üzere, ek belge, kanıt ve gerekçeler isteyebilir.
Bu süre içerisinde istenilen ek belge, kanıt ve gerekçeler Enstitüye verilmediği
takdirde itiraz yapılmamış sayılır.

İtirazın İncelenmesi
Madde 36 - Enstitü, itirazları incelerken gerekli gördüğü süre ve sıklıkta tarafların
itiraz ve karşı görüşlerini ilgili taraflara iletir ve yazılı görüşlerini alır.
Enstitü gerekli görürse tarafları uzlaşmak için bir araya getirir.
Enstitü, yapılan itirazı geçerli bulmazsa reddeder. İtiraz, başvuruda kullanılacağı
belirtilen mallar veya hizmetlerden bir kısmıyla ilgili olarak geçerli bulunursa bu mallar veya
hizmetlere ilişkin olarak kabul edilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MARKA BAŞVURUSU İLE İLGİLİ ŞEKLİ İŞLEMLER

Yanlışlıkların Düzeltilmesi
Madde 37 - Başvuru sahibinin talebi üzerine, marka başvurusunda içerik, mal veya
hizmetlerde değişiklikleri kapsamayan; başvuru sahibinin adı ve adresindeki hatalar, imla
hatalarına ilişkin yanlışlıkların düzeltilmesi, başvurunun incelenmesi işlemleri aşamasında
yapılır.

Başvurunun Geri Çekilmesi
Madde 38 - Marka başvurusu, markanın tescil edilmesinden önce, başvuru sahibi
tarafından geri çekilebilir.

BEŞİNCİ BÖLÜM
TESCİL

Tescil
Madde 39 - Bu Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre
başvurusunu eksiksiz yapmış veya eksiklerini gidermiş ve süresi içerisinde hakkında itiraz
yapılmamış veya yapılan itiraz kesin olarak reddedilmiş bir başvuru tescil edilerek sicile
kaydedilir. Başvuru sahibine “Marka Tescil Belgesi” verilir.
Sicil kaydında; marka örneği, başvuru tarihi, marka tescil numarası, markanın
kullanılacağı mallar veya hizmetlerin listesi, mal veya hizmetlerin sınıf veya sınıfları, marka
sahibinin ve varsa vekilinin adı, soyadı, uyruğu, tüzel kişilerde ticaret ünvanı ve hangi ülkenin
kanunlarına göre kurulu olduğu, adresi, tescil tarihi, marka ve marka hakları ile ilgili bütün
değişiklikler ve yönetmelikte öngörülen diğer hususlar yer alır.
Marka sicili alenidir. Talep edilmesi ve yönetmelikte öngörülen ücretin ödenmesi
koşuluyla sicil örneği verilir.
Sicil kaydı yapılan marka ile ilgili bilgiler yönetmelikte şekil ve şartları belirtildiği
biçimde ve ikinci fıkrada yer alan unsurları da kapsamak üzere yayınlanır.

DÖRDÜNCÜ KISIM
MARKANIN KORUMA SÜRESİ ve MARKA
TESCİLİNİN YENİLENMESİ


Markanın Koruma Süresi
Madde 40 - Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu
süre onar yıllık dönemler halinde yenilenir.

Yenileme
Madde 41 - Koruma süresi sona eren marka, sahibinin veya onun yetkili kıldığı
vekilin talebi ve yönetmelikte öngörülen yenileme ücretinin ödenmesi koşuluyla yenilenir.
Enstitü, tescil süresinin dolmakta olduğunu, sürenin bitiminden önce ve yönetmelikte
öngörülen süre içinde, marka hakkı sahibine haber verir. Enstitünün bu bilgiyi vermemiş
olması, Enstitüye herhangi bir sorumluluk getirmez.
Yenileme talebinin yapılması ve yenileme ücretinin ödenmesi, koruma süresinin sona
erdiği ayın son gününden önceki altı ay içinde gerçekleştirilir. Bu sürenin kaçırılması
durumunda, yenileme talebi, ek bir ücretin ödenmesi koşuluyla, koruma süresinin sona erdiği
ayın son gününden itibaren altı aylık süre uzatımı içinde de yapılabilir.
Yenileme süresi mevcut tescilin sona erdiği gün başlar. Yenileme sicile kayıt edilir ve
yayınlanır.
Koruma süresinin bitiminden itibaren altı aylık süre içerisinde yenilenmeyen markalar
hükümsüz sayılır.

BEŞİNCİ KISIM
MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE
MARKA HAKKININ SONA ERMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM

MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
Madde 42 Aşağıdaki hallerde markanın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme
tarafından karar verilir:
a) 7 nci maddede sayılan haller. (Ancak, 7 nci maddenin (ı) bendinde belirtilen
tanınmış markalarla ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerekir.
Markanın tescilinde kötü niyet varsa iptal davası süreye bağlı değildir.)
b) 8 inci maddede sayılan haller. (Ancak, 8 inci maddenin son fıkrası çerçevesinde
açılan davada önceki hak sahibi koruma süresinin bitiminden itibaren 2 yıl içerisinde
markasını kullanmamışsa bu bir hükümsüzlük nedeni sayılmaz.)
c) 14 üncü maddeye aykırılık. (Ancak, 5 yılın dolması ile davanın açıldığı tarih
arasında ciddi biçimde kullanma hükümsüzlük nedeni sayılmaz. Dava açılacağı düşünülerek
kullanma gerçekleşmiş ise, mahkeme davanın açılmasından önceki üç ay içerisinde
gerçekleşen kullanmayı dikkate almaz.)
d) Marka sahibinin davranışları nedeniyle, marka mal ve hizmetler için yaygın bir ad
haline gelmiş ise,
e) Hak sahibi veya yetkili kıldığı kişi tarafından kullanım sonucunda tescil edildiği
mal ve hizmetlerin niteliği, kalitesi, üretim yeri ve coğrafi kaynağı konusunda halkta yanlış
anlama ihtimali var ise,
f) 59 uncu maddeye aykırı kullanım
Hükümsüzlük nedenleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin
bulunuyorsa, yalnız o mal veya hizmet ile ilgili olarak kısmi hükümsüzlüğe karar verilir.
(22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) Bir marka tescil tarihinden önce
kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici
bir nitelik kazanmış ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili
hükümsüz sayılamaz.

Hükümsüzlük Talebi
Madde 43 - Markanın hükümsüzlüğünü, ilgili mahkemeden zarar gören kişiler,
Cumhuriyet Savcıları veya ilgili resmi makamlar isteyebilir.

Hükümsüzlüğün Etkisi
Madde 44 - Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, kararın sonuçları
geçmişe etkilidir.
Marka sahibinin kötü niyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan, zararın
giderilmesine ilişkin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geriye dönük
etkisi, aşağıdaki durumları etkilemez:
a) Markanın hükümsüz sayılmasından önce, bir markaya tecavüz sebebiyle verilen
hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar,
b) Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce, yapılmış ve uygulanmış
sözleşmeler. Ancak, hal ve şartlara göre, haklı sebepler ve hakkaniyet düşüncesi ile sözleşme
uyarınca ödenmiş bedelin kısmen veya tamamen iadesi mümkündür.
Bir markanın hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar, herkese karşı hüküm doğurur.

İKİNCİ BÖLÜM
MARKA HAKKININ SONA ERMESİ

Sona Ermenin Sebepleri
Madde 45 - Marka hakkı;
a) Koruma süresinin dolması ve markanın süresi içinde yenilenmemesi,
b) Marka sahibinin marka hakkından vazgeçmesi, nedenlerinden birinin gerçekleşmesi
ile sona erer.
Marka hakkının sona ermesi, sona erme sebebinin gerçekleşmiş olduğu andan itibaren
hüküm ifade eder. Marka hakkının sona ermesi, ilgili bültende yayınlanır.

Marka Hakkından Vazgeçme
Madde 46 - Marka sahibi, markanın kullanılacağı malların ve/veya hizmetlerin
tamamından veya bir kısmından vazgeçebilir.
Vazgeçmenin yazılı olarak Enstitü’ye bildirilmesi gerekir. Vazgeçme, Marka Siciline
kayıt tarihi itibariyle hüküm doğurur.
Marka Siciline kayıt edilmiş hakların ve lisans sahiplerinin izni olmadıkça, marka
sahibi marka hakkından vazgeçemez.
Marka üzerinde, bir üçüncü kişi tarafından hak sahipliği iddia edilmekte ise, onun izni
olmadıkça, marka hakkından vazgeçilemez.

ALTINCI KISIM
ENSTİTÜ KARARLARINA İTİRAZ

İtiraz
Madde 47 - Enstitü kararlarına karşı itiraz edilebilir.
Sonuçlanmayan kararlarla ilgili itiraz yapılabilmesi için, söz konusu karara ayrı itiraz
yapılmasına izin verilmelidir.

İtiraza Yetkili Kişiler
Madde 48 - Enstitü tarafından alınacak kararlardan zarar gören kişiler, kararlara karşı
Enstitü nezdinde itiraz yapabilir. Alınan kararlarla ilgili işlemlere taraf diğer kişiler doğrudan
itiraz yetkisine sahiptir.

İtiraz Şekli ve Zamanı
Madde 49 - İtiraz, kararın bildiriminden sonraki iki ay içerisinde yazılı olarak
Enstitüye yapılır. İtirazın değerlendirilmesi için, itiraz ücretinin itiraz sırasında ödenmesi
gerekir. Kararın bildiriminden sonraki iki ay içinde, itiraz konusunun gerekçeleri yazı1ı olarak
verilir. Bu süre içinde gerekçelerin verilmemesi halinde itiraz yapılmamış sayılır.

İlgili Dairenin Düzeltme Kararı
Madde 50 - Enstitü ilgili Dairesi, itirazın haklı olduğuna ve doğruluğuna ikna olursa,
kararını düzeltebilir. Bu durum, alınan kararlarla ilgili işlemlere doğrudan taraf olmayan
kişilerin itirazı halinde uygulanmaz.
Enstitünün ilgili Dairesi yapılan itirazı kabul etmezse, itirazı herhangi bir yorumda
bulunmaksızın, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kuruluna gönderir.

İtirazların İncelenmesi
Madde 51 - İtiraz, incelenebilir nitelikte ise, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme
Kurulu, itirazın incelenmesi işlemlerini başlatır.
Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu, yönetmelikte öngörülen süre içinde,
diğer taraf veya makam tarafından ileri sürülen görüşler hakkında, tarafları görüşlerini
bildirmeye davet eder.

İtiraz Hakkında Karar
Madde 52 - İtirazın incelenmesinden sonra, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme
Kurulu, itiraz hakkında kararını verir.

Kararlara Karşı Dava Açılması
Madde 53 - Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun, 47 nci ila 52 nci
maddelerde belirtilen itiraz işlemleri ile ilgili kesinleşen kararlarına karşı, kesinleşen kararın
bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde, yetkili mahkemede dava açılabilir.



YEDİNCİ KISIM
GARANTİ MARKALARI VE ORTAK MARKALAR

Garanti Markaları
Madde 54 - Garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme
tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini
garanti etmeğe yarayan işarettir.
Garanti markasının marka sahibinin veya marka sahibine iktisaden bağlı olan bir
işletmenin mal veya hizmetlerinde kullanılması yasaktır.

Ortak Marka
Madde 55 - Ortak marka, üretim veya ticaret veya hizmet işletmelerinden oluşan bir
grup tarafından kullanılan işarettir.
Ortak marka gruptaki işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya
hizmetlerinden ayırt etmeğe yarar.

Garanti Markası veya Ortak Marka Teknik Yönetmeliği
Madde 56 - Bir garanti markasının veya ortak markanın tescili için başvuru ile birlikte
markanın kullanılma usul ve şeklini gösterir bir teknik yönetmeliğin verilmesi zorunludur.
Garanti Markası Teknik Yönetmeliği markanın garanti edilen mal veya hizmetlerin
ortak özellikleri hakkında hükümler içerir ve markanın kullanılmasının kontrolünün yapılma
şekillerini ve gerektiğinde uygulanacak cezaları öngörür.
Ortak Marka Teknik Yönetmeliğinde, ortak markayı kullanmaya yetkili olan
işletmeler belirtilir. Ortak markanın tescili için ortak marka sahipleri birlikte hareket eder.
Ortak markanın yenilenmesi için ortaklardan birinin başvurması yeterlidir.

Teknik Yönetmeliğin Değiştirilmesi
Madde 57 - Teknik yönetmelikte yapılacak değişiklikler Enstitü tarafından
onaylanmadıkça uygulanamaz.
Teknik yönetmelikte yapılması istenilen değişiklikler, 56 ncı maddenin ikinci ve
üçüncü fıkralarına veya kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olması halinde, Enstitü
tarafından değişiklik talebi reddedilir.

Kanun Hükmünde Kararnameye Aykırı Teknik Yönetmelik
Madde 58 - Teknik yönetmelik, 56 ncı maddede öngörülen şartları içermediği
takdirde, teknik yönetmelikte gerekli değişiklikleri yapması, Enstitü tarafından marka
sahibine bildirilir. Marka sahibi bildirim tarihinden itibaren altı ay içinde gerekli değişiklikleri
yapmaz ve teknik yönetmeliği düzeltmez ise, garanti markası veya ortak markanın tescili
talebi red edilir.

Teknik Yönetmeliğe Aykırı Kullanma
Madde 59 - Marka sahibi, garanti markasının veya ortak markanın belirli bir sürede
teknik yönetmeliğe aykırı olarak kullanmasına göz yumar ve taraflardan birinin başvurusu
üzerine mahkemece tanınacak süre içinde, söz konusu aykırı kullanım düzeltilmediği
takdirde, marka, tanınan süre sonunda mahkeme tarafından iptal edilir.

Devir ve Lisans
Madde 60 - Garanti markasının veya ortak markanın devri veya bir ortak markada
lisans verilmesi, Marka Siciline kayıt halinde geçerlidir.

SEKİZİNCİ KISIM
MARKA HAKKINA TECAVÜZ DURUMLARI

Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller
Madde 61 -Aşağıda yazılı fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) 9 uncu maddenin ihlali,
b) Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilmeyecek derecede
benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek,
c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın
taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı
taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu
amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak,
d) Anayasa Mahkemesinin 2.3.2004 tarih ve E.2002/92, K. 2004/25 (RG, 14.5.2004,
S. 25462) kararı ile iptal edilmiştir.
e) (a) ila (c) bendlerinde yazılı fiillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek
veya hangi şekil ve şartlarda olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak,
f) Kendisinde bulunan ve başkası adına tescilli bir markayı veya ayırt edilmeyecek
derecede benzerini taşıyan ürünün veya ticaret alanına çıkarılan malın nereden alındığını veya
nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak.
Madde 61/A. (22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) -Bu Kanun Hükmünde
Kararname kapsamında;
a) Marka hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildirimini gerçeğe aykırı
olarak yapanlar, marka koruması olan bir eşya veya ambalajı üzerine konulmuş marka
koruması olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıranlar, kendisini haksız olarak marka
başvurusu veya marka hakkı sahibi olarak gösterenler hakkında, bir yıldan iki yıla kadar hapis
cezasına veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her
ikisine,
b) Mevcut olmadığını veya üzerinde tasarruf yetkisi bulunmadığını bildiği veya
bilmesi gerektiği halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin devir, intikal, rehin ve haciz ile
ilgili maddelerinde yazılı haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden,
veren, rehneden, bu haklarla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunanlar ile korunan bir marka
hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin bittiği veya marka hakkının hükümsüzlüğü
veya marka korunmasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında; kendisinin veya
başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına
veya ilânlarına, hukuken korunan bir marka hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak
şekilde işaretler koyan veya bu amaçla ilân ve reklamlarda, bu tarzda yazı, işaret veya
ifadeleri kullananlar hakkında, iki yıldan üç yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar
liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,
c) 61 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla
kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para
cezasına veya her ikisine, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve
aynı süre ticaretten men edilmelerine,
Hükmolunur.
(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar, hizmetlerini yaptıkları sırada bir işletmenin
çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya emir üzerine işlenmişse çalışanlar ve suçun
işlenmesine mani olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla
olursa olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel kişinin işleri
yürütülürken bu maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi, masraflar ve para
cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler hakkında olayın mahiyetine göre
765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Bu
maddede sayılan suçlardan dolayı kovuşturma şikâyete bağlıdır.
Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi uygulanmaz. Marka
korumasından doğan hakları tecavüze uğrayandan başka, 61 inci maddede sayılanlar dışında
kalan suçlarda Enstitü; marka hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin
gerçeğe aykırı olarak yapılması ile korunan bir marka hakkının sahibi olmadığı veya koruma
süresinin bittiği veya herhangi bir sebeple marka hakkının hükümsüzlüğü veya marka
korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında; kendisinin veya başkasının imal
ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticari evrakına veya ilânlarına,
hukuken korunan bir marka hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler
koyma veya bu amaçla ilân ve reklamlarda bu tarzda yazı, işaret veya ifadelerin kullanılması
durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı
Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına sahiptir. Şikâyetin fiil ve
failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde yapılması gerekir.
Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyet, acele işlerden sayılır. Marka hakkı başvurusu
veya marka korumasından doğan haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi cezayı gerektiren eşya
ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya
el konulması veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü
ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

Marka Sahibinin Talepleri
Madde 62 - Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, aşağıdaki
taleplerde bulunabilir:
a) Marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması,
b) Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini,
c) Marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren
eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el koyulması talebi,
d) (c) bendi uyarınca el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının
tanınması; (Bu durumda, söz konusu ürünlerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu
değer, kabul edilen tazminatı aştığı zaman, marka sahibinin fazlayı karşı tarafa ödemesi
gerekir.)
e) Marka hakkına tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle bu
maddenin (c) bendine göre el koyulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların
silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası talebi,
f) Marka hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları
tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya yayın yoluyla
duyurulması.

Hukuk Davalarında Yetkili Mahkeme
Madde 63 - Marka sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk
davalarında yetkili mahkeme, davacının ikametgahının olduğu veya suçun işlendiği veya
tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir.
Davacının Türkiye’de ikamet etmemesi halinde, yetkili mahkeme, sicilde kayıtlı
vekilin iş yerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmiş ise, Enstitünün
merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir.
Üçüncü kişiler tarafından marka başvurusu veya marka sahibi aleyhine açılacak
davalarda yetkili mahkeme, davalının ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkemedir. Marka
başvurusu veya marka sahibinin Türkiye’de ikamet etmemesi halinde, ikinci fıkra hükmü
uygulanır.
Birden fazla mahkemenin yetkili olduğu durumda, yetkili mahkeme, ilk davanın
açıldığı mahkemedir.

Tazminat
Madde 64 - Marka sahibinin izni olmaksızın, marka taklit edilerek üretilen ürünü
üreten, satan, dağıtan veya başka bir şekilde ticaret alanına çıkaran veya bu amaçlar için ithal
eden veya ticari amaçla elde bulunduran kişi, hukuka aykırılığı gidermek ve sebep olduğu
zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Taklit markayı herhangi bir şekilde kullanmakta olan kişi, marka sahibinin markanın
varlığından ve tecavüzden kendisini haberdar etmesi ve tecavüzü durdurmasını talep etmesi
halinde veya kullanmanın kusurlu bir davranış teşkil etmesi halinde, sebep olduğu zararı
tazmin etmekle yükümlüdür.

Tecavüzü Kanıtlayan Belgeler
Madde 65 - Marka sahibi, markanın kendi izni olmaksızın taklit edilerek kullanılması
sonucunda uğramış olduğu zarar miktarının belirlenmesi için tazminat yükümlüsünden
markanın kullanılması ile ilgili belgeleri vermesini talep edebilir.

Yoksun Kalınan Kazanç
Madde 66 - Marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca
marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar.
Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki
değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın
kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca
göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun
şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi,
marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin
lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.

Yoksun Kalınan Kazancın Artırımı
Madde 67 - Marka üzerinde tasarruf yetkisi olan kişi, yoksun kalınan kazancın
hesaplanmasında, 66 ncı maddenin ikinci fıkrasının a veya b veya c bendlerinde belirtilen
değerlendirme usullerinden birini seçmişse; mahkeme, ürünün satışında markanın ekonomik
bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatına vardığı takdirde, kazancın
hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir.
Markanın ilgili ürüne ekonomik bakımdan önemli bir katkısının olduğunun kabul
edilebilmesi için, ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olduğunun
anlaşılmış olması gerekir.

Markanın İtibarı
Madde 68 - Marka hakkına tecavüz eden tarafından markanın kötü veya uygun
olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda, markanın itibarı zarara uğrarsa, marka sahibi, bu
nedenle, ayrıca tazminat isteyebilir.

Dava Açılamayacak Kişiler
Madde 69 - Marka sahibi, sebep olduğu zarardan dolayı marka sahibine tazminat
ödemiş olan kişi tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri kullanan kişilere karşı, Kanun
Hükmünde Kararnamenin bu bölümünde yer alan davaları açamaz.

Zamanaşımı
Madde 70 - Marka hakkına tecavüzden doğan özel hukuka ilişkin taleplerde,
zamanaşımı süresi için, Borçlar Kanununun, zaman aşımına ilişkin hükümleri uygulanır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme
Madde 71 (22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) - Bu Kanun
Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu
mahkemeler tek hâkimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden
hangilerinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini,
Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.
Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre aldığı bütün kararlara
karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü
aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında
belirtilen mahkemelerden Ankara ihtisas mahkemeleridir.

Hükmün İlanı
Madde 72 - Dava sonucunda haklı çıkan taraf, haklı bir sebebin veya menfaatının
bulunması halinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete
veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesini talep etmek hakkına
sahiptir.
İlanın şekli ve kapsamı kararda tesbit edilir. İlan hakkı, kararın kesinleşmesinden
sonra üç ay içinde talep edilmezse düşer.

Lisans Alanın Dava Açması ve Şartları
Madde 73 - Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, inhisari lisansa sahip olan kişi,
üçüncü bir kişi tarafından marka sahibinin marka hakkına tecavüz edilmesi durumunda,
marka sahibinin bu Kanun Hükmünde Kararname uyarınca açabileceği davaları, kendi adına
açabilir. İnhisari olmayan lisans sahibi olanların, dava açma hakları yoktur.
Birinci fıkra uyarınca, marka hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı olmayan
bir lisans alan, noter vasıtasıyla yapacağı bir bildirimle, gereken davayı açmasını marka
sahibinden isteyebilir.
Marka sahibinin, yukarıdaki fıkrada belirtilen talebi, kabul etmemesi veya bildirimin
alındığı tarihten itibaren, üç ay içinde, gerekli davanın açılmaması halinde, lisans alan yaptığı
bildirimi de ekleyerek, kendi adına dava açabilir.
Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesi karşısında ve söz konusu sürenin geçmesinden
önce, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
Üçüncü fıkra uyarınca, dava açan lisans alanın, dava açtığını marka sahibine
bildirmesi gerekir.

Marka Hakkına Tecavüzün Mevcut Olmadığı Hakkında Dava ve Şartları
Madde 74 - Menfaatı olan herkes, marka sahibine karşı dava açarak, fiillerinin marka
hakkına tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesini talep edebilir.
Birinci fıkrada belirtilen davanın açılmasından önce, kendisinin Türkiye’de giriştiği
veya girişeceği sınai faaliyeti sonucu üretilen ürünlerde kullanacağı markanın, başkasına ait
bir marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hakkında, marka sahibinden görüşlerini
bildirmesini noter aracılığı ile talep eder.
Bu talebin marka sahibine tebliğinden itibaren bir ay içinde marka sahibinin cevap
vermemesi veya verilen cevabın menfaat sahibi kişi tarafından kabul edilmemesi halinde,
menfaat sahibi birinci fıkraya göre dava açar.
Birinci fıkrada belirtilen dava, marka hakkına tecavüzden dolayı kendisine karşı dava
açılmış bir kişi tarafından açılamaz.
Dava, marka üzerinde hak sahibi bulunan ve Marka Siciline kayıt edilmiş olan, bütün
hak sahiplerine tebliğ edilir.
Bu maddede belirtilen dava, markanın hükümsüzlüğü davasıyla birlikte de açılabilir.

Delillerin Tesbiti
Madde 75 (22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) - Marka hakkına
tecavüzü ileri sürmeye yetkili olan kişi, bu haklara tecavüz sayılabilecek olayların tesbitini
mahkemeden isteyebilir.

İhtiyati Tedbir Talebi
Madde 76 - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen türde dava açan veya
açacak olan kişiler, dava konusu markanın kendi marka haklarına tecavüz teşkil edecek
şekilde Türkiye’de kullanılmakta olduğunu veya kullanılması için ciddi ve etkin çalışmalar
yapıldığını ispat etmek şartıyla, davanın etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar
verilmesini talep edebilir.
İhtiyati tedbir talebi, dava açılmadan önce veya dava ile birlikte veya daha sonra
yapılabilir. İhtiyati tedbir talebi, davadan ayrı olarak incelenir.

İhtiyati Tedbirin Niteliği
Madde 77 - İhtiyati tedbirler, verilecek hükmün etkinliğini tamamen sağlayacak
nitelikte olmalı ve özellikle aşağıda belirtilen tedbirleri kapsamalıdır:
a) Davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin durdurulması,
b) Marka hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen şeylere Türkiye sınırları
içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi olanlar dahil, bulundukları her yerde el
konulması ve bunların saklanması,
c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Hükümlerinin Uygulanması
Madde 78 (22.06.2004 Tarih ve 5194 Sayılı Kanun ile değişik) - Tesbit talepleri ve
ihtiyati tedbirlerle ilgili diğer hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri
uygulanır.

Gümrüklerde El Koyma
Madde 79 - Hak sahibinin yetkilerine tecavüz oluşturması nedeniyle cezayı gerektiren
taklit markalı mallara, ithalat veya ihracat sırasında hak sahibinin talebi üzerine, Gümrük
İdareleri tarafından ihtiyati tedbir niteliğinde el konulabilir.
El koyma ile ilgili uygulama bu konuda çıkarılacak mevzuatta düzenlenir.
Gümrük İdarelerindeki tedbir, el koyma kararının tebliğinden itibaren on gün içinde
esas hakkında ihtisas mahkemesinde dava açılmaz veya mahkemeden tedbir niteliğinde karar
alınmazsa idarenin el koyma kararı ortadan kalkar.

DOKUZUNCU KISIM
İŞLEM YETKİSİ OLAN KİŞİLER VE
MARKA VEKİLLERİ

İşlem Yetkisi Olan Kişiler
Madde 80 - Aşağıdaki kişiler marka konuları ile ilgili olarak Enstitü nezdinde işlem
yapabilir:
a) Gerçek veya tüzel kişiler. Tüzel kişiler, yetkili organları tarafından tayin edilen kişi
veya kişilerce temsil edilir.
b) Marka vekilleri.
İkametgahı yurt dışında bulunan kişiler ancak marka vekilleri vasıtasıyla temsil edilir.
Marka vekili tayin edilmesi halinde, tüm işlemler marka vekili vasıtasıyla yapılır.
Marka vekiline yapılan tebligat asile yapılmış sayılır.

ONUNCU KISIM
ÜCRETLERİN ÖDENMESİ VE HUKUKİ SONUÇLARI

Ücretlerin Ödeme Süreleri ve Sonuçları
Madde 81 -Yönetmelikte öngörülen, marka başvurusu ve tescil edilmiş bir marka ile
ilgili ücretler, başvuru sahibi veya marka sahibi veya varsa sicilde kayıtlı vekili tarafından
ödenir.
Bir markanın tescil edilmesi ile ilgili işlemler için ödenmesi gereken ücretin, bu
Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen süreler içinde ödenmemesi halinde, marka
başvurusu geri çekilmiş kabul edilir.

ONBİRİNCİ KISIM
SON HÜKÜMLER
Yürürlükten Kaldırılan Hükümler
Madde 82 - 3/3/1965 tarihli ve 551 sayılı Markalar Kanunu maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır.



EK 2
Tanınmış Marka ( Hükümsüzlük Davalarının Tescilden İtibaren Beş Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Açılması Gereği )
18.Ekim.2011
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/11-476
K. 2005/483
T. 21.9.2005
• MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ TALEBİ ( Farklı Mal ve Hizmetler İçin de Tanınmış veya Toplumda Tanınmışlık Düzeyine Erişmiş Markalar Bakımından Tescil Engeli Olduğu - Kötüniyet Varsa Tanınmış Markalarla İlgili Davaların Süreye Tabi Olmadığı )
• TANINMIŞ MARKA ( Hükümsüzlük Davalarının Tescilden İtibaren Beş Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Açılması Gereği )
• KÖTÜ NİYET ( Olması Halinde Tanınmış Markalarla İlgili Davaların Süreye Tabi Olmadığı - Tanınmış Markalarla İlgili Hükümsüzlük Davalarının Tescilden İtibaren Beş Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Açılması Gereği )
• FARKLI MAL VE HİZMETLER BAKIMINDAN TANINMIŞ MARKA ( Tescil Engeli Olduğu - Kötüniyet Varsa Tanınmış Markalarla İlgili Hükümsüzlük Davalarının Süreye Tabi Olmadığı )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Kötüniyet Olması Halinde Tanınmış Markalarla İlgili Davaların Süreye Tabi Olmadığı - Tanınmış Markalarla İlgili Hükümsüzlük Davalarının Tescilden İtibaren Beş Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Açılması Gereği )
• TANINMIŞ VEYA TOPLUMDA TANINMIŞLIK DÜZEYİNE ULAŞMIŞ MARKALAR ( Terkini İstenebildiği - Kötüniyet Varsa Tanınmış Markalarla İlgili Hükümsüzlük Davalarının Süreye Tabi Olmadığı )
KHK-556/m. 7, 8, 42
Paris Sözleşmesi m. 1
Dünya Ticaret Örgütü Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet HaklarıAnlaşması m. 16
ÖZET : Dava, davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebine ilişkindir. 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname 'ye göre tanınmış markalarla ilgili hükümsüzlük davalarının tescilden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Ancak markanın tescilinde kötü niyet varsa hükümsüzlük davası süreye tabi değildir. Farklı mal ve hizmetler bakımından da tanınmış veya toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş markalar bakımından tescil engeli vardır. Eğer tescil edilmişse hükümsüzlük müeyyidesi öngörülmüştür. Başka bir anlatımla, farklı mal ve hizmetler söz konusu olsa da şayet davacı markası tanınmış veya toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış ise davalı markasının terkini istenebilir. Yerel mahkemece açıklanan hususlar göz önünde bulundurulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "markanın hükümsüzlüğü" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 08/04/2003 gün ve 2003/19 E., 149 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 26/2/2004 gün ve 2003/7150-1792 sayılı ilamı ile;
( ...Davacı vekili, müvekkilinin dünyada tanınan spor markası olan " ... " markasını 07.01.1992 tarihinde "pabuçlar ve giyim eşyalarını" kapsayacak şekilde tescil ettirdiğini, yürütülen yoğun pazarlama ve reklam kampanyaları sonucu markanın spor emtiası pazarında özellikle 1995 yılından itibaren önemli bir paya sahip olduğunu, ancak davalının 1995 yılında " ... " markasını spor emtiaları için kendi adına tescil ettirdiğini, bu tescilin müvekkile ait " ... " markasının şöhretinden faydalanmaya yönelik kötü niyetli bir davranış olduğunu ileri sürerek davalı adına tescil edilen 23.03.1995 gün ve 160338 sayılı " ... " markasının hükümsüz sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin markası ile davacı markasının aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetler için tescilli olmadığını, davacının markasının tanınmışlık düzeyi yüksek bir marka olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının markasının tanınmışlığından yararlanmak isteyen davalının farklı bir emtiada kullanmak üzere 1995 yılında aynı ismi marka alarak tescil ettirmesinin yersiz olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davalı adına tescilli 23.03.1995 tarih ve 160338 nolu " ... " ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalıya ait marka tescilinin 556 Sayılı KHK'nın 42. maddesi uyarınca hükümsüz sayılması istemine ilişkindir. Davacı şirket 07.01.1992 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere "pabuçlar ve giyim eşyaları" alanında kullanmak amacıyla " ... " markasını TPE nezdinde tescil ettirmiştir. Davalı ise, 23.03.1995 tarihinden itibaren " ... " markasını top ve spor malzemeleri emtialarında kullanmak amacıyla TPE nezdinde tescil ettirmiştir. Davalının adına tescilli " ... " markasının hükümsüzlüğüne ilişkin dava ise 17.01.2001 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili savunmasında zamanaşımı def'inde bulunarak, davanın bu nedenle reddini istemiştir. 556 Sayılı KHK'nın hükümsüzlük hallerini düzenleyen 42. maddesi, markanın madde de sayılan hallerde hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verileceğini düzenlemiş olup, anılan maddenin ı. fıkrasının "a" bendinde, 7. maddenin ( 1 ) bendinde belirtilen tanınmış markalarla ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerektiği, markanın tescilinde kötüniyet varsa, iptal davasının süreye bağlı olmadığı belirtilmiştir. Tanınmış markanın korunması esasını getiren Paris Sözleşmesi ve Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması'nda tanınmış markanın tanımı yapılmamıştır.
Bu kavram Türk markalar mevzuatında ve yabancı kanunlarda da tarif edilmemiş olup mahkeme içtihatlarına ve öğretiye bırakılmıştır. Buna göre, tanınmış markanın tespiti konusunda çeşitli kriterler geliştirilmiştir. Bu nedenle markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe bilinme durumunun dikkate alınması, toplumun önemli bir kesiminde belirli bir mal ve hizmete ilişkin olarak gerekli çağrışımı yapabilmesi, en azından o markanın kullanıldığı emtiaları tüketen orta düzeydeki alıcılar açısından tanınması, emtia söylenildiğinde akla o markanın gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinen ve geniş bir dağıtım, pazarlama ağına sahip olması gibi özellikleri taşıması gerekmektedir. Açıklanan kriterlere göre davacının markasının tanınmış marka olarak değerlendirilmesi halinde bu markayı davalının farklı mal ve hizmetlerde dahi kullanması mümkün olmayacaktır. Ayrıca tanınmış marka olarak kabulü halinde de hükümsüzlük davasının tescili tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde açılması, ancak markanın tescilinde kötüniyetin varlığı durumunda ise iptal davasının süreye bağlı olmaması nedeniyle öncelikle mahkemece davacı markasının tanınmış olup olmadığı hususunda gerekli delillerin toplanarak değerlendirilmesi, tanınmış olduğunun kabulü halinde de davalının tescilinin kötü niyetli olduğunun ispatı gerekmekte olup, buna göre davanın süreye tabi olup olmadığı hususlarının belirlenmesi zorunlu bulunmaktadır. Oysa, mahkemece bu konuda yeterli inceleme yapılmadan ve bu yönler açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde karar verilmiştir. Bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre de, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
KARAR : DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ : Davacı vekili, " ... " markasının pabuçlar ve giyim eşyaları için 01.01.1992 tarihinden beri adına tescilli bulunduğunu, menşe memleket olan ABD ve Paris Sözleşmesi'ne taraf iki ülkede de tescilli bulunan bu markanın tanınmış marka olduğunu, dava dışı tek satıcısı firmanın bu markanın tanıtımı için büyük reklam harcamaları yaptığını, davalının bu durumdan faydalanmak amacıyla aynı ibareyi benzer mallar için 23.03.1995 tarihinde adına tescil ettirdiğini, davalının bu marka ile piyasaya girmesinin müvekkilinin şöhretine gölge düşürdüğünü ileri sürerek, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
DAVALININ CEVABININ ÖZETİ : Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, her iki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı ve benzer olmadığını ve davacı markasının tanınmışlık düzeyi yüksek bir marka olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
YEREL MAHKEMENİN KARARININ ÖZETİ : Yerel mahkemece, davacı markasının tanınmış marka olduğu, zamanaşımı definin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME : Hüküm, davalının temyizi üzerine yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, mahkemece önceki karardaki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
GEREKÇE : Dava, davalı markasının hükümsüzlüğüne ilişkindir.
... markasının pabuçlar ve giyim eşyaları için 07.01.1992 tarihinde davacı adına tescil edildiği, dava dışı tek satıcının söz konusu markayı içeren bir miktar malı Türkiye'ye ithal ettiği, anılan ibarenin menşe memleket olan ABD ile Paris Sözleşmesi'ne taraf iki ülkede daha tescilli olduğu, dava dışı tek satıcının bir miktar reklam harcaması yaptığı, davalının da 23.03.1995 tarihinde listesindeki mallar için aynı markayı adına tescil ettirdiği ve bu markalı bir kısım emtiayı ithal ettiği ve işbu davanın 5 yıllık sürede açılmadığı yanlar arasında çekişmesiz olduğu gibi, dosya içerisinde bulunan delillerle de sabittir.
Bozma ve direnme kararlarının içerikleri itibariyle, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve gerçekten de davacı markasının tanınmış marka olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
O halde, çekişmenin çözümünde üzerinde durulması gereken ilk husus davanın süresinde açılıp açılmadığıdır. 556 Sayılı KHK'nın "Hükümsüzlük Halleri" kenar başlıklı 42'nci maddesinin I/a bendi, tanınmış markalarla ilgili davanın 5 yıl içerisinde açılması gerektiğini, ancak kötü niyet varsa hükümsüzlük davasının süreye bağlı olmadığı düzenlemesini getirmiştir. Yüksek Özel Dairenin emsal kararlarında da açıklandığı ( Bkz. Dr. H. Kararı, M. Kılıç, Markaların Korunması556 Sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara, 2004, S. 386 vd. - 11. HD. 25.12.1997, E: 1997/5417, K: 1997/9676 ) ve doktrince de benimsendiği üzere ( Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş Üçüncü Baskı, S. 439 ) maddede sözü edilen süre zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü bir süredir. 556 Sayılı KHK'de diğer markalarla ilgili olarak bir süre öngörülmediğinden özel dairece yukarıda sözü edilen kararda bu sürenin diğer markalar hakkında açılacak hükümsüzlük davalarında da uygulanması gerektiğine işaret olunmuştur.
Maddede sözü edilen süre hak düşürücü mahiyette olduğundan ve dava da davalı marka tescilinden itibaren 5 yıllık sürenin dolmasından sonra açıldığından, davanın dinlenebilmesi ancak davalının kötü niyetli olduğunun kanıtlanmasına bağlıdır ve bu hususun re'sen nazara alınması gerekir. Kaldı ki, davalı tarafça davada bu yönde bir savunma da yapılmış bulunmaktadır. Yerel mahkemece bozulan kararda bu yönde hiçbir gerekçeye yer verilmemiş, ısrar kararında ise "davalının bir açıklama getirmemesi sebebiyle iyi niyetin araştırılmasına gerek görülmedi" şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır. Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyi niyetin asıl, kötü niyetin istisna olması sebebiyle davalının kötü niyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden yerel mahkemenin bu yöndeki gerekçesine itibar olunamaz. Davacı, davalının marka niyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir,
Davacı markasının tanınmış marka olup olmadığı yönünden yapılan incelemeye gelince; ne ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi'nde, ne de 556 Sayılı KHK'de "tanınmış marka" nın ne olduğu tarif edilmiş değildir. KHK'nın mutlak ret sebeplerini düzenleyen 7nci maddesinin ( 1 ) bendinde sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesi'nin 1'inci mükerrer 6'ncı maddesine göre tanınmış markaların tescil edilemeyeceği, hükümsüzlükle ilgili 42'nci maddede de şayet tescil edilmişse terkin edileceği öngörülmüştür. Maddenin gönderme yaptığı Paris Sözleşmesi'nin 1'inci mükerrer 6'ncı maddesiyle getirilen yasaklama ise madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere aynı veya benzer ürünlerle ilgilidir.
Ancak, yine ülkemizin de taraf olduğu TRIPS'in ( Dünya Ticaret Örgütü Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması ) 16/3'üncü maddesinde farklı mal ve hizmetler bakımından da tanınmış markanın kullanımının bu mal ve hizmetlerle tescilli markanın sahibi arasında bir bağlantı olduğunu göstermesi ve bu kullanım nedeniyle tescilli ticari marka sahibinin menfaatlerinin zarar görme olasılığının mevcut olması halinde tanınmış markanın aynı veya benzer olmayan mal ve hizmetler bakımından da tescil edilemeyeceği düzenlemesi getirilmiştir. Ayrıca 556 Sayılı KHK'nın 8'nci maddesinin 4'üncü fıkrasının 2'nci cümlesinde de tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusunun reddedileceği öngörülmüş ve 42'nci maddenin I-b bendinde de şayet böyle bir tescil varsa bilahare mahkemece hükümsüz sayılacağı belirtilmiştir.
İşte sözü edilen bu düzenlemeler karşısında şayet anılan maddelerde öngörülen koşullar varsa, farklı mal ve hizmetler bakımından da tanınmış veya toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş markalar bakımından tescil engeli ve şayet tescil edilmişlerse hükümsüzlük müeyyidesi öngörülmüş bulunduğundan, dava konusu olay"da olduğu gibi farklı mal ve hizmetler söz konusu olsa da şayet davacı markası tanınmış veya toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş ise, davalı markasının terkini istenebilecektir.
Dava konusu olayda davacı taraf tanınmışlık iddiasının yanı sıra aynı zamanda 556 Sayılı KHK'nın 7/b maddesine de dayanmış, yani her iki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olduğu iddiasını da ileri sürmüş, ancak bilirkişi raporunda taraf markalarının benzer mal ve hizmetleri kapsamadığı belirtilmiş ve bu bakımdan davacı tarafça itiraza uğramayan bu rapor hükme dayanak yapılarak, sadece davacı markasının toplumda tanınmışlık düzeyine yükselmiş marka olması sebebiyle davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş ve davacı da bu kararı gerekçesi bakımından temyiz etmediğinden bu açıdan davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Bu durumda, ancak davacı markasının tanınmış veya toplumda tanınmışlık seviyesine yükselmiş marka olması halinde davalı markası hükümsüz sayılabilecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere ne 556 Sayılı KHK'de ne de taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus özel dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim özel daire 13.03.1998 gün ve 5647/1704 sayılı bir kararında "bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayınmı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır" şeklinde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tesbiti cihetine gidilmektedir.
Tanınmış marka konusunda uluslararası boyuttaki çalışmalar ise Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı ( WİPO ) bünyesinde yürütülmektedir. Bu kuruluş uzmanlar komitesince benimsenen A/34/13 nolu tavsiye kararında bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu, marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması kararlaştırılmıştır. Bu karar her ne kadar üye ülkeler yönünden bağlayıcı değil ise de, somut olay özelliklerine göre tanınmışlığın tespitinde 'nazara alınması mümkün kriterlerdir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK' de tanınmış markalar mutlak ve nispi ret nedenleri arasında yer almıştır. Anılan KHK' nun 7/1- ( ı ) bendinde belirtilen Paris Sözleşmesi 1 'inci mükerrer 6'ncı maddesine göre tanınmış marka sayılabilme koşulları yukarıda belirtilen WIPO Uzmanlar Komitesi kararı ve TRIPS Sözleşmesi hükümlerine göre; markanın "ait olduğu sektörde tanınmışlığı" ve şartlarının varlığı halinde farklı mal ve hizmetleri de kapsayacak şekilde korunmanın sağlanması şeklinde belirlenmiştir.
Bu ilkelere göre, Paris Sözleşmesi uyarınca markaların tescilli olup olmadıklarına ve korunma istenen ülkede kullanılıp kullanılmadıklarına bakılmaksızın, bu ülkede ilgili sektördekiler tarafından niceliksel olarak biliniyorsa, niteliksel yönü ( tanınmışlığın ekonomik değeri, markanın itibarı, gücü vd ) dikkate alınmaksızın tanınmış marka olarak korunabilecektir.
Kaynağını 89/104 sayılı AB Yönergesi'nden alan 556 Sayılı KHK'nin "Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri" başlığı altındaki 8/4'ncü maddesinde düzenlenen ve "toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşan markalar" anlamında tanınmışlık ise Paris Sözleşmesi 1 'inci mükerrer 6'ncımaddesi anlamında tanınmışlıktan daha geniş, ancak tanınmışlık derecesi itibariyle daha düşüktür. Şöyle ki, sadece o markayı taşıyan mal ve hizmetlerle ilgili çevre ( sektör ) içinde değil, bu çevre dışında o mal veya hizmetlerle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle daha geniş bir tanınmışlık taşır. Diğer yandan sadece Türkiye'de tanınması yeterlidir. Ayrıca, başka ülkelerde de bilinmesi gerekmez. İşte bu sebeple tanınmışlık derecesi daha düşüktür.
Bunlara ek olarak ulusal tescil zorunluluğu, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olgularının da gerçekleşmesi gerekir.
Davacı, ... markasının 18 ve 25'inci sınıf emtia için 1992 yılında TPE nezdinde marka olarak tescil ettirdiğini, gerek bu tarihten önce gerekse de bu tarihten sonra tanıtım, reklam ve promosyon yoluyla ülkede yoğun kullanım sonucu markasını tanınmış hale getirdiğini iddia ettiğine göre, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde farklı sınıf mallar için özellikle 160338 sayı ile tescilli olan davalı markasının korunmasının başladığı 20.03.1995 tarihi itibariyle davacı markasının 556 Sayılı KHK'nun 7/1- ( i ) bendi ve/veya 8/4'ncü maddesi anlamında tanınmış marka olup olmadığının konularında uzman öğretim üyeleri ve ilgili sektörden bir temsilcinin de katılacağı bilirkişi görüşü alınmak suretiyle belirlenmesi gereklidir. çünkü, 1995 tarihinden sonraki tarihlerde elde edilecek tanınmış marka statüsü ancak, sonraki marka tescillerine veya tescil başvurularına karşı dava açma hakkı doğuracak, bu tarihten önceki tarihlerde tescilli marka sahipleri bakımından ise tanınmışlığa dayalı hükümsüz}ük isteme hakkını vermeyecektir. Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda bu husus nazara alınmamıştır.
Ayrıca, markanın menşe memleket ve Paris Sözleşmesi'ne taraf iki ülkede tescilli olması da tek başına tanınmışlığa karine teşkil etmez.
Değinilen hususları içermeyen ve öğretide ve uygulamada genel olarak kabul gören tanınmış marka kriterlerini denetime elverişli bir biçimde irdelemeyen yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak davacı markasının tanınmış olduğu sonucuna ulaşılamaz. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek eksik araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmadığından direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 21.09.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.



[1] TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2004, İstanbul, s. 339; DİRİKKAN, Hanife, Tanınmış Markanın Korunması, 2003, İstanbul, s. 5.

[2] (Melodilerin Marka olarak tescili hususu tartışmalı olmakla birlikte TEKİNALP marka olarak tescilini kabul etmektedir) TEKİNALP, s. 343.

[3] TEKİNALP, s. 344.

[4] DİRİKKAN, s. 11.

[5] DİRİKKAN, s. 88.

[6] TEKİNALP, s. 383.

[7] YASAMAN, Hamdi, Tanınmış Markalar Halil Arslanlı’ nın anısına Armağan, 1978 s. 691 (Naklen)
TEKİNALP, s. 383.

[8] TEOMAN, Ömer, Yasayan Ticaret Hukuku Cilt:1 Hukuki Mütalaalar, 1999” s. 61.

[9] 11. H.D. Esas 2002/010575, Karar: 2003/002752 ; Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 ; Esas: 1999/8859,
Karar: 2000/2229. Erişim Tarihi: 28.03.2014.

[10] Sözleşmenin tam metni için bkz. www.apb.com.tr. Erişim Tarihi: 27.03.2014.

[11] YASAMAN, Hamdi, Paris Anlaşması Anlamında Tanınmış Markalar, GSÜ Hukuk Fakültesi Dergisi Yıl:1
Sayı:1 (Naklen) TEKİNALP, s. 385.

[12] TRIPS kısaltmasının İngilizce açılımı “Agreement on Trade Related Aspects of Intellectual Property Rigths”dır.

[13] 11. H.D. 09.12.2004 Tarih, 2004/001146 Esas, 2004/012103 Karar. Erşim Tarihi: 27.03.2014.

[14] WIPO kısaltmasının İngilizce açılımı “World Intellectual Property Organization” dır.

[15] 11. H.D. 24.03.2003 Tarih, 2002/010575 Esas, 2003/002752 Karar. Erişim Tarihi: 27.03.2014.

[16] 11. H.D. 10.03.2005 Tarih, 2004/004268 Esas, 2005/002362 Karar. Erişim Tarihi: 27.03.2014.

[17] TEKİNALP, s. 384.

[18] Bkz. “Tanınmış Marka Kavramı”.

[19] 11. H.D. Esas: 2002/010575, Karar: 2003/002752. Erişim Tarihi: 28.03.2014.

[20] 11. H.D. Karar: 2000/6139-7063. Erişim Tarihi: 28.03.2014.

[21] 11. H.D. Esas: 2000/005331, Karar: 2000/006265. Erişim Tarihi: 28.03.2014.

[22] 11. H.D. Esas: 2004/001146, Karar: 2004/012103. Erişim Tarihi: 28.03.2014.

[23] http://www.turkpatent.gov.tr/dosyalar/mevzuat/marka_tanin_esas.pdf. Erişim Tarihi: 28.03.2014.

[24]ŞANAL, Osman, Markanın Hükümsüzlüğü, Ankara, 2000 ,s. 83.

[25] TEKİNALP, s. 324.

[26] Bkz. “Marka Tescilinde Mutlak Red Nedeni”, “Marka Tescilinde Nisbi Red Nedeni”.

[27] ARKAN, Sabih, Marka Hukuku, AÜHF Döner Sermaye Yayınları, Ankara, 1998, s. 162.

[28] YASAMAN, s. 876 (Naklen) TEKİNALP, s. 350.

[29] KARAHAN, Sami, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, İstanbul, 2002, s. 149.

[30] KARAN, Hakan/KILIÇ, Mehmet, Markaların Korunması, Ankara, 2004, s. 508.

[31]ARKAN, s.260.

[32] 11. H.D. 2000/5697 Esas , 2000/6669 Karar. Erişim Tarihi: 31.03.2014.

[33] NOYAN, Erdal, Marka Hukuku, Ankara, 2004, s. 199.

[34] KARAN/KILIÇ, s. 539.

[35] 11.HD. 2001/9879 Esas, 2002/2077 Karar. Erişim Tarihi: 31.03.2014.

[36] KARAHAN, s. 153.

[37] KARAHAN, s. 154.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Tanınmış Markaların Hükümsüzlüğü" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Şükran Yıldırım'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
09-09-2014 - 15:20
(3478 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6880
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 14 saat 15 dakika 46 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,98 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 181655, Kelime Sayısı : 21449, Boyut : 177,40 Kb.
* 1 kez yazdırıldı.
* 2 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1797
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,31401396 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.