Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Vergi Davalarının Hukuki Niteliği

Yazan : Cengiz Yıldırım - Muhammed Uçar [Yazarla İletişim]

VERGİ DAVALARININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Süleyman Demirel Üniversitesi Maliye Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi
Cengiz Yıldırım

Antalya Barosu
Av. Muhammed Uçar

GİRİŞ

Türk idari yargı sistemine önemli yenilikler getiren üç yasa, 2575 sayılı Danıştay Kanunu, 2576 sayılı Bölge idare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 6 Ocak 1982'de kabul edilerek, 20 Ocak 1982 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Bu üç yasanın getirdiği yeni sistemde, eskiden vergi ihtilafı olarak itiraz Komisyonu, Temyiz Komisyonu ve Gümrük Hakem Kurulu önüne götürülen uyuşmazlıklar, artık vergi davası olarak kuşkusuz bir yargı mercii olan vergi mahkemele önüne götürülecektir. Bu nedenle yeni sistemdeki vergi davasının hukuki niteliğini ve idari yargı içindeki yerini belirlemek, sağlam bir uygulamanın kuramsal temelini oluşturacaktır. Bu çalışmanın amacı, vergi yargısının hukuki niteliği sorununun çözümüne, özellikle Türk idari yargı sisteminin etkilendiği Fransız idari yargı kuramım da göz önünde tutarak bir katkı sağlamaktır.

Konu incelenirken önce vergi davasının kavramı ve vergi davasının konusu üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise idari dava türleri incelenmiş; üçüncü bölümde ise vergi davalarının hukuki niteliği üzerinde inceleme yapılarak vergi davaları üzerinde iptal davası, tam yargı davası, kendine özgü dava olması ve karma bir dava olmasıyla ilgili ayrımlar incelenmiştir. Vergi davalarının bu ayrımlar içinde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak bir çözüme varılmaya çalışılmıştır.

1. VERGİ DAVASININ TANIMLANMASI

1.1 Vergi Davası Kavramı
Mükelleflerle vergi idareleri arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların idari yollarla sonuçlandırılması her zaman mümkün olmayabilir. İdari mekanizmalardan sonuç alınamayan durumlarda yargısal çözüm yolları devreye girmektedir. Birçok ülkede, ülkenin geleneklerine, hukuk sistemine göre değişen bir yapı arz eden vergi yargısı sistemleri kurulmuştur .
Türkiye’de Vergi Yargısı bağımsız bir yargı kolu olamayıp İdari yargı içinde yer almaktadır. Almanya gibi bazı ülkelerde vergi yargısı bağımsız bir yargı kolu durumunda iken, bazılarında ise idari veya adli yargı içinde yer alabilmektedir. Buna karşılık Fransa’da vergi uyuşmazlıklarının bir kısmı adli bir kısmı da idari yargıya tabi tutulmuştur .
Vergi borçlusu konumundaki mükellef ile alacaklısı durumundaki idare arasında birbirine zıt istekler pek çok anlaşmazlıkların doğmasına neden olmaktadır. İşte bu anlaşmazlıkların çözümü konusunda başvurulan yargı koluna vergi yargısı denir. Çoğu zaman mali yargı, vergi yargısı kavramıyla özdeşleştirilmektedir. Oysaki mali yargı kavramı vergi yargısına göre daha geniş kapsamlıdır. Mali yargı, vergi yargısıyla birlikte devlet harcamalarının yargısal denetimini de kapsamaktadır .
Vergi yargısıyla, uyuşmazlıkların nihai çözümünde bağımsız mahkemelerin vereceği kararlar doğrultusunda yargı teminatı getirilmek suretiyle her türlü mali yükümlülüğün tarh, tahakkuk ve tahsili aşamalarında idarenin hukuka uygun hareket etmesi, adaletin sağlanması amaç edinilmiştir .

1981 yılı başında yapılan değişiklikten önce Türkiye'de vergi yargısı yine idarî yargı içinde yer almaktaydı. Eski yapının özellikleri şöyle sıralanabilir: Vergi itirazlarına bakmakta görevli ilk derece mercileri mahkeme niteliği taşımayan itiraz komisyonlarıydı (muvazzaf, gayri muvazzaf komisyonlar). Maliye Bakanlığına bağlı Vergiler Temyiz Komisyonu ikinci derecede görevli merci sıfatıyla uyuşmazlıkları incelerdi. Danıştay bugün olduğu gibi ilk derece ve üst derece mahkemesi sıfatıyla görev yapmaktaydı. İtiraz komisyonları ile Temyiz Komisyonunun kuruluş şekilleri çeşitli hukukî sorunlar oluşuyor ve yaşanıyordu. Nitekim Anayasa Mahkemesi bazı kararlarında bu komisyonların mahkeme sayılamayacağını belirtmiştir. Eski sistemin bir özelliği de gümrük vergisine ilişkin uyuşmazlıklarda görevli ilk kademelerin yukarıda belirtilen yapı dışında yer almasıydı, ancak bu vergi bakımından da Danıştay üst yargı mercii olarak görevliydi.

Vergi uyuşmazlığı, vergi ihtilafı, vergi yargısı, vergi davası gibi kavramlar arasında uygulamada bir karışıklık 've birbirinin yerine kullanılma görülmesi üzerine, 6.1.1982 tarihli ve 2575, 2576, ve 2577 sayılı yasalar "vergi davası" ile "vergi uyuşmazlığı" deyimlerini tercih ederek kullanmışlardır. Daha önceki idari yargı mevzuatındaki vergi "ihtilafı" kelimesinin karşılığını fransızca "contentieux" kelimesinde bulmak mümkündür. Aslında latince "contenderc" kökünden gelen bu kelime, karşıt çıkarları savunan taraflar arasındaki ilişkilerin doğurabileceği zorlukları belirtir. Hukuk açısından ise "ihtilaf" kelimesi iki ayrı anlamda olabilir:
— Hukuk özneleri arasında doğabilecek uyuşmazlıkların bütünü,
— Uyuşmazlıkların çözümlenmesini sağlayacak yargısal usuller.
Anılan üç yasanın çeşitli maddelerindeki kullanımlardan anlaşıldığı kadarıyla vergi uyuşmazlığı deyimiyle yukarıdaki anlamlardan birincisi, vergi davası deyimiyle de bu anlamlardan ikincisi kastedilmek istenmektedir. Ancak, uyuşmazlık - çözüm yolu ayrımının gayet yapay olduğuna işaret etmek gerekmektedir. Çünkü hukuk özneleri arasında doğabilecek uyuşmazlıkların niteliği, bu uyuşmazlıkların çözümünü sağlayacak yolların niteliğini de belirleyecektir. Yani vergi davasının hukuki niteliğini, onu vergi uyuşmazlığından soyutlayarak belirlemek en azından eksiklik olacaktır. Uyuşmazlığın niteliği kendisinin ne yolla çözümlenebileceğini de gösterecektir .
Zaten 2576 ve 2577 sayılı yasalarda "vergi davası" deyimi ile ne tür bir davanın kastedildiği belli değildir. Vergi davası özellikle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda başlı başına bir bölüm olarak düzenlenmemiş, genel hükümler arasına serpiştirilmiş özel hükümler yoluyla idari davalar ile bazen aynı, bazen değişik usullere bağlanmıştır. Bu düzenleme tarzından, ilk bakışta, vergi davasının ayrı bir dava mı olduğu, yoksa idari davalardan birinin bir parçası mı olduğu kolaylıkla anlaşılmamaktadır, incelememizin konusunu işte bu sorun oluşturacaktır .

Vergi davası deyimindeki "dava" kelimesinden sonra, vergi kelimesi de açıklanmaya muhtaçtır. Vergi koyma işlemini belirten "vergilendirme" kelimesi latince "impositio" kelimesinden gelmektedir. Bir vergi dolayısıyla, yükümlünün vergi idaresine olan borç tutarını belirlemek amacıyla bu verginin matrahını belirlemek ve bu vergiyi tarh ve tahakkuk ettirmek için yapılan bir dizi işlemi belirtmektedir. Sonuç olarak, "vergi uyuşmazlığı" deyimi vergi idaresi ile yükümlüleri karşı karşıya getiren ve yükümlülerin kişisel vergi borçlarının varlığı ve tutarı üzerindeki uyuşmazlıkları,vergi davası deyimi ise bu uyuşmazlıkların çözümüne elverişli yargısal usulleri kapsamaktadır .

1.2 Vergi Davasının Konusu
Vergi mahkemesinde dava açabilmek için; vergi uygulaması ile ilgili bazı idari işlemlerin gerçekleşmiş olup olmadığı önem taşımaktadır. Bu bakımdan;
1 ) verginin tarh edilmesi,
2 ) cezanın kesilmesi,
3 ) tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmesi,
4 ) kaynakta alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış olması ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması, gerekmektedir. Söz konusu işlem ve hak uygulamalar çevresinde ortaya çıkabilecek yanlışlıkların giderilebilmesi, haksızlıklara yol açabilecek işlemlerin önünün alınması ve doğrulukta olmak üzere yasaların amaç ve fonksiyonlarına uygunluğunun sağlanması büyük önem taşımaktadır.
Daha önce açıklandığı üzere, matrah tespit usulü olarak; günümüzde, çağdaş vergi sistemlerinin de olduğu gibi ülkemizde de esas itibariyle beyan usulüne yer verilmiş bulunmaktadır. Bu usulde; vergiye tabi unsurların ve niteliğinin en iyi mükellef tarafından bilinebileceği ve bu nedenle onun beyanının esas alınması suretiyle vergilendirmenin gerçekleştirmesinin daha isabetli olacağı mantığı temel yaklaşım olarak benimsenmektedir. Bu mantığın yansıması ve sonucu olarak, mükelleflerin; beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açabilmelerine olanak verilmemiş olup, vergi hatalarının mevcut olması durumu bunun dışında tutulmuştur.

2. İDARİ DAVA TÜRLERİ

2.1 İptal Davası

İptal davası, hukuka aykırı bir idari işlemin idare mahkemesi tarafından iptal edilmesini, yani geçmişe etkili olarak bütün hüküm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına yönelik olan bir dava türüdür. İdari yargılama usul kanununun 2’ inci maddesinde, iptal davaları, “ idari işlemler hakkında yetki, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile, hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için, menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar” olarak tanımlanmıştır.
İptal davasının amacı, İdarenin hukuka ve kanuna aykırı işlemlerini ortadan kaldırmak suretiyle, onun hukuka bağlılığını sağlamak ve böylece hukuk düzenini sağlamaktır. İptal davalarında davacının rolü, İdarenin işleminin hukuka ve kanuna aykırı olup olmadığının incelenmesi ve bir aykırılık saptandığı takdirde işlemi geçmişe etkili olarak iptal etmesi için idari yargı merciini harekete geçirmekten ibarettir.15 İptal davaları, bir ölçüde medeni yargılama hukukundaki tespit davalarına benzer. Gerçekten iptal davasında da yargı yeri, dava konusu yapılan idari işlemin hukuka uygunluğunu denetlemekte ve bu denetimi sonunda işlemin hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir saptama yapmaktadır. Daha somut bir deyişle, iptal davalarında da tespit unsuru bulunmaktadır. Ancak yargı yeri denetlediği işlemin hukuka aykırı olduğunu saptadığında salt bu saptama ile yetinmemekte, bu saptamadan sonra hukuka uygunluk karinesinden yararlanarak etki ve sonuçlarını o zamana kadar doğurmuş; bir başka deyişle ilgilisi hakkında bir hukuksal durum yaratmış bir işlemi yapıldığı tarihten itibaren hükümsüz kılmaktadır .

İptal Davasının Özellikleri: İptal davasının başlıca özellikleri şunlardır:

1 ) iptal davasının konusu, idari işlemlerdir. İdari sözleşmelere karşı, idarenin eylemlerine karşı iptal davası açılamaz.
2 ) iptal davasının amacı, idari işlemin hukuka uygunluğu karinesini çürütmektir.
3 ) iptal, idari işlemin alınmasından itibaren, bütün hüküm ve sonuçlarıyla birlikte hukuk aleminden silinmesi anlamına gelir.
4 ) iptal davası “ objektif” nitelikte bir davadır. İptal davası sonucunda verilen karar sadece taraflar arasında değil, herkes için hüküm ve sonuç doğurur.
5 ) iptal davası açmak için, hak ihlali şart değildir; menfaat ihlali yeterlidir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, iptal davası, tümüyle idare hukukuna özgü bir dava türü olmak üzere, idari işlemin hukuka aykırılığı dolayısıyla iptalini, bir başka deyişle, 1982 Anayasası m. 125/1-c.1 uyarınca idarenin hukuka aykırı işlemlerini tüm sonuçları ile ortadan kaldırmayı amaçlayan ve bu bakımdan “objektif dava” olarak nitelenen bir davadır .

2.2 Tam Yargı Davası

Tam yargı davası, idari ve eylem ve işlemler neticesinde kişisel hakların doğrudan doğruya ihlal edilmiş olan kişilerin uğradıkları zararın giderilebilmesine istemiyle idari yargıda açtıkları davalardır. İdari yargılama usulü kanununa göre, tam yargı davasına konu olan sorumluluklar, idari işlemlerden, idari eylemlerden ya da idari sözleşmelerden doğar.
Tam yargı davaları ilke olarak adli mahkemelerde görülmekte olan”edim davalarına” benzemektedir. Bu dava türü ile idare hukukunda, ihlal edilmiş olan bir hakkın yerine getirilmesi ya da uğratılan zararın giderilmesi istenir. Tam yargı davası geniş kapsamlıdır. Bunun içerisine, idari işlemlerden, idari eylemlerden ve idari sözleşmelerden doğan hak ihlali ile ilgili davalar girmektedir .
2577 sayılı kanun m. 5/1-b’de, “idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar” biçiminde tanımlanan tam yargı davası, sadece ilgilinin zararının hesaplanması uğraşı değil, idarenin hukuk kurallarına bağlı olmasını sağlayan etkin bir denetim ve yaptırım aracıdır; bu araç, ne kadar hızlı ve etkin işlerse, hukukun üstünlüğünü reddeden idari makamların tutum ve davranışları yaptırımla karşılaşabileceği gibi, önceden uyarıcı, caydırıcı sonuçlar da yaratır .
Tam yargı davalarında amaçlanan hakkın tamiridir; bir başka ifadeyle, bu davalarda yargıç, hem zararı doğuran eylemleri ve hem de bundan çıkabilecek hukuksal sonuçları belirler. İptal davalarında iptal nedenlerinin sınırlandırılmasına karşın tam yargı davasına bakan yargıç, idarenin sorumluluğunu belirlemede çeşitli ölçütler kullanır. Tam yargı davalarının başlıca çeşitleri, tazminat davaları ve istirdat (geri alma) davalarıdır. İdarenin mali sorumluluğuna dayanan tazminat davaları, genellikle idarenin vermiş olduğu zararın giderilmesi için açılan davalardır; istirdat (geri alma) davaları ise, haklı bir neden olmaksızın idarenin malvarlığına geçmiş olan malın ya da paranın geri alınmasını sağlamak için açılan davalardır .

2.3 İptal Davası ve Tam Yargı Davasının Karşılaştırılması
Tam yargı davası ile iptal davası arasında bazı benzerlikler ve farklılıklar vardır. Şöyle ki:
1 ) Her iki dava türüne de aynı yargılama yöntemi uygulanır.
2 ) İptal davasına yalnız tek yanlı idari işlemler konu olabilir. Tam yargı davalarına ise tek yanlı idari işlemler, idari eylemler ve hatta idari sözleşmeler konu olabilir.
3 ) İptal davası objektif niteliktedir. Tam yargı davası ise sübjektif niteliktedir. Bu tür davalarda, davacı kendisinden bir sübjektif hakkının ihlal edildiğini iddia eder ve idareye bir borç yükletilmesini talep eder.
4 ) İptal davası açabilmek için bir menfaatin ihlal edilmiş olması yeterlidir. Tam yargı davası açabilmek için ise, davacının kişisel haklarının doğrudan muhtel olması, yani ihlal edilmiş olması gerekir.
5 ) İptal davasının sonuçlarından yerine göre üçüncü kişiler de yararlanabilir. Oysa tam yargı davalarının sonuçlarından sadece ve sadece davanın tarafları yararlanır.

3. VERGİ DAVASININ HUKUKİ NİTELİĞİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLER

Vergi davasının hukuki niteliği doktrinde ve uygulamada tartışmalı bir konudur. Bu sebeple doktrindeki yazarlar arasında vergi davasının hukuki niteliği konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır .
Vergi davalarının niteliğine ilişkin 3 tür görüşün olduğunu söylemek mümkündür. Buna göre bazı yazarlar vergi davasını tam yargı davası, bazıları iptal davası, bazıları da kendine özgü bir dava olarak ele almaktadırlar. Son zamanlarda vergi davasının niteliğine ilişkin olarak dördüncü bir görüşte, bunun karma nitelikte bir dava olduğuna ilişkindir .

3.1 Vergi Davası Tam Yargı Davası Görüşü

Vergi davaları genellikle tam yargı davası sayılamaktadır. Çünkü vergi davalarında da vergi yükümlüsü salınan bir verginin esasına ya da tutarına itiraz etmektedir. Danıştay, dava sonunda verginin kaldırılmasına ya da indirilmesine fazla alınan verginin geri verilmesine karar verebilmektedir. İYUK’ un 12. Maddesi, ilgililerce haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a idare ve vergi mahkemelerine tam yargı davası açabileceği kuralını getirmiştir .
Vergi davasının tam yargı davası olarak kabul edilmesinin nedenlerinden birisi vergi davasının konusunun para ile ölçülebilir bir anlaşmazlık olmasıdır. Davanın sonucu bakımından yani vergi mahkemesinin tadil, terkin gibi kararlar verebilmesi açısından tam yargı davası olduğunu savunanlar mevcuttur. Bazı yazarlarda vergi davasının, davaya konu olan hakkın objektif dava konusunun da ancak objektif bir yargıya yer verdiğini, vergi yargısının yükümlünün haklarını müdafaa etmemesi ve vergi idaresinin faaliyetleri kontrol etmesi yüzünden tam yargı davası olacağını savunmuştur .
Ülkemizde olduğu gibi Fransa’da da vergi davalarının niteliği öğretide tartışma konusu olmaktadır. Vergi davaları Fransa’da genel olarak tam yargı davaları arasında sayılmaktadır. Vergi davalarının genelde tam yargı davası içinde değerlendirilmesini savunan görüşler, vergileme ile ilgili idari işlemlerde kişisel (subjektif) planda para ile ölçülebilen bir hak ihlalinin varlığı şeklindeki ilke dışında, 2577 sayılı kanunun 28/517, 213 sayılı vergi usul kanunun 112/318, 6183 sayılı kanunun 58/519 fıkra hükümlerine ve Harçlar Kanunun vergi yargısı ile ilgili hükümlerini ilave dayanak olarak göstermektedir .
Vergi davasının, tam yargı davası niteliğinde olduğunu savunan görüşe göre, vergi yargıcı, uyuşmazlık konusu vergilendirme işlemini iptal etmekle yetinmez, tam yargı davasında olduğu gibi işin esası hakkında da bir karar verir. İdarece haksız yere tahsil edilmiş verginin iadesine ilişkin olan vergi davaları yanında, vergi idaresi, bir idari eylem ile ilgilileri zarara uğratmışsa, bu zararların telafisi için açılacak davalar kuşkusuz tam yargı davası niteliğini taşır .
Vergi davalarının tam yargı davası olduğunu savunan görüşün pozitif hukuk dayanaklarından biri olan 2577 sayılı kanun m. 28/5’e göre, “Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.” Bu hüküm, “(...) vergi davasının, tarh edilen vergi ve kesilen cezanın miktarı konusunda da olabileceğini ve mahkemenin tarh edilen vergi ve kesilen ceza miktarını değiştirebileceğini göstermektedir.” Aynı şekilde, 213 sayılı kanun m. 112/3 hükmü, “Vergi mahkemesinde dava açma dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinin 3 numaralı fıkrası gereğince tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir.” biçiminde ifade edilmiştir. Her iki hüküm de, vergi mahkemesi kararına göre yükümlüden istenecek vergi ve cezanın ilk tarhiyattan farklı olabileceğini, bir başka deyişle, “tadilen tasdik kararı” verilebileceğini göstermesi açısından önem arz etmektedir .

3.1 Vergi Davası İptal Davası Görüşü

Vergi davasının iptal davası olduğunu savunanlar, iptal davalarının idarenin hukuka uygun davranmasını sağlamanın hukuka aykırı karar ve işlemleri ortadan kaldırmanın bir aracı olduğunu savunurlar. İptal davaları objektif davalardır. Bu davalar bir idari işlemin hukuk düzenine, objektif hukuk kurallarına uygun olup olmadığını incelemektedir. Bir idari işlem unsurları açısından hukuka aykırılık taşıyorsa, iptal işlemi gerçekleşir . Örneğin; ödeme emirlerine karşı açılan davalarda amaç, hukuka aykırı olduğu düşünülen ödeme emrinin iptali olduğu için, bu davaların iptal davası olduğu söylenebilmektedir .
Vergi davasının iptal davası olduğunun ileri sürülmesinde, davanın konusu önem arz eder; bu görüşe göre, “vergi yargıcının önündeki sorun gerçekte, her şeyden önce bir vergilendirme işleminin vergide yasallığa aykırı olup olmadığının araştırılmasıdır (...) Vergi davasının iki unsur;, yükümlünün statüsü ve vergilendirme yetkisinin denetlenmesidir.” İfadesi kullanılmıştır .
Bu görüşü savunanlara göre, vergi uyuşmazlıklarının, idari dava türleri arasında en kolay ve uygun biçimde yerleştirilebileceği kategori iptal davasıdır. Vergi uyuşmazlıkları, mutlaka idarenin aldığı bir kararın ilgilinin hak ve yararlarını zedelemiş olmasından kaynaklanır ve genellikle bunun hukuka ve mevzuata aykırılığı iddiasına dayanmaktadır .
AĞAR’a göre ; “2577 sayılı kanun m. 2/1-a’da idari işlemlerden dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davaların iptal davası olarak nitelendirilmesi, vergi davasının iptal davası niteliğine gerekçe olarak gösterilir; ancak, bu noktada, sübjektif nitelikteki vergilendirme işleminin menfaat ihlali mi, yoksa hak ihlali mi yaratacağı konusunun tartışılması gerekir. Bilindiği gibi, 2577 sayılı kanun m. 2/1-b’de tam yargı davalarının, idari eylem ve işlemden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılacağı hükme bağlanmıştır; ancak, kişisel hak ihlali kavramı ile menfaat ihlali kavramı iç içe geçmiştir, daha doğru bir deyişle, içeriği menfaat olmayan bir sübjektif hakkın varlığından söz edilemez. Bu nedenle, vergi davası, ancak hazineye haksız transferler bakımından tam yargı davası niteliği gösterecek, bunun dışında iptal davası özelliğine sahip olacaktır. Özetle, 2577 sayılı kanun m. 2/1-a hükmü ile özellikle 2/1-b’de yer alan “kişisel hakkın doğrudan muhtel olması” unsuru, vergi davasına doğrudan tam yargı davası niteliği tanınmasına yol açmaz; aksine, vergi davasının iptal davası karakterini vurgular” . İfadesine yer vermiştir.

Vergi davasının iptal davası niteliğinin kanun koyucu tarafından kabul edildiğine diğer bir örnek olarak “yürütmenin durdurulması” kurumu gösterilir; zira, yürütmenin durdurulması bir iptal davası kurumudur ve bu kurumu düzenleyen 2577 sayılı kanun m. 27’de vergi davalarına da yer verilmektedir .

3.3 Vergi Davası Kendine Özgü Dava Görüşü

Vergi mahkemelerinin görevleri ve vergi uyuşmazlıklarının niteliği incelendiğinde, vergi uyuşmazlıklarının bir bölümünün tam yargı, bir bölümünün de iptal davası niteliğinde olduğu görülür. Egemen görüş, vergi davasının, kural olarak, tam yargı davası niteliğinde olduğu; ancak, kimi zaman tam yargı davasından ayrıldığı, dolayısıyla kendine özgü bir nitelik taşıdığıdır . Kendine özgü bir dava olduğunu kabul edenler; pozitif hukukumuzda, yani idari yargıyla ilgili düzenlemeler yapan 2575, 2576, 2577 Sayılı Kanunların çeşitli maddelerinden vergi davasının özel bir dava türü olarak anlaşıldığını ileri sürmektedirler .

Vergi davasında incelenen hukuksal sorun, objektif hukuku ilgilendirmekle beraber, yükümlü ile vergi idaresi arasında kurulan özel bir ilişki özelliğine de sahiptir. Bu biçimi ile vergi davası, bireyselleştirilmiş bir objektif yargı olarak düşünülür ve kural olarak objektif olmakla birlikte, sübjektif yargının niteliklerini de taşıyan, kendine özgü bir dava türü olarak kabul edilir. Vergi davasının kendine özgü (orijinal) bir dava niteliğinde olduğunu savunanlara göre vergi davası, kural olarak, iptal davası niteliği taşır; ancak, hukukilik (yasallık) denetimi hazineyi yükümlülere bağlayan ilişkilerin dar çerçevesinde yürütülür ve bu ilişkiler aracılığı ile iki tarafın karşılıklı durumu gündeme gelir, böylece, vergi davası tam yargı davası niteliğini de kazanır. Bu görüş, pozitif hukuktan kimi hükümleri gerekçe olarak gösterir; örneğin, 2577 sayılı kanun m. 3/e, 17/1, 28/1-c.3, 28/6’da doğrudan “vergi davası” ifadesi kullanılmış, yine, 2577 sayılı kanun m. 37 hükmü ile vergi uyuşmazlıklarına bakmakla yetkili mahkeme bakımından özel düzenlemeler getirilmiştir; bu görüşe göre, idari yargı kolu içerisinde özel görevli vergi mahkemelerinin kurulmuş olması, kanun koyucunun vergi davasını ayrı ve kendine özgü bir dava türü olarak gördüğü anlamını taşır . Görüşü savunanların en önemli dayanakları İdari Yargı mevzuatında “vergi uyuşmazlığı” veya “vergi davası” kavramlarına yer verilmiş olmasıdır .

3.4 Vergi Davası Karma Nitelikli Dava Görüşü

Vergi davalarının konusu, sonuç olarak, bir idari işlemdir, bu nedenle vergilendirme işlemlerine ilişkin davalar, idari yargının temel kategorileri içinde düşünülmelidir; vergilendirmede, dava edilen işlemin konusundaki özellikten hareketle, yeni bir dava türü yaratılması sakıncalı ve gereksizdir . Karma nitelikli görüşleri iki grupta toplamak olanaklıdır; buna göre ilk görüş, vergi davasının ağırlıklı olarak tam yargı davası niteliğini taşıdığını savunur, buna karşın ikinci görüş, ağırlığı iptal davasına verir. Bu görüşler arasındaki fark, idari dava türlerinden hangisine ağırlık verileceği, hangisinin istisnai nitelik taşıyacağı konusundadır .
Vergi idaresinin vergilendirmeye ilişkin faaliyeti bir idari işlem niteliği taşıyorsa, açılacak dava esas olarak bir iptal davasıdır. Verginin tarhına, tahakkukuna yönelik işlemlerle, ödeme emri düzenlenmesi, ihtiyati tahakkuk veya ihtiyati haciz uygulanması, takdir komisyonlarınca matrah takdir edilmesi, ceza kesilmesi ve vergi hatalarının düzeltilmesi taleplerinin reddi bu tür iptal davasına konu olabilecek idari işlem örnekleridir. Davacı, iptal edilen işlem nedeniyle verginin tahsilinden vazgeçilmesini, tahsil edilen verginin ise iadesini isteyebilir önceden tahsil edilmiş vergilere ilişkin olarak idarenin vergiyi iade etmek istememesi halinde, ilgili tam yargı davası açma hakkına sahiptir .
Vergi uyuşmazlıklarında istisnaî olarak vergi mahkemesince bakılacak iki tam yargı davası yasada ayrıca düzenlenmiştir; bunlar vergi mahkemesi kararlarım uygulamayan idare aleyhine açılacak tazminat davaları ile vergi dairesince kararın infazının geciktirilmesi nedeniyle kanunen öngörülen gecikme faizine ilişkin davalar olup ilk davaya bakan vergi mahkemesinde görülür (İYUK, m. 28) .


SONUÇ

Vergi davası, konusunun parasal bir miktara ilişkin olması nedeniyle, genel olarak, tam yargı davası olarak kabul edilir; ancak, bu görüşe itibar edilmemelidir. Herhangi bir davada parasal bir miktar söz konusu olduğunda, zorunlu bir biçimde, zımnen sübjektif hak ihlalinin gerçekleştiği kabul edilemez; bu anlayış, idari işlemlere ilişkin olan, fakat zorunlu olarak belli miktarları da içeren kimi iptal davalarını, tam yargı davası olarak kabul etmek sonucuna götürür.
Tam yargı davasının kuramsal niteliği bir yana, idari yargı ile ilgili pozitif hukuk düzenlemeleri dikkate alındığında, vergi davalarının tam yargı davaları kategorisi dışında tutulması gerektiği görülür; zira, kanun koyucu, vergi uyuşmazlıklarını tam yargı davalarından özenle ayırmıştır.
Vergi davası, ilke olarak, iptal davası niteliğini taşır ve bu niteliği ile inşai dava kimliğini kazanır, istisnai olarak da tam yargı davası niteliğine bürünür; son durumda vergi davası aynı zamanda bir edim davasıdır; ancak, kuramsal niteliği bakımından asıl tartışılması gereken vergi uyuşmazlıkları, vergi borcunun esası ile cezasına ilişkindir. Özetle vergi davaları esas itibariyle iptal davalarıdır. Hakları muhtel ( menfaatleri zarar görenler) iptal davalarından lehlerine bir sonuç çıkması halinde, maddi zararlarının tazmini için tam yargı davası (tazminat) açarak parasal menfaatlerindeki kaybı, mahkemenin takdir ettiği ölçüde gidermiş olurlar.
Sonuç olarak, tarh işlemi ve tahsil aşamasındaki çeşitli işlemlere (örn. haciz, ihtiyati haciz, ödeme emri) karşı açılan davalar ile vergi yargıcının esasa ilişkin karar verdiği davaların “iptal davası”, tahsilden sonra açılan davaların (iade davaları) ise, kural olarak, “tam yargı davası” niteliğini taşıdığı söylenebilir. Bu nitelemeler kabul edildiğinde, vergi davalarının kuramsal yapısı, “iptal davası ağırlıklı karma model ” olarak ortaya çıkar.

Yazarlar:

1-Süleyman Demirel Üniversitesi Maliye Bölümü Yükek Lisans Öğrencisi
Cengiz Yıldırım

2-Antalya Barosu
Av. Muhammed Uçar


DİPNOTLAR

1. ULUATAM, Özhan; Vergi Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara, 1995, s.244.
2. ATAR, Yavuz; Vergi Hukuku (Genel Esaslar) , Mimoza Yayınları, Konya, 1991, s.143.
3. ÇATAL,Ali; Türk Vergi Yargısı Sisteminde Kanun Yolları, Yüksek Lisans Tezi, Isparta-2002, s.4
4. Çatal, a.g.e., s.4
5. ÖNCEL Mualla, ÇAĞAN Nami ve KUMRULU Ahmet; Vergi Hukuku, Cilt:1, 2. Bası Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları :548, http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/131.pdf (E.T.3/6/2014)
6. TURMANGİL,Civan; Vergi Davalarının Hukuki Niteliği, s.2 http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/131.pdf (E.T 3/06/2014)
7. Turmangil, a.g.e., s.3
8. Turmangil, a.g.e., s.3
9. Turmangil, a.g.e., s.3
10. AKDOĞAN Abdurrahman; Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 10. Baskı, s. 162-163
11. AKDOĞAN, s. 163
12. GÖZLER KEMAL; İdare Hukukuna Giriş, 12. Baskı, Eylül 2010, s. 472
13. DURSUN, Hasan; Vergi Uyuşmazlıklarından Doğan Davaların Kurumsal Niteliğini Saptayabilmek, TBB Dergisi, Sayı:78, 2008, s.234
14. GÖZLER, s. 472-473
15. Ağar, a.g.e., s.5
16. CANATAN Bilal; İdare Hukuku, 3. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara, 2011, s.170
17. Vergi Dünyası; Vergi Davasının Hukuki Niteliği ve Yansımaları, Kasım-2008, Sayı:327, s,2 http://www.vergidunyasi.com.tr/dergiler.php?id=5154 (E.T. 27/05/2014)
18. Ağar, a.g.e., s.6
19. Ağar, a.g.e., s.6
20. GÖZLER, s.488
21. TOSUNER Mehmet, ARIKAN Zeynep; Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözümü ve Türk Vergi Yargısı, İzmir-2012, s.66
22. Vergi Dünyası, a.g.e., s,2
23. Vergi Dünyası, a.g.e., s.2
24. Tosuner, Arıkan, a.g.e., s66
25. Vergi Dünyası, a.g.e., s.2
26. AĞAR, Serkan; Vergi Davalarının Hukuki Niteliği, Türk İdare Hukuku Sitesi, s.15 http://www.idare.gen.tr/agar-vergidavalari.htm (E.T 27/05/2014)
27. AĞAR, a.g.e., s.15
28. Tosuner, Arıkan, a.g.e., s67
29. ALPASLAN, Mustafa; Ödeme Emrine Karşı Dava Açılabilir, Düzeltme Talep Edilemez, MuhasebeTR,11/04/2013,s.1 http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/mustafaalpaslan/0111/ (E.T 27/05/2014)
30. AĞAR, a.g.e., s.16
31. AĞAR, a.g.e., s.15
32. AĞAR, a.g.e., s.16
33. AĞAR, a.g.e., s.16
34. AĞAR, a.g.e., s.16
35. Tosuner, Arıkan, a.g.e., s67
36. AĞAR, a.g.e., s.17
37. Çatal, a.g.e., s.6
38. Vergi Dünyası, a.g.e., s.2
39. AĞAR, a.g.e., s.17
40. Çatal, a.g.e., s.6
41. Öncel,Çağa ve Kumrulu, a.g.e., s.225



KAYNAKÇA

1. ULUATAM, Özhan; Vergi Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara, 1995, s.244.
2. ATAR, Yavuz; Vergi Hukuku (Genel Esaslar) , Mimoza Yayınları, Konya, 1991, s.143.
3. ÇATAL,Ali; Türk Vergi Yargısı Sisteminde Kanun Yolları, Yüksek Lisans Tezi, Isparta-2002, s.4
4. ÖNCEL Mualla, ÇAĞAN Nami ve KUMRULU Ahmet; Vergi Hukuku, Cilt:1, 2. Bası Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları :548, http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/131.pdf (E.T.3/6/2014)
5. TURMANGİL,Civan; Vergi Davalarının Hukuki Niteliği, s.2 http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/131.pdf (E.T 3/06/2014)
6. AKDOĞAN Abdurrahman; Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 10. Baskı, s. 162-163
7. GÖZLER KEMAL; İdare Hukukuna Giriş, 12. Baskı, Eylül 2010, s. 472
8. AĞAR, Serkan; Vergi Davalarının Hukuki Niteliği, Türk İdare Hukuku Sitesi, s.4
9. CANATAN Bilal; İdare Hukuku, 3. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara, 2011, s.170
10. Vergi Dünyası; Vergi Davasının Hukuki Niteliği ve Yansımaları, Kasım-2008, Sayı:327, s,2http://www.vergidunyasi.com.tr/dergiler.php?id=5154 (E.T. 27/05/2014)
11. TOSUNER Mehmet, ARIKAN Zeynep; Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözümü ve Türk Vergi Yargısı, İzmir-2012, s.66
12. ALPASLAN, Mustafa; Ödeme Emrine Karşı Dava Açılabilir, Düzeltme Talep Edilemez, MuhasebeTR, 11/04/2013, s.1 http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/mustafaalpaslan/0111/ (E.T 27/05/2014)
13. DURSUN, Hasan; Vergi Uyuşmazlıklarından Doğan Davaların Kurumsal Niteliğini Saptayabilmek, TBB Dergisi, Sayı:78, 2008, s.234
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Vergi Davalarının Hukuki Niteliği" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cengiz Yıldırım - Muhammed Uçar'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
16-06-2014 - 14:18
(3563 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 40 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 40 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
18779
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 15 saat 43 dakika 44 saniye önce.
* Ortalama Günde 5,27 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 30717, Kelime Sayısı : 3813, Boyut : 30,00 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 6 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1787
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03259301 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.