Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale “göstericilerin Etrafındakilere Öldürücü Atış Yapan Bir Jandarma Meşru Müdafaa Temelinde Cezasızlık Talep Edemez”

Yazan : Ali Nezhet Bozlu [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Aydan - Türkiye (başvuru no. 16281/10) davasındaki 12.3.2013 tarihli kesin olmayan kararında oybirliğiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinin (yaşam hakkı) üç kez ve yargılamanın uzunluğu nedeniyle 6 § 1 maddesinin (makul bir süre içinde adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine karar verdi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Aydan - Türkiye (başvuru no. 16281/10) davasındaki 12.3.2013 tarihli kesin olmayan kararında oybirliğiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinin (yaşam hakkı) üç kez ve yargılamanın uzunluğu nedeniyle 6 § 1 maddesinin (makul bir süre içinde adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine karar verdi.
Dava şiddetli bir gösterinin çevresinden geçmekte olan birinin bir jandarma tarafından vurularak kazara ölümüyle ilgiliydi.
Mahkeme göstericileri dağıtmak için Aydan’ın kazara ölümüne sebep olan zor kullanımın zorunlu olmadığına; Devletin yaşam hakkını güvenceye alma yükümlülüğünü yerine getirmediğine ve nihayet mahkemelerin şahitlerin beyanları arasındaki çelişkiyi hesaba katarak daha ayrıntılı bir soruşturma ve delil değerlendirmesi yapmaları gerektiğine karar verdi.
Başlıca olaylar
Başvurucular Bayan Kerime Aydan ve Bayan Kaşem Aydan sırasıyla 1968 ve 1948 doğumlu Türk vatandaşıdırlar ve Siirt’te yaşamaktaydılar. Başvurucular, 6 Eylül 2005 tarihinde Eruh ilçe merkezinde, PKK’nın başı Bay Öcalan’a destek gösterisinin yakınındaki bir otobüs durağında beklemekteyken askeri bir jipten açılan ateşle ölümcül bir şekilde yaralanan Abdullah Aydan’ın dul eşi ve annesidir. A. Aydan kafasından aldığı mermi yarasından muzdarip olarak aynı gün Diyarbakır Dicle Hastanesi’nde vefat etmiştir.
Soruşturma sırasında şüpheli G.Y. iki diğer jandarmayla beraberken jip kullandığını beyan etmiştir. Yolları bloke edilmiş, onlara taş atan, demir çubuklar ve bıçaklarla saldıran silahlı 150-200 şahıs tarafından çevrilmişlerdi. Umursanmayan iki uyarıdan sonra, saldırganları dağıtmak için aracın kırılan penceresinden ateş etmişti. G.Y.’nin beyanına göre, silah otomatikte olduğu için ateş almış, ancak kendisi kalabalığı hedef almamıştır. Diğer iki jandarma G.Y.’nin beyanını doğrulamış ancak silahlı göstericilerin olay yerinde olup olmadığı hususunda emin olmadıklarını belirtmişlerdir. Gösteriyi video ile kaydeden iki polis memuru olay yerinde herhangi bir silahlı gösterici görmediklerini beyan etmişlerdir.
22 Kasım 2005’de cumhuriyet savcısı, meşru müdafaa sınırlarını aşan bir şekilde öldürücü güç kullanmak suretiyle cinayet suçlamasıyla G.Y. hakkında bir iddianame düzenlemiştir. Savcı, kalabalığı dağıtmak amacıyla daha az güç kullanmak suretiyle kendini koruyabileceği iddiasıyla, G.Y.’nin cezalandırılmasını istemiştir.
6 Temmuz 2006’da Ağır Ceza Mahkemesi, askerlere karşı şiddetli bir saldırı yapıldığı yönündeki tanık ifadelerinin doğru olduğunu dikkate alarak G.Y.’nin beraatine karar vermiştir. Mahkeme, sanığın öldürme kastı olmadığını, kendini savunmayı ve jipin içindeki diğer askerleri korumayı hedeflediğini tespit etmiştir. Bu durum, sanığı TCK.’nun 27/2 maddesi uyarınca meşru savunmada sınırın aşılmasında, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşa sevk etmiştir.
Cumhuriyet savcısı Ağır Ceza Mahkemesinin kararının bozulması için başvuruda bulunmuştur. Savcıya göre, sanığın eylemi zaruret halinde ateşli silahların kullanımını düzenleyen kuralları ihlal etmiştir. Sanığın havaya uyarı ateşi açmadığı fakat kalabalığın üzerine ateş ettiği dava dosyasında sabittir. Sanık kendisini ve beraberindeki iki askeri savunma sınırlarını aşarak ateş etmiş, böylece kalabalığın içinde yakalanmamış olan A. Aydın ölmüştür.
Yargıtay 6 Temmuz 2006'da kararı onamıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine dava Yargıtay Genel Kurulu'na gitmiş, alınan karar onaylanmıştır. Mahkemeye göre “meşru savunmada sınırın aşılmasına, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşın yol açtığı kavramı mevcut davaya uygulanabilirdir”. Mahkeme bu kanaate varırken G.Y. ve iki arkadaşına yönelik saldırının şiddetini, saldırının yıllardır terörist şiddetle mimlenmiş Türkiye'nin güneydoğusundaki Siirt'te vuku bulmasını, yanı sıra saldırıya eşlik eden ölüm tehlikesini ve yapılan uyarıya rağmen saldırının artmasını dikkate almıştır.
Başvurucular, ceza soruşturmasına paralel olarak A. Aydan'ın ölümü nedeniyle İçişleri Bakanlığı'ndan maddi ve manevi tazminat talep eden bir dava da yürütmüşlerdir. Bu davalar hala sürmektedir.
Şikayetler, usül ve Mahkeme'nin oluşumu
2. Madde'ye (yaşam hakkı) dayanan başvurucular, A. Aydan'ın güvenlik kuvvetleri tarafından öldürüldüğünden yakınmışlardır. Başvurucular, 6. madde uyarınca (makul bir süre içerisinde adil yargılanma hakkı) eşi/çocuğunun ölümü nedeniyle yürütülen maddi ve manevi tazminat davalarının uzunluğunun makul bir süre içerisinde adil yargılanma haklarıyla bağdaşmadığını iddia etmişlerdir.
Başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne 18 Mart 2010 tarihinde gelmiştir.
Karar veren yedi yargıçlı Daire, aşağıdaki gibi oluşmuştur.
Guido Raimondi (İtalya), Başkan,
Danutė Jočienė (Litvanya),
Peer Lorenzen (Danimarka),
András Sajó (Macaristan),
Işıl Karakaş (Türkiye),
Nebojša Vučinić (Karadağ),
Helen Keller (İsviçre),
ve Daire Yazıişleri Müdürü Stanley Naismith.

Mahkeme’nin kararı

Madde 2

Mahkeme göstericilerle bağlantısı olmayan A. Aydan’ın gösteri yapılan yerin yakınında bulunan otobüs durağında beklerken bir jandarma tarafından vurulduğu ve öldürüldüğü kanaatindedir. Mahkeme göstericilerin güvenlik kuvvetlerinin bir aracına taş attıklarını; ancak saldırının şiddetinin taraflar arasında münakaşalı olduğunu gözlemler. Yerel mahkemeler 200’e yakın göstericiden oluşan bir gurubun aracı kuşattığı ve jipe taş attıklarını tespit ederken, Yargıtay cumhuriyet savcısı saldırının şiddetine dair kuşkular olduğunu ve hatta jipin kuşatılmadığını açıklamaktadır. Diğer tanıklara göre grup küçüktü (dört ila on kişi arasıydı). G.Y.’nin beyanlarından kendisinin ve araç içindekilerin karşı karşıya olduğu riski abarttığı açıkça anlaşılmaktadır. Dava dosyası içerisindeki delillere göre göstericilerin bıçak veya ateşli silahlarla silahlanmış olduğuna dair hiçbir tespit yoktur.

Mahkeme’ye göre saldırının aşırı şiddet içerdiğine dair tatmin edici bir tespit yoktur. Bu durumda Mahkeme G.Y.’nin kendisinin ve arkadaşlarının hayatı ve fiziksel bütünlüğünün tehlikede olduğuna dair sahih bir inançla hareket etmediği kararına varmıştır. Mahkeme G.Y.’nin havaya uyarı ateşi açtığı konusunda da tatmin olmamıştır. Böylece, Mahkeme’ye göre, Bay A. Aydan’ın ölümüyle sonuçlanan öldürücü silah kullanımı 2. Madde anlamında mutlak zorunlu değildir. Bu nedenle Mahkeme, 2. Maddenin ilk ihlalini tespit etmiştir.

Kararlarına Türk Ceza Kanunu’nun 27 § 2 maddesini dayanak yapan yerel mahkemeler G.Y.’yi beraat ettirmişlerdir. Yargıtay’a göre “meşru savunmada sınırın aşılmasına, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşın yol açtığı” kavramı huzurdaki davaya uygulanabilirdir. Mahkeme, nefsi müdafaa sınırlarının aşılması kavramının Avrupa ceza mevzuatınca bilinmez olmadığını tasdik eder. Buna rağmen aşırı gergin bir bağlamda – huzurdaki davada kargaşanın beklendiği bir bölgede – faaliyette bulunan güvenlik güçleri üyeleri uygun moral, fiziki ve psikolojik özelliklere sahip olmak zorundadır. Ayrıca, ateşli silahını haksız kullanan bir jandarmanın beraat ettirilmesi, güvenlik kuvvetlerine sınırsız yetki verildiği şeklinde yorumlanabilecektir. Mahkeme bu yüzden, Ceza Kanunu’nun 27 § 2 maddesinin bu davaya tatbik edilişinin, ölümcül güç kullanımının “mutlak zorunlu” ve maddede sayılan hedeflerle kesinlikle oranlı olmasının öngörüldüğü Sözleşme’nin 2. maddesiyle bağdaşmaz olduğunu göz önünde tutar. Bu nedenle Mahkeme, 2. Maddenin ikinci kez ihlal edildiğini tespit etmiştir.

Nihayet Mahkeme, A. Aydan’ı 6 Eylül 2005 tarihinde öldüren jandarmanın yedi gün sonrasına kadar sorgulanmadığını gözlemlemiştir. Soruşturmanın baş şüphelisinin ifadesinin alınmasında bu uzunlukta bir gecikme, yetkili makamların gerekli özenle hareket etmediğini göstermektedir. Böylesi bir erteleme sadece yargı makamlarıyla polis arasında bir gizli anlaşma olduğu görünümünü yaratmamakta, aynı zamanda kamuoyunu güvenlik kuvvetlerinin başıboş bir şekilde operasyonlar yapabileceklerine ve yargı makamlarına karşı sorumlu olmadıklarına inanmaya sevk etmektedir.

Mahkeme, Ağır Ceza Mahkemesi’nin ve Yargıtay’ın gerçeklerden farklı yaklaşımlarından dolayı üzüntü duymuştur. Mahkeme’nin kanaatine göre, yerel mahkemelerin, delilleri yeniden gözden geçirmeleri veya jandarmaların beyanları ile tanıkların beyanları arasındaki çelişkilerin açıklanması amacıyla daha ayrıntılı soruşturmalar yapmaları gerekirdi. Bu nedenle Türk makamları A. Aydan’ın ölümüne dair etkili bir soruşturma yürütmemişlerdir ve böylece Sözleşme’nin 2. Maddesi üçüncü kez ihlal edilmiştir.

Madde 6 § 1

Mahkeme, başvurucular tarafından oğlu ve kocasının ölümü nedeniyle maddi ve manevi tazminat arayışıyla açtıkları iki grup davanın yedi yıl iki ayı aşan bir süredir sürmekte olduğunu ve hala sonuçlanmadığını belirtir. Mahkeme kendisinin konuyla ilgili içtihatları ışığında, yargılamanın uzunluğunun aşırı olduğu ve 6 § 1 maddesini ihlal ettiği kanaatindedir.

Hakkaniyete uygun tatmin (Madde 41)

Mahkeme Türkiye’nin başvuruculara 15.000 euro maddi tazminat, A. Aydan’ın dul eşine 50.000 euro, annesine 15.000 euro manevi tazminat ve başvuruculara 5.000 euro yargılama gider ve masrafı ödemesine karar vermiştir.

Ayrı görüş

Yargıç Jočienė ve Sajó karara eklenmiş olan ortak bir ayrı görüş belirtmişlerdir.

Bu basın açıklaması Yazıişleri tarafından üretilmiş bir belgedir. Mahkemeyi bağlamaz.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"“göstericilerin Etrafındakilere Öldürücü Atış Yapan Bir Jandarma Meşru Müdafaa Temelinde Cezasızlık Talep Edemez”" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ali Nezhet Bozlu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
14-03-2013 - 16:55
(4075 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
4047
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 4 gün 4 saat 48 dakika 9 saniye önce.
* Ortalama Günde 0,99 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 9366, Kelime Sayısı : 1124, Boyut : 9,15 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1599
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03679800 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.