Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı - Hsyk Ortaklığı İle 27.10.2011 Tarihinde İzmir Adliyesi Konferans Salonunda Düzenlenen Konferansın Ardından İzlenimler ...

Yazan : Şakir Balcı [Yazarla İletişim]
AVUKAT

İZMİR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI - HSYK ORTAKLIĞI İLE 27.10.2011 TARİHİNDE İZMİR ADLİYESİ KONFERANS SALONUNDA DÜZENLENEN KONFERANSIN ARDINDAN İZLENİMLER ...


1-Esas konuya girmeden önce :

“Bir gün gelecek; herkes Türkü’leri sevecek !!! “


( Neden mi ? ;
Türkü’leri millet ( halk ) yakıştırır, millet ( halk) söyler, millet ( halk) sever de ondan …Her fert – inkar etmiyorsa eğer- Milletin ( halkın) bir parçası olduğuna göre….. :
(Bakınız örneğin , milletten ( halktan ) biri , çağdaş halk ozanlarından , Neşet Ertaş bir türküde neler diyor :


“Yiğit attan düşer, yine at'lanır
Yiğit olan her cefaya katlanır..
Yiğit gölgesinde , -nice yiğit - saklanır..
Kötü 'adamın gölgesi 'olmaz-dalı 'olmaz “ !



Başka bir ozan Ahmet Şafak ise ;
Bize Göre Değil Bizim İçin Değil Siyaha Beyaz Demek,
Çirkine Oh ala , Zalime Pek Ala , Yoksula Olmaz Demek,
Biz Böyle Görmedik , Haramı Bilmedik ,Eğilmedik, Bükülmedik,
Bu Şehirde Olmaz Terk Edip Gitmeli ; Yalnız Kurt Yenilmemeli.
***
Türküler söyleniyor bir yerlerde,
“Meşeler güvermiş varsın güversin..
Söyleyin o yare durmasın,gelsin “ diyor türküler
Şimdi ses ver artık yüreğini yüreğime ekle
Yüreğini yüreğime ekle Kanatlansın türküler…”..
diyor ..
Büyük ozan Bedri Rahmi Eyüboğlu ; alçakgönüllülükle,
Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,
Ayak seslerinden tanırım.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım...

Diyor…

Önemli ozanlardan Necip Fazıl ise “ Sakarya Türküsü “ adını verdiği – belki de en sevilen şiirlerinden birinde - ;

“ Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! .. “
Diyor ….
Güzel sanatçı Zara ‘da seslendirdiği bir türküde ;
.....
“ Türküler susmaz türküler güler
Akan sulardan daha özgür türküler
Uçan kuşlardan daha özgür türküler
Halay olur zeybek olur bar olur
Her gönülde başka başka yar olur
Dert çeken oldukça türkü var olur
Türküler susmaz dostum, türküler susmaz !!!!
diyor…
Yine -ömrü uzun olsun - yaşayan ozanlardan Neşet Ertaş
“ Bunca erler evliyalar
Türkü sever türkü söyler
Görür gözlü enbiyalar
Türkü sever türkü söyler , ( türk'üm diyen ) “
Diyor..
Ozanlara kulak vermeli, ozanlar halkın/milletin özü, sözü gibi .. ozanlar Türküleriyle söylüyor çoğu kez düşündüklerini..
Türkülere kulak vermeli, Türküleri sevmeli, Türküler insanlardan uzun yaşar, yönetenlerin zulümleri yada hoşlukları Türkülere yansır, Türküleri iyi incelemeli…


2- Esas Konuya Girerken :

İzmir Adliyesi Sosyal Tesislerinde son derece güzel döşenmiş , bir-çok ihtiyaca cevap verebilen yeterli sayıda dinleyiciyi konuk edebilen hoş bir “KONFERANS SALONU “ var.. Adeta bir Fakülte Kürsüsü gibi, çok kere bilgi açlığımızı giderdiğimiz, bir -birinden güzel ve önemli konu ve konukları dinleyip aydınlandığımız, hukuki bilgi dağarcığımızı , konuşarak-tartışarak geliştirdiğimiz güzel bir salon, iyi ki o salon var : Konferans işte bu salondaydı.. Dinleyici olsanız da, konuşan olsanız da hoş bir salon, huzur bulursunuz…!!

3- Esas Konuya Giriş : Konferans içeriği/ Tespitler
27 .10.2011 tarihinde İzmir Adliyesi Konferans Salonunda düzenlenen Konferansa ilişkin İzlenimlerimizi belirtmeye geçmeden önce, iki bölümden oluşan konferansın, hafta içine denk gelmiş olması ve mesleki işlerimiz nedeniyle ikinci bölümünü takip edemediğimizi belirtmek gerekir. Bu nedenle – maalesef- konferansın sadece ilk bölümünde takip ettiğimiz sunum ve beyanları değerlendirmekle yetineceğiz..
Konferansta sunum yapan birbirinden kıymetli konukları ilgiyle ve düzenli notlar tutarak takip etmeye çalıştık.. Sunum yapan konuklar HSYK Üyeleri, Kürsü Hakimi, Cumhuriyet Başsavcısı Yardımcısı , Öğretim Üyeleri “nden oluşmakta idi. ( Özel de belirtmek gerekirse, konuşmacılar ın çoğu yakından tanıdığımız , kıymetli hukukçular/kişilerdi .)
Açılış sırasında İzmir Barosu Başkanı Syn. Av. Pekdaş” da kürsüye geldi ve bazı değerlendirmeler yaptı..
Dinleyici sıralarında –gözleyebildiğim kadarıyla – büyük çoğunlukla İzmir” de görev yapan Hakim ve Savcılar bulunuyordu... Oldukça az sayıda ( üç yada beşi geçmez ) Avukat ve yine az sayıda Hukuk öğrencisi de dinleyiciler arasındaydı..
Takip ettiğim birinci bölümde- oturum başkanlığı- HSYK üyesi kıymetli bir zat’a tevdii edilmişti..
( Aslında – ‘ keşke oturum başkanı HSYK üyesi bir zat olmasaydı ‘ diye aklımdan geçirdim, Hani bazen dinleyiciler nezdinde, “ mevkiinden dolayı iltimas geçilen kişi “ algısı oluşabilir ya, öyle bir algı oluşmasın diye… Ama , konferans programı öyleydi, biz de dinleyici olarak dikkatlice izledik … )
Toplantının amacına ilişkin genel olarak aldığım mesaj “ HSYK” nın yeni yapısı ve görev anlayışındaki değişikliklerin/ yeniliklerin ve keza HSYK “ nın yeni düzeninde çalışma perspektiflerinin anlatılması – kısmi olarak ta Yargı’nınSorunlarının konuşulması “ idi. Toplantıya katılan konuşmacılar görüşlerini bildirirken “ yargının hızlanması “ Hakim – Savcıların kendi üst kurumlarını seçebilme hakkına kavuşmuş olmaları, Hakim-Savcıların mesleki yükselmeye esas not sistemlerinde değişiklikler yapılması, Hakim- Savcı açığı, Hakim-Savcıların eğitimi gibi alt başlıklarda kişisel değerlendirmelerde bulundular..
Toplantıda yapılan değerlendirmeler ve sunumlar sırasında konuşmacılar çoğunlukla yazılı –hazır -metin kullanmadılar ...En azından kişisel olarak izleyebildiğim kadarıyla öyleydi, izleyicilere yazılı metin dağıtılmadı..
Sunumlar bitip ilk yarı için ara verildiğinde , ( mesleki işlerim ve özel mazeretlerim nedeniyle ) salondan ayrıldım...
Konuşulanların özünü ve kişisel olarak edindiğim izlenimleri satır başları ile aktarmak isterim :
--Hemen belirtmeliyim ki, konuk/konuşmacı HSYK üyeleri için , “ seçim sonrası , teşekkür için mahallinde seçmenlerini ziyarete gelen, “ seçilmişler “ gibi algılamaya hazır bir şekilde -ön yargıyla – dinledim.. ( tabii ki, son HSYK seçimlerini kastediyorum ) .. HSYK “ nın yeni düzen ve çalışma anlayışlarını aktardılar, eski HSYK anlayışları karşısında, yeni kurulun organik yapısı ve görev anlayışının daha yerinde olduğunu belirterek, , kendi icraatlarının farkını, “daha demokratik , daha katılımcı, daha olması gerekene yakın bir yapılanma içinde olunduğu ” vurgusu eşliğinde belirttiler..
Devamında icraatlarını anlatırken , bundan sonraki süreçte sık sık Hakim-Savcılarla bu tür bilgilenme toplantıları yapılacağını, “ deyim yerindeyse “ sahada “ analizler yapacaklarını daha çağdaş ve daha demokratik bir yapıyı ve işleyişi benimsediklerini dile getirdiler.. Her türlü öneriye ve görüşe açık olduklarını da tekraren vurguladılar..
Diğer konuşmacılar, yeni HSYK yapısı ve işleyişi hakkında genel olarak – memnuniyet- mesajları verdiler..
Konuşmacılar arasında zaman zaman ayrıntılarda görüş farklılıkları dile getirildi. Bir konuşmacı, “ çok uzun zamandan beri Türkiye”de “hakim-savcı- açığı “ bulunduğunu , bu konuda bu güne kadar olumlu mesafe alınamadığı “ siteminde bulunarak , “ neden yeterli sayıda ( 3000- 5000 ) hakim-savcı ataması yapılmamakta ve bu açık sürüp-gitmektedir ? “ sorusunu sordu.. Bir başka konuşmacı aynı konuda, bu güne kadar yapılanların doğru ve “ halin icabına “ uygun olduğunu “ Devlet”in-Büyüklerimizin bir bildiği vardır “ imasıyla cevaplayıp, bir çırpıda çok sayıda hakim-savcı ataması yapılamayacağı, bunun doğru da olmayabileceği değerlendirmesinde bulundu..Konuşmacıların bir kısmı ( yeni ) Hukuk Muhakemeleri Kanunu”nda “ yargının hızlandırılması amaç ve çerçevesinde “ dikkatli olunması , hızlı adalet ararken bizatihi adaletin feda edilmemesi gerektiği uyarılarında bulundu. Keza Yargının hızlandırılması yönündeki çalışmaların ve uygulamaların –adaletin özünü ve özellikle de hak arama özgürlüğünü zedelememesi uyarı ve temennileri dile getirildi..Bu noktada bazı yasalaşma çalışmalarından somut örneklerde verilerek, yargının iş yükünün azaltılması yada yargının hızlandırılması çalışmaları sırasında, -adalete /yargıya erişimin, hak arama özgürlüğünün ihlaline yol açılmaması uyarısında bulunuldu. (Yargıda iş yükünün azaltılması önerilirken dikkatli olunması, iş yükünün azaltılması amacıyla bazı uyuşmazlıkların çözümünün yargılama /yargı dışına taşınmasının arzulanmasının/ düşünülmesinin sakıncaları dile getirildi )
Öte yandan, önceden uygulanan hakim-savcıların meslekte yükselmeleri ni düzenleyen “ not sisteminin “ yeni HSYK uygulamaları ile bertaraf edilmiş olmasının doğru bir adım olduğunda konuşmacılar arasında “ tam mutabakat” vardı..
( Yeni) HMK üzerinde değerlendirmeler yapılırken, “kürsü hakimlerinden yargının hızlanmasına yönelik esaslı katkılar beklendiği “ ifade edildi. Halen görevde bulunan hakim ve savcıların eğitiminin önemi vurgulanarak, hakim-savcı için “ mesleki eğitimin” hem hak hem de ödev olduğu vurgusu yapıldı, devamla, hakim-savcının görevde kaldığı müddetçe , eğitiminin de sürmesi gerektiği , aksi halde yeni düzenlemelerden- bilhassa HMK “dan – beklenen verim ve sonucu almanın imkansızlığı dile getirildi..Bir konuşmacı, bazı hakim ve savcıların , eğitim çalışmalarına ( seminer/panel ) davet edildiklerinde “ bu saatten sonra benim öğreneceğim bir şey yok “ yaklaşımında bulunduklarını dile getirerek, bunun son derece anlaşılmaz bir tutum olduğunu , Hakim-Savcı”nın tıpkı akademisyenler gibi, “ bir ömür öğrenme-araştırma” zorunluluğuna dikkat çekti.
Halen “kürsüde görevli “ hakim ve savcı “ konuşmacılar ise kısmen, günlük mesleki sıkıntılardan ( iş yükü v.b.) sözederek, genel manada, yeni HSYK yapılanması ve anlayışlarından memnuniyet duyduklarını – örneğin ; ( eski HSYK yapısı ,anlayışları ve uygulamalarına gönderme yaparak, ) “ bugün HSYK üyeleri aramızda ve bizlerden sorunlarımızı dinlemeye gelmişler , eski yapılanmada böyle bir şeyi hayal etmek bile zordu “ mealinde düşüncelerini belirttiler.
Toplantıda konuşmalar sırasında , konukların hoş nükteleri ve anekdotları da , “ uyanık” ve “ bıkmayan “ bir dinleyici kitlesini salon”da tuttu..
Yukarıda özetini objektif olarak yansıtabildiğimi zannettiğim , amacı ve içeriği itibarıyla da yerinde , doğru ve doyurucu bulduğum toplantıda, sanki “ bazı şeyler” eksik kaldı.. Yada , ben toplantıya daha farklı beklentiler eşliğinde gitmişim diye düşündüm.. .. Benim beklentilerim uyarınca konuşulacak başkaca konularda vardı ; sadece konuşulacak değil , somut çözümlerin, çözüm önerilerinin bir takvime bağlı olarak nasıl / ne zaman geliştirileceğine ilişkin bilgiler de edinmek isterdim bir Yurttaş olarak ..
Bu yazı vesilesiyle , toplantıya ilişkin eksik bulduğum konuları toplantıdaki konuşmacılara ve bu arada “ her türlü görüş ve düşünceye açık olan “ yeni HSYK” ilgililerine de iletmeyi önemsiyorum : ..
Burada toplantı içeriğinden biraz ayrılarak kişisel tespitler yapmak isterim :
( Toplantıda bir konuşmacı, kişilerin mesleki kariyeri veya statüsü arttıkça, önceki dönemlerine ilişkin sorunları unuttuğu yada görmezden gelebildiği gibi bir imada bulundu, söz arasında. Mahalli sorunlara karşı “ yukarıda” “tepede” olanların zaman içinde sağırlaştığı belirtilmek istendi. )
Kuşku yokki HSYK ; Anayasal-Düzenleyici –Denetleyici –İdari bir üst Kurul olarak nitelenmelidir/nitelenmektedir..
Bizim bu güne kadar özümsediğimiz / ya da bize özümsetilen gelenekçi idare etme anlayışımızda , “ dizayn etme –düzeltme “ iradesi, “ yukarıdan “ “ tepeden” “ idare edenlerden “ ve birazda “ buyurgan “ bir tutumla açığa vurulur, yada uygulanır. Bunu anlatmak için en güzel ifade belki de ( Döv-let = Döv ve yönet/ Bekir Coşkun’u anmış olduk ) şeklindeki belirtmedir.. Ülkemizde gerek idare edenler gerekse idare edilenler bu kültüre alışık gibi.. Ancak bize göre doğrusu bu değil : Yöneten, daha zarif, daha anlayışlı, daha erdemli vb. olmalı…
Bir başkası da , “devlet olma/yönetme “ nin gereği ve yolu budur ; “ buyurgan olunmalı, tepeden düzeltmeli, “ aşağıdan sorun dinlemenin gereği yok “ diyebilir ..
“ Devlet idare sanatı “ uygulamalarından bir çok örneğiyle görüyor ve tanık oluyoruz ki; Sorunların konuşulması, sorunlara karşılık çözüm önerilerinin üretilmesi aşamalarında – yine gelenekçi özümseyişimiz veya bize özümsetilen gelenekçi idare etme anlayışındaki , “ dizayn etme –düzeltme “ iradesi, “ yukarıdan /“ tepeden/“ idare edenlerden “/ ve birazda “ buyurgan “ bir yaklaşım ve bakış açısıyla hareket edilmesi -çoğunlukla- çözümsüzlüğe yol açıyor..
Sonuçta, sorunu doğru tespit etme, soruna göre çözüm üretmede yeterince başarılı değiliz… Başarı için öneri olarak diyebiliriz ki, şayet bir sorun konuşulacak ve bu sorunun çözümü için öneriler üretilecekse,önce ( 1 ) sorunun çözümü için gözetilecek “referans” noktasının doğru tespit edilmesi, sonrada ( 2 ) sorunun taraflarının doğru tespit edilmesi , nihayet, ( 3 ) somut - sürdürülebilir-kalıcı çözüm önerilerinin ele alınması, hayata geçirilmesi esas olmalıdır. Üç aşamada dile getirilen bu periyotta , son periyod tamamen - idarenin/Devlet”in, “ idare etme/Devlet Olma “ sıfatıyla yüzde yüz hakimiyetinde ve sorumluluğunda gelişmelidir.Yani çözüm bulunması ve uygulanması aşamasında sorumluluk tamamen Devlet”in olmalıdır.Ancak sorunun çözümü için gözetilecek referans noktasının tayini ve sorunun içeriğine ilişkin tartışma ve çözüm arayışlarında “ sorunun çözümüne katkı sağlayacak etkin ve doğru taraflar “ konudan haberdar ve hazır olmalıdır, hazır olanlara insiyatif ( görüş ve düşünceleri alınmak suretiyle ) kullandırılmalıdır.. Sadece Devlet veya Devlet organları teşhis koyan durumunda olmamalıdır.. Biliniyor ki , Devlet organizması dışından sorunlar çok farklı gözükebilmektedir..
Bu tespitlere dayalı olarak, yukarıda sözü edilen toplantı Adli sorunların konuşulduğu- çözüm önerilerinin tespit edilmeye çalışıldığı bir toplantı idiyse, amacını yakalayamadı sanki.. Şayet yarı sohbet ortamında, birlikte hukuki sorunların, birazda HSYK “nın yeni yapısı ve yeni anlayışlarının Hakim-Savcılarla konuşulması , , seçim sonrası bir teşekkür ziyaretinin de aradan çıkartılması amaçlandı ise , amaç hasıl oldu..
Somut olarak, -en büyük ve en önemli sorun olarak- hakim savcı sayısının arttırılması,en az o kadar önemli sorun olarak yeterli sayı ve nitelikte adli personel atanması – yeterince konuşulmadı, bu konularda bir çözüm önerisi, takvimi ortaya konmadı...
Sanırım bu konu “ yukarıdan “ tam gözlenemiyor, yada “ sorunun önem derecesine ilişkin algılar” farklı.. Çok fazla konu yazmak mümkün çözüm bekleyen ve takvim bekleyen .. Ancak toplantıda , gerçek ve acil sorunlar hakkında somut çözüm önerileri dile getirilmedi, somut sorunlar üzerine özel değerlendirmeler de yapılamadı.. Örneğin Şöyle mesajlar verilemedi : “ Üst kurul olarak, adliyelerin personel açığını, 3 ay içinde halletme yolundayız, icra dairelerinin ve kalem işleyişinin zorluklarını biliyoruz, 5 ay da çözülmesi öngörüsündeyiz.. Adliyelerde , Hakim”in, Savcının ,Avukatın, Yurttaşın, Tanığın, Davacının , bilirkişinin, “ adli işleyiş sırasında “ her türlü konforunu sağlayacağız…Avukatın sözü kesilmeyecek, hukuki dinlenilme hakkı esas olacak.. Savunma hakkının kutsallığını özümseteceğiz, Sabah 9 “da davasına gelip- akşam saatlerine kadar davasını bekleyen Yurttaş görmek bizi üzüyor..” Duruşmada tanığın sözü kesilmeyecek, ( şu an için hakimlerin haklı mazeretleri olan iş çokluğu v.b. nedeniyle sık uygulanan “savunmayı zaman olarak kısıtlama “ oldu- bittisini ortadan kaldıracağız.. Yurttaş Adliye binasından çıkarken, hukuki dinlenilme hakkını özümsemiş, yaşamış, ikna olmuş halde ayrılacak, bu yoldan en hızlı şekilde hukuka güveni inşa edeceğiz..Bir davaya başlayan hakimin, o davayı karara bağlayacak hakim olmasını istiyoruz, dosyalarda çok sık hakim değişikliği yaşanıyor, davalar uzun sürüyor. Bizim dönemimizde bunlar yaşanmayacak.. Sorunlara VATANDAŞ hukukunun üstünlüğü PERSPEKTİFİNDEN bakıyoruz..REFERANSIMIZ vatandaşın hakkı, hukukudur, .. Adalete güven duygusudur.. ” Çözümlerimiz VATANDAŞ CEPHESİNDEN yansıyan sorunlara yöneliktir ve bu sorunları çok iyi biliyoruz.. Vatandaşın adliyelerde örselenmesine izin verilmeyecek.. Vatandaşın 3 yıl 4 yıl temyiz davasının sonucunu bekliyor olması kabul edilemez.. 1 yıl içinde bu sorunu çözeceğiz, yargılamayı makul süreye indireceğiz Ülkemizde...Ülkemiz çağdaş hukuk devletlerinde aranan her türlü koşulu - örneğin -2 yıl içinde hayata geçirecektir, bizler bunun için buradayız.. AHİM ‘ de kim oluyor? hukuku daha etkin ve adil kılacağız..Uluslararası hukuk devleti standardını yakalamak görevimizdir… Eski HSYK ile aramızda bu konularda da KESİN FARKLAR VAR .. Başaracağız, şu ( … ) takvimde başarmazsak , kendimizi başarısız sayarız. Görevi bırakırız !! Bize göre üstün olan, kişi hürriyetidir, adil yargılanmadır, güven duyulan bir adalet mekanizmasının teminidir, Millet Adliye’de özgür ve güven içinde olacak, tüm alt yapıyı kuracağız !!! v.d. !!!)
Türk yargı sisteminde – son 30 yıldır – belki de en çok duyulması arzu edilen sözler ve duruşlar bunlar…
Ama toplantıdaki sunumlardan bu mesajları almak mümkün olmadı.. Sorunlar “ vatandaş” düzeyine kadar inilerek konuşulamadı sanki… ( Bu arada “ sorunlara vatandaş düzeyinden bakılabiliyor mu acaba ” diye de sorabiliriz .)
Genelde Adliyelerin fiziki koşullarının ( bina-alt yapı) iyileştirildiği belirtildi (ki bu çok bariz bir durum) ancak, İzmir Adliyesindeki fiziki yetmezlik ve buna bağlı sorunlar ( özelde ) konuşulmadı..Üstelik Toplantı salonuna yirmi-otuz metre mesafede ki, veznelerin önündeki kuyruklar, keza, icra dairelerindeki fiziki-personel-iş yükü ağırlıklı ve çok ağır sorunlar ( vatandaşın bire-bir yaşadığı alanlar ve oralardaki yaşanan sorunlar -) hiç konuşulmadı .. Yerel konuşmacılarda bu konulara hiç değinmediler… Keza mahkeme kalemlerindeki yığılma, personel noksanı, sabahtan akşama , adliyede salonda duruşma için “ dikilen “ yurttaş / avukat hiç konuşulmadı..
Adalet mekanizması içinde “ Yurttaş’ ın hali hiç söz konusu edilmedi.. Ve keza Yurttaş”ın adalete erişme, adalet önünde layıkıyla dinlenme, adalet önünde, birey olarak görmesi gereken itibardan hiç söz edilmedi…
Sanki “ sanat toplum içindir, sanat sanat içindir” çekişmesinin bir versiyonu gibi ; Adalet yurttaş için midir ? adalet devlet için midir , diye düşünceye daldık . .. Aslında adalet, birey ( yurttaş/millet/halk diyebilirsiniz ) haklarının yerli yerine oturtulduğu , bireylerin özgürce yaşama alanı bulduğu, toplum veya devlet için varolmalıdır… Önce birey ve birey hakları konuşulmalıdır.. Adli mekanizma sorunları konuşulurken - önce bireyin – konumu gözetilmelidir.. Birey ( millet/ halk) hakkı , sorunlara çözüm arayışında referans noktası olmalıdır…
Yoksa , birey ( millet/halk ) gitsin adliyeye ; Hakimin iş çokluğunu gözetsin, kalem personelinin mazeretlerini gözetsin, duruşması için koridora sabah dikilsin, akşam sırası gelsin, 2 yıl davası sürsün, davasında 3-5 hakim değişsin ama bu arada HSYK ‘ nın yeni yapısı ve yeni anlayışlarıyla da iftihar etsin…
Yurttaş ( millet/halk ) nezdinde her şey eskisi gibi devam etsin..
Bu arada “ seçilmiş elit “ ( “ atanmış elit “ karşıtı olarak kullanıyorum ) , Yurttaş’ı ( milleti/halkı) kucaklayamadan, onların haklarını gözetmeden, onların hakkını birinci sıraya koyamadan, - Adalet Devlet içindir - mantığında , Yurttaş’ı görmezden gelsin..
Ama biz, bu mantıkta olduğu söylenen eski “ atanmış elit”e tepkili değil miyiz…
Haklı olarak , konuşmacılarla “ öncelikli sorun “ algılarımız çok farklı diye düşündüm…
Diledim ki , Keşke bu konuşmacılar Adliye’de yurttaş ın ( millet/halkın ) girdiği kapıdan girip, Yurttaş’ın tabi tutulduğu muameleyle – baştan sona bir dava yürütmüş olsalardı Adliye Koridorlarında, şikayetçi veya sanık, davacı veya davalı olarak… Nerede ne kadar kuyruk beklenir, nerede ne kadar süre de iş üretilir, !!
Eminim, ihtiyaç duyulacak gerçek toplantı gündemi, ancak bu tür tecrübelerle oluşabilecek…
Aksi halde, toplantıların “ Yurttaş ( millet/halk) tarafı askıda olunca , içinde Yurttaş’ ın yer almadığı “ hukuk, devlet içindir” gibi kestirme ve tehlikeli bir düşünüş ortaya çıkıyor…
Hani zalimlerden kurtulacaktık, hani atanmış elitlerden arınacaktık, hani anti-demokratik anlayışlar karşısında , önce demokrasi, önce birey hakları uygulamaları olacaktı…
Yönetilenin sorunlarının yönetenlerce doğru tayin edilemediği / tayin edilmek istenmediği noktada, yönetenin “ atanmış elit “ veya “ seçilmiş elit “ olması çok da önem arzetmiyor…
Nazik ve kibar konuşmacı/katılımcıları dinlemek gerçekten keyifliydi..
Ama düşüncelerimizi “ doğruca belirtmek “ de önemli.. Belki “ çorbada tuzumuz “ olur bir miktar..

Bu izlenimler ve düşünceler içinde , “ “ Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur/ Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! .. mısraları ile ve keza “Dert çeken oldukça türkü var olur, “ mısraı ile, Devletimizin ve kurumlarımızın gündemlerinin tez elden millet ( yurttaş/halk / birey) gündemiyle örtüşmesini temenni etmekteyim..
Ta başında Türküler önemli dedik ya… Aşık Mahsuni de şu mısralarla içini dökmüş bir ara :
……
“ Milletin sırtından doyan doyana,
Buna canlar can’ı nasıl dayana ?
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana;
Bilmem söylesem mi , söylemesem mi ? “
Ozanlık bir başka, .. Ozan söylemek istediklerini bildirmiş ama, hiçbir şey söylememiş gibi de soruyor !!!

Av.Şakir BALCI
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı - Hsyk Ortaklığı İle 27.10.2011 Tarihinde İzmir Adliyesi Konferans Salonunda Düzenlenen Konferansın Ardından İzlenimler ..." başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Şakir Balcı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
14-11-2011 - 16:18
(4559 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (83%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (17%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
4383
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 saat 46 dakika 54 saniye önce.
* Ortalama Günde 0,96 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 21813, Kelime Sayısı : 3465, Boyut : 21,30 Kb.
* 6 kez yazdırıldı.
* 5 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1406
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05264306 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.