Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale 5838 S. Kanun’un Çek Hukukuna Etkilerinin Değerlendirilmesi

Yazan : Vural Seven [Yazarla İletişim]
Av. Doç. Dr.

Yazarın Notu
İzmir Barosu Dergisi (Ocak 2009, Yıl 73, Sayı 1, sayfa 97-111)’nde yayınlanmıştır.

5838 S. KANUN’UN ÇEK HUKUKUNA ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Av. Doç. Dr. Vural SEVEN*
GİRİŞ

5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 18.02.2009 tarihinde kabul edilerek Resmî Gazetede 27155 Mükerrer Sayı ile 28 Şubat 2009 tarihinde yayımlanmıştır. 5838 sayılı kanunda çeke ilişkin önemli bir takım değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerden biri uygulamada “vadeli çek” olarak adlandırılan ileri tarihli keşide edilmiş çeklere, diğeri de keşidecinin Türk Ticaret Kanunu m. 711/III’e göre verdiği “ödemeden men talimatına” ilişkindir. Gerek “vadeli çek”e, gerekse de keşidecinin verdiği “ödemeden men talimatı”na uygulamada sıkça karşılaşıldığı düşünüldüğünde 5838 sayılı kanunda yapılan değişikliklerin inceleme konusu yapılmasında fayda bulunmaktadır. Aşağıda bu düzenlemelere yönelik eleştiri ve değerlendirmelerimiz sunulmuştur.

I. ÖDEMEDEN MEN TALİMATININ (TTK M. 711/III) KALDIRILMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

1. Ödemeden Men Talimatı (TTK m. 711/III) Neden Kaldırıldı ?

5838 s. Kanun’da TTK m. 711/III’de yer alan ödemeden men talimatının neden kaldırıldığı şu gerekçelerle açıklanmıştır:
“6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 711 inci maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen ‘Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise muhatabı çeki ödemekten menedebilir.’ şeklindeki hükmü Cenevre Birlik Anlaşmasının 32 nci maddesinde yer almamaktadır. 6762 sayılı Kanunun 711 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenleme, İsviçre Borçlar Kanunundan aynen aktarılmıştır. İsviçre hariç mehazlarda yer almayan, İsviçre öğretisinde de şüphe ile karşılanan, yorum güçlüklerine ve tartışmalara yol açan, amaç ve faydası pek belirlenemeyen bu hüküm, Türkiye’de yanlış anlamaların doğmasına neden olmuş ve çekin niteliğiyle bağdaştırılması mümkün olmayan bir uygulamanın yerleşmesine de sebebiyet vermiştir. Karışıklık yaratmaktan başka hiçbir yarar sağlamayan ve çekin değerini düşüren bu hükmün kaldırılması amaçlanmaktadır.”
Yukarıdaki gerekçeye itibar edildiğinde, Kanun Koyucu’nun Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1957 yılından beri abestle iştigal ettiğini geç de olsa fark ettiği sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre, 5838 s. Kanun’la “karışıklık yaratmaktan başka hiçbir yarar sağlamayan”, “amaç ve faydası pek belirlenemeyen” TTK m. 711/III hükmü olması gerektiği gibi yürürlükten kaldırılmaktadır. Ancak, hükmün tarihî yorumuma ışık tutacak yukarıdaki gerekçe şüpheyle karşılanmalıdır. Çünkü kanun koyucuyu TTK m. 711/III’ü kaldırmaya iten asıl sebep (uygulamayı yakından takip edenlerin iyi bildiği gibi) ödemeden men talimatının uygulamada kötüye kullanılmasıdır. Bu durumun ortaya çıkmasındaki aslî etken, Çek Kanunu’na 2003 yılı değişiklikleriyle eklenen 16b maddesindeki şu hüküm oluşturmaktadır: “Çekin karşılığının bulunmaması nedeniyle şikâyet hakkı, […] ihtiyatî tedbir kararı veya ödeme yasağı nedeniyle süresi içinde ibrazında çek hakkında işlem yapılmaması hâlinde ise, ihtiyatî tedbir kararının veya ödeme yasağının kalktığı tarihte doğar.”
Bu hükümde yer alan “ödeme yasağı” ifadesinin kapsamına, TTK m. 711/III uyarınca keşideci tarafından verilen ödemeden men talimatlarının girdiği yolundaki yorum ve uygulamalar, ödemeden men talimatlarının amacı dışında kullanılmasına neden olmuştur. Ceza hukuku ilkeleriyle bağdaşmayan bu hatalı yorum, keşidecinin tek taraflı verdiği ödemeden men talimatıyla kendisi hakkında karşılıksız çek keşide etme suçundan dolayı kovuşturulmasına engel oluyordu. Hatta sadece keşideciler hakkında kovuşturulmanın başlatılabilmesi için TTK m. 711/III uyarınca verilen ödemeden men talimatlarının kaldırılması için dava açılma yoluna dahi gidilmişti. Hukuka aykırı bulduğumuz bu uygulama daha önceki çalışmamızda etraflıca eleştirilmiştir1. Burada, Çek Kanunu m. 16b’nin amaca bağlı olarak yorumlanmasında, hükümde yer alan ödeme yasağı ifadesinden ancak mahkeme tarafından verilen ödeme yasaklarının anlaşılabileceği; keşidecinin TTK m. 711/III’e göre verdiği ödemeden men talimatlarının bu kapsamda ele alınamayacağını ve ödemeden men talimatlarının kaldırılması için açılan davaların hukukî yarardan mahrum olacağını belirtmiştik2. Öte yandan, Yargıtay’da Çek Kanunu m. 16b’de yer alan “ödeme yasağı” ifadesine TTK m. 711/III’e göre verilen ödemeden men talimatlarının girmeyeceğini kabul etmiştir3. Bunları takip eden savcı ve ceza mahkemeleri de uygulamalarını değiştirerek, ödemeden men talimatı konusunda ortaya çıkan haksız ve ceza hukuku ilkeleriyle bağdaşmayan durum düzeltilmiştir.
Ödemeden men talimatının gündeme taşıyan bir diğer durum ise bankaların, hesapları yetersiz olan müşterilerine ödemeden men talimatı vermeleri konusundaki teşvikleri oluşturmaktadır. Bu teşvikin sebebini de, bankaların karşılıksız kalan her çek yaprağı için hamile ödeme yapma yükümlülüğü (ÇekK. m. 10) oluşturmaktadır. Bilindiği üzere, ödemeden men talimatı ile çekin karşılıksız kalması çekin ödenmemesi sebeplerindendir. Ancak, bu iki sebep arasında bankalar açısından önemli bir fark vardır. Çek karşılıksız kaldığında bankalar hamile belirli bir miktarı (2009 yılı için 470 TL) ödemekle yükümlü iken, ödeme yasağı durumunda bankaların herhangi bir miktar ödemeleri gerekmemektedir. İşte bu farkın yarattığı mali yükümlülükten kurtulmak isteyen bankaların, hesapları yetersiz olan müşterilerini ödemeden men talimatı verme konusunda teşvik ettiklerine uygulamada şahit olunmaktadır.
Sonuç olarak, son dönemde ödemeden men talimatını hukuk uygulamasının gündemine taşınmasının alt yapısı 2003 yılında Çek Kanunu’nda yapılan değişiklikler oluşturmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bazı hükümlerin yanlış yorumlanması ve bazı hükümlerin yarattığı mali sonuçlar sebebiyle keşideciler TTK m. 711/III’de yer alan ödemeden men talimatını, madde metnine aykırı olarak, olması gerekenden çok daha fazla kullanma yoluna gitmiştir. Böylece, ödemeden men talimatının amacı dışında kullanılmasının yarattığı tepkiler bu imkânı keşideciye veren TTK m. 711/III’ün kaldırılmasına neden olmuştur.
2. TTK m. 711/III Kaldırılmadan Ödemeden Men Talimatının Kötüniyetli Kullanımının Önlenmesi

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, TTK m. 711/III’ün kaldırılmasının gerçek gerekçesini, ödemeden men talimatının keşideciler tarafından kötüye kullanılması oluşturmaktadır. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, hukukî bir imkân veya kurumun ilgililer tarafından kötüye kullanılması o imkân veya kurumun pozitif hukuktan kaldırılmasını tek başına haklı kılmaz. Kötüye kullanımın derecesi, süresi, etkisi ve daha da önemlisi, bu kullanımın hukuk düzeni içinde başka araçlarla engellenmesi yolları aranmadan yasama yetkisi bu konuda kullanılmamalıdır. Bu araştırma yapılmadan, belirli bir dönemde bazı kötüniyetli kullanımların ortaya çıkması sebebiyle kanun hükümleri kaldırılamaz. Kanun hükümlerinin kötüye kullanılmasının hukuk sistemi içinde engellemeden kısa yoldan, ilgili hükmü kaldırmak ölçülü bir davranış olmayacaktır. Zira kanun koyucu, yasama faaliyeti konusundaki yetkisini kullanırken ölçülü davranmak zorundadır. Zamana, belirli menfaatlere göre değil, ileriye dönük olarak ve hukuk düzeninin genel yapısı bozulmadan yasama faaliyetinde bulunulması gerekir. Oysa ki, inceleme konumuz bakımından kanun koyucunun TTK m. 711/III kaldırmakta ölçülü davrandığını söylemek mümkün değildir. Ödemeden men talimatının kötüye kullanılmasının engellenmesi hukuk düzeni içinde mümkün iken ve sonuçlarının ne olacağı dahi doğru dürüst kestirilmeden TTK m. 711/III’ün kaldırılması kanaatimizce yanlış ve hatalı bir yasama örneğidir.
Bu noktada, ödemeden men talimatının hangi yollarla kötüye kullanılmasının engellenebileceği sorulabilir? Bu konuda, daha önceki çalışmalarımızda önerdiğimiz gibi4, ceza hukuku yaptırımlarına gidilmesi amaca uygun ve etkili olacaktır. Tedavüle çıkarılan ve kamu güvenine mazhar olan çekler için rıza hilafına elden çıkma söz konusu olmamasına rağmen ödemeden men talimatı verilmesi ve bu yolla, üçüncü kişilerde yaratılan güvenin kötüye kullanılması, Türk Ceza Kanunu m. 157’de yer alan dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır. Ayrıca bu suçun işlenmesinde bankacılık faaliyetleri kullanıldığı için keşidecinin nitelikli dolandırıcılık suçundan cezalandırılması gündeme gelebilecektir (TCK m. 158/1, bent f, h). Kanaatimizce, ödemeden men talimatı yoluyla haksız olarak çek bedelinin ödenmesine engel olunması dolandırıcılık suçu ile etkin bir şekilde cezalandırılabilir. Böylece, her hangi bir yasama faaliyetine gerek kalmaksızın, haksız ödemeden men talimatı yoluyla bozulan ekonomik düzen, dolandırıcılık suçunun öngördüğü ceza yaptırımı ile düzeltilebilirdi.
Ayrıca, bugün için pratik açıdan bakıldığında, sonuçları açısından TTK m. 711/III’e göre muhatap bankaya ödemeden men talimatı vermekle, çekle işleyen hesabı boşaltmak bakımından aralarında tek bir fark vardır. O farkta ikinci durumda çek karşılıksız kaldığından, bankaların karşılıksız kalan her çek yaprağı için hamile ödeme yapma yükümlülüğünün (ÇekK. m. 10) doğmasıdır. Bu farkın dışında; her iki halde de hamil alacağını tahsil edebilmek için, karşılıksız çek keşide etmekten dolayı keşideci hakkında ceza şikayetinde bulunmak ve ayrıca hukuk mahkemesinde dava açmak veya takip yapmak durumundadır. İfade edildiği üzere TTK m. 711/III’ün kaldırılması kötüniyetli keşidecilere bir yaptırım onların sorumluluğunu artıran bir düzenleme niteliğinde değildir.
3. Ödemeden Men Talimatının Anlamı

5838 sayılı Kanun’un TTK m. 711/III’ün neden kaldırıldığının gerekçesi incelendiğinde, ödemeden men talimatının anlamsız bir hüküm olduğu dolaylı olarak anlatılmak istendiği görünür. Ödemeden men talimatının hukukî niteliği konusunda öğretide tartışmalar olsa da, TTK m. 711/III’de yer verilen imkânın anlamsız veya faydasız olduğunu söylemek pek doğru değildir. Çünkü, çekin rıza hilafına elden çıkması durumunda, ilgililerin menfaatlerinin etkin bir şekilde korunması ve özellikle, diğer kıymetli evrak türlerinin zıyaında olduğu gibi mahkemeden bir karar almadan (TTK m. 669/1, ayrıca bkz. m. 574) hareket edebilmesi imkanına ihtiyaç vardır. Çünkü çek, görüldüğünde ödenmesi gereken (vade içermeyen) ve hamiline düzenlenebilen bir kambiyo senedidir. Dolayısıyla çekin bu özellikleri, çekin rıza hilafına elden çıkması durumunda derhal başvurulabilecek bir hukukî korumayı gerekli kılmaktadır. Bu hukukî koruma ise, ödemeden men talimatı olarak TTK m. 711/III’de yer almaktaydı. Buna karşılık, 5838 sayılı Kanun, bu hukukî korumanın gerekliliğini görmezden gelerek, kendisi açısından faydasız ve anlamsız bir hüküm olarak TTK m. 711/III’ü kaldırmaktadır. Fakat söz konusu gerekçeye çek hukuku açısından katılmak mümkün değildir. 5838 sayılı Kanun’la birlikte, çekin rıza hilafına elden çıkması durumunda başvurulacak önemli bir imkân ortadan kaldırılmış olmaktadır.
4. Ödemeden Men Talimatının Kaldırılmasının Ortaya Çıkaracağı Sonuçlar
a. Keşidecinin Mahkemeden Ödemeden Men Talep (TTK m. 730/I, b. 20; m. 669) Etme Yoluna Gitmesi

Yerleşik Yargıtay kararlarında belirtildiği gibi5, keşidecinin TTK m. 711/III uyarınca rızası hilafına elinden çıkan çek için ödemeden men talimatı verme imkanına sahip olması, keşidecinin çekin iptalini talep etmesine engeldir6. Çünkü, keşidecinin kaybettiği çek için iptal davası açması ve sonucunda iptal kararı almasının pratik bakımdan bir önemi yoktur. Çekin nihaî anlamdaki müracaat borçlusu keşidecidir. Keşideci kaybettiği çekte mündemiç olan alacak hakkının aynı zamanda borçlusudur. Bu nedenle aldığı iptal kararına dayanarak yine kendinden talepte bulunması gibi bir sonuç ortaya çıkar. Diğer taraftan alacaklı ve borçlu sıfatları keşidecide birleşmiş olduğundan yeni bir senet ihdasını talep edebileceği üçüncü bir kişi de bulunmamaktadır.
İfade edildiği üzere, keşidecisinin çeki zayi etmesi durumunda, zayi olan bu çek için iptal davası açmasında hukukî yararı bulunmamaktadır. Oysa mahkemeye yapılan her talepte hukuki yararın bulunması zorunludur. Çekini zayi eden keşidecinin yapabileceği tek şey TTK m. 711/III’e göre muhatap bankaya ödemeden men talimatı vermek ve çekin ibraz süresi içinde muhatap bankaya ibrazını beklemek olacaktır. İbraz süresi içinde çek ibraz edilmez ise çekten cayabilecek (TTK m. 711/I), ibraz edilirse, ibraz eden kişiye karşı istirdat davası açabilecektir.
Yapılan değişiklikten sonra ise (TTK m. 711/III kaldırılmasıyla), artık keşidecinin çekin iptalini talep etme konusunda hukukî yararının bulunmadığını söylemek mümkün olamayacaktır7. Dolayısıyla, TTK m. 711/III’e göre, çekin zıyaı durumunda keşideci, bankaya ödemeden men talimatı vererek çekin haksız olarak kullanılmasına engel olabilme imkânını elinde bulundururken, bu imkânın ortadan kaldırılması, keşidecinin mahkemeden hukukî koruma talep etme ihtiyacını ortaya çıkaracaktır8. Bu husustaki geçici hukukî korumayı ise, (TTK m. 730/I, b. 20 atfıyla) TTK m. 669’da yer alan “ödemeden men” kararı oluşturmaktadır9.
Bu çerçevede keşideciler, çekin iptaliyle birlikte veya iptal başvurusundan önce de, ödemeden men kararı verilebilmesi (TTK m. 669) için mahkemeden talepte bulunabilir.
Bu hukukî tablo içinde, TTK m. 711/III yokluğu (TTK m. 730/I, b. 20 atfıyla) TTK m. 669 çerçevesinde mahkemeden alınacak ödemeden men kararı ile doldurulmaya çalışılacaktır. Ancak, TTK m. 711/III’te yer alan imkânın kullanılması son derece hızlı, basit ve külfetsiz iken, mahkemeden ödemeden men kararı alınabilmesi için bir takım usulî külfetlerin yerine getirilmesi gerekir. Başka bir ifade ile TTK m. 711/III uyarınca derhal çekin ödenmesine engel olunurken, mahkemeden ödemeden men kararı alınabilmesi belirli bir süreç gerektirecektir.
b. TTK m. 711/III’ün Kaldırılmasının Muhatap Bankanın Kontrol Yükümlülüğü Üzerinde Doğuracağı Sonuçlar

Muhatap bankanın ödemede bulunmadan önce çekin sahte veya tahrif edilmiş olup olmadığı ve çeki ibraz edenin hak sahipliği konusunda araştırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak bir çek hakkında verilen ödemeden men talimatı muhatabı ilgili çekten ötürü kontrol yükümlülüğünden kurtarmaktadır. Zira keşideci bizzat çekin ödenmesini men ederek, muhatabın ödeme safhasında ortaya çıkan araştırma yükümlülüğünün doğumunu da engellemektedir. Buna karşılık, keşidecinin ödemeden men talimatı verme imkânının kaldırılması ise, muhatabın kontrol yükümlülüğünü daha aktif hale getirecektir. TTK m. 711/III’ün kaldırılmasından sonra dahi, keşidecinin ödemeden men talimatı TTK m. 558/II ve m. 724 açısından önem taşıyacaktır. Muhatap bankanın, keşidecinin anılan hükümlere ilişkin ihbarını dikkate almaması bu hükümler çerçevesinde kendi sorumluluğunu ortaya çıkarabilir.
Bu çerçevede, ödemeden men talimatının kaldırılması muhatap ile keşideci arasındaki çek anlaşmasıyla kurulan hukukî ilişkide, keşidecinin ödememe konusunda talimatlarının hiçbir şekilde dikkate alınmayacağı anlamına gelmez. Keşideci çekin rıza hilafına elinden çıktığını ve ilgili çekin ödenmemesini muhatap bankadan talep edilmesinin engellenemeyeceği açıktır. Bu hususta ödememe konusundaki talimatların ne zaman ve hangi ölçüde banka tarafından dikkate alınıp alınamayacağı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Şayet, bankaya çekin rıza hilafına elden çıktığı inandırıcı delillerle bildirilmiş ve çekin ödenmemesi istenmiş ise, bankanın bu tür talimatlara uyması gerekir. Bu talimata uyulmaz ve gerçek hak sahibi olmayan bir kimseye ödemede bulunulursa, bu ödemeden dolayı muhatabın keşideciye karşı sorumluluğu doğabilecektir. Buna karşılık, soyut ve gerekçesiz bir ödemeden men talimatına uyarak çeki ödemekten kaçınan muhatap banka da çek hamillerine karşı sorumlu tutulacaktır. Görüldüğü üzere, TTK m. 711/III’ün kaldırılması, bankaları keşideciler ile çek hamilleri arasındaki karşıt menfaatleri değerlendirecek kurumlar haline getirecektir.
Kıymetli evrak hukukunun temel hükümlerinden biri olan TTK m. 558/II uyarınca, senet borçlusu hile veya ağır kusuru bulunmadıkça vadenin gelmesiyle birlikte senetten alacaklı olduğu anlaşılan kimseye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur. İşte bu hüküm çekler açısından şu anlama sahip olacaktır10: Muhatap banka hile ve ağır kusuru ile gerçek hak sahibi olmayan kişiye karşı ödemede bulunursa, senet bedelinden ötürü gerçek hak sahibine karşı sorumlu olacaktır. Muhatap banka açısından geçerli olan bu özen yükümlülüğü senet ve senetteki beyanların incelenmesiyle ilgili değildir. Buradaki özen yükümlülüğü, senetteki yazının kontrolüne (sahtelik veya tahrifat bulunup bulunmaması açısından) ve hatta senetteki ifadenin yorumuna değil, senet dışı vakıalara ilişkindir. Keşideci tarafından çekin rıza hilafına elden çıktığı ve çeki ibraz edecek kişinin gerçek hak sahibi olmadığı muhataba bildirilmiş ve ayrıca, bu hususta delil veya emareler sunulmuş ise, bankanın buna rağmen ödeme yapması TTK m. 558/II anlamında kusurlu bir davranış olacaktır. Dolayısıyla, bu kusurlu davranışı sebebiyle muhatap banka çek anlaşmasının ihlâli sebebiyle keşideciye karşı sorumlu olacaktır.
Öte yandan, keşidecinin rızası hilafına elinden çıkan unsurları tam veya sadece imzasının bulunduğu ya da boş çekin tahrif edilmiş/tamamlanmış şekilde bankaya ibraz edilmesi de mümkündür. Bu durumda, banka, keşidecinin (delil ve emarelerle desteklenmiş) ödemeden men talimatını dikkate almaz ve çeki öderse, bu durumda da TTK m. 724 uyarınca keşideciye karşı sorumluluğu doğabilecektir.
II. İLERİ TARİHLİ ÇEKLER İÇİN GETİRİLEN DÜZENLEMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1. Genel Olarak

İleri tarihli keşide edilmiş çeklere ilişkin düzenleme 5838 sayılı kanunda madde 18’de belirtilmiştir. Bu maddeye göre:
“19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2- 31/12/2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.”
Bilindiği üzere TTK m.707’de “Keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir.” şeklinde yer verilen düzenleme ile bir çekin ileri tarihli olarak keşide edilmesine imkân tanınmıştır.
İleri tarihli keşide edilmiş bir çekin karşılıksız çıkmasını değerlendirdiğimizde, bu şekilde keşide edilmiş bir çek ibraz edildiği anda karşılığı varsa ödenmesi zorunlu olduğu gibi, yeterli karşılığının bulunmaması durumunda da çek sorumlularına karşı müracaat hakkının kullanılabilmesi mümkündür. Başka bir ifadeyle bir çekin ileri tarihli olarak keşide edilmesi bu çekin keşide tarihini beklemeden ibraz edilmesine engel değildir. Bu açıdan bakıldığında lehine çek keşide edilen kişi veya yetkili hamil konumundaki bir başka kişi alacağını bir an önce elde etmek için çekin üzerinde keşide tarihine itibar etmeyebilir. Nitekim uygulamada da özellikle tedavül sonucu üçüncü kişilerin eline geçen çeklerin, çek üzerindeki yazılı bulunan keşide tarihi beklenmeden takibe koyulduğu görülmektedir.



2. 5838 Sayılı Kanun’un 18. Maddesi ile Getirilen Düzenlemenin İleri Tarihli Keşide Edilmiş Çekler Üzerindeki Etkisi

Madde gerekçesine baktığımızda bu düzenlemeyle, belirli bir süreyle çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersiz kabul edilerek, ekonomik sıkıntılarla çeklerin zamanında ödenememesi sonucunda ticari hayatta karşılaşılan sorunlara ve mağduriyetlere çözüm üretilmesi amaçlanmıştır. Yani 31.12.2009 tarihine kadar belirlenen geçici bir süre için piyasada çeklerle sağlanan para dolaşımının ayakta tutulması ve ekonomik krizin etkilerinin yaşandığı bu dönemde, güven ortamının ortadan kalkmasının bir sonucu olarak, vadesinden önce elindeki çekleri ibraz edenlerin önüne geçilmek istenmiştir.
Yukarıda da belirtildiği üzere ileri tarihli olarak keşide edilmiş bir çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ibrazı TTK m.707’ye göre geçerli kabul edilmekteydi. Ancak yeni düzenleme ile artık çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ibrazı geçerli olmayacaktır. Böyle bir durumda çekin yetkili hamili keşide tarihini beklemek zorunda kalacaktır. Başka bir ifadeyle çekle ilgili olarak hukuki sorumluluğun doğumu bakımından taraflar arasındaki vade anlaşmasına itibar edilecek ve ibraz için çekin üzerindeki keşide tarihi beklenecektir.
Her ne kadar çekte vadeyi kabul eden bu düzenleme 31.12.2009 tarihine kadar geçici bir süre için kabul edilmiş olsa da söz konusu düzenleme çekin hukuki niteliği ve ekonomik fonksiyonu ile bağdaşmamaktadır. Çünkü çek, diğer kambiyo senetleri poliçe ve bono gibi kredi aracı değildir. Nitekim çekte ibraz sürelerinin kısa tutulmuş olması ve faiz kaydının yasaklanmış olması çekin bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak getirilen yeni düzenleme ile çekin ileri tarihli olarak keşide edilmesinin sonucu olarak keşide tarihinden önce ibrazın geçersiz sayılması çekin bu süre zarfında kredi aracı olarak kullanılmasına neden olacaktır. Gerçi çekin 5838 sayılı kanunla getirilen düzenlemeden önce de kredi aracı olarak kullanılması mümkündü ancak o zaman bu durum lehdarın ve sonraki hamillerin taraflar arasındaki vade anlaşmasına sadık kalması ile sınırlı iken, artık bu durum kanun nedeniyle herkesin uyması gereken bir kural haline gelmiştir.
İleri keşide tarihli çekler için 5838 sayılı Kanun’da getirilen düzenleme öncelikle muhatap bankanın hukukî durumunu etkilemektedir. Buna göre, muhatap bankanın, 31.12.2009 tarihine kadar kendisine ibraz edilen ileri tarihli keşide edilmiş çekler için her hangi bir işlem yapmaması gerekecektir. Muhatap banka keşide tarihi gelmemiş çekler için ödemede bulunamayacağı gibi hesabın yetersiz olması durumunda çek için karşılıksız kaşesi vuramayacak ve diğer ödememe sebeplerini çek üzerine şerh düşemeyecektir. Muhatap bankanın, söz konusu dönemde ileri keşide tarihli çekler için işlem yapması keşideciye karşı kendisini sorumlu kılacaktır. Bu çerçevede, çekin keşide tarihinden önce ödenmesi veya ödenmeme durumunun çeke yazılması sebebiyle zarara uğrayan keşideci bu zararların tazminini muhatap bankadan talep edebilir. Buradaki hukuka aykırılık 5838 sayılı Kanun’la getirilen geçici bir yasaktan doğsa da, muhatap bankanın keşideciye karşı sorumluluğu taraflar arasındaki çek anlaşmasının ihlâline dayanacaktır.
Bilindiği üzere çekin mutlaka muhatap bankaya ibrazı zorunlu değildir. Takas odasına ibraz da, ödeme için muhataba ibraz yerine geçer (TTK m. 710). Çek Kanunu m. 6 uyarınca çıkarılan “Bankalararası Takas Odaları Merkezi Yönetmeliği” ile çeklerin banka şubeleri arasında hesaben tesviyesinin sağlanması amacıyla özel hukuk tüzel kişiliğine sahip “Bankalararası Takas Odaları Merkezi” kurulmuştur. Bu yönetmelik çerçevesinde takas odalarına yapılan ibrazda muhataba yapılan ibraz aynı sonuçlara tâbi tutulmuştur. 5838 sayılı Kanun uyarınca, 31.12.2009 tarihine kadar ileri keşide tarihli çeklerinde takas odasına ibraz edilmemesi gerekir. Buna rağmen, çek takas odasına ibraz edilir ve çek bedeli hesaben ödenir veya çekin ödenmeme sebebinin çeke yazılması sebebiyle başka bir zarar ortaya çıkarsa, çeki takas odasına ibraz eden ve bu ibrazı kabul eden bankalar keşideciye karşı ortaya çıkan zarardan sorumlu olacaktır. Bu bankalar arasında muhatap bankanın bulunması durumunda bu bankanın sorumluluğunun temelini çek anlaşması oluştururken, diğer bankalar keşideciye karşı haksız fiil hükümlerine (özellikle BK m. 55) göre sorumlu olacaktır.
Her ne kadar uygulaması bulunmasa da, çek için protesto çekilmesi yoluyla müracaat haklarının kullanılması mümkündür (TTK m. 720/I, b.1). Ancak, 31.12.2009 tarihine kadar ileri keşide tarihli bir çek için keşide tarihi gelmeden noter tarafından da protesto çekilmesi mümkün olmayacaktır. Aksi halde protesto çeken noter, bu yüzden doğan zararlar sebebiyle keşideci ve diğer müracaat borçlularına karşı sorumlu olacaktır.
Her nasılsa, ileri keşide tarihli çek 31.12.2009 tarihinden önce bankaya veya takas odasına ibraz edilmiş ve çekin ödenmeme sebebi çeke yazılmış veya noter tarafından çek için protesto çekilmiş olabilir. Bu durumda dahi, çek için kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulması durumunda icra müdürlüğü hamilin kambiyo senetlerine mahsus takip yetkisine sahip olmadığı (müracaat hakkının doğmadığı) gerekçesiyle takip talebini reddetmeli, takip talebinde bulunulması durumunda ise, şikayet veya itiraz üzerine icra mahkemesi tarafından açılan takip re’sen iptal edilmelidir (İİK m. 170a/II).
Böyle bir çeke dayalı olarak yapılan takibe karşı borçlu, şikayet yoluyla takibi iptal ettirebilir (İİK m. 170a). Zira bu durumda takibin dayanağı olan ileri keşide tarihli çekin usulüne uygun olarak ödeme için ibraz edildiği söylenemeyecektir. Bu eksiklikte kambiyo senetlerine mahsus takip yolu açısından şikayet sebebi teşkil edecektir.
Öte yandan, 31.12.2009 tarihinden önce henüz keşide tarihi gelmemiş ileri tarihli bir çek için ihtiyatî haciz talebinde bulunulduğunda da, mahkemenin bu talebi yukarıdaki gerekçelerle reddetmesi gerekecektir.
Keza, çeklerde vade kabul edilmediğinden, vadeden önce müracaat da söz konusu olamayacaktır. Bu nedenle poliçelere ilişkin hangi hükümlerin çeklere de uygulanacağına ilişkin düzenleme içeren TTK m. 730 poliçelerde vadeden önce müracaat hakkını düzenleyen m. 625’e atıf yapmamıştır. 5838 sayılı Kanunla yapılan bu düzenleme ile çekle ilgili olarak hukuki sorumluluğun doğumu bakımından taraflar arasındaki vade anlaşmasına itibar edilecek ve ibraz için çekin üzerindeki keşide tarihi bekleneceğinden, geçici olan bu süre içerisinde TTK m. 625’in kıyasen çekler hakkında da uygulanması gerektiği kanaatindeyiz.





* Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İzmir Barosu Üyesi
1 Bkz. Seven, V. : Çek Keşidecisinin TTK m. 711/3’e Göre Verdiği Ödemeden Men Talimatının Hukuki Niteliği ve Ceza Kovuşturmasına Etkisi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 284-301.
2 Yargıtay’da aynı görüşü paylaşmıştır. Bkz. İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bu yöndeki 12.04.2007 Tarih ve E. 2007/138 K. 2007/176 sayılı kararı, Yargıtay 11. HD.’nin 17.03.2008 Tarih ve E. 2007/14531, K. 2008/3335 sayılı kararı ile İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.03.2007 Tarih ve E. 2006/704 K. 2007/77 sayılı kararı ise 19 HD.’nin 13.12.2007 Tarih ve E. 2007/5634 K. 2007/11234 sayılı kararı ile onanmıştır.

3 Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13.03.2006 Tarih ve 2006/200 Müteferrik sayılı kararı, Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebi üzerine, Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 07.12.2006 Tarih ve E. 2006/8618, K. 2006/13855 sayılı kararı ile “…Söz konusu hükümde belirtilen (ÇekK m. 16b) ‘ödeme yasağı’ kavramı, mahkemelerce verilen ve çek bedelinin bloke edildiği ödeme yasağı kararlarını ifade etmekte olup, keşidecinin, TTK’nın 711/III . maddesine dayanarak, mahkemeden karar istemeksizin verdiği ödemeden men talimatlarının, şikayet hakkının doğumuna etki etmeyeceği gibi, tek başına suçun oluşumunu da engellemeyeceği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan…” gerekçesi ile bozulmuştur.
4 Bkz. Seven, s. 294-295.
5 “TK’nın 730/20. madde ve bendi yollamasıyla aynı Yasanın 669 vd. maddeleri uyarınca, rızası dışında elinden çıkması nedeniyle çekin iptalini isteme hakkı hamile aittir. Böyle bir durumda keşideci, aynı Yasanın 711. maddesinde öngörüldüğü şekilde muhatabı ödemekten men edebilir veya elinden çıkan çek bedelinin kendisinden istenmesi hâlinde borçlu olmadığının tespitini isteyebilir ancak, çek hamiline tanınan iptal davası açma hakkını kullanamaz.” YKD, C. 25, S. 12, s. 1543. “Çek keşidecisinin zâyolma nedeniyle çek iptali davası açması mümkün değildir.” Moroğlu E. / Kendigelen A., Notlu-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, 8. Bası, İstanbul 2004, s. 610. Ayrıca bkz. 11. HD, 18.06.1990, 1989-4807/4817, YKD, C. 17, S. 1, s. 68-69.

6 Öztürk, H. : Kıymetli Evrakın Ziyaı ve İptali, Ankara 1990, s. 25; Seven, V. : Kıymetli Evrakın Ziyaı Halinde Uygulanabilecek Önleyici Tedbirler, İzmir Barosu Dergisi, Ekim 1996, S. 4, s.11-12.
7 Keza, keşideciler zayi olan boş çek yapraklarının iptalini dahi mahkemeden istemek durumunda kalabileceklerdir. Çünkü, boşta olsa çek yapraklarının bir işlevi vardır. Şöyle ki, bankalar müşterilerine çek karnesi verirken, ÇekK m. 10’a göre ödemek zorunda kalacakları miktar için onlardan ayni ya da şahsi teminat alma yoluna gitmektedirler (Başlangıçta teminat almayan bankaların -çek sorumluluk miktarı bakımından- talep ettikleri ihtiyati hacizler de uygun bulunmaktadır. Bkz. 11. HD’nin 22.11.2007 Tarih ve E. 2007/12926, K. 2007/ 14719 sayılı kararı. İzmir Barosu Dergisi, Nisan 2008, S. 2, s. 240-241). Bankaların bu teminatları iade edebilmesi için çek yapraklarının bankaya dönmüş olması gerekmektedir. Ayrıca, ÇekK m. 7 ve 13 boş çek yapraklarına sonuç bağlamış durumdadır. Bu hükümlere göre çek yaprakları boşta olsa iade edilmek zorundadır. Fiilen zayi olan çeklerin bankaya dönüşü mümkün olamayacağından, bu çeklerin zayi olduğu konusunda bankanın bir şekilde ikna edilmesi gerekecektir. Bunun da tek yolu bu boş çek yaprakları hakkında verilecek iptal kararıdır.

8 Keşideci ibraz süresi içinde çekten cayamayacağından (TTK m. 711/I), bu durumda fiili olarak yapabileceği tek şey banka hesabını boşaltmak olabilir. Ancak, bu durumda da karşılıksız çek keşide etmek suçu ile karşı karşıya kalacaktır.

9 Diğer taraftan tacirler bakımından TTK m. 68/IV hükmünün uygulanabileceği akla gelebilirse de, TTK m. 730/I, b. 20, 669 vd. hükümleri bu konuda özel hüküm niteliğinde olduğundan çeklere uygulama imkânı yoktur. Ayrıca bkz. Şener, H. : Ticari Defterlerin ve Belgelerin Saklanması, Zıyaı, Zayi Belgesi, Böyle Bir Belgenin Alınması ve Alınmamasının Hüküm ve Sonuçları, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2004 C. 6, S.1 s. 249 ve dipnot 54’deki Yargıtay kararları.

10 Burada muhatap banka gerçek anlamda borçlu durumunda olmamakla birlikte, fiilen ödemeyi yapacak kişi durumunda olduğundan, TTK m. 558 hükmüne uygun davranmak durumundadır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"5838 S. Kanun’un Çek Hukukuna Etkilerinin Değerlendirilmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Vural Seven'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
27-07-2009 - 22:13
(5387 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 6 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
12377
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 4 saat 21 dakika 43 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,30 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 30039, Kelime Sayısı : 4026, Boyut : 29,33 Kb.
* 9 kez yazdırıldı.
* 7 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1069
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04919696 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.