Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Devletin Tapu Sicilinin Tutulmasından Sorumluluğu Sorunu

Yazan : E. Sedef Başçı [Yazarla İletişim]
Hukuk Fakültesi Öğrencisi

Çalışmamızda, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E.2004/4-526, K.2004/589, 10.11.2004 tarihli kararı ile E.2007/4-212, K.2007/261, 9.5.2007 tarihli kararını dikkate alarak, Prof. Dr. Hamdi Yılmaz’ın “Tapu Sicilinin Tutulmasından Devletin Sorumluluğu-Hukuk Genel Kurulu Kararı-Tehlike Sorumluluğu” başlıklı makalesinin değerlendirmelerini yapacağız.
Söz konusu kararlar ve makalenin konusunu teşkil eden “devletin tapu sicilinin tutulmasından sorumluluğu” sorununu buradaki tartışmalardan yola çıkarak, unsurlarını ele alarak inceleyeceğiz.

š Olaylar ve Hukuki Sonuçlar:


v (Y.H.G.K. E.2004/4-526, K.2004/589, T.10.11.2004)
Bahsi geçen kararın konusunu oluşturan olayda, davacı, davalı idareden tapu sicilinin tutulmasından doğan zararının tazminini talep etmektedir. Davacıya, sahte nüfus cüzdanı düzenleyerek, gerçek malikmiş gibi davranılarak, 3.kişi tarafından satılan taşınmazın gerçek maliki, durumu öğrenince tapu tescil ve iptal davası açarak taşınmazın mülkiyetini tekrar kazanmıştır. İptal ve tescil kararı, temyiz incelemesiyle kesinleşmiştir. Bu sebeple, M.K. 1007’ye dayanarak, zararının devlet tarafından, kusursuz sorumluluk ilkesine göre karşılanması gerektiğini iddia etmektedir.
Mahkeme, illiyet bağının, 3. kişinin ağır kusuru bulunması sebebiyle kesildiği dolayısıyla, davalı İdare’nin sorumlu olmadığına karar vermiş, ancak karar temyize gidilerek, oy çokluğuyla bozulmuştur.
Karşı oy veren üyenin gerekçesinde, sahte nüfus cüzdanıyla yapılan işlemin, zaten “yok” hükmünde olduğu ve bu sebeple davacının bir ayni hakkının doğmadığını, dolayısı ile de devletin bu zarardan sorumlu tutulamayacağını savunulmaktadır.
Bu kararla öne çıkan sorun; 3. kişilerin hukuka aykırı eylemlerinden devletin sorumlu tutulup tutulamayacağı ve tutulduğu takdirde bunun sınırının nereye kadar olduğuyla ilgilidir.

v (Tapu Sicilinin Tutulmasından Devletin Sorumluluğu-Hukuk Genel Kurulu Kararı-Tehlike Sorumluluğu - Prof. Dr. Hamdi Yılmaz; Y.H.G.K. E.2007/4-212, K.2007/261, T.9.5.2007)
Prof. Dr. Hamdi Yılmaz’ın makalesinde ele aldığı kararda da, davacı, önceki kararda olduğu gibi, davalı idareden tapu sicilinin tutulmasından doğan zararının, M.K. 1007 uyarınca giderilmesini talep etmektedir. Ancak bu olayda, daha öncekinden farklı olarak, tapu sicilinde yapılan değişikliğin, memurun kusurundan ya da kastından kaynaklandığı ve zararın bu şekilde meydana geldiği görülmektedir. Şöyle ki; davacı kişinin adına kayıtlı taşınmaz, kendisine ait olmayan fotoğrafı ibraz ve imzası da taklit edilmek suretiyle 3. kişiler tarafından dava dışı kişiye satılmıştır. Bu satış işleminin yapılması sırasında, ilgili memurların, malikin gerçek kimliğine ilişkin gerekli incelemeleri yapmayarak, bu usulsüz satışın yapılmasına kasıtlı olarak izin verdikleri görülmektedir. Bu eylem sebebiyle devletin sorumluluğuna ilişkin illiyet bağı kesilmeyeceğinden; mahkeme, davalının illiyet bağının 3. kişinin ağır kusuru sebebiyle kesildiği iddiasını kabul etmeyerek, davalı idareyi oluşan zarardan sorumlu olduğu ve zararının karşılanmasına karar vermiştir.
Makalede ve ilgili kararda ele alınan esas sorun, devletin tapu sicilinden doğan zararlardaki sorumluluğunun hukuki niteliğidir. Bu sorumluluğun mahiyetinin, M.K. 1007’de açıkça düzenlenmiş olduğundan, kusursuz sorumluluk olduğu tartışmasızdır ve olaydaki olduğu gibi, devlet memurunun bir kusuru söz konusu ise, kusuru bulunan memura rücu etmek suretiyle, yine sorumluluğuna ilişkin illiyet bağı kesilmeyecektir.
Ancak, bahsedilen sorumluluğun türünün, tehlike sorumluluğu mu, yoksa olağan sebep sorumluluğu mu olduğu tartışılmıştır. Kararda, tehlike sorumluluğu olarak kabul edilirken, makalede, olağan kusursuz sorumluluk olduğu savunulmuştur.

š Olaylara Esas Teşkil Eden Hukuki İlkeler ve Konular

v Devletin Tapu Sicilinin Tutulmasından Sorumluluğu:
Ayni hakların açıklık prensibi üzerine kurulu olmasından dolayı, mutlak hakların 3. kişilere duyurulması gereklidir. Bu durum taşınır mallarda zilyetlikle sağlanırken, taşınmaz mallarda tapu siciliyle sağlanır.
Tapu sicili; taşınmazlar üzerindeki ayni hakların durumunun devamlılığını göstermek amacıyla, açıklık prensibine göre devletin sorumluluğu altındadır.
Devletin sorumluluğu, tapu sicilinde benimsenmiş ilkelerden ileri gelmektedir.
· Açıklık prensibi
Bu prensibin varlığı sebebiyle, tapu sicilinde var olan bir hak veya özelliğin bilinmediği iddia edilemez ve kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermeyerek, sicilde mevcut bir kaydı bilmediğini iddia eden kişinin de iyi niyetli olduğu kabul edilmez.
Tapu sicilinde, taşınmaz üzerinde kurulu bütün haklar kayıtlı bulunur. Ve eğer şerh edilirse, kira sözleşmesi de buraya kaydedilebilir, böylece herkese karşı ileri sürülebilir hale gelir. Zira, tapu sicilinde kayıtlı bulunan bir hak, herkes tarafından bilinmelidir.
· Tapu Siciline Güven
Resmi siciller, çeşitli sebeplerle kanıt veya belge niteliğindedir ve bu sebeple sicil kayıtlarına güvenilebilmelidir. Tapu sicil kaydı da aynı prensibe göre tutulur.
Bu nedenle, bu sicillere güvenilerek yapılan işlemlerden doğan zararı, devlet karşılamakla yükümlüdür.
· Devletin Sorumluluğu;
Medeni Kanun madde 1007’ye göre; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.”
Maddede açıkça düzenlenmiş olan sorumluluk türünün, kusursuz sorumluluk olduğu tartışılmazdır.
Bu sorumluluk, sadece kayıt ve tescile değil; şerh ve beyanlara ilişkin yanlış ve eksikliklerden de kaynaklanabilir.
Devletin sorumluluğundan yola çıkarak ele almamız gereken bir diğer konu ise, kusursuz sorumluluktur.
v Kusursuz Sorumluluk;

Ä Kusur nedir?
Hukuka aykırı sonucu istemek(kast) veya bu sonu istemiş olmamakla birlikte, hukuka aykırı davranıştan kaçınmak iradesini yeterli olarak kullanmama(ihmal) halidir.Kast, kusurun en ağır derecesi olarak nitelenir; ihmal ise, ağır(herkesin gösterebileceği derecede dikkatli ve özenli davranmama) ve hafif(dikkatli ve tedbirli bir kişinin gösterebileceği derecede dikkatli ve özenli davranmama) şeklinde iki grup olarak anılır.
Genel olarak Medeni Kanunumuzda düzenlenen, haksız fiil sorumluluğunun, eylemin hukuka aykırı olması ve failin kusurlu olmasından kaynaklanması dışında, kusur aranmaksızın hatta bazen hukuka aykırılık söz konusu olmasa bile düzenlenen haller bulunmaktadır. İşte bu durumlar; doktrinde sebep sorumluluğu, objektif ya da kusursuz sorumluluk olarak nitelendirilmişlerdir. Kusursuz sorumluluk halleri ise, olağan sebep ve tehlike sorumluluğu diye ayrıma tabi tutulur.
İşte, devletin tapu sicilinin tutulmasından sorumluluğu da bu hallerden biridir. Bu sorumluluğun dayanağı tehlike prensibi değil, devletin, çalıştırdığı memura gereken özeni ve nezareti gösterme zorunluluğudur. Yani devlet, sicil hukuka aykırı tutulmuşsa, memuru kusurlu olmasa dahi sorumlu olacaktır. Zira, tapu sicilinin tutulmasında, güven ilkesi benimsenmiştir.
Ø Kusursuz sorumluluk 3 şartla var olabilir;

ü Hukuka aykırılık
ü Zarar
ü Uygun İlliyet Bağı
Şu halde; tapu sicilinin tutulması kapsamında ele alındığımızda, kusursuz sorumluluk halinin varlığından söz edebilmek için
Hukuka aykırılık, haklı ve geçerli bir sebep olmaksızın sicilin tutulması, kasten, hata veya ihmal suretiyle kayıt yapılması ya da yapılması gerekli bir kaydın yapılmaması şeklinde olabilir.Yalnız, tapu sicil memurunun eylemi hukuka aykırı bir davranış değilse, devletin sorumluluğu ortadan kalkacaktır.
Zarardan söz etmek için ise, hak sahibinin bu fiil sonucunda maddi bir zarara uğramış olması gerekir. Yine, M.K. 1025’e göre düzeltilmesiyle zararın önlenmesinin mümkün olması halinde, devletin sorumluluğu kalkacaktır, zira düzeltilebildiği halde, zarar söz konusu değildir. Tabii, M.K. 1023’e göre bu kayda güvenerek hak kazanan kişinin kazanımı korunması gerektiğinden, kaydın düzeltilmesi mümkün olmayacaktır, bu nedenle, asıl hak sahibi, zararını yine devletten talep edebilecektir.
Son olarak ise, uygun illiyet bağının varlığı gereklidir ki tapu sicilinde yapılan işlem ile hak sahibine verilen zarar arasında nedensellik bağı olmasıyla bu sağlanır.
Ø İlliyet bağının kesilmesi;
ü Zarar görenin ağır kusuru
ü 3. kişinin zararı oluşturacak nitelikte ağır kusuru
ü 3. kişinin hakkında zararlandırıcı sonucu göremeyeceği bir hal
söz konusu ise, mümkün olabilir.

š Olaylarda Bulunan Hukuki Sorunlar

v Devletin Sorumluluğunun Kapsamı
Devletin, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardaki sorumluluğunun türü, şimdiye kadar defalarca üzerinden geçtiğimiz üzere, şüphesiz kusursuz sorumluluktur.
Ancak, doktrinde kusursuz sorumluluk, ikiye ayrılmıştır. Bunlardan biri tehlike sorumluluğu, diğeri ise olağan sebep sorumluluğudur.
İlgili makalede de üzerinde durulmuş olduğu gibi, tehlike sorumluluğu sanayi ve teknolojinin gelişmesinden sonra gelişmiştir. Tehlike sorumluluğunun amacı, tehlike yaratan kişinin, yarattığı tehlikeden doğan zararı karşılamasıdır; yani bir kimse, hukuka aykırı olmasa da bir tehlike yaratıyorsa, bundan da sorumlu olmayı kabul etmelidir. Tehlike sorumluluğu her zaman uygulanabilecek bir sorumluluk türü değildir ve genel olarak, teknoloji ile sanayi alanlarında görülebileceği söylenir.
Olağan sebep sorumluluğu ise, kusursuz sorumluluğun asıl tanımına uygun her türlü eylemi kapsamaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, kusursuz sorumluluk dendiği takdirde, eylemde bir kusur zorunluluğu bulunmamaktadır. Zarara sebep olmak değil, bu sorumluluğu kanunen almış olmak gereklidir.
Elbette ki, yine incelediğimiz makale ve kararlarda da görüldüğü ve bizim de belirtmiş olduğumuz gibi, kusursuz sorumluluğun bulunması için çeşitli sebepler aranmakta ve bu sebepler oluşmaksızın, kusursuz sorumluluktan söz edilememektedir.
Devletin tapu sicilinin tutulmasından sorumluluğu da, olağan sebep sorumluluğu olarak görülmelidir. Zira, tehlike sorumluluğuna ilişkin tüm açıklamalar ve incelemeler göstermektedir ki, tehlike sorumluluğundan bahsetmek için, büyük tehlike taşıyan bir etkinliğin veya başka bir deyişle teknolojiden kaynaklı bir tehlikenin olması gerekir.
Tapu sicilinin tutulması eyleminin de böyle bir tehlikeye sahip olmadığı açıkça bellidir. Bu sebeple, Prof. Dr. Hamdi Yılmaz’ın makalesinde belirtilmiş olan görüşe katılmak suretiyle, devletin sorumluluğunun türünün olağan sebep sorumluluğu olduğunu söyleyebiliriz.

v 3. Kişilerin Hukuka Aykırı Fiillerinden Dolayı Oluşan Zarardan Devlet Sorumlu Mudur?
Olaylarda öne çıkan en önemli sorunlardan biri ise, devletin sorumluluğunun kapsamından yola çıkarak, 3. kişilerin hukuka aykırı eylemlerinden, devletin sorumlu olup, olmayacağı sorunudur.
Her iki olayda da, 3. Kişilerin hukuka aykırı eylemleri sonucu, malik ya da iyi niyetli 3. kişilerin zarara uğradığı görülmektedir. Ancak, her iki olayda da bu durum farklı şekillerde tezahür etmiştir ki bu durumlar da zaten tüm olasılıkları kapsamaktadır.
İlk olasılık, Y.H.G.K.’un 10.11.2004 tarihli kararında olduğu gibi, herhangi bir 3.kişi/kişiler tarafından yapılan hukuka aykırı bir işlem sonucu, tapu sicil kaydında değişiklik yapılmasından doğan bir zarar söz konusu olduğunda görülür.
3.kişinin hukuka aykırı eylemi, sahte nüfus cüzdanı veya sahte vekâletnameyle gerçekleşmiş olabilir, böyle bir durumda, memur gereken dikkat ve özeni göstermek suretiyle, görevini kusuru olmadan yerine getiriyorsa, devletin sorumluluğundan söz edilemez. Şöyle ki, memur, kötü niyetli kişinin kastından haberdar değilse ve gereken incelemeleri yaptığı sırada bu eylemin hukuka aykırı olduğunu fark edememişse, bu durumda devletin sorumluluğunu kaldıracaktır, çünkü zarar artık devletin tapu sicilini yanlış tutmasından değil, 3.kişinin hukuka aykırı eyleminden kaynaklanmaktadır. Bu durumda da, kusursuz sorumluluğun şartlarından biri olarak, zarar ile eylem arasında bulunması gereken illiyet bağı kesilmiş olacaktır ve sorumluluğu ortadan kaldıracaktır.
Diğer olasılık ise, makaleye konu olan Y.H.G.K.’un 9.5.2007 tarihli karardaki olayda gerçekleştiği şekilde olacaktır. Olayda, yine bir 3.kişinin hukuka aykırı işlemi söz konusudur, fakat bu sefer, tapu sicilini tutan memurlar ilgili özeni göstermemek ya da kasıtlı olarak bu eylemin gerçekleşmesine sebebiyet vermektedirler. Nitekim incelemeler sonucu, olayda ilgili memurların kasıtlı hareketinin bulunduğu ortaya çıkmış ve devletin sorumluluğunun kalkmayacağı da belirtilmiştir.
Devletin tapu sicilinden tutulmasından doğan zararlardan sorumluluğunun kapsamı belirlenirken, 3.kişilerin hukuka aykırı eylemlerinin bu sorumluluğun kapsamına girmeyeceği; ancak bu 3.kişilerin, ilgili devlet memuru olması ve kusur ya da kasıtlarının bulunması halinde, sorumluluğun kalkmayacağı kesin olarak anlaşılabilir. Gerçekten de, “kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür.” (Tandoğan Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku, 1967,s.89)
Devlet, memurunun kusur veya kastından kaynaklanan zarardan sorumlu olduğu durumlarda, memura bunu rücu etme hakkına da sahiptir.
Bu sorumluluk, kusursuz sorumluluk olduğundan, kusursuz sorumluluğun varlığını ispat etmek, mağdura aittir.Davalı, yani bu durumlarda olduğu gibi idare, sorumluluktan kurtulmasını sağlayacak bir sebebin varlığını ispat etmekle yükümlüdür. Bu durum, ancak –gerekli özeni gösterse bile, zararın gerçekleşeceğini- ya da mücbir sebepler, mağdur veya 3.şahısların ağır kusurundan ileri geldiğini ispatla gerçekleşir.

v İyi Niyetli 3.Kişilerin Zararları Da Sorumluluğun Kapsamında Mıdır?
Devletin sorumluluğunun kapsamını tartışırken ortaya çıkan bir diğer sorun ise, zarar gören iyi niyetli 3.kişilerin bu sorumluluğun kapsamına girip girmediğidir.
Devletin, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumluluğu, kusursuz sorumluluk olduğuna göre, bu sorumluluk, zarar gören herkese karşı olabilir. Nitekim eğer ki, tapuda kendisinden habersiz taşınmazının satışı yapılmış olan asıl malik, malının mülkiyetini dava yoluyla ya da bu malı alan iyi niyetli kimselerle anlaşmak suretiyle geri almışsa, devletin sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerin yokluğu durumunda, devlet bu iyi niyetle malik olmak isteyen kişilere karşı sorumlu olacaktır. Ancak eğer ki, asıl malik, mülkiyeti geri alamıyorsa, bu durumda zararı olmayacağından, bu ilkenin kapsamına girmeyecek ve devlet bu kişilere karşı sorumlu olmayacaktır.

š Sonuç
Bu makale ve kararlara yaptığımız incelemeler ve ilgili konulara ilişkin yaptığımız araştırmalardan yola çıkarak; her iki kararda ve makalede varılan sonuçlara katılarak devletin tapu sicilinin tutulmasından sorumluluğunun sınırlarının, yargı kararlarınca da belirlenmiş olduğunu düşünüyoruz.
Bu sorumluluğun amacı, devletin sicil kayıtlarına gerekli özeni gösterdiği ve yanlışlık yapılmayacağı garantisini topluma verebilmek için oluşturulan, tapu siciline güven ilkesinden yola çıkarak, kişilerin tapuya ilişkin işlem yaparken rahatını sağlamaktır. Bu şekilde, yanlışlık olduğu durumlarda, zarar görecek kişi, zararını tazmin edebileceğini; aynı zamanda, ilgili memur, yapacağı usulsüz veya ihmali eylemlerinden sorumlu olacağı düşüncesi ile daha dikkatli ve özenli davranması gerektiğini bilebileceklerdir. Bu da, tapu siciline ilişkin işlemlerin daha iyi ilerlemesini sağlayacaktır.





š Kaynakça

· Türk Medeni Kanunu (m.1007, 1023)

· Oğuzman, K. ; Öz T.-Borçlar Hukuku Genel Hükümler (2006), İstanbul: Filiz Kitabevi

· Esener, T. ; Güven, K.-Eşya Hukuku (2008), Ankara: Yetkin Yayınları

· Sirmen, L. - Medeni Kanun’un 917. Maddesine İlişkin Bir Yargıtay Kararı İncelemesi (1975), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları (No. 391, s.497)

· Doğan, İ. - Tapu Sicillerinin Tutulmasından Devletin Sorumluluğu ve Bu Sorumluluğun Başlama Tarihiyle İlgili Somut Bir Olay ve İnceleme (2002,Nisan), Adalet Dergisi (sayı:11)

· Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2007/4-422, K. 2007/536, 11.07.2007 tarihli kararı

· www.turkhukuksitesi.com

· www.tkgm.gov.tr
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Devletin Tapu Sicilinin Tutulmasından Sorumluluğu Sorunu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı E. Sedef Başçı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
15-06-2009 - 23:35
(5426 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 2 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 2 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
12792
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 6 saat 49 dakika 37 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,36 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 22810, Kelime Sayısı : 2085, Boyut : 22,28 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 8 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1038
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
Forumumuzdaki İlgili Mesajlar
Erken Bitirme, Üstten Ders Alma Hakkında.
Meliha - 01-07-2018 - 08:26
Yeni Hukuk Fakültesi Öğrencilerine Tavsiyeler
sametcanaslan - 10-03-2018 - 00:39
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,07186890 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.