Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
Yazan : Av.NT,
Tarih : 16-07-2025 13:11
|
İyi çalışmalar sayın meslektaşlarım.
Aynen iade talepli davamızda talep kısmında, terditli olarak öncelikle aynen iade talebinin ardından "aynen iadenin reddine karar verilmesi halinde" diyerek eşyanın dava tarihindeki değerine hükmedilerek dava tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiştik. İlk derece mahkemesi ilamda "öncelikle aynen iade, mümkün olmazsa ...-TL bedelin dava tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte tahsili" şeklinde hüküm kurduğundan İİK md.24'ten faydalanamıyoruz. Eşyanın değeri de dava tarihine nazaran oldukça artmış durumda. İstinaf etmemiştik ama karşı tarafın başvuruları da reddedildi.
Şu anda Yargıtay aşamasındaki dosyada aynen iade talebimiz devam etmekle bedele ilişkin ikincil talepten feragat ettiğimizi beyan edersek nasıl bir kararla karşı karşıya kalabiliriz? Benzer bir durum yaşamış olan meslektaşımız var mıdır? Karşı karşıya kalabileceğimiz bir problem olur mu?
Saygılarımla.
|
|
|
|
Merhaba Meslektaşlarım, herkese iyi çalışmalar diliyorum.
Bir dosyamda müvekkil, evinde kendi oturmak istediği için ihtiyaç nedeniyle evi tahliye etmek üzere öncelikle zorunlu arabuluculuk yoluna başvurduk ve toplantı neticesinde 1 Eylül 2025'te kiracının tahliye edeceğine dair anlaşma tutanağını karşılıklı olarak imzaladık. Ancak kiracı, bu süreçte ev bulmuş ve 1 Eylül'den önce tahliye gerçekleşecek. Bu süreçte, müvekkilin durumunda değişiklik oldu ve artık kendi evinde oturmak değil yeniden kiralamak istiyor.
1. Sorum; Türk Borçlar Kanunu'nun 355. maddesi kıyasen arabuluculuk yolunda imzalanan belge için uygulanabilir mi? Yani, kiracı kendi isteğiyle arabuluculukta kararlaştırılan günden önce evi tahliye ederse, mülk sahibi, yeniden kiralama yasağına tabi olmaksızın dilediği gibi kiralama hakkını kullanabilir mi?
2. Sorum; Arabuluculuk tutanağına anlaşma hükümleri şu şekilde yazılmış; "1. Kiracı, 01.09.2025 tarihinde evi tahliye edeceğini kabul ve beyan eder. 2. Aylık kira bedeli tahliye tarihine kadar 10.000-TL olarak ödenecektir." Kira bedeli hali hazırda zaten 10 bin TL ve ev sahibinin zam yapmak için hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Yani, arabuluculuk metnine bu ifadenin yazılmamış olması hiçbir durumu değiştirmeyecekti. Bu durumda, Kira bedelinin arabuluculuk tutanağına yazılması tahliye taahhüdünün kayıtsız şartsız olmasına engel midir?
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Değerli meslektaşlarım merhabalar. Müvekkilimiz nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılanmaktadır. Müşteki duruşmada adına kredi kullandırıldığını ancak paranın iade edilmesi için başvuru yaptıklarını ve herhangi bir zararları kalmadığını beyan ettmiş durumdalar. Müvekkilimize zarar giderimi için süre de verildi. Bu durumda nasıl bir zarar giderimi yolu benimsemek gerekmektedir. Küçük bir meblağ yatırarak etkin pişmanlıktan faydalanabilir miyiz? Teşekkürler
|
|
|
|
Merhaba, Açık Cezaevinde bulunan hükümlü müvekkil iş kazası geçiriyor ve parmağı kopma derecesinde yaralanıyor.
Bu iş kazasıyla ilgili idari yargıda tam yargı davası açılması gerektiğini öngörüyoruz. Buna istinaden;
1- Dava öncesi idareye başvuru zorunluluğumuz var mı?
2- Var ise; yazılı başvuru şartını KEP aracılığıyla yerine getirebilir miyiz?
3- Açılacak davada husumeti Adalet Bakanlığı'na mı yöneltmeliyiz?
|
|
|
Yazan : Av.melke,
Tarih : 12-07-2025 07:08
|
Herkese merhaba, vasiyetnamenin tenfizi davası açtım. Ancak vasiyet edilen mallar elbirliği mülkiyetine tabii olduğu için mahkeme bana paylı mülkiyete çevirmem için yetki verdi. 4 taşınmaz var 3’ünün tarafları aynı ancak bir tanesinde farklı bir tane taraf var. Arabulucuya başvurup dava açacağım. Tek bir arabuluculuk ve tek bir davada açsam taraf açasından sıkıntı yaşar mıyım? Yardımcı olursanız çok sevinirim.
|
|
|
|
Merhaba saygıdeğer meslektaşlarım,
Bilgisayar mühendisi olarak çalışan kardeşimin iş akdi işin sona ermesi (18 kodla) feshedildi. Ancak işveren şirket kıdem tazminatı ödemeye yanaşmıyor. Bu sırada da kardeşime görevi sırasında kullanmak üzere bilgisayar verdiler. Bu bilgisayarın da iadesini istiyorlar. Biz de bu durumu lehimize çevirmek için arabulucuda kıdemin ödenmesi karşılığı bilgisayarın iadesine anlaşmayı düşündük. Ancak bu durum kardeşim aleyhine bir sonuç doğurur mu? Başvuru sürecine kadar bilgisayarın bizde bulunmasında bir sakınca var mı?
Cevaplarınızı ve desteklerinizi bekliyorum. Şimdiden teşekkürler =)))
|
|
|
Yazan : cereny,
Tarih : 11-07-2025 13:06
|
Merhabalar,
Müvekkilin kiralayanı olduğu taşınmaz tek bir kiracı tarafından kullanılmaktadır. Taşınmazın çatı katında da müvekkilin kendine ait eşyaları bulunmaktadır. Müvekkil taşınmazın çatı katına gittiğinde kiracının da kendi eşyalarınının bir kısmını oraya koyduğunu, eşyalarından klimanın çalınmış olduğunu ve çatıdan bir kısmın kesildiğini fark etmiştir. Müvekkil çatı katına demir kapı yaptırmak istemekte ancak kiracı karşı çıkmaktadır. Çatı katına kiralanan taşınmazdan ayrı bir giriş bulunmaktadır. Ayrıca yine kiracı taşınmazın bahçe kısmına kamelya ve garaj yaptırmıştır. Bu durumda bahçe kısmındaki yapılar bakımından kiracıya karşı müdahalenin meni davası mı yöneltilmelidir? Ayrıca taşınmaz miras malı olduğundan davanın tüm malikler dahil edilerek mi açılması gerekmektedir? Çatı katı açısından kiracının buraya eşyalarının koyması ortak alan olduğu iddiasıyla kabul edilebilir mi ? Kira sözleşmesinde bu yönde bir hüküm bulunmamaktadır.
Değerli görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim. Çok teşekkür ederim.
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
Bir bakım nafakası dosyamda davalı(nafaka yükümlüsü) istinaf aşamasında vefat etmiş ancak biz bu durumu istinaf kararı gelince taraf bilgilerinde davalının yanında (müteveffa) yazdığı zaman öğrenebildik. İstinaf mahkemesince mirasçıların dosyaya dahil edilmesi konusunda herhangi bir işlem yapılmadı. Karar da bu şekilde kesinleşmiş oldu. Ölü kişiye doğrudan takip açamayacağım için mirasçılarına nasıl ulaşabilirim?
Kesinleşen dosyadan yetki belgesi mi talep etmeliyim yoksa sulh hukuktan doğrudan mirasçılık belgesi mi istemeliyim? Yahut ölü kişiye takip açıp icra dosyasından yetki belgesi mi istemeliyim? Hangisi daha doğru bir yol olur?
|
|
|
|
Merhaba,
Mirasçılardan bir kısmının reddi miras yapmak istemekte. Fakat mirasçılardan birinin çocuğu var ve çocuk 18 yaşından küçük. Edindiğim bilgilere göre reddi miras dava dilekçesinde bir kısım mirasçıyı ve onun alt soyunu taraf gösterebiliyorum (bu durumun doğruluğundan emin değilim tecrübe eden meslektaşlarım varsa bilgi verirse sevinirim). Taraf gösterme durumunu nasıl sağlayabilirim?
Çocuklarında avukata vekalet mi çıkartması gerekir?
Yoksa dava dilekçesinde davacı olarak cocuklara atanacak kayyum seklinde bir ibare yeterli olur mu ?
Tesekkürler
|
|
|
Yazan : hoydco,
Tarih : 10-07-2025 12:24
|
karşı taraf müvekkilin aracına çarpıyor ve maddi hasarlı trafik kazası gerçekleşiyor karşı tarafın sigortası yok maddi hasara yönelik olarak açacağımız dava öncesi herhangi bir arabuluculuk başvurusu yapılması gerekir mi?
|
|
|
Yazan : Av. F.D.,
Tarih : 09-07-2025 19:37
|
Merhaba kolay gelsin, bir kişisel ilişki tesisi dosyamızda davalı tarafız, davacının talep ettiği kişisel ilişkinin kısmen kabulü, kısmen reddine karar verilerek hüküm tesis edildi ve sadece davacı vekili yararına vekâlet ücretine hükmedildi, kısmen kabul kısmen red olduğu için davalı olarak tarafımız lehine de vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmez miydi ? Şimdiden teşekkürler
|
|
|
|
Merhaba,
Tarafımızca açılan ortaklığın giderilmesi davası akabinde sehven başka bir arkadaşımız aynı taraflar, aynı taşınmaz, aynı mahkeme vs. kısacası derdest dava ikame etmiş. Üzerinden bir süre geçmiş ve hatta her iki dosyadan da bilirkişi raporu alınmış. Bu durumda ne gibi bir çözüm önerisi geliştirebiliriz? Durumu izah eden ayrıntılı bir beyan ile birleştirme talep etmek mantıklı mı? Ne gibi bir yol izlenmeli sizce
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba müvekkil şirket 2022 model honda crv marka araç alıyor. Araç ufak çaplı bir kaza geçiriyor ve tamir için yetkili servise çekiliyor. Araç 3 aydır parça bekliyor ve halen ilk günkü gibi duruyor.
SATIŞ SONRASI HİZMETLER YÖNETMELİĞİ'ne göre müvekkil şirketin aracı için öngörülen azami tamir süresi 45 iş günüdür. Ancak görünen o ki bu araç 3 ay daha yatacak. Sorum şu, müvekkil şirket adına 45 iş gününü geçen her bir gün için tamiratı yapmayan bayi ve honda türkiyeden müteselsil olarak araçtan mahrum kalma bedeli alabilir miyiz?
Müvekkil tüketici olsaydı sorun yoktu benim için ama müvekkil limited şirket olunca ve görevli ticaret mahkemesi olunca tereddüte düştüm bilmediğim, dikkat etmediğim bir husus var mıdır diye.
Yada farklı bir düşüncesi olan meslektaşım yol gösterirse memnun olurum
|
|
|
Yazan : avtgc,
Tarih : 08-07-2025 17:22
|
Merhabalar binanın iskanı yok müteahhit iflas etti toprak sahibi dairelerini sattı maliklerin çoğunluğu biraraya gelerek tadilat projesi ve iskan alımı için nasıl bir yol izlemeli maliklerin tamamı muvafakat vermiyor teşekkür ederim şimdiden
|
|
|
|
Müvekkil ev sahibi, kiracı tahliye taahhüdünde taahhüt ettiği tarihte taşınmazı boşaltmıyor, yargılamaların da uzun sürdüğü açık bu nedenle ciddi maddi kayıp mevcut, tahliye edilen tarihe kadar rayiç bedel yerine sözleşmede kararlaştırılan kira bedeli ödeniyor, konuya ilişkin yalnızca Hukuk Genel Kurulunun kararı bulunuyor. Geç tahliye nedeniyle yoksun kalınan kiranın tazminine ilişkin dava açacağız. Daha önce benzer şekilde dava açmış meslektaşlar varsa hangi hususlara dikkat ettiniz, benzer emsal kararın varlığı hakkında bilgi sahibi olan var mıdır? İyi çalışmalar dilerim herkese.
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar,
İş kazasından kaynaklı açılan maddi manevi tazminat istemli davada, davacı taraf site yönetimi yerine 60 tane kat malikini davada taraf olarak göstermiş. Bu yüzden 60 tane kat malikinden vekalet alıp dava sürecini takip etmek bir hayli zor olacak. Site yönetimi adına düzenlenen vekaletnameyle davayı takip etme imkanı var mıdır? (Not: site yönetimi davada taraf olarak gösterilmemiş)
|
|
|
|
Meslektaslarim merhaba
Is mahkemesinde isci vekiliydim davamizi kazandik. kararini ilamli icraya koydum. Ancak faiz hesaplamada sehven bir hata yapmisim yanliklikla cok az bir miktar fazla faiz hesaplamisim . Borclu sirket de icra hukuk mah. dava acmis faizin yanlis hesaplanmis oldugunu soyleyerek . Simdi benden davaya cevap vermem isteniyor . Bu durumda ne yapabilirim?icra hukuk mahkemesi boyle bir durumda nasil karar verir. Ilk defa basima böyle bisey geldi. Tecrubeli ustatlarim yol gosterirse cok sevinirim. Iyi forumlar cok tesekkur ederim simdiden
|
|
|
|
Değerli meslektaşlarım bir konuda bilgilerinize ihtiyacım var şimdiden cevaplarınız için teşekkürler. Sorum şu şekilde, kiralananın tahliyesi ile ilgili taahhüt içeren, taşınmazın eski maliki ile kiracı arasında imzalanan bir arabuluculuk anlaşması mevcut. Bu anlaşmadaki tahliye taahhüdüne dayanarak evin yeni maliki tahliye talebinde bulunabilir mi? Arabuluculuk tutanağındaki hak ve yükümlülükler yeni malike de sirayet eder mi?
Bir diğer sorum arabuluculuk anlaşma tutanağı hakkında icra edilebilirlik şerhi almak için tutanakta belirlenen tahliye tarihinin geçmesi beklenmeli midir yoksa bu tarihten önce icra edilebilirlik şerhi talebinde bulunulabilir mi?
|
|
|
Yazan : avkavak,
Tarih : 07-07-2025 14:23
|
Değerli meslektaşlarım, (Konunun daha iyi anlaşılması için olayın geçmişini de anlatmak durumunda kaldım.)
Köyde yer alan ve tapuda paylı mülkiyete konu bir arsa var. Arsada yol olarak kullanılan yer müvekkilin payı içerisinde kalmaktadır. Ayrıca müvekkilin payı içerisinde kalan yolun kenarından bir su arkı geçmektedir. Karşı taraf yıllarca bu su arkından geçen su ile bahçesini sulamıştır. Karşı taraf yaklaşık 10 sene önce bu su arkına boru döşetmek istemişler ve su arkı yetersiz geldiği için kepçe ile kazmışlardır. Anca bu kepçe ile kazma sonrasında müvekkilin yolun kenarında eğimli arazide olan ağaçlarına zarar gelmiştir. Ardından müvekkil su arkını taş ile kapatmış ancak karşı taraf suya el atmanın önlenmesi davası açmıştır. Davada ihtiyati tedbirle taşların kaldırılmasına karar verilmiş ve yıllar süren yargılama sonucunda ise taşlar yerinde olmadığı için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Günümüzde ise bu su arkından büyük boru ile su geçmektedir. Ancak ağaçlar, zamanında eğimli arazide zarar gördüğünden dolayı her an yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Karşı taraf yakın zamanda damla sulama sistemine geçmek istemektedir. Ancak bu sefer müvekkil, zarar gören ağaçların yıkılmasını engellemek için istinat duvarı inşa edeceğini belirterek su arkının kullanılmasına izin vermemiş; su arkı ile yolun kesiştiği yerden yeni bir kanal/tünel geçirilerek damla sulama sistemi için gereken küçük boruların oradan geçirilmesini istemiştir. Karşı taraf da bunu kabul etmiştir ve su arkı kapatılarak damla sulama sistemi için gereken borular, su arkı ile yolun kesiştiği yerden yeniden geçirilecektir.
Müvekkil, bu yeniden geçirilecek boruların yeri için tapuda mecra hakkı kurulmasına razıdır ancak bunun için bir bedel de talep etmektedir.
Sorularım ise şu şekilde:
1- Yıllardır su arkı olarak kullanılan yer ile şimdi damla sulama sistemi için döşenecek olan boruların bulunduğu yer, Müvekkilimin payı içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle el atmanın önlenmesi davası ve ecrimisil talepli dava açmak mümkün müdür?
2- Müvekkil bu yeni kabloların döşeneceği yerin daha sonrasında bir uyuşmazlık olmaması için tapuda mecra hakkı olarak karşı tarafa irtifak hakkı tanımak istiyor ve bunun karşılığında bir bedel talep ediyor. Nasıl bir yol izlemeliyiz?
3- Aynı zamanda karşı tarafın evine giderken kullandığı yol müvekkilin payı içerisinde kalmaktadır. Burası için de bir geçit hakkı sağlayarak para talep etmek istemektedir. Bunun için nasıl bir yol izlenmelidir?
|
|
|
|
Herkese iyi günler dilerim..
Müvekkil saat 23.32 de trafik ekiplerince alkol testine tabii tutuluyor ve 0,64 promil alkollü olduğu tespit ediliyor. Para cezası ve 6 ay ehliyete el konuluyor.
Akabinde müvekkil hastaneye gidip kan veriyor. Numune alınma saati 01.23 yani takriben 2 saat sonra. İlgili kan sonucunda promil düzeyi yine 0,64 (alkol metre ile tamamen aynı) Geçmiş yargıtay kararları ve adli tıp raporlarına baktığımda saatlik ortalama 0,15 promil düşüş olması öngörülüyor. Metabolizmaya göre farklılık olabilir ancak 2 saat geçmesine rağmen hiçbir düşüş olmaması alkol metre cihazında hata olduğunu gösterebilir mi ?(yargı kararlarına göre saatlik 0.15 azalma bekleniyor ise cihazda 0.94 civarlarında çıkması gerekmez miydi? )Her ne kadar kan testi ve cihaz ölçümü yasal sınırın üzerinde de olsa da ceza cihaz ölçümü sonucu yazıldı ve tıbbi tutarsızlık gerekçesi ile cihazın hatalı olduğunu bu sebeple delilin hukuka aykırı olduğu ileri sürülebilir mi ? Fikirlerinizi bekliyorum meslektaşlarım..
|
|
|