| Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar. Malik olan müvekkilim, 5 yıl önce evini kiraya vermiştir. Kira sözleşmesinde kiraya veren olarak müvekkilim gösterilmiş, kira bedellerinin yatırılacağı hesap da müvekkilimin hesabı olarak belirtilmiştir. Kira bedelleri de düzenli olarak müvekkilimin hesabına yatmıştır. Ancak sözleşmeyi müvekkilimin eşi imzalamış olup, eşi geçen sene vefat etmiştir. Kira tespit davası açmayı planlıyoruz.
Sorum şu: Dava sürerken karşı taraf ‘ben sözleşmeyi maktul ile imzaladım’ şeklinde itirazda bulunursa, maktulun müvekkilimin doğrudan temsilcisi olarak hareket ettiğini ispatta sorun yaşar mıyız.
İkinci sorum şu; Dava dilekçesinde, sözleşmenin müvekkilim adına maktul tarafından temsil yetkisiyle imzalandığını özellikle belirtmeli miyim?
Yanıtların için şimdiden teşekkürler.
|
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık suçunda suçun oluştuğu an, paranın mağdurun banka hesabından çıktığı an mıdır yoksa failin banka hesabına geçtiği an mıdır? Para mağdurun hesabından çıktı ancak faile geçmeden güvenlik sebebiyle mağdura iade olmuşsa bu durumda suç tamamlanmış mı olacak çünkü para hesaptan bir kere çıktı sonradan iade olmasının suçun tamamlanmasına etkisi yok sanırım. Ancak suçun tamamlanması için failin hesabına paranın varması gerekiyorsa, para failin hesabına varmadan mağdura iade olduğu için bu sefer suç teşebbüste kalmış olacak. Bunu merak etmiştim meslektaşlarım. Teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
|
Arkadaşlar Merhaba, İlk derece Mahkemesinde verilen kararlara karşı İstinaf başvuru yolunda kesinlik sınırı karar tarihi iken ne yazık ki2025 Haziran ayından itibaren dava tarihi olarak uygulanmaya başlandı. Bu uygulamanın başladığı 2025 Haziran ayından sonra ki bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında ise kesinlik sınırının KARAR tarihi olması gerektiği yönünde çok yeni bir kararı verilmiş. Eğer böyle bir karar var ise yani eskiden uygulandığı gibi kesinlik sınırının karar tarihine göre belirlenmesi gerektiği yönünde ise YHGK kararı, kesinlikle olması gereken adil bir karar olacaktır. Ülkemiz de ilk derece ya da istinaf incelemesi fark etmez, en az 2 yıl bazen 3-4 yıla uzadığı dikkate alındığında doğru olan da bu olacaktır. Bahsi edilen YHGK nun bu yeni kararına ulaşabilen var ise paylaşırsanız çok yararlı olacaktır. Saygılarımla
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar.
Müvekkil şirketin fatura alacakları konusunda 2 alt başlık ile sorularımı iletmek isterim.
1-)Tıbbi malzeme satımı için hekim ile anlaşılan meblağ için hekim tarafından senet düzenlenmiş olup malzemelerin tesliminden sonra hekime fatura düzenlenmiş ve hekim tarafından ödemeler yapılmamıştır. Burada en hızlı yöntem olarak ne tavsiye edersiniz? Öncesinden ihtarname çekmek gerekir mi? Doğrudan icra takibi yapmayı düşünüyorum ancak fatura alacağı olarak örnek7 mi yoksa örnek 10 olarak takip başlatmam daha avantajlı olacaktır?
2-)Bir diğer hekim tarafından malzemeler teslim alınmış ve hastaya işlem uygulanmış ancak hekim tarafından süreç uzatılarak herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Müvekkil tarafından faturalar düzenlenmiş ancak bunlardan bir tanesine itiraz süresi geçmiş ve hekim tarafından posta yoluyla faturayı iade ettiğini ve aralarında herhangi bir sözleşme olmadığını ihtar etmiştir(İhtar noter aracılığı ile yapılmamıştır.). Bu olayda da doğrudan icra takibi başlatmayı düşünüyorum çünkü elimizde malzemelerin teslimine dair kargo numaraları mevcut.
Konulara ilişkin tecrübeleriniz veya emsal kararlar var mıdır?
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba, süresi içerisinde
01/05/2025 te açılmış bir ihtiyaç sebebiyle tahliye davası pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi halinde reddedilen kararın kesinleşmesinden itibaren yeniden aynı dava bu sefer doğru husumete yöneltilerek açabilir mi?
Yoksa tekrardan 05/2026 yılında dava açma süresini bekleyip mi tekrar dava açılması gerekiyor bilgileriniz için çok teşekkürler
|
|
|
|
|
Yazan : milatsu,
Tarih : 01-09-2025 14:08
|
Meraba arkadaşlar. Hepinizin yeni adli yılı hayırlı uğurlu olsun.
Müvekkilin emekli maaşının tamamına SGK tarafından haciz ve bloke konmuştur.
SGK'ya emekli maaşın tamamına haciz konmasının mevzuata aykırı olduğunu bildirdik,sessizliğini koruyor.Bankaya başvurduk maaş hesabına haciz koyamazsın diye, kuruma başvurun deyip geçti cevaben.
E haciz olduğu için şikayet yoluna da başvuramadım. Müvekkil dava açalım diyor. Kanuna aykırı bir uygulamada bir idari karar bulunmadığından idare mahkemesi mi, iş mahkemesine mi, haczin kaldırılması talebi yeterli olur mu nasıl bir dava açmalıyım. Yardımcı olan meslektaşlarıma teşekkürler şimdiden.
|
|
|
|
|
|
|
|
Foruma baktığımda muavinlerin işçilik alacaklarını nasıl alacaklarına dair veyahut hangi kanun kapsamında alacaklarına dair bir başlığa rastlamadım. O sebeple sormak istedim. Sgk Primlerini ara ara yatıran otobüs firması ama maaşı otobüs şoförü veriyor. Bir hayli süredir muavin maaşını alamıyor. Bu durumda otobüs şoförü alt işveren firma asıl işveren kabul edilerek iş mahkemelerinde işçilik alacağı davası ve sgk primleri için hizmet davası mı açılmalı? Yoksa şoför esnaf olarak kabul edilip nasıl bir yol izlenmeli? Buna dair net bir bilgi bulamadığımdan meslektaşlarıma danışmak istedim. Umarım aydınlatacak meslektaşlarım vardır
|
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar ve iyi tatiller öncelikle, nasıl bir yol izlemem gerektiği konusunda kararsız kaldığım için sizlere danışmak istedim. Müvekkilin tarlasının kenar bölgelerinde olmak üzere 3 farklı direk Türk Telekom tarafından yaklaşık 5 yıl önce yerleştirilmiş ve 5 yıldır da herhangi bir bedel olmadan orada kalmıştır. Bu noktada akla ecrimisil gelse de bu noktada mahkemenin ilgili servisi kötüniyetli görmeyeceği kanaatindeyim. Bu sebeple siz olsanız nasıl bir yol izlerdiniz?
|
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba ticari faaliyeti bulunmayan gercek kisi tarafindan muteahhite verilen bedelin iadesi icin acilacak sebepsiz zenginlesme davasi icin arabuluculuk dava sarti midir? Aralarinda noterde yapilmayan hicbir zaman muteahhite ait olmamis ve olmayacak bir tasinmaza iliskin gecersiz tasinmaz satis vaadi sozlesmesi iliskisi bulunmaktadir.
|
|
|
|
|
Yazan : fnk2308,
Tarih : 27-08-2025 13:00
|
|
Bir müvekkilimiz icra ceza mahkemesince 3 ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ve müşteki lehine avukatlık ücreti ödenmesine hükmedildi. Karar kesinleşmeden müşteki vekili , şikayetinden vazgeçti. Akabinde mahkemece düşme kararı verildi. verilen ilk kararda ki vekalet ücreti de düşmüş sayıldı mı? yoksa müşteki vekili ilamlı icra başlatabilir mi ? saygılar sevgiler..
|
|
|
|
|
|
|
|
müvekkil alman vatandaşı olan eşinden boşanmış ve sonrasında evlilikteki soyadını kullanmak için eski eşine dava açtık ancak bilirkişi ücretini yatırmadığımızdan dava usulden reddedildi. Davalı alman vatandaşı olduğu için herhangi bir kaydı yok gerekçeli kararıda tebliğ edemiyoruz bu sebeple yeniden dava açsak derdest sayılır mı ?
|
|
|
|
|
|
|
Değerli meslektaşlar,
Ortaklığın giderilmesi davalarıyla ilgili bir noktada tereddüt yaşıyorum. Diyelim ki tarla vasfındaki bir taşınmazın büyük bir kısmına sahip olan bir paydaş var (örneğin %70–80). Bu kişinin payı bölünebilir nitelikte olduğu için yalnızca bu paydaş yönünden aynen taksim yapılıp, diğer küçük paydaşların ortaklığı olduğu gibi devam ettirilebilir mi?
Yani pratikte herkesin ortaklığı sona ermiyor, sadece büyük pay sahibi taşınmazın kendi oranına denk kısmını alıyor. Diğer ortakların hisseleri yine elbirliği mülkiyetine tabi kalıyor. Bu durum doktrinde veya uygulamada “kısmen aynen taksim” olarak değerlendirilebilir mi?
Bu tür “kısmen aynen taksim” taleplerine mahkemelerin yaklaşımı nasıldır? Tecrübesi olan meslektaşların görüş ve paylaşımlarını merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım, araç satışı noter üzerinden yapılmış ve noter satış sözleşmesinde 1.00,00TL bedelin tamamı alınmıştır ibaresi yer alıyor.
Gerçekte ise alıcı sadece 200.000 TL ödeme yapmış banka yoluyla araç bedeli yazarak parça parça Ödemiş. 800.000 TL eksik ödeme var.
Taraflar arasında adi yazılı bir ek sözleşme yapılmış orada araç bedelinin 1.000.000 TL olduğu yazıyor.
Kalan kısmı vermeyeceğini söylüyor karşı taraf bu durumda dolandırıcılık veya güveni kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulunsak bir sonuç elde eder miyiz ?
-Alacak davası açmamız durumunda noterden yazı sebebiyle kazanma şansımız var mıdır?
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Müvekkilim, kiracısı tarafından 8 aydır ödenmeyen aidatlar nedeniyle mağdur durumda. Sözleşmede açıkça,site giderlerinin kiracıya ait olacağı düzenlenmiş. Bugün itibarıyla icra dosyasında borç 30.000 TL’yi geçmiş durumda.
Site yönetiminin verdiği bilgiye göre, benzer bir durumda, aidat borcu nedeniyle tahliye kısa sürede gerçekleştirilmiş. Müvekkilim, bu borcu icra dosyasına ödeme yaparak kapatıp, ardından sözleşmeye aykırılıktan (TBK m. 316) tahliye davası açmak istiyor. Site sakini bir kişinin bu konuda şahitlik yapabileceğini de belirtti.
Benim planım; önce kiracıya bir ihtar çekip 30 gün aidat ödemesi için süre vermek, sonrasında ise ödeme yapılarak tahliye davası açmak yönünde.
Sizlerin de görüşlerini almak istedim.
Bu süreçte daha kısa bir yol izlenebilir mi?
İcra dosyasına ödeme yapıldıktan sonra ihtar çekmeden doğrudan tahliye davası açmak mümkün mü?
Aidat borcuna dayalı tahliyelerde özel bir uygulama var mı?
Görüş ve önerilerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum.
|
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım, Merhaba,
Ankarada üniversiteye başlayacak oğlumun kalması için bir daire aldım zemin katta eski binada küçük bir daire.
Mülk edinerek dert sahibi oldum. Bina eski kanalizasyonu iyi çekmiyor. Bina 4 katlı Yönetim birkaç yıl önce bizim cephenin giderini değiştirip ayrı hat çekmiş. Küçük bir giderle dolaşarak ana kanalizasyona gider olmuş. Kanal dar çalışmıyor. Taşındıktan sonra mutfak lavabo giderinden sular akmaya başladı .üst komşunun bulaşık suları benim mutfağıma doldu. Yönetime ilettim ilgilenmediler .tespit yaptırmak ve atık suyu projesine uygun eski hale getirtmek istiyorum.
Sizlere danışmak istediğim kat maliklerinin isimlerini yönetici vermezse nerden nasıl temin edebilirim. Kişisel vermidir. Tapu verir mi? İhtar çekmek istesem arabulucuya gitmek istesem hep kat maliklerinin isimleri lazım olacak.
Sulh hukukta pek davam olmadı. Yönetime husumet düşmez gibi geliyor. Önce dostane çözüm aradım olmuyor . Komşuların pis suları benim mutfağımda duvarlar küflendi nemden.
Hukuki süreç nasıl işlemeli. Sizlerden destek bekliyorum.
Teşekkür eder saygı ve selamlarımla .
|
|
|
|
|
|
|
|
Boşanma aşamasındaki koca, bankadan çektiği krediyi ödemeyerek, eşini mağdur etmek için mülkiyeti kendisine ait, ancak aile konut şerhi ve boşanma davasında tahsis kararı bulunan, kadının fiilen oturduğu tek meskeninin haczine yol açıyor, meskeniyet şikayetinde de bulunmuyor. Eşin, bu satışı önlemesinin hukuki bir yolu var mıdır?
|
|
|
|
|
|
|
Merhabalar,
Araç icin ortakligin giderilmesi davasi acacagiz. Yetkili yargi yerini nasil tespit edecegiz?
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba,
sorum şu:
1) bir imar planı değişikliğe uğradığında yeni onanan plan artık yürürlükteki güncel plan mı sayılır/ yani demek istediğim artıl ilk planın her ne kadar değişiklik kısmi de olsa yürürlükten kalktığından mı söz etmek gerekir
2) üstteki sorunun amacı şu, imar planının iptalinin istendiği davada, öncelikle asıl plan var buna A diyelim, bu plandaki hususları davada konu ediniyoruz. ancak bu plan kısmi değişiklikle tekrar onanmış. bu değişiklik bizim itiraz ettiğimiz hususlar açısından herhangi bir yenilik de getirmemiş aynı bırakmış. o halde dava dilekçesinde iptali istenecek plan A planı mıdır, yoksa değişiklik sonrası yeni tarih yeni işlem no ile onanan B planı mıdır?
|
|
|
|
|
|
|
Merhabalar Meslektaşlarım,
Sigorta şirketinin poliçesi dolduğu için sigorta tahkim komisyonunda belirlenen bakiye değer kaybı bedeli için karşı araç sahibi firmaya ilamsız icra takibi başlattım. Kendileri itiraz etti şimdi dava açacağım fakat dava açarken uyap bu davanın arabuluculuk şartı olduğunu belirtmektedir. Bu konuda hiç bir kanun bulamadım zorunlu olmadığını biliyorum bu konuda bilgisi olan arkadaşlar aydınlatırsa sevinirim.
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba sayın meslek büyüklerim
Müvekkil, babası ve annesi 11.07.2025 tarihinde tek taraflı trafik kazası geçirmiş. Aracın şoförü müvekkilin babası. Müvekkilin omurgasında ve faklı bölgelerinden yaralanması mevcut. Hem sigorta şirketi hem de kasko şirketi AXA sigorta. Bu olayda nasıl bir yol izlemem gerekir. 1 yıllık iyileşme süresini beklemeden direk sigorta şirketine başvurup bir ön ödeme alma şansım var mıdır. Olayda babanın tam kusurlu sayılması yolcu konumundaki oğlu-müvekkilin tazminat talebinde olumsuz bir durum yaratır mı. Son olarak başvuruyu kaskodan mı trafik sigortası üzerinden mi açmam gerekir.
Desteğiniz benim için çok önemli. İyi Çalışmalar Dilerim.
|
|
|
|