Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Ticaret Hukuku Ders Notu

Yazan : Alper Uysal [Yazarla İletişim]
AV.

Makale Özeti
ticaret hukuku

TİCARET DERS NOTLARI

*1956 tarihli turk tıcaret kanununda uc sıstem vardır:1)Tacır 2)Tıcarı ıslem 3)Tıcarı işletme sistemi
Tıcaret kanunumuz tıcarı ısletme sıstemını esas almıstır.
Tacır cok eskı bır sıstemdır.Tıcarı ısletme,tacirin işletmesidir.Tacirin yapmış oldugu işlem ticari işlemdir ancak tacirin yaptıgı işlemlerin hepsı tıcarı ıslem olmayabılır. Sınıf kavramının ortadan kalkmasıyla tacır kavramı ortadan kalkmıstır. Bunun yerıne tıcarı ıslem yapan herkes tacır sıfatına gecmıstır. Daha sonra buda terk edılmıs ve tıcaret kanunu tıcarı ısletmeyı esas almıstır.

TİCARİ İŞLETME

Ticaret kanunu bıze tıcarı işletmeyi tanımlamamıstır. Bır tıcarı işletmeden söz edebilmek için:*Gelır saglamak hedeflenmelidir. Yanı gelir saglamayı hedefleyen işletme ticari işletmedir.Gecici zararlar o işletmeyı ticari işletme olmaktan alıkoymaz.Yanı gecıcı olarak gelır saglanmazssada işletme yınede ticari işletmedır.*Devamlılık ve sureklılık ılkesı tıcarı ısletmenın var olabılmesı ıcın kısının ıradesı cok onemlıdır.Yanı bu işletmeyi işleten kişide süreklılık ıradesı olmalıdır.Yapılacak ıslerde devamlılık olması gerekır(tıcaret sıcıl tuzugu 14 madde )*Tıcarı işletme olabılmesı ıcın esnaf faalıyetı sınırlarını aşması gerekır.* Doktrıne göre ıse bır ticarı ısletmeden soz edılebılmesı ıcın o tıcarı ısletmenın bagımsız olması gerekır.Yanı işletmenın bagımsız sekılde faalıyet gostermesı gereklıdır.Bagımsız sekılde faalıyet gostermez ıse tıcari işletme sayılamaz.Örnegın işletmenın şubesı baslı basına bır tıcarı ısletme degıldır.

Örnekler:
à Bır gezete bayı bır tıcarı ısletmemıdır yoksa degılmıdır?
Cevap:*Gelır saglama hedefı varsa*Devamlılık ve sureklılık amacı varsa*Esnaf faalıyetının sınırlarını asıyorsa*Bagımsızsa tıcarı ısletmedır
àAnkarada ınsaat ısıyle ugrasan gercek kısı A tacırmıdır degılmıdır?
Cevap:*Gelır saglama hedefı varsa*Devamlılık ve sureklılık amacı varsa*Esnaf faalıyetının sınırlarını asıyorsa*Bagımsızsa tıcarı ısletmedır ve bu ısletmeyı işleten kısı tacırdır
àAnkarada mevsım ıtıbarıyle ınsaat ısıne sadece ılkbahar ve yaz aylarında devam etmesı Anın durumunu etkılermı?
Cevap:*Gelır saglama hedefı varsa*Devamlılık ve sureklılık amacı varsa*Esnaf faalıyetının sınırlarını asıyorsa*Bagımsızsa ve bu kosullar olusuyor ıse kısının durumunu etkılemez.Örnegın plaj ısleten kısı sadece yaz aylarında calısmasına ragmen sureklılık iradesı var olabılır

àYaz aylarında kıtap satıcılıgı yapan ögrencı A tacırmıdır ?
Cevap :Ogrencı sadece bellı bır sure ıcın calısıyorsa budurumda sureklılık ve devamlılık ıradesı yoktur ve esnaf faalıyetının sınırlarını asamadıgından dolayı kısı tacır olarak adlandırılamaz.
àHersene tarlasında bugday ekmek suretyle urun kaldıran cıftcı A tacırmıdır?
Cevap:*Gelır saglama hedefı varsa*Devamlılık ve sureklılık amacı varsa*Esnaf faalıyetının sınırlarını asıyorsa*Bagımsızsa, kısı tacır olarak nıtelendırılır.
àImalathanesınde kolanya ureten kımyager A tıcarı ısletmesı varmıdır?
Cevap:*Gelır saglama hedefı varsa*Devamlılık ve sureklılık amacı varsa*Esnaf faalıyetının sınırlarını asıyorsa*Bagımsızsa kısının tıcarı işletmesi vardır.

TİCARİ İŞLETMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ VE YAPISI

TTK 11 maddeye gore bır ticari işletme icerisine işletmenin sahip oldugu tıcaret unvanı, sahıp oldugu otekı haklar,markalar,modeller gıbı işletmenin işletilmesı ıcın devamlı tarzda işletmeye tahsıs olunan unsurlar akla gelır.Böyle dusundugumuzde hem maddı hemde gayrı maddı unsurlar vardır.Maddı unsurlar:O işletmenın malvarlıgı,sermayesı,hammaddelerı,işletmeye tahsıs olunan gayrımenkuller,araclar menkuller,araclar o ısletmenın maddi unsurunu olusturur.Gayrı Maddı unsurlar:işetme adı,ticari unvanı,resımler,sınai urunlerden müteşekıldır(olusur).Bu unsurlar işletmenin mal varligını olusturoyor.Hatta bazan musteri uzerınde etkı eden hususlar musterı cevresı olarak adlandırılır ve bır işletmenın müsteri cevresı uzerındede hakkı vardır(good weel).
Tıcaret Unvanı: O işletmenin tacirini tanitır.Örnegın Alı Uzun sekerlemecısı,Eyüp Sabri kolanyaları,Sabri ozel.Tıcaret unvanı olabılmesı ıcın mutlaka tacırınn nufus cuzdanındakı ad ve soyadı olmalıdır.
İşletme adı: İşletmeyi tanıtır. Örneğin, vakko, sarar, sagra. Kanlıca daki bir muhallebici işletmesi satıldı hava parası alınır.
Bir işletmede bir unsur öne çıkıyorsa böyle bir durumda işletmenin devri için o unsurunda mutlaka devri gerekir yani ticari işletmenin devrinde bahsetmek için mutlaka müşteriyi işletmeye bağlayan unsurun devri gerekir aksi halde sadece işletmenin gayri menkulu yani aleti edevatı devredilmiş olur. Örneğin hacıbekir lokumları işletmeyi devrederken devir işleminde hacıbekir adını devretmiyorsa o zaman sadece fabrika devredilmiş olur. Ticari bir işletmenin devri için müşteriyi işletmeye bağlayan ünvanının devri gerekir. Ticari işletmenini devri BK 179 ve 180 inci maddelerinde düzenlemiştir. Bu hükümler ticar hükümlerdir çünkü bu hükümler ticari işletmenin devrini düzenlemekte ve ticari işletmeyi esas almaktadır. Bu maddelere göre ticari işletmenin devri için aslında tek bir sözleşmenin yapılması yeterlidir. Bu sözleşmenin içerisinde bütün unsurlar devredilmektedir. Yani işletmenin devri bir şekle bağlanmamıştır ancak sözleşmeye gereksinin gösteren bir unsur varsa sözleşme yapılır. Örneğin, o işletmenin içinde gayrimenkul varsa tapuda, marka varsa marka sicilinde tescil, eğer işletmenin içinde alacak varsa yazılı alacağın temliki şeklinde devredilir. Ticari işletmenin devri için özel bir şekil şartı yoktur ancak şekle bağlı devri gereken unsurlar varsa şekle uyularak devri gerekir. Bu devrin hüküm ve sonuçları ise ticari işletmeyi devreden kişi tacir sıfatını kaybeder ancak bir yıl boyunca kaybetsede iflasa tabidir.
İflas: Bir kişi ölünce bütün mal varlığı bir masada toplanır, farazi bir masada toplanır. Yani borçları ödenir kalan mirasçılara devredilir. Bir tacir iflas ettiğinde ise bütün borçları iflas masasında toplanır. Yani tacir ölmüş gibi davranılır.
O halde de vrolunan ticari işletmenin borçları devrin alacaklılara ihbarı veya gazetelerde ilanı tarihinden itibaren borçlar ticari işletmeyi devralan kişiye geçer. Burada devralan ve devreden 2 yıl boyunca işletmenin devrinden doğan borçlar sebebiyle müteselsilen sorumlu olurlar. İşletmenin devri demek işletmenin unsurları ile devridir yani maddi ve gayrimaddi unsurları ile devridir.
Bir ticari işletme 1.1.2000 yılında maliki tarafından b ye devredilmiştir. Bu işletmede hangi unsurlar işletmenin bir pastahane olduğunu düşünerek devredilmek zorundadır? Bu işletmenin devrinin nasıl gerçekleşeceğini belirtiniz?
Eğer bu işletmede alacak, marka yada gayrimenkul varsa bu işletmenin devri için bu işlemlerin kendi geçerlilik şekline göre yapılmak zorundadır.
Bu işletmenin 1999 yılında C ye 2 milyar borcu vardır C bu alacağı kimden hangi sorumluluk şekliyle talep edebilir? İşletme devrinden itibaren 2 yıl boyunca hem devir alan hemde devreden sorumludur yani C hem A ya hemde B ye sıra gözetmeden 2 milyarlık borç için gidebilir.

TİCARİ İŞLETMENİN REHNİ

Ticari işletmenin rehni denince işletmenin menkul malları rehnin kapsamına girer. Bu menkuller fabrikanın araçları, makinaları, alet edevatları vs olabilir ve işletme tesisatı adı altında rehnin kapsamı altına girer. Ticari işletmenin rehni kanununa göre özel bir sözleşmeyle yapılmalıdır. Burda teslim işlemi yapılmaz çünkü işletme çalışarak borcunu ödemelidir. Eşya hukukuna aykırı bir maddededir. Örneğin, gemi menkuldür ve gemi siciline tescil edilir rehin edildiğinde geminin teslimi gerekmez burada aslında gemi taşınır bir eşyadır ancak ayrı bir düzenlemeyle sicili rehnin kapsamına getirilmiştir. Ayrıca hayvan rehnide teslimsiz bir rehindir aslında hayvan taşınırdır ancak burada taşınmaz kabul edilmiştir.
O halde bir ticari işletmenin rehni demek tescil ile işletmenin rehnedilmesidir. Bu rehnin kapsamına ticari işletme rehni kanununa göre ticaret ünvanı, işletme adı, rehnin kurulması anında ticari işletmede mevcut olan makine araç motorlu nakil araçları yani menkul işletme tesisatı markalar patentler gibi sınai haklar girer. Ticari işletmenin gayri menkuleri rehin kapsamına girmez.
Bir ticari işletmenin rehninde ticari işletmenin, ticaret ünvanı, işletme adı, rehnin kurulduğu anda mevcut menkul işletme tesisatı rehnin kapsamına mutlaka girer. Patent marka gibi sınai haklar ise rehnin kapsamı dışında bırakılabilir. Yani öyleyse ticaret ünvanı , işletme adı, menkul işletme tesisatı mutlaka rehnin kapsamına girmelidir. Sözleşmeyle sınai haklar rehnin dışında bırakılabilir. Gayrimenkuller asla rehnin kapsamına girmez.
Menkul işletme tesisatında rehnin kapsamına girecektir. Burada menkul işletme tesisatı rehnin sözleşmesi kurulurken ticari işletmede varolan tesisat rehnin kapsamına girer. Örneğin, bir fabrikanın makinası menkul işletme tesisatıdır. Bir makina rehin sözleşmesi yapıldıktan sonra yanmış olabilir eğer makina sigortalıysa o zaman rehnin kapsamına sigorta tazminatı girer. Sınai haklarda girer. Ancak bu sınai haklar rehin sözleşmesiyle rehnin dışında bırakılabilir. Bu sınai haklar markalar, patentler vs dir.

REHNİN KURULMASI
Ticari işletme rehnin kurulması için bir bir rehnin sözleşmesinin yapılması gerekir. Ancak rehin sözleşmesine taraf olabilecek kişiler ticari işletmenin rehnin kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Yani herkes ticari işletmeyi rehin olarak alamaz. Ticari işletmenin rehni tüzel kişiliği haiz sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi müesseleri kredili satış yapan gerçek yada tüzel kişiliği haiz kurumlar ve kooperatiflerdir. Bunlar dışında hiçbir kuruma rehnedılemez işletme. Bu rehının gecerlı olabılmesı ıcın ticari işletme sıcılıne tescıl edılmelıdır. Ancak tescılden once ısletme rehnı kapsamına nelerın gırdıgı konusunda tek tek noter tarafından re sen duzenlenecek sozlesme gereıkır.Yanı sozlesmenın seklı resen noterce duzenlenen sekıldır. Tescıl ıkıye ayrılır.1-Kurucu tescıl 2-Bildırıcı tescıl
Kurucu tescıl:Kurucu tescıl ıslemı ortaya cıkarır bu tescıl yoksa hukukı alanda o ıslem yoktur. Bu sıcıle rehnın bıldırıldıgı zaman tıcarı ısletme uzerınde bır rehın hakkı ortaya cıkar. Bu rehın ancak borcun ödenmesı ıle veya rehne konu oolan seylerın satılmasıyla sona erer.

TICARI İŞ KAVRAMI VE TİCARİ İŞİN TABİ OLDUGU HUKUMLER

Bır ısın adi iş yada ticari iş biciminde bır ayrım yaparak bunun hukukı sonuclarını farklı hukumlere tabı kılıyorsak ozaman bır ısı tıcarı olması yada adi olması önemlıdır.Bır ıse tıcarı ıs dıye farklı hukumler uyguluyorsak adi oldugu zaman farklı hukumler uyguluyorsak bu ısın hukukı sonucuda degısecektır. Mesela bır satıma adi bır satıma tıcarı dıyorsak bu konuda vardıgımız buna baglanan hukukı sonuclarda farklı olacaktır. Ozaman yapılacak ılk sey tıcarı ıs ve adı ısı belırlemektır. Ttk nın 3 ve 21 maddelerı hangı ısın tıcarı hangı ısın adı ıs oldugu konusunda bıze bazı ip ucları vermıstır. Ttk 3 maddesıne gore tıcaret kanununda duzenlenen hususlar tıcarı ıse vucud verır. Ozaman şöyle dusunelım tıcaret kanunu kac kıtaptan olusmaktadır? Tıcarı ısletme,şirketler,kıymetlı evrak,sigorta ve denız tıcaretı bu bes kıtabın ıcınde duzenlenen iş tıcarı ışlerdır. Tıcare ısletme konusunda bır takım kriterlerımız bulunmaktadır. Ttk tıcarı işletmeyi esas alınmaktadır tacırı degıl. Bızım kanunumuz tıcarı ısletmeyı esas almaktadır. Tıcarı ısletmeyı ılgılendırmese dahı o iş nasıl iş olur tıcarı ıs olur neden? Cunku tıcaret kanununda duzenlenıyor da onun ıcın. O halde ttk duzenlenen butun işler tıcarı ıstır. Ttk kac kıtaptan olusuyor? Demek kı bu bes kıtabın ıcındekı butun işler ticari iştir. Üstelık tarafların kım oldugunada bakmıyoruz. Tıcaret davalarından dogan butun davalar ticari iştir. Neden ? cunku ttk da duzenlenmıstır. O halde bu ısler tıcarı ıstır. Mesale kıymetlı evrak denınce bono,polıce,kambıyo senedi,bunlarla ılgılı butun işler tıcarı ıstır. İkı memur vardır bırı alacaklı bırı borcludur. Bu kısıler bono duzenlemısler. Taraflar memur ama yapılan ıs tıcarı bır ıs neden?cunku bono TTK duzenlenmiştir. Demek kı tıcaret kanununda duzenlenen butun ışler tarafların memur olup olmadıgına bakılmaksızın tıcarı bır ıstır. Haksız rekabet nerde duzenlenmekte? Ttk da. Haksız rekabetı yapan memur olsada o iş tıcarı ıstır. Yanı ıkıtane avukattan bırı dıgerı ıcın o ahlaksızın bırıdır rusvet verır dava kazanır dıyor. Burada haksız rekabet vardır. Ozaman bu iş ticari iştir.denız tıcaret hukukunda çatma dıye bır muessese bulunmaktadır. Çatma:aslında ıkı gemının gövde gövdeye bırbırıne carpmasıdır. Fakat bu ttk duzenlendıgı ıcın tıcarı ıstır. Bono duzenlenmesı,haksız rekabet (haksız fıılın bır turu olmasına ragmen),catma butun bunlar tıcarı ıstır. Tıcarı ıslere farklı hukukı netıceler baglanmaktadır. Örnegın: Ticari işlerde faiz daha yuksek. Ttk nın 3 maddesınde tıcarı ısletmeyı ılgılendıren herturlu muamele ticarı iştir denmektedır. Tıcarı ısletmeyı ılgılendıren butun ışler fııller tıcarı ıştır. O halde ttk da duzenlenmemıs olsada bır tıcarı işletmeyı ılgılendıren iş tıcari iştir. Örnegın: Tıcarı işletmeye işci alınıyo.Bu işci alımı iş kanununda duzenlenmesıne ragmen,hızmet aktı iş kanununda duzenlenmıs olmasına ragmen ticari işletmeye işci alımı tıcari iştir. Neden cunku tıcarı ısletmeyı ılgılendırıyorda ondan.Hal boyle olmasına ragmen bu konu tıcarı ısletmeyı ılgılendırıyor. Bundan dolayı bu tıcarı bır ıstır. Hızmet aktı aslında ttk da duzenlenmıyor. Baska bır örnek ıse : Tıcarı ısletmeyı ılgılendıren tıcari işletmeye krtasıye malzemesı satın alınması. Bu alım satım aktı bk duzenlenmıs. Fakat bu olay tıcari işletmeyi ilgilendiriyor.
Örnek:Tıcari işletmenın kamyonu bır yaya carpmıstır aslında bu haksız fııldır ama tıcarı ısletmeyı ılgılendırdıgı ıcın bu tıcarı bır iştir. Bu olayda tazmınat konusunda tıcarı faız uygulanır. Bır baska tıcarı ış tıcarı ış karınesı dedıgımız durum. Özellıkle tıcaret kanunu 21 maddesının ılk fıkrası bır tacırın borclarının tıcarı olması asıldır,kuraldır dedıgıne gore tacırın yapmıs oldugu tum işlemler karine olarak tıcarı iştir. Karıne:Aksı ıspatlanan kadar dogru sayılacaktır. Bu şu anlama gelır. Burada kanun koyucu şu sıstemı esas almıstır. Tacırın yaptıgı butun işler ticari iştir. Tacırlerın yaptıgı butun ısler kural olarak tıcari iştir. Ancak gercek kısı tacırler bakımından gercek kısı tacırın bazı işlemlerını tıcarı olmayacagını belırtmıstır. Tacır ıkıye ayrılır. 1-gercek kısı 2-tuzel kısı. Tuzel kısı denılınce sırket dernek vs anlasılır.Tüzel kısılık kanunen varsayılan kısılıktır ve tescılle kısılık kazanır. Tuzel kısı dogmaz buyume ölmez. Tescıl edılmekle tacır sıfatını kazanacak tuzel kısılıklerde var. Örnegın dernek gıbı. dernek bır tıcarı işletme işletebılır. Ozaman dernek tacır oluyor. Nasıl bır tacır. Dernek tuzel kısı tacır oluyor. Bır vakıfta tıcarı ısletme ısletebılır. Ozaman bu vakıf tuzel kısı tacır olur. Ama tabı amaclarına ulasmak ıcın. Mesela hayvan sever dernegı et lokantası acmıs.Bu etlokantası tıcarı ısletme olabılırmı? Esnaf faalıyetı sınırlarını aşmak,gelır saglamayı hedeflemek,bagımsız olmak,sureklı olmak boyle bır durumda dernegın işlettigi işletme tıcarı işletme oluyor. Dernegın amacı aslında hayvanları korumak.Hayvanları koruma dernegı hayvan bakım evıde acabılır. Bu bakım evı acaba tıcarı işletmemi degilmi? Kıstaslara bakıyoruz sureklımı gelır saglamayı hedeflıyomu vs. Demekkı bır dernek bır vakıf amacına ulasmak ıcın tıcarı işletme işletebilir ozaman tüzel kısı tacır sozkonusu oluyor. Baska tuzel kısılıgı olan sırketler var. Örnegın kollektıf şirket,komandit şirket,limited,anonım,demkkı bunlarda tıcari işletme işletebiliyor. Zaten kollektıf komandit, lımıted ve anonım sirketler hıcbır ölcuye bakılmaksızın tuzel kısı tacır sayılırlar. Ozaman bır kollektıf sırket varsa bır komandıt sırket varsa bır anonım sırket varsa bu tıcarı ısletmemı degılmı dıye bakılmaz. Bunlar dogrudan tuzel kısı tacırdır.(Tıcarı ısletme olma krıterlerıne bakmaya gerek yoktur) .Koparatıflerde böyledır. Ozaman tuzel kısı tacırlerın yaptıkları butun işler tıcarı iştir. Gercek kısı tacırlerın yaptıgı iş kural olarak tıcarı iştir. Ancak bunun istisnalarıda vardır. Gercek kıs tacır ınsan olmak sebebıyle tıcarı işletmesı yanında kısılıgıde var. Mesela tacır ama adam evlenıyor. Tacır olarak evlenmıyor, ama yaptıgı diger işler tıcari iş sayılıyor. Gercek kısı tacır evlılıgı ticari iş degil .tacırın evıne buzdolabı satın alması ticari iş olmaz. O halde tuzel kısı tacır gercek kısılıgı olmadıgına gore onların yaptıkları. Tüm işler ticari işlerdir.Gercek kısı tacırın yaptıgı ısler kural olarak tıcarı iştir ama bu karınenın aksı ıspatlanabılır. Gercek kısı tacırın yaptıgı iş ticari iş olarak degerlendırılemıyosa örnegın tacırın evlılıgı ya da evıne buzdolabı alıyor demekkı evınde kullanmak uzere alıyor.****** Gercek kısı tacır yaptıgı işi ticari olmadıgını sözlesmenın karsı tarafına bıldırırse bu iş ticari iş degildır(final). 15 yasında bır cocuk tıcari işletme işletiyor ancak burada kendısı tacır degıldır. Velı veya vasısı tacırdır. Bir taraf için ticari sayılan işler diger taraf içinde ticari iştir. Ttk 21 maddesının 2. fıkrasına gore bırtaraf ıcın tıcarı sayılan iş dıger taraf ıcınde arada sozlesme varsa her ıkı taraf ıcınde tıcarı ıştır.Örnegın memur oglu ıcın YKM magzasından oglu ıcın önluk almıstır. Yanı satım aktı yapmıstır.Memur 657 sayılı devlet memurları kanununa tabıdır. Ancak tacır degıldır. Ykm tıcarı işletmedır. Arada bır sozlesme varsa taraflardan bırı tacırse soz konusu iş dıgerı ıcınde yanı memur ıcınde tıcarı iş sayılır. Ykm,memur borcunu ödemez ıse memurdan daha fazla faız ısteyebılır. Cunku bu iş tıcarı bır iştir hernekadar taraflardan bırı memur olsada. Örnegın mutahıt T,memur A nın arsasını arsa karsılıgı kat yapım sozlesmesı yapmak uzere memur M ıle anlasmıs onada ıkı tane daıre verecegını soylemıs.
1-Mutahıd tacırmıdır?
2- mutahid T bakımından bu ıs tıcarı ısmıdır
3-Memur m bakımından bu ıs tıcarı ısmıdır.

1-Mutahıtın ısletmesı tıcarı işletmedekı 4 krıtere uyuyor ıse tmutahıdın ısletmesı tıcarı ısletmedır ve mutahıd tacırdır.
2-Mutahıd T 4 krıtere uyuyor ıse tıcarı ısletme sahıbı oldugundan dolayı tacırdır ve ısletmesıyle ılgılı yaptıgı herturlu muamele tıcarı ıstır.
3-Arada eser aktı vardır ve mutahıdın ısletmesı tıcarı ısletmedır. Eser aktı bk nda duzenlensede tıcarı ısletmeyı ılgılendırıyor. Ve aradada bır sozlesme oldugundan dolayı memur m ıcınde yaptıgı iş ticari iştir.

Tıcarı işletmeyi ilgilendıren tum ısler tıcarı iştir. Tuzel kısı tacırın yaptıgı tum ısler tıcarı ıstır. Gercek tcır ıcın bu durumun ıkı ıstısnası vardır. Gercek kısı tacırın evlenmesı tıcarı olmayan iştir. Örnegın gercek kısı tacır olan A evı ıcın bır buzdolabı almıs bu tıcarı olmayan ıstır. Ama buzdolabını tacırden almıstır cunku bu tacır beyaz esya satan bır tıcarı ısletmesı varmıs. Tacırle bır alım satım sozlesmesı yapmıs. Fakat kısı buzdolabını evı ıcın alsada tıcarı ıs oldu.

Tacır A evı ıcın beyaz esya satıcısı B den buzdolabı satın almıs.
1-A nın ve B nın Tacır olup olmadıklarını degerlendırınız?
2- Bu iş tacır A ve B ıcın tıcarı-adi işmıdır.

1- A bayaz esya yanı menkul satıyo menkul alım satma ttk gore tıcarı bır iştir. Ama her menkul esya satın alan ve alıp satan tacır degıl. Burada tıcarı ısletme kıstaslarına bakılır(4 kosul) bu kıstaslara uyuyor ıse tıcarı ısletmedır. Gercek kısı olan B ye aıttır. B ozaman tacırdır. A zaten tacırdır ama evıne satın alıyor. Gercek kısı tacır evıne esya satın alırsa bu alım tıcari degildir. Ancak b ıle aralarında bır sozlesme var ve bu yuzden esayayı evı ıcın alsada A ıcın bu iş ticari iştir. Demekkı arada sozlesme varsa gercek kısı tacır bakımındanda bu iş evı için alsada ticari iştir. A memur olsaydı arada sozlesme oldugundan dolayı memurun yapacagı ıs tıcarı ıs olacaktı cunku arada sözlesme vardır. Memur ötekı memurla satım sozlesmesı yapmaktadır. Bu iş adi bir iştir. Ancak aradakı ış ttk da duzenlenıyorsa tıcarı iştir. Mesela bono duzenleme ısı tıcarı bır iştir örnegın : memur m1 memur m2 ye borc para vermış. Bu karz aktıdır ve bk da duzenlenmıstır. Ama bu karz aktı sebebıyle m1 m2 ye bono vermıs ve m1 m2 den 1 mılyar borc almıs. M2 bu karz bınaen bana bono duzenle ver demıs.M1 borcludur M 2 de alacaklıdır. Bu bono oldugu ıcın ttk da duzenlenıyor bundan dolayı tıcarı ıstır.

TICARI İŞ SAYILMAYA BAGLANAN SONUCLAR

Tıcarı iş olmakla adi iş olmak arasında bırtakım hukukı farklar vardır. Tıcarı satımda farklı hukumler adı satım aktınde farklı hukumler uygulanır. Mesela tıcarı ıs oldugu zaman bunlardan ılkı muteselsıl sorumluluktur. Muteselsıl sorumluluk denınce bk bakımından ıkı yada daha fazla kımsenın alacaklıya karsı borcun tamamından sorumlu oldugunu anlıyoruz . yanı a ve b borclu c alacaklı. Alacaklı c ye karsı hem a hem b borcun tamamından sorumludur. Adi işlerde böyle muteselsıl sorumlu olabılmek ıcın a nın ve b nın c ye budurumu yani muteselsıl sorumlu olduklarını acıkca beyan etmesı lazım. Adı işlerde bu boyledır. *** Tıcari işlerde ise kural muteselsıl sorumluluktur ve muteselsıl sorumlu oldugunu bıldırmek gerekmez. Tıcarı ıslerde bırden fazla borclu varsa bu sorumluluk muteselsıl sorumluluktur. Bu sorumlulugun adi olması ıcın alacaklıya bıldırmek lazımdır. Demekkı tıcarı bır iş varsa ıkı borcluda borcun tamamından alacaklıya karsı muteselsılen sorumludur. Adı sorumlu olmak ıstıyorsa alacaklıya bıldırecek. Bu durum kefalet ıcınde aynen gecerlıdır. Tıcarı işlerde kefallette kefıl borcluyla bırlıkte muteselsılen borcun tamamından alacaklıya karsı sorumludur. Alacaklı asıl borcluya gıtmeden borcun ödenmedıgınden dolayı borcun tamamı ıcın kefıle gıdebılır. Cunku muteselsıl kefalet var. Kefılde önce asıl borcluya gıt dıyemez yanı tartısma defını ıleri suremez. Tıcarı bır borc varsa burdakı kefalet muteselsıl kefallettır. Örnegın b nın ıkıtane kefılı var k1 ve k2. kefıller arasındada muteselsıl sorumluluk vardır. A borcluya gıtmeden kefıl k1 veya k2 ye borcun tamamı ıcın gıdebılır. Yanı kefıller arasında teselsul var.yanı zıncırleme sorumluluk vardır. O halde hem asıl borclular hemde kefıller arasında muteselsıl sorumluluk vardır.

Örnegın: Memur m oglu ıcın oglu ıcın ykmden onluk almıs memur m ye arkadası keramettın ve kerım kefıl olmuslardır. Memur m borcunu ykm ye odememıstır. Ykm de memur m ye gıtmeden 100 lıralık borcun tamamını keramettınden ıstemıs.

1 Bu iş tıcarı bır işmidir?
Her ıkısı bakımındanda tıcarı ıstır. Bır satım sozlesmesı vardır ve bk da duzenlenmıs. Buna ragmen iş tıcarı bır iştir. Memur m borcunu ödemezse ykm asıl borcluya gıtmeden keramettıne gıdebılr.
Not: k1 ve k2 ıcın kendı ıclerınde borcun yarısı ıcın sorumludur. Ancak kefıllerden bırı borcun tamamını ödemısse k1 k2 ye borcun yarısı ıcın rücu edebılır. Ancak ykm her ıkı kefılede 100 lıranın tamamı ıcın gıdebılır.

Memur m arkadası krtasıye melzemesı satan e den oglu ıcın krtasıye malzemesı satın almıstır. E nın krtasıye dukkanı tacır olma (tıcarı ısletme olma) sınıfına gecemeyen kucuk bır krtasıye dukkanıdır. Bu satım sozlesmesınde memur m nın arkadası kemal m ye kefıl olmus?

1- Bu nasıl bır sozlesmedır?
2- 2- Bu satım sozlesmesının yada adi bir iş olması bakımından kefaletı degerlendırınız?
M_____________E(Krtasıye)



1-Memur m esnaf e ıle satım sozlesmesı yapmıs ve satım aktı bk da duzenlenmıs. Kefıl ıse kemaldır. 200 lırada memurun borcu vardır. Esanaf oldugu ıcın m ıle e nın satım aktını degerlendırınız? Satım aktı bk da duzenlenmıs eger esnaf tacır olsaydı bu adı satım sozlesmesı arada satım sozlesmesı oldugu ıcın dıger taraf ıcınde tıcarı iş olacaktı . Ancak esnaf oldugu ıcın adı bır sozlesmedır. Menkul esya satıyor ama tıcarı ısletme degıl zaten esnafmıs. Ozaman bu satım e ıcınde tıcarı satım degıldır. Adı satımdır. Bu adi satım sozlesmesınde e önce m ye gıdecek m den alamazssa k ya gıdecek cunku tıcar ıs ve tıcarı sözlesme olmadıgı ıcın muteselsıl kefıllık sozkonusu degıldır. Bu satım sozlesmesınde muteselsıl sorumlulugun oldugu acıkca beyan edılseydı yazılsaydı adı olmasına ragmen önce kefıle gıdebılırdı. Ancak burada e önce m ye yanı asıl borcluya gıtmelıdır sonra kefıle gıdebılır.Adı satımlarda mutesselsıl kefıllık yoktur tıcarı satımlarda kural olarak muteselsıl kefıllık esastır. TICARET HUKUKU BAKIMINDAN BIRLIKTE SORUMLU OLMA YANI MUTESELSIL SORUMLULUK KARINE OLARAK VARDIR.

TİCARİ İŞLERDE FAİZ

Tıcari bir işe tıcarı faız uygulanır. Faız paranın semeresıdır.Faız ya kapıtal faız olarak yada temmerut faızı olmak uzere ıkıye ayrılır. Kapıtal faızı ana para faızı yanı ben a ya 500 ytl verdıysem bunun faızı alırım buna kapıtal faız denır. Bır aylık surede ödemmezse temmerrut faızı(gecıkme faızı)alınır. O halde tıcarı ıslerde ve adi işlerde faiz konusu farklı duzenlenmıstır. Buna gore ttk ,bk kanunu ana kanunlardır. Ttk gore faız tıcarı ıslerde eger tespıt edılmemıs ıse yıllık faız olarak yuzde 5 temmerrut faızı olarak yuzde 10 gecerlı olacaktır. Bu su anlama gelır tıcarı ıslerde faız kararlastırılmasa bıle uygulanır. Adı ıslerde ancak acıkca sozlesmede taraflar bellı etmısse ozaman hem temmerrut faızı hem kapıtal faızlerdır. Tıcarı ıslerde faız tesbıt edılmemısse bıle faız alınır. Adı ısler de taraflar acıkca kararlastırmıssa faız uygulanır. Tıcarı ıslerde taraflar acıkca kararlastırmasada faız uygulanır adı ıslerde kararlastırılır. Memur tacırle sozleme yaptı ve faız kararlastırılmasa bıle tıcarı faız uygulanır. Cunku memurda ortada sozlesme oldugundan tıcarı bır ıs yapmıstır.Memurla esnaf arasında bır bono duzenlenmıs bu tıcarı bır ıstır boyle bır durumda tıcarı ıs oldugu ıcın faız uygulanır.

Tıcarı ıslerde faıze duzenleyen ttk olmasının yanı sıra özel kanunlardada farklı hukumler mevcuttur. Ttk acısından kapıtal faızı yuzde 5 temmerrut faızı yuzde 10 dur. Ancak ödeme yerınde farklı faız oranları daha yuksek faız oranları tespıt olunmussa faız mıktarıda ttk 9 maddesıne gore yuksek oranda uygulanır. Yanı odeme yerınde kapıtal faızı yada temmerrut faızı daha yuksek oranda ıse bu oran uygulanır. Bu hukmun yanı sıra baska kanunlardada faız oranı tespıt olunmustur. Özellıkle 3095 sayılı akti ve temmerrut faızı kanuni faız hakkındakı kanuna gore faız oranı avans faızı oranlarına gore tespıt olunur. Faız hakkındakı özel kanun ttk degıl kanunı faız hadleri akdı faız temmerut faızı hakkındakı kanun. Avanslar ıcın tespıt olunan faız oranını 3095 sayılı kanuna gore uyguluyoruz. Demekkı faız konusunda bızler bu kanunu uyguluyacagız. Bu neye gore degısmekte? Merkez bankasının o yıl ıcın tespıt ettıgı avanslar ıcın ne oran dusunuyorsa bu orandır. Tıcarı ısler bakımından taraflar anlaşmamış olsalar dahi sözlesme yanı akdı faız ve temmerrut faızı uygulanır. O halde ttk acısından eger bır tıcari iş söz konusuysa daha önce terefler kararlastırmasa dahı hem akdi faiz hem temmerrut faızı uygulanır. Örnegın tasıma flosu olan (kamyonlara sahıp olan) A dır . B de memur dur. Bu tasıma flosuyla B bır sozlesme yapmıstır. Cunku memur B nın Taini ankaradan karsa cıkmıstır. Memur B ev eşyalarını tasıtmak ıcın genıs bır tasıma flosuna sahıp arkadası A ıle anlasmıstır. Memur B evını 500 lıraya A ya tasıtacaktır. Tasıma ucretını ıse 1,12,2005 tarıhınde ödeyecegını taahut etmıstır. B tasıma ucretını A ya borcunun vadesı gelmıs olmasına ragmen ödememiştir.

1-A nın ve B nın sıfatlarını dıkkate alarak bu tasıma işini ticari bir iş olup olmadıgını degerlendırınız?
2- A B den sözlesmeye daha önce öngorulmemıs olmasına ragmen gecıkme faızı ve akdı faız ısteyebılırmı?

1-)Bu tasıma işi ticari bir işmidir? Tıcari iştir cünkü tasıma ttk da duzenlenmıstır. Ticaret kanununda duzenlenmıs butun ısler tıcari iştir. 2. olarak B memur ancak A tasımacılık la ugrasıyor ve tıcarı bır faalıyettır. Cunku esnaf faalıyetı sınırlarını asıyorsa geır saglamayı heedeflıyorsa bagımsızsa sureklıyse tıcarı ısletme olur. 3.olarak burada bır sozlesme var A ıcın tıcarı sayılan iş arada sozlesme varsa memur B ıcınde tıcarı ıstır.
2-)Burada faız kararlastırılmamış fakat tıcarı iş olunca sozlesmede ongorulmese dahı hem akdı hemde temmerrut faız uygulanır. Yanı memur borcunu odemede gecıktıgı ıcın akdı faız ve temmerrut faızı ödeyecektır.

Tıcarı işlerde murekkep faız yanı bılesık faız yanı faıze faız uygulanabılır. Bılesık faızı dıyelım kı borcun vadesi 1,1,2007. Borc yanı alacak ödenmemıs. Vadede ödenmeyınce faiz alınır. 1 ay ödenmemıs. 2 ay olmus ödenmemıs, 3 ay olmus ödenmemıs. Yanı 1,3,2007 olmus. Dıyelım kı ana para 1 mılyardır. 1,1,2007 de ödenmedıgı ıcın buna faız uygulanacaktır. Neye göre ? avans kredılerıne göre faız uygulayacagız. Ya da sozlesmede kararlastırdıkları orana gore faız uygulanır. Faiz uygulanınca bu 1 mılyarlık ana para bır mılyar ıkıyuz oldu. Ikıncı ayda ödememış. Faıze faız yurutmek bırmılyarlık kısma degılde bırmılyarukuyuzlıra uzerınden faız uygulanacak ve uygulanınca bırmılyaryeduyuz oldu. Gene ödemedı. Ozaman ucuncu ay 1700 e faız uygulanır. Ve boylece ıkımılyar oldu demekkı tıcarı ışlerde faize faiz yurutmek mumkun olacaktır. Ancak faıze faız yurutme 3 aydan kısa olmayan borclar ıcın soz konusu olabılır. Halbukı bk acısından faıze faız yurutulemez. Tıcarı karz akıtlerınde tıcarı para borclarında faıze faız yurutulur.Yukarda kı olayda uc ay oldugundan dolayı faıze faız yurutulmuştur. ÜÇ AYDAN KISA İSE FAIZE FAIZ UYGULANAMAZ. Demek kı tıcarı işlerde sözlesmede faız öngörulmese bıle bılesık faız uygalınr. Ikı üç aydan kısa olmayan tıcarı borclarda yanı tıcari işte faıze faız yurutulebılır. O halde tıcarı ıslerde akdi faiz oranı eger sozlesmede hıc kararlastırılmamıssa merkez bankasının avanslar ıcın tesbıt edecegı faız oranına baglı. Temmerrut faızı yıne avans oranlarına baglı olacak sözlesmede kararlastırımamıs olsa bıle. Demekkı tıcari işlerde akdı faız oranı kararlastırılmamıs olsa dahi avans faızı uzerınden faız alınır. En dusuk oran avans faizidir. O halde anavs faızının uzerınde tarafların sozlesmeyle merkez bankasının belırledıgınden daha yuksek bır oran bellırlemelerı mumkundur. Zaten merkez bankasının belırledıgı oranın altında faiz oranı kararlastırılamaz. Tıcarı işlerde sozlesme serbestısı dedıgımız olay cok daha genıstır. Cunku tacır sözlesmeyı yaparken basıretlı bır ıs adamı gıbı davranmalıdır. Yanı gelecegı öngörerek davranmak zorundadır. Tıcari iş olursa faız konusunda: A-Taraflar dıledıklerı oranda faız kararlastırabılırler bu faız avans mıktarından az olamaz. Hıc kararlastırmazlarsa yıne avans oranı mıktarınca faız ısteyebılırler.

TİCARİ HÜKÜMLER

Tıcarı hukum denıldıgı zaman ttk da yer alan tüm hukumler tıcarı hukumlerdır. O halde tıcari hukum tıcaret kanununda yer alan tıcarı ısletmeyı ılgınlendıren ötekı kanunlardakı hukumlerde tıcari hukum dur. 1-Ozaman tıcarı hukum ttk da var olan hukumlerdır.2-Baska tıcarı işletmeyı ılgılendıren bk yer alan hukumlerden bazılarıda tıcarı hukumdur. Örnegın işletmenın bırlesmesı , devralınması bk 179-180 de duzenlenmıstır. Mesela bankacılık kanununa gore banka bır tıcari işletmedır. Çünkü anonim şirkettir. Bankacılık kanununda yer alan hukumlerde tıcarı hukumlerdır. Cunku tıcarı ısletmeyı ılgılendıren tum hukumler tıcari hukumlerdır. Sıgarta murakabesı kanunu.murakabe denetım demektır ve sıgortacılıkta tıcarı bır iştir. Çek bır kambıyo senedıdır ve tıcaret kanununda duzenlenmıstır ayrıca çek kanunundada duzenlenmıstır. Demekkı çek kanunuda tıcarı hukumlerı ıcerır. Faıze ilişkın kanun yanı 3095 sayılı kanun. Sermaye pıyasası kanunu. Sermaye pıyasası kanunu halka acık anonım sırketı duzenler. Anonım şırket ttk da ve özel bır kanun olan sermaye pıyasası kanununda duzenlenmıstır. O halde tıcarı hukum sadece ttk da bulunmuyor. Tıcarı ısletmeyı ılgılendıren ötekı kanunlardada tıcarı hukumler vardır. Tıcarı işletmeye ve tıcari işlere ticari hukumler uygulanır.

TICARI HUKUMLERIN UYGULANIŞ SIRASI

Tıcaret kanununun bırıncı maddesıne gore: mahkeme tıcarı bır işe öncelıkle tıcari hukumu uygular. Eger tıcarı hukum yoksa tıcarı örf ve adete bas vurur oda yoksa genel hukumlere gore karar verir. O da yoksa adi işe ilişkın hukumler uygulanır. Buradan yola cıkarak tıcari bır işe önce emredıcı hukumler uygulanır.1- Bu bakımdan emredıcı hukumler öncelıkle uygulanır. Bu tıcaret kanununda yada bk da olabılır. 2-tıcarı bır işe önce emredıcı hukumler sonra sozlesme hukumlerı uygulanır. Çünku özel hukuk anlamında kanunun emredıcı hukumlerıne aykırı olmayan sozlesme hukumleri gecerlıdır. O halde bır uyusmazlık cıktıgında kanunun emredıcı hukumlerıne aykırı olmayan sozlesme hukumlerı dıkkate alınır. Faiz tespıt edılmemısse kanun bu avanslar ıcın merkez bankasının tayin ettigi faiz oranıdır dıyor. 3- tamamlayıcı ve yorumlayıcı hukumler dıkkate alınır. Mesela ay bası denınce 15 anlasılır demekkı ay bası deyınce memurların maaş aldıgı tarıhı anlarız o halde tamamlayıcı ve yorumlayıcı hukumlerı dıkkate alırız sonra tıcarı örf ve adetı uygularız. Tıcarı örf ve adette bu tıcarı örfun adetti sureklı olması ve genel inanıs gerekır. Yanı bır bolgedekı örf ve adet örf ve adet degıldır. Sadece bır bolgeye özgu örf ve adet olamaz. Yarıcılık örnegın toprak senden emek benden kar ıse yarı yarıya olmasıdır. Bu yarıcılıktır. Tıcarı hukum ve tıcari örf ve adet yoksa artık genel hukumlere gıdılır.genel hukumlere gıdıldıgınde medenı kanunun 1. maddesı anlamında kanunı sıralama uygulanır. O halde tıcarı bır ısı cozebılen önce hangı kanunda yer alırsa alsı önce emredıcı tıcarı hukumlerı uygulayacagız. Emredıcı hukumlere aykırı olmayan sozlesme hukumlerı var. Bunun dısında ttk dakı tamamlayıcı ve yorumlayıcı hukumlerden yararlanıyoruz. Son olarak tıcarı örf ve adet ,tum bunları bulammassak genel hukumlere gıderız.

TİCARİ YARDIM

Dava konusunun 5490 lıradn az olup olmaması önem taşır. Hukuk mahkemelerı sulh hukuk aslıye hukuk dıye ıkıye ayrılır. Aslıye hukukun ıcerısınde bırde aslıye tıcaret mahkemesı vardır. O halde aslıye hukuk ve aslıye tıcaret mahkemelerı arasında bır iş bölümü vardır. Cunku aslıye hukuk bnun bır turu tıcaret mahkesıdır. Tıcaret mahkemelerıyle aslıye hukuk mahkemesı arasında bır gorev ayrılıgı vardır. Ama tıceret mahkemelerıde bır iş bölumu vardır buda aslıye mahkemelerındedır. Bazı ılerde tıcaret mahkemesı yoktur tıcarety mahkemsının kuruldugu ıller sınırlıdır. Ankara ,isatnbul ızmır..gıbı buyuk ıllerdedır yanı karsta tıcaret mahkemesı yoktur. Ozaman aslıye hukuk karsta tıcarı davaya tıcaret mahkemesı sıfatıyla bakıyor. Kural olarak tıcarı işe ticaret mahkemesınde bakılır. Ama her tıcarı ıse tıcaret mahkemesınde bakılmıya bılır. Tıcarı iştir tıcaret mahkemesı vardır ancak deger 5490 nın altındadır. Ozaman sulh mahkemesı bakacaktır. Mudahıbın(dava konusu) degerı ne olursa olsun buna aslıye tıcaret mahkemsei bakar dıyemeyız. Burada müdabıhın degeri 5490 nın altındaysa sulh hukukta gorulecektır. Ancak tıcari hukumler uygulanacaktır. Her tıcarı iş bir ticari davaya vucudda vermeyebılır. Bır tıcarı dava mutlak tıcari dava ve nıspi ticari dava olarak ıkıye ayrılır. Üçüncüsü havale,vedia yada telıf haklarını ılgılendıren ancak taraflardan bırının tıcari işletme olması sartıyla tıcarı dava soz konusu olabılır. Uctur tıcarı dava vardır. Mutlak tıcarı dava: bır tıcarıyı işletmeyı ılgılendırsın yada ılgılendırmesın ya da taraflardan herhangıbı bırısı tacır olsun yada olmasın şart degıl. Ttk da 1-dogan davalar mutlak tıcarı davalardır.Örnegın tasıma işi,bono, çek, tıcari mümessil ttk da duzenlenıyo bunlarla ılgılı davalar mutlak tıcarı davaya vucud verir.
Örnegın keşıdeci(borçlu) lehteara yanı alacaklıya bono veriyor. Bono ttk da duzenlenmıs. Bononun degeri binlira o halde kesıdecı lehtara borcludur. Keşideci mobılyacıdan koltuk takımı satın almış alacaklıya bono vermış ve altında keşidecinin imzası vardır. Keşideci borcunu lehtara ödücektır. Keşideci borcunu ödedıkten sonra bonoyu bana ver dıyecek ve yırtıp atacak. Keşideci lehtara bınlıralık bonoyu ödememiş. Bu bono ticari işe vucud veriyor. Keşıdecının memur olması ,tacır olması ,yada tıcarı işletmesının olup olmaması önemlı degıldır. Mutlak tıcarı davadan kastımız bır tarafın tıcarı işletmesının olup olmaması önemlı degıldır. Önemlı olan ttk da duzenlenmıs olmasıdır. Bono duzenlemek tıcarı iştir. Keşideci lehtara borcunu ödememiştir. Laehtar kesıdecıyı mahkemeye verecektır. Hangı mahkemeye verecektır?5490 nın altında oldugu ıcın sulh hukuk mahkemesıne gıdecektır. Sulh hukuk mahkemesıde tıcarı hukumlerı uygulayacaktır. Bu dava mutlak bır tıcarı dava degıl yanı mutlak tıcarı davaya vucud vermez ama sulh hukuk mahkemesı tıcarı hukumlerı uygular? Ozaman ttk da duzenlenen butun işler tıcari işlerdir. Tarafların sıfatına bakıyoruz bunların tıcari işletmesının olup olmaması bızım acımızdan önem tasımıyor.
Örnegın tasıma ttk da duzenlenmıstır. Taşıma tıcaret mahkemelerınde görür 5490 olup olmamasına göre. Dıyelım kı dava konusu 6000 lıradır. Boyle bır durumda dava aslıye tıcaret mahkemesınde gorulecektır. Ozaman her tıcari iş ticari bır davaya vucud vermıyor. Ttk dakı düzenlenen tüm hususlar tıcari davaya konu olur. Ttk da duzenlenmemekle bırlıkte tıcarı ısletmeyı ılgılendıren rehın karsılıgı ödunc para verme işlemı medenı kanun 876 ve devamı maddelerı. Ttk 4 maddesınden dogan davalar rehın karsılıgı ödunc sözlesmesınden dogan davalar mutlak tıcari davalardır.Tıcaret kanunundada sayılan bazı hususlar medenı kanun veya bk da duzenlenmesıne ragmen mutlak tıcarı davaya vucud verebılır. Mesela havale yada ödunc para verme,yayım işletmenın devrıne ılıskın hukumlerı. Bunlardan ıhtılaf dogarsa tarafların tacır olup olmadıklarına bakmam dıyor. Bundan dogan davalar dava konusunun degerıne gore yanı mudabıhın degerıne gore tıcaret mahkemelerınde gorulmektedır. mesela bankalar kanunundan dogan uyusmazlıklar tıcaret mahkemesınde gorulur. Fınansal kıralamayla ılgılı davalar tıcaret mahkemesınde gorulur. İcre iflas kanununa gore ıflasın degerı ne olursa olsun bununla ılgılı davalar tıcaret mahkemesınde görülür. Havaleden doganlardan davalarda taraflardan bırı tıcari işletme ise burda tıcarı ısletme banka burada kı dava tıcari bir davadir. Telıf hakkından dogan davalarda ticari davalardır (mesela bır yayın evıyle sözlesme yaptık). Her ıkı taraf ıcın tıcarı sayılan hususlardan dogan davalar nısbı tıcarı davalardır. Nısbı bır tıcarı davanın soz konusu olabılmesı ıcın her ıkı taraf ıcın tıcarı sayılan bır husutan dogması icab eder. Örnegın : memur m kat karsılıgı mutahıdle istısna sözlesmesi yapıyor. İstisna akdı bk da duzenlenmıstır. İstisna sözlesmesınden dogan uyusmazlıklar ne mutlak tıcarı davaya vucud verıyo ne de havale vedia telıfle ılgılılı degıl. Istısna sozlesmesı kat karsılıgı gayrı menkul yapımıyla ılgılı. Bızım memurumuz mutahıdle anlasma yapmıs bu tıcarı ıstır. Cunku taraflardan bırı 4 kıstasa gore tıcarı ısletmesı var dolayısıyla kıs tacırdır. Taraflardan bırı ıcın tıcarı ış se arada sözlesme varsa dıger taraf ıcınde tıcarı iştir. Bu tıcarı işin degeri 10000 ytl dır. Arsasını 10000 ytlye vermıs. Memur m mutahıd A ya arsasını katkarsılıgı olmak uzere devretmıstır. Mutahıd a 1,1,2006 yılında memur m ye yaptıgı insaatan iki daireyı verecekmıs. Ancak 1,1,2006 yılında mutahıd A ınsaatı bıtıremedıgı ıcın daırelerı memur M ye teslım edememıs
1-Memur M yle A arasında işin nıtelıgı adi midir ticarimidir?
Cevap :Tıcarıdır. Buradakı sozlesme ıstısna akdıdır. Istısna olmasına ragmen bu iş ticari bir iştir. Cunku arada sozlesme vardır. Memur M bu tıcarı iş sebebiyle aslıye tıcarette dava acmalı. Nısbı tıcarı dava olması ıcın her ıkı taraf içinde tıcari iş olmalı ve her ıkı tarafın tıcarı işletmesı olması lazımdır. Müdabıhın degerıne gore ya aslıyede yada sulhta dava acılır ama tıcarı hukumler uygulanır. O halde tıcarı davanın tıcaret mahkemesınde gorulmesı ıcın mudabıhın degerıne bakıyoz. Nısbı tıcarı davalarda her ıkı tarafın tacır olmasına dıkkat etmek gerekır. Mudabıhın degerıne gore aslıye hukuk veya sulh hukukta gorulur ve burada bu davaya tıcarı hukumler uygulanır.

Tacir:Ticari işletmeyı işleten kısıye denır. Kısmen dahı olsa bır tıcarı ısletmeyı kendi adına işleten kısıdır(ttk14). Bır tacır gercek kısı yada tuzel kısı olabılır. Gerecek kısı dıyınce ınsanlar akla gelır. tuzel kısı tacır: tuzel kısılık bır kanunla gercek kısılerın olusturdukları bırlıklere verılen özel bır kısılıktır. Bu kısılık dogumla olmayacagına gore bır sıcıle tescılle olur. Mesela dernekler yada vakılar sıcılıne tescıl, yada tıcaret sıcılıne tescıl. Bunların tuzel kısılık olması ıcın sıcıle tescıl olması gerekıyor. Sirketler komandıt,kollektıf,anonım ,lımıted ve kooperetıfler tuzel kısılıgı olan tıcaret kanununda duzenlenmese bıle sadece bır hukmunde ıfadesı gectıgı ıcın koperatıf sımdı bunlar tıcaret sıcılıne kaydedılır.
Komandıt,kollektıf,anonım ,lımıted ve kooperetıfler bunlar tuzel kısılıgı olan ve sıcıle tescılı gereken tuzel kısılıklardır. Adi bir şirketın tuzel kısılıgı yoktur. Çünkü kanunda sıcıle kaydolacak bıcım de acık ıfade bulunan hallerde tuzel kısılık kazanılır. Adı şirket tuzel kısılık degıl. Cunku kanunda adi sırketın kanunda tescıl edılecegıne daır bır hukum yoktur. Şirket en az ıkı kısıden olusur. Tek kısılık sırket olmaz. A ve B gercek kısı ve A baba B oglu bakkal dukkanı ısletıyorlar. Burada adi şirket var. Cunku tuzel kısılıgı yok ustelık adı sırketın olusması ıcın arada bır yazılı sözlesmeye de gerek yok. A ve B BU BAKKAL DUKKANINI KISMEN DAHI KENDI ADINA ISLETIYOR. Tuzel kısı adına işletmıyor (bakkal bır adı sırkettır). Adi şirketin tuzel kısılıgı olmadıgı ıcın a nın ve b nın kısmen dahı olsa bu bakkalı kendılerı ısletıyor. Bu bakkalı kısmen dahı işleten baba ve oglun herbırı tacırdır. Burası bır komandıt kollektıf vs sırket olsaydı ozaman tuzel kısı adına işletilecekti. Tacır olmak için öncelıkle bır tıcarı işletmesının olması lazım. Çünkü tacir tıcarı ısletmeyı kısmen dahı olsa kendı adına işleten kişidir. 15 yasındakı kucugun fiil ehlıyetı yoktur. 15 yasındakı bır kucuk tasımacılık ısıyle ugrasıyor. Tıcari işletme kıstaslarına uyuyor ıse bu bır tıcari işletmedir. Buna gore ttk nın 15 maddesı acısından tacır sıfatı 15 yasındakı kucuk yada mahçura aittir. Kanun dıyor kı bu sekılde bır işletme varsa bu ısletmeden dogan hukukı ve cezai sorumluk velı yada vasıye aittir. Fakat velı yada vası tacır degıl. Mesela bu ısle ılgılı olarak vergı ödenmemıs o halde sorumluluk velı yada vasıye aıttır. Tacır sıfatıını mahcura veriyoruz ama sorumlulugu velı yada vasıye bırakıyoruz. O HALDE TTK BAKIMINDAN TACIR KUCUK YADA KISITLI OLABILIR. Bır tıcari işletme actıgını kurdugunu faalıyete başlamamış olsa dahı bıldırmek veya tescıl eddırmek o kısıyı tacır saymamızı saglar. Örnegın A sahsı bır elektronık magazsı actıgını duyurmus reklam vermıs kendısını tıcaret sıcılıne kaydettırmıs ama henuz magza acılmamıs fakat tacır sayılmaktadır. Bu önemlıdır cunku tacır olmaya baglanan butun hukukı netıcelerı bu kısıye uyguluyoruz. Tacır olmanın bır takım hak ve borcları vardır. Bazı kısılerınde aslında tıcaret yapması yasaktır. Mesela devlet memurları kanununa tabı olan kısı tıcaret yapamaz. Mesela hakımlık kanununa tabı olan kımse tıcaret yapamaz. Mesela noterler tıcaret yapamaz. Memurun tıcaret yapması yasak fakat tıcari işletmesı varsa tacır sayılır. Kanunı yasak var ama buna ragmen tıcarı işletmesı var kişi ticari işletmesı oldugundan dolayı tacır sayılır. Bazen cezaı sonuclar var örnegın sukadar yıl hurriyetı baglayıcı ceza alan kısı tıcaret yapmaktan yasaklanabılır. Örnegın adam dolandırıcılık yapmıstır bundan dolayı tıcarı ısletme acamayacagına karar verilmiş . Fakat kısı cezai hukme ragmen acmıs.Bız bu kısıyıde tacır sayıyoruz. Demekkı bu kısılerın kazaı bır kararla yada kanunı bır yasakla tacır olması yasaktır ama tıcari işletme işlettiginden dolayı tacır sayıyoruz.

TÜZEL KİŞİ TACİRLER

Bunlar tıcaret sırketlerıdır. Adı sırket tıcaret sırketı degıldır. Zaten tuzel kısılıgıde yoktur. Tıcari işletme işleten dernekler , vakıflar aslında bir kamu tüzel kısısının kurdugu teşekkuller ,teşebbusler bunlarda tuzel kısı tacır olabılır. Bir işletmeye kısmen dahi sahip olmak tacir sıfatını veriyor. Taciri iki ayırıyoruz; 1-) Gerçek kişi tacir 2-) Tüzel kişi tacir olmak üzere.
Gerçek kişi tacir olmak bakımından işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletmesi önemlidir bu sebeple küçük olan veya mahcur olan kimsenin tacir olduğunu ama cezai ve hukuki sorumluluğu açsından veli ya da vasi sorumlu olur.
Ticaret yapması yasaklanan kişiler var memurlar, hakimler gibi. Eğer bunlarda ticaret yapıyorlarsa bunlarda tacir sayılır ama haklarında cezai yada hukuki sorumluluklar geçerlidir.
TÜZEL KİŞİ TACİR => Tüzel kişi tacir denince öncelikle hukukun bazı kişi topluluklarına ehliyet verdiğinden yani bu grupların tüzel kişilik çatısı altında tacir ünvanına da sahip olduklarını söylemektedir. TTK 18 maddesi amaçlarına ulaşmak için bazı tüzel kişiliklerin özellikle derneklerin ve kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine tabi olan şirketlerin işletmelerin tacir statüsüne sahip olabileceklerini belirtmiştir. Bu bakımdan şunu söylemek mümkündür ki öncelikle ticaret şirketleri tüzel kişiliği olan tacir sıfatını taşıyan şirketler buna ttk 137 md. de belirtilen kolektif, anonim, komandit, limited ve kooperatif şirketlerdir. Bu şirketlerin başka hiçbir kıstasa gerek kalmaksızın tacir oldukları hemde tüzel kişi tacir oldukları söylenir. O halde bir kolektif ve komandit şirket şahış şirketi bunların esnaf faaliyetini aşıp aşmadıklarına yada sürekli olup olamadıklarına yada gelir sağlamayı hedefleyip hedeflemediklerine bakılmaksızın bunlar tüzel kişi tacirdir. İnşaatçılık yapı kolektif şirketi tacir midir değimlidir ? ticaret şirketlerin için kesin karine olarak tacir oldukları kabul edilmiştir. Bunların gerçek kişilerde olduğu gibi esnaf faaliyetini aşması, gelir sağlamayı hedeflemesi, sürekli olması yada bağımsız olmasına bakılmaksızın bunlar tacirdir. Bit komandit şirket her zaman tacirdir. Bir anonim şirket her zaman tacirdir. Bir limited şirket her zaman tacirdir. Bir kooperatif her zaman tacirdir. Başka hiçbir kıstasa gerek yoktur. Bir şirketin gelir elde etmeyi hedeflemesi onun tacir olmasını engellemez. Bir başka tüzel kişi tacir grubuda dernekler olabilir. Dernekler mk 53 md düzenlenen tüzel kişiliği olan ve ticari amaçla kurulmayan şahıs topluluğudur. Aslında amaçları ticari bir amaç değildir. Gelir sağlamayı hedeflemiyor. Örneğin trabzonlular derneği burada bir hemşericilik sosyalitesi altında bir gruplaşma var. Buradaki amaç ticari değil. Yada hayvan severler derneğinin amacı ticari değil. Dernek aslında sosyal bir amaçla kurulmuştur. Bazı derneklerin kamuya yararlı olduğu bakanlar kurulu tarafından kabul edilmiştir. Örneğin Kızılay bir dernektir. Amaç tamamen toplumsaldır. Ama bu derneklerin kamuya yararlı olduğu bakanlar kurulu tarafından belirtilmiştir. Yoksa bütün derneklerin kamuya yararı bulunabilir. Pekala hayvan severler derneği de kamuya yararlı olabilir. Bu ayrımın şu önemi var eğer bir dernek kamuya yararlı olduğu bakanlar kurulu tarafından kabul edilmişse derneğin kendisi değil işletmesi tacir kabul edilir. Örneğin Kızılay maden suyu sodası işletmesi. Kızılayın derdi maden suyu çıkarmak mı? Hayır aslında amaç kızılayın ulvi amaçlarına erişmek için ticari bir işletme işletiyor. Demekki kamuya yararlı olduğu bakanlar kurulu tarafından kabul edilen bir dernek ticari işletme işletse dahi tacir sayılmaz. Buradaki tacir işletmenin kendisi yani maden suyu sodası işletmesi tacir ama Kızılay değil. Kamuya yararı olduğu bakanlar kurulu tarafından kabul görmüş dernekler işletme işletiyorlarsa kendileri değil işletmeleri tacirdir. Kamuya yararlı bir dernek varsa bakanlar kurulu böyle bir karar almışsa dernek değil işletme tacirdir. Ama böyle bir karar yok bakanlar kurulu kamuya yararlı diye bir karar almamış ise bu durumda dernek tacir tüzel kişi tacir. İşte bu derneğin kaydı olup olmadığı konusunda kriterlere bakacak mıyız? Bakacağız tabi esnaf faaliyetini aşıyorsa ve diğer koşulları da sağlıyorsa tacirdir bu dernekler. Ama bu ticaret şirketi ise hiç kriterlere bakmayacaz.
Vakıflar için tacir olup olmadıkları konusunda ttk herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Vakıflar hakkında da hiçbir hüküm bulunmadığından dolayı derneklere benzetiyoruz. O halde kamuya yararlı bir vakıf varsa vakıf değil işletme tacirdir. Kamuya yararlı oluduğu kararı bakanlar kurulu tarafından alınmamışsa vakıfın kendisi tacir olacak. Vakfın tacir olup olmaması konusunda kanunda hüküm olmasına rağmen zaman zaman kamu hukukcuları tarafından tereddüt gösterilen bir grup işletme var. Bunlar kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunlara ait müesseseler. Bunlar tacir mi değil mi? Bu konuda ttk 18/1 : Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar.
Karma ekonomik düzenlerde bi takım kamu kuruluşları da ticari hayata katılıyorlardı. Örneğin belediyenin kurduğu bazı işletmeler, devletin kurduğu işletmeler vardı. Bunlar kamu tüzel kişiliği altında aslında tacir olan kişilerdir. Örneğin Sümerbank. Sümerbank aslında bir kittir. Ayakkabı üretiyor, kumaş üretiyor. Aslında Sümerbank devletin bir kuruluşuydu. Bir takım bankalar var mesela halk bankası şuanda satılıyo emlak bankası, Ereğli demir çelik bunlar karma ekonominin içininde olan kurumlardır. Bunlar özel hukuk hükümleri çerçevesinde idare edilir. Tıpkı bir tacir gibi bir anonim şirket gibi gelir sağlamayı hedefleyecektir. Örneğin belediyenin halk ekmek fabrikası var. Burada önemli olan gelir sağlamayı hedeflemesidir. Ama bunun yanı sıra sosyal etkilerde katkılarda da bulunur. Belediyenin halk ekmek fabrikası hem daha temiz hem daha ucuz ekmek üretir. Tansaş daha ucuza yiyecek satacak. Buda belediyenin içinde bir işletmedir belediye ise bir kamu tüzel kişisidir. Bir takım kamu tüzel kişileri de işletme kurup işletebilir. Hatta bu işletmelerin birçoğu da kit biçiminde bunlara bağlı müessese yani bir anonim şirkettir. Madem bunlar özel hukuk kurallarına göre ve gelir elde etmek gayeleri olduğundan tüzel kişiliktir. Demek ki bu kitlerde tacirdir. Ama devlet tacir değildir. Çünkü devlet tacir olursa iflas eder. Belediye tacir değil ama işletme tacir. Ankara belediyesine ait ego belediyemi tacir ego mu tacir? Ego tacirdir. Demek ki aslında bunlar tacir olmanın aleyhe sonuçlarından dolayı tacir sayılmıyorlar. Çünkü iflas ederler. Devlet özelleştirmeyle yaptığı bu işlerden kurtuluyor. Ayakkabı üretmiyor. Demir çelik için maden çıkarmasın kim yapsın bu işlemi özel şirket yapsın diyor devlet. Devlet sosyal devletin sorumluluklarını üstünden atmamalı ( HOCANIN ÖZELLEŞTİRMEYLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ )
Bunlarda tacir sayılıyo. Bu kurumlar tacir olarak sayıldıklarına göre bunu alan kişilerde tacir gibi davranmalıdır. Zarar edipte devletin sırtına kambur oluşturmasınlar.
Bir diğer durumda TTK 19 md gereği donatma iştirakini belirtir. Donatma iştiraki, birden fazla kişi tarafından bir geminin hazırlanması yani donatılması anlamına gelir. Donatma iştirakinde birden fazla kişi olduğuna göre burada müşterek mülkiyet ( paylı mülkiyet ) olmak durumundadır. Türk hukukunda iştirak halindeki mülkiyet sınırlı sayıdadır. İştirak halindeki mülkiyet kanundan doğar. Adi şirkette, miras ortaklığında, aile envali şirketinde iştirak halindeki mülkiyet vardır. Sınırlı sayıda var bunlar adi şirkette, mirasçıların durumunda, aile envali durumlarında bulunur. Bunların dışında iştirak halinde mülkiyet kurulamaz. Donatman bir gemiyi sefere hazırlayan kişidir. Birden fazla kişi olunca müşterek mülkiyet oluyo. Donatma iştirakinin tüzel kişiliği olmadığı halde donatma iştirakide bir tüzel kişilikmiş gibi tacirlere ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği ticaret kanunun 19. md. yazmaktadır. Donatma iştirakinin tüzel kişiliği olmadığı halde ticari sicile tescili şarttır. O halde burada müşterek donatanların değil, donatma iştirakinin tacir sıfatı var. O halde iflasa tabidir. Gerçek kişi tacir bir ticari işletmeyi kısmen dahi işletmekle olur. Tüzel kişi tacir tüzel kişilik kazandıran kolektif şirket, komandit şirket, kooperatifler bunlar tüzel kişilik kazandımı tacir sıfatına sahip oluyo. Gerçek kişi tacirin tacir sıfatını kazanması için mutlaka ticaret siciline kaydı gerekmektedir. Ticaret siciline işletmesini tescil ettirmek zorundadır. Gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması bir ticari işletmenin kısmen de olsa kendi adına işletmekle olur. Ticaret siciline kayıt kurucu bir işlemdir. Tacir sıfatının kazanılması bakımından bildirici ticaret siciline ben kaydolmasam da bir gerçek kişi olarak bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adıma işletiyorsa tacirdir. Ama tüzel kişilik kazanmak için ticaret siciline kaydolması lazımdır. Gerçek kişilerde tacir sıfatı ticareti terk ettiği anda sonbulur. Gerçek kişilerde tacir sıfatı bildirici nitelikte bir ticaret siciline tescil vardı ama asıl olan ticari bir işletmeyi kurup işletmek olduğuna göre işletmenin terk edilmesiyle işin terk edilmesiyle tacir sıfatı sona erer. Tacir sıfatı böyle eriyo ama bide ticaret siciline kayıtlı ise bildirecek bu bildirmede bildirici niteliktedir. Demek ki gerçek kişiler bakımından tacir sıfatının sona ermesi terk edilmesiyle ortaya çıkacak. Ancak icra iflas kanunun 44 maddesi uyarınca ticaret siciline ticareti terk ettiğini bildirmelidir ki kendisine karşı bir yıl boyunca iflas yoluyla takip yapılabilsin diye. O halde ticareti terk eden tacir bir yıl boyunca iflasa tabidir. Ticareti terk eden tacir ticareti terk ettiğini ticaret siciline bildirir. Mal beyanında bulunur bu durum gazete ile ilan edilir bu gazete ticaret sicili gazetesi ve alacaklıların bulundukları yerlerdeki mutat ve münasip vasıtalarla ilan edilir ki bu ilandan itibaren bir yıl boyunca hakkında iflas yoluyla takip yapılır gerçek kişi tacirler bakımından. Gerçek kişi tacir ticareti terk edince ticaret siciline bildiriyor. Bazı kişiler tacir olmadıkları halde tacir gibi iflasa tabidir. Örnek ticareti terk etmesine rağmen tacir 1 yıl boyunca iflasa tabi. İflasla takip, kişinin bütün mal varlığıyla ölmüş gibi haklarını borçlarının bir masada toplanmasıdır. Bu masada kim alacaklıysa alacağını alma hakkına sahiptir. Tek başına itiraz aktin de bulunsaydı ne oluşmayacaktı masa oluşmayacaktı sadece malvarlığı içinde birine müracat ediyosunuz. Örneğin adamın iki evi varsa hangisine icrada başvuruyoz? Oturduğu eve. Ama iflasta bütün mal varlığı hakları borçları bir malvarlığı oluşturuyor üstelik iflasta siz iflas istemeseniz dahi o masaya katılıyoruz ve alacağımızı alıyoruz. Tüzel kişi tacirlik ise madem ki ticaret siciline tescil ile kazanılıyo tüzel kişiliğin son bulması ile tacir sıfatı sona erer. Tüzel kişilik sona erince o tüzel kişiliği dağıtmak üzere tüzel kişinin ünvanına tavsiye halinde ibaresi konulur. Tavsiye halinde ibaresi konulunca tavsiye boyunca tacir sıfatı devam eder. Bir kolektif şirket bir komandit şirket bir limited şirket tavsiye sonucuna maruz kalabilir. Yani bir tüzel kişilikte sonsuza dek devam etmeyebilir. O şirketin sona ermesi tavsiye nedeniyle olur. Yani bir tüzel kişilikte iflas edebilir. Bir tüzel kişiliği sona erdirmek gerekiyorsa bunu tavsiyeyle sona erdiririz. Yani o tüzel kişi şirkete önce borçlarını ödemem lazım mesela vergi borcunu, üçüncü kişilere ait bir borç varsa onları ödemem lazım bu bir şirket olduğuna göre bu şirkete bir çok kişi sermaye payı koymuştur kalan sermaye payını ortakların koydukları sermayeye göre dağıtırız. Ben bir tüzel kişilik olarak sona erdirmek için şirketin tasfiye edilmesine yönelik karar alacam tavsiye edilirken şirket önce şirketin kamu borçlarını ödeyecem sonra şahıslara ödeyecem geri kalan bişey olursa ortakların koydukları sermayeye göre dağıtacam. Ama bu tavsiye bir yılda sürebilir iki yılda sürebilir beş yılda sürebilir. Tavsiye halinde ibaresini koyduğumuz zaman tüzel kişilikte devam ediyor. Ama şirketin amacı gelir elde etmek değil amaç şirketi tavsiye etmektir. Tüzel kişilikte tavsiye amaçlı devam ediyor. Tavsiye sürerken tacir sıfatı var. Yani tavsiye bitince öküz ölüyo ortaklık bitiyo.

TACİR OLMAYA BAĞLANAN HÜKÜM VE SONUÇLAR

Kişinin tacir olmasına bağlanan hukuki yükümlülükler var gerçek kişide olabilir tüzel kişide. O halde tacir olamaya bağlanan hükümler tabidir. Tacir iflasa tabidir. O halde TTK 20 md göre bir tacir her türlü borcundan dolayı iflasa tabidir. Hatta gerçek kişi tacirin ticari nitelikte olmayan borçları sebebiyle de iflasa tabidir. Tüzel kişilik varsa tüzel kişi tacirin adi işi olamayacağı için zaten iflasa tabi. Gerçek kişi evine buzdolabı almış. Bu buzdolabını esnaftan almış. Bu iş ticari iş mi? Bu satım aktidir. Satım akdi borçlar kanununda düzenlenmiştir. Sözleşmenin diğer tarafı tacir değil. Bu iş bunlardan dolayı adi iştir. Çünkü malı esnaftan almış. Sonra buzdolabının parasını ödememiş. Bu durumda gerçek kişi tacir iflasa mı tabi değil mi? Demek ki gerçek kişi tacir ticari işletmesiyle ilgili olsun yada olmasın iflasa tabidir. Demek ki kişi tacir olduğu için bu iş ticari bir iş olsun yada adi bir iş olsun iflasa tabidir. Aslında gerçek kişi tacirin ticaretine son verdikten sonra bir yıl iflasa tabidir. Hukukta bazı düzenlemeler aslında bu kişiler tacir değil tacir olanlar iflasa tabidir. Gerçek kişi tacir iflasını açıkladığı andan itibaren bir yıl sorumlu olur. Aslında bir anonim şirkette tüzel kişiler tacirdir. Bankalarda anonim şirket şeklinde kurulan tüzel kişidir. Banka idarecileri yada bankada büyük hissedar sayılan kişiler bankanın iflasına sebep olmuşlarsa bu banka yöneticileri de iflasa tabidir. Aslında kim tacir? Bankanın yöneticisi değil bankanın ortağı değil banka tüzel kişi tacirdir. Bankanın yöneticisi yada büyük hissedarı bankanın iflasına sebep olmuşsa bu kişinin bankaya verdiği zarar oranında iflasa tabidir. Bu bir istisnadır tacir olmadığı halde banka idarecisi yada büyük hissedar iflasa tabidir. Bu kişiler bankaya verdiği zarar oranında iflasa tabidir. Ama iflas kişilerin malvarlığının bütünü kapsar. Burada kişiler bankaya verdiği zarar oranında iflas ediyorlar. Sermaye piyasası kanununda yatırım ortaklılıkları olarak anonim bir ortaklık varsa bunun iflasına sebep olan kişi iflas eder. Demek ki Türk hukukundaki iflas müessesesi tacirolan kişiler içinde geçerlidir. İflas tacir olmanın bir külfetidir. İkinci husus tacir olan kişi ticaret siciline kaydolur. Bu gerçek kişi tacirler bakımından bildiri tüzel kişi tacirler içinde kurucudur. Tacir ticaret siciline TTK 42 md uyarınca gerçek kişi tacirde olsa bildirici nitelikte kendisini, ticaret ünvanını ticaret siciline işletmeyi açtığı tarihten itibaren 15 gün içinde bildirmek zorundadır. Bu 15 günlük süre mademki tacir olmak gerçek kişi tacir bakımından hak düşürücü bir süremidir? Bu süre hak düşürücü bir süre değildir. 15 gün sonrada bildirebilir ama bir sorumluluk varsa ona da katlanır. Buda tacire bir külfettir. Odalara kaydolursak tacir hangi ticaret odasına ticaret ve sanayi odasına veya ticaret odasına kaydolur. Hangi ticaret odası ticaret sicilinin kayıtlı olduğu odaya kayıt olacak. Yani ticaret sicili hangi odaya bağlıysa oraya kayıt olacak. Buda ticaret odalarının kamu hukuku niteliğini bize gösteriyor. Tacir ticaret ünvanı kullanmak zorundadır. Bunu da ticaret siciline kaydettirecek. Gerekiyorsa bunu ticaret sicili gazetesinde yayınlatacak. Çünkü gerçek kişi tacir sadece ünvanını kaydettirirken ticaret siciline tüzel kişi tacir hem ticaret siciline kaydettirir hem de ticaret sicili gazetesinde yayınlatmak zorundadır. Gerçek kişi tacirin ticaret ünvanı nufüs kağıdındaki ismi ve soyismi olamak zorundadır. Örneğin asuman turanboy eğer tacir olursa ticaret ünvanı asuman turanboy olur. Tüzel kişi tacirler bakımından bunlar şirket olduklarından dolayı birden çok kişi olduğundan bir kolektif şirket Ahmet ak veli pak ortaklardan ya hepsinin yada birinin adı ve soyadı ve kolektif şirket ünvanı. Anonim şirket 5 ortaktan oluşur. Kanun hepsinin ismini istemediğini belirtmiştir. Anonim şirketin faaliyet konusunu mesela inşaatçılık ve yapı a.ş. ticaret ünvanıdır. Burada kişinin adına gerek yok. Anonim şirkette konu unvanı var. Bu anonim şirketin konusunu yazıyoruz. Artı bide a.ş. ibaresi. Burada ticaret ünvanı kimi tanıtıyor? Burada taciri tanıtıyor. Her tacir bir ticaret unvan almak zorundadır. Bunu da ticaret siciline kaydettirmek zorundadır. Ticari iş karinesi, gerçek kişi tacirin yaptığı bütün işler ticari iştir. Bu karinenin aksi nasıl ispatlanır? İşin niteliği ticari değil yada karşı tarafa bildiriyordu. Ama arada sözleşme varsa diğer tarafta tacirse bildirse de bildirmese de sonuç değişmiyo. Tüzel kişi tacirin ise yaptığı işlem ticari işlemdir. Buda bir külfettir. Neden ticari iş olmaya bağlanan hukuki sonuçlar vardır. Ne gibi faize faiz yürütme gibi, Faizin serbestçe kararlaştırılması gibi, müteselsil sorumluluk gibi. Bir başka fark ticari defter tutan. Ticari defterin vergi usul kanunu dikkate alınarak tutulma esasları. Bazı tacirler için sadece işletme esaslarına göre defter tutma bazıları için 3 tip defter tutulabilir; günlük işlerin tutulduğu yevmiye defteri, defteri kebir yani büyük defter, bilanço. Yani günlük işler yevmiye defterinde tutulur, günlük işlerin nerede defteri kebir ayrımı yapılır ve yıl sonunda da bilanço tutulur. Ticari defterler kısmına gelince anlatılacak bu defterlerin birbirini tutması gerekir. Tacirler ticari örf ve adete tabidir. Hatta bu ticari örfü bilmediğini iddia edemez. Buda tacirin külfetidir. Tacirin ticari örf ve adeti bildiği kabul olunur. Tacir basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorundadır. TTK. 20 md göre.
Tacir basiretli bir iş adamı gibi davranmalıdır. TTK 20 maddesinin 2. fıkrasına göre tacir ticari işletmesine ait faaliyetler de basiretli bir iş adamı gibi ama buradaki basiret hangi faaliyetler için? Ticari faaliyetler için. O zaman aslında ticaret kanunu tacir olan kişiyle tacir olmayan kişi arasında fark yaratır. Tacire demiş ki sen ticari işlerinde basiretli bir iş adama gibi davranmak zorundasın yani şunu söylemiş yaptığın sözleşmelerde daha sonra sözleşmeden rucu ediyorum deme sözleşmeden cayma eğer bir ücret kararlaştırdıysa bu ücret sana sonradan fahiş gelince ücretten indiririm isteme geleceği gör geleceği öngör demiş. Yani yaptığın işlerde yaptığın sözleşmelerde ben bu sözleşmeyi yapar iken şu haldeydim sözleşmenin şu şartını anlamamıştım dolayısıyla bir hataya düşmüştüm ( BK. Md. 24 )borçlar kanunu adına ben hata yaptım ben bu sözleşmeyi bu şartlar altında yapmazdım deme hakkı yoktur. Yada yabancı para birimi üzerine sözleşme yapıyorsa daha sonra ben dövizin bu kadar artacağını düşünemedim şimdi bana ekonomik bakımdan bir takım yıkımlara sebebiyet verdi. Sözleşme yaparken cezai şart varsa basiretli davranan adam bu cezai şartın azaltılmasını tenkitini isteyemez. Adam geleceği öngörüyor ama örneğin tacir yurt dışından bir ilaç getirtecek yada bir eşya getirtecek o eşya yada ilaca devlet yasaklamış kota koymuş yada vergileri bil hare arttırmış. Burada tacirin bu konuyu önceden sezmesi söz konusu olmaz. Ama savaş çıkacağını kestirebilir duruma göre. Demek ki duruma göre kestirir. Mesela ıraktan petrol getirtecekti ama ırakta savaş çıktı bunu öngöremeyebilir. O zaman yaptığı sözleşmeden rucu edebilir. Ama biz tacir olmayan kişiye göre yaptığı sözleşmede daha çok basiretli daha çok öngörü bekliyoruz. Mesela kolay kolay ben dövizin bu kadar artacağını bilmiyordum diyemez. Yada sözleşme yaparken şu kadar cezai şart kararlaştırdıktan sonra yandım Allah diyemez indirin bunu hakimin diyemez. Faizin indirilmesini isteyemez. Bir ücret tesbit edilmişse bu ücret daha sonra bana fazla geliyor diye ücretin indirilmesini talep edemez. Demek ki tacir basiretli davranacak ve somut olaya göre karar verecekmiş. Türkiye de insanlar dövize kredi aldı döviz yükseldi. Bir memurun bankadan kredi alması ticari bir iştir. Çünkü tüzel kişi tacirin yaptığı bütün işler ticari iştir arada bir sözleşme varsa karşı taraf içinde ticari bir iştir. Burada memur içinde ticari bir iştir ama memur tacir değildir. Memur dövizle kredi aldı daha sonra döviz beklenmeyen şekilde artarsa memur tacir olmadığından dövizin değerinin sabitlenmesini isteyebilir mahkemeden buda kabul görür. Ama tacir derse bunu zor kabul edilir. Ama o kadar çok artmış ki bir tacirin bile basiretli olmasına karşın bunu öngörmesi mümkün değil o zaman indirilebilir ama memurun ki çok daha rahat indirilir. Buda tacir için bir külfettir. Tacir sözleşmede daha önce ücret kararlaştırmasa bile yaptığı iş sebebiyle TTK 22 maddesine göre ücret talep edebilir. Tacir sözleşmede daha önce ücret öngörülmese dahi ücret isteyebilir. Bu ücreti yaptığı iş ve hizmet için isteyebilir. Yani ben tacirden eşya aldım. Tacir bu eşyayı bana hediye etti, ücret istemiyor. Mobilyacı arkadaşımdan koltuk takımları aldım. Menkul eşya üretiyor, menkul eşya alıp satıyor, esnaf faaliyetleri sınırlarını aşıyorsa bu kişi bir tacirdir. Ben düşünüyorum ki bu tacir benim arkadaşımdır yenide ev aldım gidiyim şundan bir koltuk takımı beğeniyim bana bunu hediye eder. Tacir hiç sesini çıkarmadı sözleşmede de ücret belirtilmedi. Daha sonra fatura yolladı ve icra verdi. Kişi diyebilir mi biz bu satım sözleşmesinde ücret kararlaştırmamıştık diyemez. Tacirle yaptığın bir iş varsa ücret kararlaştırmasam bile tacir ücret isteme hakkına sahiptir. Tacir faizde isteyebilir. Hem de ticari faiz oranını, temerrüd faizi, gecikme faizi ister. Tacir sözleşmede daha önceden kararlaştırılmasa dahi ücretini ister faizini ister hem gecikme faizini hem ticari faizi hem de mürekkep faizi ( bileşik faizi ) isteyebilir. Bu tacir olmanın nimetidir külfeti değil. Bir taşıma şirketine memur evini taşıtıyor. Bu taşıma şirketi de adamın ahbabıdır. Sözleşmede kararlaştırılmasa bile taşıma şirketi tacirse ücret ödemek zorundadır. Tacir cezai şartın, ücretin indirilmesini isteyemiyor borçlar kanunu anlamında ben hataya düştüm diyemiyordu. Gabin diyebilirim miyim müzayaka hali içerisindeyim diyemez, hileye maruz kaldığını söyleyemez, aldatıldığını söyleyemez belki çok zor bir ihtimal ben çok dardaydım müzayaka halindeydim gabin hükümleri açısından tacir bunu ileri sürebilir. Ben tecrübesizim yada müzayaka halinde kaldım sebebiyle edimler arasında aşırılık dengesizlik bulunması hali gabindi. Tacir tecrübesizim diyemez, hiffet içindeyim hafiflik içindeyim diyemez ben bu sebeplerle o sözleşmeyi yaptım diyemez. Tacir belki sadece müzayaka hali zordaydım bu sözleşmeyi yapmak zorunda kaldım diyebilir. Bir tacir tecrübesizim diyemez.Tacir basiretli davranacak. Tacir basiretli davranacağına göre hafif davranamaz. Hafif olamaz . Tecrübesiz olamaz. Belki müzayaka halinde olabilir o da fevkalade zor bir haldir. Ama ben tecrübesizdim ben kömür fiyatının bu kadar olduğunu bilmiyordum o sebeple bu işi yaptım diyemez. Ama memur hiç de böyle olmak zorunda değildir. Demek ki aktin feshini isteyemez kolay kolay, ücretin indirilmesini isteyemiyor kolay kolay, cezai şartın indirilmesini isteyemiyor kolay kolay. Tacir yaptığı iş sebebiyle TTK 23 md. Göre fatura düzenlemek zorunda aslında fatura yapılan işin satılan malın belgelenmesi TTK zorunlu değil fatura vermek vergi usul kanununa göre zorunludur. Vergi usul kanununa göre tacir yaptığı iş sebebiyle fatura vermek zorunda o halde tacir yaptığı bir iş varsa sattığı bir mal varsa fatura verecek. Faturayı vermek için herhangi bir süre TTK öngörülmemiş yani vergi usul kanunu mal teslim edildi zaman 10 gün içinde fatura verme öngörülmüştür. Bu bir mal teslimi olabilir, hizmet ifası olabilir. Tacir fatura vermek zorundadır. Faturayı alan kişi buna 8 gün içinde itiraz edebilir. Faturayı alan kişi TTK 23 md göre faturaya 8 gün içinde itiraz edebilir. Bu itiraz süresi mal daha sonra teslim edilirse ne yapacaktır? Kişi faturaya itiraz etmediğinde faturanın içindeki bilgilere kişi onay vermiş olmaktadır. Faturada 10 ton kömür teslim ettim. Bu kadar lira. Benim faturaya itiraz etmem için o on tonluk kömürü almam lazım. 8 günlük süre malın teslim alındığı günden itibaren sayılıyor. Yargıtayın kararları da bu yöndedir. O halde 8 günlük itiraz sürem var ben 8 günlük sürede itiraz etmezsem duruma göre fatura kesin delil niteliği kazanmıyor 8 gün itiraz süresi malın teslim edildiği anda başlıyor o halde 8 gün içinde itiraz etmezsem faturanın içeriğini kabul etmiş olurum. TTK 23 maddesinde düzenlenen bir sözleşme şifayı yapılmış yani sözlü olarak yapılmış yada telgraflarla yapılmış yada telefonla yapılmış demiş ki telefonda sana 10 ton şu nitelikte kereste gönderecem. Bu sözleşeme şifayı olarak kısa notlarla yapıldığı için yazıyla bildirilmesi lazım. Telefonda 8 ton gürgen gönderecem demiş bende alıcı olarak sözlü yaptığım andlaşmayı yazıya döküyorum falan filan tarihte tonu şu kadar lira cinsi şu olan keresteyi diye yazıya döküyorum. İşte biz buna teyit mektubu diyoruz. Telefonla yada kısa olarak telgrafla yapılan andlaşmayı yazılı şekilde bir andlaşmaya dökmek ve bunu konuştuğuma binayen sözleşmenin karşı tarafına göndermek buna teyit mektubu denir. Teyit mektubunu alan kişi 8 gün içinde evet ben bunu bu kişiyle andlaşmayı böyle yapmıştım diyecek. Teyid mektubu o sözlü andlaşmayı yazıya dökülmesidir. Ama karşı taraf belki biz telefonda böyle konuşmamıştık 10 ton değil 5 ton yada ne diyecek ebatı şöyleydi cinsi böyleydi diyecek. O zaman kişi gönderilen mektuba 8 gün içinde itiraz edecek. Aksi halde kesinleşmiş sayılacak o şekilde. Teyid mektubuna yada faturaya 8 gün içinde itiraz etmek lazım yoksa sözleşme öyle yapılmış sayılıyor. Tacirler arasında yapılan her türlü ihtar ve ihbarın belli şekilde olması şartıyla ama her iki tarafta tacir olmalı. TTK 20 md. 3. fıkrasında eğer tacirler arasında bir tarafın diğer tarafı temerrüd düşürmek yada sözleşmeden caymak, rucu etmek maksadıyla bir beyanda bulunuyorsa bunu tacir noter aracılığıyla yada iadeli taahhütlü mektupla yapması gerekiyor. Ama bunu yapmak için her iki tarafında tacir olması gerekiyor. Bu bir şekil şartıdır. Aksi halde bu amaçla yapılacak olan işlemler geçersizdir. İki taraf tacir olmalıdır. Bu bir tacir için külfettir. Her türlü ihbarın ve ihtarın noter yada iadeli taahhütlü olması gerekiyor. Burada bide ispat kolaylığı var noterde yapıldığından yada iadeli taahhütlü yapıldığından dolayı.

DERS TEKRARI Bİ SONRAKİ GÜN => Tacir olmaya bir çok mükellefiyetler yükleniyor. Mesela, tacir basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorunda buna bağlı olarak daha önce yaptığı bir sözleşme varsa ücretin indirilmesini istemiyor, cezai şartın indirilmesini isteyemiyor, hata, hile, gabin içerisinde sıkıntılar var gabinde olsa olsa darda olma müzayaka halinde olma durumu değerlendirilebilir ne bakımdan? Sözleşmenin iptali bakımından. Yani tacir olmak bir takım mükellefiyetler veriyor. Ticaret odasına kayıt olmak, ticaret siciline kaydolmak, ticari iş karinesine tabi olmak. Tacir hak olarak ücret isteyebilir.

TACİRLER ARASINDA HAPİS HAKKINI KULLANMADAKİ KOLAYLIK

Bu hapis hakkı tacirler arasında olmasına gerek yok. Tacir hapis hakkını kullanmadaki kolaylıktan karşı taraf tacir olmasa da yararlanır. Hapis hakkı aslında rehinden farklıdır. Çünkü rehin bir sözleşmeyle doğuyor. Halbuki hapis hakkı kanundan doğar. Keyfi şekilde bir mal hapis edilemez edilmesi için kanunda hüküm olması gerekir. Mesela kira ücretini ödemediği zaman ev sahibinin kiracının eşyalarını hapis etme hakkı var. Çünkü kira bedelini alamamış. Burada kiracının kira bedelini ödememesiyle ev sahibinin kiracının mallarına el koyması arasında tabi irtibat var. Yani o madem ki kira borcunu ödemedi bende onun ev eşyalarına iş yerinde kullandığı eşyalara el koyuyorum diyor. Çünkü kanunda açık hüküm var eğer MK böyle bir açık hüküm olmayaydı ev sahibi eşyalara el koyamazdı. O halde hapis hakkı sözleşmeden doğan rehin hakkı da değil. Rehin daima sözleşmeden doğar. Hapis hakkı için MK 840 md ile tabi irtibatın olması gerek. Örneğin alper hocadan borç para aldı. Bu bir karz ( para ödüncü ) aktidir. Alper aldığı borcu hocaya iade etmiyor. Alperin de hocada iki tane kitabı vardı. Hocada bu kitaplara el koymuş hapis etmiş bunu hoca diyemez çünkü alacakla borç arasında tabi irtibat bağı yok. Biri karz öteki ariyet ödüncüdür. Bu karz aktinden doğan para borcuna karşılık daha önceki yaptığımız ariyet sözleşmesideki kitapları hoca alpere vermiyorum hapis ediyorum diyemez. Çünkü iki tane farklı hukuki ilişki var zaten kanunda böyle bir hak vermiyor medeni hukuk bakımından. İki borç arasında tabi irtibat bağı olmalı. Ama bir tacir için bu geçerli değil. Çünkü TTK tabi irtibat bağını var sayıyor. O zaman alper de hocada iki tarafın tacir olması şartıyla arada tabi irtibat bağının olduğu kabul edecez ama her iki tarafın tacir olması kaydıyla. Eğer her iki tarafta tacir ise hoca alperin kitaplarını hapsede bilir. Ariyet olarak aldığım kitapları mademki o karz akti sebebiyle ödemiyor borcunu bende onun kitaplarını hapsedebilirim. Demek ki tacirler arasındaki hapis hakkının uygulanması çok daha yaygındır çünkü tabi irtibat bağına bakmıyoruz. Örneğin alperin gemisiyle işletmeme ait ürettiğim malları taşıtıyorum. Taşıma sözleşmesi yapılmıştır burada. Bu taşıma sözleşmesinde kişi navlunu ödememiştir. Navlun, taşıma ücretidir. Alper taşıdığı mallara el koyabilir mi? Koyar. Çünkü tabi irtibat bağı var bu işte o taşımak zorunda kişide navlunu ödemek zorundadır. Ama böyle olmasaydı iki tarafta tacir olsaydı farklı iki sözleşme sebebiyle önce alper alacaklı sonra diğer kişi alacaklıydı. Burada iki farklı sözleşme var. Bu iki taraf arasında tacir olduklarından dolayı tabi irtibat bağı var sayılır. Demek ki MK 864 md. İki taraf tacir oldu mu tabi irtibat bağı var sayılır. Demek ki tacir olmanın bir nimeti çıktı bu durumda. Esnaf tacir olmanın külfetlerine katlanmaz nimetlerinden yararlanır. O halde esnaf ne isteyebilir? Ücret kararlaştırılmasa dahi ücret isteyebilir, faiz isteyebilir, eğer iki tarafta esnafsa hapis hakkını kullanmada tabi irtibat bağı var mı yok mu diye aranmaz. Ama esnaf ticari defter tutmak zorunda değil, ticari iş karinesi esnafa uygulanmaz, odalara esnaf kaydolmaz, cezanın ücretin faizin indirilmesini pekala talep edebilir.

TACİR YARDIMCILARI

Bir tacir bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişidir. Hal böyle olunca tacirin çeşitli yardımcılara ihtiyacı vardır. Bu yardımcılar öyle yardımcılar olabilir ki aslında tacire bağımlıdır yada tacirden bağımsızdır. Bağımlı olmak tacirin talimatlarıyla bağlı olmak demek adeta onun yanında çalışan işçi gibi. Mesela bir fabrikada çalışan işçi tacirin yardımcısı ama tacire bağımlı bir yardımcıdır tacir adına hesabına iş yapan birisi değil çünkü sadece o fabrikada işini yapıyor. Demek ki taciri temsil yetkisi yok. Ama fabrikada çalışan muhasebeci yada ayniyat memuru tacire bağımlı. Ayniyat memuru fabrikaya gelen malları tacir adına alabiliyor. Demek ki tacire böyle bağımlı olan kişiler var. Bide tacire bağımlı olmayan aslında eğer şartları da yerine getirmişse kendiside tacir sayılan yardımcılar var. Tacire yardımcı ama bazen öyle olabilir ki şartları yerine getirdiği zaman zaten kendiside tacirdir. Mesela acente olabilir, tellal olabilir. Böyle hallerde aslında acente yada tellal aracılık işlemi yapmaktadır. TTK md 12 her tavasut (aracılık) işi ticari işletmenin konusu olabilir. Tacir araba yedek parçası üretiyor bu yedek parçayı başkalarına satmak için bir başka tacir aracı olabiliyor. Tacirin bağımsız yardımcıları dahi tacir olabiliyor.

Bağımlı tacir yardımcılar : Bağımlı tacir yardımcısı denince aklımıza önce ticari mümessil gelir. BK md 32 kapsamında bir temsil var. Demek ki borçlar kanununda düzenlenen temsil yetkisi üzerine kurulmuştur. Taciri temsil ediyor. Bunun dışında BK 342 md ayrıca ticari mümessil düzenlenmiştir. BK ticari mümessili düzenliyor. Bu hüküm ticari bir hükümdür. Demek ki ticari mümessil BK düzenlenmiştir. BK 449 md ticari işletmenin işlerini idare etmek ve işletmeyle ilgili ticaret ünvanına vekaleten yada buna benzer bir kelime ekleyerek müvekkil adına tacir adına imza atmak ve yaptığı işlemle taciri bağlayan kişi bağımlı tacir yardımcısıdır. Ticari mümessil bu bakımdan tacirin alter egosu yani ikinci kendisi yani tacirin yapabileceği bütün işlemleri tacir yardımcısı olan ticari mümessil yapabiliyor. Burada tacir adına ve hesabına bir işlem var. Mümessil yetkisi dahilinde bir işlem yapmışsa bundan tacir sorumlu olur. Ticari mümessil esnaf işletmesine de atanabilir yani ticari mümessilin mutlaka ticari işletmeye atanması şart değil. Ancak TTK açısından şöyle bir fark var esnaf işletmesine ticari olmayan işletmeye atanma halinde ancak TTK hükümleri çerçevesinde ticari mümessilin ticari olmayan işletmeye yada ticari işletmeye atanması arasında fark var. Çünkü ticari işletme ticari mümessil atanması bildirici nitelikte bir tescildir. Ticari olmayan işletmeye mümessil atanırsa buda kurucu nitelikte bir durumdur. Ticari mümessili aslında gerçek kişi olması gerektiği düşünülebilir. Ancak tüzel kişinin de ticari mümessil olması ve bunu bir gerçek kişi aracılığıyla yapması mümkündür.
Ticari olamayan bir işletmeye ticari mümessil atanması için ticaret siciline tescil gerekiyor. Ticari işletmeye de ticari mümessil atanırsa aslında bu durumu ticaret siciline bildirilmesi lazım üstelik ticari işletme tüzüğü ticari bir işletmeye ticari bir mümessil atanmak için vekaletin noterden onaylı bir örneğinin ticari mümessilin eliyle attığı imza ile birlikte sicile verilmesi gerekir. O halde ticaret sicili tüzüğüne göre ticari mümessilin ticari bir işletmeye atanması için noterden onaylı bir vekaletname gerekir üstelik ticari mümessilinde imza örneği lazımdır. Ama ticari bir işletmeye ticari bir mümessil atanması için ticaret siciline kayıt bildiricidir. Buradan çıkan sonuç zımni biçimde de ticari mümessil atana bilir tıpkı temsil yetkisinde olduğu gibi. Demek ki ticari mümessilde zımni şekilde atanabilir zaten ticaret siciline kaydı bildiricidir. Ama ticari olmayan işletmeler için mutlaka ticaret siciline kurucu şekilde tescili gerekir. Ticari mümessil adeta tacirin ikinci kendisidir. O halde tacirin yapabileceği bütün işlemleri tacirin adına ve hesabına ticari mümessil yapabilir. Bir temsilcinin bir takım işleri yapabilmesi için özel temsil yetki vermek gerekiyor. O halde özel temsil yetkisine gerek kalmadan dahi ticari mümessil işletmenin faaliyet konusuna giren sözleşmeleri yapabilir işçi alabilir, iç hizmet sözleşmesi yapabilir, işletmeye ait gayrimenkulleri kiraya verebilir. Tacir adına kambiyo taahhüdünde bulunabilir. Kambiyo senedi diyince poliçe, çek, bono gelir.

Lehdar <--------------------- Keşideci
Alacaklı Borçlu

Keşideci lehdara bir bono düzenleyip vermiştir. Örneğin kamile hanım (keşideci) ankaranın siteler semtinde dolaşırken hayalindeki kırmızı koltuk takımlarını bir mobilyacıda görmüş. Nakit olmadığından dolayı mobilyacıya (lehdar) demişki benbir bono düzenlesem sana versem bu bononunda değeri 1 milyar olsa sen şu kırmızı koltuk takımlarını bana satarmısın? Lehdar ver bonoyu al koltuk takımını demiş. Lehdar elindeki bononun vadesi geldiğinde keşideciye gidecek. İşte kambiyo taahhüdü demek keşideci kamile hanıma ticari mümessili varsa keşideci kamile hanımın adına hesabına ticari mümessil düzenleyebilecektir. Mümessil kamile hanımı borç altına sokabilir. Çünkü kambiyo senedini başkası adına düzenlemek başkası adına borçlandırmak için özel yetki gerekir. Ama ticari mümessil tacirin adeta kendisi gibi olduğu için özel yetkiye gerek yoktur. Tacir adına hesabına ticari mümessil kambiyo taahüdünde bulunabilyor yani taciri borçlandırabiliyor. O halde kambiyo taahhüdünde dahi bulunabiliyor. Başka açıdan kanunda açık hüküm olmasa dahi madem ki tacirin ikinci kendisi tacir adına kefilde olabiliyor. O halde kefalet akti bile yapabiliyor tacir adına. Başka neler yapabilir? Bunun için BK bakıyoruz. Ticari mümessil sulh olabilir, dava açabilir tacir adına, davadan feragat edebilir tacir adına. Bütün bunlar özel yetki isteyen hususlardır. (BK md 450) tacirin ticari mümessilin yetkileri o kadar geniş ki özel yetkiye gerek duymadan usul hukuku bakımından da tacir adına dava açabiliyor, feragat edebilir, davayı kabul edebiliyor. Madem ki tacir adına dava açıyo ticari mümessilin avukat olmasına gerek yok. Ticari mümessil burada kendisi müvekkilmiş gibi davranması mümkündür. Yapamayacağı bir takım işlemlerde vardır. Mesela ticari işletmeye ait gayrimenkulu satamaz. Borçlar kanunundan çıkartıyoruz. O halde ticari müvekkil işletmenin gayrimenkulunu satamaz. Sınıtlı ayni hakta kuramaz. Mesela rehin, ipotek, intifa hakkı kuramaz ama işçi alıyor çıkartıyor daha açıyor kirayı veriyo kambiyo senedi düzenleyebiliyor. Yetkisi bayağı geniş. Ticari mümessilin bu yetkileri ya şubeyle yada birden daha fazla ticari mümessil atanarak ve ikisinin birlikte imzası şart olur. Bunları bu şekilde kısıtlayabilmek için ticaret siciline kaydettirmem lazım. Yani şunu yapabilirim ticari mümessilimin yetkileri ankaradaki şube ile kısıtlıdır. Ankara içinde saydığımız bu bilumum işleri yaparda Ankara dışında yapamaz. Ticari mümessilin yetkileri şube ile sınırlandırılabilirmiş. Bunun olması için sicile tescil etirmem lazımdır. Özellikle 3. kişiler bakımından. Bir ticari işletmenin birden fazla mümessili vardır. İkisinin imzası olmadıkça tacir olarak bağlanmıyorum derim. Bunuda ticaret siciline kaydettirmem lazımdır. Bir ticari işletmenin şube işlemi ile temsil ve birlikte temsil dışında ticari mümessillerin yetkileri kısıtlanamasa da geçerli değildir. Tacir A, B ve C isminde iki ticari mümessile sahiptir. Bunların ancak ikisinin imzası ile kendisinin bağlanacağını belirtmiş ancak ticaret siciline tescil ettirilmemiştir. Durumu bilmeyen D sadece C ile tacir adı ve hesabına sözleşme yapsa bu sözleşme taciri bağlarmı? Bu olayda


----------------------à B (I. Ticari mümessil)
A
Tacir
----------------------à C (II. Ticari mümessil)_______> D (Üçüncü Şahıs)


A bu iki ticari mümessilini ticaret siciline kaydettirmemiş. C, D ile A hesabına bir işlem yapmıştır. Burada tacir A, D ye borçlumu değil mi? Değil . Çünkü ticaret siciline teyit ve ilan ettirmemiştir birlikte tescili. A, B ile C yi tescil ettirmiyor ticaret siciline bu geçerli değildir. Sonra Cnin A adına D le işlem yaptığında A şöyle diyemez; ikisinin imzası gerekliydi burada sadece C nin imzası var diyebilir mi? Diyemez.
Tacir A ticari mümessil olarak B yi atamış ama bu durumu tescil ve ilan ettirmemiş. Bde A adına kambiyo taahhüdünde bulunmuş C ye. B bu işlemiyle A yı borçlandırmıştır. A borçlu C alacaklıdır. B adının adına kambiyo taahhüdü düzenledi. Burada tescille ilam gereklimidir? A burada tacir. Ama hoca bu soruyu şöyle sorabilir : A nın tacir olup olmadığını tesbittir ettirebilirim. A nın faaliyetleri esnaf faaliyetlerini aşıyorsa tacirdir. Tacirin ticari işletmeye ticari mümessil ataması ticaret siciline kaydı bildirci niteliktedir. Bildirmese dahi B ticari mümessildir. O zaman ne söylemiştiktik ticari mümessil davada açabiliyor. Tacir A ticari işleri bakımından B yi kendi adına bil vekale imza atması için yardımcı tayin etmiştir. Bu yardımcının hukuki niteliğini tesbit ediniz? Kendi adına ticari mümessil yetkisi vermiş. Peki bir kişinin bil vekale beni temsil edebilir demesi ticari mümessil atadığına dair bir ifadedir. Benim adına imza atabilir demiş. Dolayısıyla yaptığı işlem beni bağlar diyor. B o zaman ticari mümessil. B, A adına mahkemelerde dava açabilir. Ama önce B nin kim olduğu tesbit etmeliyiz? Ticari mümessil olduğu tesbit etmeliyiz. Açtığı bu davadan sulhta edebilir. Peki B nin mutlaka avukat olmasına gerek var mı? Hayır. Yine aynı ifadelerle ( bilvekale adıma imza atabilir ) Byi A atamış. B, A nın ticari işletmesi üzerinde C adına rehin kurabilir. Ama önce ticari mümessili tesbit etmemiz lazımdır. O zaman C adına rehin kuramaz. Satamaz. İrtifa hakkı kuramaz. Bu işlemleri yapamaz. Üstelik ticari mümessilin bu geniş yetkilerini sınırlaması sadece şube işleriyle yada birlikte tescille yani ticari mümessilin yetkileri başka bir şekilde kısıtlanamaz. A ticari mümessili atadıysa B yi B nin yetkilerini sadece şube ve birlikte tescille kısıtlayabilir. B miktar ile mesela 1 milyarı geçmeyen işler için yetkilidir diyemez. Ticari mümessilin yetkisi miktar veya belirli bir konu ile sınırlanamaz. Hatta sınırlansa dahi hatta bu sınırlama tescil ve ilan olunsa dahi 3. kişilere karşı geçerli değil. Çünkü ticari mümessilin yetkisi yalnızca birlikte imzayla yada şubeyle kısıtlı olabilir. Tacir A, ticari mümessilinin yetkilerini 1 milyar türk lirası ile sınırlamış ve bunu tescil ve ilan ettirmiş. B ise 2 milyar değerinde sözleşmeyi C ile A nın adına yapmış. A Byi 1 milyarla sınırlamış ve bunuda tescil ve ilan ettirmiştir. Peki bu sınırlama kimin için geçerli değildir? C açısından geçerli değildir. Yani A, C ye sorumludur. Örnek, Anın ticari işletmesinin konusu tüketim mallarını satmaktır. A, B beni benim faaliyet konum tüketim mallarını alıp satmak ama sadece benim adıma yağ alıp satabilir. Bunuda tescil ettirmiş. B ticari mümessil C den A adına yağ değil peynir alıp borçlanmış. A, Cye sorumlu değilim diyemez. Ticari mümessilin yetkileri işletmenin konusuyla ilgili olan bir kısımla sınırlandıramaz. Tescil ve ilan edilse dahi. O zaman ticari mümessilin yetkileri birlikte temsil ve şube işleriyle sınırlanır miktar veya işletmenin içindeki sadece bir konuyla sınırlandırılmaz sınırlandırılsa dahi tescil bile edilse bu geçerli değildir. Borçlar Kanununda düzenlenen bir hüküm hem ticari işletmeyi adı ticari mevzu bile olsa da hemde ticari olmayan müesseseye ticari mümessil atanabiliyor. Ticari mümessil adıma imza atmak için bil vekale temsilen bunları dediği anda artık bir ticari mümessillik vardır. Ticari mümessilin yetkileri okadar genişki müvekkili adına ne işlemler yapabiliyor bu müvekkilin tacir olmasına gerek yok. Müvekkili adına dava açabiliyor, davadan feragat edebiliyor, sulh olabiliyor, tacir adına yada tacir olmayan kişi adına kambiyo senedi düzenleyebilir. Ticari mümessil bir işletmeye atanmışsa işçi alabiliyor, memur alabiliyor. Ticari mümesilin yetkileri o kadar genişki ancak şube işleriyle yada birlikte temsille kısıtlayabiliyoruz. Bunuda ticaret siciline tescil ettirmem gerekiyor. Bunun dışında belirli bir miktarla yada işletmenin faaliyet konusu içindeki bir konuyla sınırlayamıyorum. Sınırlasamda bu geçerli değildir. Çünkü ticari mümessil tacirin adeta ikinci kendisidir. Demek ki ticari mümessil bu şekilde atanıyor ve yetkileri bunlardır.

TİCARİ MÜMESSİLİN YETKİSİNİN SONA ERMESİ

Burada fevkalade çok güvene dayanan bir ilişki var. Zaten vekalet ilişkisi içinde de itimat ilişkisi vardır, güven ilişkisi vardır. O zaman ben bu güveni yitirdiğim takdirde A şahısı olarak ister tacir oluyum ister olmayayım ticari mümessili azil etme hakkına sahip olmalıyım. BK 456 md göre tacirin yada ticari mümessili atayan kişinin her zaman ticari mümessili azil etmesi mümkündür. Çünkü arada bir güven ilişkisi var, bir vekalet var, bir temsil var. Hal böyle olunca azil eden kişi önceden ben seni ömür boyu ticari mümessilim olarak tutacam yani azil hakkımdan feragat ediyorum diyemez. Azilden feragat mümkün değildir. Tabi böyle bir güven ilişkisi olduğuna göre ticari mümessilde her zaman ne yapabilir? İstifa edebilir. Tabi uğranılan zararlar varsa bu sebeple bunların tazmini istenebilir. Ticari mümessil olan kişi tescille ilam edilmemiş olsa dahi azille istifa tescil ve ilan edilmeli. Çünkü 3. kişilerin durumu bilmesi icap eder. Yani 3. kişilerde ticari müessilin yetkisinin devam ettiği kanısını ortadan kaldırmak gerekir buda tescil ve ilamla olur. Ölüm medeni hakları kullanma ehliyeti yani fiil ehliyeti iflas halinde acaba ticari mümessilin yetkileri ne olabilir? Ticari mümessili atayan kişinin ölümü fiil ehliyetini kaybetmesi aslında B nin ticari mümessillik yetkilerini sona erirmez. Ancak A ile B arasında ticari mümessillik bir itimada dayanan bir sözlşemedir. A öldüyse Anın mirasçılarıyla B arasında aynı itimat yeterli olmayabilir. O zaman A nın mirasçıları B yi azledebilir. Ama ticari mümessil olarak atanan kişi öldü, fiil ehliyetini kayıp etti, iflas etti. Bu durumda artık B nin ticari mümessillik yapamaması gerekir. Bu durumda ticari mümessillik faaliyeti sona erer. Bir işletme ister esnaf işletmesi ister ticari işletme devredilirse tasfiye edilirse eğer işletmenin yeni sahibi B ye güven duymuyosa ticari mümessillin yetkisini sona erdirebilir. Bu durumda ticari mümessilinde yetkileri sona erer. Tacirin bir başka bağımlı yardımcısıda ticari vekilve seyyar tüccar memurudur. Nerde düzenlenmiştir? BK düzenlenmiştir. O zaman ticari bir hükümdür.
Ticari vekil, BK 453 md. göre ticari mümessil sıfatı olmaksızın ticari işletmeye atanan ticari mümessil sıfatı olmaksızın ticari işletmenin bütün işleri yada belirli işleri için atanan kişidir. Ticari mümessillik sıfatı yok. Bunlardan tüm işler için atanana genel yetkili ticari vekil, belirli bazı işler için atananada özel yetkili ticari vekil adını vermekteyiz. Ticari vekil sadece ticari işletme için atanabilir. Ticari vekil ticaret siciline tescil ile ilam olunmaz. Olunsa bile hukuki bir sonuç doğurmaz. Burada ticari mümessilde olduğu gibi bil vekale olarak atanmıyor o halde ticari vekilin yetkileri aslında ticari mümessile göre çok daha dardır. Ticari vekil sadece işletmenin olağan mutat işlerini yapabilir. Halbuki ticari mümessil olağan işlerin dışında bazı işleri yapabilir. Olağanüstü işler bakımından kendisine yetki verilmesi gerekir. Olağan işler için ticari işletmenin konusuna bakarız. Mesela tüketim malları satan bir işletmenin için yeni mallar alabilmek için olağanüstü bir sözleşme yapabilir. Demek ki olağan iş o işletmenin faaliyet konusuyla ilgilidir. Faaliyet konusunda işlemler yapar. Halbuki ticari mümessil isterse ticari müvekkil atayabilir. Ticari vekil kambiyo taahhüdünde bulunmaz tacir adına. Dava açamaz, sulh olmaz. Bunların yapılabilmesi için özel yetki verilmesi gerekir.
Bir karşılaştırma yapalım; ticari mümessil adete tacirin ikinci kendisiydi. Bu bakımdan ticari mümessil hangi işlemleri yapabilir? Tacir adına kambiyo senedi için dava açabiliyordu taciri mahkemede temsil edebiliyordu. Yapmadığı işler sayılıydı. İşletmenin gayrimenkullerini satamıyor, rehnedemiyor, başka sınırlı ayni hak kuramıyor. Ticari mümessil için fevkalede yetkisi vardır. Ticari vekil olağan işler bakımından yetkili olağanüstü işlemler için yetkili değildir. Buradaki temsil yetkisi oldukça sınırlıdır. Olağan işin ne olduğunu belirlemek bakımından o işletmenin konusu büyüklüğü önem taşır. Her somut olaya göre bir işlemin olağan yadfa olağanüstü olduğunu tespit etmekte fayda vardır. Ticari vekilin
Seyyar tüccar memuru, borçlar kanununda ele alınmıştır. O ticari işletmenin merkezi dışındaki işlemleri yapmak üzere atanacaktır. Seyyar tüccar memuru tacir tarafından atanması tıpkı ticari vekildeki tescil ve ilama gerekmez. Tabiî ki seyyar tüccar memuru olunca aslında seyyar ticaret memuru sadece işletmenin bulunmadığı yerde tacir adıan sözleşme yapma fatura vermek satığın şeyin semenini almak konusunda yetkilidir. Seyyar tüccar memuru tacir adına sözleşme yapmak yetkisi sadece tacirin o bölgedeki yapacağı satım sözleşmekleriyle sınırlı olacaktır. Yoksa tacirin başka konuşlarda ne yetkisi yok? temsil yetkisi yok. Satım sözleşmesi yapıyorsa her türlü ihtar ve ihbardan sorumluduramayaptığı satım sözleşmesiyle ilgilidir. Seyyar tüccar memurunun taciri temsil yetkisi özellikle yaptığı satım sözleşmesiyle ilgilidir. Yoksa kalkıpta mahkemede taciri temsil etmek dava açmak yetkisi yok. Böyle satım sözleşmeleri yaptığı için tacir adına para alacak, malı teslim edecek, malı teslim ettiğinde de her türlü ayıp ihbarı seyyar tüccar memuruna yapacaktır. O halde her türlü ihtar ve ihbarı yaptığı satım sözleşmesiyle ilgili olarak tacir adına kabul etmek durumunda. Seyyar tüccar memuruda bir ticari vekil olarak yetkileri oldukça sınırlı olan bir durumdur. Tacire bağımlı ticari mümessil ve ticari vekil, ticari vekilin alt türü seyyar tüccar memurudur. Tacirin talimatlarına uygun hareket etmek zorunda kimler? Hem ticari mümessil hem ticari vekil. O halde tacir talimat olarak tacirin emirlerine uymak zorunda zorundadır. Özellikle seyyar tüccar memuru merkezin dışında olsa dahi tacirin talimatlarına göre hareket etmek zorundadır. Kapıya gelen satıcılar seyyar tüccar memurudur tacirin adına iş yaparlar. Kapıyı çalan adam malı devredecek mutlaka fatura verecek parayı alacak mal ayıplı ise ayıplı olduğunu bu kişiye bildirecek.

Bağımsız Tacir Yardımcıları: Bunlardan ilki tellaldir. Tellal hem borçlar kanununda hemde ticaret kanununda düzenlenmiştir. Demekki bir borçlar kanunda düzenlenen bir tellal vardır birde ticaret kanunda düzenlenen tellal vardır. Ticaret kanunda düzenlene tellale ticaret halleri tellali diyoruz. Yoksa borçlar kanunda evlenme tellalliği evlenmek için iki kişiyi bir araya getiren çöpçatan denen kişidir. Gayrimenkul satım tellaliği vardır. Yani gayrimenkul tellaliği vardır. Tellalin unsurları tellal tacirin bağımsız yardımcısı aslında eğer tellalin ayrı bağımsız bir işletmesi varsa kendiside tacir olabilir. Çünkü TTK md 12 her türlü aracılılık işi ticari işletmenin konusuydu. Hal böyle olunca eğer bir tellal varsa esnaf faaliyetini aşıyorsa bağımsızsa gelir sağlamayı hedefliyorlarsa devamlıysa her ne kadar bağımsız bir tacir yardımcısı olsada zaten kendisi tacir olabilir. Kendisi tacir olunca zaten öbür tacirden bağımsız olacaktır. Yani yerine göre ayrı bir ticari işletmesi olduğundan tacirin talimatları konusunda daha bağımsız olacaktır. Ticari işletme tellali ile tacir arasındaki ilişki genellikle geçici nitelikte tacir tellalı kural olarak sadece bir sözleşmenin yapılması için görevlendirip bu sözleşme yapıldığında görev biter yada yapılamaz sözleşme yapılamayacağı ortaya çıkan sözleşme biter. O halde tellalik geçici nitelikte o halde acentayla tellal arasındaki en önemli fark tellalinin ki geçici acentanın ki süreklidir. Yargıtayında kararlarına göre birden ziyade sözleşme var demişki 5 yıllığına atadım. Demekki bu 5 yıllığına aracılık yap diyince aklımıza acentalık gelir. Ticaret işleri tellalı sadece ticari işlerde tellallık yapar. Yani alıcı bizim aracı olduğumuz tacir tellalin görevi satıcıyı bulmak alıcı ve satıcıyı bir araya getirmek. Eğer tellala sözleşme yapma yetkiside vermek istiyorsak o zaman bu kişiye özel yetki vermem lazımdır. O halde tellal sözleşme yapacak kişilerin bir araya getirir. Mesela otobüs işletmeleri var mesela bana yolcu bul diyor A şahsı B şahsına diyo ki otobüs işletmesi varmış ben araçlarımı okul servsi olarak kullanacam bana okul bu diyor. Ben bu okulla sözleşme yapıyım. Tabiî ki bu sözleşmenin niteliği taşıma sözleşmesidir. Tellal madem ki bunu tacir sıfatı olabilecek şekilde yapıyor tacir sıfatıda olabiliyor tellalin çünkü ticari işletme niteliğini taşıyabiliyor. Hal böyle olunca aslında telal bu işi zevk olarak yapıyor. Tellal ticari faaliyetini bir meslek olarak icra ediyor. Bu bakımdan yaptığı bu meslek sürekli nitelikte zaten ticari işletme olabilmek için sürekli olmak gerekiyordu. Diyelimki bire öğrenci A kitap evinin kitaplarını pazarlıyor. Tellalmidir bu yoksa ticari mümessilmidir yoksa ticari vekil mi? Sürekli olmadığı için tellal olamaz ticari mümessildir diyemem çünkü ticari mümessil kavramına girmiyor. Olsa olsa ticari vekilin seyyar tüccar memuru olabilir. Telal acentaya göre tacirle yaptığı sözleşme bakımından daha geçici nitelikte iş yapabilir. Acenta ise tacire daha uzun süre iş yapmak üzere programlanmıştır. O halde telal bağımsız bir ticari işletmeye sahip olabilir. İşte burada sürekli bir iradeye sahip olması gerekli.o halde tellalin bir ticari işletmeye sahip olması için esnaf faaliyetini aşması sürekli olması bağımsız olması gelir sağlamayı hedeflemesi gereklidir. Tellalde %100 tacirdir diyemem. Genelde ticaret işleri tellali zaten TTK 12 md. her türlü aracılık ( tavasup ) işini ticari işletmenin konusundan sayılır. Eğer tellal ticari işletme işletiyorsa zaten kendisi tacirdir. O halde tellal tacir olabilir dedik. Ticari işlere aracılık eder. Telalık sözleşmesi madem bir aracılık işi ücretlidir.

TELLALİN BORÇLARI
Tacirin bu bağımsız yardımcısıdır. Ama telalık ile ilgili TTK hükümlerinde bir borçlu olduğu zaman burada BK temsil vekalet hükümlerini dikkate alabiliyoruz. Demek ki vekalet hükümleri temsil hükümleri dahi işin içine girebiliyor. Tellalin en önemli borcu müvekkilinin menfaatlerini gözetmektir. Müvekkil tacirdir. Telal aracılık faaliyetini yaparken müvekkilinin menfaatlerini gözetmek ona ait iş sınırını muhafaza etmek basiretli iş adamı tavrını göstermekle yükümlüdür. Tellal eğer müvekkilinin menfaatlerini göz edecekse karşı tarafın işte bu kişiyi bulurken basiretli davranacaktır. Yani dolandırıcıyı gel bununla sözleşme yap diye getirmeyecek o halde dürüst bir adam bulmaya gayret edecek. Çünkü müvekkilinin menfaatini göz etmek zorunda. Aynı zamanda tellal karşı tarafında çıkarlarını dengelemekle yükümlüdür. Sözleşen iki kişinin menfaatlerini dengelemekle yükümlüdür. Aksi halde telal ücret talep etme hakkını kaybedebilir TTK 110 md. göre. Telalin bir sözleşme yapabilmesi için iki tarafı bir araya getirmesi lazım buradan şu sonuç çıkıyor tellal taraflar sözleşme yapınca ücrete hak kazanıyor. Yalnız ücrete hak kazanması için bu sözleşmenin yapılması ve yapılan sözleşmeye binayen telali bir bodro imzalayıp her iki tarafa verilmesi gerekir. Tabiî ki bu bodroda sözleşmenin koşullarını malın türünü miktarını fiyatını belirlemek gerekir. Mahalli teamüle göre bodro düzenlemek gerekmiyorsa o zaman tellalin bu yükümlülüğüde ortadan kalkar. Tellalin ücret istemesi için mutlaka taraflara bodro vermesi lazım bu bordoyu da her iki tarfın imzalaması gerekir. Tellal bide yevmiye defteri tutmak zorunda yaptığı işleri gösteren yevmiye defteri tutması lazımdır. Tacirse ticari defter tutmak zorundadır. Esnafta yine ticari işletme hesabına göre defter tutar ama tellallik yapıyorsa günlük işleri gösteren ve yevmiye defteri tutması lazım. Yapılan sözleşmede mumunelerin saklanması gerekiyorsa bu mumuneyi saklama görevide tellale verilir. Mesela A ve B biri pirinç alıcısı öteki satıcı ise pirincin o sözleşmeye konu olan mumunesini saklayacak.

TELALİN HAKLARI
En önemli hakkı ücret istemektir. TTK 100 maddesinin 1. fıkrasına göre telal yaptığı aracılık faaliyeti için ücret hakkına da sahip olur. Ancak bu ücret hakkının talebi için sözleşmenin yapılması ve bodronun verilmesi icap eder. Taraflardan birisinin hatasıyla sözleşme gerçekleşmedi bu durumda tellal yaptığı faaliyet nedeniyle gösterdiği çaba nedeniyle ücretini talep edebilmelidir. Telalin ücreti konusunda madem ki bu iş ticari bir iş ücret dilendiği gibi istenildiği gibi serbestçe kararlaştırılır. Eğer telalık sözleşmesinde telalık ücreti konusunda açık bir hüküm yoksa mali teamüllere göre ve tarifelere göre ücret belirlenebilir. Özellikle teamül için ticaret odasının tarifelerine bakılır. Bu ücreti kimin ödeyeceği konusunda yapılan sözleşmeye yada kanun hükmüne göre tesbit etmek gerekir. TTK 108 md göre eğer ücretin kimin tarafından ödeneceği sözleşmede yazılı değilse ve bu konuda bir teamülde yoksa sözleşmeyi yapan iki taraf tellale ücretini yarı yarıya öder. Tellallık konusunda fahiş ücretin indirilmesi sebebiyle bir talebte bulunabiliriz ancak eğer her iki tarafta tacir ise fahiş ücretin indirilmesini isteyemiyordu. Bu hüküm tellallık ücretinin fahiş bulunarak indirilememesi durumu telalık konusunda arıca düzenlenmiştir. Bu bakımdan tellalın ücretinin fahiş bulunduğu idaası bir tacir var ise ortada kolay kolay indirilemez. Tellalik konusunda bir ücret talep hakkı var ise 1 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu 1 yılda sözleşmenin yapıldığı an başlar. Tellalin aracılık faaliyeti sonucu sözleşmenin karşı tarafına yaptığı masraflarıda ayrıca sözleşmede şart varsa isteme hakkı da verdır. Tellaliğin son bulması ölmesi halinde olur azledilmesi halinde olur tıpkı temsildeki gibi vekaletteki gibi. Tellal aracılık yapıyor. Bu görevi geçici niteliktedir. Kural olarak tacirin kendiside tacir olabilir. Sözleşme yapacak kişileri bir araya getiriyor yoksa A adına sözleşme yapmıyor. Taraflar sözleşmeyi yaptığı zaman ücret almayı hak ediyor. Telalık sözleşmesinde herhangi bir hüküm yok taraflar yarı yarıya tellale ödemede bulunuyor. Ücret dışındaki diğer talepler 5 yıllık zamanaşımına tabidirler.

ACENTA

Acenta TTK 116 maddesinde düzenlenmiştir. Acenta bağımsız bir tacir yardımcısıdır. Ticari mümessil yada ticari vekil gibi değildir çünkü onlar bağımlıydı. Bu bakımdan acenta bağımsız bir yardımcı olacak. Üstelik ticari işletmeyi ilgilendiren işlemler de ya aracılık yapar yada sözleşme yapar tacir adına. İki tane hakkı vardır. Tellalle acenta arasındaki fark şudur, tellal aracılık yapıyor acenta ise hem aracılık yapıyor hemde sözleşme yapıyor. Aracılık bakımında ayrımında ise sürekli olup olmadığına tellalin geçici nitelikte acentanın ki sürekli nitelikte. Burada acenta müvekkiliyle olan ilişkilerde TTK 116 md göre sürekli faaliyet gösterir. Eğer acentaya tacir adına sözleşme yapma yetkisi vermek istiyorsa bunun yazılı şekilde verilmesi ve bunun ticaret siciline tescil ve ilanı gerekli olur. Acentanın bu faaliyetini meslek edinmesi icap eder. Yani acentalar tacir olabilir tacir olma şartlarını taşıyorsa tacir olur. Acentanın faaliyetleri muayyen bir bölgededir. Acentanın bu muayyen bölge içerisinde tekel hakkı vardır. O halde acenta sözleşme yapma aracılık yapma faaliyetlerini muayyen bir bölgede yapmalıdır. Bir lastik fabrikası var sahibi A. A B ile lastiklerini pazarlamak üzere sözleşme yapıyor. B de C yi buluyor. A, B yi Eskişehir bölgesinde müşteri bulması için 5 yıllığına atamış. Burada B acentamıdır tellalmi? Her ikiside bağımsız tacir yardımcısıdır. Her ikiside tacir olabilir. Bu aradaki ilişki uzun olduğundan acentadır. Bide A Byi Eskişehir bölgesinde görevlendirmiş olması bunun acenta olduğunu gösteriyor. Tellale A adına sözleşme yapma yetkisi veriyorsak bu yetkiyi bu şekilde vermeliyiz bunları tescil ve ilan ettirmeliyiz.

ACENTAYA UYGULANACAK HÜKÜMLER :
Bir tellale vekaletle ilgili hükümleri uyguluyoduk, temsille ilgili hükümleri uyguluyoduk. Burada bu hükümlerin yanı sıra sadece aracılık yapan acentaya hüküm yoksa tellallık hükümlerini uygulayabiliriz. Sadece aracılık yapan acentaya tellallık hükümlerini de uygulamak mümkün olacaktır. Mesela pireli lastikleri Ankara bölgesi satış acentası. Falan filan buzdolabı iç Anadolu acentası. Her acenta yazan yer acenta olmayabilir. Seyehat acentası firmaya müşteri buluyor. Günümüzde bu sözleşmeye benzeyen bir takım sözleşmeler var. Özellikle tek satıcılık sözleşmesi diye bir sözleşme var. Tek satıcılıkta da aslında tıpkı acentada olduğu gibi belli bir bölge de faaliyet gösterme halidir. Bu bakımdan tek satıcılık sözleşmesi acentalığa dayanacak. Ancak her zaman acentalıkta tekel hakkının bulunması zorunlu değildi ama tek satıcılık sözleşmesi bakımından tekel unsuru zorunlu olacaktır. Mesela Mc Donalds bir amerikan işletmesi ama herhangi bir yerde Mc Donalds girdiğimizde tıpkı acentanın ki gibi içi aynıdır. Biz bu sözleşmelere francaist diyoruz. Francaist aslındatek satıcılığa benzeyen daha karmaşık bir sözleşmedir. Francaist sözleşmesinde verilen hizmet hep aynıdır. Bütün dünyadaki Mc Donaldsların her şeyleri aynıdır. Francaist sözleşmesiyle ticaret ünvanını, markayı kullanama hakkınıda acentaya devrediyor. Bu bakımdan acentalıkta marka ticaret ünvanını kullanma hakkı yok.

ACENTANIN BORÇLARI :
Acentanın ilk borcu mümekkilinin işlerini görürken onun menfaatlerini koruma borcudur. Çünkü acentanın bir güve itimat edişine dayanır. Acenta müvekkilinin menfaatlerini korumak görevine tabi olduğundan tacir adına sözleşme yaparken yada müşteri bulurken bu kişileri özenle seçmek durumundadır. Hele tacirse buda bir aracılık işi basiretli davranmak zorundadır. Acenta yaptığı yada aracılıkta bulunduğu işlem yada sözleşmede her türlü ihtar ve ihbarı kabul etmeye yetkili ve bunun vakit geçirmeden müvekkiline bildirmek zorundadır. Müvekkilinin adına yaptığı sözleşmeleri müvekkiline bildirmekle mükelleftir. Her ne kadar tacirin bağımsız yardımcısı olsada müvekkilinden aldığı talimata uygun hareket etmelidir. Ama eğer talimatı alma çok müsait bir zamanda değilde basiretli bir tacir olarak müvekkilinin yararlarını göz etmekle yükümlüdür. Acentanın en önemli görevi aynı bölge de yerde birbiriyle rakip olan tacirler için aracılık yapılamamasıdır (TTK 118. md.)
Tacirde aynı bölge içinde aynı ticaret dalı için birden fazla acenta tayin edemez. Tacir aynı bölge de birden fazla acenta tayin edemez. En önemli görevlerinden biride tacirde rekabet yapmama tacirinde aynı bölge içinde aynı iş için aynı ticari dal için birden fazla acenta tayin edemez.

ACENTANIN HAKLARI :
Acenta ücret talep etme hakkı bakımından aracılıkta bulunduğu yada sözleşme yaptığı işlerde ücret talep etme hakkına sahiptir. Özellikle sözleşme yapma yetkisi bakımından acentanın özel olarak bir yetkisinin verilmesi icap eder yani acentaya eğer sözleşme yapma yetkisi veriliyorsa mutlaka yazılı şekilde verilip ticaret siciline tescili ve ticaret sicili gazetesinde ilamı gerekir. Bir başka tacir yardımcısıda komisyonculuktur. Komisyoncu BK düzenlenmiştir. Komisyoncuyla temsil yetkisi verilen bağımsız tacir yardımcıları arasında en önemli fark komisyoncunun taciri dolaylı temsil yetkisine sahip olması gerekmektedir. Dolaylı bir temsil yolu var. Bunun içinde tacire yaptığı işlemin hukuki sonuçlarını aktarması ikinci bir işlemle gerekir yani kendi sözleşmeyi yapacak tacir adına yaptığı işlemi komisyoncuya aktarması lazımdır. Dolaylı temsil yetkisinde müvekkile yapılan işlemin sonuçlarını ikinci bir sözleşme ile aktarması gerekir.
TİCARET SİCİLİ :
Ticaret sicili, bir takım işlemlerin ticaret siciline kaydı gerekir. Her hukuki işlem ticaret siviline kaydolmaz. Açıkça kanunda hüküm varsa ticaret siciline kaydolunur. Hatta bazı işlemler mutlaka ticaret siciline kaydolmalıdır. O işlemin hukuki yönden oluşması için mutlaka ticaret siciline kaydı gerekir. Tüzel kişilik kazanması için şirketlerin ticaret siciline ama gerçek kişi tacir ticaret siciline kaydolur ama tacir sıfatını kazanmak bakımından önemli değil. Bazıları kurucu bazıları bildirici niteliktedir. Sicil istediğinde kurulmaz sicil kurmak için mutlaka kanunda hüküm olmalı neden çünkü ayni hakların kurulması sicile bağlı ise bu sicilin mutlaka bir kanunla getirilmesi lazım. Çünkü MK taşınılmazların mülkiyetinin kazanılması yada bir aynı hak durumunde teslim yok tescil vardır. Aynı hakkın kurulması tescile bağlanmış olabilir. Mesela ticari işletmenin rehninde rehin olan menkul eşyayı teslim etmek lazım. Bazı hukuki işlemler varki bu hukuki işlemlerin gerçekleşmesi sicile tescile bağlı mesela bir gayrimenkulun bir taşınmazın mülkiyeti tescil ile geçer. Menkullerde sicile gerek yoktur. Onlarda sadece teslim yeterlidir. Sözleşmenin tasaruf işlemi bakımından teslimi gerekir. Ancak teslim olmadan da menkullerde tescile bağlıyoruz. Rehin sınırlı bir aynı haktır. Menkul mal nasılrehin edilir? Teslim yoluyla. Hoca saatini rehin etmek istese teslim yoluyla rehnedebilir. Bir ticari işleteme rehin edilirken ticari işletmenin menkul mal varlığını teslim etmek o fabrikanın ticari işletmenin faaliyet gösterememesi anlamına gelir. Menkul bir malıda tescille rehnedebiliriz. Mesela hayvan rehni, gemi rehni. Ama hukuk sistemi içinde bazı mallar menkul olmasına rağmen hayvan gibi, gemi gibi menkullere sicille üzerine bu malların aynı hak kuruluyor. Menkul bir malda tasarruf işlemi nedir? Ticari işletmede menkul mallar yani fabrikanın makinesı var araçları var kamyonu var. O fabrika kamyonu yada makineyı teslim ederse çalışamayacak bundan dolayı tescille bir rehin getirdim. Menkul mallarda teslim vede gayrimenkullerde tescil işlemi tasarruf işlemi bakımından gerekir bunun istisnaları var.
Eskiden ticaret sicili örgütü denince 549 sayılı kararname çıkana dek ticaret sicili adliye mahkemeleri nezlinde tutulan bir sicildi. 1999 yılından bu yana ticaret sicili 559 sayılı kanun hükmünde kararnamenin ticaret kanununa 26. md konulmasundan bu yana ticaret sicili ticaret ve sanai odaları veya ticaret odası bulunmayan yerlerde bir başka ticaret odasına bağlanarak. Sicili tutmak sanai ve ticaret odanlarının görevidir. Tapu sicil devletin sorumluluğunda tutulur. Tapu sicilde yolsuz bir kayıp varsa buda devleti sorumlu tutuyoruz. Neden devlet tapu sicilini tutmak için devletin sorumluluğu vardır. Hazinenin sorumluluğu var. Kurssuz sorumlulara bile gidebiliyoruz. Ticaret sicilide 559 sayılı kararname tarfından artık asliye hukuk mahkemeleri nezdinde ticaret sicili kuruluyor ve bundan doğan zararlardan dolayı devlet sorumlu oluyor. Gemi sicilini asliye hukuk nezdinde gemi sicili teşkilatı kuruluyor. Resmi sicillerde sorumluluk davlete oluyor. Şimdi ise ticaret ve sanayi odası tutuyor. Sanayi ve ticaret odaları bir kamu kurluluşu değildirler. Acaba ticaret sicilinin tutulmasından dolayı hazine sorumlu devlet sorumlu olacak mı yoksa olmayacak mı? Şu anda sanayi ve ticaret odaları tutmaktdaır. O halde sicile kayıdı gereken husularda tayin edilen ticaret odalarının atadığı memur sicili tutuyor. Her şey sicile kayıt olmaz. Bazı sicil işlemlerinin bazıları kurucu niteliktedir. Ticari olmayan işletmeye ticari mümessil atanmansı, şirketlerin tüzel kişilik kazanması şirketlerin tüzel kişilik kazanması için ticaret siciline kaydolması gerekir. Anonim şirketlerde sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararları, ticari işletmenin rehni. Gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması için ticaret siciline tescil kurucumudur değimlidir? Bildiricidir. Yukarda sayılan 4 konu hakkında yapılan tescil işlemleri kurucu diğer konularda ise bildirici niteliktedir. Bildirici hukuki durumu önceden oluşmuş gerçek kişi tacir sıfatını kazanmış. Çünkü bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletiyor da ondan. Rehni bildirmezsem rehin kurulmaz.
Bu sicil ayni bir etki sağlıyor. O halde tıpkı tapu sicilindeki gibi ya tescil olur ya terkin olur ya da tadil olur. Hepsi bir hukuki vakanın bir hukuki olayın sicile getirilmesi. Bu hukuki olayda birtakım değişiklikler olmuş ve tadile getirilmesi yada bunu nerden düşersiniz terkin ederiz. Tabi bunu sicil defterine işleyerek tapu sicili aleni bir sicildir açıktır o zaman ticaret sicilide aleni açık bir sicildir herkes ticaret sicilini inceleyebilir hatta onaylı suretlerini alabilir. O halde ticaret sicili herkese aleni bir sicildir ilgili olup olmadığınızı ispatlamanıza gerek yoktur.


Tescıl ya bildırıcı yada kurucu olur. Tescıl ıslemı deyınce tescıl,tadil ve terkın akla gelır. O halde bu 3 ıslemın kural olarak ılgılılerın talebı uzerıne gerceklesmesı gerekır. Yanı tescılde talep esaslı unsurdur. Daha dogrusu tescıl kımın yararına olacak ıse bu kısının tescıl talebınde bulunmasu ıcab eder. Yararlı olacak kısıler ılgılıler bunların temsılcılerı yada hukuki haleflerıdır. Mesela bır gercek kısıt acır kendısını sıcıle tacır sıfatıyla kaydettırebılır yada onun hukukı temsılcısı veya ölmusse haleflerı dıkkate alınır. Bu bır tuzel kısılıkse tuzel kısının yetkılı organı ıcerısındekı gercek kısının talepte bulunması ıcap eder. Tescılı talebı suresu kural olarak 15 gundur. Tabıkı bu 15 gunluk sure tescıl olunması gereken hususun vuku buldugu an yada tescılın gerceklesmesı ıcın bır belgenınde ayrıca duzenlenmesı gerekıyorsa bu belgenın duzenlendıgı tarıhten ıtıbaren baslar. Örnegın: tıcarı ısletmenın rehnı ıcın noter bır belge duzenler ancak sadece rehın sozlesmesının yapılması yetmez. Bu belge duzenlendıgı gunden ıtıbaren 15 gun ıcende tescıl edılmelı. 15 gun hak dusurucu bır sure degıldır .15 gun gectıkten sonra yıne tescıl yapılabılır. Ancak tıcaret sıcıl tuzugunde bunun hukukı ve cezai sonucları olabılır. Ilgılı makamın yada re sen bıldırılmesı uzerıne tıcaret sıcılıne tescıl yapılabılır. Ilgılı tıcarı ısletmenın sahıbı, vekıl yada varislerıdır. Bu bır tuzel kısı ıse ılgılı organın ıcındekı (yonetım kurulu vs) gercek kısıdır. ilgılı makamın re sen bıldırmesı uzerıne tıcaret sıcılıne tesccıl yapılabılır. Eger kanunda veya tuzukte acık bır hukum varsa re sen veya ılgılı makamın talebı uzerıne tescıl mumkundur. Mesela bır tıcarı ısletmenın merkez kaydıda sılındıgınde veya boyle bır talepte bulunuldugunda subelerıde sıcıl memurları tarafından re sen sılınır. Veya ayrıca ıflasın acılması veya kapanmasında burada ıflas nenurunun talebı uzerıne re sen tıcarı ısletme sılınır. Bır baska husus ıse tıcaret sırketlerı bırlestıgı takdırde tuzel kısılıgı sona eren sırket yanı katılan sırketın kaydı sıcıl memuru tarafından sılınır. Eger tescılı gereken bır hususu var kanunen tescılı gereklı ama kanunı sure ıcerısınde yanı 15 gun ıcerısınde tescılı ıstenmemıs husus varsa sıcıl memuruda bundan haberdar olursa ılgılılerı tescıle davet eder. Tescıle davete gelmeyen ılgılıye o yerdekı tıcarı davalara bakan aslıye hukuk mahkemesı kararıyla sıcıl memurunun talebı uzerıne para cezası verılır. Tescıle talep ılgılıye aıt sure hak sure olmamak kaydıyla 15 gundur. Sıcıl memuru kural olarak kendısıne tescıl talebı bulunuldugunda kanunun gercekten tescılı emredıp emretmedıgı konusunda yetkıye sahıptır. Yanı ılgılı kısı ben bu hususu tescıl ettırım ve korusnsun dıyemıyor. Mutlaka kanunda bu hususun tescıl edılmesı gerektıgı belırtılmelıdır . ve bu husus tescıl hukumlerıne gore korunur. Örnegın gercek kısıt acırın tıcaret unvanı tescıl edıldıgınde korunur. Örnegın asuman turanboy kendı adı ve soyadını tescıl ettırdıgınde baska bır asuman turanboy kendını tescıl ettıremez mutlaka ek alması gerekır. Örnegın peynırcı asuman turanboy gıbı. Kanunda acıkca tescıl ettırme zorunlulugu olması lazım. Sıcıl memuruda oncelıkle ben bunu tescıl etmek zorundamıyım degılmıyım önce bu ghusu tescıl edılecek mı edılmeyecekmı? Ikıncı husu tescıl edılıp edılmeyecegı hususu gercege uygun olup olmadıgını ıncelemelıdır. Tıcaret unvanı olarak tescıl gerceklesınce bır baska kısı ( ad,soyad) tıcaret unvanı olarak kendı adını tescıl ettıremez. Örnegın ankarada ıkıtane alı ak vardır. Ancak alı aklardan bırısı tıcarı ısletme acıp tıcaret unvanı olarak tescıl ettırmıs. Ikıncı alı ak ancak zorunlu ek alarak kendısını tescıl ettırmek zorundadır. Yanı örnegın hacıhafızogullarından alı ak gıbı . tıcaret unvanı degılse tescıl ettırılmez. Yanı kanunda tescıl ettırılme zorunlulugu gereklıdır dıye bır hukuk bulunmalıdır. Sıcıl memuru ben bunu tescıl etmek zorundamıyım degılmıyım buna bakıyor. Adeta sıcıl memuru bır suzgec gorevı goruyor. Ikıncı olarak tescıl edılecek hususun gercege uygun olup olmadıgına bakıyor. Mesela alı ak bakkal işletıyor ancak boyle bır tıcaret unvanı alacagı yerde alı ak ve ortakları gıda sırketı dıyor. Ancak bu tek basına alı aka aıt kucuk bır bakkal dukanıdır. O halde sıcıl memuru kendısınden talep edılenın gercege uygun olup olmadıgına bakacaktır. Bırde kamu duzenıne uygun olup olmadıgına bakacaktır. Kamu duzenı denınce bazı kelımeler kullanılamaz . Mesela TC her unvanda kullanılamaz. Ancak TC yı temsıl edıyorsa kullanılabılır. Örnegın eroın uretım pazarlama sırketı denıyor. Bu kamu duzenıne aykırıdır. Yanı sıcıl memuru suzgec gıbı bunlara bakmalıdır. Sıcıl memurunun verdıgı karara ıtıraz etmek mumkundur. Memur ben tescıl etmıyorum derse ılgılı kıs ısıcılın bulundugu yerdekı aslıye hukuk mahkemesınde 8 gun ıcerısınde ıtırazda bulunabılır. Bu sure hak dusurucu bır suredır. Tescıl olunan hususun yerıne gore ılanıda gerekır. Yanı tescıl edılen her husus ılan da olunmaz. Hem tescıl edılecek hemde ılan edılecek denıyorsa ıkısıde edılır. Ilan turkıye tıcaret sıcılı gazetesı ıle yapılır. Bu bakımdan ılan aynı zamanda sıcıl kayıtlarına acıklık getıren yanı acıklık saglayan bır aractır. Bu tescıl ve ılanın ıkıtanede sonucu vardır: olumlu etkı ve olumsuz etkı. Olumlu Etkı: tıcaret sıcılıne kaydedılen ve ılan edılen husus ıyınıyetlı ucuncu kısıler tarafından dogru kabul edılır. Olumsuz Etkı: yazılmayan, tescıl olunmayan bır hususun ucuncu kısıler tyarafından varlıgı kabul edılemez. Tıcaret sıcılı bıldırıcı veya kurucu olabılır. Esnaf işletmesıne tıcarı mumessıl atanması, tuzel kısılık kazanma, anonım sırketlerde genel kurul kararı, tıcarı ısletme rehnının tescılı kurucudur. Ozaman buna baglı olarak sıcıle guven ılkesı olmalıdır. Yanı sıcıle kayıtlı olan seyler ıyınıyetlı ucuncu kısıler yonunden gecerlıdır. Sıcıle kayıtlı olmayan hususlar ıse ıyınıyetlı ucuncu kısıler yonunden gecerlı degıldır.








TİCARET ÜNVANI VE İŞLETME ADI

İşletme adı ısletmeyı tanıtır. Tıcaret unvanı ıse tacırı tanıtır. Bu konuda uc sıstem vardır. Bırıncıs gerceklık sıstemıdır. Yanı o tıcaret unvanı veya ısletme adının gercege uygun olmasıdır. İşletme adı örnegın 5 yıllık ama asırlık leblebıcı dıyor. Bu işletme adı olarak gerceklık sıstemıne uygun degıldır. Buna baglı olarak bırde serbestı olmalıdır. Yanı dıledıgım gıbı ısletme adı veya tıcaret unvanı secebılırım . örnegın nufus cuzlenındakı degılde daha carpıcı bır ısım bulunabılır. Ucuncu sıstemde karma sıstemdır. Karma sıstemı TTK kabul etmıstır. Zıra kısının adı ve soyadı daha sonra degısebılır. Mesela kadın evlendı ve kocasının soyadını alıyor. Boyle olunca bır karma sıstem oluyor.

GERCEK KSILER BAKIMINDAN TICARET UNVANININ OLUSTURULMASI

Gercek kısı tıcaret unvanını tacır sıfatını kazanınca kullanır. Tacır sıfatı gercek kısılerde bır tıcarı ısletmeyı kısmen dahı olsa ışletme ıle kazanılır. Ozaman mademkı alı ak bır krtasıye dukanı actı tıcaret unvanı olarak kendı adı ve soyadını kaydettırmelıdır. Tıcaret unvanı 15 gun ıcınde tescıl edılmelıdır. Gercek kısılerın sıcılı yanı tıcaret unvanı sadece sıcıl bolgesınde korunur. Mesela ıkıncı bır alı ak ankarada tescıl ettıremez. Ancak ızmırde ettırebılıyor. Eger ankarada baska bır alı ak varsa bu alı ak zorunlu bır ek almalıdır. Adı sırketın tuzel kısılıgı yok. Sırket denılınce bırden cok kısının varlıgı gerekır. Bunların tuzel kısılıgı olmadıgı ıcın herbırı kendı adına tacırdır. Yanı a da b de kısmende olsa kendı adına tıcarı ısletme ısletıyor. Cunku adı sırketın tuzel kısılıgı yok ve tıcaret sıcılıne tescıl ettırılemez. Cunku kanunda adı sırketın tescıl edılemeyecegı belırtılıyor. A(ahmet ak) B(Bekır pak) alı ak ve bekır pak adı sırketı denılmelıdır. Yada bekır pak benım ısmımı yazma dıyorsa sadece alı ak ve ortagı adi şırketı denılebılır. Yanı burada bırden zıyade kısının varlıgını dıkkate almalıyız. Yanı tıcaret unvanı bu sekılde olusturulur. O halde adı sırkette bır gercek kısının adı bulunmalıdır. Kollektıf sırketın tuzel kısılıgı vardır ve tıcaret sıcılıne tescıl ettırılmelıdır. A ve B kollektıf sırket kurdu . sırket normalde ırade beyanıyla kurulur. Kollekktıf sırket ıcın ırade beyanı ve tıcaret sıcılıne tescıl gereklıdır. Ayrıca noterın sırket sozlesmesını onaylaması gerekır. Sırket kurulunca ortak kar ve zarara katılma arzusu vardır. Kollektıf sırkette tıcaret unvanı nasıl olusacaktır? TTK kollektıf sırkete sadece gercek kıslılerın ortak olabılecegını kabul etmıstır. Bır tuzel kısı ortak olamaz. Kolektıf sırkete mutlaka gercek kısı ortak olmalıdır. O halde kollektıf sırkette tıcaret unvanı nasıl olusacaktır? Ahmet ak ve Mehmet pak kollektıf sırketı veya ahmet ak ve ortakları kolaktıf sırketı seklınde tıcaret unvanı olabılır. Kollektıf sırket sahıs sırketıdır.
Komandıt Şırket: aslında bır sahıs sırketıdır. Tıpkı adi ve kollektıf sırket gıbı. Komandıt sırket ıkı tıp ortaktan olusur:A- Komandit B-Komandıter komandıter ortak aslında sırkette sınırlı sorumlu ortaktır. Komandıte ıse sınırsız sorumludur.

A50 c nın 100 lıra alacagı vardır . c aynı zaman da ucuncu kısı ve bı tas ocagı
B50 vardır . C önce bu alacagını sırketten ısteyecektır. Yanı önce sırkete gıdecektır. Sırketten 100 lıra ısteyacak dolayısıyla sırket c ye karsı bırıncı derecede sorumludur. Sırketten alacagını alamaz ıse ortaklara gıdecek ve sıra gozetmeden alacagın tamamı olan 100 lıra ıcın gıdecek o halde a ve b c ye karsı tum malvarlıklarıyla ıkıncı derecede sorumlu olacaktır. Cunku kollektıf sırketın tuzel kısılıgı vardır. Demekkı sahıs sırketlerınde tuzel kısılık varsa ortaklar tum malvarlıgı ıle ıkıncı derecede alacaklıya karsı sorumlu olurlar. Komandıt sırkette ıkı ortak var. Komandıte ortak bır sırkette tıpkı kollektıf sırket ortagı gıbı olmakla beraber ıkıncı derecede ve sınırsız tum mal varlıgı ıle sorumludur. Komandıter ortak ıse sadece sırkete koydugu sermaye mıktarıyla ıkıncı derecede sorumludur.komandıt sırketın tıcaret unvanında enaz bır ortagın adı yada bır ortagın adı örnegın ahmet ak Mehmet pak komandıt sırketi ahmet ak komandıter sorumluysa ve bunu tıcaret unvanına koyuyorsanız butun mal varlıgıyla sorumlu olur.
Demekkı sırketler sahıs sırketı ve sermaye sırketı olarak ıkıye ayrılır.

Şahıs Şirketı Sermaye Şirketleri
Adi şirket Anonım sırket
Kolektıf sırket Limited sırket
Komandıt sırket
Koparetıflerde ıse hem sahıs hemde sermaye sırketı nıtelıgı tasıyan ama daha zıyade sermeye sırketı nıtelıgı agır basar. Sermaye sırketlerınde tıcaret unvanında konu gecıyor. Ancak sahıs sırkketlerınde unvanda sahıs adı gecer(önemlı dedı hoca). Örnegın ıthalat ıhracat anonım sırketı. Kısının adına gerek yoktur. Madencılık lımıted sırketı. Sahıs unvanı gercek kısıt acır, adı sırket kollektıf sırket,paylı olmayan komandıter ortagı olmayan komandıt sırketlerde vardır. Anonım ve lımıted sırket bakımından ıse konu unvanı olmalıdır. Adi şirkette tüzel kişilikte ortak olabiliyor. O zaman limited şirketlerde anonim şirketlerde ve kooperatifler de konu ünvanının olması gerekir. TTK 45. maddesine göre bir konu ünvanının bulunması gerekir artı ya anonim şirket ya limited şirket yada koopreratif şirket olduğunu söyleyecez. Örneğin ithalat – ihracat aş. ( anonim şirket ) bu bir anonim şirketin ünvanıdır. Kanun diyorki buraya bir özel isim almak istersek mesela Koç ithalat – ihracat aş. İhtiyari bir ektir zorunlu ek değildir. Ticaret ünvanındaki ekler 2 ye ayrılır. Zorunlu ekler, ihtiyari ekler. Zorunlu ek gerçek kişi tacirlerde aynı sicil bölgesinde ikinci bir unvan olamıyordu. Tüzel kişiler bakımından ise bu koruma sadece kendi bölgesinde değil bütün Türkiye çapındadır. Yani bir tüzel kişi tacir varsa sadece kendi bölgesi içinde değil bütün Türkiye çapında ünvanı korunur. Yani ithalat ve ihracat aş. korunacak. Peki ithalat ve ihracat aş. Türkiye çapında nasıl korunacak mecburi ek alacak ve iki tane ithalat ve ihracat olmayacak. Başına mesela Koç yazacak. Başına bir zorunlu ek getirildiğinde Türkiye çapında başka bir ithalat ve ihracat olmayacak. Bu bir gerçek kişilik ise bu sadece kendi bölgesinde korunuyor. Yani Ankara da iki tane Ahmet Ak olamaz da tüm Türkiye çapında tüzel kişi olarak ithalat ve ihracat aş. ne Ankara da olabilir nede İstanbul da olabilir. O zaman tüzel kişiliklerde ticaret ünvanı tüm Türkiye açında kurulduğu için aynı ünvandan iki tane olamaz. O zaman zorunlu bir ek alması lazım. Bu zorunlu ek ihtiyarı biçimde de alınır. Kişi ünvanının içinde Koçun da olmasını istiyor bu ek zorunluda olabilir ihtiyari de olabilir. İthalat ve ihracat aş. ise çekirdektir. Unvan da iki unsur bulunur bunlardan birincisi çekirdek diğeri ektir. Ahmet Ak kırtasiye işletmesi burada Ahmet Ak çekirdek kırtasiye işletmesi ise ektir. Mesela iki tane Ahmet Ak varsa Ankara da ikinci Ahmet Ak ın hacı eki zorunlu ektir. Yoksa ben ilahla hacı ekini kullanacam diyorsa ihtiyarı bir ektir. TTK göre bir anonim şirketi böyle bir isim girerse o zaman aş. ifadesini açık açık yazmak gerekmektedir. Anonim şirketlerde her zaman konunun yazılması lazım limited şirket bakımından da aynı usul geçerlidir. Fakat burada limited şirketi kısa yazarsın yazamazsın durumu yok. Anonim şirketlerde sadece özel bir isim gelirse aş. yerine anonim şirket idye açık açık yazılması gerekir. Fındık üretim limited şirketi ( ltd ) limited şirkete de konu ünvanı yazılmalı ama zorunlu yada duruma göre ihtiyari ek alabilir. Kooperatiflerde ticaret ünvanın da kooperatifin konusu artı kooperatif ibaresi bulunmak zorundadır. Tüzel kişilerde hak ve fiil ehliyeti olarak ayırmamız mümkün değil. Tüzel kişinin olsa olsa fiil ehliyeti olur. Tüzel kişilerde konu ünvanı olmasını sebebi tüzel kişiler sadece konuları açısından iş görebilirler. Bir tüzel kişi konusu neyse o faaliyeti yapar onun dışında yaptığı işlemler geçersizdir. Buna ultra direk diyoruz. Yani bir tüzel kişinin ehliyeti konusuyla sınırlıdır. Bu hem ütün bandın da hem de şirketin esas sözleşmesinde gösterilir. Buna ultra direk diyoruz. Tüzel kişilikler de konu ünvanı kolektif ve komanditler şirketlerde önem taşıyor. Bazı kişiliklerde tacir olabiliyor. Mesela kamuya yaralı bir dernek yada normal bir dernek kamuya yararı bakanlar kurulunca kararlaştırılmamış bir dernek tacir olabilir. Kamuya yararı bakanlar kurulu tarafından kararlaştırılmamış bir dernekte eğer bir işletme işletiyorsa tacir sıfatını kazanır. Bu dernek ticarethanesine hayvan severler et lokantası diye unvan kullanmak zorunda. Kamuya yararlı bir dernek mesela Kızılay bir ticari işletme işletebilir. Buna göre Kızılayın kendisi tacir değildir ticari işletme tacirdir. Bu işletme Kızılay maden suyu sodası işletmesi diye ticaret ünvanı kullanması gerekir. Yada devletin kurduğu bir takım işletmeler vardır KİT ler. Mesela Sümerbank unvan olarak sümerbankı kullanabilecek Sümer holding işletmesi. O halde bunların kurdukları işletmelerde kurumun kendi adı mutlaka bulunmalıdır. Aslında donatma iştiraki diye bir sorun vardır. Tüzel kişilik olmasalar bile biz bunları tacir sayıyoruz. Donatma iştirakinde birden fazla kişinin bir gemiyi sefere hazırlaması söz konusudur. Burada birden fazla kişinin adı yada adları mesela Ahmet Ak Veli Pak donatma iştiraki. Geminin adı da olabiliyor. Geminin adı mesela martı. Martı bir donatma iştirakidir. Yani ortaklardan birinin yada hepsinin adı soyadı artı donatma iştiraki yahut geminin adı artı donatma iştiraki ibaresinin bulunması gerekiyor.
Eklerin ne zaman zorun olacağı ne zaman ihtiyari olacağı neye bağlıdır? Tüzel kişiliği olup olmamasına göre tüzel kişilerin ticaret ünvanı bütün Türkiye çapında korunurken gerçek kişilerin ki sadece ilgili sicil bölgesinde korunuyor. Buna göre alınan eklerin kamu düzenine uygun olması lazım. Yanıltıcı olmaması lazım yani öyle bir ek aldım ki sanki bu basit bir ticari işletme bir holding gibi. Ahmet Ak Holding bakkal dükkanına tüketim holding demiş bu holding lafı 3. kişileri yanıltıcı niteliktedir. Sanki oranın küçük bir bakkal dükkanı değilde kocaman bir dükkan olduğunu düşünülüyor. Holding aslında bir adi şirkettir çünkü birden ziyade anonim şirket adi bir şirket kurdu. Mesela bir baraj yapılacak bu barajı A anonim şirketi B anonim şirketi ve C anonim şirketi yapacak bunların asıl amaçları baraj yapmaktır. Bu şirketin üç tane anonim şirket ortağı var A, B, C dir. Bu baraj yapımı bittikten sonra ortaklık bitiyor. Terzi Mualla Ak ticaret ünvanına Paristen diplomalı üç ödüllü Mualla Ak yazdıracam diyorsa. Bu mualla akın Paristen diplomalı değilmiş ve ödülü de yokmuş. İşte bu ek yanıltıcı bir ektir. O halde kişiler yanıltıcı ek kullanamıyor. Türk, milli, Türkiye Cumhuriyeti ekleri koyamayız çünkü yasaklanmıştır. Koyulacak ekin üçüncü kişileri yanıltmaması gerekir, kamu düzenine aykırı olan eklerden de olmaması gerekir. Ticaret ünvanı gibi işletme adı gibi marka gibi konularda hem ticaret ünvanının korunması hem işletme adının korunması hemde haksız rekabet arasında tertipli dava ilişkisi olabilir. Buna göre haksız rekabete göre de açabilirim ticaret ünvanı marka yada işletme adı hakkındaki hükümlere göre de açabilirim. Tacirin görevi ticaret ünvanını kullanmaktır ve ticaret ünvanını tescil ve ilan ettirmek zorundadır. Bu gerçek kişi tacirler bakımından tescil kurucu değil ama bildiricidir. Tüzel kişi tacirler bakımından kurucu nitelikte bir tescil oldu. Ünvanı yazışmalarında da kullanacak ticari işletmesine almak zorunda. Unvan tacirin yaptığı bütün işlerde kullanılmak zorundadır. Tacirler bu bakımdan kullanacakları ticari ünvanı ve altına atacakları imzayı notere tastik ettirdikten sonra kullanmak zorundadır. Aslında TTK ticaret ünvanı bakımından tam anlamıyla gerçeklik sistemini kabul etmemiş. Karma sistem var. Bunu şurdan çıkartıyoruz bir kişinin adı değişirse kural olarak asliye hukuk mahkemesinde değişir gerçek adı nufüz cüzdanındaki adı Ahmet olsun ismini beğenmiyor adını değiştirdiği zaman ticaret ünvanı da değişir. Ancak bir kişinin adı değişmesine rağmen ticaret ünvanındaki ismi aynen kalabilir(TTK 49. madde). Her ne kadar Ahmet adını beğenmiyorsa da Ahmet adıyla piyasada tutunmuş ticaret ünvanında da Ahmet Ak kullanmış sonradan adı Veli olmuş ama herkes bu kişiyi piyasada Ahmet Ak diye tanımış yani bu durumda nüfuz cüzdanındaki adı Veli Ak oldu diye ticaret ünvanını değiştirmemesi lazım ama değiştirebilir. İşletmeye yeni bir ortak girdi yada ortak ayrıldı şimdi kolektif ve komandit şirketlerde gerçek kişinin ortağın adı bulunuyor. Ahmet Ak Mehmet Pak kolektif şirketi var Ahmet Ak ın ismi de ticaret ünvanında bulunuyordu. Ahmet Ak kolektif şirketten ayrıldı. Ahmet Ak ın rızasıyla ticaret ünvanı aynen kalabilir. Komandit şirketlerde de durum böyledir. Ortağın yada tacirin ölümü halinde bu durumda mirasçıların rızası ile bu rızayı yazılı olarak dile getirmeleriyle unvan eski şekliyle kalabilir. Alı uzun ankarada unlu bır sekercıdır. Bu bır tıcaret unvanıdır. O ölunce mahtumları yanı cocukları devralmıstır. Egeralı uzun unvanı ortadan kalkarsa musterı azalır. Musterıyı tıcarı ısletmeye tıcarı ısletmenın unsurları baglar. Alı uzun ölmus fakat bu adı tıcaret unvanında devam ettırmelıyım dırsa cocukları bu gerceklık ılkesıne uygun degıldır. Demek kı ortak veya tacırın olumu halınde mırascıların rızası alınarak o tıcaret unvanının devam ettırılmesı mumkundur. Bır tıcarı ısletme devredılınce tıcaret unvanıda devredılır TTK.51. Bu bakımdan işletme devredıldıgı zaman kural olarak tıcaret unvanıda devredılır. Bunun aksı devır sozlesmesınde kararlastırılabılır. Kural olarak unvan ısletmeyle bırlıkte devredılır. Işletme devredılıp unvan devredılmeye bılır. Ama işletme devredılmeyıp unvanı tek basına devredılemez. Yanı sadece unvan devredılemez.

TICARET UNVANININ KORUNMASI

Tıcaret unvanı tacırı tanıtan bır ısımden olusur. Tıcarı işletme adı işletmeyı tanıtır. Tıcari işletme ttk nın 54 maddesıne gore korunur. Tıcaret unvanının tescıl edılmesı lazımdır. Bır tıcaret unvanı tescıl edıldıgı takdırde tescıl hukumlerıne gore yanı ttk 54 gore korunacakrır. Demekkı tescıl edılmesı gerektıgı halde tescıl edılmemıs olan tıcaret unvanları haksız rekabet hukumlerıne gore korunması ıcap eder. Gercek kısı tacırın tıcaret unvanı sadece tescıl edıldıgı bolge acısından korunacaktır. Örnegın kısının nufus cuzlanındakı adı ve ve soyadı alı aktır. Alı ak kendısını gercek kısı tacır olarak gercek adıyla ve soyadıyla yanı alı ak olarak yazdırmalıdır. Nerde faalıyet gosterıyorsa orada tıcaret unvanı sıstemı ıcerısınde korunacaktır. Yanı ankarada baska bır alı ak da olamaz. Eger olursa alı ak zorunlu bır ek almalıdır. Örnegın tatlıcıogly alı ak.*** Tescıle basvurdugu tarıh hatta gun,saat onem tasır. O halde kım once basvurduysa tıcaret unvanını o kullanır ıkıncı basvuran ıse zorunlu ek almalıdır.** Halbu kı tuzel kısılerın tıcaret unvanları sadece kendı bolgelerınde degıl tum turkıye capında korunacagı ıcın tum turkıye capında ıkıncı bır tuzel kısı aynı tıcaret unvanını alamaz. Anonım sırkete bır konu gereklı ve anonım şırket ıbaresı gereklıdır. Örnegın elektırıklı ev aletlerı anonım sırketı kendısını 1 ocak 2006 tarıhınde tıcaret sıcılıne bu unvan ıle tescıl ettırırse ıkıncı kez elektırıklı ev aletlerı anonım sırketı tıcaret unvanını alamaz. Zorunlu bır ek almalıdır. Örnegın bırıncısı ankarada ıkıncısı ıstanbulda tescıl edıldı. Kendısını ıstan bulda tescıl ettıren zorunlu ek almalıdır. Örnegın alı ak ve ortakları elektırıklı ev aletlerı anonım sırketlerı. Gercek kısılerde bu koruma haksız rekabet hukumlerıne gore saglanır.** O halde tuzel kısı tacır tum turkıye capında gercek kısı tacır sadece sıcıl bolgesınde korunur. Ikıncı koruma bıcımı ıse tıcaret unvanının kullanılmasını önleme davası acmak(ttk 54/1).örnegın ankarada ıkıncı bır alı ak tıcaret unvanını haksız kullanıyor ve bırıncı alı ak ıkıncı alı aka dava acacak ve önleme davası acacak veya bu tıcaret unvanını terkın et yanı sıldır yada zorunlu ek al dıyebılır veya tazmınat ısteyabılır. Fakat tazmınat ıstemek ıcın ıkıncı alı akın haksız kazanc elde etmesı lazımdır. Zarar varsa bırıncı alı ak tazmınat ısteyebılır. Bırıncı alı ak bu üç hakkını bı arada ısteyebılır ( tıcaret unvanını sıldır ,zorunlu ek al tazmınat ıstemınde bulunabılır hakımden). Mahkemelerden soz konusu tıcaret unvanının haksız kullanıldıgının gazetelerde ılan etırme talebındede bulunabılır. Veya örnegın ıkıncı alı ak ıflas ettı veya ıflas etme durumunda ıse zorunlu ek almasını estemeskte olur. Yanı tescılı ılk talep eden tescıl hukumlerıne gore korunur. Yan kanuna gore korunur.

IŞLETME ADI
Işletme adı tacırı degıl dogrudan dogruya işletmeyı tanıtır ttk 55. işletme adı guzel ıssımlerde olabılır. Örnegın gül ayakkabıcısı,mormenekse pastahanesı. Işletme adı dılendıgı gıbı secılebılır ısletme adı almak serbestır ama kamu duzenıne ve genel ahlaka uygun bır ısım olması gerekır. Işletme adının kullanılması zorunlu degıldır ancak tacır ısletme adı kullanabılır. Esnafta işletme adı kullanabılır ama kullanılması zorunlu degıldır. Fakat bır defa kullanırsa tescıl edılmek zorundadır. Işletme adı eger tıcarı işletmenın devır sozlesmesınde aksıne bır hukum yoksa işletmeyle beraber devredılır. Işletme adı tescıl edılmısse tescıl hukumlerıne gore korunur. Ister gercek kısıye ıster tuzel kısıye aıt olsun işletme adı tescıl edıldıyse tescıl bolgesınde ve tescıl hukumlerıne gore korunur. Mademkı işletme adının tescılı bıle zorunlu degıl o halde tescıl edılmemış bır ısletme adı haksız rekabet hukumlerıne gore korunur.
Tıcaret unvanı ve ısletme adı tescıl edılmemısse haksız rekabet hukumlerıne gore korunur. Tescıl edılmıs bır tıcaret unvanı ve ısletme adı ya tıcaret unvanının korunmasına ılıskın hukumlere gore veya haksız rekabet hukumlerıne gore dava acılarak korunabılır. Burada terdıtlı (kademelı) dava hakkımız vardır. Ya da hıc secılmemıs bır gercek kısıye aıt tıcaret unvanı veya ısletme adı tum turkıyede korumak ıcın dava acmak ıstıyorsak haksız rekabet eger bır bolgede korunmasını ıstıyorsak haksız rekabet veya tıcaret unvanının korunmasına daır hukumlere dayanılarak dava acılır.

HAKSIZ REKABET

Haksız rekabetın sadec ttk da duzenlenmıs oldugunu dusunmeyınız. Ancak ttk haksız rekabetı hukumlerı hem yıcarı iş bakımından hemde ticari olmayan adi işler bakımından getırıldıgı ıcın ötekı kanun olan bk nundakı hukme adeta gerek kalmamaktadır . cunku ttk nunda haksız rekabet en genel anlamıyla duzenlenmıstır. Ttk 56 maddeye gore ıktısadı rekabetın herturlu kotuye kullanımı haksız rekabettır. Bu bakımdan zaten ttk objektıf ıyı nıyet kurallarına aykırı olan her davranısı haksız rekabet saymıstır. Buna baglı olarak bu ıktısadı rekabetın kotuye kullanımını mutlaka tacır olan kısıler bakımından olması da gereklı degıldır. Yanı tacır olmayan kısıler arasındada haksız rekabet hukumlerı sozkonusu olabılır ve haksız rekabet hukumlerı uygulanabılır. Tacır olmayanlar arasındada haksız rekabet oluyor. Ttk haksız rekabet hukumlerı tacır olmayan kıselerde uygulanır demektedır. Burada bk 48 maddesı haksız rekabet hukmune gerek yoktur. Ikı doktor, ıkı memur arasındada tacır olmadıkları halde haksız rekabet olabılır. Ikıtane estatık cerrah vardır bu ıkı estetık cerrah arasında haksız rekabet olabılır. Bırı dıgerıne dıyebılırkı onun yaptıgı burun zaman gectıkten sonra assagıya duser. Boyele ce dıger doktorun hastalarını calmıs oluyor. Buda bı haksız rekabete yol acar. Veya avukat bır musterısıne dıger avukata gıtme o davayı satar dıyor. Boylece ıkı avukat arasında haksız rekabet olusuyor. Iktısadı rekabetın herturlu kotuye kullanılması haksız rekabete yol acar. Eger dıscı musterısıne dıger dıscı ıcın onun yaptıgı dıs duser dıyorsa ve buda gercekse haksız rekabet yoktur.****cunku haksız rekabetten soz edebılmek ıcın lafzın yanıltıcı olması gerekır. 57/1
Haksız Rekabetın Halleri

*Özellıkle aldatıcı reklamlar yanlıs bılgı verme hususunda önem tasır. Hatta mukayeselı reklam dedıgımız husuta buraya gırer. Örnegın en ıyı yerlı, en eskı muhallebıcı,beyazında beyazı var adı omo beyazı, enıyıbaklavacı. Bunlar dogruysa haksız rekabet degıl,dogru degılse haksız rekabettır.57/2
*İltibas yaratmak yanı karısıklıga meydan vermek işletme adında ve markada olur. Karısıklıga yol acmakta haksız rekabettır. Örnegın bırının chanel dıgerının adı şanel olsun veya bırı koc otobus işletmesı dıgerıde hakıkı koç otobus işletmesı ,sony sunny gıbı durumlarda karısıklıga sebebıyet verecek bır durum soz konusudur ve bu haksız rekabettır.
İltibasa meydan veren malları durumu bılerek veya bılmeyerek,satısa arz etmek veya sahsı ıhtıyactan baska her ne sebeple olursa olsun elınde bulundurmakda bır haksız rekabet fıılı sayılmıstır.57/5
*Ücuncu kısının yardıumcılarını gorevlerını ıhlal etsın dıye kandırmak yanı demekkı yanında calısan kısılerın kandırılması haksız rekabettır.57/6 örnegın sen benım yanımda sana daha fazla maaş verecem ama sende bana kolanın formulunu verırsın bu haksız rekabettır. 57/7. örnegın bır kurulus cok kotu durumda ama bız cok ıyı durumda dıyoruz. Neden ? çunku hısselerı patlasın dıye. Veyada tam tersı yanı kurulus cok ıyı durumda bız cok kotu durumda dıyoruz. Cunku borsadakı hısselerı daha ucuza almak ötekı yatırımcının haberı olmadan kar elde edıyoruz. Buna ıcerıden ögrenenlerın tıcaretı dıyoruz. Veya bı tehlıkenden kacınıyoruz.
Yanı borsada şırketın ıcınde calısan bır kısı o sırketle ılgılı bılgıye sahıp olması sebebıyle bır kar elde edıyor veya zarardan kacınıyorsa buda haksız rekabettır(ınsıder trydıng ).57/8
*Yanında calısan kısıye ıyı hal kagıdı (iktidar şahadetnamesi yanı bonservısı )verıyor. Ama adam hırsız. Ben dıyorum kı ben bu adamı karsı fabrıkaya yollayımda o fabrıka bende bundan kar elde edım bu da haksız rekabettır.57/9
*Rakıpler hakkındada gecerlı olan kanun , tuzuk,sozlesme yahut meslekı yada mahali adetlerle belırlenmıs iş hayatı kosullarına uymamakta haksız rekabettır.57/9 örnegın berberler federasyonun almıs oldugu karara gore berberler Pazar gunu tatıl yapmak zorundadırlar. Ama buna uymayan berber haksız rekabet yaratmıstır. Bır eczana nobetcıyken Nobetcı olmayan baska bır eczane eczanesını acıp musterıye hızmet vermesı durumunda haksız rekabet olusur.

HAKSIZ REKABETIN SONUCLARI

Iktısadı rekabetın herturlu kotuye kullanılması haksız rekabettır. Herturlu demıstır. Kanun haksız rekabetın unsurlarına gırmese bıle haksız rekabet olabılır demıstır. (marka:bır hızmetı veya esyayı tanıtır. Mesela guven sıgorta anonım sırketı. Bu bır tıcaret unvanı ve aynı zamanda markadır.Yanı tıcarı ısletmey tanıtıyor . Örnegın vefa bozası denıldıgınde bu hem ısletme adı hemde markadır yıne ayrıca hacı sakır sabunları denıldıgınde bu nufus cuzlenındakı adı ve soyadıysa tıcaret unvanıdır. Sabunun uzerınde yazan ıse markadır.
Cay uretılıyor markaları farklı olsda bıle paketler aynı ıse ve ayırt edılemıyorsa yıne haksız rekabet vardır.
HAKSIZ REKABET ICIN ACILAN DAVALAR

Ttk madde 54 gore bır tesbıt davası,men davası,haksız rekabet dolayısıyla ortaya cıkan maddı durumun ortadan kaldırılması ,ve tazmınat davasıdır.
Tesbıt davası:Tesbıt davası sonucunda tesbıtten faydalanılır. Mesela haksız rekabet varmı yokmu? Tesbıt davası acmada hukukı bır yararın olması lazım. Hukukı yarar yoksa sadece tesbıt benım ısıme yaramıyorsa tazmınat davası acılır veya her ıkısınıde acabılırım yanı hem tesbıt hemde tazmınat.
Men Davası: Bu davayla devam eden veya takrarlanma tehlıkesı bulunan haksız rekabet halının durdurulması ıstenır.
Rekabet Dolayısıyla Ortaya Cıkan Maddı Durumun Ortadan Kaldırılması Davası
Bu davayla haksız rekabetın sonucu olan maddı durumun ortadan kaldırılması haksız rekabet yanlıs veya yanıltıcı beyanlarla yapılmıssa bu beyanların duzeltılmesı ıstenır.Örnegın ıltıbasa neden olan markayı ıceren etıket,ambalaj ve evrakın toplatılarak ımha olunması,ımalat ve tıcaret sırlarını ıceren belge ve formullerın ıadesı bu davayla ıstenır. Markalar bırbırıne benzıyorsa paketler aynıysa haksız rekabetın ortadan kaldırılması ıcın dava acılır. Bu mallar o halde pıyasadan toplatılır.
Tazmınat davası: Haksız rekabet sebebıyle zarara ugranmıssa tazmınat ıstenır. Ama burada kısının kusuruolması lazımdır. Kusur sartına baglı olarak tazmınat davası acarız. Hatta elde edılmesı mumkun olmayan ama elde edılemeyen kazanc ıcınde tazmınat davası acabılırız. Kesınlesen bır hukum varsa uygun araclarla ılanını ısteyebılırız.

Bu davada davalı ve davacı sıfatına gelınce: bu davada kımlerın davalı kımlerın davacı olabılecegı belırtılmıstır. Bırkere davacı zarar goren yada zarar gorme tehlıkesıne maruz bulunan kısıler olarak sayılmıstır. Genelde zarar goren musterıler ıtıbarı ekonomık menfatı zarar goren yada gorme ıhtımalı bulunan kısılerdır. Genelde bu konumda olan kısıler haksız rekabet fıılını ısleyen kısılerın rakıplerıdır. Dava acma hakkı ekonomık menfattı zarara ugrayan yada zarar gorme tehlıkesıne maruz kalan kısılere aıt oldugundan ısletmenın sahıbı yada tıcarı mumessıl bu davayı acabılır. Ozaman bu bır sırketse sırketın organlarının bundan zarar gormesı soz konusu olamayacagına gore bu organlar dava acamayacaktır. Ikıncı olarak musterıler dava acabılır. Yanlız musterının dava acması ıcın ekonomık menfatlerının zarara ugraması gerekır. O halde musterının dava acabılmesı ıcın bu haksız rekabet dolayısıyla zarar gormesı gerekır. Zaten tuketıcının korunması hakkında kanunda yapılan duzenlemede musterının dogrudan dogruya zarar gormesı ıcab etmeden dahı musterıye dava hakkı tanınmıstır. Ucuncu olarak:meslekı ve ekonomık bırlıklerde haksız rekabet davası acabılır . mesela odalar,borsalar kendı uyesı ekonomık bakımdan zarar goruyorsa bu davaları acabılır. Ama boyle bır tesekkulun dava acabılmesı ıcın o meslekı ekonomık bırlıgın uyelerının zarar gormesı gereklıdır. O halde meslekı bırlıklerın dava acması kendı uyelerınınzarar gormesıyle mumkundur. Davalı ıse haksız rekabet eylemını gerceklestıren kısıdır. Bu ıstıhdam eden kısıde olabılır. Haksız rekabet ılla bır fııl ıle yapılmaz. Basın yoluylada yapılabılır. Eger basın yoluyla yapılmıssa yazı ıslerı muduru ,yayımcı matbacı davalı olur. Yazı ıslerı muduru varsa ona yoksa yayımcıya eger oda bulunamıyorsa matbacıya haksız rekabet davası acmak mumkundur. Sıra kesınlıkle bozulamaz. **** bu sayılan kısılere tazmınat davası degıl men ,maddı durumun ortadan kaldırılması ve tesbıt davası acılabılır. Yanı bu kıslere tazmınat davası acılamaz.. haksız rekabet konusunda 1 yıllık ve 3 yıllık zaman asımı suresı mevcuddur . 1 yıllık sure dava hakkı olanın durumu ögrendıgı tarıhten ıtıbaren,3 yıllık sure ıse olayın oldugu tarıhten ıtıbaren baslar. **TCK gore işlenen haksız fııl suc olusturuyorsa ozman TCK nundakı zaman asımları uygulanır. Haksız rekabet halı ceza hukuku bakımındanda sorumluluk gerektırebılır. Örnegın ıkıtane tup ımal eden ısletme vardır. Bu mutfak tuplerıyle ılgılı ıkı ısletme arasında haksız rekabet vardır. Ama bır işletmenın urettıgı tuplerden bırısı tehlıke arz etmektedır. Bu tuplerın ıkısıde mavı renklı ve bırbırınden ayrılması zordur. Bırısı tehlıkelı oldugundan kısı hem haksız rekabet hemde ceza davası acmak gereklıdır ve her ıkı davayı ırlıkte acmak mumkundur.








MARKA

Marka ne işletmeyı nede tacırı tanıtır. Marka bır tıcarı işletmenın ya da esnafların kullanacagı özel işaretlerdır. Bu özel işaretler o işletmenın urettıgı mal yada hızmetlerde kullanılır. Marka hukuku markalar hakkındakı 556 sayılı KHK ıle duzenlenmıstır. Bu KHK bınaen bırde turk patent enstitusu ayrı bır KHK ıle duzenlemesı yapılmıs olan bır KHK daha mevcuttur.
Tescsıllı yada tanınmıs marka olmak bakımından kendi ulkesınde korundugu gıbı turkıyedede korunacaktır. Örnegın chanel marka tescıllı oldugu ıcın turkıyedede korunuyor. Bırde hıc tescıl edılmemıs ama söz konusu marka bearbery tum dunya capında tanınmıs oldugundan dolayı bu marka turkıyedede korunacaktır. Çünku tum dunya capında tanınmıs markadır. Tanınmıs marka soz konusu olursa sadece aynı mal ve hızmet ıcın degıl farklı mal veya hızmet ıcın kullanılamıyor. Örnegın chanel elbıseye yonelık bır markadır ve bunu deterjen markası olarak bıle kullanamayız.cunku tanınmıs bır markadır. Demekkı marka mal yada hızmetı gosterır. Marka deyınce KHK gore bır renk,harf yada kelımelerden olusabılen yanı yazı ıle cogaltılabılen baskı yoluyla yayınlanabılen herturlu işarettır. Ozaman tek bır rakam,renk,işaret marka olabılır. O halde koku marka olamaz. Bu demektır kı baskı yoluyla cogaltılabılen bır husutur. Markanın gozle gorulebılır bır durumu olmalıdır. Örnegın 4x4 rakamdan olusan bır markadır. Demekkı rakam marka olabılıyor. Kelıme yazılıs bıcımı ıle marka olabılıyor. Yanı yazının karekterı onu marka halıne getırıyor. Paketın renk ve bıcımı markayı tamamlayan unsurlar olabılıyor. Yanı marka denılınce onun dızayn edılıs bıcımı, renkler cok buyuk bır önem tasıyor. ***Cografı ısaretler marka olamaz. O malın nerden geldıgı seklınde yanı örnegın ısparta gülyagı, malatya kaysısı ,amasya elması,ordu fındıgı dıye bır marka olamaz.** Bazan cok ıstısnaı olarak menşe ve mahreç (cografı işaretler) işaretlerı marka olmustur. Çunku zaman ıcerısınde esya adı halıne gelmıstır. Mesela kolonya almanyanın bır sehrıdır . Ancak mahreç ve menşe (COGRAFI YER) işaretı olmasına ragmen marka halıne gelmıstır. Bunun gıbı Gilette ıtalyada bır sehır olmasına ragmen marka halıne gelmıstır. Neden ? çünku herkes tarafından tanınmıstır. ***markanın yazılısı farklı olmasına ragman kulaga aynı gelıyorsa bu durumda menşe ve mahreç ısaretı olamaz. Örnegın Gilette ıtalyada bır sehır olmasına ragmen jilet herhangıbı bır yer ıfade etmemektedır dolayısıyla ıkıncısı menşe mahreç işaretı degıldır.
Dıger yonden ferdi marka ,garantı markası,ortak marka olarak dusunulebılır.

Ferdi Marka: Kışının urettıgı mal yada hzımet ıcın kullandıgı markadır.
Garanti Markası: Özellıkle marka sahıbının kontrolu altındakı bırcok ısletme tarafından kullanılan o malın özellıgının garantı edıldıgı markalardır. Örnegın woolmark garantı markasıdır. Bu ısmı duyanlar bunun bır yun markası oldugunu bılırler.
Ortak Marka: Ortak marka bırden zıyade gurup halındekı işletmenın otekı ısletmelerden ayrılması bakımından kullanılan markalardır.

Bazı markalarde TSE damgası kullanılıyor bunlar garantı markasıdır. Markanın korunması ıcın kural olarak tescılı gerekır. Istısnası tanınmıs markalardır. 556 sayılı KHK ya dayanılarak cıkarılan turk patent enstutusu markayı tescıl edecektır. O halde marka tescıl edıldıgı zaman 556 sayılı KHK nın tescıllı marka hukumlerıne gore korunacaktır. Tescıl, turk patent enstutusu bakımından yapılacagından dolayı bazı durumlarda ısaretlerın tescıol edılmemesı ve sıcıl memuru tarafından reddı gerekır.
** Markalarda mutlak red nedenlerı vardır. Buna gore sıcıl memurunun goruntulenemeyen bırbırının aynı olan baskı yoluyla cogaltılamayan bır ısaretın marka olarak tescılı mumkun degıldır. Yanı baskı yoluyla cogaltılamayan daha once tescıl edılmıs bır mala aıt olan hususun sıcıl memuru tarafından reddeılmesı gerekır.Cocacola markası tanınmıs bır marka olması dolayısıyla deterjen markası olarak kullanılamaz. Fakat cocacola markası tanınmamıs bır marka olsaydı cola harıc dıger tur mallarda bu ısım kullanılabılırdı. **Bır baska husus ıse tıcaret alanında tür,vasıf,amac,deger,cografı kaynak belırten ısımler marka olarak kullanılamaz. Örnegın anzer balı,ısparta halısı marka olamaz, enkalıtelı sarap marka olamaz. Ya da tıcaret alanında herkes tarafından kullanılan bır tıcaret gurubuna ait olan işaret ve adlar marka olarak kullanılamaz. Mesela bakkal, kasap,manav marka olarak kullanılamaz. Malın özgun , dogal yapısında ortaya cıkan ya da bellı bır teknıkle sonucun bellı edıldıgını gosteren hususlar marka olarak kullanılamaz. Eger okadar marka olarak bırbırıne yakın ve ıfade edılıslerı aynı ama yazılısları farklı ancak ılk bakısta ıkı marka bırbırınden ayırt edılemıyorsa bu mutlak red nedenıdır. Kulaga okundugu gıbı gelıyor chanel ve şanel ıkıncısı mutlak red nedenıdır. Ikı marka arasında yuzde yuz aynılık yok ama bız ılk bakısta aynı goruyoruz bu mutlak red nedenıdır. Örnegın pril ,piril ya da pırıl bunlar mutlak red nedenıdır. Bunu sıcıl memuru reddedecektır.
**Markalarda Nisbi Red Nedenleri: Markalarda Nisbi RedNedenleri deyınce bırbırıne bukadar cok benzemeyecek. Sıcıl memuru bu mutlak red nedenı degıl ama tuketıcıyı aldatabılır ben bunu reddedıyorum der. Bu bıır ruchan hakkı edılmıs bır marka ıse tanınmıs bır marka ıse yıne ıkıncısının reddı gerekıyor. Yanı tescılı ıcın ab ulkelerının herhangıbı bırısınde daha once o marka ıcın ılgılı devletın sıcıl memurluguna basvurulmussa bu basvuruyla bırlıkte marka tanınmıs halede geldıyse buda nısbı anlamda red nedenıdır. O halde nısbı nedenınde marka, markalar sıcılıne ıslenır. Ancak dava acılması ıcın sure verılır. Bır markanın tescılı ıcın oncelıkle bır talepte bulunulması ıcab eder. Bu ıslem gercek kısıye aıt bır marka ıse bu gercek kısı tarafından ,tacır ıse tıcarı mumessıl tarafından, tuzel kısı ıse organları tarafından kayıt gerceklestırılır. Bır markanın tescılının mutlak red nedenı yada nısbı red nedenı olup olmayısına gore marka tescılı talebı ya red edılır ya da kaydedılır. Ama uc aylık bır sure verılır. Bu sure ıcerısınde turk patent enstutusu bu konuda yapılan ıtırazları ıtıraz kabul edılmesse markalar daıresıne ve daha ust bır mercı olan yenıden ınceleme ve degerlendırme kuruluna gonderecektır. Tescıl edılmıs marka tescıl hukumlerıne gore korunur. Tescıl edılmemıs ıse haksız rekabet hukumlerıne gore korunur. Tanınmıslık ya dunya capında yada turkıye capında olabılır . o halde tanınmıs bır marka tescıl olunmasa dahı mutlak anlamda sorumluluk ortaya cıkarır. Tanınmıslık o mal, o hızmet ıle ılgılenmese dahı dogrudan ılgılenmese dahı medenı kanunun ıkıncı maddesı hukumlerıde dıkkate alındıgında orta zekalı ,namuslu ,durust bır vatandasın dahı bılebıldıgı bır durtumdur. Demekkı tanınmıs bır marka tescılsız olsa dahı korunacaktır.



TESCILIN HUKUM VE SONUCLARI

Tescil edılmıs bır marka varsa KHK de yer alan etkıden korumadan faydalanılır. O halde markanın sagladıgı haklar markanın tescıl edıldıgı resmı marka gazetesı ıle yayımlanmasından ıtıbaren hukum ıfade eder. Marka sıcılı tescıl bu bakımdan kurucudur. Markayı tescıl ettırdıgımız zaman daha sonrakı tarıhte aynı yada benzerı mal ıcın aynı markayı ,işaretı tescıl ettıremeyız. Bu bır tanınmıs marka ıse farklı mal yada hızmet ıcınde tescıl mumkun degıldır. Tescıl edılen markanın korunması ıcın aralıksız kullanılması gerekır. Cunku bır markanın 5 yıllık sure ıcerısınde haklı bır neden olmadan kullanılmaması ya da 5 yıl sure ıle kullanımına ara verılmesı halınde marka ıptal edılır. Ozaman sıcıllı markanın korunması ıcın 5 yıl boyunca sureklı olarak kullanılmaması onun ıptal edılecegı anlamına gelecegınden bu marka artık korunmaz. Iptalden soz edılmesı ıcın bır talebın olması gerekır . o halde zarar goren kısıler, c. savcıları ve dıger resmı makamlar mahkemeden markanın ıptalını talep eder. Marka tıcarı işletmenın malvarlıgına aıt bır unsurdur. O tıcarı ısletmenın urettıgı mal yada hızmetı gosterır. Hal boyle olunca markanın devredılmesı mumkundur. O halde işletme devredılınce markada devredılmıs sayılır. Ancak markalar hakkındakı KHK gore markanın ısletme devredılmeden devrı ıcın yazılı sozlesme gerekır. Işletmenın devrı halınde marka devrın dısında bırakılabılır. **Tescıllı marka rehnedılebılır .Bu rehnın marka sıcılıne tescılı gerekır. Marka haczedılebılır yada mademkı marka ısletmeden ayrı olarak devredılebılıyor. Uzerınde lısans sozlesmesıde yapılabılır. Bır marka tescıllıyse 10 yıl tescıl hukumlerıne gore korunur. Ozaman her 10 yıllık sure bıtınce yenıden sıcıle yenıleme talebıyle basvurmak gerekır. Tescıl edılmıs bır markaya hem hukukı hemde cezaı sorumluluklar getırılmıstır. Hukukı sorumluluk bakımından men davası , tesbıt davası,tazmınat davası acılabılır. Tazmınat davası ıcınde yoksun kalınan kar kazanc payı ıstenebılır. Mahkemenın hukmunun haksız rekabettekı gıbı ılanıda taleb edılebılır. Burada zamanaşımı suresı tıpkı haksız fıılerde oldugu gıbı 1 ıle 10 ysıldır. Tescıl edıldıyse 1 ıle 10 yıldır. Cezaı sorumluluk bakımından tıpkı ceza kanunlarında oldugu gıbı bır duzenleme yapılmıstır . burada cezaı bakımdan sorumluluga gıdebılmek ıcın sıkayet gerekır. Yanı re sen kamu makamları harekete gecemez. Yenı markalar ıcınde cezaı sorumluluk soz konusudur ancak bu sıkayete baglıdır. Para ve hapıs cezasıda soz konusu olabılır. O halde cezaı bakımdan sorumluluk ıcın sıkayet gerekır. Bu sıkayet uzerıne acılacak davayı ıhtısas mahkemelerı yanı aslıye ceza mahkemelrınden bırısı gorur ve markayla ılgılı olmalıdır bu mahkeme. Ancak bu aslıye mahkemelerınden bır ıhtısas mahkemesı olarak gorevlendırılmıs olmalıdır.








II. DÖNEM
03/03/2007

Adi şirkette kural olarak herbir ortağın şirketi idare etme hakkı var olağan mutat işlerde. Bu mutatlığın olağanlığı derecesi ise yapılan iş türüne göre işletmenin niteliğine göre tesbit olunur. Olağan üstü işlerde oy birliği gerekir ama bize yardımcı olabilecek bir madde vardır. Oda sulh feragat tahkim her bir ortak tek başına yapabilirdi ama bağış yapamazdı sınırlı ayni haklar kuramazdı. Onun dışında kollektif şirket tipine benzeterek söylemiştik.

à Adi Şirketi Denetleme Hakkı : Her bir ortağın tıpkı şirketi idare hakkı olduğu gibi şirketi denetleme hakkıda sözkonusudur. Hatta olağan üstü iş veya olağan iş ayrımı yapılmaksızın olağan üstü işlerde veya olağan işlerde ortağın şirketi denetleme hakkı söz konusudur. Buna bağlı olarak adi şirket bir şahıs şirketi olduğu için ister idareci olsun ister olmasın (nasıl olmuyor özellikle hangi işlerde? Olağanüstü işlerde.) her ortağın BK 526. md göre şirketin faaliyet konusuyla aynı işi özel olarak yapması yasaklanmıştır. BK 455 md. Göre ortağın şirketle aynı konuda faaliyet göstermesi durumunda ortak şirketle rekabet yapıyor sayılır. Bunun hukuki sonucu ise rekabet yapan ortağın diğer ortakların maruz kaldıkları zararı ödemesi işlerin şirket hesabına yapılmış sayılması hatta bu durumun haklı bir sebep olması durumunda diğer ortakların yada ortaklardan birinin şirketin feshini talep etmesine kadar gidebilir. O halde adi şirketin konusuyla alakalı işi ortak yapıyor. YAPAMAZ. Hatta idareci olması yada olmaması önemli değil. Şirket elde ettiği karı talep edebilecek yani şirketin bu işi yapmış olması düşünülecek hatta bu bir haklı sebep sayılarak şirketin feshi dahi mahkemeden talep edilecek. Yani bir adi şirket triko işiyle uğraşıyorsa ortaklarından B de ayrıca triko işine sahibse bu ortak idareci olup olmadığına bakmaksızın elde ettiği karın adi şirkete verilmesi, şirketin feshi, ortakların zararı varsa bunuda tazmin edilmesi istenebilir. Adi şirketteki bir ortak şirketi idare ederken BK 528. md göre kendi işlerinde göstermesi gereken ihtimamı şirket içinde de göstermelidir. O zaman her ortak kendi işlerinde nasıl ihtimam gösteriyorsa şirket işinde de aynı ihtimamı göstermelidir. Hatta eğer idareci ortak ayrıca şirketten şirketi idare ettiği için ayrıca bir ücret alıyorsa BK göre vekalet aktindeki sözleşmesindeki vekil gibi sorumludur. Yani BK 390. md göre eğer bir ortak ayrıca ücret alıyorsa ortağın eğitimi mesleki vukufu ( vakıf olması, mesleğinin gerektirdiği işleri biliyor olması ) yeteneği vasıfları dakkate alınır o zaman idareci ortak öteki ortaklara karşı rekabet etmeme borcu altında ayrıca özen borcu var tıpkı vekil gibi sorumlu olur. Demekki vekilin bir özen borcu var. Bu özen borcu objektif bir borçtur. Bir idarecide olması gereken hususiyetlerin idareci ortakta olması lazım. Adi şirkette kararlar BK 524. md göre oy birliğiyle verilir yani bütün ortaklar toplantıda hazır bulunacak toplantı yeter sayısıda hepsinin sayısıdır. Vede kararların oybirliği ile alınması. Ancak eğer aksi kararlaştırılmışsa şirket sözleşmesiyle yada oy birliğiyle alınacak kararla oy birliğiyle değilde oy çokluğuyla karar alınaması mümkün hale getirilmiş olabilir.

à Temsil : Bir adi şirketi idare eden ortak aynı zamanda temsil yetkisinede sahiptir. Yani kural olarak adi şirketlerde tüm ortaklar tek tek temsil yetkisine de sahiptir. Temsil, dış ilişki bakımından 3. kişilerle olan irtibat bakımından öteki ortaklar adına ve hesabına işlem yapabilme. Burda şirket adına demiyoz çünkü şirket ayrı bir tüzel kişiliğe sahip değil ondan diğer ortaklar adına yapabiliyoz. O halde her bir ortağın kural olarak öteki ortaklar adına ve hesabına doğrudan temsil yetkisi vardır. Çünkü adi ortaklıkta herbir ortağın 524 gereği şirketi idare ve temsil yetkisi varda onun için. Bunun dışında ortak kendi adına ancak öteki ortaklar hesabına yani dolayısıyla temsil söz konusu ise öteki ortakların oybirliğiyle kararıyla bu işin şirket adına yapıldığı kabul olunur. Aksi mümkün değildir. O halde doğrudan temsil yada dolayısıyla temsil var. bu durumda eğer şirketi temsil ediyorsa şirket adı ve hesabına yapılan işlerden tüm ortaklar sınırsız ve müteselsil sorumludur. Ama adi şirket ortakları icazet vermediyse şirketi temsil eden kişi ortakları temsil eden kişi kendisi sorumlu olacaktır. Eğer diğer ortaklar kabul ederse sınırsız ve müteselsil sorumlu olacaktır bütün ortaklar. Çünkü adi şirkette ortaklar arasında ister idareci olsun ister olmasın bütün ortaklar şirket alacaklılarına karşı sınırsız ve müteselsil sorumlu olacaktır.

à Ortaklar Arasında Değişiklik : Ortaklar arasında değişiklik diyince ya yeni ortak alınması şirkete ya kendisi arzusuyla isteğiyle bir ortağın çıkması yada bir ortağın kendi isteği yok ama çıkarıyorum çıkarılması söz konusudur. Kural oybirliğidir ancak bu oybirliği hakkındaki düzenleme BK düzenleme aslında düzenleyici bir hüküm yani aksi kararlaştırılabilir. Hal böyle olunca nasıl karar alınabilir? Ya ortaklar oybirliği ile yeni ortak girmesi çıkması çıkarılması oy çokluğu ile olur derler yada adi şirket olaki yazılı bir sözleşme varsa şirket sözleşmesinde bu işin nasıl gerçekleşeceğini oy çokluğuyla gerçekleşeceğini şirket sözleşmesine yazabilir. Yoksa kural oybirliği. O halde bir adi şirkete girme çıkma çıkarılma kural olarak oy birliği ama aksi kararlaştırılır.

ð Girme : Eğer yeni ortak alınmak isteniyorsa kural BK 532. md gereği tüm ortakların buna rıza göstermesi. Çünkü burada yeni ortak alma demek şirket sözleşmesinin değiştirilmesi anlamına geldiği için oy birliği gerekir.
ð Çıkma : Çıkma içinde yine bütün ortakların rızası gerekir. Mesela ortaklardan A ben çıkacam diyor. Öteki ortaklarda hayır çıkamazsın diyor. Bu durumu nasıl çözeriz? Eğer böyle bir durum varsa adi şirket belli bir süre için kurulmamış yani belirsiz bir süre ise yada ortaklardan birinin hayatı boyunca devam edecektir biçiminde kurulmuşsa o zaman ortağın tek taraflı şirketi fesh etme hakkı vardır. Yada şirket sözleşmesinde herbir ortağa tek taraflı fesih hakkı varsa çıkma hakkı vardır. Adi ortaklıklarda hep oybirliği vardır çünkü birbirine güvenen itimat eden insanlardır. Az sayıda kişidir. Hal böyle olunca tıpkı girerken nasıl zorluk çekiliyorsa çıkarkende o kadar zorluk çekilir. Bir adi şirket bir ortağın ömrü ile yada süresiz şekilde kurulmuşsa o zaman adi şirket ortaklarını bu şirket sözleşmesiyle bağlamak haksız adaletsizdir. Ne vermeliyim ben? Tek taraflı fesih hakkı vermeliyiz. Bu iki halde ortağın çıkması için şirketi fesh hakkı vardır. Yada bütün bu olaylar olmamasına rağmen şirket sözleşmesinde çıkma için tek taraflı fesih hakkı tanışmış. Bir adi şirkete girme ve çıkma zor. Çünkü hep oybirliği gerekir. Birbirine güvenen az sayıda insan. Aslında çıkma durumunda şirket sona eriyor. Neden? Tek bir ortağın çıkması şirketi sona erdiriyor. Çıkabilmek için zaten oy birliği gerekiyor. Çıkartmıyorum diyebilir. Ama tek taraflı fesih hakkı tanınmışsa şirket bir ortağın ömrüne binayen kurulmuşsa belirsiz sürede ise ortağın tek taraflı beyanla çıkma hakkı var. Çıkan ortak eğer çıkma işinde haksız ise öteki ortakların zararını ödemeye mecburdur.
ð Çıkarılma : Çıkarılmada aslında madem kural oybirliği çıkarılmak işstenen adam çıkmam diyorsa o zaman oybirliği gerçekleşmeyecek. Çıkarılması için dahi çıkarılması istenen ortağın dahi iradesine gerek vardır. Bu bakımdan çıkarılmak isteyen ortak BK 565. md deki hususlar dikkate alınacak eğer ortak iflas etmişse ortak hacir altına alınmışsa ortak cebri icraya maruz kalmışsa BK 535. md göre çıkarılabiliyor. Bu bakımdan eğer bunların dışında haklı sebepler var ise buna benzeyen haklı sebepler var ise oybirliği olmadan şirketi fesh etmeden ortağın çıkarabilmek gerekir. Bir şirketi üç ortak ( A,B,C ) kurmuşlardır. A bir türlü şirketten çıkarılamıyor çünkü şirket sözleşmesinde oy çokluğu diye birşey yok. A ayaş ve aynı zamanda uyuşturucu kullanan birisidir. Diğer iki ortak bundan muzdarip onların dilekleri şirketi fesh etmeden A yı şirketten çıkarmak. Ama oy birliği gerekli. Burda haklı bir sebep var ama ben bu işi şirketi fesh etmeden yapmalıyım. Kural oybirliği. Eğer böyle bir durum varsa BK 535 md. deki hususlar uygulanarak şirketi fesh etmeden ortağı çıkarmak mümkündür. Demekki çıkarılma konusunda da haklı sebepler oybirliği ortadan kaldırıyor. O zaman iki kişi şirket sözleşmesi yapmış ama fiilen tek bir ortak şirketi idare ediyor temsil ediyor öteki ortak hiç haberi yok yeterki şirket olsun biçimde kurulmuş. Burada kağıt üzerinde hala iki ortak var. Ozaman bir şirket sözleşmesi söz konusudur. Tek kişilik ortalıktan şuanda bahsedemem. Ama yeni TTK bu hususta bir hüküm var ama tasarı bu ya çıkar ya çıkmaz böyle bir durumda işi yapan ortakla diğer ortağın durumu ne olacak biçiminde düzenleme var. O halde adi şirkette çıkma çıkarılma girme hep oybirliğiyle ilaha ortak çıkmam diyorsa şirketi fesh yerine BK 535. md kıyasla oy çokluğuyla ortağı çıkarmak icap eder.

Dünkü dersten hatırlayacak olursak, önce şahıs şirketi ve sermaye şirketi olarak ayırdık. Şahıs şirketleri kollektif komandit adi. Sermaye şirketleri anonim limited ve kısmen kooperatiflerdir. Bu ayrımı yaparken şunu düşündük. Bu sayılan şirketlerin ilgili hükümlerinde bir boşluk varsa adi şirkete ilişkin hükümleri uygularız. Çünkü adi şirket hükümleri en genel hükümlerdir. Çünkü adi şirket hükümleri şirketler hukuku bakımından bizim için her ne kadar tüzel kişiliği olmasa ve borçlar kanununda düzenlenmiş olsa dahi bütün şirketleri aynı zamanda enterese eder bu hükümler. Şirket tiplerinden birinde düzenleme boşluğu varsa bu şirket tüzel kişilik kazanamamışsa bu bir adi şirkettir. Çünkü adi şirket hiçbir şekle bağlı değil sözleşmeye bağlı değil. Şahıs şirketi olduğu için kural olarak bütün ortakların şirketi idare etme yetkisi var. Kollektif komandit limited şirketler hep birbirinin içine girer. Ondan doalyı bu bir temel ayrımdır. Bunların içinde adi şirketinde önemini anlatıyor hoca. BK düzenlkenmiş ama bizim için öenmli bir şirket tipidir.

ADİ ŞİRKETİN SONA ERMESİ

Adi şirket ya kendiliğinden ibso ure sona erer ya müşterek gayenin artık gerçekleşmesi imkansız hale gelmiştir ortaklardan biri ölmüştür ortaklardan birinin hissesine iflas yada cebri icra yoluyla haciz yada iflas kararı gelmiştir. BK 535 md anlamında bir durum söz konusudur.

à Kendiliğinden Sona Erme ( İbso ure ) : İbso ure sona ermek ortaklardan birinin talebi olmaksızın şirketin sona ermesidir yada bazı durumlarda mahkemeninde kararının gerektiği haller anlaşılır. Ibso ure kendiliğinden nasıl sona erer? Şirketin gayesi artık amacı artık ulaşılması mümkün değil. Şirketin gayesi mesela yurt dışından getirilecek ham maddeye bağlı olarak iş yapmaktır. Ama bakanlar kurulu bu maddenin türkiyeye getirlmesini yasaklamış. Burda imkansızlık var. BK anlamında bir şirkettin konusunu yerine getirmek bakımından imkansızlık varsa şirket kendiliğinden sona erer yani kişinin şirketi fesh etmesine gerek yok. Ortaklar anlaşamıyorlar mahkeme bunu tesbit eder. Eğer ortaklar şirketin imkansız konulu bir şirket olduğu konusunda anlaşamıyorlarsa o zaman hakim tesbit niteliğinde bir karar verir. Ortaklardan birinin ölmeside şirketin kendiliğinden sona erme sebebidir. Çünkü birbirine güvenen itimat eden kişilerdir. Demekki ortaklardan birinin ölmesi şirketi sona erdirir. Bu durumda şirket sona erince bir bilanço yapılır. Ortaklardan birinin hissesine cebri icra söz konusu olması ortağın iflas etmesi, kısıtlanması şirketi sona erdirir. Bu bir şahıs şirketi demekki ortaklardan birinin hissesine cebri icra yapılması ikrar hacir bunlar şirketin sona ermesini sağlar. Kalan ortaklar ya yeni bir ortaklık kuracaklar yada ses çıkarmayacak şirket sona erecektir. Eğer yine bir itiraz söz konusu ise mahkemenin vereceği hüküm tesbit hükmü olur. Şirketin ana sözleşmesinde şirketin belli bir süre için devam edeceği tesbit edilmiş olabilir. Bu süre bitince şirkette sona erer. Ama ortaklar oralı değilse devam eder şirket süresiz kurulmuş sayılır.

à İradi Sona Erme Sebepleri : Tek bir ortağın tesbit talebinde bulunması. Ne gerekiyordu? Oy birliği gerekiyordu. Haklı sebepler varsa hakimim fesih kararı gerekebiliyor. Eğer bir adi şirket ortağının hayatı boyunca devam edecek dendiyse yada süresiz kurulduysa o zaman tek bir ortak fesih talebinde bulunabilir. Bunu dışında haklı sebepler varsa fesih talebinde bulunmak mümkündür. Haklı sebeplerin bulunması durumunda hakimin kararıyla hakimin iradesi ile şirket sona erer. Haklı sebpler nelerdir? Medemki bu şirkette insanlar birbirinin içinde birbirine güvenen birbirini tanıyan insanlar sarhoş olabilir ayaş olabilir uyuşturucu kullanıyo olabilir hakkında mahkeme hükmü olabilir mesela adam cinayetten 20 yıl ceza yemiş. Burada öteki ortak hakimden şirketin feshini talep edebilir. O zaman şirketin feshini talep etmek mümkün olacaktır. Tabiki şirket sona erdiği zaman şirketin tasviyesi gerekir. Tasviye şirket sözleşmesi sona erdiği için aradaki hukuki bağ çözüldüğü için adi şirketin tasviye edilmesi lazım. Tasviyeden amaç önce dış tasviye yani şirketin borçlarının ödenmesi sonra iç tasviyedir. Burada tasviyeyi birilerinin yapması lazımdır. Kim yapar? Idareci yapar idareci ortaklardır. Demekki tasviyenin tüm ortaklarca yapılması gerekir yada tasviye memuru tarafından yapılır. Tabiki bu memurun kim olduğunun şirket sözleşmesinde belli edilmesi lazım tasviyeyi yapabilmesi için yani tasviye memuru ortaklardan biri olabileceği gibi şirket dışından üçüncü bir kişide olabilir. Memurdan kast burda kamu görevlisi değil. Ortaklardan birisine bir kaçına bırakılabilir yada dışardan üçüncü bir kişi şirketi tasviye eder. Dış tasviye demek şirketin borçlarının öncelikle ödenmesidir. Ortaklar bu borçlarda bütün mal varlıklarıyla ve müteselsil sorumludur. Demekki önce dış tasviye yapılıyor. Önce şirketin aktifi pasifi belirleniyor ve önce borçlar ödeniyor. Arkadan iç tasviye geliyor. Önce ortakların sermaye paylarını vermek geriye kalan bir kar varsa ödemektir. Kural olarak her ortak eşit olarak pay alır getirdiği sermayeye bakılmaz. Adi şirkette sadece emeğini koyan ortak zarara katlanmaz. Kar zarar dağılımı konusunda sözleşmeye bakarım. Aslan payı anlaşması diye bir anlaşma var. Aslan payı anlaşmasında daha çok şirketin gelirinden pay almayı sağlar. Bu hukuka aykırıdır. Çünkü hukukun temel ilkeleri böyle demiyor. O halde iç tasviyeden kasıt dış borçlar ödendikten sonra sermaye payı ve gelirin dağıtılmasıdır. Neye göre dağıtılacak? Şirket sözleşmesine göre. Şirket sözleşmesinde herhangi bir hüküm yoksa o zaman eşit. Hüküm var ama aslan payı bu nedir? Bu iptal edilebilir. O halde bir adi şirkette önce dış tasviye sonra iç tasviye yapılır. Adi şirkette zamanaşımına gelince adi şirkette dış borçlar konusunda eğer bir vekalet aktiyle ilgiliyse bu borç 5 yıllık zamanaşımına uğrar. Eğer vekalet aktiyle ilgili ise 5 yıl. Ortaklık sözleşmesiyle ilgili ise 10 yıllık zamanaşımına uğrar (BK 123 md). Ortakların kendi aralarındaki zamanaşımı süresi eğer bir şirket sözleşmesinden kaynaklanıyorsa 10 yıllık zamanaşımı süresidir. BK anlamında bir şirkettir adi şirket. Tüzel kişiliği yoktur. Tüzel kişiliği olmadığı için herhangi şekle bağlı değil. Ticaret siciline kayıtta gerekmiyor yani bir adi şirket şirket sözlşemesinin yazılı şekilde yapılması yada tescili gerekli değildir. Herşey eşitlik üzerinedir. Ancak bu hükümler emredici değildir. Hüküm emredici olmadığı için şirket sözleşmesine koyacam hükümle yada öteki ortakların oy birliğiyle alacakları kararla bu düzenleyici hükümler değiştirilebilir. Yani oy birliğini gerekirse oy çokluğuna dönüştürebiliyoruz. Bütün bu kuralların arkasında yatan neden adi şirkette elbirliğiyle yani iştirak halinde mülkiyet var. iştirak halinde mülkiyetin bulunmasıda emredici değil buda düzenleyici bir hükümdür. Çünkü iştirak halinde mülkiyette hep oybirliği gerekli ama ben oyçokluğuna dönüştürmek istiyosam bu şirket malları üzerindeki mülkiyetide müşterek mülkiyete dönüştürebilirim. Eşitlik üzerine olduğuna göre her ortağın şirketi idare etme ve temsil etme hakkı var. ama olağan üstü bir işse oybirliği gerekir. Şirketin sona ermesi bakımından ya kendiliğinden sona erme ya fesih sebebiyle sona erme olabilir.

NOT => (Hoca şirketler konusunu anlatırken bir önceki dersinde burayı anlatmayı unutmuş)
Bazı şirket tipleri varki aslında ana kanun olan BK yada TTK düzenlenmemiş. Özel bir takım kanunları var. özellikle sermaye piyasası kanunda düzenlenen halka açık anonim şirket bizim için önem taşır. Sermaye piyasası kanunu bakımından halka açık anonim şirket ortak sayısı 250 yi aşan ve hisse senetleri halka arz olunan şirket. Eğer bir anonim şirketin ortak sayısı 250 yi aşıyorsa halka açık şirket hisse senetlerini ister halka arz etsin ister etmesin 250 yi aşıyorsa halka açık bir şirkettir. Çünkü burda karine var kanunda. 250 yi aştımı biz bu anonim şirkete halka açık diyoruz. Çünkü hisse senetlerini halka arz etmiş sayılır. 250 nin altında ama hisselerini halka arz etmiş bu şirkette halka açık bir şirkettir. Demekki ortak sayısı 250 yi aşan yada 250 yi aşmıyor ama hisselerini halka arz etmişse sermaye piyasası kanununa tabidir. Orada hüküm yoksa TTK tabidir.

TTK da düzenlenen tüm şirketler ticaret şirketi ve tüzel kişiliği vardır. Hal böyle olunca bir TTK düzenlenen tüm şirketlere ister şahıs şirketi olsun ister sermaye şirketi olsun bunlara ticaret şirketi diyoruz.



KOLLEKTİF ŞİRKET

Kollektif şirket, TTK nunun 153. md. düzenlenen şirkettir. TTK 153 md göre ticari bir işletme işletmek amacıyla kurulur. Ticari işletmeyi işletmek amacıyla gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklarının sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı tahdit edilmemiş olan yani sınırlanmamış olan şirkettir. Kollektif şirkette tüzel kişi kurucu olamıyor. Bu şirket tipinde ortakların sorumluluğu şirket alacaklılarına karşın sadece koyduğu sermaye ile değil tüm malvarlığıyla sorumludur. Ancak burada bir tüzel kişilik olduğu için 2. derecede sorumlu olur. Bir kollektif şirketin ticaret ünvanı olmalı ( kollektif şirketin ticaret ünvanı = tüm ortakların adı soyadı veya ortaklardan sadece birinin adı soyadı ve ortakları + kollektif şirket ibaresinden oluşur. ) o zaman sadece gerçek kişiler ortak olabilir. Halbuki adi şirkette tüzel kişi dahi ortak olabilir. Tüzel kişiliği olduğundan dolayı ticaret siciline kaydı gerekiyor. Bunu amacı kollektif şirket bu bakımdan kişilik kazandığına göre ayrı bir kişiliği vardır. Ünvanı var o zaman tüzel kişilik bizim açımızdan önem taşır. Tüzel kişiliği var, ünvanı var, davalı davacı sıfatı var. tüzel kişili olmayınca bunlar olmuyordu. Kollektif şirkette kim tacirdi? Şirketin kendisi tacirken ortaklar tacir değildi. Kollektif şirketin kendisi tacir ancak ortakların kendileri tacir olmadıkları halde iflas edebilen kollektif şirketin ortağı tacir değildir kollektif şirketin kendisi tacirdir ama kollektif şirketin ortağının iflasıda belli bazı durumlarda istenebilir. Demekki belli durumların ortaya çıkmasına bağlı olarak kollektif şirket ortağının da iflası istenebiliyor. Ne gerekli? Kollektif şirketin önce iflasının istenmesi ancak kollektif şirketin malvarlığının borçlunun giderini karşılamamaya yetmemesi gerekir. Çünkü kollektif şirkette tacir şirketin kendisi ama ortaklarda 2. derecede sorumlu ancak sınırsız müteselsil sorumludur.

Bir kere kollektif şirket nasıl adi şirket bazı durumlarda genel hükümler içerir şirketler için kollektif şirket hükümleride zaman zaman ticaret şirketlerinin genel hükümleri olabilir. Çünkü kollektif şirket hakkındaki hükümler çoğu kez bize boşluk doldurmada özellikle ticaret şirketlerinin tasviyesi konusunda hüküm yok ise uygulanabilecek en genel hükümlerdir. Adi şirket BK düzenlenen tüm şirket tipleri için en genelidirler. Kollektif şirket hükümleride ticaret şirketleri için özellikle tasviye konusunda genel hüküm oluşturabilirler. Kollektif şirket adi şirket gibi değildir. En az 2 kişinin varlığıdır. Ticari işletme kurma işletme amacıyla olacak, sorumlulukları ortakların sınırsız olacak, sözleşmeside yazılı olacak. Demekki yazılı olma bir sıhhat şartıdır. Kollektif şirketin kurulması için. Çünkü TTK 155 md. bir kollektif şirket sözleşmesinin yazılı olması gerektiğini üstelik bu sözleşmede bulunması gereken unsurları bu madde içerir. TTK 155 : Kollektif şirket sözleşmesine aşağıdakilerin yazılması mecburidir;
n Ortakların ad ve soyadlarıyla ikametgahları ve tabiiyetleri ( uyrukları )
Tabiiyetleri neden önemli? Çünkü bu bir tüzel kişiliktir. Tüzel kişinin onu oluşturan gerçek kişilerin tabiiyetlerin üzerinde uyrukarı var. çünkü tüzel kişinin tabiiyetini belirlemek bizim için önemlidir. Türk kanununa mı tabi olacak? Yoksa yabancı kanunlarımı tabi olacak? Demekki bu şirketi kuran kişilerin tabiiyetleri bizim için önem taşır. Tüzel kişiliğin tabiiyetini belirlemek açısından.
n Şirketin kollektif olduğu
Demek ki şirket sözleşmesinde şirketin kollektif olduğunu belirtmek zorundayım.
n Şirketin ticaret ünvanı ve merkezi
Çünkü merkezin yazılması o şirketin hangi kanunlara tabi olacağı bakımından önem taşır. Merkezi olabilir şubesi olabilir. Çünkü ticari işletme işletmek için kuruluyor. Merkezin ticeret siciline kaydı gerekir varsa şubelerinin de sicilde belirtilmesi gerekir.
n Şirketin mevzuu
Kişi şirket sözleşmesine şirketin konusunu yazmalı. Bu bir tüzel kişilik olduğu için tüzel kişilerin ehliyeti konusu ile sınırlıdır. Bir derneğin vakfın ehliyeti aslında konusu ile sınırlı yani bir tüzel kişilik varsa konusu ne ise onunla ehliyeti var çünkü tüzel kişi gerçek kişi gibi bir anadan babadan doğmuyor. Gerçek kişiler doğuştan itibaren hak ehliyeti kazanır. Doğumdan öncede miras hukuku bakımından çocuk anne karnına düştüğü zaman mirasçı olur deriz. Fiil ehliyeti, 18 yaşını doldurmuş olmak temyiz gücüne ayırt etme gücüne sahip olmak kısıtlı olmamak yani mahcur olmamak fiil ehliyetine sahip olmak için yeterlidir. Demekki bir gerçek kişi doğduğunda hak ehliyetine sahip 18 yaşına gelince mahcur ve temyiz gücüne sahipse fiil ehliyetide var. borç altına girebilir hak elde edebilir. Kollektif şirket bir tüzel kişilik olduğuna göre bu tüzel kişilik sizce hak ehliyeti ayrı fiil ehliyeti ayrımıdır? Aslında tüzel kişilerde hak ehliyeti elde edilemez çünkü tüzel kişi doğmuyorda onun için. Tüzel kişilik tescille kazanılıyor. Bundan dolayı tüzel kişilerde hak ehliyeti şu fiil ehliyeti bu demeye gerek yok. Ne zamanki tüzel kişilik kazanır hem hak ehliyeti olur hem fiil ehliyeti olur. Tüzel kişi bakımından hak ehliyeti fiil ehliyeti ayrımı yapamayız. Tüzel kişili farazi bir kişiliktir. Böyle bir kişiliğin ehliyetini olsa olsa konusuyla sınırlayabiliriz. Buna ultra vires diyoruz. Bir tüzel kişilik ehliyetini hangi alanda alabilir? Konusu alanında alabilir. Bu konu şirket sözleşmesinde yazar. Bununda modası geçmektedir. Özellikle anglo sakson hukukunda ultra vires gibi bir görüş kabul edilmiyor. Şirketin mevzu ne inşaatçilik. Ehliyeti inşaatçilik konusuyla sınırlıdır. Bizim kanunumuz ultra viresi düzenlemektedir. Mevzusu dışında yaptığı işler yoktur geçersizdir. Bu bakımdan şirket sözleşmesine şirketin konusunu yazmak gerekiyor. Kişiler şirket mevzunu sözleşmeye uzun uzadıya yazmaktadırlar. Bugün inşaatçilik yapıyorum yarın boyacılıkta yapabilirim ithalat ihracatta yapabilirim turizimde yapabilirim şimdiden bunu için şirketin esas sözleşmesine bunları sıralayalım ki ilerde konumuzu bağlamayalım. Böyle yapıldığından uygulamada bir takım sorunlar çıkıyor. Hükümet komiserler yönetmeliği dediğimiz bir yönetmelik var. Bu yönetmeliğe göre ben bir şirketin fiilen yaptığı konuya bakarım yani bu kadar sıralama yapıldıysa dahi fiilen o işi yapıyor mu yapmıyormu? Şirketin konusunu tesbit etmek için.
n Her ortağın sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği para miktarı, para mahiyetinde olmayan sermayenin değeri ve bu değerin ne suretle biçilmiş olduğu, eğer şahsi emek bahis konusu ise bu emeğin mahiyet ve şümulü ( kapsamı )
Ortak olarak kişi şirkete bir sermaye koymak zorundadır. Bu şahıs şirketi ise emek dahi olabilir. Bunu dışında gayrimenkul konulabilir, marka konulabilir, ticaret ünvanı konulabilir, işletme adı konulabilir, başkasındaki alacağım şirkete temlik edilebilir, ticari itibar konulabilir. Demekki kollektif şirkete maddi değeri olan herşey sermaye payı olarak konulabilir. Emek dahi konulabilir. Üstelik emeğini koyan ortak zarara iştirak etmeyeceği dahi sözleşmede öngörülür. Şirketin sermayesine ne konulmuşsa bunun gösterilmesi lazımdır.



16/03/2007

Adi şirket özellikel şirketler hukukunun genel hükümleri olduğu için ve ticaret şirketlerinde herhangi bir hüküm bulunmadığı zaman adi şirketin hükümleri uygulandığı için anlatıldı. Üstelik adi şirket şirketin tanımını yapan bir şirket türüdür. Kollektif şirketi şunun için anlattık kollektif şirket bir kere TTK düzenlenen şahıs şirket tipinin en önemli özelliklerini taşıyan tipik bir şirket türüdür. Kollektif şirketin arkasında komandit şirket söz konusudur ama komandit şirket özellikle paylı olmadığı takdirde kollektif şirketin bir alt tipidir. Onun için kollektif şirket paylı olmadığı takdirde tıpkı kollektif şirket gibidir. Paylı oluncada anonim şirket tipine benziyor. Hal öyle olunca biz bu şirket tiplerinden adi şirketi seçtik ticaret şirketi olarak kollektif şirketi seçtik ve paylı bir sermaye bölümü vardır diye anonim şirket tipini seçtik. Bu üç şirket tipini bilirsek şirketler hukukunu anlamış oluruz.

Dünkü dersten kaldığı yerden devam etmeye başladı hoca :

Diyelimki bir ayın bir eşya sermaye olarak konulduysa yapılacak bir taahüt ve tasarruf işlemi vardır. Yani o şeyi şirketin mülkiyetine geçirilmesini taahüt etmesi şirketin bilhare tasarruf aşamasına getirilmesi. Menkul bir şey sermaye payı olarak konulabilirmi? Evet menkul bir eşya sermaye payı olarak konulabilir. Menkul eşyalarda tasarruf aşaması eşyayı teslim etmektir. Peki bu bir taşınmaz olursa yani gayrimenkul olursa ne olacak? Taşınmazlarda tasaruf işlemi nerede gerçekleşir? Tescil ile gerçekleşir tapuda yapılan tescil. Yani o gayrimenkulu alan ve satan tapuya gider. Bir ticaret şirketine gayrimenkul sermaye payı olarak taahhüt edilmişse tasarruf aşamasında o taşınmazı yada hakkı şirkete sermaye payı olarak koyan kişinin tapuya gitmesine gerek yoktur. Bu işi şirket yöneticileri tapuda tescil işlemi yapacaktır. Kişi taahüt etti ama tasarruf aşamasında koymadı diyemiyoruz. Neden? Şirketin yöneticisinin bu işi yapması lazım. Aslında bir şirkete taşınmaz yada hak koyacağını taahüt een kişinin sorumluluğu artık bitmiştir. Tasaruf aşamasını şirketin kendisi yerine getirecektir. Nasıl? Yöneticileri aracılığı ile yerine getirecektir. O zaman bir şirkete sermaye payı olarak bir taşınmaz yada bir hakkı taahüt eden kişinin tasaruf aşamasında bulunmadığı yolunda dava açılamaz. Demekki tasaruf aşamasını şirketin kendisinin yerine getirmesi lazımdır. Şirketi temsil edecek kişinin yada kişilerin ad ve soyadları şirketin sözleşmesinde bulunmalıdır. Şirketi kural olarak şirketi kuran kişinin şirketi temsil etme hakkıda vardır. O halde şirketi idare eden kişiler temsil hakkına da sahip olacaktır. Kollektif şirketi kural olarak her ortağın şirketi idare etme hakkı vardır dolayısıyla her ortağın şirketi temsil hakkıda olacaktır. O halde bir kollektif şirket sözleşmesinde bütün bu hususlar olmak zorundadır. Kollektif şirketin idaresi ilaha hepsine verilmiş olmayabilir birine veya birkaçına verilmiş olabilir bunu sözleşmede belirtmiş olmalıdır. Bu emredici bir hüküm değildir. Şirketi kim idare ediyorsa onun temsil hakkı vardır. Ama bu temsili yaparken kimin adına yaptığını belirtecek. Kimin adına yapıyor? Şirket adına yapıyor. Neden şirket adına yapıyor ? çünkü kollektif şirket adi bir şirket değildir. Kollektif şirketin tüzel kişiliği vardır. O halde kollektif şirket sözleşmesinin böylece hazırlandıktan sonra şirketinin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil edilmesi gerekir. Çünkü burada tescille tüzel kişilik kazanacak şirket. Demekki kollektif şirketin ayrıca kuranlar tarafından ticaret siciline kayıt ettirilmesi lazım. Tabiki kurucuların imzasının da noter tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir. O halde tüzel kişilik ticaret siciline tescille kazanılacaktır. Tescilin dışında birde ilan ticaret sicili gazetesiyle kollektif şirketin ilanı gerekir. O halde hem tescil hemde ilan gereklidir. Tüzel kişi tacirin zaten ticaret ünvanları tüm türkiye çapında korunuyordu. Çünkü tescille ilan zorunluluğu vardıda onun için. Bu yüzden tüm türkiye çapında korunuyor. O halde tüzel kişilik kaznmak için mutlaka tescil gereklidir. Bu tescil kurucu nitelikte olan bir tescildir. Çünkü burada bir tüzel kişilik kazanılıyordu. Burada bir tüzel kişilik kazanma söz konusudur.

à Kollektif şirketi idare etme görevi :
Kural olarak mademki bu bir şahıs şirketi herbir ortağın ferdi idare yetkisi hak ve ödevi vardır 160. maddeye göre. Her ortağın şirketi idare etme hakkı var. ancak ortaklar idareci olan ortak veya olmayan ortak olarak ikiye ayrılmışsa bir ortağın yapmak istediği işi diğer ortaklar bu iş şirketin menfaatine aykırı diyorlarsa çoğunlukla karar vermeleri gerekir (TTK 163 md). demekki eğer ferdi idare yada idareci olan olmayan ortak diye ayrıldıysa böyle bir durumd idareci olan yada olmayan ortak diye bir ayrım varsa idareci ortağın kararına itiraz mümkündür. O zaman nasıl karar veriliyor? Çoğunlukla karar veriliyor. Burada oybilrliğinden ayrılınmış. TTK burada eğer itiraz varsa o zaman çoğunlukla karar verilsin demiştir. Çünkü her şirket tipine geçtiğimizde ana ilkeyi bilinizki bunu sebebini çok daha kolay anlayabilesiniz. Bazen kural her bir ortağın ferdi tek başına olmasına rağmen herbirinin şirketi tek başına idare hakkı vardır. Bazen şirket sözleşmesine bir ortağın yada bir kaç ortağın yada ortakların hepsinin birlikte şirketi idare etmesi ve yahut dışarıdan birisinin ticari mümessil yada vekil olarak atanması şirket sözleşmesiyle kararlaştırırlır. Bunun şirket sözleşmesinin dışında bir kararla alınması da mümkündür. O halde tek bir ortağa idarecilik hakkı verilebilir bu durumda diğer ortakların itiraz hakları vardır. Tıpkı tüm şahıs şirketlerinde olduğu gibi. Idare hakkı bir kaç ortağa da verilebilir bütün ortaklar hep beraber şirketi idare etsinle diyebiliriz yada mümessile veya vekile bu işleri verebiliyoruz. Kollektif şirkette şirketin konusu şirket esas sözleşmesinde yazılıdır. O halde biz bu şirketin mevzuna giren konusuna giren işleri olan mutat iş olarak kabul edecez. O halde şirketin konusunda güren işler olağan işlerdir. Böyle bir durumda şirket sözleşmesine bakarız hangi idare ve temsil kabul edildiyse buna göre davranırız. O zaman olağan işler ne dir diye bakarsak şirket sözleşmesindeki işler ve şirketin esas sözleşmesine yada aldığım karara göre davranırım. Bunun dışında TTK 165 md. sulh feragat kabul tahkim gibi usul işlemlerini olağan işlerden saymıştır. Bu bakımdan şirket adına dava açmak mahkemelerde temsil etmek şirketi yemin teklif etmek yemin etmek kollektif şirkette muttat olağan işlerden sayılır. O zaman bu işler için şirket sözleşmesine bakıyoruz nasıl yapılması gerekiyorsa ya herbir ortak ya ortaklardan bir kaçı ya bir kişi ya vekil ya mümessil yada oy birliği ile işleri yapmak mümkündür. Olağanüstü iş, şirketin konusuna girmeyen gayri menkul satımı taşınmaz satımı yeni gayrimenkul satın alma teminat gösterme ipotek kurma kefalet vermek şirketin bünyesindeki taşınırlar için rehin kurmak ama şirketin konusuna girmiyorsa olağan üstü iştir. Şirkete ticari mümessil atamak konkordato ilan etmek ( iflas ilan etmek ) demekki şirektin konusuna girmeyen iş olağanüstü bir iştir. Şirketin konusuna girmiyorsa TTK saymış gayrimenkul üzerindeki işlemler olağanüstü bir iştir ( TTK 165 md. sayılıyor ). Bu bir ayni hak olabilir sınırlı ayni hak olabilir. Ticari mümessil atamak konkordato ilan etmek bunalrın dışında işletmenin konusuna girmeyen her iş olağanüstü bir iştir. Olağanüstü işte ortakların oy birliği gerekir. Demekki olağan işte şirket sözleşmesine bakıyoruz nasıl bir idare tespit edildi. Olağanüstünde ise oy birliği arıyoruz.

à Kollektif Şirkette Kar ve Zarara İştirak :
Kollektif şirket bir tüzel kişi tacir olduğundan bir bilanço çıkarmamız icap eder. TTK göre iş yılı esasıyla tespit edilen iş yılı 6 aydan az 12 aydan çok olamaz. Bu durumda bu süre için şirketin kar ve zararını hesaplamamız icap eder. Kural olarak eğer şirket sözleşmesinde bir hüküm yoksa bu kar ve zarar mademki kollektif şirket sahış şirketi o zaman eşit dağıtılır. Demekki şirket sözleşmesinde hüküm yoksa yada karar almamışlarsa ortaklar oy birliği ile farklı şekilde kara veya zarara iştirak edileceği hakkında bir karar almamışlarsa o zaman eşit paylaştırılır. Çünkü şahıs şirketide ondan. Şahış şirketlerinde hak ve borçlar birbirine eşittir. Şirket sözleşmesine konan hüküm ile ortaklarınkar ve zararı nasıl paylaşacakları tespit olunabilir. O halde şirket sözleşmesine konulacak hükümle bu tesbit edilebilir. Ama hukukun genel ilkelerine aykırı olarak konan aslan payı biçiminde bir hüküğm konulşmuşsa bunun iptali mümkündür. O halde şirket sözleşmesine konacak hükümde eşit olarak paylaşmanın haricinde kar ve zararı paylaştırıcılar tesbit etsin paylaştırıcılar karı veya zararı paylaştırsın diyebiliriz. O halde karı zararı paylaşmakta kural eşit o halde koyduğum sermaye kadar kar yada zarar alacam diye bir şey yok. Kollektif şirkette böyle bir durum yok. Aksi esas sözleşmesinde kararlaştırılabilir. Paylaştırıcılar paylaştırsın diyebilmek mümkündür. Şirketi kim idare ediyorsa temsil etmekte onun hakkıdır.

à Denetleme :
Bir şahıs şirketinde herbir ortağın şirketi ister idareci olsun ister olamsın şirketi denetleme hakkı vardır. O halde ticaret kanunu 167. md. göre her ortağın şirketi denetme hakkı var yeterki bunu gece yarısı idareciyi uyandırıp yapmasın. Makul olan zamanda ve şartlarda bu denetlemeyi yapsın.


Adi şirkette olduğu gibi kural olarak herbir ortağın denetleme hakkı var üstelik o hak idareci olmasa dahi herbir ortağa aittir. Şahıs şirketlerinde kural olarak ortağın şirketle rekabet yasağı vardır. Şirketin konusuna giren işi kendisi yapamaz. Kollektif şirkette bir şahıs şirketi olduğuna göre ortağın ister idareci olsun ister idareci olmasın şirketle rekabet yasağı vardır. Şirketin konusuna giren işi kendisi yapamayacağı gibi başkası hesabınada yapamaz. TTK 172 md. göre bir ortak ister yönetici olsun ister olmasın şirketin konusuna giren işi kendi adına ve hesabına yada başkası hesabına yapamaz. Rekabet yasağının ancak tüm ortakların açık yada zımni iradesi ile oybirliğiyle kaldırılmış olması durumunda şirketin konusuna giren işi yapabilir. Oy birliği ile rekabet yasağı kaldırılabilir. Bir kollektif şirket ortağı aynı zamanda aynı konuda bir başka şirkete sınırsız sorumlu ortak olamaz. Ne demek? Kollektif şirket ortağı kollektif şirket konusu ne ise mesela boya mazemesi yapmak bu ticari işletme boya yapıyor başka bir şirkete sınırsız sorumlu ortak olamaz yani kollektif şirketin ortağı A kollektif şirketin konusu boya imal etmek bu kollektif şirketin boya üretmek için bir ticari işletmesi var zaten kollektif şirket ticari işletme işletmek amacıyla kurulur. Boya üreten bir başka şirkete ama nasıl şirkete? Adi kollektif paylı olmayan komandit şirkete ortak olamaz. Ama boya fabrikası olan anonim şirketi olabilirmiymiş? Anonim şirkette nasıl ortaklık sorumluluğu var? sınırlı sorumlu. Ama bir şahıs şirketinde nasıl sorumluluk var sınırsız. O halde kollektif şirketin ortağı aynı konuda faaliyet gösteren bir anonim şirkete limited şirkete paylı komandit şirkete ortak olabilir ama adi şirkete olamaz. Kollektif şirkete olamaz. Paylı olmayan komandit şirkete olamaz. Çünkü bu şirketlerde ortak nasıl sorumlu olur. Sınırsız sorumludur. Tüm mal varlığıyla şirket alacaklarına karşı mesuldurde onun için. O halde şirkete şirket ortağının rekabet yapmaması lazımdır. Hangi şirketle bir başka kollektif şirket aynı konuyla uğraşan adi şirket bir başka paylı olmayan komandit şirket. Diyelimki iki tane kollektif şirket var bizim A boya işleriyle ilgilenen şirketin ortağı başka bide gıda işiyle uğraşan bir kollektif şirkete ortak olabilir. Yeterki aynı konuyla uğraşmasın yani boya işiyle uğraşmasın. Bu yasağın bir sonucu olmalıdır. Bu yasak rekabet etmeme yasağıdır. Tabiki bunun sonuçları TTK düzenlenmiştir. Buna göre 172 ve 173. md göre bir kere ortada bir zarar varsa rekabetten dolayı bunu tazmin etmelidir. Eğer rekabet etmeme yasağını uymadı ise diğer ortakların bu konudaki zararını ödeyecek. Tabiki bir zarar olduğuna göre ne olması lazım rakip ortakta? Kusur olacak. Öncelikle bir kusurun ortaya çıkması lazım. bir menfaat elde etmeli. 172 ve 173 göre elde edilen bir menfaat varsa bunu şirketin adına iadesini talep etme hakkı söz konusudur. Tabiki boya işleriyle uğraşan bir kollektif şirket A kollektif şirketi bide B kollektif şirketi var. A kollektif şirketi ortak olan C gitmiş B yede ortak olmuş. B den ne istenebiliyor? Bi zarar varsa o istenebiliyor. Elde edilen menfaatin A şirketine ait olmasını istiyor. C burda hem A şirketine ortak hemde B şirketine ortak. A kendi adına boya üreten bir işletmede açabilir. O halde sadece bir başkasına ortak olması değil kendi adına işletme açmasıda yasak olmalıdır. O zaman da yine elde ettiği karın iadesi gerekir. Kollektif şirketin ortağı kendsi kollektif şirketin konusuna giren bir iş yapamayacağı gibi sınırsız sorumlu olacağı bir başka şirket tipine de ortak olamaz. Ama sınırlı sorumlu olacağı bir şirkete ortak olabilir. Tabiki burada kollektif şirket ortağının bu sorumluluğu belli bir zaman aşımı süresine tabidir. Bu zaman aşımı süresi 3ay – 1 yıldır.

à Kollektif Şirket Ortağının Sorumluluğu :
Şahıs şirketlerinde şirket alacaklılarına karşı ortak tüm malvarlığıyla ve mütesesil sorumlu olur. Ama tüzel kişilik olduğu için önce şirket tüzel kişiliğinden istenir alacak sonra eğer alınamıyorsa ortaklardan istenir.o zaman şirket alacakalrı bakımından kollektif şirketin alacakları önce şirket tüzel kişiliğinden alacaklarını ister daha sonra ikinci derecede şirket alacaklarına karşı sınırsız ve müteselsil sorumlu olurlar. Şirket alacakalrı dava ilamlı yada ilamsız takibi önce şirket için yapabilir. Şirketten alamadıkları miktar için yada şirkete karşı takibin semeresiz kaldığı durumlar da şirket herhangi bir sebeple sona ermiş ise ortaklardan alacaklarını isteyebilirler.

à Kollektif Şirkete Girme Ortaklar Arasındaki Değişiklik :
Kollektif şirkete yeni bir ortağın girmesi çıkması yada çıkarılması durumu kollektif şirketin ortakları arasında değişikliği geretirir. Ortakların adı sözleşmeye yazılıyordu. Ortaklar arasındaki değişiklik aslında sözleşmenin değişmesi anlamına geliyor. Yeni ortak girmesi durumunda TTK 168 md. göre oybirliği gerekir. Ama bu hüküm emredici değil. O zaman esas söleşmeye oy birliği değilde oy çokluğu diye hüküm karar alınabilri konulabilir. Yeni ortak girmesi kural olarak oybirliğiyle olacaktır. Yeni ortağın adının sözleşmeye yazılması icap eder. Yani sözleşmeye yazıldığına göre sözleşmenin tadil edilmesi lazım. Ticaret siciline durumu tescil ettirip ilan etmem de gerekiyor. Şirkete yeni giren ortak borçlardan sorumlu olacakmı? TTK 178 md. göre giren ortak girme tarihinden önceki şirket borçlarından dahi müteselsilen bütün mal varlığıyla sorumludur. Üstelik 178. md. emredici niteliktedir. Aksi kararlaştırılamaz. Yani yeni giren ortak girme tarihinden önceki şirket borçlarından dolayı sorumludur. Aksi kararlaştırılamaz. Tabiki girme dediğim zaman mirasçılarda şirkete girme durumunda olabilir. Şahıs şirketlerinde mirasçılar şirkete girebilir mi? şahıs şirketlerinde birine güvenen biribirini tanıyan birbiri ile sıcak ilişkiler kuran kişiler şahıs şirketi kurarlar. Mirasçı bu dediğimiz niteliklere uymayabilir. Şirket sözleşmesine bu durumda bakma lazım kollektif şirketi kuran şahıslar bu şirkette ortaklardan birinin ölümü halinde dahi devamını istiyorlar. Acaba mirasçılar şirkete girsinler diye bir hüküm varmı yoksa yokmu? Kural ne olmalı mademki birine inanan birbirine güvenen insanlardan oluşan bir şirket olduğuna göre bu şirket ölüm halinde şirket sona erer. Bir kollektif şirkette eğer mirascılarla devam kaydı yoksa ortağın ölümü halinde kollektif şirkette sona erer (TTK 185.md.). demekki ortaklardan birinin ölümü şirketi sona erdiriyor. Çünkü mirasçılarla devam kaydı yok. Ama şu olabilir 3 tane ortak var A ölmüş mirasçılarla devam kaydıda yok kalan 2 ortak oy birliği ile şirketi devam ettirebilir. Demmekki şirket sözleşmesinde herhangi bir hüküm yoksa ortağın birinin ölümü şirketi sona erdirir ama kalan ortak oy birliği ile şirketi devam ettirebilirler. Kollektif şirketin esas sözleşmesinde hüküm var ölen ortrağın yerine şirketi mirasçıları devam ettiriyor. Burada bir şahıs şirketi olmasına rağmen ben öldüğüm zaman mirasçılarım benim yerime geçecektir. Şirketin sözleşmesinde mirasçılarala devam kaydı var. böyle olunca mirasçılar ölüm tarihinden itibaren 3 ay içerisinde şirkete girip girmemek isteklerini bildirirler. Demekki 3 aylık bir sürede ölüm tarihinden itibaren şirkete ortak olup olmamak istediğini bildirecem. 3 aylık devre içerisinde mirasçılar bu bir geçici bir devre kollektif şirkete komanditer ortak olurlar yani sınırlı sorumlu ortak olurlar. Yani bütün mal varlıklarıyla değil şirketteki sermaye miktarıyla sorumlu olurlar. Sermaye miktarı neydi? Ölen ortağın koyduğu sermayedir. Bu 3 aylık devrede komanditer ortaklar yani sınırlı sorumlu olacaklar 3 aylık devre içinde mirasçı ben şirkete girmek istemiyorum diyebilir. O zaman ölen ortağın sermaye payını mirasçılara ödersiniz kalan ortaklar oybirliğiyle şirketi devam ettirebilirler yada şirket sona erebilir. Mirasçının fiil ehliyeti olmasa da hak ehliyeti olmasa mirasa hak kazanıyor. Ama bu mirascı idare etmek veli yada vasiye ait olur. böyle bir durumda da mirası kabul etmek yada red etmek veli yada vasiye aittir. O halde şirkete girmem denmiş yada o 3 aylık süre de girecem diyecek. Ama hangi şartla? Şirket sözleşmesinde mirasçılarla devam kaydı varsa. Şirkete giriyorum diyor. Şirkete girdiği takdirde sınırsız sorumlu olacak. Böylece şirkete ya sınırsız ortak olarak girer ya da komanditer yani sınırlı sorumlu ortak olarak girmek istiyorum der. Komanditer ortak olarak şirkete girerse şirket o zaman paylı komadite şirket tipine dönüşür. Demekki komanditer ortak olarak şirkete girmek istedimi komandit şirkete dönüşür.




à Çıkma :
Kollektif şirkette aslında çıkma konusu düzenlenmemiştir. Adi şirkete ilişkin maddeye bakmam gerekir. Adi şirkete ilişkin maddeye baktığım zaman çıkma konusunda eğer şirket süreksiz olarak kurulmuşsa yada belli bir kişinin hayatına bağlı olarak kurulmuşsa ortağın çıkma hakkı vardı. Çıkmak için şirketin belli bir süre ile kurulmamış olması bir ortağın hayatı ile sınırlı diyerek şirketin kurulması gerekiyor.

à Çıkarma :
Çıkarma konusunda kural kollaektif şirkette oybirliği ama oy çokluğuda denilebilir. Demekki oy çokluğu denirse herhangi bir problem çıkmayacak.çünkü çıkarılmak istenen adamın oyu önemli olmayacakta onun için. Ama çıkarma konusunda oy birliği gerekiyorsa ve adam da çıkmam diyorsa. O zaman oy birliği olmaz. TTK 186 md. haklı sebeplerle şirketin feshini getirmiştir. Adi şirkette bir ortağı çıkarmak zor olabilirdi. Çıkmam dediği an oy birliği gerçekleşmez. O zaman haklı sebepler varsa kollektif şirket hükmü dikkate alınır. Haklı sebep var diye şirketi fesih etmem ama ortağı çıkarabilirim. Adi şirkette ortak içki içiyor kumar oynuyor bunu çıkarmak için oy birliği gerekiyor. Kolekktif şirketteki hükme giderim haklı sebeplerle şirketin feshi düzenlendiğine göre ortağı şirketen çıkarabilirim. Bu durumda oy birliği aramam.


Ortak iflas ederse aslında iflas etme şahıs şirketlerinde ortağın birinin iflas etmesi o şirketin sona ermesi anlamına gelir. Şahıs şirketlerinde tek bir ortağın iflası hacir altına alınması ölmesi şirketin sona erme sebebidir. Kollektif şirkette ortağın ölmesi bakımından özel bir durum daha var. Mirasçıların şirkete devam edip etmemeleri konusunda esas sözleşmede hüküm olması. Iflas halinde böyle bir hüküm yok ortağın iflası şirketi sona erme sebebi. Ancak kalan ortaklar iflas eden ortağı şirketen çıkararak şirketin devam karar verirler. Bu oy birliğiyle oluyor. Şirketin iflası istenebilir mi? istenebilir. Çünkü tüzel kişi tacirde onun için. Iflas tacirlere ait bir müeyyidedir. Yani şirketin alacaklısı şirketin iflası isteyebilir. Neden? Çünkü bu tüzel kişi tacirde onun için. Şirketin iflasını şirketin alacaklısı isteyebilir. Şirketen alacaklı olan önce ortakların iflasını istemeyez. Kollektif şirketlerde TTK özel bir hüküm var. şirketin alacaklısı önce ortağın iflasını isteyemez ama eğer şirketin iflasını istiyorsa şirketle birlikte ortağın iflasınıda isteyebilir. Eğer ortak 7 günlük depo emri konusunda icra dairesinin emrine uyarsa borcu öderse iflas etmeyebilir. Ticari işletmeyi anlatırken tacir olmayan kişiler iflasa tabi olan kişilerdir. Kollektif şirket ortağı tacirmidir? Hayır ama tacir olmamasına rağmen iflasa tabidir. Neden dolayı şirket borcundan dolayı. Bu durum TTK düzenlenmiştir. Ama şirket alacaklısı önce ortağın iflasını istemiyor. Ancak şirketle beraber ortağın iflasını istiyor yada şirketten alacağını alamazsa o zaman ortağın iflasını isteyebiliyor. Demekki kollektif şirketen ortağın iflas etmesi hacir edilmesi ölümü kural olarak şirketi sona erdirir. Haklı sebeplerlede ortak şirketten çıkarılabilir. Haklı sebep yoksa oy birliğiyle oluyor ama haklı sebep varsa çıkarılmak istenen ortağın oyu hariç öteki ortakların oyları ile oy birliği ile çıkarılabiliyor. Yanlız adam içki içiyor yada uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor çıkarmak için oy birliği gereklidir. Ama esas sözleşmede oy çokluğuda getirilebilir. Oy birliği var ben ortağı o zaman esas sözleşmeden çıkaramayacam ama haklı sebeplerin olduğunu düşünüyorum. Çünkü adam içki içiyor uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor o zaman ben bu ortağı öteki ortakların oylarıyla çıkarabiliyorum. Çıkarılan ortak olarak ne yapabilirim? Bana iftira ediyorlar içki falan içmiyorum kaçakçıda değilim. O zaman çıkarılan ortağın bu kararın iptali konusunda 3 ay içinde dava açması gerekiyor.

à Kollektif Şirketin Sona Ermesi Bakımından Feshin İhbarı :
Kollektif şirket ortağı şirketin sona ermesini isteyebilirmi? Şirket ortaklardan birinin ölümü veya süresiz kurulduysa ortaklar feshin ihbarı ile adi şirketteki gibi şirketin sona ermesini isteyebilirler. Ortağın alacaklısı eğer ortağın payına haciz koydurmuşlarsa şirketin feshini isteyebilirler. Ortağının birinin iflas etmesi ve şirketin sona erme sebebiyle. Hacizde durum ortak alacaklısının beyanı ile şirketin feshini isteyebilecektir.

à Kollektif Şirketin Sona Ermesi :
Şirketin sona ermesinden kasıt kendiliğinden sona erme iradi sona erme biçiminde gerçekleşebilir. Mirasçıların şirkete girme gibi esas sözleşmede bir hüküm yok yani ortağın ölümüyle şirket sona erer devam kaydı yoksa ortağın payına haciz konuldumu ortak iflas ettimi hacir altına alındımı şirkete sona erer. Şirket sözleşmesinde bu şirket 10 yıl devam edecek diyor 10 yıl geçince şirket sona erer. Şirket iflas edince şirket sona erer. Kollektif şirkette şirket sermayesinin 3 te 2 si kaybedilmiş yada tamamı kaybedilmişse şirket sona erer. Ölüm halinde ortağın iflası halinde hacir edilmesi halinde süre olması durumunda şirket sona eriyor başka sermayenin belli bir miktarının kaybı halinde şirket kendiliğinden sona erer. Iradi olarak nasıl sona erer. Ortaklardan birinin iradesi ile sona erebilir ortakların oy birliği ile sona erebilir. Hakimde sona erdirebilirmi? Haklı bir sebep varsa ya ortağın çıkarılmasına karar veriyor zaten ya şirketin sona ermesine karar veririyor. Sona erme konusunda tüzel kişilik bitene kadar ticaret sicilinde silinene dek şirketin ehlşiyeti devam eder yanlız şirketin ünvanına tasviye halinde diye zorunlu bir ek konulması gerekir. Bu durumda şirketin idaresi ve temsilde şirketin tasviyesi amacıyla olur. bunun dışında şirketin ehliyeti olamaz. Şirketi idare eden kişi şirketi tasviye eder. Ortaklardan her birinin şirketi idare hakkı vardır. O halde tasviye tüm ortaklar tarafından yapılır ancak ortaklardan birinin atanması söz konusu olabilir tasviye memuru olarak. Dışarıdan bir kişinin de tasviyeyi gerçekleştirmesi için atanması mümkün olacaktır. Önce dış tasviye yapılır. Sonra iç tasviye yapılır. Dış tasviyeden kasıt, şirketin borçlarının ödenmesidir. Tabiki borşlardan ilk sıraya kamuya ilişkin borçlar alacaktır. Daha sonra 3. kişilere ait borçalr kalan varsa ortakalrın sermaye payı. Bundan sonra ticaret sicilinden şirketin tüzel kişiliği silinir.

ANONİM ŞİRKET

Kural olarak iki tip anonim şirket var. bunalrdan birisi halka açık olan diğeri halka kapalı olan A.Ş. tir. Halka açık A.Ş. sermaye piyasası kanununda düzenlenen şirkettir. TTK sadece halka kapalıyımı düzenliyor ? hayır çünkü TTK aslında hem halka açık olanı düzenlemiş hemde halka kapalı olanı düzenlemiştir. Çünkü halka açık A.Ş. tedrici şekilde kurulumuş A.Ş. anlamınada gelir. Tedrici : sermayeyi sadece ortaklar değil halkta karşılamıştır. Hisse senedlerini halka satıyor işte bunu adı tedrici kuruluştur.

17/03/2007

Anonim şirketlere geçerken öncelikle anonim şirket çeşitlerinden bahsedelim. Anonim şirket dediğimiz zaman hem TTK da hem sermaye piyasası kanunun da anonim şirketlere ilişkin hükümlerin olduğunu görmekteyiz. TTK kural olarak ani ve tedrici kuruluşa ilişkin hükümler içermektedir. Ani kuruluş demek anonim şirketin sermayesinin tamamını kurucuları ve pay sahiplerinin karşılaması anlamına gelir. O halde bir anonim şirketin kurulması için belli miktarda sermayeye ihtiyacı vardır. Bu sermayenin tamamı kurucular ve pay sahipleri tarafından karşılanmaktadır. Buna ani kuruluş denir. Çünkü bir anonim şirketin kurulması için en az 5 kişiye ihtiyaç vardır. Bu bakımdan anonim şirketle öteki şirket tipleri arasında bir fark var. ne adi nede kollektif şirkette belli bir sayıya gerek yoktur. O halde sermayenin tamamı bu 5 kişi tarafından karşılanıyorsa ani şirket diyoruz. Yok eğer sermayenin tamamı 5 kurucu tarafından karşılanamıyorsa ve yeni ortaklar aranıyorsa bunun adı da tedrici kuruluştur. Tedrici kuruluşta sermayenin tamamı kurucular tarafından getirilmiyor halka yani 3. kişilere gidiliyor. Bunlar TTK nunda. Sermaye piyasası kanunu tedrici kuruluşu halka açık anonim şirket biçiminde düzenlemiştir. TTK daki tedrici kuruluşa ait hükümler sermaye piyasası kanunu ile kaldırılmıştır. Çünkü sonraki özel kanun genel kanunu ortadan kaldırır. Demekki sermaye piyasası kanunu 1956 tarihli TTK daki tedrici kuruluş hükümlerini ortadan kaldırır. Sermaye piyasası kanunu özel bir kanun 1981 tarihli bir kanun sonraki özel kanun önceliki genel kanunun hükümelerini ortadan kaldırır. TTK tedrici hükümlerini ortadan kaldırır. Bu bakımndan bizim açımızdan halka kapalı A.Ş. TTK hükümleri halka açık A.Ş. sermaye piyasası kanunu hükümleri uygulanır. Hal böyle olunca sermaye piyasası kanunu ne diyor? Bir anonim şirkette ortak sayısı 250 yada üzerindeyse bu ortaklığın hisse senedleri halka arz olunmuş sayılacak ve bu ortaklıklar sermaye piyasası kanunu hükümlerine tabi olacaktır. Halka açık ortaklık ortak sayısı anonim şirketin ortak sayısı 250 ve üzerinde ise hisse senedleride halka arz olunmuş sayılır. 250 nin altında fakat tedrici kuruldu yani sermayenin tamamı kurucular taarfından sağlanamadı bu durumda da halka açık bir anonim şirket vardır. Ortak sayısı 250 yi aşarsa yada 250 ise hisse senedleri halka arz olunmuş sayılır. Ortak sayısı 250 yi aşmıyor ama hisse senedleri halka arz olunmuş böyle bir durumda da sermaye piyasası kanunu hükümlerini uygulayacaz. Hisse senedleri tanımı ön plana geçiyor çünkü hisse sendleri arz olunmuş olmak halka arz olunmuş anlamına geliyor. Anonim şirketin sermayesi paylara ayrılmış. Bunu ne adi şirkette gördük nede kollaektif şirkette. Demekki sermaya bölünmüş paylara ayrılmış o halde sermayemiz var ve hepsi birbirine eşit paylara ayrılmış. O zaman burada ortaklardan A nın bir hissesi olabilir birden ziyade birden çok hisseside olabilir. A nın ne kadar şirkette hissesi varsa A nın o kadar şirkete hakim durumu vardır. Çünkü her hisse anonim şirkette en az bir oy hakkı verir. Mesela bu A nın şirkette 4 tane hissesi olsa en az 4 oyu vardır. O zaman sermaye şirketinde ortaklar arasında bir eşitlik yoktur. Ne kadar hisse o kadar oy hakkına sahipsindir. Demekki eşitlik yok. Üstelik birlikte birden ziyade oy bağlanmasıda mümkün. A nın hissesine 5 oy bağlanması mümkündür. En az bir oy hakkı verir. O halde burada eşitlik söz konusu değil ortaklar arasında. Mesela bide B varsa ortak onunda 1 hissesi varsa onunda 1 oyu vardır. A nın 4 tane var bide imtiyazlıysa her hisseye bir den ziyade oy hakkı bağlanır. A burda kar payınıda çok alacak. Anonim şirkette amdemki 5 hissesi var o zaman 5 hisselik kar alacak. B ise sadece 1 hisse işkin pay alacak. Demmekki bu bir sermaye şirketi sermaye paylara bölünmüş. Halbuki şahıs şirketinde bu yoktu. Yani sermayenin paylara bölmesi yoktu bu paylara bölünen sermaye karşılığında hisse senedi çıkarılabilir. Ama bu zorunlu değildir. Hisse senedi paya göre çıkarılabilir eğer bir anonim şirket. Halka kapalı ise yani ani şekilde kurulmuş ve ortak sayısı 250 yi aşmıyor halka kapalı bir şirkette hisse senedi çıkarmak zorunlu değil. Ama eğer halka açıkça hisse senedi çıkaracaz. Hisse senedi dediğimiz evrakı çıkarmak zorunda. Nerden çıkarıyoruz bunu? Sermaye piyasası kanunundan sermaye piyasası kanunu diyor ki halka açık şirket hisse senedi bastırmak zorunda. Hisse senedi kıymetli bir evrak. Hisse senedimi devir ettiğim zaman ortaklık mhakkımı devir ederim. Kıymetli evrak öyle senetler ki hak bundan mümdemiç (yani senette bir hak var) ne hakkı hisse senedi hakkı. O zaman senedi devrettiğimiz zaman hakkımıda devir etmiş oluyorum. O zaman halka açık bir şirket olursa hisse senedi bastırmak durumundadır. Halka açık olmayanda hisse senedi bastırabilir. Ama bastırmak zorunda değil. Hisse senedi ya nama yazılı olur yada hamile yazılı olur. nama yazılı olunca hisse senedinin üzerinde bir ismin olması lazım mesela Hasan has. Hasan has a ait bir hisse senedi varsa nama yazılır. Hamiline dersek senedi kim taşıyorsa senet kimin elindeyse senet o kişiye aittir. O zaman bunu devri nasıl olur? Nama yazılı ise bir başkası namına devreder yani hasan ahmet aka devredebilir. Ahmet aka senedi namına yazılı olarak devredecektir. Yeni ortak ahmet ak olacaktır. Çünkü hisse senedi benim elimdeyse ben sahibim. Hamile olsaydı sadece başkasına teslim ederek şirketteki hissesini devredecektir. Yeni gelişmeler hisse senedininde basılması yolunda sermaye piyasası hukukunda bir anonim şirket halka açık hale geldiyse hisse senedi bastırmak zorunda değil. Bilgisayar aracılığıyla o yerin maliki gözüküyor. Devir etmek istersse yine bilgisayar aracılığıyla devir ediyor. Bilgisayarda senedi eski malik yeni malike devir ediyor. Buna kaydi değer deniyor. Sermaye piyasası hukukunda kaydi değer diye senet bastırılmıyor ama ben hak sahibi gözüküyorum. Tıpkı tapu sicili gibi kişinin malikin işlendiği gibi bir takım siciller var. o zaman hisse devride kaydi anlamda bir tescile dönüyor. Yazıyla hak sahibini değiştiriyoruz. Kıymetli evrak olmasına rağmen hisse senedi taşımamama rağmen hak sahibi. Çünkü ortada taşınacak bir hisse senedi yok. Senet tipleri bakımından kambiyo senetleri var. bunlar poliçe bono çektir. Bu üç tür senet basılmak zorunda ama hisse senetleri için bu şart sermaye piyasası kanunuyla kaldırılmıştır. Halka açık bir şirket menkul kıymet yada sermaye piyasası aracı dediğimiz senet tipleri çıkarabilir. Bunlarda mutlaka kağıda bağlı olmak zorundadır. Ondan buda dediğimiz sicile kayıt edilmek zorundadır. Bir anonim şirket bir sermate piyasası aracı bide menkul kıymet çıkabilir. Hisse senedi menkul kıymettir. Menkul kıymet, öncelikle kıymetli evraktır. Kıymetli evrak neydi? Hak senede bağlıydı senetteki hakkımı ancak senedin ibrazı ile alabiliyorum. Ortada kağıt olamdığı için menkul kıymetlerde hisse senedinde artık kimler için menkul kıyetler için kalktı. Kıymetli evrak ama hak senede bağlı değil. Ortaklık veya alacaklılık hakkı sağlar. Ortalık hakkı hisse senedi ile sağlanır. Çünkü hisse senedine sahip olan kişi anonim şirketin genel kurulunda oy kullanır. Aynı zamanda kar payı alır. O zaman oy kullanır ve kar payı alır. O zaman hisse senedi ortaklık hakkı veriyor. Demmekki hisse senedine sahip olan kişi hem oy kullanır hem kar payı alır. Hisse senedinden başka menkul kıymetler tahvil. Tahvil sahibi genel kurulda oy kullanamıyor. Tahvil, anonim şirkete borç para verirsiniz bunu karşılığı faiz alırız. Demmekki tahvil sahibi faiz alır. Ama genel kurulda hissedar gibi oy kullanamaz. Tahvil sahibi hissedar değil tahvil faiz alacağı veriyor yani bir alacaklılık hakkı veriyor. O zaman menkul kıymet, ortaklık veya alacaklılık hakkı veren belli bir mevla temsil eden belli bir mevla temsil ettiğinden belli bir rakam olacak mesela 1000 ytl yani üzerinde bir değer olacak. Bu değer neyi temsil ediyor? Birbirine eşit parçalara ayrılmıştıya sermaye bu bir hisse senediyse ben 1000 ytl lik bir paya sahibim. Sermaye üzerinde 1000 ytl lik bir paya sahibimdir. Bu değer biz itibari değer diyoruz. O zaman itibari değer senedin üzerinde yazan değerdir. Şimdi bu 1000 ytl lik itibari değer nerde artıyo yada azalıyor? Borsada. Borsada azalan yada artan değer reel değer. Burada hisse senedinin değeri ne yazsada bu itibari değer bu değer borsada 1200 ytl ye çıkmış olabilir. 1300 ytl ye çıkmış olabilir. Hangi şirkette halka açık olan şirkette. Bir mala talep çok o malın fiyatı artar. Şirketeler hukukunuda hisse senedi eğer bir anonim şirketin hisse senene talip çokça onun değeri artar. Üzerindeki itibari değer 1000 ytl ama reel değer artacak. O anonim şirket yani maden yatakları bulmuş amli yönden güçlü sermaye artırıma gidecek üstelik doların değeride düştü. Hisse senedinin değeri artar. Üzerindeki itibari değer 1000 ytl olmasına rağmen reel değer 1500 oldu. Işte borsada kar böyle elde edilir. Yada hisse senedinin üzerinde 10000 yazıyor ama şirket zararda mali durumu kötü o zaman değer düşer. O zaman yatırımcılar zarara uğrar. Işte bu hisse sendinin üzerindeki değer artık iniyor. Hisse senedinin iki değeri var bir üzerinde yazılan itibari değer, iki borsa değeri yani reel değeri. Bunun hisse senedi olmasına gerek yok bu tahvilde olabilir. Çünkü sermaye piyasası kanunu 3. md. bize menkul kıymeti tanımlıyor. Ortaklık yada alacaklılık sağlayan belli bir mevla temsil eden yatırım aracı olarak kullanmak. Yatırım amacıdır ödeme amacı değil. Çünkü üzerindeki değerin ben artmasını bekliyorum. O halde yatırım aracı olunca uzun vaadeli yada orta vaadeli. Dönemsel getiriyi nasıl getirir? Bu bir tahvilde dönem dönem faiz geliri getirir. Hisse senedi ise kar payı getirir ve bütün imkanı getiririr. Misli nitelikte diyor. Ne demek misli nitelikte? Misli eşya birinin yerine ötekini koyabiliriz. Hocanın ceketi ferdiyle belli bir eşyadır. Çünkü o ceket alındıktan sonra lekelenmiş mesela. Bu ceketini aynısını hazırda almış olsak eski ceketin yerine koyamam çünkü frediyle belli bir eşya haline geldi. Menkul kıymet misliymiş biri birinin yerine geçebiliyor. Aynı anonim şirket tarafından düzenlendimi aynı seriye ait oldumu hisse senedi ihraç olunduysa bu hisse senedi misli bir eşya haline geldi. Seri halde çıkarsa ne olur menkul kıymetler? Bir kıymetli evrak olarak poliçe bono çek bunalrın seri halde çıkması için keşideci ve lehdarın aynı kişiler olması lazım. keşideci önce kemal olabilir sonra kasım olabilir kamil olabilir. Keşideci senedi düzenleyen kişidir. Bi senedin altına borçlu imza atarak düzenler. Yani ben bir bono düzenliyorsam iş bu bono karşılığında leyla limona …. TL ödeyiniz. Kim altına imza atacak keşideci çünkü borçlu keşideci keşideci ile lehtar arasında bir bono düzenlemesi var. hisse senedinin keşidecisi kim anonim şirket seri halde hisse senedi basıyor. Keşidecinin imzasına gerek yok çünkü keşideci şirket. Bunu kim yapacak yönetim kurulundaki kişiler yapacak. Böyle imza atmak yerine damga yada mühür kullanıyor. Şimdi artık onada gerek yok artık menkul kıymet basılmıyacak ama burada anonim şireketin yöneticisi damga kullanabiliryor neden? Menkul seri halde çıkıyor.


Halka açık bir anonim şirket hisse senedi basacakki sermaye piyasası hukukunda işlem görecek basmasa dahi sicile basılı gösteriyor. Hisse senedi basmak zorundadır. Hisse senedi hem menkul kıymet hemde kıymetli evraktır. Hisse senetleri para karşılığında olacakmış. Bir kollektif şirkete nakit konulabilir sermaye payı olarak. Taşınır konabilir taşınmaz konabilir emek konulabilir hak konulabilir. O zaman halka açık anonim şirkete sadece para konulur. Halka kapalı olana paranın dışında emek hariç olmak üzere sermaye payı konulabilir. Halka açık olursa sadece para konabilir. Yani nakitten başka bişey halka açık anonim şirkete konulamaz. Bunu sermaye piyasası kanununun 7. md. çıkarabiliriz. Halka arz olan şirketlerin hisselerinin nakten ödenmesi gerekir. Yani para olarak ödenecek. Halka açık olmayan bir anonim şirkette sermaye payı olarak konulan şeyin 4te biri paraysa bu 4 te biri peşin ödenmelidirgeri kalanını ise şirketin esas sözleşmesinde belirtilen şekilde ödenmelidir. Yani adam 100 milyon lira seramaye parayı koyduysa bunu ne kadarı nakit ödenecek 25 milyonun ödemesi lazım. halka açıksa tamamını ödeyecek. Halka açık bir şirkette hisse senedi olacak hisse senedi para karşılığı olacak ve tamamı peşin ödenecek. Halka kapalı olanda ilaha para koymamış şart değil. Para koyduksayda bunu 4 te biri peşin geri kalanı esas sözleşmede gösterilen şekilde peyder pey ödenir. Halka kapalı olan şirkette parasal değeri olan herşey ama emek hariç sermaye payı olarak konulabilir. Halka açıkta ise sermayenin nakit olarak koymak zorunda. Menkul kıymetin bir takım unsurları vardır. Misli olmak gibi seri olmak gibi yatırım aracı olmak gibi. Kıymetli evraktır hak senede bağlıydı ama artık sened basılmıyor. Sermaye piyasası aracı, bu menkul kıymet tanımına girmeyen kıymettir. Menkul kıymet seri olacakta yatırım aracı olacaktı misli olacaktı vs. Demekki menkul kıymetin özelliklerini taşımıyorsa ama sermaye piyasasında kullanılıyorsa bunu adı seramaye piyasası aracı. Sermaye piyasası aracı menkul kıymetinin özellikelrini taşıdığı anda menkul kıymet olur. o zaman üst kavram sermaye piyasası aracıdir. Sermaye piyasası kanunu borsada işlem görmek için sermaye piyasası aracını unsur almıştır. Yani menkul kıymet düzeyine gelmememiş olsada sermaye piyasası araçları borsada işlem görür. Türk hukukunda bu son derece azdır. Benim bildiğim B tipi yatırım fonları sermaye piyasası aracıdır bunu dışında yoktur. Demmekki bizim açımızdan artık ne önemli menkul kıymet önemli özelliklerininde biliyosunuz. Kıymetli evrak ama kambiyo senedide değil bu senedler. Intifa senetleri var. başka ipotekli borç senedi sermaya piyasası hukukunda bu menkul kıymetlerin tipini genişletmek mümkün. Ne biçimde ? Kıymetli evrak seri biçimde olacak misli olacak yatırım aracı olacak yeni menkul kıymet tipleri oluşturabilirler. Bunu şunun için yapıyoruz. Menkul kıymet çıkarmadan amaç halkı atıl (yastık altında olan) durumda olan parasını ekonomiye katmak. Çünkü borsada işlem gören menkul kıymetlere verdiğimiz takdirde bi kere ekonomik bakımdan bir anonim şirkete girecek. Anonim şirket bunu kullanacak. Tıpkı gayrimenkul zengini olmak nasıl bir gayrimenkul? atıl bir durumda yani yastık altında. Fabrika sahibi olduğumuz zaman üretimde bulunuyoruz. Yatırdığımız parayı anonim şirket kullanacak nerde kullanacak? Yatırımda. Demekki ekonomiler de şu paramız atıl kalmasın verimli alanlara gitsin işletilsin ekonomiye katkıda bulunsun. O zaman mademki amaç bu mekul kıymetin sayısı ne yapılabilir? Artılabilir. Mesela yeni hisse senedi biçimlerinde hisse senedi çıkarılabilir. neden yoksun? Oydan yoksun hisse senedi. Yani oy hakkı verirdi hisse senedi ama ben çeşitlendirerek yani bir hisse senedi tipi çıkartıyorum oydan yoksun. O halde genel kurula gelip hissedar oy kullanamayacak. Ama kar payı alacak. Oy kullanamadığı için kar payını daha yüksek alacak. Başka ne çıkartabilir? Kara iştirakli tahvil çıkartabilirim. Ama ben diyorumki aslında benim şirketimin karı çok daha iyi. Onun için ben size faiz hakkı yerine kar payı hakkı veriyim ne çıkartıyım tahvil çıkartıyım. Demekki bir anonim şirkete yatırımcılara değişik imkanlar sunuyor. Menkul kıymet türleri ile. Hisse senedi çıakrıyım ama oy dan yoksun olsun. Tahvil çıkartıyım ama bu tahvil kara iştirakçi olsun yatırımcıda düşünsün taşınsın desinki halka açık bir şirkette oy kullanmam mühim değil müspet kar almam önemli. Yada faiz alıp ne olacak faizin oranı belli ben bu şirketin tahvilini alıyım ama karara katılıyım. Demekki halka açık bir şirket menkul kıymet çıkarma yoluyla yatırımcıyı elindeki atıl olan parayı ekonomiye kazandıra biliyor. Menkul kıymet çıkaran sadece halka açık anonim şirketlerdir. Devlette çıkarır. Devlete hazine bonosu çıakrtıyor. Devlet tahvili ama bu bono kambiyo senedi anlamında değil. Devlet borç alıyor bunu karşılığı tahvil çıkartıyor. Hazinenin paraya ihtiyacı var. enflasyonu düşürmek istiyor bunu içinde oynanacak oyunlardan birisidir. Enflasyon neden vardır? Alım gücünün çok olması çok alan var ama üretim yok. Insanların elindeki parayı tahville yada hazine bonosuyla toplayacam. Kişilerin elindeki alım gücünü toplamak enflasyonda önem taşır. Tüketicinin elindeki parayı topluyorum ki talep olamsın arz talep dengesi tersine gelsin. ( üretimi çoğaltmak gibi bir harekete girmiyoruz) devletin çıkardığı bonolat tahviler bu menkul kıymetler sermaye piyasası kanununa girermi girmez mi? devlette bir halka açık şirketmi? Çünkü devlette menkul kıymet çıkartıyor. Acaba devlet halka açık bir anonim şirketmi? Kanun genel ve katma bütçeler merkez bankası tarafından ihraç olunancak sermaye piyasası araçları kurula kayıt ettirilmez. Bu ihraçlar hakkında kurula bilgi verilir. Demmekki devlet halka açık şirket falan değil. Bunların ihraç ettiği sermaye piyasası araçları kayıt olmaz. Bu kurul sermaye piyasası kuruludur. Demmekki sermaye piyasasının başında bir kurul var. bu kurul özel şirketlerin çıkardıkları menkul kıymetlerin satışını denetliyor. Devletin kini denetlemeyiyor ama sadece kayıt ediyor. O halde devlet bir anonim şirket falan değil. Sermaye piyasası kanununa tabi değil. Bu kanuna halka açık olan genel ve katma bütçeye dahil olmayan özel anonim şirketler tabidir. Yoksa devletin çıkardıkları değil. Demmekki halka açık anonim şirket ortak sayısı büyüktür 250 den yada 250 ye eşit, hisse senetleri halka açık bu iki durumda halka açık olur. ortak sayısı 250 oldumu biz bunu halka açık anonim şirket diyoruz. Kanuna göre bu şirketler yani ortak sayısı 250 ve üzerinde olan şirket hisselerini halka açık sayılır. Demekki bu 250 hisselerini halka arz etmiş sayılır. 250 nin altında 100 kişi ama hisse senedlerini halka açmışsa o zamamanda halka açık şirket diyoruz. Sermaye piyasası kanununa tabidir. Çünkü sermaye piyasası kanunu halka arzdan ihraçcılar tarafından çıkarılan halka arz edilenyada halka arz edilmeksizin satışı ifade eder. Halka arz edilmeksizin satıştan şunu anlamalıyız ortak sayısı 250 yi geçmiş artık halka arz edilmiş sayılıyor. Anonim şirket ya adi kurulur yada tedrici olarak basamaklı basamaklı kurulur. Bu TTK düzenlenmiştir. Tedrici kuruluşa ait hükümler artık TTK ile sermaye piyasası kanunu ile ortadan kalkmıştır, uygulanamaz hale gelmiştir. Katma ve genel bitçeler merkez bankası her ne kadar menkul kıymet ihraç etsede sermaye piyasası kanuna tabi değil. Bir anonim şirket var ortak sayısı 251 sermaye piyasası kanununa tabi yani buşirket mankul kıymetlerini hisse senedini halka arz ediyor artık. Hisse senedini halka arz ediyor demesi yeni ortak alıyor demektir. Hisse senedi hem ortaklık hakkı hemde kar payı hakkı veriyor. Hisse senedini halka arz ederken aracı kurum kullanmak zorundadır. Ayni hisse senedini doğrudan yatırımcıya face to face yani yüz yüze satamıyor. Devreye aracı kuruluş girmesi lazım. Aracı kurum anonim şirket adına hisseleri satıyor. O halde borsada işlem hiçte yüz yüze yapılmıyor. Anonim şirket bir aracı kuruma başvuruyor aracı kurumda hisseleri pazarlıyor. Aracı kurum kim olabilir? Banka, yatırım ve kalkınma bankası, anonim şirket biçiminde kurulan aracı kurum olabilir. A anonim şirketi hisselerini aracı kurum aracılığıyla a, b, c, d ye sattı. B elindeki hisse senedini başkasına deverdebilir mi? devredebilir. T ye devretmek istiyor. Nasıl devreder? Birinci elde şirket menkul kıymetini satıyor. B diyo ki A şirketinin borsadaki hisse senedleri para kazandırmıyo ben bunu satıyım diyor yada zorda kalıyor ve satıyor. Bunu T ye satıyor. Ama gene aracı bir kuruma gerek var. Bankaların sadece ikinci elde aracı olmaları mümkün kılınmıştır. Bankalar kaçıncı elde aracılık yapabiliyor? Ikinci elde birinci elde kim yapıyor? yatırım ve kalkınma bankası, anonim şirket biçiminde kurulan aracı kurum yapabiliyor. Öteki bankalar aracılık yapamıyor. Demin bankaların yazılmasının sebebi, aslında birinci elde bankaları aracı kurum olabilecekleri sermaye piyasası kanunda belirtir. Ancak daha sonra çıkarılan genelge ile bankaların birinci elde aracı kurum olamayacakları belirtilmiş. Bu kanuna aykırıdır. Iki tane aracı kurum anonim şirket şeklinde şirketin hisselerini pazarlıyor. Buna konsorsiyum demiştik. Yani aracı kurum kurmuş oluyorlar. Halka açık anonim şirketlerde aracı kurumlar onalrın hisselerini pazarlayan menkul kıymetlerini pazarlayan birer sermeya piyasası kurumudur. Çünkü borsada işler hiç bir zaman işlemler yüz yüze face to face olarak yapılmaz. Demekki borsada bu menkul kıymetler aracı kurumlar vasıtasıyla el değiştirebilir. Mesela değeri düşüyor yada benim paraya ihtiyacım var hal böyle olunca bende satıyorum bir aracı kurumun aracılığıyla. Şirket satarken banka hariç bir aracı kuruma ihtiyaç duyuyor.


Herzaman işitiyoruz borsada şu kadar lira kazandı, şu kadar lira kaybetti. Borsada kazanma nasıl oluyor anonim şirkette. Demekki menkul değerler üzerine bir itibari değer var. bide reel gerçek değeri vardı bu değer zamanla artıyo yada azalıyor. Neden artıp azalıyor. Mesela şirketin mali durumu çok iyi sermaye artırımına gidecek o zaman reel değeri artıyor.diyelimki 500 liralık hisse 50000 lira oluyor. Diyelimki 5000 liradan alan kişi 50000 olduğu zaman bunu ne yapar satmak ister. Aradaki farkı kar olarak alacak. Itibari ve reel değer arasındaki değer borsada kar olarak değerlendirir. Zaten burada yatırım önemli yatırımcı olarak ben kazanç sağlamak istiyorum. Önceden bir takım duyumlar aldım. Mesela şirket sermaye artırımına gidecek neyi artacak hisse değer reel değer artarcak. Elimizdeki hisseleri artırmaya çalışırız. Ucuz iken henüz artmamış ama artacak. Çünkü haberi önceden aldım şirketin durumu iyi olacak. Hisse toplaırım çünkü bilhara bunu fiyatı artığı zaman ben karımıda büyütecem. Tam terside olabilir. Mesela şirketin hissesiinn düşeceğini duydum şirket batmak üzere bir an evvel satarım menfaat kaybını önlerim. Ya bir kar elde etmek amacıyla yada bir menfaart kaybından kaçınmak amacıyla ötekilerden hızlı hareket ederim ötekiler kim? Yatırımcı buna artık borsada hissedar değil yatırımcı diyoruz. Çünkü menkul kıymet hangi amaçla alınıyor? Yatırım amacıyla. Buna inserder trading diyorlar. Türkçesi içeriden öğrenenlerin ticareti. Içeriden öğrenenlerin ticareti önem taşıyor. Dikkat edersek öncede aldığı bilgiye borsada kazanç verdi. Bunda şöyle bir hukuksuzluk var. henüz kimse bu bilgilere sahip değilken zarardan kaçınmak için menkul kıymetimi satıyorum yada önceden aldığım bilgiyle yatırımı artırıyorum yeni hisse senedleri yeni menkul kıymetler alıyorum böylece haksız bir kazanç elde ediyorum. Demekki şirketin içinde olmak şirketin yönetiminde olmak önem taşıyor. Çünkü şirket yönetiminde olunca daha öteki yatırımcılar duymadan bir takım bilgileri elde ettim. Fırsat eşitliğine aykırı davrandım. Buna inserder trading diyorlar. Türkçesi içeriden öğrenenlerin ticareti. Bu yasaklanmıştır. O zaman burda halka açık bir şirkette böyle sürekli yatırımcıya 3. kişilere bilgi vermek önemli. Şirket yöneticisi önceden bir takım bilgilere sahip ya herkes sahip olsun. Ben bunu sermaye piyasasını ilanlarıyla duyuruyum. Falan filan şirketin mali durumu böyledir. O zaman yatırımcıların arasında eşitlik olur. aksi halde haksız kazanç olur. demekki şirketin içinde olan insider olabiliyomuş. Şirketin içinde olmasına gerek yok mesela bir devlet yöneticiside bir takım bilgileri bilebilir. Merkez bankasının yöneticiside bilebilir. Sermaye piyasası kurulunda çalışanda bilebilir. Edindiği bilgiyle hareket eder. Kar elde etmek için. Bu kişilerde kim olabilir? Insider olabilir. Yada şirket yöneticisinin karısı, şöförü alşam geldi kocası şirketin durumunu anlattı. Kadında çok uyanık bir kadın şirketin hisselerini elinden çıkardı pahalı iken yada şöförü konuşuyodu şöför duydu. Şirketi içinden olan yöneticide olabilir yöneticiden duyan kişide insider olabilir kamu kurumunun yöneticisi olabilir buda insider olabilir. Demekki herkesden önce bilgiya sahip olmak halka açık anonim şirkette önem taşıyor. Sürekli halka açık şirketin bilgi vermesi gerekiyor. O halde halka açık şirkette hissedarın bilgi alma yükümlülüğü değil şirketin bilgi verme yükümlülüğü var. buna kamuyu aydınlatma ilkesi diyoruz. Aslında şirketin mali durumu hiçde iyi değil ama ben balonlar uyduruyorum şirketin mali durumu çok iyi petrolle uğraşırdı bu şirket yeni petrol yatakları buldu. Borsada bunu reel değerleri hoplayacak. Dedikodu yoluyla süpekülasyon yaartıyom. Elimde hisselerin fiyatının artmasını sağlıyorum. Bu suçtur. Gerek insider trading gerek spekülasyon yapma suçtur. Buda kamuya yetrince şirket hakkınd bilgi vermemekten kayanaklanıyor. Eğer bilgi verilsseydi bütün yatırımcıalr eşit durumda olacaktı. Ama artık bilgide eşitlik yok. O zaman borsadaki hisse senedinin menkul kıymeti borsa değeri yani reel değeri bizim için önem taşıyor. Demekki sermaye piyasası hukukunda bu iki konu önemlidir. Hisse senedleri artık kıymetli evrak olmasına rağmen kağıtsız halae gelmiş senetsiz hale gelmiş. Tıpkı bilgisayarda kayıt olan kağıt gibi hisse senedi devir edilebiliyor. Tabiki halka açık anonim şirket demek hisselerini halka arz eden hatta arz etmiş sayılan yani ortak sayısı 250 ve üzerindeki şirketler. Aslında TTK tedrici kuruluş halka başvurmak anlamındadır. Sermaye piyasası kanunu halka açık anonim şirketi düzenlediğine göre TTK tedrici kuruluşa ait hükümleri hükmen kaldırılmamıştır ilga edilmemiştir ama uygulanamaz hale gelmiştir. Anonim şirket olunca hem TTK hükümleri hemde halka açık oldumu sermaye piyasası kanunu hükümleri önem taşır.

13/04/2007

Anonim şirket TTK da ve sermaye piyasası kanunda düzenlenmiş şirkettir. Sermaye piaysası kanunu açısından halka açıklığın ne anlama geldiğini söylemiştim. Ortak sayısı 250 ye eşit veya 250 den fazla olan şirket yada 250 altında ama hisse senedleri halka arz olunan şirket demek. TTK bakımından halka açık anonim şirket tedrici şekilde kurulan yada kurulduktan sonra sermaye artırımı yoluyla halka hisse senedlerini arz eder. Ya halka açık kurulacak 250 ve daha üstü hissedarı olacak yada 250 nin altında olmasına rağmen hisse senedlerini halka arz edecek yada ani şekilde kurulduktan sonra sermaye artırımı yoluyla hisselerini halka arz edecek. O zaman TTK hem halka açık (tedrici ) hemde halka kapalı ( ani )olanı düzenlemiştir. Sermaye piyasası kanunu halka açık olanı düzenlemiştir yani tedrici kuruluşu düzenlemiştir. Hal böyle olunca ani kuruluş hariç halka açık olan bir şirkette sermaye piyasası kanunun özel hükümleri ve tedrici kuruluşa ilişkin olmayan TTK hükümleri uygulacak. TTK 269. maddesinde anonim şirket bir ünvana sahip esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş ve borçlarından dolayı yalnız mameleki ile mesul bulunan şirkettir. Ortakların sorumluluğu ise sadece sermaye payları ile sınırlıdır. Anonim şirketin ünvanı konu ünvanıdır. Yani bir anonim şirkette hangi konu üstünde bulunuyorsa şirket o konuylada imalat ve ihracat şirketi mesela. Bir kişinin adı bu ünvana girerse A.Ş kısaltması yapılamaz. O halde bir ünvanı olacak, konu olarak TTK gereği 271 md göre kanunen yasak olmayan bir konuda kurulacak hatta bu konu şirket sözleşmesinde gösterilecekki anonim şirket bir tüzel kişilik olduğu için hak ve fiil ehliyetide bu konuyla sınırlı olacak. Bu görüş artık terk ediliyor. Kanun diyorki şirketin hak ve fiil ehliyeti konusu ile sınırlıdır. Bir anonim şirkete nakitte sermaye olarak konulabilir bir ayında şeyde konulabilir. Tabi halka açık olduğunda sadece nakit konulabilir. O zaman halka açık olmayan bir anonim şirkete parasal değeri olan her şey bir mülkiyet hakkı, bir hak, bir telif hakkı, bir marka sermaye payı olarak konulabilir. Halbuki halka açık olana sadece nakit konulabilir. Getirilen sermaye paylara bölünmüştür. O zaman getirilen bir sermaye var. Bu sermaye birbirine denk paylara bölünmüştür. TTK 399. md si gereği bir yeni kuruştur. Birbirine denk paylara bölünmüştür bu paylar sermayeyi eşit şekilde bölen ancak bir kişinin birden ziyade payı ile bir anonim şirkette daha çok paya sahip olmasını gerekitir. Ne kadar çok payım varsa o kadar çok anonim şirkette ben hissedarım çünkü anonim şirket birbirine denk paylara bölünmüştür. Ne kadar çok hissem varsa o kadar a.ş. hakimimdir. Her hisse en az bir oy hakkı veriyorda onun için. Benim 10 tane hissem varsa 10 tane en az oyum var demektir. Halbuki ne kolektif şirkette nede adi şirkette ben biz bunu söylemedik. Kural olarak eşit dedim ama burada eşitlik yok ne kadar çok hisse o kadar çok oy. Bu bölünmüş hisseler karşılığı hisse senedi çıkarabilirim. Bu halka kapalı olanda bu şart değil ama halka açık şirkette hisse senedi çıkarmak zorundayım. Sermaye paylara bölünmüş ama bu paylar karşılığında halka kapalı olan ister çıkarırım hisse senedi ister çıkarmam ama halka açıkta çıkarmam gerekiyor. Çünkü bu hisse senedi borsada işlem görecek. 269 md anlamında daha yeni anonim şirketin sorumluluğundan bahsetmiştik. Bu bir sermaye şirketi. Sermaye şirketi olunca ortakların kişiliklerinin önemi yok şirket önemli.



à Şirketin sorumluluğu :

Bu bir şirket ve tüzel kişiliği var. Anonim şirketin alacaklıları var B ve C şirketin alacaklıları. X ve Y de bu şirketin ortağıdır. X ve Y sermaye koyma borçlarını yerine getirmişler yani X ve Y de sermaye koyma borcunu yerine getirmiş. B ve C , X ve Y ye başvuramaz. X ve Y sermaye koyma borcunu yerine getirmemiş yine başvuramaz. Çünkü anonim şirkette ortakların ister sermaye koyma borcunu yerine getirsin ister getirmesin şirket alacaklarına karşı herhangi bir sorumluluğu yoktur. O zaman anonim şirkette ortakların şirket alacaklılarına karşı ne birinci derecede ne ikinci derecede ne üçüncü derecede sorumluluğu yoktur. Eğer X yada Y sermaye koyma borcunu yerine getirmemişse sadece anonim şirketin yönetim kurulu X veya Y den sermeye koyma borcunu yerine getir diyebilir. Şirket alacaklıları yoksa alacaklarını isteyemez. Demmekki anonim şirkette ortaklar ister sermaye payını getirsin koysun şirkete ister koymasın şirket alacaklılarına sorumlu değil. Şirketin sorumluluğu ise birinci derecededir. Şirket sorumludur ortaklar sorumlu değildir. Anonim şirketlerde en az 5 kişi ile kurulması icap eder. Bir şirket en az iki kişi ile kurulurken anonim şirket en az 5 kişi ile kuruluyor. TTK ya göre 434. md şirketin devamı esnasında gerçek kişi pay sahipleri 5 iğn altına düşerlerse şirket fesh edilmesi gereken bir şirket haline gelir. O halde en az 5 kişi ile kurulacak ve 5 kişinin altınada düşmeyecek. Tabi bu şirket 5 kişi ile kurulmakla birlikte tüzel kişilik kazanması için ticaret siciline tescil olunmalıdır. Tescil edildiği anda tüzel kişilikte kazanacaktır. Artı ticaret sicili gazetesinde şirketin ilanı gerekir. O zaman bir anonim şirket sermayesi paylara bölünmüş en az 5 kişi tarafından kurulan ortakların sorumluluğu olmayan bir sermaye şirketidir. Demmekki bir TTK ya göre kurulma var bide sermaye piyasası kanununa göre kurulma var. Ani kuruluş, sermayenin tamamının kurucular tarafından tahhüd edilemsiyle oluşur (TTK 276 md). O halde kurucular sermayenin tamamını taahhüd ediyorlar ani bir kuruluş vardır. Bir anonim şirketin kurulabilmesi için esas sermayesi en az 5 milyar TL olmak zorundadır. Bu 5 milyarın tamamı kurucular tarafından taahhüd ediliyorsa burada ani kuruluş söz konusudur. Ani kuruluşta 278 md açısından korunduğu kurucu esas sözleşmeyi düzenleyen imza atan para yada paradan başka bir şeyi şirkete serrmaya getiren kişidir kurucu. O halde kurucu esas sözleşmeyi imzalayan ve esas sözleşmeyi getiren kişidir. Bir anonim şirketin kurulması için herhalukarda sözleşenin yazılı şekilde yapılması ve kurucuların imzasının noter tarafından onanması gerekir. 5 kişi ani şirketi kuruyorlar bu sözleşmede TTK uyarınca ortaklığın ticaret ünvanıyla merkezinin bulunduğu yer şirketin maksat ve mevzunu gösterilmesi herpayın itibari değeri sermayenin ne kadar olduğu paradan başka konulan şeylerin değerinin sermaye olarak yazılması kuruculara eğer şirketin kurulması için bir kazanç tahsis edilmişse bunun miktarı şirketi idare ve denetlemeye sahip olanların ne şekilde seçilecekleri bunların hak ve görevleri şirket adına imza ve koymaya yetkili olanlar her ortağın koyduğu sermaye miktarı. Tabiki bir anonim şirkette paradan başka sermaye payı olarak bir şey konulduğu takdirde bu şeyin şirket adına tescil olunması gerekir. Ben evimi sernaye payı olarak koyuyorsam bunu şirket adına tescil ettirmeliyim ama ben değil ben sadece taahhüd edecem. Şirkete taahhüd ettiğim şey şekle bağlı bir işlemle şirketin mülkiyetine geçiriliyorsa bunu şirketin yönetim kurulu tüzel kişilik kazandıktan sonra yapmalı. Bu bir marka olabilir. O zaman markayı markalar siciline devrettiğime dair tescil ettirecem. Kim yapacak bunu şirketin yönetim kurulu yapacak. Bundan sonra a.ş. ticaret bakanlığına başvurarak böyle bir şirketin kurulduğu konusunda durumu sanayi ve ticaret bakanlığına bildirmesi gerekir. O halde anonim şirketlerin kuruluşunda sanayi ve ticaret bakanlığının izni gerekmez ancak durum bildirilir. O halde şirket sözleşmesinin bakanlığa bildirldikten sonra tescili ve ilanı gerekir.


Tedrici kuruluş, TTK nın 276. md göre bir kısım payların kurucular tarafından taahhüd olunması geri kalan kısım içinde halka başvurma olarak tanımlanmıştır. Demekki bir kısım payları kurucular bi kısım payları halk tarafında taahhüd edilmesidir. Bu TTK ya göre sermaye piyasası kanununda ise taahhüd değil nakit olarak ve peşin olarak ödeme söz konusu yani sermaye piayasası kanunu açısından taahhüd yok hangi işlem var tasarruf işlemi var nakit olarak ödüyorsunuz. TTK açısından 4 te 1 oranında taahhüd edilen sermayenin ödenmesi gerekir. Demmekki TTK anlamında taahhüd edilen sermayenin 4 te 1 i peşin olarak ödenmesi gerekir. Yani 100 milyomn sermaye koymayı taahhüd ettiğinde 25 milyonu peşi ödemeli geri kalanını şirket sözleşmesinde gösterilen şekilde ödemeli ani ve tedrici kuruluşta. Demekki TTK da halka açık ise peşin ve hepsini birlikte tedrici kuruluşta ise birr kısmını taahhüd edip geri kalanını ödemesi mümkündür. Ama sermaye piyasası kanunu ise hepsini nakit peşin ödemeli demiş. Sermaye piyasası kanunu özel bir kanun. Tedrici kuruluş halka açık bir şirket o zaman sermayeye piyasası kanunun hükümleri uygulancak yani TTK tedrici kuruluşa ait hükümleri uygulanamaz hale gelmiş. O zaman tedrici kuruluşta nasıl sermaye konulabilir nakit sermaye konulabilir tedrici kuruluşta. Neden? Çünkü sermaye piyasası tedrici kuruluşu halka açık olarak kabul ediyor. Sermeya nakit peşin sermaye konulabilir. Ayın sermaye bir şey bir hak sermaye olarak konulamaz. O halde tedrici kuruluş için esas sözleşmeye benzer bir şirket sözleşmesi yapılmalı. Burada sermaye para olarak konulmalı ve geri kalan sermayenin nasıl ödeneceğini yazmayacaz çünkü peşin ödenecek. Sermaye piyasası kanununa artık tabi olmak durumundayız çünkü halka açılıyorsunuz. Hisse senedinide bastırmak zorundayız. O halde halka açık bir şirkette tescil ve ilan edilecek. Ama sermaye piyasası kurulundan izin alacaz. Ben bir anonim şirket olarak halka açılmak istiyorum. Halka duyuruda bulunacak. Gelin benim hisse senedlerimi alın diye.bu duyuru üzerine halk hisse senedi alacak ama doğrudan anonim şirketten değil. Buraya aracı kurum girecek. Hiçbir zaman borsada face to face işlem yapılmaz. Devreye bir aracı kurum girer. Bu aracı kurum hisse senedlerini pazarlayacak. Aracı kurum hisse sendlerini üçüncü kişilere satacak bu kişinin elinde hisse senedi var böylece bu üçüncü kişide şirkete ortak oldu. Demmekki türk hukukunda sermaye piyasası kanununa göre halka açılmak istiyorsam daima bir aracı kuruma ihtiyacım var aracı kurum şirket adına hisse senedlerini pazarlayacak. Bir banka yada aracı kurum şeklinde kurulan bir anonim şirket yada yatırım ve kalkınma bankası. Bankaların sermaye piyasası hukuku üstünde birinci elde aracı kurum olmaları söz konusu değil o zaman bankalar ikinci elde olabilir. Üçüncü kişinin başkasına satmasında bankalar o zaman görev yapabilir. Diğer kuruluşlar birinci elde de görev yapabildiği gibi ikinci elde de görev yapabilir. Demekki bir anonim şirket daha kuruluşta halka açılabilir yada 5 kişiyle kurulmuştur sonradan sermayeyi artırmak isterse halka açabilir. o zaman halka açılmak için halka duyuruda bulunmak lazım tabiki bunda önce sermaye piyasası kurulundan izin almak lazım.

à Anonim Şirketin Organları :

bu bir sermaye şirketi ve tüzel kişilik. Şahıs şirketlerinde kural olarak her ortağın şirketi idare ve temsil hakkı vardı. Anonim şirket büyük bir şirket bu şirketler birbirine güvenen tanıyan insanlardan oluşmuyorlar. Bilakis çok sayıda sermayedar var. Hal böyle olunca şirketin kişiler tarafından idaresi mümkün değil. Kararları bir gene kurul almalı genel kurulun almış olduğu kararları yönetim kurulu uygulamalı. Yönetim kurulunun bittiği yerde şireti denetlemek için denetim kurumu olmalı o halde kişi idaresi değil kurulların idaresi vardır. Bir anonim şirkette kurullar tarafından yönetilir. Bütün hissedarların toplantıdığı kurula genel kurul diyoruz. Bir genel kurulun aldığı kararları uygulayan bir yönetim kurulu var bunların bide denetçileri var denetim kurulu var.

Genel Kurul : Genel kurulun karar alabilmesi için belli sayıda ortağın orda yer alması lazım. Bir ortağın 5 hissesi varsa 5 ortak 1 hissesi varsa 1 ortak o halde sermayenin 4 te 1 ne sahip olan kişilerin genel kurulda hazır olması lazım. Genel kurulda bir karar alınması lazım o halde genel kurul bir anonim şirketin en üst karar alma organıdır. Hatta o toplantıda bulunsun bulunmasın toplantı yeter sayısı varsa kendisi aleyhe oy versin yada vermesin o karar o ortak içinde geçerlidir. Hatta yönetim kurulunu seçme denetim kurulunu seçme genel kurulun yetkisi içindedir. Öteki organları seçebildiğine göre genel kurul en üst bir organdır. Genel kurul bu bakımndan anonim şirketin esas sözleşmesini değiştirebileceği gibi şirketin feshinede karar verebilir. O halde genel kurul şirketin konusuna giren tüm konularda tam yetkilidir. Bazen yönetim kurulunada bazı özel işler genel kurul tarafından verilebilir. Mesela genel kurul özellikle bazı işleri yönetim kuruluna bırakabilir mesela kar dağıtıma karar vermek her halükarda genel kurulun görevidir. Ancak bu karın dağıtım zamanıyla ilgili kararları yönetim kuruluna bırakabilir. Genel kuruşla ait devredilemeyen bazı yetkiler var. Ortaklık şirket sözleşmesinin değiştirilmesi, şirket sermayesinin 3 te 2 sinin karşılıksız kalması durumunda ya şirketi fesh yada kalanla yetinme yönetim kurulunun denetim kurulu üyelerinin seçimi ibrası aklanması azledilmesi tahvil çıkarma gibi. Genel kurul bir kere karar organı. Kararı genel kurul verecek genle kurulun toplantıya çağrılması çok önem taşır. Çünkü bir tüzel kişilik iradesini kararını genel kurulla verecek. O zaman genel kurul toplantılarının kanunda özel olarak düzenlenemesi icap eder. TTK 364. md göre bir anonim şirkette olağan yada olağanüstü genel kurul toplantısı yapılabilir. Olağan toplantı her hesap devresi sonundan itibaren 3 ay içinde ve yılda en az 1 defa olmak üzere toplanır. Olağan üstü genel kurul ise zorunlu lüzümlu hallerde ve belirsiz zamanlarda toplanacak genel kuruldur. Olağan genel kurul şirketin kar zarar durumuna ilişkin olduğundan genel kurul karar verdiğinden yıllık bilançonun olağan genel kurulda görüşülmesi gerekir. Olağan genel kurul kural olarak bilançoyu gösterir. Olağanüstü olunca bunu bir tarihi yok çünkü luzümu halinde acil durumlar da ben genel kurulu toplantıya çağrıcam. Toplantıya çağırma işi kimin? Bir anonim şirkette ticaret kanunun 365. md göre olağan genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi yönetim kurulundadır. Yönetim kurulu bu olağan toplantının dışında lüzümu halinde olağanüstü toplantıtada çağırabilir. İster olağan olsun isterse olağansütü olsun yönetim kurulu kurul halinde toplantıya çağrır. Yönetim kurulu bier anonim şirkette en az 3 kişiden oluşur. Demekki yönetim kurulunun kurul olarak çağırması gerek. Yönetim kurulu çoğunlukla çağırması gerekir. Denetçilerde toplantıya çağırabilir. Genel kurulu olağan üstü toplantıya çağırmak murakıpların yani denetçilerin görevidir çünkü zaruri ve acil haller çıktığı takdirde denetçiler genel kurulu olağan üstü toplantıya çağırmak zorundadırlar bunun yanı sıra 352 md yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırmayı ihmal etmesi halinde denetçiler hem olağan toplantıya hemde olağan üstü toplantıya çağırabilirler. Bir anonim şirkette üst üste iki kez genel kurul toplanmadığı zaman şirketin feshine gidilebilir. Genel kurulu yıllada 1 kez toplantıya çağıracam. Bu şirket öyle karlıki yılda iki kere kar dağıtıyor. O zaman 2 kere toplanacak. Zaruri bir durum ortaya çıkarsa o zaman da bir kere toplayacam. Bir anonim şirket tavsiye haline girmişse o zaman tavsiye memurları iflas memurlarının genel kurulu toplantıya çağırma yetkileri var. Birde azınlık dediğimiz kişiler genel kurulu toplantıya çağırabilir. Şirketin % 70 i hisse olarak yüksek adamlar ise % 30 ise garip insanlarsa burada ki azınlık % 30 luk bölümdür. Kanun azınlıkların ezilmemesi için bu hükmü düzenlemiştir. Çoğunluğun her dediğinin olmaması için azınlığada bir takım haklar tanıştır. Bir anonim şirkette 10 da 1 paya sahip olanlar azınlığı oluşurtur. O zaman ben azınlığa genel kurula çağrıp karar aldırayım o zaman azınlığın genel kurula davet hakkı vardır. Azınlık TTK 366 md göre gerektirici sebepleri göstererek yazılı taleple yönetim kuruluna genel kurulu toplanyıya davet etmesini isteyebilir. Yönetim kurulu yerine getirmedi o zaman denetçilerden istiyor. Halka kapalı bir şirkette 10 da 1 hisseye sahip olmak azınlık olmaktır. Halka açık olursa sermaye piyasası kanununa göre 20 de 1 sermayeye sahip olmak azınlık olmak demektir. Azınlığın isteği üzerine eğer yönetim kurulu yada denetiçiler genel kurulu toplantıya çağırmazsa mahkemeden toplantı yapılması için yönetim kurulunu ve denetçileri harekete geçirmek üzere başvurabilirler. Böyle bir başvuru için mahkemeye 10 da 1 payınızı gösteren hisse senedlerini mahkemeye tevdi etmesini istenir.


Azınlığın olağan toplantıya değilde olağanüstü toplantıya davet etme hakkı var. Azınlık halka kapalı olanda 10 da 1 halka açık olan da 20 de 1. Şirketin sözleşmesine konulacak bu hükümle azınlığın bu miktarı azaltılabilir ama çoğaltılamaz. Yani 10 da 1 i mesela 20 de 1 bire indirmek mümkündür. Ama 5 te 1 e çıkarmak mümkün değildir. Genel kurul karar organı bir takım şirket adına kararlar alacak üstelik bu verdiğim kararlar ister olumlu yönde oy kullanıyım ister olumsuz yönde oy kullanıyım benim içinde geçerlidir. Genel kurulu toplantıya çağırmk dahi önemlidir. Genel kurulu toplantıya kanuna uygun çağırmadım mı dilediğim gibi karar alabilirim. Genel kurulu kanuna uygun olarak çağırmam lazım. Haberdar etmem lazım bu bakımdan TTK bakımında 368. md genel kurulu nasıl toplantıya çağıracağını düzenlemiştir. Genel kurulu eğer kanuna uygun olarak çağırmazsam alınan kararları iptal ettirebilirim. Mahkemeye ben genel kurula çağrımadım bu kararı iptal et diye başvurabilirim mahkemeye. Çünkü genle kurulda verilecek karar benim içinde önem taşıyor. Genel kurulun toplantıya daveti esas mukavelede gösterilen şekil ve surette her halde 37. md anılan gazete ve ilan toplantı günleri dahil olmamak üzere toplantı vaktinden en az iki hafta önce yapılmak lazımdır. Eğer şirketin esas sözleşmesinde ayrıca belli usuller belirtilmişse bide ona göre yapılacaktır. Yani şirketin esas sözleşmesinde diyorki Türkiye de tirajı en yüksek 2 günlük gazete tarafından genel kurulun zamanı ilan edilmeli. Bu gazeteler ile bide 37. md de belirtilen ticaret sicili gazetesinde yayınlanmalı. Şirketin hisse senedleri var ise bu hisse senedleri nama yazılı ise isme yazılı ise bu kişilerin bildirdikleri adreste taahhüdlü mektupla toplantı günü bildirilir. Bir anonim şirketin hisse senedleri ya nama yazılı yada hamile yazılı olur. Nama yazılı olursa zaten kime ait olduğu belli çünkü üzerinde isim var. Hamile yazılı olanlar ise şirkete getirip tevdi ederler. Şirkete getirip hisse senedini tevdi etmişse bu kişiler o zaman bu genel kurulun ne zaman yapılacağına dair bu kişilere idadeli tahhüdlü mektup yazılır. Bu duyuru yapılmazsa genel kurul kararlarını iptal etme olanağı vardır. Genel kurl kararının iptal sebeplerinden biri bu. Çünkü kanuna esas sözleşmeye iyi niyet kurallarına aykırı olarak alınan genel kurul kararları pay sahipleri tarafından iptal edilebilir. Çağrıyı yaparken ben çağrıya gündemi eklemek zorundayım çünkü toplantıya çağrı sonucu gündemde neler konuşulacağını bilmek önem taşıyor. Bir pay sahibinin hissedarın genel kurul toplantısına gitmesi için gündemki hususlarla ilgili olması lazım yani gündeme bakıp yani ben bu toplantıda bulumalıyım benim için bu gündem önemli demesi lazım. O halde ben çağrıya toplantının yerini zamanını hangi konuların görüşüleceğini yazacam ve o toplantıda gündeme bağlılık ilkesini uygulayacam. Yani gündemde ne konuşulacaksa onları yapacam aksi halde gündemin haricinde bir konu konuşursam ve karara bağlarsam iptal edilebilir. Yani ben hissedar olarak diyecem ki den gündeme şu şu konuları koyaydın ben genel kurul toplantısına girecektim ama sen yazmamışsın bide üstelik gündem dışı konuşları karar bağlamışsın. O zaman gündeme bağlılık gerekiyor. Mesela gündemede şirketin iki fabrikasının eski olduğunun bunu yenilenmesini konuşacam diyorum. Ama giç alakası yokken iki fabrika dşında ben üçüncü bir fabrikayı konuştum. O zaman gündeme bağlı kalmamış olurum. Bu gündemde bana bildirilmediğinden ben toplantıya katılmadım. Bu kararı iptal ettirebilirim. Bazen gündeme bağlı olmama olabilir. Yargıtayın bir kararı var. Yönetim kurulu üyesini azletmek için gündeme bağlılığa gerek yoktur diyor. İki fabrika olayında yönetim kurulu üyelerinden birinin kusurlu olduğu ortaya çıkıyor iş uzuyor ve yönetim kurulu üyesinin azline geliyor. Gündemde yönetim kurulu üyesinin azli olmasa dahi azledebilmeliyim. O zaman azınlığa gündeme madde koydurma hakkı kanun tarafından tanınmıştır. O halde azınlık gündeme madde koydurabilir. Şahıs şirketlerinde hissedarın her zaman bilgi edinme hakkı var. Sermaye şirketlerin de ise bu yok. Sermaye şirketlerinde yapılacak şey şu genel kurula katılıp oy vermek. Yönetim kurulunda iseniz şirketi idare etmek denetçi iseniz şirketi denetlemektir. Üstelik şirketin gidiş hattından dahi haber değilsiniz. Oysa benim genel kurulda oy kullanabilmem için benim şirket hakkında bilgi sahibi olmam lazım. Bu bakımdan TTK 362. maddesi hissedarın bilgi malumat alma hakkını düzenlemektedir. Bunu düzenlesin ki genel kurulda oy verirken adam bilinçli olarak davransın. Şirketin bilançosu kar ve kazancının nasıl dağıtılacağı kar zarar hesabı bilançosu zararın nasıl dağıtılacağı denetçilerin raporlarıyla birlikte genel kurulun olağan toplantısından önce en az 15 gün önce şirketin merkezi ve şubeleride bulundurulur ve hissedarın incelemesine açık tutulur. Toplantı yapılmadan önce şirketin mali durumu hakkında bilgi edinmeleri için hissedarlara şirketin hesaplarını açık tutacam. Halka açık bir şirkette toplantılara iştirak etmek hissedarların hiçde derdi değil halka açık şirketlerde genellikle toplantıya gelmek yerine bu şirketin hisse senedelri artımı artmadımı onu merak eder. Bu yüzden halka açık şirketlerde oydan yoksun hisse senedi çıkarılır. Hissedar zaten toplantıya gelmek istemiyor. Toplantı yeter sayısı 4 te 1 dir 4 te 1 olmayınca toplantı olmaz. Adam zaten toplantıya gemlemiyor bundan dolayı oydan yoksun hisse senedi çıkaracaksın. Halka açık şirkette bu durumda genle kurul pek toplanamıyor. Yönetim kuruluna daha çok görev vermek bi başka çözüm. Genel kurulun aslında bazı yetkileri devredilemez mesela sermeyaye arttırmak genel kurul toplanacak sermaye artırımına karar verecek. Halka açık bir şirkette genel kurul toplanıp sermaye artırımına karar veremiyor. Onun için sermaye piyasası kanunu halka açık bir şirket kayıtlı sermaye sistemine geçmişse işte o zaman yönetim kurulu sermayenin artırılmasına karar verebilir. Hem halka açık olacak hem de kayıtlı sermaye sistemine geçmişse o zaman yönmetim kurulu sermayenin artırımına karar verebilir, sermaye piyasası kanununa göre. Demekki toplantıya çağrı merasimine uymamak, gündemi yazmamak genel kurul kararının iptaline sebeptir. Genel kurul toplantısı ilan edilmedi çağrı yapılmadı kanuna ve esas sözleşmeye uygun çağrı yapılmadı ama her nasılsa bütün pay sahipleri genel kurul toplantısında eğer çağrı yapılmamasına rağmen bütün pay sahipleri genel kurula katışmışsa o toplantı geçerlidir (TTK 377. md.). Demekki sadece hissedar olmak oy kullanma hakkı veriyor. İstisnası oydan yoksun hisse senedi. Bir genel kurul toplantısına oy hakkına sahip olmayan kişiler gelerek karar katılmış ise TTK ya göre bu iptal davası ile sonuçlanır. Genel kurul toplantısına katılmaya yetkili olmayan kişiler gelmiş karar almışlarsa bu iptal edilebilir. Genel kurula hissedarlar katılıyor hissedar olmayan şahısları da getirmişler böylece toplant yeter sayısı yetmemiş bide karar almışlar. Buna iptal davası açılır. Hissedar olamayan bir kişi toplantıya gelse toplantı yeter sayısı ve karar yeter sayısında kabul edilse bunun hukuki sonucu ne olmalı? Yokluk olmalı ama TTK bunu iptale bağlamıştır. İptal davasında bir hak düşürücü süre vardır yoklukta her zaman sürülebilir. TTK açısından hak düşürücü süre var. İptal davası açabilmem için benim genel kurul kararının ticaret siciline tescili ile birlikte 3 aylık dava açma sürem vardır. Yoklukta her zaman açılabilir ama TTK bu iptal sebebi demiş. TTK hukukun genel teorisinden ayrılmış böylece. O halde genel kurul yeter sayısını hissedar olmayan kişilerden toplasam bunun hukuki sonucu iptal davasıdır. Kural olarak bir genel kurulun toplanması için şirket sermayesinin 4 te 1 ine sahip olan kişilerin genel kurulda bulunması gerekir. İlk toplantıda bu insan hazır bulunmadığı takdirde ikinci kez genel kurul toplantıya davet edilmelidir. İkinci toplantıda hazır bulunan pay sahipleri payları ne olursa olsun karar almaya yetkilidirler. Yalnız her zaman kural bu değil bazı durumlarda ağırlaştırılmış toplantı yeter sayıları geçerlidir. TTK 372. md esas sözleşmenin değiştirilmesi tahvil çıkarılması gibi durumlarda ağırlaştırılmış toplantı yeter sayıları düzenlenir. TTK her hisse en azından bir oy hakkı verir diye belirtmiştik. O zaman her hissenin en az bir oy hakkı vermesi kanuni bir durum ama bir hisseye birden ziyade oy bağlanabilir. Ama bu imtiyazı kişiye özgü değilde bir gruba özgü verebilirim. Mesela şirket kurucularına daha fazla oy hakkı verebilirim. A grubu hisse senedlerine B grubu hisse senedlerine göre daha fazla oy hakkı verebilirim. Bir anonim şirkette yakınlarının işne ilişkin hususlar konuşulduğu zaman bu kişilerin oy kullanamamaları söz konusu olabilir.

27/04/2007

Genel kurulu toplanma yeter sayısı 1/4 in mevcut olanların çoğunlu ile karar alınır. Çekimser oy verenler karşıt oy vermiş sayılır. Bunun dışında özellikle bazı durumlarda ağırlaştırılmış toplantı yeter sayıları ve yine ağırlaştırılmış karar yeter sayıları söz konusudur. Mesela anonim şirketin uyruğunun tabiyetinin değiştirilmesi ortakların taahhütlerinin artırılması hem toplantı yeter sayısı hem karar yeter sayıları bakımından oy birliği ile alınır. Öte yandan esas sözleşme değişikliklere yani esas sözleşmede bulunan sermaye miktarı değişiklikleri yani sermayenin azaltısıması yada artırılması, tahvil çıkarılması, şirketin feshi konusunda şirketin sermayesinde 2/3 e sahip olanların kararı gerekir. O zaman toplantı yeter sayısıda 2/3 olmalıdır. Çağrısız genel kurul olabilir ama bütün hissedarlar toplantıdaysa o zaman uygun olur.

à Genel Kurul Kararının İptali : TTK nun 381. md si genel kurul kararının iptal edilebileceğinden bahsetmiştir. 381. md. : aşağıda yazılı kimseler kanun esas mukavele hükümlerine ve bilhassa afaki iyiniyet kurullarına aykırı olan genel kurul kararı aleyhiene tarihlerinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracatla iptal davası açabilirim. Bir genel kurul kararı var. Genel kurulun belli bir toplantıya çağrı usulu var. Genel kurul toplantılarında birde hükümet komserinin bulunması bu hükümet komseri bakanlığı temsil eden hükümet komserinin bulunması emredici bir hüküm. Çağırdık genel kurul toplantısına genel kurul bizim için neden önemli bir sermaye şirketi olan anonim şirketlerde hisse sahipleri hissedarlar hisse kadar oy kullanıyor. Yani genel kurul bişr karar organıdır. Bu bakımdan hissedarların toplantıya çağrılması bizim açımızdan önemli. Çünkü karar verecekler. Verilen bu karar olumsuz oy kullananlar açısından dahi geçerlidir. Ben bu genel kurul kararını iptal ettirmek istiyorum. O zaman bu genel kurul kararının uygulanmaması neye bağlı? Iptal ettirmeme bağlı. O halde var olan bu kararı iptal ettirmek istiyorum. Yönetim kurulu bu kararı uygulamamasın istiyorum. Ne yapacağım? Bu kararın ya kanuna ya iyiniyet kurullarına yada şirketin esas sözleşmesine aykırı olduğunu iddia ederek iptal davası açarız. Ne kadar sürede? 3 ay içinde nerden başlayacak bu 3 ay? Genel kurul kararının verilmesi ve tescil ve ilanı gerekir. Bu 3 aylık süre tescil ve ilanla başlar tartışmalı ama tescil ve ilandan başlatmakta fayda var. neden? Çünkü genel kurula katılamamış olan bir kişide iptal davası açmak isteyebilir. Ama bununda bir takım şartları var.

*** İptal davasının şartları nelerdir?

Öncelikle ortada geçerli bir genel kurul kararı olmalıki ben bunu iptal ettirebiliyim. Ortada bişr genel kurulu hiç yoksa o zaman bu genel kurul kararı iptal edilemez. Zaten yoktur. O zaman yok olan bir genel kurul kararının iptali değil mahkemeden yokluğunun tesbitini isterim. Mesela 370. madde açısından bütün pay sahipleri hazırsa genel kurulu usulune uygun davet edilmeden toplanırsa toplantıyı yapıyorduk. Ama diyelimki toplantıya çağrı merasimi hiç yerine getirilmedi. Yada hükümet komseri toplantıya çağırışlmadı yada tutanaklar hükümet komseri tarafından imzalanmadı sanki toplantı yapılmış gibi bir görüntü ortaya çıkarıldı. Hiç yerine getirilmedi. Ne diyor kanun senedleri nama yazılı olan pay sahipleri ile önceden şirkete hisse senedi tevdi edenlerve adreslerini şirkete bildirenlere genel kurul toplantısı iadeli tahüdlü mektupla bildirilirdi. O zaman hiç yerine getirilmediyse bundan dolayı hissedarlar genel kurula gelememişse yokluk davası olur. TTK 368. md göre umumi heyetin toplantıya daveti, esas mukavelede gösterilen şekil ve surette ve herhalde 37. madde de anılan gazete ile ilan ve toplantı günleri dahil olmamak üzere, toplantı vaktinden en az iki hafta önce yapılmak lazımdır. Hiç ilan edilmemişse yokuluktur. 1 hafta önce ilan edilmişse neye uygun değil kanuna uygun değil. Iptal sebebidir. O halde ortada genel kurul kararı olamlı bu genel kurul kararı iptal edilebilir nitelikte olmalı. Yok değil var ama neye aykırı kanuna, esas sözleşmeye yada iyi niyet kurallarına aykırı. Bir anonim şirkete olağan genel kurul sermayenin 1/4 üne sahip olanlarla toplanıyor. Dikkat edersek burada sermayenin 1/4 ü dediğime göre gerçekten 1/4 oranında sermayeye sahip olması lazım toplanan kişilerin. Bu 1/4 lük oran aslında genel kurulda şeklen bulunuyor. Ancak hukuki açıdan baktığımızda 1/4 lük kişiler pay sahibi değil. Yani orada olmaması gereken kişiler pay sahibi gösterilmiş. Şeklen 1/4 lük toplantı nisabı sağlanmış. Ama ben şeklen böyle bir durum var ama maddi hukuk bakımından bu 1/4 lük oran orada değil. Iptal davası açacam. Hiç toplantı nisabı yoksa o farklı bir durum şimdilik bu kadarını bilin yeter. Yani şeklen bir toplantı nisabı var ama gerçekte kişiler hissedar değil. Demekki kanunun, esas sözleşmenin ve iyiniyet kurallarına aykırılık iptal sebebi. Bunun için geçerli bir genel kurul kararı olmalı. Ikinci olarak bu şeklen geçerli genel kurul kararı ya kanuna ya esas sözleşmeye yada iyiniyet kurallarına aykırı olmalı iptal davası açabilmek için.
ð Kanuna aykırılık demek kanunun emredici olan hükümlerine aykırılık anlamına gelir. Yoksa yorumlayıcı hükümlerine aykırılık anlamına gelmez. Biz kanunun emredici hükümlerine aykırılığı iptal değil butlan olarak gördük. O zaman TTK farklı bir durum getirmiştir. Kanunun emredici kurallarına aykırılık TTK ya göre iptal, TMK göre ise butlandır. Işte sıkıntı buradan doğmaktadır. Genel kurula çağrı hiç yapılmamışsa yokluk demiştik. Bunu yorumlayarak çıkardım. Çağrı yapılmış ama kanuna uygun değil o zaman iptal. O halde TTK butlan olması gereken bir durumu iptal olarak getirmiş. Çünkü emredici kurallara aykırılığın sonuçları butlan olmalı. Burda ise iptal. Hoca gibi yorumlayanlar şöyle bir yorumda bulunuyor. Genel kurula çağrı emredici bir hükümdür. Hiç yapılmamışsa yokluk diyoruz. Yapılmış ama kanuna aykırı yapılmış iptal sebebi. Genel kurula çağrı 15 gün önce yapılırdı. 1 hafta önce yapılmış iptal hiç yapılmamış yoktur. O halde kanuna aykırılık iptal sebebi. Ama hiç kanuna uyulmamış yanlışta olsa yapılmamış o zaman yokluk sebebi. O halde kanunun emredici hükümlerine aykırılık iptal sebebi.
ð Esas sözleşmeye aykırılık iptal sebebidir. Esas sözleşme adeta şirketin anayasadır. Biz esas sözleşmeye ya kanuna uygularız yada özel bir takım hususlar getiririz kanun hükümleri yanına. Ama bu esas sözleşmeyle getireceğimiz konular kanunun emredici hükümlerine aykırı olamaz. Genel kurul toplantıya nasıl davet edilir? Esas sözleşmede gösterilen şekil ve suretleri. Mesela günlük tirajı en yüksek 2 gazetede ilan edilir. Ben bu genel kurulu nasıl toplantıya davet edecem? Milliyet ve hürriyete ilan edecem başka herhalükarda ticaret sicili gazetesinde ilan edecem. Esas sözleşmeye aykırılık adeta kanunun emredici hükümlerine aykırılık gibi iptal sebebidir. Esas sözleşmede ki kurala göre milliyet ve hürriyet gazetelerinde genel kurul toplantısının ilan edileceği yazılmış. Toplantı gününden 15 gün önce ticaret sivili gazetesinde ilan edcem kanuna göre. Anonim şirket olarak ticaret sicili gazetesinde 15 gün önce ialn etmişim ama hürriyet ve milliyette ilan etmemişim. Kanuna uydum ama esas sözleşmeye uymadım. Bundan dolayı buda iptal sebebidir. Esas sözleşme kanunun emredici hükümlerine aykırı olamayan hükümlerdir. Mesela genel kurula çağrı esas sözleşmede belirtilen şekil ve usulerde artı ticaret gazetesinde yayınlanması lazım. yada genel kurul 1/4 ile toplanır demiş. Ben bu rakamı azaltamam ama yükseltebilirim. Genel kurul 1/2 ile toplanır diyebilirim. Ben mümkün olduğunca çok adamla karar almak istiyorsam bu rakamı yüksetebilirim.
ð İyiniyet kurullarına aykırılık yani TMK nın 2. maddesindeki afaki iyiniyet kurullarına aykırılık iptal sebebidir. Hakkın kötüye kullanımı sonucunu veren genel kurul kararı iyiniyet kuralllarına aykırıdır. Mesela hissedarlarının büyük kısmı istanbul ve marmara bölgesi şehirlerinde yaşıyor. Ama genel kurulun karsta yapılacağına dair çağrı gönderilmiş. Kanuna uygun bir çağrı. Bu iyiniyetkurallarına aykırı. Çünkü istanbulda oturan bir kişinin karsa gelip genel kurula katılması birazcık zor. Şirket kişinin karsa gelmemesini istiyor çünkü istediği gibi karar almak istiyor. Usulune uygun bir çağprı ama toplantı yeri kars. Bu iyiniyet kurallarına aykırıdır. Demekki kanuna, esas sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı davranmak iptal sebebidir.

*** Kimler iptal davası açabilir?

O zaman belli kişilerin iptal davası açabileceğini söylemek. Belli kişiler demek belli şartları sağlayan kişilerin iptal davası açabileceğini söylemek mümkündür. TTK 381 e göre bu kişiler toplantıda hazır bulunupta karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçiren veyahut oyunu kullanmasına haksız olarak müsade edilmeyen yada toplantıya davetin usulu dahilinde yapılmadığını yada gündemin gereği gibi ilan edilmediğini toplantıya katılmaya yetkili olmayan kişilerin toplantıya katıldıklarını iddia eden pay sahipleri açabilir. Demekki pay sahipleri iptal davası açabiliyor. Bunların iptal davası açabilmesi için belirli şartları yerine getirmesi lazım. toplantıda hazır bulunupta karara muhalif kalanlar ve bunu zapta geçirenler açabilir bu nedemektir? Genel kurulda hükümet komseri bulunur demiştik. Genel kurulda oy kullananlar olumsuz oy kullandıklarında bunu zapta geçiriyorlar. Hükümet komserinin denetiminde. Genel kurulda hem olumlu oy kullanıp hemde o kararın iptali mükün değil. Ama şu olabilir. Bana tehditle hile ile olumulu oy kullandırttılar. Toplantı salonuna girerken kafama silahı dayadılar şu konuda olumlu oy kullanacaksn dediler bende olumlu oy kullandım. Yada hile yapıldı bana. Şu konuda olumlu oy kullanırsan şirketin geleceği fevkalede iyi olacak dendi ama bu hile ile elde edildi. Iptal davası açabilmesi için genel kurulda üyenin kural olarak olumsuz oy kullanması gerekir ama tehdit hile var ise hukukun genel ilkeleri ile değişir. Önce tehdit ve hile ile olumlu oy kullandırıldığımı ispat etmem lazım. mesela şirketin hesapları o kadar güzel gösterilmişki ben böyle bir güzel manzara karşısında şirketin bilançosuna evet evet dedim. Ama sonradan öğrendim ki o hesaplar gösterildiği gibi değil. Gerçek durumu bilseydim olumlu oy kullanmazdım. Anonim şirkette en az bir hisse bir oy hakkı verdiğine göre her hisseye sahip olan kişide iptal davası açabilir. Önemli olan hissedar olmak. Demmekki toplantıda hazır olacam ve olumsuz oy kullanacam. Toplantıya katılmayanlar çünkü usulüne uygun çağrı yapılmamış o halde usulüne uygun olarak bir çağrı yapılmamış. Uygun bir çağrı yapılamadığından ben bu yüzden genel kurula katılamadım. Yani toplantıda hazır olmamasına rağmen iptal davası açabiliyorlar. Neden? Çünkü çağrı kanuna uygun olarak yapılmamış, esas sözleşmeye uygun olarak yapılmamış veya iyiniyet kurallarına uygun olarak yapılmamış. Yada gündem davetiyeye yazılmamış eğer yazılsa idi ben toplantıya gidecektim. Ben yazılmadığı için genel kurulu önemli bulmadım ve toplantıya gitmedim. Toplantıda hazır olmamak kanuna uygun olarak esas sözleşömeye uygun olarak iyiniyet kurallarına uygun olarak çağrının yapılmayışı yada gündemde görüşlecek maddelerinin konulmayışı nedeni ile toplantıya katılmadım. Katılsaydım olumsuz oy kullanacaktım. Bana toplantıyı bildirmediler yada bildirdiler ama kanuna aykırı esas sözleşmeye aykırı bir şekilde bildirildi bu sebeple bende toplantıya katılmadım. Mesela A anonim şirketinin genel kurulunun toplantısı esas sözleşmede olduğu gibi hürriyet ve milliyet gazeteletinde ilan edilmiş ticaret sicili gazetesinde ilan edilmemiş bu kanuna aykırıdır. Bu kadarla da kalmıyor hamile yazılı hisse senedi sahiplerine tevdi etmişse hissedarın adresine haber verilir. Nama yazılı ise yine hissedara haber verilir. Ticaret sicili gazetesinde de yayınlanmış ama adresini bıraktığı halde hamile yazılı hissedara tebli edilmemiş buda bir iptal sebebidir. Bu hamile yazılı hisse senedi sahibine genel kurul toplantısı adresine tevdi edilmesine rağmen iadeli taahhüdlü mektupla bildirilmemiş. Bu sebeple genel kurul da bulunamamış iptal davası açabilir. O halde toplantıda hazır bulunan yada bulunamayan pa sahipleri iptal davası açabilir. Çekimser kalanlarda iptal davası açabilir. Yönetim kurulu da iptal davası açabilir. Yönetim kurulu genel kurul kararlarına karşı hiç bir şart aranmadan olumlu veya olumsuz oy kullandığına dair hiç bir şart aranmadan iptal davası açabilir. Çünkü eğer genel kurul kararına yönetim kurulu uygulayacaksa bu genel kurul kararının kanuna, esas sözleşmeye, iyi niyet kurallarına aykırı ise yönetim kurulunun sorumluluğunda. O zaman yönetim kurulunun genel kurul kararına karşı iptal davası açabilmesi lehine olan bir durumdur. Aksi halde kanuna, esas sözleşmeye, iyi niyet kurallarına aykırı olan kararları uygulamaktan dolayı kendileri sorumlu olacaktır. Demekki yönetim kurulu kanuna, esas sözleşmeye, iyi niyet kurallarına aykırı kararı uygularsa bundan sorumludur. Yönetim kurulu kararı iptal edilemez. Ama kim sorumlu tutulabiliyor? Yönetim kurulu bu kararı uygulamaktan doalyı sorumlu tutulabiliyor. Üstelik TTK diyorki yönetim kurulu üyeleri müteselsil sorumludur. Eğer bir yönetim kurulu üyesi eğer bir genel kurul kararı kanuna, esas sözleşmeye, iyi niyet kurallarına aykırıysa bunları uygulamaktan sorumluluğu vardır. Bundan dolayı yönetim kurulunun iptal davası hakkı vardır. Yönetim kurulu ister kurul olarak açar yada tek bir üye olarak açar. Demmekki bir anonim şirkette yönetim kurulu kararı iptal edilmez. Halka açık anonim şirketler halka açık olduğu için hissedarlar genel kurula katılmıyodu. Bizim için önemli olan kardır diyorlar. Hisseler borsada artsında benim için genel kurula katılıpta oy kullanmanın bir anlamı yok bu sebeple gene kurula katılmıyordu. Bu güç boşluğu önlemek üzere hissedarlar genel kurula katılmıyor ortda bir güç boşluğu var. Ne çıkarılıyordu oydan yoksun hisse senedi. Başka bir imkan daha var kayıtlı sermaye sistemine geçiş. Kayıtlı sermaye sistemine geçişte güç boşluğunu önlüyor. Genel kurul toplanamıyor bundan dolayı karar alamıyor. Bundan dolyı yönetim kurulunun yetkililerini artırırız. Yönetim kuruluna genel kurulun alabileceği kararları almasına izin verebiliriz. Genel kurulun bir takım yetkileri vardır. Genel kuruldan başka hiç bir organa devredilemez. Mesela şirketin sermaye artırımı devredilemezdi. Sermaye artırımını genel kurul yapıyor. O zmaan halka açık bir şirkette kayıtlı sistemi diye bir sistem var. Bu sistemde şirketin bir kere halka açık olması lazım. ama her halka açık şirket kayıtlı sermaye sisteminde olacak diye bir kural yok. Halka açık şirketin kayıtlı sermaye sistemine geçebilmesi için sermaye piyasası kurulundan izin alması gerekir. Tabş bu izini alması için şirketin bir takım şartlara sahip olması lazım. mesela şu kadar sermayeye sahip olması bir yüksek miktarda sermaye tesbit ediyor. Çünkü kayıtlı sermaye sistemine geçince yönetim kurulu adete genel kurulun yerine geçiyor. Karar alıyor ve bu aldığı kararları ayrıca uyguluyor. Sermaye artırımına karar vermek demek yönetim kuruluna bazı başka görev ve haklarında verilmesi anlamına gelmektedir. O halde kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulun kararlarında kanuna, esas sözleşmeye, iyi niyet kurallarına aykırı sebebiyle burda 3 ay değilde kaç gün 30 günlük bir sürede iptal davası açılabilir. Yönetim kurulu sermayeyi artırma kararı alabiliyormuş. Yani böyle sınırsız değil. Mesela kayıtlı sermaye sisteminde şirket yönetim kurulu şirket sermayesini 10 milyar YTL ye kadar çıkarabilir. Buna tavan sermaye denir. Tavan sermayeye kadar yönetim kurulu sermayeyi artırabiliyor. Bunun mutlaka tespiti gerekiyor. Buda esas sözleşmede olacak.
Konuyu toplamak gerekirse; kimler iptal davası açabiliyor? Pay sahipleri, yönetim kurulu kurul olarak veya tek birey olarak, yine kanuna bakıyoruz Denetçilerin herbiri yada denetim organı olarak açabilir.
*** İptal davasını açacam kime karşı açacam?

Iptal davasında davayı eğer ben pay sahibi isem anonim şirketin tüzel kişiliğine açarım. Anonim şirketin tüzel kişiliği ise yönetim kurulu temsil eder. Yani anonim şirketin tüzel kişiliğine açtığım takdirde şirketi yönetim kurulu temsil eder. O halde ben pay sahibi olarak açtımı şirket tüzel kişiliğine açıyorum bu davada şirketi yönetim kurulu temsil ediyor. Yönetim kurulu böyle bir davayı açtığında davalı va davacı sıfatı kendinde birleşiyor bu sebeple eğer yönetim kurulu iptal davası açmışsa karara karşı o zaman davalı ve davacı sıfatları birleşebilir. Bu davanın şirket merkezini bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılması lazım. ne kadar sürede açılır? TTK 381. md. kararın alındığı tarihten itibaren 3 aylık bir süre tayin diyor. Ancak toplantıya katılma tarihinde alınan karar değil tescil ve ilan tarihinden itibaren başlatmak gerekir. Bu davada yetkili mahkeme eğer bu dava sebebiyle şirketin muhtemel zararı olacaksa bir güvence isteyebilir güvence biçiminde teminat gösterilmesini isteyebilir. Bu teminatın niteliğinede miktarınada hakim karar verir. TTK açısından eğer genel kurul kararlarına kötü niyetle iptal davası açılmışsa davacılar bu yüzden şirketin uğradığı zarardan dolayı müteselsilen sorumludur. Eğer ben kötü niyetle iptal davası açarsam bu tesbit edilirse ben şirketin uğradığı zarardan müteselsilen sorumludur. Kötü niyetle davranmamasına rağmen öyle bir iptal davası açabilirim ki şirketin mali durumun bozulmasına sebep olur. eğer bu yolda şirket zarar gördüyse ben bu dava dolayısıyla şirkete verdiğim zarardan müteselsilen sorumluyum.

Örnek; Bir anonim şirkette oydan yoksun hisse senedi sahiplerinin genel kurul toplantısında hazır bulunup toplantı nisabında dikkate alındıkları ve toplantının yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu kişiler toplantı nisabında sayıldığı için bu alınan kararlar iptal edilebilir. Çünkü bu kişilerin toplantı yeter sayısında dikkate alınmaması lazım.

Yönetim Kurulu : Yönetim kurulu bir organ niteliğinde çalışır. Anonim şirketin temsilcisi olan yani hem yönetim işlerini gören hemde şirketi temsil eden organdır. Yönetim kurulunu genel kurul seçer. Bunun bir takım istisnaları vardır. Şirket kurulurken genel kurul yapılana kadar yönetim kurulunu esas sözleşmeye yazarak kimlerden oluşacağını yazabilir ama genel kurulu yaptığımızda genel kurulda seçeriz. Ama genel kurul yapılana kadar esas sözleşmede yönetim kurulunu belirleyebiliriz. Bazen devlete ait anonim şirketlerde kit gibi bu tip anonim şirketlere kamu tüzel kişisi yönetim kurulu seçiyordu o halde atama yoluylada seçilebilir yönetim kurulu üyeleri. Bu özellikle devletin ortak olduğu anonim şirketlerde olur. bir başka husus görevli devam ederken yönetim kurulu üyesinin bu sıfatı ortadan kalmışsa yine TTK 315. md gereği genel kurul toplanıncaya kadar yönetim kurulu kendi arasında bir üye seçer. Mesela yönetim kurulu üyesi öldü medeni hakları kullanması sona erdi böyle bir durumda yönetim kuruluda ilk genel kurula kadar yönetim kurulu üyesi seçebilir. Kural yönetim kurulu üyesini genel kurul seçer.


Yönetim kurulu anonim şirketlerde 312. md ye göre en az 3 kişden oluşur. O halde yönetim kurulunun 3 kişiden oluşması bu üç kişi arasında tüzel kişi varsa bir gerçek kişi atanması gerekir tüzel kişilik tarafından. Yönetim kurulunun görev süresi 3 yıldır. Tabi yönetim kurulu üyesi seçilmek için hissedar olmaya pay sahibi olmaya gerek yoktur. Ancak seçildikten sonra mutlaka hisse alması icap eder. Çünkü yönetim kurulu üyeleri sahip oldukları hisse senedlerinin şirkete tevdi etmek zorundadırlar, şirkete verecekleri zarar karşılığında şirkete tevdi etmek zorundadırlar. Tüzel kişi yönetim kurulu üyesi olabiliyordu ama gerçek kişi temsilci atıyordu. Bu temsilcinin hissedar pay sahibi olması gerekmez ama tüzel kişnin olması gerekir.

à Yönetim Kurulunun Görevi : yönetim kurulu şirketin yönetim organı. Tabi yönetim organı olunca üyeleri şirketi yönetir. Genel kurulu olağan ve olağanüstü bir toplantıya çağırıyor. Genel kurul toplantısının yapılması için bilançoyu hazırlayıp genel kurula sunacaktı. Şirket defterlerini tutacaktı. Çıkan genel kurul kararlarını uygulayacaktı. Uygulamdan önce tescil ve ilamını sağlayacaktı. Kayıtlı sermaye sistemini seçen halka açık şirkette yönetim kurulunun tavan sermayeye kadar şirket esas sözleşmesinde gösterilen miktara kadar sermayeyi artırma yetkisi vardı. Bu eğer bir organ sermayeyi artırıyorsa sözleşmeyi değiştirmesi anlamına gelir. Gene ne hakkı var tahvil çıkarma hakkı var. Kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulununu hisse senedi çıkarma hakkı var. İmtiyazlı hisse senedi çıkarma hakkı var, rüçhan haklarını kulandırma konusunda yani yeni pay alma haklarını kullandırma hakkında hakkı var. Rüçhan hakkı be demek, ben bir anonim şirkette 1 milyar sermayeli anonim şirkette 1000 liralık hisseye sahibim şirketin sermayesi 2 milyara çıkarıldı. 1 milyarda 1000 liralık hisse 100 de 1 eder. Yani her hissenin en az bir oy hakkı verdiğini düşünürsek o zaman ben o şirkette 100 de 1 oranında oy hakkına sahibim. 2 milyara çıkarıldı o zaman hissem 200 de 1 oldu. Yani sermayedeki payım düştü buna bağlı olarak her hisse bir oy hakkı veriyordu ya yani oy hakkım düştü. Yani şirketteki söz sahibi olma durumum düşer. Rüçhan hakkı ne demek o zaman öncelik hakkı demek. Şirket sermaye artırımına gittimi bana öncelikle rüçhan hakkımı kullandıracak. Çünkü benim şirketteki pay oranım düşmesin diye. O zaman benim bir ortak olara rüçhan hakkım var. Bu rüçhan hakkımı belli bir süre içinde kullanmak zorundayım. O zaman bu rüçhan hakkı belli sürede kullanılması gereken kazanılmış bir haktır müktesep bir haktır. Ne anlamda mutlak haktır? Belli sürede kullanılması gereken bir hak. Demmekki bu hakkın kullanılması mutlak müktesep hak olarak kullanılmasada bir belli süre de kullanılması gereken bir hakkıtır. Neyle getirilmiş bir kanunla getirilmiştir. Rüçhan hakkını kayıtlı sermeye sisteminde üyelere şirket yöneti kurulu kullandırır. Çünkü şirketin sermaye artırımını kayıtlı sermaye sisteminde şirket yönetim kurulu artırır. Kayıtlı sermaye sisteminde o halde yönetim kurulunun yetkileri dahada geniş. Yönetim kurulunun ister halka açık olsun ister kapalı olsun ilk görevi şirketin işlerini yönetmektir. Bu işleride kurul halinde yapar. En az 3 kişiyle o halde yönetim kurulu bu yetkisinin kurul halinde kullanır. TTK açısından murahas üyelik diye bir kavram getirilmiştir. Bu şu anlama gelir. Eğer şirket esas sözleşmesinde şirketin idare ve temsil işlerinin yönetim kurulu üyelernden birinin yapacağı tesbit edilmişse bu işi yapacak yönetim kurulu üyesine murahas üye deniyor. Sadece şirket defterlerinin tutulması bir üyeye bırakılmışsa biz buna murahas üye diyoruz. Ama murahas üye aslında yönetim kurulunun üyesidir. Yönetim kurulu üyelerinin içinde bir murahas üye seçiyoruz. Mesela bu kişi muhasebe yüksek okulundan mezun olduğu için defter işinden iyi anlar. Bunun dışında birde murahas müdür var. murahas müdürlük ise yönetim kurulunun üyesi değil dışardan bir kişiyi o konuda eğitim aldığını tecrübeli olduğunu düşündüğümüz kişiyi murahas müdür olarak atıyoruz. Asıl önemli olan şu yönetim kurulu en az 3 kişiden oluşuyor. TTK 330 .md esas sözleşmede aksinme hüküm olmadıkça idare meclisinin karar verebilmesi için üyelerin en az yarısında bir fazlasının hazır olması gerekir. Demekki şirket sözleşmesinde bir hüküm yoksa yönetim kurulunun karar verebilmesi için yönetim kurulunun yarısında bir fazlasının hazır olması gerekir. 3 ün yarısından bir fazlası 3/2= 1,5 yarım insan olamayacandan bunu 2 olarak kabul edecez 2+1= 3 yani 3 kişide orada hazır bulunması gerekiyor. Enaz anonim şirketin yönetim kurulu 3 kişiden oluşuyorsa toplanması için 3 kiş olması lazım. o zaman yönetim kurulunun bu hükme göre oy birliği ile toplanıp karar vermesi lazım. yargıtay kararına göre yarım kalan tama tamamlanacağı için yönetim kurulunun eğer oy birliğiyle karar almasını arzulamıyorsanız o zaman en az 3 kişi değilde rahat bölünebilir tamlamaya gerek kalmayacak sayılar da yönetim kurulunu oluşturmak gerekir. Mesela 4 kişi olursa 4/2=2kişi 2+1=3kişi hazır olmalı. Bu sayı HEM TOPLANTI HEMDE KARAR VEREBİLMEK İÇİNDİR !!!!
Yönetim kurulunun yaptığı her toplantıda aldıkları kararı imzalamaları yani bir yönetim kurulu karar defteri olması gerekir. Çünkü eğer yönetim kurulu kararına muhalif kalmışsak yönetim kurulu üyesi olarak yönetim kurulu üyesi olmanın sorumluluğundan kurutulmak için muhalefetinizi yönetim kurulu karar defterine geçirecez. O halde yönetim kurulu üyesi temsilen oy kullanamaz yönetim kurulunda. Nerde olması lazım? toplantıda bir fiil olması icap eder. Anonim şirketin yönetim kurulunun birlikte sorumluluğu müteselsil sorumluluğudur. Bir anonim şirkette şirketi bağlamak üzere eğer esas sözleşmede aksine hüküm yoksa iki yönetim kurulu üyesinin imzası gerekir. Yani şirket yapılan işte bağlanmak istiyorsa en az 2 yönetim kurulu üyesinin o iş için imzası şartır. Bunun dışında belli işler için murahas üye atayabiliyoduk. Eğer murahas üye olarak atanmışsak o iş için şirketi tek başımıza temsil etme hakkımız var. TTK 336. md açısından yönetim kurulunun sorumluluğu. Yönetim kurulu üyeleri şirket adına yapmış olduğu sözleşmelerden işlemlerden şahsen mesul olmaz. Ancak aşağıda yazılı hallerde şirkete münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı müteselsilen sorumludurlar.
- Hisse senedeleri bedellerine mansuben pay sahiplerine yapılan ödemeleri doğruluğu. Yani hisse senedine mahsuben kar payı ödenmiş ama bu kar payları doğru hesaplanmamış.
- Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması yada doğru tutulmaması. Bir anonim şirkette genel kurul karar defteri, yönetim kurulu defteri, defteri kebir, envanter, günlük defter bunlar bulanacak. Bu defterin tutulmasında yönetim kurulu sorumlu, kar payının yanlış hesaplanmasından yönetim kurulu sorumlu.
- Dağıtılan karların gerçek kar olmaşıyışından yönetim kurulu sorumlu.
- Genel kuruldan çıkan kararların sebepsiz yere yerine getirilmemesi.
- Kanunun yada esas sözleşmenin yüklediği görevleri yapmamasından dolayı yönetim kurulu müteselsilen sorumludur.
Bu saydığımız hususlardan yönetim kurulu kurul halinde sorumludur ve bu sorumluluk müteselsil bir sorumluluktur.
TTK 336: Beş numaralı bendde yazılı vazifelerden birisi 319. md gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen sorumlu olmaz. Yani 5 numaralı benddeki işi kurul bir murahas üyeye bırakmışsa o zaman kurulun müteselsil sorumluluğu yoktur. Bırakılan kişinin tek başına sorumluluğu vardır. Şirket defterinin tutulması A şahsına verilmiş bu A şahsı bir murahas üyedir. Şirket defterleri kanuna uygun tutulmamışsa nasıl bir sorumluluk var? müteselsil sorumluluk vardır. Eğer işler bir murahas üyeye bırakılmışsa o zaman sadece murahas üye sorumlu olur ama şirket defterlerininde tutulması müteselsil sorumluluktur. Bu bakımdan TTK 338. md eğer müteselsil sorumluluk varsa kusuru olmadığını ispat eden yönetim kurulu üyesi sorumluluktan kurtulur. Demekki şirket defterinin tutulmasından müteselsil sorumlu ama kusuru olmadığını ispat ederse mesela defterlerin tutulması bir murahas üyeye bırakılmıştır bunu ispat ederse sorumluluktan kurutulur. Yönetim kurulu nasıl sorumludur? Kusurları oranında müteselsil sorumludur. Bu bakımndan yönetim kurulu üyesi o karara katılmıyorsa yönetim kurulu defterine muhalefetini geçirmelidir.

28/04/2007

Yönetim kurulunda birlikte ve müteselsilen bir sorumluluk var. Herhangi birine şirket defterinin verilmesi durumunda bile müteselsil sorumluluk olur. kusursuzluğunu ispat eden sorumluluğundan kurtuluyordu. Murahas müdür ile murahas üye arasındaki farkı anlattım. Murahas üye neydi? Yönetim kurulu içerisinden bir üyeye bir işi tek başına yapma görevini veriyorsunuz. Şirketi idare ve sadece o konuda temsil etme yetkisi veriyosunuz. Murahas müdür ise şirketin dışından olan yönetim kurulu üyesi olmayan ama üye olabilir ona bir takım işleri veriyoruz. Bu bir sermaye şirketi olduğuna göre yönetim kurulu üyelerinin bir özen gösterme borcu içinde olduklarını söylemek her ortak için değil yönetim kurulu üyeleri için söylemek gerekir. TTK 320. md açısından idare yönetim kurulu üyelerinin tıpkı BK 528. md gibi özen göstermeleri gerekir. Bu madde şirket işlerini idare eden ortağın tıpkı vekalet aktindeki vekil gibi sorumlu olacağını belirtmektedir. Vekilin özen borcu ise BK 321. md işçinin özen borcuna atıfta bulunur. Işçinin özen borcu konusunda o işin yapılması için işçinin sahip olması gereken niteliklere şirket yöneticiside sahip olmalıdır. Burada işçinin subjektif değil objektif niteliklerine önem verilmiştir. Işçinin yada şirket yöneticisinin objektif bakımdan bir idareci olarak hangi özelliklere sahip olması gerekiyorsa hangi özeni göstermesi gerekiyorsa şirket yöneticisininde o özeni göstermesi gerekir. Ayni subjektif olmak demek ne demek kişinin özelliklerini dikkate almak demek. Yönetim kurulu üyesi bu vazifesinden dolayı birde ücret alıyorsa özen gösterme borcunun dahada artacağını söylemek yanlış olmaz ücret alan şirketi yöneticisi bu objektif nitelik yanında dahada şirket işlerinde özenli davranması lazım. subjektif kıstas dikkate alınacak olursa orta vasıftaki bir yönetici gibi değilde daha da özen ve ihtimam göstermesi icap eder. Burada bu özenin şirket ortağına değilde yönetim kuruluna verilmiştir. Anonim şirketlerde ortağın değil yöneticilerin özen borcu var. buna bağlı olarak yöneticilerin sadakat borcuda söz konusudur. Yani şirkete sadık olacaklar bu sadakat TTK 334 - 335 md bize gösterilmiştir. 334 md göre yönetim kurulu üyelerinden biri genel kurulun izni olmasının şirket konusuna giren bir işi kendi adına yada başkası namına yapamaz. O halde şirket konusuna giren bir işi kendi adına yada başkası namına yapamayacak aksi halde bu işlerin batıl olduğu iddia edilebilir. Aynı husus TTK 335 md de konu olmuştur. Buna göre yönetim kurulu üyelerinden birisi genelk kuruldan izin almaksızın şirketin konusu içindeki ticari bir işlemi kendi adına veya başkası hesabına yapamayacağı gibi aynı türde ticari bir işlem yapan şirkete sorumluluğu sınırsız ortak olarak mdahi giremez. Anonim şirket araba lastiği üretiyor konusu esas sözleşmede arab lastiği üretmek. Bu anonim şirket ortaklarından A aynı zaman da nereye üye ise yönetim kuruluna üye ise. O zaman sorumluğu sınırsız ortak olan bir şirkete ortak olamaz A. lsatik üretimi ile uğraşan kollektif şirkete ortak olamaz. Komandit şirkete sınırsız sorumlu olamaz. Adi şirkete sınırsız sorumlu olamaz. DİKKAT EDERSENİZ AYNI İŞTEE !!!! Ne zaman yapabilirmiş? Genel kuruldan izin alarak yapabilir. Eğer genel kuruldan izin almamışsa bu durumda ilgili yönetim kurulu üyesinde şirket tazminat isteyebilir yada ilgili yönetim kurulu üyesinin 3. kişi ile yapmış olduğu işlemi şirket adına yapılmış sayılmasını talep edebilir yada tazmibat isteyebilir. O halde yönetim kurulun üyesinin kendi şirketi ile rekabet yapmaması diyoruz. Lastik üretimi ile uğraşan bir anonim şirket bu lastik üretimi ile uğraşan şirketin yönetim kurulu üyesi bir başka lastik işiyle uğraşan bir sermaye şirketine ortak olabilir. TTK düzenlememiş ama bu mantıkla bir başka lastik işiyle uğraşan anonim şirkete sınırsız ortak olamaz. Başka bir anonim şirkete de ORTAK OLAMAZ !!!! o halde kanun sadece sınırsız ortak olamaz demiş. Ama mantık yürütüğüüzde ortak ne de olamaz aynı konuyla uğraşan bir başka anonim şirkete yönetim kurulu üyesi olamaması lazım. araba lastiği üreten bir anonim şirkete bir yönetim kurulu üyesi A, bu işleri artık çok iyi bildiğinden ve araba lastiği piyasasını çok iyi tanıdığından bir başka şirkete ortak olmamış kendisi araba lastiği üreten bir işletme açmış. Aslında kanun düzenlememiş ama bu rekabet yasağına giriyor şirketin konusuna giren bir işi kendisi yapıyor yani şirkete sadakatsizlik gösteriyor. Rekabet yasağı ile ilgili bir zaman aşımı süreside konulmuştur bu süre öteki yönetim kurulu üyelerinin durumu öğrendiği ticari işlemlerin yapıldığı tarihten itibaren 3 ay vukularından itibaren 1 yıldır. Aynı durum bir kere murahas üye içinde geçerlidir. Murahas müdür içinde rekabet yasağı geçerlidir. Anonim şirkette sadakat borcu özen borcu rekabet yasağı şirkettin konusuna giren işleri yapmama yönetim kuruluna ait bir sorumluluk her ortağa ait değil. Bu yasaklar murahas müdürlere uygulanmalıdır. Yönetim kurulu üyesinin en önemli görevi şirketi idare etmektir. Kurul halinde şirketi idare etmesi gerekir. Temsil de yönetim kuruluna aittir. En önemli görevi genel kurul kararlarını yerine getirmek icra etmektir. Tabi iptal edilebilecek kararı iptal ettirmeliki kendisi sorumluluğu olmasın. En önemli hakkı her toplantı başına huzur hakkı dediğimiz parasal hakkıdır. Ancak huzur hakkının ödenmesi için ya esas sözleşmede hüküm olmalı yada genel kurul bu konuda karar vermelidir. Bir başka husus yönetim kurulu üyeleri her toplantı başına huzur hakkının yanı sıra kendilerine bir ücret ödenmesi de söz konusu olmalıdır. Bunu içinde ya esas sözleşmede hüküm olmalı yada genel kurul bu konuda karar vermelidir. Bir anonim şirketin esas sözleşmesinde kazancın nasıl paylaştırılacağı belirtiliyor. Bazı gruplara ayrıcalık tanınabiliyordu. O zaman yöneticilere yönetim kurulu üyelerine daha fazla kar payı verilmesi için esas sözleşmede hüküm olabilir. Yönetim kurulu genel kurul tarafından aklanırmı? Biz buna ibra diyoruz. Bir kere anonim şirketin genel kurulu yılda enaz 1 kere toplanır. Kar dağıtımı yıldan 1 den fazla ise o zaman genel kurul sayısı kadar toplanır. Genel kurul için bilanço hazırlanıyor kar dağıtımının yapılması için. Bunu yönetim kurulu hazırlıyor. Yani bilançonun tasdik edilmesi gerekiyor. Yönetim kurulu hazırlıyor ve genel kurula sunuyor. Işte bu durumda genel kurulda yöneticilerin aklanması ibra edilmesi gerekiyor. Demekki bilonçonun tasdiki ile yöneticilerin ibrası gerekleşiyor. Diyorum ki bu bir yıllık süre içinde yöneticilerin hukuki bir yanlışı bulunmamaktadır diyorum. Ibra kararını genel kurul veriyor. TTK göre bir anonim şirkettin ilk kurucuları ilke yöneticileri şirket kurulduktan itibaren yani şirket ticaret siciline tescil ve ilan edildikten sonra 4 yıl boyunca ibra edilmezler. Çünkü şirket yeni jurulduğu için kurulma aşamasında ortaklar ilk yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gideceklerdir. Mesela şirket kuruldu ayni sermaye ile kuruldu. Bunu değernin doğru biçilmesi. Mesela bir ev koyulmuşsa sermayeye 1 milyarlık bir eve 2 milyar yazmışsak esas sözleşmeye bunda şirket alacaklısı zarar görebilir. Ortaklar sermaye koyma borcunu yerine getirmişlerse o zaman şirket alacaklarına karşı sadece şirket tüzel kişiliği sorumludur. Şirket alacaklısın aslında 1 milyarlık evi 2 milyar diye yazmışlar bundan alacaklı alacağını alamazsa zarar görebilir. Bu bakımından anonim şirket ilk kurulduğunda kuruluşundan itibaren 4 yıl ibra edilmiyorlar. Bunun dışında bilançonun tasdiki ile de ibra gerçekleşiyor. Bilançonun tasdiki demek yönetim kurulunun aklanması anlamına geliyor. Acaba ibra için özel bir çoğunluk gerekiyormu? TTK ibra için özel bir çoğunluk aramamış. O zaman toplantı yeter sayısı sermayenin 4 te 1 çoğunluğunun toplanması yetiyor. Anonim şirkette azınlık vardı. Şirket sermayesinin 10 da 1 ine sahip olana azınlık diyorduk. Bu halka açık şirkette 20 de 1 idi. Azınlığın bir hakkı varmı? Birçok hakkı vardır. Mesela ibra edilmelerine karşı çıkabilir. O halde azınlık yöneticileri ibra edilmelerine karşı koyabilir. Bu durumda genel kurul kararı ibra ise azınlık eğer muhalif kalmışsa o zaman ibra söz konusu olmaz. 10 da 1 muhalefet ederse ozaman ibra olmaz.


Azınlık karşı koyduğu zaman ibra gerçekleşmez bu durumda azınlık genel kurul gündeminde yönetim kurulu üyeleri için sorumluluk konusunun olmamasına rağmen yönetim kurulunun sorumluluğu davası açabilir. O halde gündeme bağlılık ilkesinin istisnası genel kurulun yada azınlığın yönetim kurulu üyelerine ilişkin sorumluluk davası açılmasına karar vermesidir. Eğer şirket yani ortaklık bilançoyu tasdik etmemişse yani yönetim kurulunu ibra etmemişse şirket yönetim kurulu aleyhine sorumluluk davası açabilir. Eğer genel kurul dava açılmasına karar vermişse yada azınlık böyle bir talepte bulunmuşsa talebin yapıldığı andan itibaren 1 ay içerisinde yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmalıdır. Bu 1 aylık süre hak düşürücü bir süre değildir. Yani 1 aylık süre içerisinde dava açılmaması hakkı düşürmez. Tabi burada gerek azınlığı gerek genel kurulu böyle bir karar vermesi ( dava açılmasına karar vermesi ) durumunda denetçilerin dava açması gerekir. Denetçiler özellikle ortaklığın genel kurulun dava açılmasına karar verdiği zaman denetçiler devreye girmeli. Şirket kendi kendini dava edemeyeceğine göre şirket adına davayı denetçiler açar. Azınlık istiyorsa azınlık açar. Ne kadar süremiz 1 ay. Bu hak düşürücü süre değil.

OLAY 1-) A şirkettinin genel kurulu 1.1.2006 tarihinde toplanmıştır. Bu genel kurul usulune uygun olarak toplantıya çağrılmış herhangi bir problem yok.şirketin sermeyesi 100 milyar YTL ortakalardan a, b, c, 10 milyar liralık hisseye sahip genel kurulda gündemde olmamasına rağmen bilonço görüşmeleri esnasında yönetim kurulu üyelerinden d nin şirketin hesaplarında oynama yaptığı bu sebeple bilançonun onaylanmaması gerektiğini a, b, c, ileri sürmüş.

Soru 1-) Gündemde olmamasına rağmen bilançonun hazırlanması esnasında yönetim kurulu üyelerinde d nin hesaplarda yanıltıcı olduğunu a, b, c iddia edebilir mi?
Soru 2-) Bu durumda bilanço tasdik edilmiş olurmu?
Soru 3-) a, b, c nin daha sonra izleyeceği yol ne olabilir?

OLAY 2-) A anonim şirketi 1.1.2006 tarihinde genel kurul toplantısını gerçekleştirmiştir. Bu genel kurulda bilanço tasdik olunmuştur onaylanmıştır ancak ortaklardan b bilançonun gerçekleri yansıtmadığı hayali rakamlar doldurulduğu iddiasıyla genel kurul kararını 1.3.2006 tarihinde iptalini istemiştir.

Soru 1-) İptalini isteyebilir mi?
Soru 2-) Aynı iptal davasını 1.6.2006 tarihinde açabilirmi? Açamazsa hangi yola başvurabilir?

OLAY 1-) CEVAPLARI

CEVAP 1-) a, b, c 1.1.2006 tarihinde genel kurulda bilanço tasdik edilemez demiş. a, b, c şirket sermayesinin 10 da 1 ine sahip olan azınlıktır. Azınlığın genel kurul da muhalif kaldıklarını karar defterine yazdırmaları gerekir.

CEVAP 2-) Ibra gerçekleşmiş mi burada? Şirket yöneticileri aklanmışmı burada? Azınlık muhalefet olduğu için ibra gerçekleşmemiş. Yönetim kurulunun sorumluluğuna gidilmesi lazım 1 ay içerisinde. Bu 1 ayda gitmezse bu bir hak düşürücümü? Hayır.

OLAY 2-) CEVAPLARI

CEVAP 1-) Anonim şirkette defterler 15 gün önce incelenmek için ortaya çıkar. Burada görmedik gözden kaçtı. O zaman genel kurul yapıldıktan sonra yani 1.1.2006 da yapıldı. Ortak ben bu rakamlardan anlamadım ben bunu bir muhasebeciye gösteriyim dedi. 1.1.2006da yönetim kurulunda ibra edilmiş. Ama hesapların yanlış gösterilmesiyle ibra edildi. Burada b olumlu oy kullandı ne demiştik olumlu oy kullanan kişi iptal davası açamaz demiştik karara. Ama burada şu mümkün ibra etmiş olmasına rağmen o zaman gerçek durumu biliyorduda ibra edildi diyemeyiz. Bundan dolayı genel kurulun kararı iptali istenebileceği gibi ilgili yönetim kurulunun da sorumluluğuna gidilebilir. Adam davayı 1.3.2006 tarihinde açmıştır. Burada iptal davası tarihi geçmemiştir. Iptal davası açabilir.

CEVAP 2-) 1.6.2006 da açabilirmi? Yönetim kurulu üyeleri aleyhine TTK 309. md sinin 4. fıkrasına göre davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl zararın meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde tazminat davası açmaları mümkündür. Eğer yapılan fiil ceza hukuku bakımından daha uzun bir zaman aşımını gerektiriyorsa bu süre ceza hukukundaki zamanaşımı süresine tabidir. TTK açısından hissedarlar ve şirketin alacaklıları şirketin yönetişm kurulu üyeleri aleyhinde dava açabilirler. Bu durumda eğer genel kurul bir ibra kararı vermişse ve pay sahibi dava açmak istiyorsa ne yapmalıdır önce genel kurul kararının iptali isteminde bulunmalıdır ancak yönetim kurulu üyeleri aleyhine tazminat davası açabilmesi 2 ila 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi tutuluyor. Bu bakımdan tazminat davası açmak mümkün. Ancak yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılacak dava şirket, hissedarlar, şirket alacaklıları. Şirket alacaklıları neden açıyor? Çünkü yönetim kurulu faaliyetinden dolayı bunlar şirketteki alacaklarını tahsil edememişler. O zaman şirketin yönetim kurulu üyelerine kimler dava açabiliyor? Şirket adına eğer ibra kararı verilmemişse denetçiler açıyor, yada azınlıklar azınlık olmayan hissedarda yönetim kurulu adına tazminat davası açabiliyor 2 ila 5 yıllık süre içinde. O zaman yönetim kurulu üyelerine karşı kimler tazminat davası açabilir. Şirket adına denetçiler, hissedarlar, şirket alacaklıları. Ama şirket alacaklıları yönetim kurulunun yönetiminden dolayı zarar görmüşse. Şirket ortağıda tazminat davası açabiliyor. Eğer burda tazminata hükmedilirse o zaman şirket ortağına değil doğrudan şirkete veriliyor tazminat. Çünkü şirket hissedarının dava açma sebebi şu; yönetim kurulu şirketi kötü idare ettiği için şirket zarar gördü dolayısıyla bende zarar gördüm. Yönetim kurulu o kadar kötü idare ettiki şirketi bu sebeple şirketin hisseleri borsada düştü dolayısıyla benimde bir zararım var. demmekki şirket hissedarının tazminatı eğer kazanırsa şirkete ödenecek. 1.1.2006 da bir genel kurul kararı var. burda azınlık olmayan b bilançonun tasdik edilmesine evet demiş daha sonra evet demiş olmasına rağmen sonra bilançonun gerçek bilanço olmadığını şişirilmiş bir bilanço olduğunu anlamış. 1.3.2006 da iptal davası açmış genel kurul kararına karşı. 1.6.2006 da açabilir mi ? iptal davası açmak için gerekli olan hak düşürücü süre geçmiş. Olsa olsa ne açabilir? Yönetim kurulu aleyhine sorumluluk davası tazminat davası açabilir. Kazanırsa şirkete ödenir bu tazminat. Ancak doğrudan direkt kendi zararı varsa onuda ispat ederek alabilir. ,


Denetçiler : Ortaklığın denetim organıdır. Denetçile kaç tane olurmuş? TTK 347. md. Anonim şirketlerde beşten fazla olmamak üzere bir veya daha çok murakıp bulunur. Birden çok murakıplar bir heyet teşkil ederler. Işleri anonim şirketin işlerini denetlemek. Denetçileride genel kurul seçer. Ilk defa kuruluyosa ani kuruluşta şirketin esas sözleşmeside kimlerin bulunduğunu gösterecem. Tedrici kuruluşsa ya sözleşmede gösterem yada kuruluş genel kurulunda seçecem. Eğer deneticilerden birisi ölmüşse, iflas etmişse, hacir altına alınmışsa, bi takım mahkumiyetler almışsa denetçiler kendi aralarında ilk genel kurula kadar bir denetçi seçebilirler. Azınlık mahkemeden veya genel kuruldan özel denetçi atanmasını isteyebilir. O zaman azınlığını bir hakkı daha çıktı. Özel denetçide atanabilir. Özel dentçi atanması mümkündür. Kural olarak özel denetçiyi genel kurul seçebilir. Ama seçmiyorsa azınlık mahkemeden de özel denetçi atanmasını isteyebilir. Kamu tüzel kişilerin eğer o şirkete ortaksa özel denetçi atanmasını isteme hakkı vardır. Aslında denetçi olmak için hissedar olmaya gerek yok. Kanunda hissedar olması aranmamıştır. Ancak şirket sözleşmesine konacak bir hükümle denetçilerinde şirket hissedarı olması gerekebilir. Yada esas sözleşmeye hükümler konulabilir. Denetçi olacak kişilerde şu şu vasıflar olmalıdır. Mesela irtikap, rüşvet olaylarına karışmış kişileri zaten TTK ya göre zaten denetçi seçemiyorum da bunun dışında başka şartlar getirebilirim mesela 4 yıllık işletme ekonomi mezunu olmak yada hukuk mezunu olmak gibi şartlar getirilebilir. O halde denetçi olmak için zaten TTK bir takım şartlar getirmiş. Ne olabilir bu mali olabilir, rüşvet olabilir, irtikap olabilir zaten böyle cezalar varsa denetçiliği düşüyor. Öteki üyeler genel kurula gitmeden dahi ilk genel kurula kadar denetçi seçebiliyorlardı. Denetçilerde TTK 347. md göre 3 yıl için seçilebilir. Ticaret siciline tescil edilir. Ticaret sicili gazetesinde ilan edilir. Denetçiler kurul halinde heyet halinde şirketi denetlerler. Kural denetçilerin kurul halinde şirketi denetlemesidir. Mesela şirketişn kar ve zarar hesaplarını denetim kurulu hazırlar yönetim kuruluna sunar. Yıllık hesapları hazırlamak ve yönetim kuruluna sunmak denetim kurulunun işidir. Genel kurulu toplantıya çağırma işi yönetim kurulunundur. Ama yönetim kurulu bu işi yapmazsa denetçilere geçer. Olağanüstü hallerde denetçilerin genel kurulu kurul halinde toplantıya çağırma. Bunlar kurul halinde yapabileceği işlerdir denetçilerin bide tek tek yapabileceği işlemler vardır denetçilerin. Buna göre denetçiler şirekt defterlerinin hesaplarının en azından 6 ayda bir ortaklık defterlerini incelemekle yükümlüdür. Ansızın 3 aydan fazla olmayan sürelerde sık sık şirketin veznesini ani şekilde denetlemek bütçeyi bilonçoyu denetlemek yönetim kurulu üyelerinin kanun veya esas sözleşme hükümlerini yerine getirip getirmediklerini bunlara uyup uymadıklarını denetlemek, şirketin kurlmasında bir yolsuzluk olup olmadığını denetlemek, şikayetkleri dinlemek. Genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak. Bunlar dan bazıları idareye ilişkindir. Yönetim kurulu ihmal ederse genel kurulu taoplantıya çağırmak. Denetçilerin aslında hissedar olmalarına da gerek yok ama bu kişiler hissedar olmadığı halde genel kurul da bulunmaktadırlar. Hissedar değilse oy kullanamaz. Denetçiler gündeme madde koydurabilir. Bunlar idari görevlerdir. Bu bakımdan denetçilerin genelde denetleme azda olsa idari görevi var. aslında şirkletin aleyhine açılacak olan davalarda şirket adına dava açmak denetçilere aitti. O halde aslında anonim şirketi denetçiler temsil ediyor. Denetçilerin aslında temsil yetkileri yok ama şirket adına dava açma yetkileri var. yani şirkete açılacak tazminat davasında şirketi temsil ediyor. Genel kurul kararının iptali yönetim kurulu tarafıdan istebiliyordu ama denetçilerde açabiliyorlardı. O zaman eğer yönetim kurulu açtıysa hem davalı hemde davacı şirket olacaktır. Kim temsil eder? Denetçiler temsil eder yada bir kayyım atanabilir. O halde denetçilerin bir temisl görevide olabilir. Yönetim kurulu bakımından bir özen borcu getirilmiş bir sadakat borcu getirilmiş böyle özel bir hüküm yok denetçiler için ama denetçilerinde şirkette aslında bir vekalet sözleşmesi olduğu düşünülebilir. Bu durumda denetçilerin nasıl bir özen borcu vardır? Objektif bir özen borcu vardır. Bu özen borcu vekalet aktinden kaynaklanmaktadır. Aslında denetçilerin sadakat borcu denetçilerin sır saklama mükellefiyeti düzenlenmiş TTK 359. md. buna göre denetçiler şirket sırlarını saklamakla ve açıklamakla yükümlüdür. Çünkü denetçilerin görevi şirketin mali durumu incelemektir. Bu durumu ifşa etmeme yükümlülükleri vardır. Ederlerse bir takım cezai sorumlulukları vardır. Şirketin mali durumundan heberdar olan kişi ifşa etmemelidir. Aslında kendi yararınada kullanmamalıdır. Hem ifşa etmemeli hemde kendi yararına kullanmamalıdır. Kanun kendi yararını düzenlememiş. Biz bunu nerden tesbit edebiliriz. Şirket içinde vekalet akti olduğundan kendi yararına kullanmaması durumunuda buradan düşünmek gerekir. Bu kişiler borsada bu şirketin değer kazanıp kazanmayacağını önceden bildiği için haksız kazanç elde edebilir.





PAY, HİSSE NEDİR ? HİSSEDARIN HAKLARI BORÇLARI NELERDİR ?

Halka açık olanda da kapalı olanda bir hisse söz konusu. Hisse : sermayenin paylara bölünmüş kısmıdır. Her hisse en az bir oy hakkı verir. Ne kadar hissemiz varsa o kadar oya sahiptir. Bir hisse var bide bu hisseye karşı çıkarılacak menkul kıymet var. halka kapalı iseniz hisse senedi çıkarmak zorunda değiliz. Ama çıkarabilir. Halka açık isek mutlaka hisse senedi çıkarmak zorundayız. Aslında hisse kavramı bize ortak kavramını çağrıştırır. Mesela her hisseye bir oy hakkı, hisseme göre ben kar payı alacam. Demekki bütün ortaklık hakları hisseye bağlanmış. O zaman hisse bir ortaklık mevki. Kural olarak ben bir anonim şirekte hissem olduğu zaman ortak olurum. Yani anonim şirketin sermayesine katıldığım hisseye binayen bu ödediğim paraya binayen hisse senedi çıkarılması ortak olduğum anlamında olamyabilir yani hisse senedine sahip olma benim anonim şirkette ortak olduğum anlamına gelmeyebilir. Hisse senedi kurucu değildir bildiricidir. Daha önce ben sermaye mikatarımı ödemişim adi kuruluşta 4 te 1 tedricide hepsini nakit olarak ödemişim ortak olmuşum bunu bildirir. O halde hisse senedi aslında bildirici nitelikte kıymetli bir evraktır ve kıymetli değerdir. Anonim şirketlerde sermayenin korunması diye bir ilke var.

=> Anonim şirketlerde sermayenin korunması ilkesi: Bir anonim şirket (TTK 329. md) kendi hisselerini paylarını iktisap edemez hatta rehin olarakta kabul edemez. Çünkü anonim şirkette bir anonim şirketin kendi paylarını iktisabı yasaktır. Anonim şirket kendi payını iktisap ederse ne olur? sermaye şirkete geri dönmüş olur. hissedarın elindeki sermaye şirkete iade edilmiş olur. o zaman bir anonim şirket kendi paylarını iktisap edemez. Burada amaç şahıs önemli değil sermaye önemli. Sermayenin korunması gerekir. Sermaye ne kadar çok olursa o kadar verimli bir şirket olacak. O zaman anonim şirket kendini payını iktisap edemez. TTK 329. md düzenlenmiştir.



11/05/2007

Aslında anonim şirketin sermayesi fevkalade iyi korunmak zorundadır. Neden? Çünkü şirket borçlarından dolayı sermaye payını koyan kişilerin şirket alacaklarına karşı sorumluluğu yoktur. Bu bakımdan sermayenin korunması gerekir. Sermayenin korunması için şirketin kendi hisse senedlerini iktisap edememesi. Çünkü şirket kendi hisse senedlerini iktisap ederse sermaye şirkete geri döner. Hal öyle olunca şirket bir anonim şirket kendi hisse senedlerini iktisap edemez. Ama özellikle sermaye piyasası hukukunda şirketin kendi hisse senedlerini iktisabı mümkündür. Neden? Semaye piyasası hukukunda hisse senedlerinin değeri artar iner. Hal böyle olunca şirket kendi hisse senedlerinin değerini yükseltmek yada muhafaza etmek için kendi hisse senedlerini alabilir. Sermaye piyasası hukukunda bir anonim şirket kendi hisse senedlerini özellikle borsada değerlerinin düşmemesi bakımından iktisap edebilir yani kendi hisse senedlerini satın alabilir. Yani ekonomik anlamda bir malın değeri bir şeyin değeri önce kural arz talep tir. Ne kadar çok talep varsa hisse senedinin fiyatı artacak. Şirket o zaman kendi hisselerine ne yaratabiliyor? Talep yaratabiliyor. Bu sebeplede kendi hisse senedini satın alabiliyor. O halde sermaye piyasası hukukunda şirketin kendi hisse senedini iktisabı yasak değil. Neden? Çünkü sermaye piyasası hukukunda önemli olan borsa raicidir. Borsa raicini düşürmemek için kendi hisse senedini iktisap edebilir. Ama kural ne? kural bir şirket kendi hisse senedini iktisap edemez ederse bu sermayenin şirkete dönemsi anlamına gelir buda sermaye korunması prensibine aykırı bir durumdur. TTK 329. maddesi bir şirketin halka kapalı bir şirketin yada halka açık bir şirketin eğer şirket sermayesinin azaltılması yolunda genel kurul bir karar verdiyse bu ne anlama gelir? Şirketin hissedarların elinden hisselerini satın alması yada belli oranlarda kişilerin elindeki hisselerin dolayısıyla sermayenin azaltılması anlamına gelir. O halde bir şirket kendi hisse senedlerini iktisap edemez bu yasaktır istisnası sermaye piyasasında halka açık şirketlerde bu mümkün. Başka istisnası sermayenin azaltılması. Ancak kanun diyorki eğer şirket bu şekilde hisseleri iktisap etmişse bunları derhal imha etmelidir. Demekki bi sermaye azaltılması sonucu şirketin kendi hisselerini iktisap etmesi mümkün. Ama bunları imha edermiş yakarmış yıkarmış yada yırtıp atarmış. O halde sermaye azaltımında yapılacak şey imha edilecek şirketin aldığı paylar eşitlik üzerine olmalı. Bir kişinin % 1 payı varsa şirkette ötekinin de 10 da 1 payı varsa o paylar dikkate alınmalı. Sermaye azaltılınca yine birinin % 1 lik payı ötekinin ise 10 da 1 lik payı olmalı. Yani A şahsından sermaye payı almıyorumda B şahsının hisse senedlerini satın alıp A şahsınınkini daha da yükseiltiriyorum şirket sermayesi oranına göre diye bir karar olamaz. Ikinci husus bir anonim şirket eğer bir ortak sermaye taahüdünden başka bir şekilde şirkete karşı borçlu ise böyle bir borçtan dolayı şirket o kişinin elindeki hisseleri iktisap edebilir. O halde bir ortağın ortak olmasından değilde başka bir sebeple şirkete borcu var. o zaman şirket bu borç ödenmediği takdirde kendi hisselerini iktisap edebilir. Hem burada şirket hisselerinin imha edilmesine gerek yok. Kanuna baktığımız zaman kanun diyorki şirketin hisse senedleri bir mamelekin yada işletmenin borç ve alacakları ile birlikte temmellük neticesi şirkete geçer. A anonim şirketinin B şirketinde ( bu şirketin illaha anonim şirket olmasına gerek yok ) A şirketinin hisse senedleri B adi ortaklığında B anonim şirketinde B limited şirketinde. Ve B şirketinin de A şirketine borcu var B şirketi içinde A şirketine ait hisse senedleri var. Hal böyle olunca A şirketi B şirketinden alacağını temmellük etmek istiyor. Ama kendi şirketinin hisseleri de B şirketinde şimdi B şirketinin mal varlığına el koyarken kendi hisse senedlerini de iktisap etmiş olacak. Bu şirketin kendi hisse senedlerini iktisap etme yasağına girmedi. O halde eğer bir anonim şirketin bir başka şirket içerisinde hisseleri varsa A şirketide B şirketinden alacaklı ise yada A şirketi B şirketini devir alıyorsa B bir şirkette olabilir işletmede olabilir. Kendi hisselerini ne yapmış olacak ? elde etmiş olacak. Başka bir husus ise, eğer A anonim şirketi bir ivazsız iktisapla kendi hisselerini elde ediyorsa buradada bir istisnai durum vardır. Yani bu ivazsız iktisap ne olabilir ? bir borç olabilir yada ölmüş B gerçek bir şahısmış hisseler kime kalmış A anonim şirketine A anonim şirketi kendi hisselerini bu yolla iktisap etmiş oluyor. Bir başka husus, eğer kanun diyorki şirketin konusu gereğince bir kendi hisse senedini iktisap etmede varsa konu içinde değerlendirildiği için şirket kendi hisse senedlerini iktisap edebilir. O zaman ortaklığın konusu şirketin konusu hisse senedi iktisabıysa bu durumda şirket kendi hisselerini iktisap edebilir. Mesela nasıl bir kurum bu anonim şirket ? aracı bir kurum o halde kural ne sermayenin şirkete iade edilmemesi kural bu yani bir şirket kendi hisse senedlerini satın alamaz. Bunun istisnaları ; en başta sermaye piyasası hukukunda var, bunun dışında TTK da şirket sermayesi azaltılıyorsa böyle bir durumda şirkertin kendi hisselerini elde etmesi mümkün. Demekki şirket kendi hisse senedlerini elde edince ilk fırsatta bunları imha etmek zorundadır. Öteki hallerde böyle bir zorunluluk yok. Çünkü öteki hallerde başka bir hukuki işlem var. Sirket kendi hisse senedlerini ivazsız bir vasiyet üzerine elde etmesi yada dervir birleşme olmuş yada alacağına karşılık almış böyle bir durumda imha yok. Zaten kural bir anonim şirketin kendi hisse senedlerini satın alamayacağı gibi rehinde alamayacağıdır. Çünkü rehinde de eğer borç ödenmezse anonim şirket kendi hisse senedini iktisap etmiş olacaktır.

Hisse yada Hisse Senedinin Sahibine Yüklediği Borçlar :

Bizim için bir anonim şirkette önemli olan şey neydi ? şirket sermayenin özelliği. Ani kuruluştu halka açık değildir. Sermayenin tamamını şirket kurulduğu anda ödemek şart değildir. Kural olarak 4 de 1 ini peşin öderim. Geri kalanını şirket sözleşmesinde gösterilen şekilde ödemek zorundayım. Eğer halka açıksa yani tedrici şekilde kurulduysa sermaye piyasası kanunu uyarınca artık sermayenin 10 da 1 i değil tamamı nakit ve peşin olarak ödenmeli. O halde sermaye koyma taahhüdü bizim için ani kuruluşta önem taşıyor. Çünkü 4 de 1 peşin geri kalan esas sözleşmede gösterilen bir biçimde olacak o halde anonim şirketlerde eğer ani kuruluş varsa şirket kurulur iken 4 de 1 peşin geri kalanı şirket sözleşmesinde gösterildiği biçimde söz konusudur. Sermaye piyasası kanunda hüküm olmayaydı o zaman ben tedrici kuruluş için bu şartı arayacaktım. Ani kuruluşta 4 de 1 önemli. Ancak geri kalan şirket sözleşmesinde gösterildiği gibi ortak tarafından ödenmiyor. Ne yapılacak ? bu durumda şirket mütemerrid duruma düşen ortaktan yönetim kurulu temmerüde düşen ortaktan taahüdünün ifa edilmesini ister bu durumda o ortak borcunu temmerrüd faizi ile birlikte ödemekle yükümlüdür. Yine eğer ortak şirket sözleşmesinde ayrıca bir cezai şart varsa bu cezai şartıda isteyebilir. Tabiki yönetim kurulunun böyle bir ifa davası açması için ortağa sermayenin kalanı öde diye ihtarda bulunması gerekmez. Ancak şirket temmeridin dışında ayrıca kusurun var ortak kalan sermaye miktarını ödemediğinden kusurunda var diyorsa yani temmerrüd faizi dışında tazminatda istiyorsa kalan 4 de 3 lük kısımın ifa edilmemesinden dolayı mutlaka ortağa ihtarda bulunmalıdır. O zaman aslında kusur şart değil. Ne için sermayenin kalan 4 de 3 lük miktarının ödenmemesi durumda. Ama eğer tazminat isteyeceksek o zaman o ortağın kusuru olması lazımdır. Sözleşmede hüküm varsa ayrıca cezai şartta isteyebiliriz. O halde sermaye koyma borcunun ödenmemesi bu sonuçları doğurur ama şu sonuçlarıda doğurur. TTK anlamında eğer sözleşmede gösterilen süre içerisinde kalan kısım ödenmemişse ortağın 1 ay zarfında ödemesi aksi halde şirketten çıkarılacağı ihtar edilmelidir. Bu ani kuruluşta ben sermaye payı olarak parasal değeri olan herşeyi koyabiliyorum. Simdi burada bir gayrimenkul yada menkul bir ortak koyarsa ortaklardan A gayrimenkulunu koymuşsa sermaye olarak yada bir hakkı koymuşsa bunu şirketin sözleşmesinde taahhüd edilmesi lazım. A şahsı falan filan parseldeki evini şirkete sermaye payı olarak koymayı taahhüd etmiştir. Tasarruf aşamasında ortağın bir önemi yok. Yani A nın evinin şirketin mülkiyetine geçirilmesini yönetim kurulu yapacak. O halde burada paradan başka bir sermaye konulmuşsa herhalukarda tasarruf aşamasını şirket yönetim kurulu yerine getireceği için burada sermaye koyma borcunu yerine getir diye ortağa yüklenemeyiz. Ama ortak zorluk çıkarıyorsa özellikle paradan başka gayrimenkul değil menkul koymuş yani A şahsı bir menkulu sermaye payı olarak koymuş. Mesela elinde iki tane tablo varmış çok değerliymiş bu tablolar bu tabloları taahhüd etmiş ama bu tabloları aynı zamanda teslim etmesi lazım yönetim kuruluna. Teslim etmiyorsa o zaman yönetim kurulu A ya istihkak davası açar. Bu şirketler hukuku bakımından istisnai bir durum. Yani ben şirkete sermaye payı olarak taahhüd ettim mi artık o şeyle aramda artık bir bağlantı kalmıyor. Tasaruf aşamasınıda şirketin kendisi yerine getirmesi lazım. O halde ortağın en önemli yükümlülüğü sermaye payını koymak. Tabiki halka açık bir anonim şirkette sermaye payı sadece nakit olacağı için sermaye piyasası kanunca peşin ödeneceği için böyle bir sorun yok. Çünkü hisse senedleri basılıp borsada işlem gördüğü anda nakit olarak ödemelidir. Yanlız sermaye piyasası kanunu diyorki mademki hisse senedi alıcıya hemen teslim edilir nakit olarak peşin olarak ödemede bulunduğu zaman. Ancak eğer sermaye artırımı yapılmış ve hisse senedi daha basılmamışsa hamile yazılı senedleri 30 gün içinde teslim edebilir. Nama yazılı ise bu süre 90 gündür. Ama artık bu hükmede gerek kalmayacak çünkü artık hisse senedleri basılmaya gerek olmadan hukuksal anlamda satın alınabilecektir.


Limited şirket : Sermaye şirketidir anonim şirkete benziyor. Yanlış limited şirket hisse senedi bastırmıyor. Bastırsa dahi borsada işlem gören sened türlerinden değil. Yani limited şirket sermaye piyasası kanununa tabi değil. 50 kişiden az olduğu zaman ortak sayısı o zaman şahıs şirketi olarak işlem görüyor. 50 nin üstünde ise sermaye şirketi gibi.
Kooperatifler : Karma nitelikli şirket tipidir. Kimi özelikleri şahıs şirketine kimi özelikleri sermaye şirketine benziyor. Kooperatifler hakkında bir de özel kanun vardır.

Hissedar Olmanın Sağladığı Haklar :
Hissedar olmanın ortağa sağladığı mali haklar vardır bide şahsi haklar vardır.

Mali Hak : Öncelikle şirketden kar alma hakkı şirket tasviye edildiyse tasviye bakiyesi hazırlık devresi faizi ve yeni paylardan ön alım ( rüçhan ) hakkıdır. En önemli hakkımız kar alma temmettü alma hakkıdır. Kar payı almak için öncelikle bilançoya göre çıkarılacak karın tesbiti gerekir. Bu açıdan bilanço öenm taşıyor. O halde bilanço açıklık ve doğruluk ilkesine uygun olması gerekir. Çünkü bilanço iki hesap devresi arasında anonim şirketin mal varlığındaki değişiklikleri gösterir. Işte bu arada farkta karı varsa karı gösterir. Bir fazlalık yoksa o zaman bir zararı gösterir. O halde bilançoya bazı kalemlerin kaydı gerekir. Tabiki bu kalemlerin nasıl yapılması lazım gerçek değeriyle doğru olarak kaydı gerekir. TTK nın 460 maddesi bilançoya şirketin varlıklarını nasıl hesaplanarak yazılacağını bize belirtmiştir. TTK 460 a göre bir gayrimenkul bilançoya geçirilecek. Bu kalmaler bilonçoya geçirilirken amortisman dediğimiz eskime payı düşülür. Bir binanın bir aracın amortismanı düşülür. Ama bunu dışında bide yeniden değerlenme dediğimiz bir husus var. yeniden değerlenme demek bir eşyanın bir şeyin kendiliğinden değer kazanması anlamına gelir. Yeniden değerlenme fonu dediğimiz bir fon vardır. Yani bir gayrimenkul ne kadar eskisede amortismanını düşürsede enflasyona bağlı olarak yada başka sebeplere bağlı olarak değeri artar. Bir evin değeri artıyormu? O zaman şirketin bilançosu hazırlanırken amortismanlar düşülür yeniden değerlenme dediğimiz husus göz önüne alınır. Nereye yazılır? Bilançonun açıklığı ve doğruluğu ilkesi gereği. Şirketin mal varlığına bilançoya yazılır. Haklar imtiyazlar ihtira beratları ruhsatnameler markalar bunlarda aynı hükümlere tabidir. Demekki gayri maddi mallarıda bilançoya yazarım. Tesisat sigorta edilmişse bilanço kıymetleri yanına sigorta kıymetleride yazılır. Başka şirketin ham maddeleri emtiası satılık diğer mallaren fazla ariyet değerleri üzerinden bilançoya yazılır. Bir şirketin borsada işlem gören menkul kıymeti varsa 462. maddede kanun diyorki 1 ay evveline kadar ortalama raiç bilançoya geçirilir. O halde şirketin sahip olduğu menkul kıymette ortalama raici ile son bir ayki ortalama raici ile bilançoya aktarılır. Eğer bu kıymetli evrak faiz temmeddü gibi haklarıda içeriyorsa bunlarda dikkate alınır. Şirketin mal varlığını bilançoya doğru olarak açık olarak yazması gerekir. Çünkü şirketin karını tesbit edecem. Anonim şirkette en önemli hak kar payı alma. Kar payı alma hakkı müktesep bir hak yani bu müktesep haktan vazgeçmek mümkün değil. Kar payı dağıtılmasına karar vermey yetkili organ genel kuruldur. Genel kurul karar vermeden kar payı dağıtılamaz. Genel kurul karar verir ama bilançoyu yönetim kurulu hazırlar. Genel kurul bu bilançoyu kabul edecek ve karın dağıtılması kararı verir. O halde genel kurul bilançoyu tasdik etmeden onaylamadan kar payı dağıtılmıyor. Anonim şirketlerde amaç kar payı dağıtmaktı. O halde kar payı almak vazgeçilemez bir haktır. Ben bir şirkete ortak olduğum ve notere gittim yazılı olarak ben şirket kar etsede kar payı falan almayacam. Çünkü nasıl bir hak müktesep bir hak önceden bu haktan vazgeçmem mümkün değil. Ama şunu yapabilirim o sene şirket kar elde etmiş o seneye mahsus olarak kar payımı bağışlayabilirim. Ama o seneye mahsus olarak. Oy kullanma hakkımdan da vazgeçemem. Oy kullanmada mutlak anlamda bir müktesep haktı. Kar payı nisbi bir müktesep hak ama oy kullanma mutlak bir müktesep hak. Nisbi olması şundadır; şirket karı olmadan zaten kar dağıtamaz. O zaman gerçek anlamda bir kar payı yoksa o zaman şirket kar payı dağıtamaz. Kar payı alma hakkının nisbi bir hak olduğunu şurdanda anlayabiliyoruz. TTK 469. maddesine göre şirketin devamlı inkişafı ( gelişmesi ) mümkün mertebe istikrarlı kar payının dağıtılması bakımından yani sürekli kar payının temini bakımından bu kar payının dağıtılmaması şirket açısındanda faydalı ve şirketin gelişimine yarayacaksa şirket esas mukavelesi ile genel kurulda alınacak kararla şirket karda olduğu halde kar payı dağıtılmamasına karar verilebilir. Yani bir şirket karda ama esas sözleşmesinde hüküm var ve genel kurulda karar veriryor. Şirketin gelişimi için ve sürekli kar dağıtabilmek için bu yıl kar dağıtmayalım. Şimdi kardan pay alma hakkı mutlak bir müktesep hak olsaydı böyle bir hüküm geçersiz olurdu. Halka kapalı olan yada açık olan eğer şirketin gelişimi için gerekli ise kar olsa dahi kar payı dağıtılmayabilir. Bu kar nerede kalacak işte buna yedek akçe diyoruz. Şirketin gizli yedek akçe ayırması mümkündür. Ama burada kanun açısından 458. madde karın dağıtılması konusunda böyle hüküm getirmiş şirketin gelişimi inkişafı demiş ama ben her yıl genel kurul olarak böyle bir karar veremem. Genel kurul kar payı dağıtmayacam diye karar alıyor ben ortak olarak iptal davası açabilirim. Bu nasıl bir şirket nasıl bir gelişim ve inkişaf bu diye. Bu kanuna aykırı iyiniyet kurallarıan aykırı her sene bu şirket kar elde ettiği halde neden böyle bir karar alıyor. Bunu üzerine iptal davası açabilirim. Bu karar çoğunluk tarafından alınabilir. Mesela genel kurul 4 de 1 ile toplanmış bunu çoğunluğu tarafından alınabilir. O halde biz karın dağıtılmasına bilançoya göre karar verecez. Kar dağıtımından önce kanunen ayrılması gereken bir takım hususlar var. Mesela TTK 469. maddesine göre kanuni ve ihtiyari yedek akçelerle kanun yada şirketin esas sözleşmesinde belirtilen paralar kardan ayrılmadıkça kar payı dağıtılamaz. Demekki genel kurul bilançoya göre tesbit edilecek kar miktarınca bazı paraları ayırmadan kar payını ortaklara dağıtamaz. Bunlar kanundaki kanuni ve ihtiyarı yedek akçeler artı şirket sözleşmesinde ayrıca belirtiln hususlar ayrılmadıkça kar payı dağıtılamaz. TTK 466. maddesine göre her yıl safi karın 20 de 1 ini ödenmiş esas sermayenin 5 de 1 ini buluncaya kadar kanuni yedek akçe olarak ayrılması icap eder. O zaman kanunen yedek akçe ayırmak zorundayım. Bunun dışında eğer şirket sözleşmesinde de yedek akçe ayrılması söz konusu ise bunlarıda ihtiyari yedek akçe olarak ayırmak zorundayım. Şirket kurucularına yönetim kurulu üyelerine ayrıca şirket karından pay verilmesi esas sözleşme ile getirilmişse ben yine bu kişilere kar payı ödemeliyim. Kar payı ödenmiş sermayeye göre ödenir. Kar payı taahhüd edilen değil ödenen sermaye miktarına göre verilir. Kar payı yılda bir yada en az bir yada anonim şirkette yılda birden çok hesap devresi olabilir her hesap devresinde ödenebilir. Yeterki genel kurul karar alsın yönetim kuruluda bu kararı uygulayacak makam. Genel kurulun kararıyla olacağına göre genel kurulun toplanması her hesap devresinde bir anonim şirkette bir yada birden çok hesap devresi olacağına göre genel kurul yapılıp kar payı dağıtalacak.


Gerçek anlamda bilançoya uygun bir kar olmayınca kar dağıtılmıyor. Bazen öyle durumlar olabilir ki aslında bir anonim şirket kurulmuştur ama faaliyete geçmesi çok uzun zaman alır. Anonim şirket kuruldu ama bunun faaliyete geçmesi uzun zaman alacak ben kar payı alamıyorum yani sermyenin korunması bakımından ortada bir kazanç yoksa o zaman kar payı dağıtılmayacak. O zaman sermaye ye hazırlık faizi verilmesi işin içine girer yoksa ben sermayeye faizi kar payı olarak dağıtamam. Ama hazırlık faizi daha işletme faaliyete geçmemiş TTK nun 470. maddesi esas sermaye için faiz ödenmeyeceğini belirtmiştir. Ancak işletmenin tam olarak faaliyete geçmesi uzun zaman alacaksa pay sahiplerine hakları çerçevesinde faiz ödenmesi esas sözleşmede belirtilebilir. O zaman esas sözleşmede hüküm olmak kaydıyla hazırlık faizi ödemek mümkün kılınmıştır. Mali haklar bakımından bir başka hak da tasviye payıdır. Eğer anonim şirket fesh olmuşsa infisah edilmişse yine pay sahipleri ortaklar fiilen ödemiş oldukları miktar için tasviye payı alırlar. Tabiki tasviye payında da imtiyaz özel kategorili pay çıkarılabilir. başka bir hakkımız daha var oda rüçhan hakkı ön alım hakkıdır. TTK 394. maddesi bize ön alım rühna hakkını belirtmektedir. Buna göre genel kurul esas sermayeyi artırma kararı aldığında bu kararda aksine şerh olmadıkça pay sahiplerinden herbiri şirket sermayesindeki payı ile mütenasip olarak yeni pay alma hakkına sahiptir. Nasıl bir müktesep hak bu? Nisbi bir müktesep hak. Çünkü genel kurulun bu konuda bir karar alması lazımdır. Rüçhan hakkını kullanacağını konusunda karar almalıdır. O halde rüçhan hakkını mutlak bir müktesep hak değil nisbi anlamda bir müktesep haktır. Idare meclisi pay sahiplerine verilecek ihraç bedellerini gazetelerde ilan eder. Sermaye artırdım yeni hisse senedi alırsanız şirketteki hisse oranınız düşmeyecek diyelimki şirket sermayesi 100 benim 10 payım var. sermaye 200 e çıkarıldı ben yeni pay almazsam 20 de 1 e düşer. Eskiden 10 da 1 idi. Bu ilanda bir süre tayin eder bu süre 15 günden az olamaz. Yani sermaye artırımına gittik mi yönetim kurulu diyor ki gel rüçhan hakkını kullan en az 15 gün içinde sözleşmede şart yoksa. Halka açık şirketlerde kayıtlı sermaye sisteminde sermaye artırımını yönetim kurulu karar verir. O zaman burada rüçhan hakkını kullandırıp kullandırmama yönetim kuruluna ait olmalı. O halde rüçhan hakkı nisbi anlamda müktesep haktır. Bu hakkın kullandırılmaması genel kurulun elinde kayıtlı sermaye sisteminde ise yönetim kurulunda olduğu için bu hak nisbi bir haktır. Peki rüçhan hakkı mali bir hakmı şahsi bir hak mı? Ikisi birden. Hisse senedi iktisap edese hem daha çok oy hakkı olacak hemde kardan pay alma hakkı çok olacak. Anonim şirketler de aslında ortakların böyle şahıs şirketlerinde olduğu canları istedikleri her an bilgi alma hakları yok. Bu bakımdan anonim şirketlerde her an bilgi alma hakkı var. Neden? Genel kurulda alınacak kararlar olumlu yada olumsuz oy kullanması buna bağlı. O halde anonim şirketlerde özellikle TTK açısından ortağın bilgi alma hakkı önem taşır. Öncelikle toplantıya daveti. Zaten toplantıya davet edilmezse iptal davası açabiliyorduk. Toplantıya davetin şekil sureti esas sözleşmede gösteriliyor bir kere buna uyacak. Ticaret sicili gazetesinde ilan edecek genel kurul yapılmadan 15 gün önce bu duyuru yapılmalı. Hamile yazılı hisse senedlerinde kişiler adreslerini şirkete bildirmişlerse o zaman adreslerine nama yazılı ise de iadeli taahüdlü mektupla bildirilmek zorundadır. Bilgi edinme hakkı öncelikle toplantıya davette başlıyor. Toplantıya çağırdığım zaman şirketin kar ve zararı bilançosu incelemeye verilir. Kanun diyorki bunu gündeme koymalıdır. Üstelik 1 yıl boyuncada bu hesapları ortakların incelemesi için açık tutulur. Eğer bilançodan ortak anlamıyorsa o zaman bilançonun tasdikli örneğini bir hesap uzmanına inceletmek üzere götürebilir. Bunlar pay sahibinin haklarıdır. Bunlar kar payı alma, rüçhan hakkı, tasviye hakkı şimdiye kadar bu kadar. Pay sahibinin hakkı diyince çoğunluğun yanında azınlıkta geliyor. Sermaye artırımında nitelikli çoğunluk aranır ama diğer kararlarda sermayenin 4 te 1 ine sahip olanların genel kurulda olması bunu çoğunluğunun karar almasıdır. Aslında anonim şirketler de biz azınlığı çoğunluğa karşı ezdirmek istemiyoz. Burada küçük hissedar önem taşır. Burada bunların haklarını ben ne yapmalıyım? Korumalıyım. Çoğunluğa karşı azınlığı korumalıyım. Şirket sermayesinin 10 da 1 ne sahip olan kişilerdir azınlık. Halka açık da ise 20 de 1 dir bu. Azınlığa bazen özel haklar vermeliyiz çoğunluğa karşı. Şöyle bir şey yapabilirmiyiz şirket sözleşmesine azınlık 10 da 1 değilde 5 de 1 dir diyebilir miyiz? Hayır. 10 da 1 lik oranı 20 de 1 15 de 1 yapabilirim ama 5 de 1 yapamam. Kanun diyorki azınlık eğer şirket yöneticilerini ibra etmezse o zaman şirket yöneticileri ibra olmaz. O halde sulh ve ibraya muhalefet halinde sulh ve ibra gerçekleşmez. Eğer şirket yeni kurulmuşsa 4 yıl boyunca ibra yapılamaz. Demekki azınlık sulh ve ibra kararına muhalefet ederse o zaman sulh ve ibra edilemez.

12/05/2007

Azınlığın ilk hakkı ibra edilmemesi için yönetim kurulunun ibra edilmemesi için muhalif olma. Öte yandan azınlık yönetim kurulu üyeleri denetçiler aleyhine sorumululuk davası açabilitler.. TTK 340. maddesine göre genel kurul yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açılmasına karar verirse yada dava açılmamasına karar verirse esas sermayenin 10 da 1 ini temsil eden pay sahipleri dava açın oyunda bulunurlarsa şirket 10 da 1 in bu talebi karşısında talep tarihinden itibaren 1 ay içinde dava açmaya mecburdur. Eğer genel kurulda yönetim kurulu üyeleri için bir sorumluluk davası açma kararı çıkmadıysa buna karşılık azınlık yönetim kurulu üyeleri için bir dava açılmasını istiyorsa şirket yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açmaya mecburdur. Şirket adına dava açma yetkisi 10 da 1 talep ettiği zaman denetçilere aittir. 10 da 1 adına şirket denetçileri dava açarlar. Bu durumda 10 da 1 in şirkete karşı dava açılmasını talep etmeleri için hisse senedlerini bir bankaya rehin olarak bırakmaları gerekir. O zaman şunu söyleyecez azınlığın geel kurulda karar verilmese dahi yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açmaları mümkün. Nasıl olacak bu iş? Murakıplar yani denetçiler azınlığı temsilen dava açmak zorundalar. Ama bu davanın açılması için azınlığın gereçekten azınlık olduğunu tesbit ettirmesi ve şirkete vereceği zararlar karşılığında 10 da 1 hissesini bir bankaya yatırması gerekecektir. O halde azınlığa yönetim kurulu üyelerine karşı bir sorumluluk davası açması mümkündür. genel kurulda bilançonun tasdiki ne anlama geliyor aynı zamanda yöneticilerinin şirket yönetim kurulunu aklanması anlamına geliyor. O halde bilanço bizim için çok önemli. Azınlığın bir başka hakkıda şirket sermayesinin 10 da 1 ine sahip olanların bir başka hakkıda bilançonun görüşülmesini genel kurul tarafından 1 ay sonraya bırakılması talebidir. Demekki TTK açısında azınlık bilançonun görüşmelerinin ertelenmesini talep edebiliyor. Neden? Çünkü bilançoyu incelemek için zamana ihtiyaçları var. Çünkü bilançoyu onaylarsa o zaman yönetim kurulunu aklamış oluyor. Burada azınlığın aslında bilançonun ertelenmesi için talepte bulunmaları durumunda herhangi bir gerekçe dahi göstermeleri gerekmez. Bir defa ertelenen bilanço görüşmelerini bir kez daha ertelenmesi için itiraza uğrayan bilançonun bu itiraz noktalarını gösterilmemiş olması icap eder. Yani bilanço görüşmeleri ilk kez 1 ay ertelenebilir. Üstelik burada gerekçede gösterilmesine gerek yoktur. Azınlık bu taleple başvurduğunda ertelemek zorunda toplantıyı. Ikinci bir defa daha erteleme talebinde bulunabilmesi için bu ilk talebindeki hususların bilançoda aydınlatılmamış olması gerekir. O halde bilançonun görüşmelerinin ertelenmesi azınlığın en önemli haklarından biridir. Bir başka azınlık hakkı anonim şirkette azınlığın özel denetçi atanmasını istemesidir. TTK nın 348. maddesine göre azınlık bu paylara azınlık 10 da 1 lik hisseye yapılan genel kurul toplantısından en az 6 ay önceden beri 10 da 1 lik hisseye sahip oldukları kaydı ile toplantıda 2 yıl öncesine kadar geçen süre içerisinde şirketin kuruluşundan yönetim işlerine ilişkin bir suistimalin bulunduğunu ileri sürerek özel denetçi atanmasını isteyebilir. Eğer azınlık genel kurul toplqantısından 6 ay öncesinden itibaren azınlık ise şirketin genel kurul toplantısından önceki 2 yıl için bir suistimalin yapılmış olduğunu bu suistimalinde özel denetçi tayini yoluyla giderilmesini isteyebilirler. Mesela şirketin genel kurulu 1.1.2005 de yapıldı. Azınlık olmak için genel kuruldan 6 ay önce % 10 a sahip olmamız gerekiyor. Genel kurul 1.1.2005 de yapıldı. Bu genel kuruldan 2 yıl geriye dönüp özel denetçi isteyebiliyorum. Özel denetçi tayini içinde genel kuruldan talepte bulunulması gerekir. Ancak özel denetçi atanmasını isteyen azınlık bir bankaya 10 da 1 e sahip oldukalrını ispat etmek açısından hisse senedlerini bankaya rehin etmek zorundalar. O zaman azınlığın diğer bir hakkı genekl kuruldan özel denetçi isteme hakkıdır. Eğer genel kurul bu talebi red ederse mahkeme o zaman özel denetçi atamalıdır. Azınlığın 10 da 1 i bankaya tevdi etmesi azınlığın kim olduğunu ispat ediyor. Bunun dışında azınlık kötü niyetler özel denetçi atanmasını istemiş bu durumda kötü niyet varsa bu durumda şirketin göreceği zarar için bankaya yatırılan 10 da 1 lik hisse aynı zamanda bir teminattır. Azınlığın bir başka hakkı denetçilere şikayette bulunma hakkıdır. Aslında her pay sahibi bu talepte bulabilir denetçilere karşı. Denetçiler zaruri ve müstacel yani acil hallerde zaruri hallerde genel kurulu toplantıya çağırabilirler. Hal böyle olunca genel kurulu olanğanüstü toplantıya çağırmak için denetçilere zaruri müstacel hallerin olduğunu bildirmesi mümkündür. Ancak eğer 10 da 1 zaruri müstacel hallerin olduğunu belirterek genel kurulu toplantıya çağırıyorlarsa bu talebin çağırırlar şeklinde değerlendirilir. Yani şunu kasdettim her pay sahibinin zaruri müstacel hallerin olduğunu ileri sürerek denetçilere başvurabilir. Denetçilerde genel kurulu toplantıya çağırabilir. Ama 10 da 1 böyle birşey isterse çağırmak zorundadır. Bunun dışında eğer azınlık genel kurulun toplantıya çağırılması için şirket yöneticilerini denetçilere şikayet ediyorsa bu şikayet üzerine bankaya hisse senedlerini tevdi etmek şartıyla bu şikayetin incelenmesi ve gerekiyorsa genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak zorunda. Genel kurul çağrıda neyse yani gündemde ne varsa onu konuşmak zorundadır. Çünkü gündeme bağlı olmamak bir iptal sebebidir. Gündem dışı bir konuyu konuşmak ve o konuyu karara bağlamak genel kurulda alınan o kararın iptalini gerektirir. O halde gündem çok önemli. Azınlığın başka bir hakkı ise gündeme madde ekleme hakkıdır. Azınlık gündeme madde koydurmak hakkına sahiptirler. Geel kurul gündemini yönetim kurulu hazırlıyordu. Yönetim kuruluna gündeme belli hususun konulmasını yönetim kurula talep ederler. Azınlık önce yönetim kurulundan talep edecek gündeme madde konulmasını. Eğer yönetim kurulu yerine getirmiyorsa denetçilere başvurmak zorundadır. Yönetim kurulu haksız yere böyle bir madde koydurmamışsa ilgili yönetim kurulunun sorumluluğuna gitmek mümkündür. Gündeme azınlığın dilediği maddeyi koymazlarsa mahkemeden azınlık gündeme madde konulmasını isteyebilir. Azınlığa sözleşme ile bazı haklar tanınabilir. Demekki anonim şirkette bir azınlık hakkı var bide müktesep hak var.. bu müktesep haklar esas sözleşme yada genel kurul kararı ile ortadan kaldırılamıyordu. En önemli müktesep hak oy kullanma hakkıydı. Yani bir hissedarın oy kullanma hakkını ne esas sözleşme ile nede genel kurul kararı ile kaldıramıyorduk. Bu mutlak anlamda bir müktesep haktı. Kar payı ise nisbi bir müktesep haktır.


ÖZEL KATEGORİ HİSSELER PAYLAR

Kural paylar arasında eşitlik üzerinedir. Anonim şirketin sermayesi birbirine eşit paylara bölünmelidir ki her pay kural olarak bir oy hakkı versin. Ama en az 1 oy. Yani anonim şirkette tam anlamıyla eşitlik mümkün değil. Böyle bir durumda eğer en az bir oy hakkı verdiğini düşünürsek ne kadar payımız varsa o kadar oyumuz vardır şirkette. Ancak özel kategorili paylar şirket esas sözleşmesiyle getirilebilir. TTK 401. maddesine göre esas sözleşme ile bazı tür hisse senedlerinin kar payı tasviye payı ve öteki hususlarda imtiyaz hakları tanımak mümkündür. o zaman esas sözleşmeye konulacak hükümle anonim şirket ortakları ile değil ama paylara hisselere yapılacak farklı imtiyazlar sözkonusu olabilir. TTK 401 de kar yada tasiye payını göstermiş ama bunu sınırlamamış. O halde A şahsına değilde hisse senedinin A grubuna sahip olanlara paya hisseye bağlı olarak imtiyaz tanıyabiliriz. Kanun şunu diyor, hisseye imtiyaz paya imtiyaz mümkündür. o halde bir anonim şirketin bir A grubu B grubu C grubu hissesi olabilir. Bu A grubunun hissesi mesela imtiyazlı olacak mesela kar payın olacak tasviye payında olacak oyda olacak A grubu hisse senedine sahip olanlar şu kadar lira kar payı alırlar esas sözleşmede belirtecek. Ötekiler daha az alırken A grubu olanlar imtiyazlı olacak. Bu imtiyazı mesela kuruculara verebiliriz. A grubu hisse senedleri kurucuların elindedir ve sadece kurucularda kalacaktır. Yada diyorum ki B grubu hisse senedleri kar payında imtiyazlıdır diyorum. O zaman kişiye değilde imtiyazı bir hisseye bağlamış olurum.

Hoca bize biraz şimdi kıymetli evrak anlatacak çünkü hisse senedleri kıymetli evraktır. Kıymetli evrağın bir alt çeşitidir. Nasıl kıymetli evrak? Menkul kıymetli evrak. Çünkü bir basılışta seri halde binlercesi basılabiliryordu. Tabi kıymetli evrağın menkul kıyemtli evrak türünden başka nasıl senedleri var? Kambiyo senedleri var. Kombiyo senedleride bono, poliçe, çektir. O zaman anonim şirketler menkul kıymet çıkabiliyor. Aslında pay anonim şirketin payı hisse senedine bağlanmak zorunda değildir. Çünkü şirketin pay defterine kimin bu paya sahip olduğunu belli ederek yazar. Yada kimin bu paya sahip oldupunu belli etmeden yazabilir. O halde bir hisse senedi ya nama yazılı olur yada hamile yazılı olur. Nama yazılı olmak, bir isme olacak. Mesela ali ak bu kişi yani ali ak hisse senedinin sahibi. İsim yazmadım o zaman hamiline yazılıdır. Bütün menkul kıymetler ya nama yazılıdır yada hamile yazılıdır. Menkul kıymet dediğimiz zaman seri olacak, misli olacak, yatırım amaçlı olacak, bir alacak hakkı yada bir ortaklık hakkı sağlayacak. Eğer bir sened misli ise, yatırım amaçlıysa, alacak hakkı yada bir ortaklık hakkı veriyorsa, seri ise biz bu kıymetli evraka menkul diyoruz. Mesela alacak hakkı veren menkul tahvil, ortaklık hakkı veren hisse senedidir. Halbuki poliçe bono çek bir kıymetli evrak olarak sınırlı sayıdaydı. Ama menkul kıymet yukardaki özellikleri taşıyacak. Mesela hisse senedi menkul kıymet, tahvil menkul kıymet, oydan yoksun hisse senedi, kara iştirakli tahvil, gelir ortaklığı senedi, varlığa dayalı menkul kıymet vs vs. Ben halkın bir şekilde yatırıma katılmasını sağlıyorum. Ben mesela ortak olmak istemiyorum hisse senedi sahibi olmak istemiyorum ama tahvil istiyorum. Bu tahvilimde çok faiz getirsin ama bu tahvil kar payına iştirak sağlasın şimdi burada oydan yoksun hisse senedi olduğuna göre oy hakkı vermiyorsa o zaman kar hakkını fazla vermesi lazım. Menkul kıymetin özelliği seri olacaktı. Seri olunca bir basımda binlercesini çıkarıyordum. Bir anonim şirkette imza kuralı geçrelidir. Yani şirkette mesela iki yetkili varsa o zaman bu iki yetkilinin bunu imzalaması lazım. Şimdi binlerce hisse senedi basılıyor. Oturup şirketin iki yetkilisinin binlerce hisse senedini imzalaması lazımdır. İmzalamayacak makbu kullanacak. Hisse senedleri bakımından özel bir durum var buda elle imza şartı aranmıyor makbu basılıyor. O zaman menkul kıymetler seri şekilde olduğu için imzaların elle olması şart değil. Halbuki poliçe bono çekte kıymetli evraktı ama menkul kıymet değildi. Burada borçlunun eliyle attığı imza gerekiyor. Keşideci senedi düzenleyendir. Keşideci keriman hanım evindeki buzdolabını yenilemek isteyen kişi ama cebinde nakit parası yok. Lehdarda buzdolabı satıcısı. Keşideci keriman hanım buzdolabı satıcısı leyladan buzdolabı alacak. Leyla ve keriman hanım önceden tanıdık değil. Leyla hanım bu keriman hanımın buzdolabı parasını ödeyeceğinden emin değil. Öyle olunca keriman hanım bir bono düzenliyor. Altınıda imzalıyor. İş bu bono karşılığında 1.1.2008 tarihinde alacaklı leyla limona şu kadar lira ödeyecem diyor. ve altınıda imzalıyor. Halbuki bu bir menkul kıymet olsaydı binlerce çıktığı için oturup şirket yöneticileri elle imza atmayacaktı. Bu bononun hukuki sebebi içinde belli ediliyormu? İş bu buzdolabını aldığım için bu bono keşideci tarafından lehdara düzenlenmiştir verilmiştir deniyor mu? Hayır. İş bu bono kerşılığında şu kadar lira ödeyecem diyor. yani poliçe bono ve çekte hukuki sebep gösterilmiyor. Gösterilese bile geçersizdir. Hisse senedindeki hukuki sebep nedir? Şirkete ortak olmak. O zaman hukuki sebep ortak olmak olurmuş. Eğer ben ortak olarak sermaye payımı ödemezsem sened geçersizdir. Kambiyo senedleri sebebe bağlı değildir. demekki menkul kıymet illetten müceret değil sebebe bağlı. Ben sermaye koyma borcumu ödemezsem hissedar olmam. Ama buzdolabı almıştık ya leyladan. keriman hanım bonoyu leyla hanıma vermiş ama leyla buzdolabını keriman hanıma yollamamış. Bono geçerlidir bu durumda da. İşte illete bağlı olma yada illetten yoksun olma bu demek. Sened kimin elinde lehtarın elinde sened kimde ise güç onda. Demekki bu kıymetli evrak hukukuna göre bu haksızlık giderilmiyor. Borçlar hukukuna göre gideriliyor. Yani o zaman keriman hanım bu bonun buzdolabı alımı satımı için verildiği ama leylanın buzdolabını göndermediğini ispat etmek durumdadır. Yoksa bono geçerli. O halde hisse senedi ya nama yada hamile yazılır. Kambiyo senedleri kanunen emre yazılır. Sened hamile yazılı olursa kime teslim edersem ve bunu kim elinde bulundurursa o kişi senedin sahibidir. Teslimle devir ediliyor. Nama olursa sened kural olarak teslim artı alacağın temliği ile olur. Ne alacağın temliği yazılı devir beyanı. Ama bu devir beyanın sebebi arkasına yazılısı şart değil. Yazılı olsunda devir nasıl bir devir olursa olsun. keriman hanım vardı yukardı ki örnekte birde lehtar vardı leyla. Leyla hanımda can beye borçluymuş biz bu kişiyede ciranta diyoruz. Leyla hanım can beye borçluymuş. Buzdolabı satıcısı Can beymiş candan beyaz eşya alıyor. Can beyda hamile borçluymuş hamil kim o zaman son alacaklı buda hasan olsun.

Keriman hanım => Leyla Hanım => Can Bey => Hasan Bey
( Keşideci ) ( Lehdar ) ( Ciranta ) ( Hamil )

Keşideci senedi düzenleyen kişi, imzada attı leylaya verdi çünkü leyla buzdolabı satıcısı leylada Can beye borçlu o da senedin arkasını imzaladı ve can beye verdi can beyde hasana borçlu oda senedi hasana verdi. Sened hasanın elinde. Alacaklı artık hasandır. Bu bir emre yazılı senetse senedin arkasına can canana ödeyiniz leyla limon can canana ciro ediyor. Can cananda hasan hasa borçlu hasan hasa ödeyiniz diyecek altına imza atacak. Kimn alacaklı en son? Hasan has. Emre yazılı ise bu devir senedin arkasına yapılacak. Nama yazılı ise yazılı olsun ama senedin arkası olması şart değil. Emre yazılı olan daha güvenlidir. Çünkü hamil madem alacaklı senedin vadesi geldiğinde senedi alıp kime gidecek önce keşideciye gidecek. Keşideci ödemedi yani keriman hanım ödemedi o zaman yine elinde senedle can yada leylaya gidecek. Nasıl sorumluluk var? Müteselsil sorumluluk var. Eksik müteselsil sorumluluk vardır. çünkü önce keşideciye gitmesi gerekmektedir. demekki emre yazılı sened ciro + teslim ile verilir. Nama yazılı ise teslim + alacağın temliki. Sened hukuku bakımından kambiyo hukuku bakımından ciro daha güvenli çünkü keriman hanım sened kendisine hamil tarafından ibraz edildiğinde bu senedin arkasını çevirince bu senedin tedavülü bakımından hamilin elinde olduğunu görür. Hamile de gönül rahatlığı ile senedinin miktarını öder. Senedi hamilden ister ve imha eder. Çünkü başka birisinin eline geçmesin diye. Emrede de böyle. Nama yazılı ise keriman hanım bu ciro zincirini takip edemeyecek. Çünkü alacağın temliki senedin arkasına yapılmak zorunda değil. Alacağın temlikinde yetkili hamili bulması zor. O zaman emre yazılı sened dahada güvenli. Aslında emre yazılı senedler teslim ve ciro ile nama yazılı senedlerde alacağın temliki ve teslim ancak TTK diyorki bir hisse senedi nama yazılı olsada ciro + teslimle devir edilir. Demekki nama yazılı hisse senedi TTK ya göre ciro + teslimle devir eder. Bazı yazarlar diyorki kanun burada bir açıklamada bulunmuş nama yazılı sened ciro + teslimle olur derken bazı yazarlarda alacağın temliki + teslimle olur dolayısıyla bu iki şekilde nama yazılı hisse senedi için geçerli olmalıdır. Hoca birinci görüşten yana çünkü cironunu hukuki gerekçesinden dolayı.


Herşeye rağmen bir şirketin nama yazılı bir sened çıkarması daha bir uygun. Çünkü hisse senedi el değiştirdimi. Bu nerde de önemli idi? Genel kurula çağrı nama yazılı senedlere her halükarda yapılıyor. Hamile yazılı olanlara ne zaman eğer şirkete gelip adreslerini bırakmışlarsa haber veriliyor. O zaman devir için yani A ortak nama yazılı hisse senedi B satıyor devir ediyor. O zaman nama yazılı hisse senedini ya alacağın temliki ya ciro ama her halükarda teslim etmesi gerekiyor. Bu devrin şirkete karşı hüküm ifade etmesi için yani B nin ortak haklarından özellikle idare hakkını kullanması için şirket pay defterine yazılması lazım. TTK 416. maddesi bu devri anonim şirkete karşı hüküm ifade etmesi için mutlaka B nin yeni malik olarak şirket pay defterine yazılması gerekir. o halde şirket pay defteri demek ortakların adının bulunduğu defter. Hamile yazılı senedle genel kurula katılmak için senede sahip olsuğunu genel kurula getirip sunması lazım. Şirkete karşı hüküm ifade etmesi ne demek? Hisse senedi ortaklık ve kar payı hakkı veriyordu. Ortaklık hakkı dediğimiz zaman en önemlisi oy kullanma hakkı hisse senedini ibraz edip ben genel kurulda oy kullanacam. Ama genel kurula çağrıda hamile yazılı ise adresini bırakması lazım şirkete. Hisse senedini devir alan kişi senedi ibraz etmemesi ve kendisinin şirketin pay defterinde adının yazmamasından oy kullanamayacak. O zaman şirkete karşı hüküm ifade etmek demek şirket genel kurulunda oy kullanabilmektir. Ama ne payı isteyebilir? Kar payı. A B ye hisse senedini devir etmiş. B hisse senedini ibraz edip pay defterine adını yazdırmazsa genel kurulda oy kullanamaz. Sadece şirketten kar isteyebilir. Bağlı nama yazılılık diye bir sened türü var. Hangi senedi? Sadece nama yazılı olan. Ben sadece hisselerin mühendis olanlara devrini istiyorum. Şirket olarak. Nama yazılı hisse senedlerinin sadece mühendislere devredilir. Ben bağlam getirdim. O halde A B ye hisse senedini devrediyor o zaman B nin mühendis olması lazım. Deftere B nin yeni malik olması için ne olması lazım? Mühendis olması gerekir yada bu şirketin hisse senedleri soyadı turanboy olanlara devir edilebilir. Bağlam kuralını nama yazılı senede getirebilirmişim. Ne ile getirebilirmişim? Esas sözleşme ile. Yani şirket içinde yabancılaşmayı engellemek istiyorsam bir devir yasağını getirmek istiyorsam ne yapıyım nama yazılı senedlere esas sözleşme ile bir bağlam getiriyim. Mesela şirketin sermayesini türklerde kalmasını istiyorsunuz. A grubu hisse senedleri sadece türk vatandaşlarına devir edilir. A grubu hisse senedlerinin sermayeye oranıda % 60 dır. % 60 oranındaki hisse T.C. vatandaşlarına aittir. Ama bunu mutlaka esas sözleşmeye yazılması gerekmektedir. Kişi adıda ileri sürmemiz mümkündür. Ama bu uygulamada pek yapılmıyor. Bu miras hukuku bakımından karşımıza gelecek meslek hayatında. Mesela baba çocuklarından birine bırakmak istemiyor şirketi. Bir mahsus hisse olayı var onu biliyoruz. Na yapabilir? Bağlı nama yazılı sened çıkarabilir. Mirasçı olmasını istediği kişi adına. Ama bir mahsus hisse olduğu için buda bir sıkıntı çıkarabilir. O zaman şirketteki hissesini değilde hisseye ilişkin parayı mahsus hisse olduğu için ödemede bulunur ama şirketin hissesi o sevilen kişide kalır. Bir mahsus hisse var ama baba oğullarından birine bırakmak istiyor. Çünkü şirketin onun tarafından daha iyi yönetileceğini düşünüyor. Ama bir taraftanda mahsus hisse var. Çünkü şirket hissesi bir oğlanda kalıyor ama ne ödemek zorunda oğlan şirkete ortaklık hakkı A kalıyor ama ayrıca A nın ne ödemesi gerekli? Hissesini almış olduğu için miras sebebi ile payından fazlayıda aldığından dolayı o hissenin karşılığınıda ödemesi lazım. Demekki bağlam kuralı getirerek devir yasağı mümkündür. Hisse senedleri kıymetli evrak hisse senedi yerine getiren senedlerede ilmühaber deniliyor. Yani hisse senedi basılana kadar geçici nitelikte olan ilmühaberler hisse senedi sahiplerine verilebilir. Şirkete karşı hüküm ifade etmesi için şirket pay defterine yazılması lazım. O zaman hisse senedi ile yapılan bu bildirim bildirici niteliktedir.

25/05/2007

Bir anonim şirkette eğer hisse senedleri ayın karşılığı şey karşılığı çıkarılmışsa ayın karşılığı olan hisse senedlerinin devri hisse senedlerinden itibaren 2 yıl mümkün değildir. O halde bir anonim şirkette hisse senedi çıkarmışsa ve sermaye payı olarak ayın şey konulmuşsa 2 yıl boyunca devir edilemez. ( TTK md 408 ) Bunun sebebi özelikle ayında yapılan bir değerlendirme sonucu bir hatanın olup olmayacağı. O halde bir anonim şirkette ayın karşılığı sermaye konulmuşsa o zaman 2 yıl boyunca devir edilemez. Çünkü o aynın değeri 5 milyar değilde 2 milyarsa buda sonradan anlaşılıyorsa bundan şirket alacaklıları zarar görür.

à Payın Rehni :

Bir anonim şirkette pay devredilebileceği gibi rehnide mümkündür. Eğer pay yani hisse bir hisse senedine bağlanmışsa o zaman hisse senedinin rehni aynı zamanda payın hissenin rehni anlamına gelir. Bir anonim şirkette hisse hisse senedine bağlanmışsa hisse senedinin rehni payın hissenin rehni anlamına gelir. Ben rehnettiğim hisse senedini kişiye teslim etmeliyim. O halde hisse senedinin rehni demek o kağıt parçasının rehni demek oluyor. Hisse senedi çıkarılmadı kaydi anlamda sicile işlendi böyle bir durumda rehin yazılı işlemle olacak. Bir anonim şirkette eğer esas sözleşmede bir hüküm varsa hisse devirnin belli bazı kişilere rehni olabileceği esas sözleşmede yazılı olabilir. Buna biz bağlı nama yazılı hisse senedi diyorduk. Bir anonim şirkette sermeyenin çoğaltılması yada azaltılması aslında esas sözleşmenin değişikliği anlamına gelir. Buna bağlı olarak eğer bir anonim şirkette esas sermaye artırıyorsa o zaman esas sözleşmenin değiştirilmesi gerekir. çünkü esas sözleşme esas sermaye miktarınında kapsıyor. Anonim şirketlerde esas sermayenin korunması ilkesi geçerlidir. Ben esas sermayeyi değiştirirken özel bir takım toplantı yeter sayıları karar yeter sayıları almak zorundayım. O halde bir şirket neden sermaye artırımına gider? Artık bu kadar az miktardaki sermaye ile iş yapamıyordur. O zaman bir anonim şirkette sermaye artırımına şundan gider sermaye artık şirkete kafi gelmiyordur. Belki işlerini dahada artırmak. O sermayeyle o işi artık yapamıyordur. Bundan dolayı sermaye artırımına gidecek. Sermaye artırımı için genel kurulun toplantıya çağırılması gerekir. TTK bakımından sözleşme değişikliği söz konusu olduğu için TTK 388 maddesinde farklı durumlar getirmiştir. Mesela şirketin faaliyetini değiştirmek oy birliğiyle karar alınacaktı yada hissedarların taahhüdlerini artırmak için yine oy birliği gerekliydi. Eğer şirketin konusunu yada türünü değiştirmek istiyorsam hissedarların 4 te 3 ünün toplantıda bulunması ve 4 te 3 ünün aynı zamanda karar vermeleri icap eder. O halde esas sözleşme değişikliği dediğim zaman bu bir esas sermaye artırımı olabilir, ortaklığın tabiyetini değiştirmek olabilir, pay sahiplerinin yükümlülüklerini değiştirmek olabilir böyle bir durumda farklı oranlarda hem toplantı nisabı hemde karar nisabı aramak gerekir. Eğer ben sermaye artırımına gidersem ya ani şekilde bir sermaye artırımına giderim yada tedrici bir şekilde sermaye artırımına giderim. Ani şekilde gitmem ne demek? Şirketteki hissedarların daha çok sermaye koyması demek. O halde ben zaten şirkette ortak olanları daha ziyede sermaye artırımına gitmek istiyorsam ve onları ortak etmek istiyorsam buna ani sermaye artırımı denir. Anonim şirket kuruldu ancak daha çok sermayeye ihtiyacı var ve bu sermayeyide kimden karşılamak istiyor var olan ortaklar + halk bunada tedrici sermaye artırımı diyoruz. Halka açılma iki türlü olabilir. Ya daha baştan halka açık kurulabilir yada kurulduktan sonra sermaye artırımı yoluyla halka açılabiliriz. İster tedrici olsun ister ani olsun bir müktesep hak olarak önceden var olan ortaklara rüçhan hakkını kullandırmalıyız. Demekki sermaye artırımına gidildiğinde var olan ortaklara rüçhan hakkını kullandıracaz. Çünkü rüçhan hakkı müktesep bir hak. Ama nisbi bir müktesep hak. O halde sermaye artırımına gitmek için ben her halukarda rüçhan hakkını kullandırmalıyım. Esas sermaye artırımı için genel kurulu toplantıya çağırmam lazım. Çünkü esas sermaye artırımı genel kurulda olur. Halka açık bir anonim şirket eğer kayıtlı sermaye sistemine geçmişse sermaye artırımına gitmek yönetim kurulunun yetkisi içindeydi. Genel kurulda karar alındı mahkeme sahfası geçtikten sonra esas sözleşmedeki değişikliği tescil ve ilan ettirecem. Eğer halka açık ise bide sermaye piyasası kurulunada bir bildirimde bulunmalıyım. Gelelim sermayenin azaltılmasına, bir anonim şirket eğer sermaye gereksiz hale geliyorsa gereksizse sermayenin azaltılması yoluna gitmek lazım. Buda esas sözleşmenin değişikliği anlamına gelir. O halde sermayenin azaltılması demekte esas sözeleşmenin değişmesi anlamına gelir. Bazı durumlar sermayenin azaltılması anlamına geliyordu mesela şirketin hisse senedlerini iktisabı aslında sermayenin azaltılması idi. Bir anonim şirket kendi hissesini iktisap edemezdi. Etiysede bir an evvel bunları imha etmesi gerekiyordu. O halde bir anonim şirkette sermayeye gerek kalmamışsa yada sermaye kaybı olmuşsa ya kaybolan sermaye ile devam etmek yada sermaye artırımına gitmek gerekiyordu. Demekki kaybolan sermaye ile yola devam etmek durumunu seçtiğimde bu esas sözleşmenin değiştirilmesi anlamına gelir. O halde böyle bir durumda yine ben sermaye azaltımı yolunda karar vermek zorundayım. Burada sermaye azaltımında kimleride haberdar etmeliyim? Bir genel kurul kararı olacak + bu işten zarar görebilecek şirket alacaklılarını da haberdar etmek zorundayım. Bu azalan sermayeyide tescil ve ilan ettirmeliyim.

ANONİM ŞİRKETİN SONA ERMESİ

Anonim şirketin belli bir süre ile esas sözleşmesine belli bir süre konularak kurulması durumunda bu süre bittiğinde şirkette sona erer. Ancak eğer ortaklar hiç bitmemiş gibi çalışma içerisindelerse o zaman anonim şirket belirsiz süreli şirkete dönüşür. Aksi halde süre bitince şirkette sona erer. Anonim şirketin konusunun artık imkansız hale gelişi. Anonim şirketin konusu ithalat üzerine yapılan ve malın üretilmesine ilişkinmiş ama o malın ithalatı yasaklanmış bu durumda anonim şirketin amacının artık elde edilmesi mümkün olamayacağından şirkette infisah etmiş olacaktır. Şirket sermayesinin 3 te 2 si kaybolmuşsa ya var olan sermaye ile devam etme yolunca genel kurulda karar alırız yada artırma yoluna gideriz. Şirketin sermayesinin 3 te 2 si kaybolmuşsa şirkette sona erer. Münfesih olur kendiliğinden sona erer. Sona erdirmemek için şirketi ya var olan sermaye ile yola devam yada artırma kararı aksi halde şirket münfesih hale geliyor. Ama tabiki bu sermayenin azalması durumu TTK da belli bir sermaye ile kurulmalı şirket bunun altınada inmemeli. O halde anonim şirketin münfesih olmasına sebep olur. Münfesih olma, kendiliğinden sona erme demektir. Anonim şirketin esas sözleşmesinde ayrıca bir fesih sebebi gösterilmişse buda şirketi eğer bu durum ortaya çıkmışsa o zaman şirketi münfesih kılar. Eğer ortaklar sona ermesi istemiyorlarsa mahkemeye tesbit davası açarlar ve şirket münfesih olmamıştır dedirtirler mahkemeye. Bir anonim şirket iflas ederse yine anonim şirketin münfesih olmasını gerektirir. O zaman iflas bir anonim şirketin kendiliğinden sona erme sebebidir. Anonim şirkette iflas eden kim anonim şirket mi ortak mı? Şirket. Çünkü tacir olan kim tüzel kişi şirket. O halde anonim şirket tüzel kişiliğinin iflası şirketin kendiliğinden sona erme sebebidir. Bunlar kendiliğinden sona erme sebebleridir. Bide iradi olarak sona erebilir. Nasıl sona erebilir. Şirketin sermayesinin kaybı ve genel kurulun bu konuda karar alması. O halde bir anonim şirkette 3 te 2 kayıp olursa ve genel kurul toplanmazsa zaten münfesih oluyor. Genel kurulun bir fesih kararı almasıylada bir sona erdirme kararı almasıylada şirket sona erebilir. Bir anonim şirket başka bir anonim şirket tarafından devir alınıyor. Ya da bir kamu tüzel kişisi devir alabiliyor. Bazı durumlar olabilir ki mahkeme artık bir kararla sona erdirebilir. Mesela TTK açısında 5 gerçek kişiyle anonim şirket kuruluyor. Eğer TTK kurulduktan sonra artık bu 5 gerçek kişi kaybolmuşsa artık yoksa ayrılmışsa şirketten bu durumda mahkeme şirketin fesh edilmesine karar verir. Yine TTK açısından anonim şirkette bulunması gereken organların bulunmaması şirketin sona ermesini gerektirir. O halde genel kurulun toplanması toplanamaması dahi anonim şirketin feshini gerektirir. Anonim şirket sona erdiğinde tasviye haline girmesi gerekir. kural tasviyeyi yönetim kurulunun yapacağıdır. Ancak pay sahipleri hissedarların birisinin talebi ile yada haklı sebeplerin mevcut olduğunun ileri sürülmesi ile dışardan da tasviye memuru seçilebilir. Tasviye memuru kural olarak ya esas sözleşme ile ya genel kurul kararı ile atanır. Eğer esas sözleşmede hüküm yoksa genel kurulda atanmıyorsa yönetim kurulu yapar tasviyeyi. Bütün bunlara rağmen haklı sebeplerle pay sahibi tasviye memuru atanmasını mahkemeden isteyebilir. O halde tasviye memurunun pay sahibi olmasınada gerek yok. Tasviyede öncelikle şirketin borçları ödenir kalan miktar hissedarlara ödenir. Burada hissedarların taahhüd ettikleri miktar değil fiilen ödemiş oldukları sermaye payı ile sınırlı olacaktır. Tabiki bir anonim şirket eğer tasviye ediliyorsa o zaman ara bilonço hazırlanması gerekiyor. Tasviye edildikten sonrada ticaret sicilinden silinmesi icap eder.






TİCARET HUKUKU DERSİ BİTMİŞTİR…

Alper UYSAL Serdar BİROL Kaan YÜKSEL
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Ticaret Hukuku Ders Notu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Alper Uysal'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
12-03-2009 - 13:34
(5520 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 8 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (88%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (12%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
108019
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 saat 47 dakika önce.
* Ortalama Günde 19,57 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 387543, Kelime Sayısı : 50747, Boyut : 378,46 Kb.
* 18 kez yazdırıldı.
* 41 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 991
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,25771904 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.