CEZA HUKUKUNDA HATA
A.Genel Olarak Hata
Hata,diğer bir ifadeyle yanılma failin dış dünyaya ait olan bir şeyi gerçekte olduğu gibi değil,yanlış bir biçimde tanımasına, bilmesine neden olan düşünsel bir durumdur.1Yani failin tasavvuru ile gerçek birbirine uymamaktadır.Failin tasavvurunun konusu dış dünya oluşturabileceği gibi normlar dünyası da oluşturabilir.Her iki durumda TCK’nın 30. maddesinde düzenlenmiştir.
Hata ile bilmeme birbirinden tamamen farklıdır.Bilmemeyi de içeren hatanın Ceza hukuku alanında eskiden beri iki şekilde ortaya çıkabileceği savunulmuştur.Fail ya işlediği fiili cezalandıran bir kuralın bulunduğunu bilmez ya da bu kurala yanlış anlam vermek suretiyle bu hususta yanılır ve ya ceza kuralı bakımından herhangi bir bilgisizliği ve yanlış bilgisi olmadığı halde işlediği suçun unsurlarına ve konusuna ilişkin hususlarda yanılır.İlk durumda hukuki bilgisizlikten kaynaklanan hata vardır ve geleneksel anlayışta buna “hukuki hata” denmektedir. Bu tür hataya yeni bir anlatımla “yasak hatası” da denmektedir.2 İkinci durumda ise fiile yönelik bir hatadan söz edilmekte buna da “fiili hata” denmektedir.
Burada karşımız çıkan sorun ceza hukukunun hangi hata türünü mazeret sayacağıdır.5237 s. TCK yürürlüğe girmeden önce doktrinde geleneksel anlayışa göre hata kusurluluğu etkileyen bir kavram olarak kullanılmış ve kusurluluğa etkisi bakımından hata sadece fiili hata olarak ele alınmıştır.3 Ancak TCK’nın 30. maddesi ile bu sorun giderilmiştir.TCK’nın 30. maddesine bakıldığında her iki hata türünün de ceza sorunluluğu üzerindeki etkisinin düzenlendiği görülmektedir.
TCK’nın hata başlıklı 30. maddesinde “Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.”denmek suretiyle, suçun kanuni tanımında(yani tipiklikte) sübjektif unsurların da var olduğunu kabul edildiği söylenebilir.Bu bakımdan hata tipikliğin maddi şartlarına ilişkin ise kast üzerinde etkilidir.Buna karşılık hata tipikliğin hukuki değerlendirmesine ilişkin ise kusurluluk üzerinde etkilidir.4Buna göre hata klasik ayrımdan farklı olarak “kastı ortadan kaldıran hata” ve kusurluluğu etkileyen hata” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.5Bizde çalışmamızı bu ayrımı benimseyerek yapacağız.Gerçekten de kastı tipikliğin bir unsuru olarak kabul ettiğimizde hatayı buna göre ele almak, anlaşılması ve uygulanması bakımından daha kolay olmaktadır.Ancak geleneksel anlayışa sahip yazarlar6 YTCK döneminde de hatayı hukuki ve fiili hata olmak üzere ikiye ayırmaya devam etmektedirler.
Çalışmamızda esas alacağımız ayrıma göre ceza kanununda “kastı ortadan kaldıran hata” olarak “Maddi unsurlarda hata (m30/I),”Suçun nitelikli unsurlarında hata (m.30/II) ve Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında hata (.30/I,3) düzenlenmektedir.Koca M.,Üzülmez İ., bu hata türüne hukuka uygunluk sebeplerinin sınırında yanılmayı da eklemektedirler.7 Kanımızca da hukuka uygunluk sebeplerinin sınırında yanılma m.30/3 kapsamında değerlendirilemeyeceğinden yukarı da yaptığımız ayrıma kastı kaldıran hata türü olarak hukuka uygunluk sebeplerinin sınırında yanılmayı da eklemek doğru olacaktır.Çünkü bilindiği gibi hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında hata halinde ortada bir hukuka uygunluk sebebi bulunmaz.Oysa hukuka uygunluk sebeplerinin sınırında yanılma halinde ortada bir hukuka uygunluk nedeni bulunmaktadır ve sınırında hataya düşülmektedir.Burada belirtelim ki yukarıdaki ayrımı esas alarak yaptığımız bu çalışmada hataya ilişkin daha çok uygulamada ve doktrindeki tartışmalı hususlara önem vereceğiz.
B.Kastı Ortadan kaldıran Hata
1.Suçun Maddi Unsurlarında Hata
TCK’nın 30/1. maddesinde suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlara ilişkin bilgisizliğin kastı ortadan kaldıracağı belirtilmiştir.Unsurlardan maksat bir filin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu olan hususlar olduğuna göre bu hususlardan birine ilişkin yanılma hareketteki kastı ortadan kaldırmaktadır. Madde de unsurlara ilişkin yanılmanın sadece kastı ortadan kaldırdığından bahsedilmektedir.Böyle bir yanılgı ancak kastın kapsamında kalan konular bakımından olabilir.Bilindiği gibi kast suçun kanuni tanımındaki unsurları bilmek ve bunları istemekten ibarettir(m.27/1).Dolayısıyla hata kastın bilme unsuru ile ilgili olduğu için suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların bilinmemesi halinde kasten işlenen bir haksızlıktan bahsedilemez.8
Doktrinde9ceza hukukunda sonuç doğuran m.30 anlamındaki hatanın ESASLI olması gerektiği benimsenmiştir.Buna göre FAİL YANILMASAYDI FİİL SUÇ OLUŞTURMAYACAKTI denilebiliyorsa hata esaslıdır ve kastı ortadan kaldırır.Ancak madde düzenlenmesine bakıldığında TCK’nın ESASLI HATA terimine yer vermediği açıktır.Kanımızca hata özü itibari ile esaslıdır.Zaten maddi unsurda hata, suçun bir kurucu unsuru üzerinde etkili olması durumunda önemli hale gelir ve ceza hukukunu ilgilendirir.Bu bakımdan sırf failin sübjektif algılama ve değerlendirme yeteneği ile ilgili olan ve suçun unsurlarına yönelik bir etkisi olamayan hatanın ceza hukuku ile ilgisinin olmaması gerekir.Çünkü kanımızca kast hareketin bir parçasıdır.Hareketin bir parçası olan irade de aynı zamanda kastı oluşturur.Failin algılama ve değerlendirmesi harekete yöneldiğinde, irade ve dolayısıyla kast ortaya çıkacağından; kastın oluşum sürecindeki yanlış bilme ve ya bilmeme zaten esaslı yani ceza kanunu bakımından değerlendirilebilir olacaktır.Bu bakımdan esaslı hata esaslı olmayan hata ayrımı yerine sadece hata kavramının kullanılması daha isabetlidir.Özbek,fiili hatanın esaslı olmasını,esasen failin taksirle hataya düşmüş olmasını ortaya koyduğunu belirtmektedir.10
Kasıtlı suçlarda hata bazen başka bir suçun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.Bu durumda ise hatanın esaslı olmadığı ve failin kastetmiş olduğu suçtan dolayı cezalandırılması gerektiği belirtilmektedir.11
Yine klasik ceza hukuku anlayışında hatanın “kusurlu” ve “kusursuz” olmak üzere ikili bir ayrıma gidildiği görülmektedir.12.Modern teoride ise suçun maddi unsurlarındaki bilgisizliğin kusurlu veya kusursuz olması arasında bir ayrım yapılamaz ve buna göre taksire dayanan unsur yanılgısının cezalandırılmasından sarfınazar edilemez.13Buna örnek olarak sarhoş bir kimsenin bu haldeyken evi zannederek başkasının evine girmesinde sarhoşun bilgisizliğinin kusurundan kaynaklanmasından bahisle cezalandırılması yoluna gidilemeyeceği gösterilmektedir.Kanımızca hatanın kusurlu-kusursuz olmasının kasti hareketi ortadan kaldırması bakımından bir önemi yoktur.TCK 30.maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile “…Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.”ifadesi getirilerek aslında yeni kanunun sisteminde kusurun temel şekli olan kastı ortadan kaldıran hatada esasında “kusurlu-kusursuz “ ayrımının yapılmadığı söylenebilir. Ancak kusurluluğun suçun ayrı bir unsuru olarak kabul edildiği düşüncede hatanın kusursuz olması durumunda bir sorun olmamakta ancak kusurlu bir hata söz konusu olduğunda kast-taksir ilişkisinde kusurun derecesi ve hatanın buna etkisi sorun olmaktadır.Buradan da anlaşılıyor ki hata suçun kasıtlı veya taksirli olması bakımından sorumluluğu farklı biçimde etkilemektedir.
Buna göre, bir karartıya, hayvan avlamayı umarak ateş eden avcı, bir başka avcının ölümüne neden olursa “kasten hareket etmiş olmaz.” Çünkü failin kastı “bir insanı” öldürmeye yönelik değildir. Ancak meselenin burada bırakılmayacağı, eğer meydana gelen sonuç bakımından taksirli sorumluluk kanunda düzenlenmiş ise, failin taksirli davranıp davranmadığının da sorgulanacağı belirtilmektedir. Bunun anlamı şöyle ifade edilmektedir; fail meydana gelen neticeye ilişkin gerekli dikkat ve özeni göstermiş olsaydı, böyle bir sonuç meydana gelmeyecek idiyse, taksirli olarak sorumludur.14
Taksirli suçlarda, bazı yazarlar15 yanılmayı taksirin bir şekli saymışlar ve hata halinde taksirin ortadan kalkamayacağını,varlığına devam edeceğini ileri sürmüşlerdir.Buna karşılık diğer bazı yazarlar16 unsurlarda yanılmanın taksiri de kapsayabileceğini ve böylece taksiri de ortadan kaldırabileceğini ileri sürmektedirler.Kanımızca da hata taksirin bir türü değildir. Çünkü taksirli fiil ile hatalı fiil arasında bazen hiçbir ilişki bulunmayabilir.Taksir, kanunun 21’inci maddesinde şöyle tanımlanmıştır: “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” Hatalı fiilde ise “bir davranış” neticesi öngörülerek ve istenerek ve fakat yanlış bilme ve ya bilmeme sonucu iradenin sakatlanması, failin yanlış tasavvuru sonucu gerçekleştirilmektedir.Fail fiili hata içindeyken kendisine göre başka bir gerçeklik dünyasında yaşamakta; sözgelimi bir hayvanı avladığını, sözgelimi kendi eşyasını aldığını zannetmektedir. Sonra da bu zan üzerine kasıtlı bir eylem gerçekleştirmektedir. Halbuki, taksirli bir fiilin neticesi öngörülmez, öngörülse de istenmez.Hata halinde fiil öngörülmüş ve istenmiş ancak ceza kuralında yasaklanandan farklı bir fiil gerçekleştirildiği zannı ile hareket edilmiştir.Fail, çalılıktaki kıpırtıya ateş ederken artık hiçbir özen ve dikkat yükümlülüğü altında değildir. Çünkü hareketine etki eden düşünce oluşmuş ve hata sonucu çarpık hale gelmiştir.. Dolayısıyla “neticeye ilişkin gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı” ifadesi, taksirin esaslarıyla tutarlı, fakat hatanın esaslarıyla tutarsızdır.17Burada işlenen fiilde failin taksiri dahi yoksa failin işlediği fiilin taksirli şeklinden cezalandırılması söz konusu olmamalıdır.Yani hatanın olduğu her durumda taksirin varlığını kabul etmek mümkün değildir.18Kanunumuzda taksirli suçlarda maddi unsurlarda hataya ilişkin bir düzenleme yoktur.Hata kanunda da belirtildiği gibi SADECE KASTI ortadan kaldırmaktadır.Ancak hata sonucu kanunda taksirli şekli düzenlenmiş bir fiil işlemekle, taksirle hataya düşerek bir fiil işlemek de bizce birbirine karıştırılmamalı ve aynı sonuçlara bağlanmamalıdır.Tersi bir durumda cezai sorumluktan tamamen sıyrılmış bir hata bulmak çok zor olacaktır. Ancak esasında hatanın özünde zaten kusur kabahat taksir vs gibi hareketi etkileyen unsurlar zaten mevcuttur.Bu bakımdan her hata halinde peşinen taksirin varlığını kabul etmemek gerekir.
Doktrinde kimi yazarlara göre hata, kaçınılabilir ve kaçınılamaz hata olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.19 Bu görüşe göre; hatanın ceza sorumluluğunu ortadan kaldırması için kaçınılamaz olması gerekmektedir.Hataya düşmek hususunda kişinin her hangi bir biçimde kınanamaması ve ortalama her insanın aynı hataya düşmesinin olağan kabul edilebilmesi halinde hata kaçınılmazdır ve buna karşılık dikkatli ve özenli davranılması halinde hatanın önüne geçilmesinin mümkün olduğu hallerde hatanın kaçınılabilir olduğu kabul edilir.Yazar bu görüşünü “İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz” hükmünü içeren TCK’nın 30. maddesinin dördüncü fıkrası ile desteklemektedir.Kanımızca bu düşünce yerinde değildir.Yazar 30. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen haksızlık yanılgısı ile maddi unsur hatasını birbirine karıştırmıştır.Ayrıca yasa koyucu unsur hatasında hatanın kaçınılabilir olup olmadığını önemsememiştir.Çünkü kanımızca kaçınılabilirlik-kaçınılmazlık kusurlulukla ilgili bir durumdur.Fiilin unsurları dışında kalmaktadır.Bu bakımdan bize göre de unsurda hatanın kaçınılabilir olup olmaması önemsizdir diyen görüş20 daha isabetlidir.
Burada değinmek gerekir ki suçun unsurlarına ilişkin yanılma ters yönlü de olabilir.Mesela kişi hırsızlık kastıyla başkasına ait olduğunu sandığı bir eşyayı çalmak istemekte halbuki söz konusu eşya kendisine ait olmaktadır.Bu gibi durumlarda benimsenen görüş ortada işlenemez suçun varlığıdır.21
Neticenin failin düşündüğü şekilde gerçekleşmediği durumlarda yani nedensellik bağındaki hatada,eğer fail neticeyi gerçekleştirmek istediği halde bu neticenin gelişimi atipik olmadığı ve objektif olarak neticenin faile yüklenebilmesi mümkün olduğu taktirde nedensellik bağında hata önemli değildir.22Bir başka görüş ise nedensellik bağında hatadan değil sapmadan bahsetmektedir ve kural olarak cezai sorumluluğu etkilemektedir.23Kastın nedensellik bağını da kapsaması gerektiğini .savunan ilk görüşe göre nedensellik bağı fail için önemli ise başka bir deyişle nedensellik bağındaki sapmalar failin fiili işlemesine engel olacak ise hata dikkate alınmalıdır.Kanımızca nedensellik bağının kesilmesi halinde sorun yoktur.Çünkü fail kesen nedenden sorumlu tutulamaz.Biz, hareketten meydana gelen neticenin nedensellik bağı kesilmeden şu veya bu şekilde meydana gelmesinin sorumluluğu etkilemeyeceği düşüncesindeyiz.Ancak failin öldürme kasıyla ateş etmesi sonucu kişinin ağır yaralanması ve hastaneye kaldırılırken yolda trafik kazası sonucu ölmesi örneğinde olduğu gibi burada failin gerçekleşen nedenden sorumsuzluğu sapma veya yanılmadan değil nedensellik bağının kesilmesinden kaynaklanmaktadır.24Fail bu durumda kural olarak teşebbüsten sorumlu tutulmaktadır.
Diğer tartışmalı bir konu ise sapma halleridir.Sapma TCK’da düzenlenmemiştir.TCK’nın 30. maddenin gerekçesinde hedefte sapmanın suçların içtimaı ve özellikle fikri içtima bağlamında ele alınması gerektiği ifade edilmektedir.Gerçekten de sapma halinde artık bir hata söz konusu değildir.Ancak sapmaya ilişkin bu açıklamaya tamamen katılmak da mümkün değildir.Sapma halinde bileşik veya zincirleme suçun oluşması mümkün değildir.Toroslu’ya göre fikri içtima dahi oluşmamaktadır.25Yazar sorunu kast ve taksirle ilgili genel esaslardan hareketle çözmektedir.Gerçektende her durumda fikri içtima hükümlerinin uygulanması mümkün olmayabilir.Çok neticeli sapma halinde örneğin kişinin öldürmek kastı ile hareket ettiği kişiyi öldürmesi ve bunun yanında açılan ateş sonucu 3. bir kişiyi de yaralaması örneğinde olduğu gibi ortada iki ayrı netice ve iki ayrı suç oluşmaktadır.İlk suç bakımından kasten adam öldürme ikinci suç bakımından ise kast,taksir-olası kast hallerinden biri söz konusu olabilecektir.Bu durumda bizim de katıldığımız görüşe göre gerçek içtima kurallarının uygulanması daha doğru olmaktadır.26 Ancak Yargıtay 27ve doktrinde bazı yazarlar 28 sorunu fikri içtima kapsamında değerlendirmektedirler.
Şahısta hata konusunda da TCK’da açıkça bir düzenleme bulunmamaktadır.Sorun aslında bir ve ikinci fıkra hükümleri çerçevesinde düşünülmesi gereken bir durum olarak düşünülmüştür. Özbek29 gerekçeyi eleştirmiş şahısta hatanın birinci fıkra hükmüne göre değerlendirildiğinde her zaman uygulanamayacağını belirtmiştir.Yazara göre mağdurun sıfatı yasal tanımdaki maddi unsurlara ilişkindir. Maddi unsurları bilmeyen kimse de kasten hareket etmiş sayılmaz.Yani burada failin hatasına önem vermek her zaman mümkün olmamaktadır. Kanımızca, suçun konusunu oluşturan mağdurun şahsında düşülen hata eğer ceza kanunu bakımından önem arz etmiyorsa failin hatası ceza hukuku bakımından değerlendirilebilir nitelikte değildir.30Bu tür hata halinde failin tasavvuru gerçekleşmiş olsaydı,ceza hukuku bakımından yapılacak değerlendirmenin değişip değişmeyeceğine bakılarak bir sonuca varılmalıdır.Dönmezer ise tek neticeli yanılmanın ve sapmanın hiçbir şekilde esaslı olamayacağını belirtmektedir.31Örneğin,kasten adam öldürme suçunda,suçun konusundaki yanılma failin cezalandırılması bakımdan önemsizdir.Buna rağmen mağdurunun sıfatının önem arz ettiği özellikle 30/2.madde de hata göz önünde bulundurulacaktır.
2.Suçun Nitelikli Hallerinde Hata
Hemen belirtmek gerekir ki suça etki eden sebepler de suçun unsurlarına dahildir.Bu sebeple unsurlarda hata başlığı altında incelemek daha doğru olacaktır.Kanunda düzenleniş şekli ile nitelikli hallerde hata sorumluluğu ne şekilde etkileyecek belli değildir.Sadece kişinin bu hatasından yararlanacağı belirtilmiş kastı mı yoksa tamamen kusuru mu ortadan kaldırdığı kaçınılabilir olup olmamasının öneminden bahsedilmemiştir.32Ancak, suçun maddi unsurları ile bağlantılı olarak düşünüldüğünde 30/1 kapsamında olduğu gibi kastı ortadan kaldıracağını savunan görüşü33 benimsemekteyiz.Kanunda .Bir taraftan unsurlarda hatanın sadece kastı ortadan kaldıracağı belirtilmişken diğer tarafta unsurlara dahil olan nitelikli hallerde hatada sadece bu hatasından yararlanır şeklindeki ifade tutarlı olmamaktadır.
Suçun cezasını artıran nitelikli hallerde hata iki şekilde ortaya çıkabilir.1-Failin işlediği suçta cezayı ağırlaştıran nitelikli hal bulunmasına rağmen failin bunu bilmemesi halidir.Fail burada bilmemesinden kaynaklanan hatadan yararlanır.2-Fail işlediği suçta nitelikli hal bulunmamasına rağmen fail var zannetmektedir.Bu durumda da fail hatasından yararlanır.
Suçun cezayı azaltan nitelikli halleri de iki şekilde ortaya çıkabilir:1-İşlenen fiilde cezayı azaltan nitelikli hal bulunmamaktadır fakat fail var zannetmektedir.Fail bu durumda hatasından yararlanır ve hafifletici sebep uygulanır.2-Failin işlediği suçta cezayı azaltan nitelikli hal bulunmasına karşın fail bunu bilmemektedir ve kastı cezayı artıran nitelikli fiili işlemeye yöneliktir.Fail burada da hatasından yararlanır ve gerçekleşen duruma göre sorumlu olur.Doktrinde de kabul edilen görüş bu yöndedir.
3.Hukuka Uygunluk Sebeplerinin Maddi Şartlarında Hata
Konuya ilişkin TCK’nın 30/3. maddesinde “ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenler” ifadesi kullanılmıştır.Hukuku uygunluk nedenleri de kanunda ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenler başlığı altında düzenlenmiştir.Kanımızca burada Hukuka Uygunluk Sebepleri anlaşılmalıdır.
Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi artlarında hata iki durumda ortaya çıkmaktadır.İlkinde fail ortada mevcut bir hukuka uygunluk sebebinin varlığını bilmemektedir.İkinci durumda ise ortada mevcut bir hukuka uygunluk sebebi bulunmamaktadır ancak fail hukuka uygunluk sebebi olduğu hususunda yanılgıya düşmektedir.İlkinde hukuka uygunluk sebebinin objektif olarak varlığını kabul eden görüşe göre fail meşru savunmanın varlığını bilmese de bilememesinden kaynaklanan bu hatasından yararlanacak ve işlediği fiilden sorumlu olmayacaktır34Diğer bir görüşe göre ise fail mevcut hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarının gerçekleştiği bilincinde de olmalıdır.35Bu duruma verilen örneklerde; bir kişi düşmanlık beslediği bir kişiye rastlayıp da ona ateş etse, fakat bu kişi daha önce faili öldürmek maksadıyla ona nişan almış durumda bulunsa, diğer bir deyişle, fail mağdurun tecavüz etmek üzere olduğunu bilmese ve ateş etmiş olması kendini savunmak amacıyla olmasa da meşru savunmanın varlığını kabul etmek gerekir. Özgenç ise objektif olarak hukuka uygunluk sebebinin var olduğu, fakat failin bilincinde olmadığı durumlarda faili teşebbüsten cezalandırmak gerektiğini savunmaktadır.36Kanımızca bu durumda teşebbüsten cezalandırmak söz konusu olamaz.Çünkü ortada tüm unsurları ile gerçekleşmiş bir fiil vardır.Burada fail savunma kastıyla da hareket etmemektedir.Esasen hukuka uygunluk sebebi objektif olarak var olmasına ve haksızlığı ortadan kaldırmasına rağmen sübjektif olarak fiilin haksızlık içeriği devam etmektedir.
İkinci durum,ortada bir hukuka uygunluk sebebinin olmaması halinde failin bunu var zannetmesidir.Suçun olumsuz unsurları teorisini savunan yazarlara37 göre tipiklik maddi ve manevi unsurların yanında fiilin hukuka aykırılığı hususundaki bütün unsurları kapsamaktadır ve işlenen fiil bakımından hukuka uygunluk sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediği hususundaki hata kasta dahil edilmektedir.Bu bağlamda da unsur yanılgısı ile aynı sonuçları doğurmaktadır.Kusur teorisi savunucuları38 bu sorunu haksızlık yanılgısına ilişkin açıklamalarla çözümlemektedirler.Madde gerekçesinde kusur teorisinin benimsendiği görülmektedir.Kanımızca haksızlık yanılgısına ilişkin çözüme katılmak mümkün değildir.Çünkü haksızlık yanılgısı bir hukuki değerlendirme yanılgısıdır.Oysa burada maddi bir olguya ilişkin hata söz konusudur.Bizce hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarına ilişkin bilgi kasta dahildir.Bu bakımdan gerçekleşmemiş olan hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarının gerçekleştiği zannıyla hareket eden kişi kasten hareket etmemektedir.Bu bakımdan hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında hatayı unsurlarda yanılma kapsamında değerlendiren görüşe katılmaktayız.39Aksi taktirde yani 30/3 kapsamında değerlendirdiğimizde fıkrada geçen kaçınılabilirlik ve kaçınılmazlık fiilin haksızlığına ilişkin değil faile atfedilecek kusura ilişkin bir düzenlemedir.Bundan dolayı da maddi şartlara ilişkin bilgi kastın değil kusurun bir unsuru olmaktadır.40Kaçınılabilirlik ve kaçınılmazlık kavramı failin kusurunun değerlendirilmesi ile ilgili kavramlardır.Halbuki bizce buradaki hata doğrudan kastla ilgilidir.Kanunda da “kasti hareketten” bahsedilmektedir.30/3’deki düzenleme dikkate alındığında kaçınılmaz hata kusuru tamamen ortadan kaldırmakta kaçınılabilir hata sadece kastı ortadan kaldırmaktadır.4130/1 deki düzenlemeye bakıldığında ise hatanın esas itibariyle sadece kastı ortadan kaldırdığı görülmektedir.Temel şeklinde hatanın sadece kastı ortadan kaldırmasını, hukuka uygunluk sebeplerinde ise kusuru tamamen ortadan kaldırmasını kabul etmek kanımızca doğru olmayacaktır.Ayrıca kaçınılabilirlik kaçınılmazlık ayrımının neye göre yapılacağı kanunda açıklanmış değildir.Bu ayrımın taksir esaslarına göre yapılması karışıklığa neden olabilir ve hatanın uygulanmasını güçleştirebilir..Kaldı ki yukarıda da belirttiğimiz gibi hata zaten esasında bir kusur veya taksirden ileri gelmektedir.
Hukuka uygunluk sebeplerinin sınırının aşılması da hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında sınırın aşılmasına ilişkin hükümler çerçevesinde düşünülmelidir.Burada sınırın kast olmadan aşılması hali söz konusudur.Aksi taktirde kastın var olması halinde sorumluluk kasti harekete göre belirlenecektir.Kanunun 27.maddesinde de buna benzer bir düzenleme mevcuttur.Bu bakımdan hukuka uygunluk sebeplerinin sınırının aşılmasında hataya düşen kişi kasten hareket etmiş olmayacak, 27’nin düzenlemesi ile ancak fiilin taksirli şekli kanunda düzenleniyorsa sorumlu olabilecektir.
C.Kusurluluğu Etkileyen Hata
1.Kusurluluğu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin Maddi Şartlarında Hata
Kusurluluğu kaldıran veya azaltan nedenlerinin maddi şartlarında hata hali 30/3. maddede düzenlenmiştir.Buna göre bu şartların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz hataya düşen kişi cezalandırılmayacaktır.Burada kaçınılabilir kaçınılmaz hata ayrımı kullanılmasını anlamak daha mümkündür.Çünkü failin hatasından dolayı failin kınanıp kınanamayacağı noktasında,yani kusurlu kabul edip etmeyeceğimiz noktasında bu kavramı kullanmak anlaşılabilir.Burada üzerinde durulması gereken husus haksiz tahriktir.Failin ortada bir haksız tahrik olmamasına rağmen var zannıyla hareket etmişse ve bu hatası kaçınılmaz ise fail sorumlu değildir.Bir örnekte;kendisine küfreden B’yi dövmek için yol üzerinde bekleyen A yoldan geçenin gece karanlığının da etkisiyle B’ye çok benzeyen C olduğunu fark etmeyip C’ye sopayla vursa acaba haksız tahrikten yararlanacak mıdır?.Özbek’e göre42 hatası kaçınılmaz ise yararlanacaktır.Bu görüşe katılmıyoruz.Kanımızca burada hata haksiz tahrikin varlığı konusunda değil fiilin konusundadır.Burada mağdurun kimliğinin ceza hukuku bakımından önemli olup olmadığına bakılmalı ve yukarıda şahısta hataya ilişkin hükümlere göre bir sonuca ulaşılmalıdır.
2.Yasak Hatası(Haksızlık Yanılgısı)43
TCK m.30/4’e göre “işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi cezalandırılmaz” Burada fail bir hukuki değerlendirme hatası yapıyor yani aslında yasak olan bir fiilin YASAK OLMADIĞINI düşünüyor.
Oldukça yaygın anlayışa göre failin işlediği fiilden dolayı kusurlu olarak kabul edebilmemiz için,failin fiilinin hukuk özellikle ceza hukuku tarafından yasaklanmış olduğunun bilincinde olması gerek yoktur.Bu anlayışa uygun olarak da TCK m. 4’te “ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” kuralı bulunmaktadır.Ancak günümüzdeki anlayış, bu ilkenin her zaman kanunun bilindiği yolunda kesin bir karineye dayandırılamayacağı yolundadır.44Bu anlayış üzerine yasak hatası üzerinde çeşitli tartışmalar ortaya çıkmıştır.Bu tartışmaların temelinde yasak hatasının, doğrudan kusurluluğu mu yoksa kusurluluğun bir türü olan kastı mı kaldırdığı oluşturmaktadır.Kast teorisi işlenen fiilin yasak olmadığı yönündeki hata, kasta dahil etmektedir.Buna göre işlenen fiilin yasak olduğunun bilinmemesi halinde artık kast yoktur,ortada taksirle işlenmiş bir fiil vardır.45Bu durumda işlenen fiilin taksirli hali eğer kanunda düzenlenmemişse sorumluluk yoktur.Dikkat edilirse burada da kast teorisine göre yasak hatasında da unsurlarda hataya ilişkin çözüm yolu benimsenmiştir.Kusur teorisine46 göre,yasak hatası, kastı kaldıran bir neden olarak kabul edilmemekte, ancak kusurluluğu kaldıran veya azaltan ayrı bir neden olarak değerlendirilmektedir.Buna göre kural üzerinde hata kaçınılmaz olduğu takdirde kusurluluğu kaldırmakta ve mazeret sayılmakta, kaçınılabilir olduğu takdirde ise kusurluluğu azalttığı için sadece cezayı etkileyebilmektedir.47
Bize göre suçun unsurları tipiklik,hukuka aykırılık ve kusurluluk olmak üzere üçe ayrılmalıdır.Kast tipikliğin içinde düşünülmelidir.Kusur ise son aşamadır.Yani failin işlediği fiilden ötürü kınanıp kınanamayacağını,işlenen fiildeki haksızlık dolayısıyla failin kınanıp kınanamamasıyla etkilidir.Gerçekten de kişi bir fiil işlediğinde bilerek ve isteyerek hareket etmektedir.Bu fiilin kişiye yüklenebilmesi için kanunda suç olarak düzenlenip düzenlenmediğinin kişi tarafından bilinip bilinmemesi ile değil kişi tarafından, fiili işlerken,bu fiilin esasen bir haksızlık teşkil ettiğinin bilinip bilinmemesini düşünmek gerekir.Kişi fiilin haksızlık içerdiğini bilmesine rağmen fiili işlemişse artık fiilin kanunda suç olarak tanımlanıp tanımlanmadığını bilmesine bakılmamalı kişiyi kusurlu saymak gerekmelidir.Buna karşın işlediği fiilin haksızlık oluşturduğunu bilmeyen kişiye de ceza verilmemelidir.48Hareketin hukuka aykırılığı hususundaki bilinç esasen kastı değil kusurluluğu etkilemektedir.Ancak burada failin bu bilgisizliği kaçınılmaz ise sorumluluktan kurtarır.Kaçınılabilir olması durumunda ise failin ne şekilde sorumlu olacağı düzenlenmiş değildir.Bizce bu bir eksikliktir.Çünkü bu durumda fail her ne kadar kusursuz değilse de kusurunun derecesinde bir azalma söz konusudur.49Madde metnine bakıldığında kaçınılabilir hata halinde failin cezalandırılacağı sonucuna varılabilir ki kanımızca bu adil bir cezalandırma olmaz.
1 Toroslu N.,Ceza Hukuku,Ankara,2005, s.158
2 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.282 vd.;Özgenç İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2007,s.401 vd.
3 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.314
4 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.225
5 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.225
6Demirbaş T.,Ceza Hukuku Genel Hükümler,5.Baskı Ankara 2007 s.368;Özebek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.389
7 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.225
8 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.226 ve oradaki dipnot 631’e atfen.
9 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.317 Demirbaş T.,Ceza Hukuku Genel Hükümler,5.Baskı Ankara 2007 s.373 vd ;Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.390 vd.
10 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.390
11 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.391
12 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.317 Demirbaş T.,Ceza Hukuku Genel Hükümler,5.Baskı Ankara 2007 s.373 vd
13 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.228
14 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.229
15 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.318 ve oradaki dipnot 66’ya atfen
16 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.318 ve oradaki dipnot 68’e atfen
17Gerçekten, bu konuda verilen bazı örneklerde failin kusurlu hatalı olduğuna peşinen hükmedilmektedir. Örneğin askerlikten terhis olup gelen A’nın, babası tarafından hasmı zannedilerek vurulması örneğinde denmektedir ki; “baba biraz daha dikkat ve özen gösterseydi, bahçede bulunan kişinin, oğlu olduğunu farkedebilirdi” (Soyaslan, D, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2005, s. 387).
18 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.229
19 Demirbaş T.,Ceza Hukuku Genel Hükümler,5.Baskı Ankara 2007 s.374
20 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.390
21 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.318;Özgenç İ. Özgenç İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2007,s.403;Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.229
22 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.228
23 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.390;Soyaslan D.,Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 1998.,s493
24 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.338 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.391
25 Toroslu N.,Ceza Hukuku,Ankara,2005, s.174
26 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.397
27 Y.C.G.K.10.11.1975 tarih ve 4/259 E.278 K sayılı kararı(nakleden Demirbaş T. Ceza Hukuku Genel Hükümler,5.Baskı Ankara 2007 s.381 ve oradaki dipnot 453eatfen)
28 Demirbaş T. Ceza Hukuku Genel Hükümler,5.Baskı Ankara 2007 s.381ve oradaki dipnot 452’ye atfen
29 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.397
30 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.227; Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.396
31 Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.323
32 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.392
33 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.230
34Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.394;Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.21
35Özgenç İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2007,s.404 Bu durumda yazar hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarındaki yanılgı ile bir hukuka uygunluk sebebinin bizzat varlığı konusunda yanılgının birbirinden ayrılması gerektiğini ikinci halde haksızlık yanılgısından bahsedilmesi gerektiğini belirtmektedir. Aynı görüşte: Dönmezer S.,Erman S.,Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım Cilt II,11. Baskı İstanbul 1997,s.25,26
36 Özgenç İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2007,s.409
37 Bu görüş doktrinde esas itibari ile Toroslu tarafından savunulmaktadır. Toroslu N.,Ceza Hukuku,Ankara,2005, s.168
38 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.252 ve oradaki dipnot 645’e atfen
39 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.253,Öztürk B.Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku,Ankara 2002,s.286 vd.
40 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.252
41 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.394
42 Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.395
43Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.282; Özbek TCK İzmir Şerhi 3.Baskı,İzmir 2006,s.397;Bu hata şekli doktrinde genellikle “hukuki hata” olarak adlandırılmaktadır. (Bkz. Demirbaş T Ceza Hukuku Genel Hükümler,5.Baskı Ankara 2007.,s.369)Buna “kural üzerinde hata” diyenler de vardır.(Bkz. Toroslu N.,Ceza Hukuku,Ankara,2005, s.161
44 Toroslu N.,Ceza Hukuku,Ankara,2005, s.163 ve s. 164 ve oradaki dipnot 200’e atfen.Buna göre ceza kanunları üzerinde hataya düşen kimseyi,çok defa,asgari bir ihmal veya dikkatsizlikle bile kınamak mümkün değildir.
45 Özgenç İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2007,s.413 ve oradaki 761 nolu dipnota atfen
46 Özgenç İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2007,s.414
47Güngör D.Ceza Hukukunda Kural Üzerinde Hata, http://www.turkhukuksitesi.com/makale_501.htm,erişim tarihi 21/12/2008 21:12
48 Özgenç İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2007,s.411; Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.283
49 Koca M.,Üzülmez İ.,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2008,s.283
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Ceza Hukukunda Hata" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Veli Çiçekdağı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|