Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İş Güvencesi Tazminatı Gelir Vergisi Kesintisine Tabi Midir?

Yazan : Mehmet Uçum [Yazarla İletişim]
Avukat

İŞ GÜVENCESİ TAZMİNATI GELİR VERGİSİ KESİNTİSİNE TABİ MİDİR?

Doç. Dr. Ömer EKMEKÇİ*
Avukat Mehmet Uçum*

I.Genel Olarak İşe İade Davasının Hükümleri

4857 sayılı İş Kanunu getirdiği pek çok yeni müessese ile birlikte, doğal olarak, pek çok yeni sorunun da gündeme gelmesine neden olmuştur. Bunlardan bir bölümü de işe iade davaları sonucunda verilen hükmün yerine getirilmesindeki belge düzeni ve vergi boyutuna ilişkindir.

Bilindiği gibi, işe iade davası sonucunda mahkeme feshin geçersizliğine karar verdiği takdirde, işçinin geçersiz fesih tarihinden itibaren mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar çalıştırılmadığı en çok dört aylık süreye ilişkin ücrete ve işveren işçiyi geri almadığı takdirde, iadeyi kabul etmemenin karşılığı olarak dört ay ile sekiz ay arasında tespit edeceği bir tazminata hükmetmektedir.

Bununla birlikte, işçinin işe iade kararı almasının başlı başına hiçbir anlamı bulunmamaktadır. Nitekim işçinin iade hakkından yararlanabilmesi için, kesinleşen kararın kendisine tebliği tarihinden itibaren on işgünü içerisinde işverene başvuruda bulunması gerekmekte, aksi halde işverence yapılan fesih işlemi geçerli hale gelmektedir (İşK.m.21/V). İşverenin ise bu başvurudan itibaren işçiyi işe başlatmak üzere bir aylık süresi vardır. Bu süre içerisinde işe başlattığı takdirde, işveren fesih tarihinden itibaren işçiyi çalıştırmadığı en çok dört aylık süreye ilişkin ücret ve diğer haklarını, eğer ödemişse kıdem ve ihbar tazminatından mahsup ederek ödemekle yükümlüdür. Ödenen kıdem ve ihbar tazminatı dört aylık ücret tutarından fazla ise, işçi kalan miktarı işverene geri vermek zorundadır.

Ancak Kanun işverene, geçersiz sayılan feshe rağmen, işçiyi işe başlatmama hakkı da vermektedir. Bu takdirde işveren, işçiye geriye doğru dört aya kadar olan ücretinin yanı sıra, ayrıca mahkemece miktarı belirlenen 4 – 8 ay arası işe başlatmama tazminatını da ödemekle yükümlü olur. İşveren işçiyi işe başlatmadığı takdirde de, fesih tarihinden itibaren dört aylık süre işçilikte geçen süre olarak kabul edilmektedir. Bu konuda işverenin işçiye işe başlatıp başlatmamasının bir önemi yoktur.

II.İş Güvencesi Tazminatının Hukuki Niteliği, Yapılması Gerekli Kesintiler ve Kaynakta Kesinti Yükümlülüğü

1- İş Güvencesi Tazminatının Vergi Hukuku
Bakımından Niteliği ve Yapılması Gereken Kesintiler

Yukarıda belirtildiği üzere, işe iade davasının, iş sözleşmesinin feshi tarihinden mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar en çok dört aylık ücret ve diğer haklar ile işe iadeyi kabul etmemenin karşılığı olarak dört ile sekiz ay arasında değişen tazminat olmak üzere iki ayrı parasal boyutu vardır.

Bunlardan dört aya kadar ücret ve diğer haklar ile ifade olunan işçinin giydirilmiş ücretidir ve ait oldukları aylara ilişkin olarak belgelendirilmesi, gelir ve damga vergisinin kesilmesi ve sigorta primlerinin yatırılması gerekmektedir. [1]. Nitekim bu ücrete ilişkin SSK belgelerinin ne şekilde düzenleneceği ve primlerin ne şekilde yatırılacağına ilişkin olarak hatalı bir Kurum Genelgesi de çıkarılmış bulunmaktadır [2].

Mahkemece, işçinin işe başlatılmaması karşılığı olarak hükmedilen ve dört ay ile sekiz ay arasında değişen ödemenin (iş güvencesi tazminatı) hukuki niteliği ve buna bağlı olarak hangi kesintilere tabi olduğu tereddütlere yol açmıştır.

Belirtmek gerekir ki; sözü edilen miktar, hukuki niteliği itibariyle bir ücret olmayıp, işçinin son ücreti tutarına göre hesaplanan bir tazminattır. Bu bakımdan, hukuki niteliği itibariyle ücret sayılabilecek bir kazanç niteliği bulunmadığından, prim kesintisine tabi değildir.

İş güvencesi tazminatının gelir vergisine tabi olup olmadığı ve kim tarafından ödeneceği konusu ise tartışmalıdır. Bu tartışmayı ortaya çıkaran esasen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 9.10.2003 – 12544/16689 sayılı kararıdır. Anılan kararında Yüksek Mahkeme; iş güvencesi tazminatı miktarı belirlenirken davacı işçinin brüt ücreti üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, zira gelir vergisi ve damga vergisi yükümlüsünün davacı işçi olduğu sonucuna varmıştır. Yargıtay’ın bu kararına göre, işçiyi geri almayan işverenin dört – sekiz aylık ücret tutarında hükmedilen iş güvencesi tazminatını brüt miktar üzerinden işçiye ödemesi gerekmekte ve bu ödemeden doğan gelir ve damga vergisinin işçi tarafından ödenmesi gerekmektedir.

Bunun gibi Ankara 1. Vergi Mahkemesince verilen, iş güvencesi tazminatının gelir vergisi kesintisine tabi olmadığı yolundaki karar Bölge İdare Mahkemesince onanmıştır [3].

Konu iki bakımdan önem taşımaktadır. Gerçekten; işveren, bu karara uyarak işçiye brüt tutar üzerinden tazminat ödediğinde, konunun vergi mevzuatı tarafıyla ilgilenenlerin, işçiye ödenen brüt tutardaki iş güvencesi tazminatı miktarının ayrıca vergilendirilmesi gerektiği yolundaki görüşleriyle karşılaşmakta, ilamsız takibe konulan brüt tutardaki iş güvencesi tazminatı miktarına bu yönden itiraz ettiğinde ise, bu kez icra inkar tazminatı ile karşı karşıya kalabilmektedir.

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, iş güvencesi tazminatı gelir ve damga vergisi kesintisine tabidir. Şöyle ki;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sendikal tazminatın vergi yönünden incelenmesine ilişkin 12.5.2004 – 9 – 255 / 290 sayılı kararında son derece isabetli olarak belirtildiği gibi; vergi hukukunda kural, her türlü gelirin vergi kesintisine tabi olmasıdır. Yapılan ödemenin türü ve niteliği, ekonomik ve sosyal koşullar gibi unsurlar göz önünde bulundurularak, ücretten yapılacak indirimler ve istisnalar, çeşitli tazminat ve yardımlardan yapılacak istisnalar, çeşitli meslek gruplarına tanınan muafiyetler 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda açıkça düzenlenmiştir. Şu halde bir gelirin vergiye tabi olması asıl, muafiyetler ve indirimler ise istisnadır.

Vergi muaflıkları ve istisnalara Gelir Vergisi Kanunu’nun ikinci kısmında yer verilmiş ve hangi tazminat ve yardımların gelir vergisinden muaf olduğu Kanunun 25. maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Burada özellikle vurgulamak gerekir ki, her türlü tazminat ve yardım gelir vergisinden muaf olmayıp, muaf olanlar 25. maddede sayılmıştır. İşçinin işe geri alınmaması karşılığı olarak hükmedilen 4 – 8 ay arasındaki miktar hukuken bir “tazminat” niteliğinde olduğu için, gelir vergisi kesintisine tabi olup olmadığının münhasıran 25. madde çerçevesinde değerlendirilmesi zorunludur.

Anılan maddeye göre gelir vergisinden tamamen veya kısmen muaf olan tazminat ve yardımlar şu şekildedir:
1. Ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ve yapılan yardımlar; 2. Muhtaç olanlara belli bir süre için veya hayat kaydiyle yapılan yardımlar (Asker ailelerine yapılan yardımlarla hayır derneklerinin ve yardım sandıklarının yardımları mutlak olarak bu istisnaya girerler.), 3. Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından,kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlilik ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tâbi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif sandıklardan gerek aynı sandıktan muhtelif zamanlarda yapılan ikramiye, tazminat ve toptan ödemeler topluca dikkate alınır.); 4. Hizmet erbabına ödenen çocuk zamları (Bu zamlar Devletçe verilen miktarları aştığı takdirde, fazlası vergiye tabi tutulur.); 5. Evlenme ve doğum münasebetiyle hizmet erbabına yapılan yardımlar (Bu istisna hizmet erbabının iki aylığına veya buna tekabül eden gündeliklerinin tutarına kadar olan yardım kısmına uygulanır.); 6. Sosyal sigorta kurumları tarafından sigortalılara yapılan ödemeler; 7. 1475 ve 854 sayılı kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz.) 8. Genel olarak nafakalar(Alanlar için); 9. Yardım sandıkları tarafından statüleri gereğince kendi üyelerine ölüm, sakatlık, hastalık, doğum, evlenme gibi sebeplerle yapılan yardımlar, 10. Yabancı ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduat,sürelerini doldurmamış bulunanlarla, dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminat ve yardımlar.Sayılan bu istisnalardan iş güvencesi tazminatı ile benzerlik gösterdiği iddia olunabilecek tek tazminat, maddenin ilk bendindeki, işsizlik nedeniyle verilen tazminattır. Nitekim; bazı inceleme ve kararlarda, iş güvencesi tazminatı, bir tür işsizlik tazminatı olarak değerlendirilerek gelir vergisinden muaf olduğu sonucuna varılmaktadır. Maddede sayılan diğer istisnalarla iş güvencesi tazminatının zaten hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Ancak iş güvencesi tazminatını işsizlik nedeniyle verilen bir tazminat niteliğinde değerlendirmek isabetli değildir. Zira söz konusu tazminat, İş Kanunu’nun 21. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere, işçinin işsiz kalmasının karşılığı değil, işverenin feshin geçersizliğine hükmeden yargı kararını yerine getirmemesinin karşılığıdır. Dikkat edilirse, 193 sayılı Kanunun m.25/1 no’lu bendinde, iş sözleşmesinin sona ermesiyle ilgili tüm ödeme ve tazminatlar değil, sadece işsizlik nedeniyle verilen tazminat ve yapılan yardımlar gelir vergisinden muaf tutulmuştur. Kanunla düzenlenmeyen bir vergi muafiyetinin kıyas yoluyla getirilmesi verginin kanuniliği ilkesiyle bağdaşmaz [4]. Öte yandan ihbar tazminatı yönünden Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından verilen bir kararda Gelir Vergisi Kanunu’nun m. 25/1. bendinde yer alan işsizlik sebebiyle verilen tazminatın niteliği şöyle belirtilmektedir:“Sözü geçen bent, ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ve yardımları, gelir vergisinden ayrı tutmuştur. Kuralda öngörülen işsizlik tazminatı, Devletin, çalışabilir nüfusa formasyonuna uygun iş sağlama taahhüdünün yerine getirilememesi halinde, yasayla kurulmuş sosyal güvenlik örgütüne ve özel yasaya dayanılarak yapılacak ödemeyi ifade etmektedir.”[5] Görüldüğü üzere iş güvencesi tazminatı Danıştay’ın nitelediği gibi sosyal güvenlik kuruluşunca özel yasa uyarınca yapılmakta olan bir ödeme değildir. Bu açıdan da anılan hükmün kapsamında olduğu ileri sürülemez. Bu konuda ileri sürülen bir başka iddia, kıdem tazminatı gelir vergisinden muaf iken, iş güvencesi tazminatından gelir vergisi kesilmesinin mümkün olmadığıdır. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, kıdem tazminatı ile iş güvencesi tazminatı arasında, gerek hukuki nitelikleri ve işlevleri ve gerekse hak kazanma koşulları bakımından bir ilişki bulunmamaktadır. Kaldı ki; kıdem tazminatının gelir vergisinden muaf olması, iş güvencesi tazminatı konusunda tam aksi varmak için önemli bir dayanak oluşturur. Gerçekten; kıdem tazminatının gelir vergisinden muaf olmasının nedeni işsizlik nedeniyle verilen bir tazminat olması değil, maddedeki istisnalar arasında açıkça sayılmış olmasıdır. Nitekim sendikal tazminatın gelir vergisinden muaf olup olmadığına ilişkin olayda yerel mahkemenin “...uygulamada kıdem tazminatından gelir vergisi düşülmediği ve lehe yorum ilkesi uyarınca sendikal tazminatın da gelir vergisinden istisna tutulması gerektiği..” yolundaki direnme kararına karşı Hukuk Genel Kurulu, “... kıdem tazminatı Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesinin yedinci bendinde açıkça gelir vergisinden istisna edilmiş olup, sendikal tazminat yönünden bu konuda yasal bir düzenleme bulunmadığından ...” sendikal tazminatın gelir vergisi kesintisine tabi olduğu sonucuna varmıştır. Aynı gerekçeler iş güvencesi tazminatının gelir vergisi kesintisine tabi olması konusunda da geçerlidir. Başka bir anlatımla; gelir vergisinden istisna edilen tazminat ve yardımları düzenleyen GVK m.25’de işe iade davaları sonucunda verilen tazminat hükmüne ilişkin bir düzenleme yer almadığından, bu ödemeden de gelir vergisi kesilecektir. İstanbul Defterdarlığı Vasıtasız Vergiler Gelir Müdürlüğü’nün GVK – 61 – 11593 sayılı yazısında da iş güvencesi tazminatının gelir vergisi kesintisine tabi olduğu sonucuna, söz konusu tazminatın GVK m.61 kapsamında ücret olarak değerlendirilmesi suretiyle varılmıştır. Anılan yazıda; işe iade davasının sonucunda akdin feshinin mahkeme kararıyla reddedildiği, akdin taraflar arasında hüküm ifade edeceği, iş güvencesi tazminatının işsizlik nedeniyle ödenen bir ücret olduğu, GVK m. 61/2. fıkrası uyarınca ücretin tazminat veya başka adlar altında ödenmesinin onun mahiyetini değiştirmeyeceği düzenlendiğinden iş güvencesi tazminatının hangi ad altında olursa olsun GVK – 61. maddesi gereğince ücret olarak değerlendirilerek gelir vergisi kesintisine tabi tutulacağı sonucuna varılmıştır. Esasen; yukarıda belirtildiği gibi, iş güvencesi tazminatı, işçinin geçmiş hizmetlerinin veya işsiz kalmasının bir karşılığı değil, işverenin işçiyi feshi geçersiz sayan mahkeme kararına rağmen işe almamasının bir karşılığıdır. Bu tazminatın miktarı işçinin ücretine endekslenmiştir. Kuşkusuz GVK m.61’de sözü edilen ücret, İş Kanununda yer verilen ücret tanımından veya SSK m.77’de belirtilen prime esas ücret kavramından daha geniştir ve adeta işçiye yapılan her türlü ödemeyi kapsar niteliktedir. Esasen burada teknik anlamda ücret tanımından daha geniş bir ödemeye yer verilmektedir. Zaten SSKurumu Başkanlığı Sigorta İşleri Genel Müdürlüğü Sigorta Primleri Dairesi Başkanlığı 4.3.2005 tarih ve 16 – 330 sayılı Genelgesinde de isabetli olarak, iş güvencesi tazminatının niteliği itibariyle ücret sayılabilecek bir kazanç niteliği bulunmadığından, prim kesintisine tabi olmadığı belirtilmiştir.2- Kaynakta Kesinti YükümlülüğüBu verginin kim tarafından ve ne şekilde ödenmesi gerekir? Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin yukarıda değinilen 9.10.2003 – 12544/16689 sayılı kararında esasen iş güvencesi tazminatının kesintiye tabi olduğu kabul edilmiş, ancak bundan doğan gelir vergisi ve damga vergisinin yükümlüsünün davacı işçi olduğu sonucuna varılmıştır.

Bununla birlikte Yargıtay 9. Hukuk Dairesi daha yeni tarihli bir kararında “şayet davalıya yapılan ödemeler sırasında yasal kesintiler yapılmışsa, ... Mahkemece, bilirkişi tarafından hesaplanan brüt tutarlardan işverence net olarak ödendiği savunulan miktarın indirilmesi suretiyle bakiye alacağa hükmedilmesi[nin] hatalı” olduğu sonucuna varmıştır[6]. Yüksek Mahkeme bu kararında işverence kaynakta kesinti yapılabileceği örtülü olarak kabul etmiş durumdadır. Esasında Yargıtay’ın bu konuyu ilkesel olarak çözüme kavuşturması gerekir. Çünkü konuya ilişkin tartışma somut olaya göre şu ya da bu şekilde çözülebilecek nitelikte değildir. Sorun iş güvencesi tazminatının vergilendirmesinde vergi mükellefinin ve vergi sorumlusunun kim olduğudur.

Yargıtay 2003 tarihli kararında işçinin vergi mükellefi olduğunu isabetli bir biçimde açık olarak belirlemiştir. Ancak aynı kararda vergi sorumlusunun da işçi olduğu yönündeki saptama hatalıdır. Yüksek Mahkeme 2005 tarihli kararında ise vergi sorumlusunun işveren olabileceğini açık olmayan bir biçimde kabul etmiştir. Bize göre iş güvencesi tazminatının vergilendirilmesinde vergi mükellefi işçi, vergi sorumlusu ise işverendir. Konunun vergi hukuku bakımından analizi de aynı sonucu vermektedir.

Gerçekten deVergi Usul Kanunu’nun m.8/I. fıkrasına göre, vergi borçlusu (mükellefi/yükümlüsü) vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir. Vergi sorumlusu ise, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir [7]. Buna göre; iş güvencesi tazminatına ilişkin gelir vergisinde vergi yükümlüsü işçi, vergi sorumlusu ise işverendir. GVK’nun “vergi tevkifatı” başlıklı 94. maddesine göre; işveren, hizmet erbabına nakden veya hesaben ödenen ücretler ile GVK m.61’de yazılı olup ücret sayılan ödemelerden 103 ve 104 maddelere göre, yani verginin oranı ve hesaplanmasına ilişkin usul ve esaslara göre gelir vergisi tevkifatı yapmak zorundadır. Buradaki hesaben ödeme kavramı, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade etmektedir (GVK m.96/II). Buna göre işveren, yasal süresi içerisinde başvuran işçiyi işe geri almadığı takdirde, nakden veya hesaben ödeyeceği iş güvencesi tazminatından gelir vergisi kesintisi yapmak, yapılan kesintiyi beyan etmek ve tahakkuk eden vergiyi beyanname verilen ayın 26 ıncı günü akşamına kadar ödemekle yükümlüdür (GVK.m.98).

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2004 – 19463 / 24329 sayılı kararında; Gelir Vergisi Kanunu’nun 61, 94, 103 ve 104. madde hükümleri gereğince işverenin nakden ödeme veya hesaplama yaptığı sırada ödenecek miktar üzerinden istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben kesinti yapmakla yükümlü olduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesine göre borçlu işverenin vergi sorumlusu, alacaklı işçinin ise vergi mükellefi olduğu, takip konusu alacakların dayanak ilamda net olarak hesaplandığı belirtilmediğinden verginin ödenmesi bakımından vergi dairesine karşı yükümlü olan borçlu işverenin ilamda yazılı alacaklardan vergi sorumlusu sıfatı ile gelir vergisine mahsuben vergi dairesine zorunda olduğu miktarları kesinti yapmak ve kalan kısmı da icra dosyasına yatırmak suretiyle borçtan kurtulmasının mümkün olduğu sonucuna varılmıştır [8].

Aksi durumda yani işveren iş güvencesi tazminatını işçiye brüt olarak öderse vergi borcundan kurtulamaz. İşçiye yaptığı fazla ödeme sebepsiz kazandırma niteliğinde olur. Vergi kurumlarına karşı ödeme yükümlülüğü devam eder.


III. Sonuç :

İş güvencesi tazminatı, vergi hukuku bakımından niteliği gözetildiğinde, vergi kesintisine tabi bir ödemedir. Yapılacak kesintiler gelir ve damga vergisidir. Tazminatın vergilendirilmesinde; vergi mükellefi işçi, vergi sorumlusu ise işverendir. İşveren kaynakta kesinti yapma yükümlülüğü nedeniyle vergileri kesip, ödemeyi net yapmak zorundadır. Aksi halde vergi kurumlarına karşı borçtan kurtulması mümkün değildir.

*İ.Ü.Hukuk Fakültesi.

* İstanbul Barosu.


[1] Bak. Ö. EKMEKÇİ, “SS Kurumu Başkanlığı’nın, İşe İade kararı Alan Sigortalılar İçin Prim Belgelerinin Verilmesi ve Primlerin Ödenmesi Sürelerine İlişkin 04.03.2004 Tarih ve 16 – 330 Sayılı Gelengesi Üzerine”, Legal İHSGHD, 2005/7, 967.


[2] 16 – 331 sayılı Kurum Genelgesinin eleştirisi için bak. EKMEKÇİ, 968 vd.

[3] bak. 28.10.2004 – 3086 / 3572, Legal İHSGHD, 2005 / 6, 855 – 856.

[4] Bu konuda bak. M. ÖNCEL / A. KUMRULU / N. ÇAĞAN, Vergi Hukuku, 11. Bası, Ankara 2004, 39 – 40.

[5] Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E. 1993/143 K. 1994/1 T. 14.01.1994



[6] Yargıtay 9. HD. E. 2005/20426, K. 2005/26679, T. 13.09.2005.

[7] Bu konuda bak. N. BİLİCİ, Vergi Hukuku, 8. Bası, Ankara 2004, 51 – 52.


[8] Yasa HD. Mart – Nisan 2005, 104.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İş Güvencesi Tazminatı Gelir Vergisi Kesintisine Tabi Midir?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Mehmet Uçum'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
11-09-2008 - 17:01
(5721 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 2 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (50%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (50%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
18926
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 3 saat 9 dakika 6 saniye önce.
* Ortalama Günde 3,31 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 28105, Kelime Sayısı : 2641, Boyut : 27,45 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 1 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 891
Yorumlar : 1
Konuyu burada yazılan yazı ile sınırlı olarak kabul edilmemesi için ekleme gereği hissettim. Sayın yazarların yazıyı kaleme aldığı dönemden sonra 193 sayılı yasada yapılan değişiklik ile işe başlatmam... (...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,08123398 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.