Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Avukata Ait Olan Vekalet Ücreti Kimin Lehine Hükmedilmelidir?

Yazan : Deniz Küzeci, Kemal Vuraldoğan [Yazarla İletişim]

AVUKATA AİT OLAN VEKÂLET ÜCRETİ KİMİN LEHİNE HÜKMEDİLMELİDİR?

Deniz KÜZECİ* Kemal VURALDOĞAN**

Avukatlık Kanununun “Avukatlık ücreti” başlıklı 164. maddesi, 4667 sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 77. maddesiyle yeniden düzenlenmiş,1 mahkeme kararıyla, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) göre belirlenen vekâlet ücretinin2 kime ait olacağı konusunda değişiklik yapılmıştır. Değişiklikten sonra, ilgili madde itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülmüş, değişiklik Yargıtay’ın hukuk ve ceza dairelerinin kararlarına farklı şekilde yansımıştır. Çalışmamızda, yapılan değişiklik, Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararı, Yargıtay’ın hukuk ve ceza dairelerinin değişiklik sonrasındaki kararları, öğretideki görüşler irdelenecek, Yargıtay dairelerinin kararları nedeniyle oluşan ve oluşması muhtemel problemler tartışılacak ve çözüm önerimiz sunulacaktır.

AVUKATLIK KANUNU MADDE 164/SON’DA 4667 SAYILI YASAYLA YAPILAN DEĞİŞİKLİK

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) madde 423 uyarınca vekâlet ücreti yargılama giderlerindendir. Aynı kanunun 417. maddesi uyarınca vekâlet ücretinin haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilmesine hükmolunur.3 HUMK madde 417 uyarınca haksız olan taraftan alınacak vekâlet ücretinin kim tarafından nasıl belirleneceği Avukatlık Kanunu madde 168’te, bu ücretin kime ait olacağı ise Avukatlık Kanunu madde 164’te düzenlenmiştir. Avukatlık Kanunun, “Avukatla iş sahibi arasında aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir” şeklindeki 164/son maddesi, 4667 sayılı yasanın 77. maddesiyle yapılan değişiklikle, “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Çalışmamızın kapsamını aştığı için değişiklik öncesindeki mahkeme kararıyla AAÜT’ye göre belirlenen vekâlet ücretinin kime ait olması gerektiği konusundaki tartışmalara değinmeyeceğiz.4
4667 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, daha önce sadece vekâlet ücretinin kime ait olacağını düzenleyen maddenin bu özelliği korunmuş, “aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça” ibaresi kaldırılmış, ayrıca bu ücretin iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği, haczedilemeyeceği eklenmiştir. GÜNER’e göre Avukatlık Kanunu madde 164/son emredici bir düzenlemedir. Bu maddeye aykırı bir şekilde avukatın karşı taraftan alacağı vekâlet ücretinin bir kısmını veya tamamını iş sahibine bırakmasını öngören sözleşmeler kanuna aykırı olacaktır. Bu husus, maddenin önceki halinin irdelenmesiyle de anlaşılabilir. Daha önce taraflara sözleşmeyle, “aksini kararlaştırma”, yani vekâlet ücretinin vekil edene bırakılabileceği düzenlenmişken, maddenin son halinde, tarafların iradesinin ne olduğuna bakmaksızın, vekâlet ücretinin doğrudan avukata ait olacağı kararlaştırılmıştır.5 AYDIN ise farklı görüştedir. AYDIN’a göre, özel hukukta asıl olan sözleşme özgürlüğüdür. Avukatlık Kanununda vekâlet ücretinin müvekkile ait olmasına yönelik sözleşmeler açıkça yasaklanmadığından, vekâlet ücretinin bir kısmının veya tamamının müvekkile ait olması yönünde sözleşme yapılabilir.6 Yargıtay
AYDIN’ın bu görüşüne katılmamaktayız. Aksi yönde sözleşme yapılamasını açıkça yasaklayan bir madde olmasa da, hükmün yazılış biçimi ve yorum teknikleriyle o maddenin emredici bir hukuk kuralı olduğu sonucuna varmak mümkündür. 4667 sayılı kanundan önce avukata ait olan vekâlet ücretinin müvekkile ait olması ancak yazılı sözleşmenin varlığı halinde mümkünken, hem yazılı sözleşmenin varlığı koşuluna bağlı istisna kaldırılmış hem de takas ve mahsup yasağı getirilmiştir. Eğer iddia edildiği gibi, vekâlet ücretinin müvekkile bırakılması mümkün ise müvekkilden alacaklı olanların takas ve mahsup hakkı olması gerekir. AYDIN’ın görüşünün benimsenmesi, vekâlet ücretinin yazılı sözleşme yapılmadan müvekkile bırakılması sonucunu doğurur ki, bu görüş, tarihsel yoruma da aykırı düşmektedir. Aksi takdirde, “aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça” ibaresinin kaldırılmasına gerek duyulmaz, sadece “yazılı” kelimesinin kaldırılmasıyla yetinilirdi.

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN AVUKATLIK KANUNU MADDE 164/SON’A İLİŞKİN KARARLARI

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı kanunla değiştirilen 164. maddesinin son fıkrasına karşı Anayasa Mahkemesi nezdinde, Anayasaya aykırılık iddiasında bulunulmuştur. Bu maddenin iptali talebi ile Anayasa Mahkemesine başvuran İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi, adam öldürmek suçundan açılan kamu davası sonucunda verilen kararın Yargıtay’ca bozulması üzerine bakılan davada, iptali istenen maddenin Anayasanın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Bu maddelerde sırasıyla devletin adalet anlayışı içinde olma, adalet ilkeleri ve hak arama hürriyetini düzenleyen kısımlara dayanılarak itiraz yapılmıştır.
İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesine göre, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 163. maddesi gereğince taraflar (müvekkil ve avukat) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirtilen avukatlık ücret tavanını aşmamak kaydıyla, bir avukatlık sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. Bu sözleşme ile avukat verdiği hizmetin karşılığını alabilecek ve işini bu sözleşmenin verdiği güven içerisinde icra edebilecektir. Ancak, aynı kanunun 164. maddesinin son fıkrasındaki yeni düzenleme ile avukat, avukatlık sözleşmesi ile almaya hak kazandığı ücrete ek olarak bir ücret daha almış olacaktır; ayrıca, avukatlık ücretinin avukat lehine hükmedilmesi durumunda davayı kazanan taraf avukatlık sözleşmesi gereği bir ücret ödemekle yükümlü olduğundan hakkına tamamen kavuşamamış olacaktır. Oysa bu uygulama yerine, dava sonunda hükmedilecek olan avukatlık ücreti davayı kazanan taraf lehine hükmedilirse, müvekkil avukatlık sözleşmesi gereğince avukata hizmeti karşılığı olarak ödemekle yükümlü olduğu ücretten dolayı uğradığı zararı kısmen de olsa tahsil edebilecektir.7
Anılan gerekçelerle yapılan iptal istemi Anayasa Mahkemesince reddedilmiştir.8 Anayasa Mahkemesi’ne göre, Avukatlık Kanununun 164. Maddesinin son fıkrasında yapılan değişikliğin amacını “taraflar arasında ücret kararlaştırılmaması durumunda avukatın sunduğu hizmetin karşılıksız kalmaması ve avukat ile müvekkil arasında doğabilecek ücret uyuşmazlıklarına engel olmaktır. Avukatlık sözleşmesinin yapılmasının zorunlu olmaması yanında, bu sözleşmenin avukat ve müvekkil arasındaki bir iç sorun niteliğinde olduğu, bunun yanında, dava ehliyeti olan herkesin bir avukatın temsiline ihtiyaç duymadan iddiasını kanıtlamak için dava açıp takip edebileceği, dolayısıyla 164. maddenin son fıkrasında yapılan değişikliğin Anayasada düzenlenen hak arama özgürlüğüne ve adalet anlayışına aykırılık teşkil etmeyeceğini” belirtmiş ve iptal istemi oybirliği ile reddedilmiştir.9

YARGITAY HUKUK DAİRELERİ VE HUKUK GENEL KURULUNUN KONUYA İLİŞKİN KARARLARI

Yargıtay’ın hukuk daireleri vekâlet ücretinin doğrudan vekile değil, davanın tarafları lehine hükmedilmesi gerektiği görüşündedir. Dairelerin ulaştığı sonuç aynı olmakla beraber, kararların gerekçelendirilmesinde farklılık bulunmaktadır. Bu nedenle, kararlarına ulaşabildiğimiz dairelerin, vekâlet ücretinin kimin lehine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin gerekçelerini ayrı ayrı sunmakta fayda görüyoruz.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne göre, yargılama ve hüküm, ancak davanın tarafları hakkında verilebilir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 4/16 sayılı ve 29.5.1957 tarihli içtihadı birleştirme kararı uyarınca, yargılama giderleri,10 hükmün sonuçlarına göre yanların sorumlulukları ile ilgilidir ve hüküm ile bir1ikte karara bağlanması gerekir. HUMK madde 417/1, 423/b–6 uyarınca, yargılama giderleri, aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir ve vekâlet ücreti de yargılama giderlerindendir. Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde yer alan düzenlemeler; HUMK'un, davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve bu bağlamda vekâlet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Kanunundaki, “vekâlet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme hüküm kuracak mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yöneliktir, aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki düzenleme de bu yorumu doğrulamaktadır. Dolayısıyla davada taraf sıfatı bulunmayan vekil lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.11
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, vekâlet ücretinin davanın tarafları lehine hükmedilmesi gerektiği görüşünü kısa bir formülle belirtmektedir. 5. Daireye göre, Avukatlık Kanununun 164/son maddesi uyarınca mahkemece hükmedilen vekâlet ücreti, davayı takip eden avukata ait olmakla beraber, bu avukat ile ona vekâlet verenin iç meselesidir. Buna rağmen yerel mahkemenin vekâlet ücretinin davacı ve davalı yerine vekilleri lehine hüküm altına alınması doğru değildir.12
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi de avukatın davada taraf sıfatı olmadığına işaret etmekte, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile aynı gerekçelerle vekâlet ücretinin doğrudan vekile ödenmesine karar verilmesini doğru bulmamaktadır.13
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’ne göre, yargılama giderlerinden sayılan ve HUMK’un 423, Avukatlık Kanununun 169 ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen ve müstakil bir varlığı olmayan, ancak ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin; haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Çünkü haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması hukukun genel kurallarındandır. HUMK’un, yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin 417. maddesi bu ilkeye dayanmaktadır HUMK’un 388 ve 389. maddeleri uyarınca hükmün, taraflara yönelik olarak kurulması gerekirken, Avukatlık Kanununun; avukatla iş sahibi arasındaki iç ilişkiyi düzenleyen 164/son maddesine yanlış anlam verilerek, taraflar lehine hükmolunması gereken avukatlık ücretinin; davacı ile davalı vekillerine verilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.14
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’ne göre de, dava sonunda davanın tarafları yararına takdir olunan vekâlet ücretinin, taraflar yerine doğrudan vekile ödenmesi yolunda hüküm kurulması, Avukatlık Yasasının 164/son maddesi hükmünün hatalı şekilde yorumlanmasıdır.15
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu mahkeme kararıyla hükmedilen vekâlet ücretinin iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilip edilemeyeceğini tartıştığı bir kararında, HMUK’un423/6. maddesinde vekâlet ücretinin yargılama giderleri arasında sayıldığı, kanunun 424.maddesinde de yargılama gideri olacak hükmolunan vekâlet ücretinin, ancak iki taraf arasında geçerli olacağının belirtildiği, takip dayanağı ilamda da bu yönde hüküm kurulduğunun anlaşıldığı, 1136 sayılı Avukatlık yasasının 164/son maddesinde; "Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir" hükmünün vekil ile müvekkil arasında çıkacak ücret uyuşmazlıklarını düzenlemek amacıyla öngörülmüş bulunduğu, aynı maddede ayrıca "bu ücretin, iş sahibinin borcu nedeniyle takas mahsup edilemeyeceğinin" belirtilmiş olduğuna işaret ederek, vekâlet ücretinin davanın tarafları lehine hükmedilmesini usul ve yasaya uygun bulduğunu ifade etmiştir.16


YARGITAY CEZA DAİRELERİ VE CEZA GENEL KURULUNUN KONUYA İLİŞKİN KARALARI

Yargıtay’ın Ceza Dairelerinde vekâlet ücretinin vekile mi yoksa davanın tarafları lehine mi hükmedileceği konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Bazı daireler vekil lehine bazı daireler taraf lehine vekâlet ücretine hükmetmiştir. Bazı ceza dairelerinin vekâlet ücretinin kimin lehine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin görüşü değişiklik göstermektedir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesine göre, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun, 4667 sayılı Kanunun 77. maddesi ile değişik 164/son fıkrası gereğince vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta, vekâlet ücretinin vekil yerine müdahiller veya sanık lehine hükmedilmesini durumunda kararın düzeltilerek onanması gerekmektedir.17
Yargıtay 10. Ceza Dairesi ise bir kararında vekâlet ücretinin müdahil vekili yerine, müdahil yararına hükmedilmesine dair kararın bozulmasına ve vekâlet ücretinin sanıktan alınarak müdahil vekile verilmesi gerektiğine karar vermiştir. 18
Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ne göre, Avukatlık Kanunun 4667 Sayılı Yasa ile değişik 164. maddesi gereğince vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesi gerektiğinden, maktu vekâlet ücretinin sanıktan alınarak vekile verilmesi hükmedilmelidir.19
Yargıtay 5. Ceza Dairesi ise vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesi gerektiğini görüşündedir.20
Bazı daireler ise bir kısım kararlarında vekil lehine bir kısım kararlarında ise taraf lehine vekâlet ücretine hükmetmişlerdir. Bu dairelerden biri de Yargıtay 3. Ceza Dairesidir. Yargıtay 3.Ceza Dairesi 2001 yılında yapılan değişiklikten önceki kararlarında taraf lehine vekâlet ücreti tayin ederken değişiklikten sonraki kararlarında vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesine karar vermiştir.21 Yine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise 1997 ve 2000 yılında verdiği kararlarında vekâlet ücretini taraf lehine hükmederken, 2003 tarihli bir kararında vekil lehine vekâlet ücreti tayin etmiştir.22 Ancak, aynı daire 2004 ve 2005 tarihli kararlarında Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Avukatlık Kanunu’nun değişen 164. maddesi ile ilgili kararını gerekçe göstererek, vekâlet ücretinin vekil yerine değil taraf lehine hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.23
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin görüş değiştirmesine neden olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2002 yılında verdiği bir kararında, 4667 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin, vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesini gerektirdiği şeklinde yorumlamış ve vekâlet ücretinin müdahil vekile verilmesi gerekirken müdahil lehine hükmedilmesini bozma nedeni saymış, bir başka kararında da bu kararına atıf yaparak esas olanın vekil lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi olduğunu belirtmiştir.24 Ancak, 2004 ve sonrası tarihli kararlarında vekâlet ücretinin vekil lehine değil müvekkil lehine hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre, 4667 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucu 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesinde sadece “aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça” ibaresi çıkarılmıştır ve sözleşme özgürlüğü prensibi uyarınca, iş sahibi ile avukat isterlerse karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretinin iş sahibine ait olacağına ilişkin sözleşme yapabilirler. Böyle bir sözleşmeyi yasaklayan herhangi bir yasal düzenleme de mevcut değildir. Dolayısıyla salt bu değişiklik nedeni ile vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesi gerektiği sonucu çıkarılamaz. Bunun dışında, 164/son maddesinin “bu ücret, iş sahibinin borcu nedeni ile takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”şeklindeki ikinci cümlesi de avukatlık ücretinin vekil lehine hükmedilmemesi gerektiğini gösterir. Çünkü yasa koyucu bu değişiklik ile vekâlet ücretinin vekil lehine olmasını amaçlamış olsaydı ikinci cümlede yer alan bu ibareye gerek kalmazdı; aksine bir yorum yasa koyucunun bu cümleyi boş yere koyduğu sonucuna ulaşılmasına neden olur. Ayrıca, ilamın vekil aracılığı ile elde edilmesi ve cebri icra yoluyla takip edilmesi durumunda, takip talebi iş sahibi veya ilamda adı geçen vekilden başka bir vekil tarafından yapılmışsa, bu takip talebini alan icra müdürü durumu ilamda adı geçen vekile bildirmek zorundadır; aksi takdirde icra işlemi yürümeyecektir. Bu sayede, avukatlık ücretini alamayan vekil alacağına kavuşacaktır. Bu nedenlerle, mahkeme tarafından hükmedilen avukatlık ücretine ilişkin Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesi, bu ücretin vekil lehine hükmedilmesi gerektiği şeklinde yorumlanamaz.
Bunların dışında, avukatlık ücretinin vekil lehine hükmedilmemesini gerektiren bir başka düzenleme ise, vekilin tek başına hükmü temyiz yetkisinin olmamasıdır. Avukatın hükmü ancak yetkili kılındığı takdirde ve vekili adına temyize yetkisi vardır. Oysa avukat lehine ücrete hükmedilmesi halinde, ücret alacağına ilişkin kısım kendisi yönünden bir hak veya olumsuzluk yaratmayacağı cihetle, ceza davalarında katılan, şahsi davacı ya da sanığın buna yönelik temyiz yetkisinin de ortadan kalkması sonucunun doğacağı, yine hükmü kendisi adına temyiz yetkisi bulunmayan vekilin bu hususu temyiz edemeyeceği, Cumhuriyet savcılarının şahsi hakka ilişen konularda hükmü temyize yetkilerinin bulunmadığı, sanığın da hükmü kendi aleyhine temyiz edemeyeceği düşünülürse, yargılama giderlerinden sayılan ve hükmün bir parçasını oluşturan avukatlık ücretine eksik hükmedildiği hususunun temyiz incelemesine getirilmesine hukuki olanak kalmayacağı anlaşılmaktadır.25
Yargıtay Ceza Genel Kurulu bundan sonraki kararlarında da aynı gerekçeyi göstererek Avukatlık Kanunu’nun 164.maddesinde yapılan değişikliğin bu yönde yorumlanması gerektiğini vurgulamıştır.26

VEKÂLET ÜCRETİNİN KİMİN LEHİNE HÜKMEDİLECEĞİ KONUSUNDAKİ ÖĞRETİDEKİ GÖRÜŞ

Vekâlet ücretinin kimin lehine hükmedileceği konusunda öğretide farklı görüşler mevcuttur. KURU’ya göre, Avukatlık Kanunu madde 164/son, bir davanın tarafları arasındaki vekâlet ücreti ilişkisini değil, davanın taraflarından biri olan müvekkil ile vekili arasındaki vekâlet ücreti ilişkisini düzenlemektedir. Davada lehine karar verilen tarafın vekili, o davanın tarafı olmadığından yargılama gideri olan vekâlet ücreti avukat lehine hükmedilemez. Çünkü diğer yargılama giderleri gibi vekâlet ücreti de davanın tarafları lehine hükmedilir.27
KIYAK ise vekâlet ücretinin taraf değil vekil lehine hükmedilmesi gerektiği görüşündedir. 3499 sayılı mülga Avukatlık Kanununda 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164/son maddesini karşılayan bir madde olmadığını belirten KIYAK, kanun koyucunun bir takım beklenti ve amaçlarla 164/son’u getirdiğini, yasanın ilk hükümet tasarısında vekâlet ücretinin kural olarak müvekkile ait olduğunun benimsenmesine rağmen, meclis komisyonunun bu kuralı tersine çevirerek vekâlet ücretinin kural olarak avukata ait olması esasını kabul ettiğini, dolayısıyla kural olarak avukata ait olan ücretin önce müvekkilin eline geçmesini, daha sonra avukatın müvekkilinden bu ücreti istemesini düşünmenin kanun koyucunun avukat lehine gösterdiği tüm çabayı görmezden gelmek olacağını iddia etmektedir. KIYAK’ göre, Avukatlık Kanunundaki düzenlemeler, avukatın ücret alacağını mümkün olduğunca kolay tahsiline yöneliktir. Yine ücretin vekil lehine karara bağlanması HMUK ve İcra İflas Kanunu da aykırı değildir. İlam ancak tarafları lehine hüküm ifade eder ama kanun koyucunun vekâlet ücretinin avukat lehine hükmedilmesini amaçlaması durumunda bu kural geçerli değildir. Kanun koyucu eski ve genel nitelikteki kanunları değiştirebilir ve onlara istisna getirebilir.28
GÜNER’e göre, 4667 sayılı Kanunla Avukatlık Kanunu madde 164/son değiştirilerek, dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir kuralı getirilmiş ve karşı yana yükletilen ücretin doğrudan avukat adına hükmedilmesi istenmiştir.29
Konuya ilişkin en ayrıntılı ve ikna edici açıklama Murat AYDIN’dan gelmektedir. Avukatlık Ücreti adlı kitabında konuyu inceleyen AYDIN’ın, kitabının 1. ve 3. baskısındaki görüşleri farklıdır. AYDIN’ın kitabının 3. baskısındaki görüşleri son görüşü olması nedeniyle sadece bu görüşünü aktarmakla yetineceğiz.30
AYDIN’a göre, 4667 sayılı yasayla yapılan değişiklikten önceki ve sonraki 164/son vekâlet ücretinin kimin lehine hükmedileceğine ilişkin bir düzenleme getirmemiştir. 4667 sayılı yasayla yapılan değişiklikten sonra vekâlet ücretinin avukat lehine hükmedilmesi gerektiği konusundaki görüşler yerinde değildir. Çünkü 4667 sayılı yasayla yapılan değişiklik sadece vekâlet ücretinin aksine yazılı sözleşme olmadığı takdirde avukata ait olacağını öngören düzenlemenin kaldırılmasından ibarettir. Bu değişiklik, avukat ile iş sahibi arasındaki avukatlık sözleşmesinin yazılı olması şartını kaldıran düzenleme ile paraleldir. Bu değişiklik ile avukat ile müvekkilin vekâlet ücretinin müvekkile ait olmasını öngören bir sözleşme yapılması engellenmemiştir. Sözleşme özgürlüğü genel ilkesi uyarınca bu durumu yasaklayan herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, yeni düzenlemenin vekâlet ücretinin avukata ait olduğunu emreden bir düzenleme şeklinde yorumlanması mümkün değildir. 4667 sayılı Kanundan önce bu konudaki yasal düzenleme ne ise şimdi de aynıdır. Vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesini gerektiren diğer düzenleme, yine 164/son’da yer alan, “Bu ücret iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez.” Hükmüdür. Eğer vekâlet ücretinin söylendiği gibi avukat lehine hükmedilmesi gerekseydi, bu ücretin zaten iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilmesi veya haczedilmesi düşünülemezdi. Ücretin taraf lehine hükmedilmesini gerektiren diğer düzenleme, aynı Kanunun 163/3. maddesidir. 163/3 uyarınca bir ilamın cebri icra yolu ile infazı talebinde bulunan avukat ile ilamda adı yazan avukatın farklı olması veya ilamı icraya iş sahibin kendisi koyması durumunda, takip talebinde bulundan ilamın icraya koyulduğunu ilamda adı yazılı bulunan avukata bildirmek için masraf alınacak ve bu bildirim yapılmadan icranın sonraki aşamalarına geçilmeyecektir. Vekâlet ücretinin doğrudan avukata hükmedilmesi halinde anılan kurala gerek bulunmayacaktır, çünkü vekâlet ücretinin avukat lehine hükmedilmesi durumunda, vekâlet ücreti sadece avukat tarafından cebri icraya konu edilebilecektir. Ücretin avukat lehine hükmedilmesinin mümkün olmadığını gösteren diğer düzenleme temyiz hakkı olanlara ilişkin usul kurallarıdır. Mahkeme kararlarını ancak taraflar temyiz edebilirler. Vekâlet ücretinin eksik tayin edildiği durumlarda iş sahibinin muhalefetine rağmen avukatın kararı temyiz etmesi düşünülemez. Yine, avukatın azledildiği durumlarda avukatın hükmü temyiz etmesi düşünülemez. Ücretin avukat lehine hükmedilmesi için, ücretin hatalı hükmedildiği durumlar için avukata hükmü müvekkilinden bağımsız bir şekilde temyiz etme hakkının tanınması gerekir. Ayrıca vekil lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi, yargılamanın tarafı olmayan, talepte bulunmayan, harç ödemeyen kişi yararına hüküm tesis etmek anlamı taşıyacaktır.31

VEKÂLET ÜCRETİNİN TARAF LEHİNE HÜKMEDİLMESİNİN UYGULAMADA YARATTIĞI SORUNLAR

Avukata ait olan vekâlet ücretinin davanın tarafları lehine hükmedilmesi uygulamada, kanunun emredici hükmüne rağmen vekâlet ücretinin müvekkilin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilmesine, müvekkilin avukattan habersiz vekâlet ücretini tahsil etmesine, vekâlet ücretinin cebri icra yolu ile tahsil etmeye çalışan avukatın azledilmesine yol açabilmekte ve aslında kendine ait bir alacağı cebri icra yolu ile tahsil eden avukat müvekkili adına hareket ettiği için icra vekâlet ücretine hak kazanmaktadır.
Yargıtay, vekâlet ücretinin müvekkil tarafından kendi borcu nedeniyle takas edilmesini veya karşı tarafın kendi alacağını icraya koyarken avukatın vekâlet ücreti alacağını mahsup etmesini Avukatlık Kanunu madde 164/son’a aykırı bulmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre, icra takibine dayanak yapılan ilamlarda vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesi, bu ücretin tarafa ait olması ve onun borcu nedeniyle takas ve mahsup edilmesi sonucunu doğurmaz. Çünkü Avukatlık Kanunu madde 164/son uyarınca, vekâlet ücretinin iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği ve haczedilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenle takas ve mahsup talebinin reddedilmesi usul ve yasaya uygundur.32
Avukat …., vekalet ücreti alacağını tahsil etmek için cebri icra yoluyla takibe girişmiş, borçlu vekili, vekalet ücretinin müvekkili lehine hükmedilmesi nedeniyle avukatın müvekkiline ödendiği, dolayısıyla icra emrinin iptaline karar verilmesi istemiyle Ankara 8. İcra Hakimliği’ne şikayette bulunmuş, Ankara 8. İcra Hakimliği, vekalet ücretinin avukata ait olduğundan bahisle müvekkile yapılan ödemeyi borcu sona erdiren bir ödeme olarak kabul etmemiş ve şikayetin reddinde karar vermiştir.33
Vekâlet ücreti alacağını cebri icra yoluyla tahsil etmek için takibe girişen avukatın müvekkili tarafından azledilmesi avukatın vekâlet ücreti alacağı konusunda yaşadığı diğer bir problemdir. Bu problemin kaynağı, vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesi nedeniyle, müvekkil adına icra takibine konu edilebilmesinden kaynaklanmaktadır. Özellikle 4667 sayılı yasayla yapılan değişiklik avukatlarca emredici bir düzenleme olarak değerlendirilmiş ve vekâlet ücreti alacakları vekil eden adına vekâleten değil, bizzat avukat tarafından asil sıfatıyla icra takibine konu edilmiştir. Ancak, Yargıtay 4667 yasayla yapılan değişikliğin avukata kişisel takip hakkı vermediği görüşündedir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi de, “10.5.2001 tarih ve 4667 Sayılı Yasa ile değişik Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddesi uyarınca; "dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez". Takip dayanağa ilamda söz konusu avukatlık ücretinin vekile değil davacı asıllara ödenmesine karar verildiği gibi, esasen, anılan hüküm vekil ile müvekkili arasındaki iç ilişkiyi düzenlemekte olup, taraf vekiline kişisel olarak takip hakkı vermez. O halde şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir.” diyerek vekâlet ücreti alacağının müvekkil adına takibe konulması gerektiğine hükmetmiştir.
Avukatın müvekkili adına takibe koyduğu ama kendine ait olan vekâlet ücreti alacağını tahsil edebilmesi için vekâlet akdinin devam etmesi gerekmektedir. Vekâlet ücreti tahsil edilmeden avukatın azledilmesi durumunda avukatın karşı taraftan vekâlet ücreti alacağını tahsil etme imkânı kalmamaktadır. Bu durumda avukat kendisini azleden eski müvekkiline karşı dava açmak veya icra takibine girişmek zorundadır. Avukatın bu şekilde azledilmesi Avukatlık Kanununa ve Medeni Kanun (MK) madde 2’de yer verilen ve aynı zamanda evrensel bir hukuk ilkesi olan, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” kuralına aykırı bulmaktadır.34
Ayrıca, avukatın kendisine ait olan vekâlet ücretini müvekkili adına icra takibine koyması, icra takibi nedeniyle yeni bir vekâlet ücreti alacağına hak kazanması sonucunu doğurmaktadır.

SONUÇ

Avukatlık Kanununda 4667 sayılı Kanunun 77. maddesiyle yapılan değişiklikle, Avukatlık Kanunu madde 164/son’dan “aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça” ibaresinin çıkarılmış ve vekâlet ücretinin iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği, haczedilemeyeceğine ilişkin kural eklenmiştir. Dolayısıyla, 4667 sayılı Kanunla yapılan değişikliği vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesi görüşü açısından milat kabul etmek mümkün değildir. Hatta Avukatlık Kanunu madde 164/son’un mülga biçimi yürürlükteyken vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesi savunmak belki mümkündü.35 Ancak, 2001 yılında yapılan değişiklikten sonra vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesi imkânsız hale gelmiştir.
Vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesini gerektiren temel kural, Avukatlık Kanunu madde 164/son’da yer alan, “Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” kuralıdır. Vekâlet ücretinin, vekil lehine hükmedilmesi durumunda böyle bir kurala ihtiyaç bulunmamaktadır. Vekâlet ücretine ilişkin tek kanun maddesi Avukatlık Kanunu madde 164/son olmadığından vekâlet ücretinin kimin lehine hükmedilmesi gerektiğinin belirlenmesi için diğer hükümlerden de faydalanılması gerekmektedir.
Avukatlık Kanununun, 166/3. maddesinde yer verilen, “Bir ilamın cebri icra yoluyla infazına girişildiğinde, icra dairesi, takip talebinde bulunan tarafın ilamda adı yazılı olan avukatına, icra emri ile aynı zamanda düzenleyeceği bir bildiriyi, gideri takip talebinde bulunandan alınmak suretiyle, derhal tebliğ eder. Bu bildiri tebliğ edilmedikçe icranın sonraki safhalarına geçilemez” hükmü ilk bakışta avukat müvekkil ilişkisinde doğruluk dürüstlüğü sağlamak amacıyla getirilmiş bir düzenleme gibi gözükmektedir. Çünkü bir ilamın cebri icra yoluyla infazına girişilmesi sadece vekâlet ücretini tahsil amacıyla yapılmaz. İlamda hüküm altına alınan alacak ve diğer haklara kavuşmak içinde cebri icra yoluna başvurulmaktadır. Pekâlâ, kanun koyucunun Avukatlık Kanunun 166/3. maddesini avukatın vekâlet ücreti alacağını garantiye almak amacıyla koymuş olsaydı; cebri icra yoluyla infazına girişilen ilamın konusunun vekâlet ücretine ilişkin olması halinde anılan tebliğin yapılmasını zorunlu kılar; diğer durumlarda usulü işlemi yapılmasını zorunlu tutmazdı görüşü ile sürülebilir ve bu hüküm, genel olarak avukat müvekkil ilişkisinde doğruluk dürüstlüğü sağlamak amacıyla getirilmiştir denebilir. Ancak, fıkranın yer aldığı 166. madde, “Avukatın hapis hakkı ve avukatlık ücretinin rüçhanlı bulunması” başlığını taşımaktadır. Maddenin içinde yer aldığı Avukatlık Kanunun 11. kısmı, “Avukatlık Sözleşmesi” başlığını taşımakta ve 11. kısımda yer alan 13 maddenin 12’si avukatlık ücreti36, vekâlet ücreti, AAÜT ve bu konuda çıkabilecek uyuşmazlıklara ilişkindir. Dolayısıyla, anılan hükmün madde başlığı, maddenin bulunduğu kısım ve 166. maddede düzenlenen diğer konular beraberce değerlendirildiğinde, maddenin avukatın vekâlet ve avukatlık ücretini garantiye almak amacıyla getirildiği sonucuna varılır.
Yine, HUMK ve Ceza Muhakemesi Kanununa göre mahkeme kararlarına karşı kanun yollarına başvurma hakkına davanın tarafları sahiptir.37 Vekâlet ücretinin vekil lehine hükmedilmesi durumunda, vekâlet ücretinin takdirinde hataya düşüldüğü düşüncesinde olan avukat, müvekkilinin hükmü temyiz etmesine izin vermemesi halinde, hükmü temyiz etmesi mümkün değildir. Kanun koyucu Vekâlet ücretinin avukat lehine hükmedilmesi amacında olsaydı, sadece bu konuya ilişkin olarak avukata temyiz hakkı tanırdı görüşündeyiz.
Sonuç olarak, vekâlet ücretinin iş sahibini borcu nedeniyle takas, mahsup ve haciz edilemeyeceğine ilişkin yasak ile vekilin hükmü tek başına temyiz yetkisine sahip olmaması ve bir ilamın, ilamda adı geçen avukattan başka bir avukat ve ya iş sahibi aracılığı ile icraya konulması durumunda icra memuruna durumu ilamda adı geçen vekile bildirim yükümlülüğü getiren düzenlemeler vekâlet ücretinin avukat lehine hükmedilmesini imkansız kılmaktadır. Vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesine ilişkin Yargıtay hukuk38 ve ceza dairelerinin kararları kanımızca kanuna uygundur.
Ancak, Avukatlık Kanununa göre avukata ait olan vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesi, kanuna uygun olmakla beraber yukarıda belirtildiği üzere uygulamada sorunlara yol açmakta, avukat müvekkil ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Vekâlet ücretinin avukata ait olduğu bir hukuk düzeninde, bu ücretin avukat lehine hükmedilmesinin sağlanması, avukata vekâlet ücretine ilişkin kişisel takip hakkı verilmesi ve vekalet ücretinin hatalı takdir edildiği ilamların müvekkilden bağımsız olarak avukat tarafından temyiz edilmesine olanak tanınması gerekmektedir.
Böylelikle, vekâlet ücretinin hatalı hükmedildiği ancak tarafların temyiz etmeme kararında olduğu ilamların temyiz edilmesi ve avukatın vekâlet ücreti alacağına kavuşması sağlanır. Yine, vekâlet ücreti alacağını almadan müvekkili tarafından azledilen avukatın müvekkiline karşı icra takibinde bulunması veya dava açması bu şekilde engellenebilir. Avukata vekâlet ücretinin kişisel takip hakkının verilmesiyle de, müvekkiline hizmet sunmayan, kendi vekâlet ücretini tahsil eden avukatın icra vekâlet ücretine hak kazanması yani karşı tarafın usul kuralları nedeniyle fazladan mağdur olması engellenecektir. Temennimiz, vekâlet ücretinin avukat lehine hükmedilmesini sağlayacak düzenlemelerin bir an önce kabul edilmesi ve uygulamada yaşanan sıkıntıların en aza indirilmesidir.
* Stajyer Avukat, Ankara Barosu.
** Avukat, Ankara Barosu.
1 Resmi Gazete, 10.05.2001 tarih ve 24398 Sayı.
2 Çalışmamızda, avukatlık ücreti, avukatın kendi müvekkilinden sunduğu hukuksal hizmet karşılığında aldığı para, vekâlet ücreti, mahkeme kararıyla davasında kısmen veya tamamen haklı çıkan ve kendini bir avukatla temsil taraf lehine hükmedilen yargılama gideri anlamında kullanılmıştır. Avukatlık Kanunu madde 164’ün 1,2 ve 3. fıkralarında avukatın müvekkilinden aldığı para için avukatlık ücreti terimi kullanılmış, mahkeme kararıyla hükmedilen ücret ise vekâlet ücreti olarak adlandırılmıştır. Ancak, yaptığımız tanım Avukatlık Kanunu ile tam olarak örtüşmemektedir. Avukatlık Kanunu madde 164/4 müvekkilden alınan para için vekalet ücreti terimini kullanırken, Avukatlık Kanunu madde 169’da da karşı tarafa yükletilecek para için avukatlık ücreti terimi seçilmiştir. Vekâlet ücreti teriminin seçiliş nedeni daha çok, “mahkeme kararıyla karşı tarafa yükletilen vekalet veya avukatlık ücreti” cümlesini sıkça kullanılmasının okuyucuyu sıkacağı kaygısından kaynaklanmıştır.
3 Baki Kuru, Ramazan Arslan ve Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, Genişletilmiş 9. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 1997, s. 673.
4 Bu konuda bkz. Murat Aydın, Avukatlık Ücreti, Genişletilmiş 3. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2006, s. 280; Ejder Yılmaz, “Yargılama Giderlerinin İşlevi ve Sosyal Hukuk Devleti”, Ankara Barosu Dergisi, S. 2 (1984), s. 223.
5 Semih Güner, Avukatlık Hukuku, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara Barosu Yayınları, Ankara 2003, s. 291-292.
6 AYDIN, s. 284.
7 http://www.anayasa.gov.tr/KARARLAR/IPTALITIRAZ/K2004/K2004-028.htm adresinden alınmıştır.
8 Anayasa Mahkemesi E. 2004/8, K. 2004/28, k.t. 3.3.2004; son yararlanma tarihi 16.12.2005.(7 nolu dipnotta belirtilen adresten alınmıştır.)
9 19.3.1985 günlü , 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 16.maddesinin 1. Fıkrasının ve 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen 164.maddesinin son fıkrasının birinci tümcesinde yer alan “..avukata aittir” sözcükleri ile aynı Yasanın 168. Maddesinin son fıkrasının, Anayasanın 2., 36. ve 38. maddelerine aykırılığı iddiası nedeni ile Çine Asliye Ceza Mahkemesi de Anayasa Mahkemesine başvurmuştur;ancak, Anayasa Mahkemesi değiştirilen 164. Maddenin son fıkrası hakkındaki iptal talebini yukarıda açıkladığımız aynı gerekçelerle ve oybirliği ile reddetmiştir.(E. 2002/126, K. 2004/27, k.t. 3.3.2004; son yararlanma tarihi:16.12.2005;7 nolu dipnotta belirtilen adresten alınmıştır)
10 Yargıtay’ın 7.2.1945 gün ve 19 sayılı içtihadı birleştirme kararıyla asliye mahkemelerinde görülen ve yazılı yargılama usulüne tabi bulunan dava ve karşı davaların vekil ile takiplerinde vekâlet ücretinin dilekçe ile isteneceğinin kararlaştırılmasından sonra, mahkeme kararıyla hükmedilen vekâlet ücretinin ayrı bir dava ile istenip istenemeyeceği konusunda 3. ve 4. hukuk daireleri arasında görüş farklılığı ortaya çıkmış, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 4/16 sayılı ve 29.5.1957 tarihli içtihadı birleştirme kararıyla, 7.12.1945 günlü ve 19 sayılı içtihadı birleştirme kararının kaldırılmasına, hukuk davalarında vekâlet ücretinin diğer yargılama giderleri gibi talebe bakılmaksızın mahkeme tarafından resen hükmedilmesine ve vekâlet ücretinin ayrı bir dava konusu yapılamayacağına karar verilmiştir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 4/16 sayılı ve 29.5.1957 tarihli içtihadı birleştirme kararına Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından ulaşılmıştır.)
11 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2004/5370, K. 2004/14142, k.t. 13.12.2004; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2004/5196, K. 2005/2425, k.t. 10.03.2005;Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2004/1426, K. 2004/3421, k.t. 18.03.2004; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2004/13254, K. 2004/11736, k.t. 18.10.2004; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2003/9421, K. 2004/14610, k.t. 11.12.2003; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2003/6449, K. 2004/2526, k.t. 02.03.2004; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2003/15217, K. 2004/1306, k.t. 12.02.2004; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2003/14836, K. 2004/5504, k.t. 26.04.2004; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2004/6312, K. 2004/7223, k.t. 15.04.2004, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2003/6090, K. 2003/11553, k.t. 25.09.2003, kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
12 Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E. 2003/12727, K. 2004/1973, k.t. 01.03.2004; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E. 2004/1055, K. 2004/3082, k.t. 18.03.2004; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E. 2004/1515, K. 2004/1835, k.t. 26.02.2004; Yargıtay 5 Hukuk Dairesi, E. 2004/219, K. 2004/1841, k.t. 26.02.2004, kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
13 Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2004/5196, K. 2005/2425, k.t. 10.03.2005, karar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
14 Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E. 2003/6016 , K. 2004/891 , k.t. 16.02.2004; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E. 2003/3590 , K. 2003/4344, k.t. 26.05.2003; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E. 2003/10253, K. 2004/303 , k.t. 22.01.2004, kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
15 Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, E. 2003/3755, K. 2003/5372, k.t. 23.06.2003; Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, E. 2002/11490, K. 2004/12352, k.t. 19.12.2002; Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, E. 2003/607, K. 2003/1060, k.t. 18.02.2003, (kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.) Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, E. 2002/12329, K. 2003/ 452, k.t. 28.01.2003; Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, E. 2003/6902, K. 2003/8619, k.t. 05.11.2003, http://195.142.131.202/scripts/cgiip.exe/WService=wsbroker1/metin_gor.html?BackRowids=0x00ace0d9&E xter nalTables=kararlar&ExternalRowids=0x00 ace0 d9 (en son yararlanma 25.12.2005)
16 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2004/12-213, K. 2004/215, k.t. 07.04.2004, karar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
17 Yargıtay 1.Ceza Dairesi, E.2003/1709, K.2003/2102, k.t. 29.9.2003;Yargıtay 1.Ceza Dairesi, E. 2003/2461, K. 2004/745, k.t.10.3.2004; kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
18 Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2002/3980, K. 2002/18932,k.t. 22.9.2003; Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır
19 Yargıtay 11.Ceza Dairesi, E. 2002/13710, K.2003/15439, k.t. 9.4.2003; Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
20 Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 1994/954, K.1994/1268, k.t.14.4.1994, Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
21 Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E. 1989/11902, K. 1990/4781, k.t. 2.5.1990; Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E. 1997/10210, K. 1997/11279, k.t.30.10.1997; Yargıtay 3.Ceza Dairesi, E. 2003/5421, K. 2003/6449, k.t.28.10.2003; Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E. 2003/5007, K. 2033/6333, k.t.22.10.2003, kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
22Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 1996/5281, K. 1997/456, k.t. 28.1.1997; Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 2000/831, K. 2000/907, k.t. 3.4.2000; Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 2003/817, K. 2003/1229, k.t.26.6.2003, kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
23 Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 2004/3688, K. 2004/375, k.t. 6.7.2004; Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 2005/4302, K. 2005/7534, k.t.17.10.2004, kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınıştır.
24 Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2002/1–185, K. 2002/300, k.t. 9.7.2002; karar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
25 Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2004/1–122, K. 2004/143, k.t. 22.6.2004, Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.
26 Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2004/1-117, K.2004/148, k.t. 22.6.2004; Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2005/1-66, K.2005/65, k.t.14.6.2005; kararlar Kazancı Hukuk ve Otomasyon Programından alınmıştır.


27 Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, 6. Baskı, Demir Demir Yayınları, İstanbul 2001, s. 5387-5388.
28 Fahrettin Kıyak, “Avukatlık Ücreti (Müvekkil) veya (Vekil)’den Hangisi Lehine Hükmolunmalıdır.” Ankara Barosu Dergisi, Sayı 3 (1973), s. 467-472.
29 GÜNER, s. 290.
30 AYDIN’ın görüşlerinin belirleyici olduğunu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun vekâlet ücretinin kimin lehine hükmedilmesi gerektiği konusunu tartıştığı kararında AYDIN’a atıf yaptığını özellikle belirtmek isteriz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2005/1-66, K. 2005/65, k.t. 14.06.2005, karar için bakınız AYDIN, s. 351-355.
31 AYDIN, s. 281-283.
32 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2004/12-213, K. 2004/215, k.t. 7.4.2004, aynı yönde bakınız, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, E. 2005/1722, K. 2005/5145, k.t. 11.3.2005; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, E. 2005/609, K. 2005/3717, k.t. 25.02.2005; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, E. 2003/15633, K. 2003/18207, k.t. 23.9.2003;Kazancı Hukuk ve otomasyon Programından alınmıştır.
33 Ankara 8. İcra Hakimliği, E. 2005/837, K. 2005/776, k.t. 15.11.2005, dava değeri temyiz sınırının altında olduğundan karar Yargıtay incelemesinden geçmemiştir. KARARIN BİLGİLERİ YAZILACAK.
34 Ulaşabildiğimiz kararlar daha çok avukatın yargılama bitmeden azledildiği durumlara ilişkindir. Yargıtay, avukatın yargılama bitmeden azledildiği durumlarda, hem avukatlık ücreti hem de vekâlet ücreti için dava açabileceği görüşündedir. Böyle bir davada azlin haksız olduğunun anlaşılması durumunda avukat azledilmemiş olsaydı ne alacak idiyse onu almasına hükmedilmektedir. Dolayısıyla haksız azledilen avukat hem eski müvekkilinden avukatlık ücreti hem de azledildiği davada hükmedilmesi halinde vekâlet ücreti alacağı hakkına sahiptir. Ancak vekâlet ücreti alacağını müvekkilinden talep edebilmesi için bu vekâlet ücretinin karşı taraftan tahsil edilmesi gerekmektedir. Ancak, hâkim bu kurala sıkı sıkıya bağlı kalmamalı, Avukatlık Kanunun 164/son maddesine işlerlik kazandıracak şekilde her olayın özelliğine, durum ve şartlarına göre değerlendirme yapmalı, özellikle MK`un 2. maddesinde ifadesini bulan hakkın kötüye kullanılmasına ve dürüstlük kurallarının ihlaline izin vermemeli, gerektiğinde müvekkilin dava veya takip sonucunda belirlenen bu ücret alacağını tahsil etmiş kabul etmeli, aksi halde bu nitelikteki ücret alacağına ilişkin istemi henüz muaccel olmadığı gerekçesiyle reddetmelidir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 1992/5978, K.1992/9106, k.t. 24.11.1992; aynı yönde, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 1992/6246, K.1992/7883, k.t. 15.10.1992; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 1975/6500, K. 1975/9601, k.t. 15.9.1975, kararın metni için bkz. AYDIN, s. 218-219, AYDIN’a göre, hükmedilen ücretin azle muhatap olan vekil tarafından müvekkilinden, bu ücretin müvekkil tarafından hasımdan tahsili beklenmeden alınabilmesi gerekmektedir. Azille avukat ile eski müvekkil arasındaki ilişki kesildiğinden avukat bu paranın tahsil edilip edilmediğini öğrenmekte zorluklar çekmektedir., AYDIN, s. 103.
35 KIYAT bu görüştedir., KIYAT, s. 470-472.
36 Uygulamada, davanın değerinin belli olması durumunda dava sonucu elde edilecek değerin belli bir yüzdesinin ek avukatlık ücreti olarak kararlaştırılması sıklıkla yaşanmakta, bu ek avukatlık ücreti daha çok dava değerinin karşı taraftan tahsilinden sonra avukata ödenmektedir. İlamı başka avukatın icraya koyması ve dosyanın avukatının bundan habersiz olması halinde, dosyanın avukatı bu ek avukatlık ücretini tahsil edemeyecek veya müvekkili aleyhine icra takibine girişmek zorunda kalacaktır.
37 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 261. maddesinde bu kuralın bir istisnası diyebileceğimiz bir hüküm bulunmaktadır, “Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir.”
38 Yargıtay hukuk dairelerinin, bir ilamın ancak tarafları lehine sonuç doğuracağı şeklindeki gerekçesine ise katılmıyoruz. Kanun koyucunun bir ilamın sadece tarafları lehine değil de, tarafların avukatı lehine de hüküm kurulmasını sağlayan bir kanunu kabul etmesi halinde, bir ilamın sadece tarafları arasında sonuç doğuracağı ilkesinin bir anlamı kalmaz. Kanunda vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesini gerektiren yeterli hüküm varken, salt bu nedenle vekil lehine vekâlet ücreti takdir edilmeyeceğine ilişkin yaklaşım kanımızca eksik kalmıştır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Avukata Ait Olan Vekalet Ücreti Kimin Lehine Hükmedilmelidir?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Deniz Küzeci, Kemal Vuraldoğan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
20-04-2006 - 22:19
(6579 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 19 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 17 okuyucu (89%) makaleyi yararlı bulurken, 2 okuyucu (11%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
23944
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 40 dakika 32 saniye önce.
* Ortalama Günde 3,64 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 44509, Kelime Sayısı : 5751, Boyut : 43,47 Kb.
* 13 kez yazdırıldı.
* 6 kez arkadaşa gönderildi.
* 17 kez indirildi.
* 8 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 268
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05209994 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.