SAĞLIK HİZMETLERİNDE AYRICALIK VEYA ÖNCELİK HAKKI
Yrd. Doç. Dr. Yahya DERYAL
KTÜ-İİBF Ticaret Hukuku AD
yderyal@ktu.edu.tr
Sağlık Bakanlığı tarafından 9 Mayıs 2005 tarihinde Valiliklere gönderilen 2005/79 sayılı genelgede aynen şöyle denilmektedir:
"Muayene, tetkik, tahlil ve tedavilerini yaptırmak üzere sağlık kurum ve kuruluşlarımıza başvuran sağlık çalışanlarının görevlerinden kaynaklanan özel durumları dikkate alınarak sıra gözetilmeden, öncelikle ve bekletilmeksizin muayene ve tedavilerinin sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır."
Bu hükümden, kamuya ait sağlık kurumlarında, sağlık çalışanlarının sıraya tabi tutulmadan sağlık hizmetinden yararlandırılması anlaşılmaktadır.
İkinci olarak, sadece o hastanedeki sağlık çalışanları değil, görev yeri ve meslek alanı ne olursa olsun mutlak anlamda tüm sağlık çalışanlarını içine alan bir ifade kullanılmaktadır.
Bu doğrultuda, tatil amacıyla veya izinli olarak orada bulunan bir ambulans şoförü de bu öncelik ve ayrıcalıktan yararlanma hakkını kendinde görebilecektir. Çünkü kamuya ait sağlık işletmelerinde görev yapan herkes “sağlık çalışanı” sayılabilir.
Eczacı, eczacı teknisyeni, ebe, hemşire, sağlık memuru, hasta bakıcı, veznedar, mutemet, döner sermaye memuru, santral memuru, danışma görevlisi, arşiv memuru, ambar ve depo görevlisi, kütüphane memuru, hasta kabul görevlisi, sağlık istatistikçisi, tıbbi sekreter, tıbbi fotoğrafçı, güvenlik görevlisi, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, radyasyon fizikçisi, fizyoterapist, diyetisyen, mühendis, aşçı, çamaşırcı, ütücü, terzi, bahçıvan, berber, imam ve gassal…
Bu genelgeye göre, bütün bu “hastane çalışanları”, sağlık çalışanı sıfatıyla bu haktan yararlanarak; “sade vatandaş”ın önünde sağlık hizmeti talep edebilecektir. Buna “hastanede çalışma imtiyazı” demek daha doğru olur.
Genelge “tıbbi hizmetlerde çalışan sağlık personeli” gibi bir ayırım yapmadığından, hastanelerin idari veya teknik birimlerinde görev alanlar da bu kapsamda sayılacaktır.
Bu uygulamanın arka planında (gerekçesinde) şu iyi niyetli düşünce yatmaktadır: Sağlık çalışanlarının hasta olması durumunda mesai kaybını en aza indirerek sağlık hizmetlerinde verimi artırmak…
Öncelikle herhangi bir sağlık çalışanının hasta olması durumunda sevk alma problemi olmadığı gibi, esasen poliklinik sırası bekleme gibi bir sorunu da uygulamada (fiilen) mevcut değildir.
Sonra, bir an önce işinin başına dönmesi için öncelikle muayeneye aldığınız sağlık çalışanının işine dönmesini nasıl garanti edeceksiniz?
Sevk süresince zaten izinli değil mi? Ya “istirahatı uygundur” raporu almışsa ne yapacaksınız?
Bu ayrıcalıklı uygulamanın ne adalet ve hakkaniyete ne de pozitif hukuka uygun düşmediği kanaatindeyim: Bu genelge dışında, sağlık hizmetlerinde sağlık personeline öncelik tanıyan herhangi bir hukuk kuralı yoktur.
Hasta Hakları Yönetmeliği’nin “öncelik sırasının belirlenmesini isteme” kenar başlıklı 10. maddesi gayet açıktır:
“Sağlık kuruluşunun hizmet verme imkânlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sağlık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır. Acil ve adli vak’alar ile yaşlılar ve özürlüler hakkında öncelik sırasının belirlenmesinde ilgili mevzuat hükümleri uygulanır”.
Bu Yönetmelik hükmü, Dünya Tıp Birliği'nin Amsterdam (1994, m.5.5) ve Bali (1995, m.1.e) Bildirgelerinde kabul ettiği ilkeleri yansıtmaktadır.
Ayrıca Anayasanın 10. maddesi de "kanun önünde eşitlik" ilkesini düzenlemektedir: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar”. Bunun bir boyutu da, kamu hizmetlerinden yararlanmada eşit olmaktır.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü m.32'de hekimin meslektaşlarının tedavisinden ücret almamasının uygun olacağı “tavsiye” edilir. Bunun dışında hekimin görevi sırasında meslektaşlarına öncelik vermesini gerektirecek bir hüküm yoktur. Hipokrat yemini de hukuki bir metin olmamakla birlikte böyle bir hüküm içermez.
Bu düzenlemelere göre, sağlık hizmetlerinin sunulmasında yetersizlik nedeniyle hastaların sıralanması söz konusu olursa, sadece "acil ve adli vakıalar ile yaşlılar ve özürlüler" için bir ayrıcalık yapılabilir. Daha genel bir düzenleme yapılacaksa, bunun da “objektif ve tıbbi kriterlere uygun” bir sıralama içermesi zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında, hastanın sırf sağlık personeli veya yakını olduğu için sağlık hizmetinden öncelikli olarak yararlandırılması, hukuka uygun değildir.
Memurlar, kanuna veya Anayasaya aykırı olduğunu düşündükleri bir genelgeyi uygulayabilirler, daha doğrusu uygulamakla yükümlüdürler. Danıştay'da dava konusu edilip iptal edilmedikçe, hukuka uygunluğu varsayımıyla genelge elbette uygulanmaya devam edecektir.
Mahkemelerde adalet personelinin davalarına veya takiplerine öncelikli olarak bakılmasından söz edilebilir mi?
Sonra, poliklinikte acı içinde kıvranarak sıra beklemek, Banka’daki, Tapu’daki veya Nufus’taki sıraya pek benzemez.
Hasta haklarını rencide etmeyecek daha sağlıklı bir formül üzerine hep birlikte kafa yormalıyız. 1 Mart 2006
ZORUNLU BİR DİPNOT AÇIKLAMASI:
“Sağlıkta Ayrıcalık veya Öncelik Hakkı” başlıklı yazımı okuyan dikkatli dostlarımızdan bazıları, ayrıcalık öngören Sağlık Bakanlığı genelgesinin sadece “sağlık çalışanları” için değil, “hâkim ve savcılar” için de söz konusu olduğunu ifade ederek ve yazımda buna hiç değinmemiş olmamın bir meslek kayırmacılığı olarak algılanabileceğine işaret ederek uyarıda bulundular.
Benim açımdan konunun özü şudur:
Bu yazıyı yazmadan önce ben de "uygulamaya dair" böyle bir "duyum" almıştım. Fakat genelge aslını bulamadığım/göremediğim için belgeleyemediğim bu iddiayı yazımda dile getirmeyi uygun bulmadım. Fakat benim ancak bu gün aslına ulaşabildiğim genelgeyi bilerek bu yazıyı okuyanlar için, hukukçuları kayıran/gözeten bir meslek dayanışması ya da taassubu olarak algılanmaya elverişli bir yazı görüntüsü vermektedir.
Sağlık Bakanlığı’nın 04.01.2001 tarih ve 2001/3 sayılı ayrıntılı genelgesinin konumuzla ilgili bölümü aynen şöyledir: “Muayene, tetkik, tahlil ve tedavilerini yaptırmak üzere yataklı tedavi kurumlarına müracaatta bulunan Cumhuriyet savcıları ve hâkimlerin görevlerinden kaynaklanan özel durumlar dikkate alınarak sıra gözetilmeden öncelikle ve bekletilmeksizin muayene ve tedavilerinin sağlanması…”
“Savcı ve hâkimlerin görevlerinden kaynaklanan özel durumlar” nelerdir ve sağlıkta ayrıcalık tanınmasını gerektirir mi? Hâkim ve savcıların ailesi de bu kapsamda mıdır? Yargının ve adaletin işleyişi esas alınıyorsa, aynı hakkı icra müdürlerine ve kalem personeline de tanımak gerekmez mi? Hatta güvenlik hizmetlerinin aciliyeti yok mu? Öğretim üyelerinin zamanı “değerli” değil midir? Bu mantıkla sağlıkla bir sonuca ulaşmak zor görünüyor? En iyisi, “kamu yararı”na dayanmayan bu kabil ayrıcalıklara son vermek olmalıdır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Sağlık Hizmetlerinde Ayrıcalık Veya Öncelik Hakkı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Yahya Deryal'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|