Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İhtiyati Haciz Kararı Ve Sonrasında Yapılacak İcra Takibinde Yetki Sorunu

Yazan : Llm. Av. Ömer Faruk İlgün [Yazarla İletişim]
LLM. Avukat

İHTİYATİ HACİZ KARARI VE SONRASINDA YAPILACAK İCRA TAKİBİNDE YETKİ SORUNU


A- İhtiyati Haczin Tanımı ve Niteliği
İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için, mahkeme kararı ile borçlunun mallarına önceden ve geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz ihtiyati tedbirin özel bir türü olarak İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenmiştir ( Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2.b., Ankara 2013. s. 1033¬1034 ).
Yasal Düzenleme:
İcra ve İflas Kanunu'nun "ihtiyati haciz şartları" başlıklı 257. maddesi "Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1. Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2. Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder"
İİK.42. maddesine göre;"Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoluyla veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder.Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz.İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz."
İcra Hukuku Bakımından Muacceliyet Kavramı:
Muacceliyet alacaklı tarafından edimin talep edilebilir ve borçlunun da bu talebe uyarak edimi yerine getirmekle yükümlü olmasını ifade eder. Muacceliyet ile vade aynı şey değildir; ihtiyati haciz uygulaması bakımından vâde ve muacceliyet anının belirlenmesi gerekir ( Özekes, M.: İcra ve İflas Hukukunda İhtiyati Haciz, Ankara 1999 ).
Gayri Nakdi Kredi İlişkisi
Bankacılık Kanunu'nda kredinin tanımı yapılmamış, bunun yerine tahdidi olmayan bir sayım tercih edilmiştir ( m.48 ). Ekonomik açıdan kredi, hazır bir satın alma gücünün kullanılmasından belli bir süreyle diğer bir kişi lehine vazgeçilmesi veya bu gücün ona terk edilmesi şeklinde tanımlanmaktadır ( Tekinalp. U.: Banka Hukukunun Esasları, 2.b., İstanbul 2009, s.477 ). Kredinin hukuki tanımında "satın alma gücü" ne ek olarak bir "riskten doğacak sorumluluğu herhangi bir şekilde üstlenmek" unsuruna da yer verilmektedir.
Banka kredi sözleşmesi kredi verenin, krediyi alana belirli şartlarda ödünç para vermeyi ya da kredisini ( itibarını ) onun emrine tahsis ederek bir riski üstlenmeyi; bunun karşılığında kredi alanın aldığı parayı iade etmeyi veya riski ortadan kaldırmayı yahut riskin gerçekleşmesi üzerine yapılan ödeme ile oluşan zararı gidermeyi, bunlara ek olarak kredi verene ( komisyon, faiz, vb. adlar altında ) bir ivaz ödemeyi yüklendiği sözleşmedir {Tekinalp. s.479: Oğuz. C.: Banka Kredi Açma Sözleşmesi. Ankara 2004, s. 7; Yüksel, A. S.: Bankacılık Yönünden Kredi Açma Sözleşmesi. İstanbul 1972, s.24; Karakaş, C. F.: İcra ve İflas Hukukunda Banka Alacaklarının Korunması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2018. s.30-31 ).
Gayri nakdî krediler bankanın ( kredi verenin ) doğrudan doğruya bir para çıkışı yapmadığı, bir diğer deyişle ödünç para vermediği; bunun yerine kredi kullanan borçlu lehine bir taahhüde girerek, sorumluluk üstlendiği kredi türüdür ( Tekinalp. s. 509 ).
Gayri nakdî krediler, Bankacılık Kanunu gereği nakde tahvil olduklarında; başka bir ifade ile kredi verenin üstlendiği sorumluluk gereği nakit çıkışı yaptıkları durumda nakdî krediye dönüşürler ( rn.48/1 ).
Banka Teminat Mektuplarının Hukuki Niteliği
Yasal Dayanak:
5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 48. maddesinde, "Bankalarca verilen ... teminat mektupları, ..., gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri ... izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun uygulamasında kredi sayılır" düzenlemesi mevcuttur.
Hukuki Niteliği:
Teminat mektuplarının hukuki niteliği kanunlarda belirtilmiş değildir.Yargıtay 1967 tarihli içtihadı birleştirme kararında, banka teminat mektuplarının hukuki niteliğini teferruatlı olarak tartışmış ve bu mektupların kefalet niteliğinde olmadığını, garanti sözleşmesi sayılması gerektiğini kabul etmiştir. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararına göre "...bankanın sıfatı teminatı veren olduğundan, taahhüdün, esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve esas akitten ayrı ve tamamen müstakil olduğunu, banka taahhüdünün lehtarın borcunun geçerliliğine ve varlığına bağlı olmaksızın garanti taahhüdü olarak tecessüm edeceğini; asıl borçlunun ileri sürebileceği itirazlara bakılmaksızın borcun yerine getirilmemesinden doğan zararın tazmininin kabul edilmesi hâlinde, garanti verme durumunun söz konusu olduğu, üçüncü şahsın fiilini garanti edenin müstakil bir taahhüt altına girdiği..." belirtilmiştir ( 13.12.1967 gün ve 1966/16 E., 1967/7 K. sayılı İBK ). Keza, 1967 tarihli bir başka İçtihadı Birleştirme Kararında: "...Teminat mektuplarının mahiyet itibariyle Borçlar Kanunu'nun 110. [TBK m. 128] maddesinde sözü edilen üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti akdi olduğu..." hüküm altına alınmıştır ( 11.06.1969 gün ve 1969/4 E., 1969/6 K. sayılı İBK. ).
Teminat mektupları ile ilgili sözleşme, üçüncü şahsın belli bir fiilini ya da fiillerini Türk Borçlar Kanunu'nun ( TBK ) 128. maddesi kapsamında taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesidir ve banka borcu ancak riskin doğması ile ortaya çıkar ( Reisoğiu. S.: Banka Teminat Mektupları ve Kontrgarantiier. 4.b., Ankara 2003 ). Teminat mektuplarında banka ile muhatap arasındaki garanti sözleşmesi soyut borç ikrarı niteliğinde değildir ve bankanın ödeme mükellefiyetinin doğumu için, garanti sözleşmesi kapsamında kalan riskin gerçekleştiğinin muhatap tarafından ispat edilmesi gerekir ( Doğan, V.: Banka Teminat Mektupları, 2.b., s. 177 ).
Risk Tanımı:
Risk'in ( riziko ) sözlük karşılığı "bir şeyin kaybına, sair herhangi bir zararın ortaya çıkmasına sebebiyet veren gelecek ve belirsiz ya da zamanı belli olmayan bir olayın, tarafların iradesi dışında gerçekleşmesi" dir ( bkz. Türk Hukuk Lügati, s.287 ). Bir olayın meydana gelmesi veya gelmemesi muhakkak ise riskten söz edilemez. Risk, ekonomik açıdan zararlı bir olayın meydana gelmesi veya yararlı bir olayın meydana gelmemesi olarak da tanımlanabilir. Teminat mektuplarında risk kavramı bu kadar belirsiz değildir, zira teminat mektuplarında lehdar ile muhatap arasında ( kural olarak ) sözleşmesel bir alt ilişki bulanmaktadır ve lehdarın, bu sözleşmeden doğan asli ve/veya yan edim yükümlerini vaktinde, tam ve gereği gibi ifa etmemesi hâlinde muhatap bakımından riskin oluştuğu söylenebilir. Garanti veren bankanın yükümlülüğü, garanti alanı ( teminat mektubu muhatabını ) müstakbel bir zarara karşı korur.
Bankanın teminat mektubu verilmesini sağlamak amacıyla yapılan gayri nakdi kredi sözleşmesinden doğan borcunun doğrudan nakit çıkışı yapılması değil, bir riskin üstlenilmesi niteliğinde olduğu; risk gerçekleşip bankaca muhataba ödeme yapılmadıkça, diğer deyişle mektup bedeli tazmin edilmedikçe bankanın müşterisine rücu etmesinin de söz konusu olamayacağı anlaşılmaktadır. Mektup bedeli tazmin edilmeden ve rücu hakkı doğmadan takip yapılamaz ( Bank. K. m.48 ).
Çek Yaprağı İçin Kabul Edilen Kanuni Sorumluluk
Yasal Düzenleme:
5941 sayılı Çek Kanunu'nun "İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası" başlıklı 3'üncü maddesi:" ( 1 ) Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle ödenir.
( 2 ) “Karşılıksızdır" işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır.
( 3 ) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;
( a ) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
( 1 ) Çek bedeli bin Türk Lirası veya üzerinde ise bin Türk Lirası,
( 2 ) Çek bedeli bin Türk Lirasının altında ise çek bedelini,
( b ) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
( 1 ) Çek bedeli bin Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı bin Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
( 2 ) Çek bedeli bin Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak bin Türk Lirasını,ödemekle yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazete'de yayımlanır."
şeklinde düzenlenmiştir.
Hukuki Niteliği:
Çek Kanununun üçüncü maddesinin ikinci fıkrasının ( b ) bendinde; çek bedeli bin Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak bin Türk Lirasını bankanın ödemekle yükümlü olduğu; bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmünde olduğu öngörülmüştür.
Çekler Bakımından Varılan Sonuç:
Karşılıksız çıkan çeklerde yaprak başına bankaya yüklenen sorumluluk, sözleşmesel değil yasal bir gayri nakdî kredi niteliğindedir. Buna göre banka, çekin karşılıksız kalması hâlinde, Kanunda öngörülen diğer şartların da yerine getirilmesi suretiyle hamile, Kanunda öngörülen tutarı ödemek zorundadır ( Çek K. m.3 ). Bu haliyle karşılıksızlık bankanın Kanun gereği yüklendiği bir sorumluluk niteliğindedir ve hamile yapılan ödeme ile nakdî krediye dönüşerek istenebilir hâle gelir.
İhtiyati hacze dair yasal düzenleme 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 257 ilâ 268. maddeleri arasında yer almaktadır.Bilindiği üzere rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan mallarını, alacaklarını ve diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir ( İİK. m. 257 ).
İhtiyati haciz verilebilmesinin şartları İİK 257. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının ihtiyati haciz talep edebileceği belirtilmektedir. Yine İİK 258. maddesine göre alacaklının alacağı ile ilgili ve haciz sebepleri ile ilgili mahkemeye kanaat getirecek delilleri ibraza mecbur olduğu belirtilmiştir.
İcra ve İflâs Kanunu'nun 257. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” Bu hükme göre, bir para alacağının vadesinin gelmesi hâlinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için, alacaklının, alacağın varlığı ile yasada belirtilen koşulların oluştuğu yönünde mahkemeye kanaat getirecek delilleri ibraz etmesi gerekli ve yeterlidir ( İİK m. . Buradaki ispat, asıl davadaki gibi tam bir ispat değildir.

B-İhtiyati Haciz Kararını Veren Mahkemenin Bulunduğu Yer İcra Dairesinin İcra Takibi Yönünden Yetkisi
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/12-476 K. 2014/5 T. 15.1.2014 Tarihli kararında "İİK'nun 261. maddesi uyarınca, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin icra takibi yönünden de yetkili olup olmadığı incelenmiştir."
Uyuşmazlığın çözümü için icra dairelerinin yetkisini düzenleyen mevzuatın açıklanması gerekmektedir.Bilindiği üzere icra takiplerinde yetki belirlemesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nun 50. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerine göre yapılmaktadır.
Ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nın 447. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca; mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK'na yapılan yollamalar, 6100 Sayılı HMK'nın bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.
İİK'nun 50. maddesi aynen “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur” düzenlemesini içermektedir.
Para veya teminat borcu için yapılan takiplerde HUMK'nun yetkiye dair hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu hükümler, HUMK'nın 9. maddesi ila 27. maddeleri arasında düzenlenmiş olup (HMK m.5-18), çok genel bir açıklamayla bunlar; davalının ikamet mahkemesi, akdin kurulduğu yer mahkemesi, gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi ve diğer yetki belirlemeleri vardır.
HUMK'nın 12. maddesinde, ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede de açılabileceği belirtilmiştir. Bu yasal düzenlemenin bir gereği olarak ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinde de İİK'nun 50. maddesi yollaması ile icra takipleri başlatılabilmekteydi.
Ancak; 1086 sayılı HUMK'nu, 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanın 6100 sayılı HMK'nın 435. maddesi uyarınca, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. 6100 Sayılı HMK'da ise HUMK'nın 12. maddesinin karşılığı bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla, HUMK'nın 12. maddesi ile düzenlenen yetki belirlemesi artık uygulanmayacaktır.
01.10.2011 tarihinden sonra, eğer ihtiyati haciz kararını veren mahkeme HMK m.5-18 hükümlerine göre yetkili değil (yetkisiz bir mahkeme) ise, bu (yetkisiz) mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesi, ihtiyati hacizden sonra yapılacak icra takipleri için yetkili değildir. Çünkü, eski HUMK 12. madde hükmü, yeni HMK'ya alınmamıştır” (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. baskı, Ankara 2013, s.179).
İİK'nun 50. maddesi yollaması ile kıyasen uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'nın 12. maddesinin karşılığı (HMK'nın 447/2. maddesi atfıyla) 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyecektir.
İİK'nun 261. maddesi itirazı düzenler. Anılan yasa hükmü aynen:
“Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar."
İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir.
İhtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetler infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır” şeklindedir.
Bu durumda; icra dairesinin yetkisinin İİK'nun 50. maddesi atfı ile HMK'nın genel yetki kuralları uyarınca belirlenmesi gerekir. “İhtiyati hacze 50'. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir.
İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.
İhtiyati haciz talebinin görev yönünden reddine dair mahkeme kararına karşı, alacaklı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması halinde,özel Dairece verilen bozma kararı verilmesi halinde bu karar , İİK'nun 258. maddesi gereğince kesindir. Kesin nitelikteki bu bozma kararına karşı yerel mahkemece direnme kararı verilmesi usulen olanaklı değildir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.07.2013 gün ve 2013/11-38 E., 2013/1061 K.; Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2014 gün ve 2014/11-565 E., 2014/1079 K.; Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 gün ve 2014/11-559 E., 2015/2409 K.; Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2016 gün ve 2014/11-575 E., 2016/509 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
İİK'nın 258. maddesinde ihtiyati hacze 50. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verileceği belirtilmiş, aynı Kanun'un 50. maddesiyle "Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir." şeklindeki düzenleme uyarınca ihtiyati hacizde yetkili mahkemenin belirlenmesi hususunda HMK'nın yetkiye dair hükümlerine atıfta bulunulmuştur. Kambiyo senetlerinden doğan alacaklar aranacak alacak niteliğinde olduğundan bu alacaklar için 6098 Sayılı TBK'nın 89/1. ( 818 Sayılı BK'nın 73/1 hükmü uygulanamaz. Çekten kaynaklanan borcun alacaklısı borçlunun yerleşim yerinde, birden fazla borçlu bulunması halinde borçlulardan birinin yerleşim yerinde, çekin keşide yerinde, ödeme yerinde 6102 Sayılı TTK'nın 781/2. fıkrası uyarınca çekte açıklık yoksa, muhatabın ticaret unvanı yanında gösterilen yer ödeme yeri sayılır. Muhatabın ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde, çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa, çek muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödeme yeri sayılır. ) ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. 2004 Sayılı İİK 265. maddesine göre de, borçlunun kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebileceği, mahkemece gösterilen sebeplere hasren tetkikat yapılarak itirazın kabul veya reddedileceği, itiraz üzerine verilen karara karşı da temyiz yoluna başvurulabilir.
İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için, mahkeme kararıyla borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz yolu başlı başına bir icra takip yolu değildir. Alacaklı borçluya karşı alacak davası açtıktan veya icra takibi yaptıktan sonra da aynı alacak için ihtiyati haciz isteyebilir. Yine, İ.İ.K.nun 257. maddesi kapsamında muaccel bir borcun varlığı halinde mal kaçırma hazırlığında olma koşulu da aranmamaktadır.

Kaynakça
Yargıtay İBK.E. 2016/1,K. 2017/6,T. 27.12.2017
Kazancı İçtihat Programı.


LLM. Av. Ömer Faruk İLGÜN

Ankara Barosu
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İhtiyati Haciz Kararı Ve Sonrasında Yapılacak İcra Takibinde Yetki Sorunu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Llm. Av. Ömer Faruk İlgün'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
27-11-2020 - 13:19
(1244 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
2160
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 4 dakika 47 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,73 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 18937, Kelime Sayısı : 2482, Boyut : 18,49 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 2138
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04880309 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.