Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Bk.Md 76 Geçici Ödeme

Yazan : Av.Bülent Akçadağ [Yazarla İletişim]
Avukat

Yazarın Notu
Bu çalışmamızda TBK m.76 kapsamında geçici ödemelerin hukukumuza getirdiği önemli yenilik ve değişiklikleri tartışıyor olacağız.

GİRİŞ

04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğü giren 6098 S. Türk Borçlar Kanunu1 (TBK.) ile daha evvel 818 S. Borçlar Kanununda2 yer almayan bir kavram olan Geçici Ödemeler müessesesini TBK m.76’da düzenleyerek hukukumuza kazandırmıştır. Ancak bu kanun maddesinin hukukumuzda ilk defa yer almasından ötürü maddenin yorumlanması hususunda doktrinde önemli tartışmalar yaşanmış ve yaşanmaya da devam etmektedir.

İlgili madde İsviçre Borçlar Kanununun 56h maddesine getirilmek istenen yenilikten esinlenerek Türk Borçlar Kanununa eklenmiştir. Ancak İsviçre’de ki tasarı metninin kabul edilmediğini de belirtmek isteriz. Türk Borçlar Kanunu m.76/1 İsviçre’de ki tasarının tekrarı niteliğindedir. Ancak 76/2. Maddesi İsviçre’de ki tasarı da yer almamakta olup, komisyon aşamasında ki tartışmalara binaen eklenmiştir.

Bu çalışmamızda TBK m.76 kapsamında geçici ödemelerin hukukumuza getirdiği önemli yenilik ve değişiklikleri tartışıyor olacağız.

Ayrıca TBK m.76’ya paralel olarak benzer bir düzenleme de Türk Ticaret Kanunu m.1427’de yapılmıştır. Her iki kanun maddesinin ayrıntılı karşılaştırılması, farkları ve ortak özelliklerini yine bu çalışmamızda detaylı olarak anlatacağız.

I- GENEL OLARAK GEÇİCİ ÖDEME KAVRAMI

TBK m.76 gereğince ön ödeme müessesesi, haksız bir fiil kapsamında3 uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılmış bir davada, davacı tarafın herhangi bir sosyal güvencesinin bulunmaması, davanın açılmasına sebep olan haksız fiil nedeni ile davacının ekonomik koşullarında oluşmuş zararın giderilmesi, acil parasal desteğin sağlanması amacıyla, getirilmiş bir düzenlemedir.

Gökhan ANTALYA ise Geçici Ödemeyi şu şekilde tanımlamaktadır. “Geçici ödeme, haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan zararın önceden giderilmesi amacıyla tazminat davası görülmekte iken, zarar görenin (davacının) talebi üzerine, zarar görenin haklılığını gösteren delillerin bulunması ve ekonomik durumunun da bu ödemeyi gerektirmesi durumunda hâkimin hükmettiği bir ön ödemedir4. Kanun metninde gerçek kişi/tüzel kişi ayrımı yapılmadığından dolayı tüzel kişilerinde geçici ödeme talep etmelerini engelleyecek kanuni bir engel bulunmamaktadır5.

Tazminat davalarında yargılama süresinin çok uzun olması sebebiyle zarar gören, zararının giderilmesi için uzun süre beklemek zorunda kalmakta ve zararın giderilmesi, ondan kaynaklanmayan sebeplerle geç giderildiğinden, zarar gören bir kez daha mağdur edilmektedir6. Zarar, niteliği gereği ağır ve sürekli gelişen veya artan bir yapıya sahipse zararın dava aşamasında giderilmesi daha önem arz etmektedir7. Örneğin silahlı saldırıya maruz kalan kişinin açmış olduğu davada, silahlı saldırının neticesinde vücudunda oluşan güç kaybı sebebi ile çalışamamaktadır. Hayatını idame ettirecek bir geliri ile sosyal güvencesinin de bulunmaması gibi nedenler göz önüne alındığında bu kişinin talep edeceği ve mahkemece takdir edilecek geçici ödeme miktarı ile zararı daha da derinleşip büyümeden ihtiyaçlarını gidermiş olacaktır. Aksi halde yargılamanın sonuna kadar beklemek zorunda kalacağından, zararı ve mağduriyeti kat ve kat artmış olacaktır.

Geçici ödeme kavramı bazen de davalının faydasına olabilecektir8. Nitekim davaların uzun sürmesi, zarar görenin zararının artmasına, yine zararla birlikte faiz ödemek zorunda kalmasına sebep olmaktadır. Geçici ödeme ile biriken zararın ve faizin önüne geçilebilecektir.

Madde gerekçesinde bu düzenlemeyle, geçici ödeme kararıyla kesin hüküm sonucunun, eda amaçlı bir ihtiyati tedbir aracılığıyla elde edilmesi amaçlanmadığı ifade edilmiştir9. İlgili kanun maddesi henüz TBMM Adalet Komisyonunca tasarı aşmasındayken birçok eleştiriye maruz kalmıştır. Bu eleştirilerde daha ziyade, kanun maddesinin sınırlarının belirlenmemiş olması, hâkime fazlasıyla takdir yetkisi verildiğini, ön ödeme kararı verilmesi halinde hâkimin ihsas-ı reye zorlanacağını gibi eleştiriler getirilmiştir. Ancak bazı yazarlara göre10 TBK. M.76 hükmünü uygulayan hâkimin, kanunun vermiş olduğu yetkiyi kullanılmasından ötürü ihsası reyde bulunmuş sayılmayacağını dile getirmektedirler.

Bu konuda ki eleştirilerden biride Hüseyin HATEMİ tarafından yapılmış olup, buna göre; “TBK m.76 hükmü dayanaksız tazminat davalarının açılmasının teşvik edecek niteliktedir; ön ödemeyi davalı değil, bizzat sosyal devletin yapması gerekir11. Demektedir. Her ne kadar doktrinde bazı yazarlarca bu görüşe karşı çıkılmış olsa da12 genel hatları ile bizde HATEMİ gibi düşünmekteyiz. Şöyle ki; Zarar görenin dava dosyasına haklılığını gösteren inandırıcı deliller sunması ve dava konusu haksız fiil neticesinde içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları ispatlaması ile hâkim, geçici ödeme kararı verebilecektir. Geçici ödemede hükmedilen tutarın tahsil edilmesi sonrası dava dosyasında mevcut delil durumunda ki değişiklikler sebebiyle zarar görenin davasında haksız olduğu anlaşılması halinde, TBK m.76/2 gereğince geçici ödeme tutarını faizi ile birlikte iade etmesi gerekecektir. Ancak davacının ödemede acizlik halinde olması durumunda yasa koyucunun buna nasıl bir çözüm bulacağı ne kanun metninde ne de gerekçesinde tartışılmamıştır. Bilindiği üzere ülkemizde her yıl milyonlarca icra takibi yapılmakta ve bunların birçoğunda da tahsilât yapılamamaktadır. Ülkemizde 2019 yılında yasal takipte olan dosya sayısının 21.3 Milyon olduğu düşünüldüğünde13 ödenen tutarların geri alınma sürecinin bir hayli riskli olduğu yönünde ki görüşümüzün tutarlı olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten Hatemi’nin de belirttiği üzere geçici ödeme tutarının devletin bu konuda ayıracağı bir fondan karşılanması ve dava sonunda verilecek hükümden bu tutarın mahsubuna karar verilmesi tarafların haklarının korunması için önemli olacaktır.

II- GEÇİCİ ÖDEMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Geçici ödeme kavramı hukukumuza 2011 yılında girmiş olduğundan hukuki niteliği hakkında birçok farklı görüş bulunmaktadır. Bazı yazarlar14 ikili ayrım yapmaktayken genel olarak doktrinde dört farklı görüş bulunmaktadır. Buna göre;

A. GEÇİCİ ÖDEMENİN İHTİYATİ TEDBİR OLDUĞU YÖNÜNDE GÖRÜŞ.

Doktrinde geçici ödemelerin ihtiyati tedbirin özel bir türü olduğu yönünde görüşler mevcuttur15. Bu görüşe göre, geçici ödeme bir maddi hukuk kurumu değil, usul hukuku kurumu niteliğine sahiptir. TBK. M. 76 ile beraber tüm tazminat alacaklarının geçici olarak icrası kanuni olarak düzenlenmiştir. Geçici ödeme özel bir tedbir hükmüdür ve davacının haklılığını gösteren olgular veya deliller ortadan kalkar ise hâkim yeni bir tedbir kararı alarak geçici ödemenin iadesine karar verebilir16.

Yine yazımızın başında da belirttiğimiz üzere TBK M.76’nın madde gerekçesinde “Maddenin birinci fıkrasında, zarar görenin iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunması ve ekonomik durumunun da gerektirmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, hâkime, istem üzerine tazminat yükümlüsünün zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verme yetkisi tanınmıştır. Ancak, fıkrada yapılan düzenlemeyle, geçici ödeme kararıyla kesin hüküm sonucunun, eda amaçlı bir ihtiyati tedbir aracılığıyla elde edilmesi amaçlanmamaktadır17.” Bu bağlamda kanun koyucunun bu maddeyi düzenlerken bunun bir tedbir niteliğinde olduğunu kabul ettiğini anlamaktayız.

Antalya’ya göre; Geçici ödemeye karar verilmesi, ilaveten veya ön ödemeden bağımsız olarak HMK.m.389 vd maddelerine göre ihtiyati tedbir talep edilebilmesine ve mahkemenin de karar vermesine engel değildir. Ön ödeme ile birlikte hâkim işin nitelik özelliğine uygun başka bir/bir kaç ihtiyati tedbir kararı da verebilir. Bazı durumlarda, ihtiyati haciz kararı veya bu nitelikli ihtiyati tedbir kararları ön ödemenin şartları dikkate alındığında ön ödeme kararı verilmeyi gereksiz kalabilir. Hem ihtiyati tedbir, hem de ön ödeme talep edilmişse, hâkim önce geçici ödeme talebini değerlendirecek, bundan sonra HMK anlamında tedbir taleplerini geçici ödemeye ilişkin kararı kapsamında ayrıca değerlendirecektir18.

Gerçekten de Yargıtay’ın bu konuda vermiş olduğu bir kararda geçici ödeme talep edilmiş bir davada aynı zamanda ihtiyati haciz talep edilmesinin önünde herhangi bir engel bulunmadığını, gerek geçici ödemenin gerekse de ihtiyati haczin aynı dosyadan verilebileceğini belirtmiştir19. Kararda özetle; “…Maluliyet ve kusura ilişkin Adli Tıp raporları ve aktüer bilirkişi raporuna göre davacı ihtiyati haciz isteminde haklı bulunduğundan BK.76. maddesi gereğince geçici ödeme talebi de mahkemece kabul edildiğinden İİK. 257 vd. maddesinde öngörülen ihtiyati haciz koşullarının gerçekleşmesi nedeniyle ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” Denmiştir.

Bu bağlamda bazı yazarların görüşleri ile Yargıtay’ın düşüncesi arasında da paralellik olduğu açıktır. Bu konuda ki görüşüm, her iki müessesenin aynı anda kullanılabileceği yönündedir. Nitekim gerek kanunda ve gerekse de uygulamada bunun aksi yönde bir düzenleme bulunmamaktadır.

Geçici ödemenin hukuki niteliği ile ilgili yerleşmiş içtihatlar bulunmamaktadır. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu kararda geçici ödemenin tedbir niteliğinde olduğunu belirtmiştir20. Yargıtay kararında, geçici ödeme kavramının tedbir niteliğinde olduğuna dair detaylı bir anlatım yapılmamış sadece niteliğine vurgu yapmıştır. Bu konuda Yargıtay’ın daha detaylı ve doktrinel kararlar vermesi ile geçici ödemenin hukuki niteliğinin de şekillenmeye başlayacağını düşünmekteyiz.

B. GEÇİCİ/ÖN TAZMİNAT GÖRÜŞÜ

Bu görüşü savunanlar21 TBK’nun 76/II. Maddesine atıfta bulunmaktadırlar. Nitekim ilgili madde metninde, “Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.” Demektedir. Buradan hareketle yapılacak ödemenin ön tazminat olduğu belirtilmektedir.

Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Nitekim yargılamanın devam etmesinden ötürü hali hazırda kesinlemiş bir karardan söz edilemeyeceği kanun gereğidir. Davalının tazminat borçlusu olarak kabul edilmesi halinde, hâkim ihsası rey yapmış olacağından, bu durumunda yargılama hukukunun esasları ve sorumluluk hukukunun esasları ile bağdaşmayacaktır22. Yine yukarıda da izah ettiğimiz üzere bazı yazarlar hâkimin geçici ödemeye karar vermesinin Kanundan kaynaklanan bir durum olmasından ötürü ihsası rey olarak algılanmayacağını belirtmektedirler23.

C. ÖN ÖDEME GÖRÜŞÜ

Widmer/Wessner’e göre, geçici ödeme, haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan zararın giderilmesi maksadıyla açılan tazminat davası esnasında hükmedilen ve yargılama sonunda hükmedilecek tazminata mahsuben yapılan ödemedir. Ön ödemeye ilişkin karar geçici bir karar olup, eğer geçici ödemenin miktarı nihai tazminat miktarından fazla ise bunun iade edilmesi gerekir. Mahkemenin geçici ödemeye karar verilebilmesi için zarar görenin ekonomik durumunun bu ön ödemeyi gerekli kılması gerekir24.

Şahsi görüşümüz ön ödeme görüşünün sonuç itibariyle Geçici/Ön tazminat görüşüyle paralellik gösterdiği ve o görüş için belirttiğimiz olumsuzlukların ön ödeme görüşü içinde aynı yönde olduğudur.

D. HMK.M.406 KAPSAMINDA DİĞER GEÇİCİ HUKUKİ KORUMALAR GÖRÜŞÜ

Bu görüşü savunanlara göre geçici ödeme25, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 406 v.d maddelerince düzenlenen geçici hukuki koruma tedbiri olarak değerlendirilmektedir.

HMK m. 406/f. II’deki “İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.” hükmünün de bu görüşe dayanak olduğu söylenmektedir. İhtiyati tedbir ve şartları incelendiğinde, geçici ödemenin ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmesi mümkün görünmemektedir. Gerek madde gerekçesindeki açık ifade, gerek geçici ödeme ile ihtiyati tedbir arasındaki farkları göz önüne alındığında, geçici ödemenin bir ihtiyati tedbir türü olmadığı sonucuna varmaktadırlar. Bununla birlikte, geçici ödemeyi ihtiyati tedbir olarak nitelendirmelerine rağmen, bu kavramın geçici koruma tedbiri başlığı altında değerlendirilmesinin yerinde olacağını düşünmektedirler. Böylece geçici ödeme, Türk Borçlar Kanununda yer alan bir ön ödeme olup geçici hukuki koruma tedbiri olarak görülmesi gerektiğini, ön ödeme görüşünün, geçici hukuki koruma görüşü ile bir arada değerlendirilip sonuca varılması gerektiğini öne sürmektedirler26.

Geçici ödemelerin hukuki niteliğine ilişkin hukuki görüşümüzü belirtmeden evvel bu konuda halen fikir birliğinin bulunmadığını, çoğunluk görüşü diyebileceğimiz bir görüşünde hali hazırda oluşmadığını belirtmek isteriz. Bu konuda ki görüşümüz ise geçici ödeme kavramının tedbir niteliğinde bir hüküm doğurduğu ancak bu tedbirin HMK m.396 ve devamında belirtilen ihtiyati tedbir ile bağdaşmadığıdır. Nitekim HMK’da belirtilen ihtiyati tedbir kavramı ve uygulama alanı ile TBK’da ki geçici ödeme kavramı arasında sebep sonuç ilişkisi yönünden ciddi farklar bulunmaktadır. Bu farkları sıralayacak olmamız halinde;

i. İhtiyati tedbir/haciz talebi uygulamada genellikle dava öncesinde yapılmaktadır. Oysa geçici ödeme kararının verilebilmesi için devam eden bir davanın bulunması şartı aranmaktadır. Dava dilekçesi ile birlikte de geçici ödeme talep edilebilir27. Bunun için yasal bir engel bulunmamaktadır.

ii. İhtiyati tedbir kararı alındıktan sonra HMK m.393/1 gereğince 1 hafta içerisinde infaz edilmesi gerekmektedir. Bu süre zarfında ihtiyati tedbir kararının uygulanmamış olması halinde tedbir kararı ortadan kalkacaktır. Ancak geçici ödemeyi düzenleyen TBK m.76’da böyle bir süre belirtilmemiş ve uygulama maddesi olarak da HMK 393.v.d. maddelere atıfta bulunulmamıştır. Bu bağlamda geçici ödeme kararının uygulanmasında genel zamanaşımı süreleri işleyecektir.

iii. HMK m.397/1’de İhtiyati Tedbiri Tamamlayan İşlemler başlığı altında “İhtiyati tedbir kararı dava açılmasından önce verilmişse, tedbir talep eden, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde esas hakkındaki davasını açmak ve dava açtığına ilişkin evrakı, kararı uygulayan memura ibrazla dosyaya koydurtmak ve karşılığında bir belge almak zorundadır . Aksi hâlde tedbir kendiliğinden kalkar…” Demek suretiyle ihtiyati tedbirin tamamlanma merasimini detayları ile açıklamıştır. Oysa TBK m.76’da böyle bir uygulama bulunmamaktadır.

iv. İhtiyati tedbir başvuruları neticesinde -istisnai durumlar hariç- ihtiyati tedbir kararını veren mahkeme tarafından HMK.m.392 gereğince teminata hükmedilmektedir. Ancak geçici ödeme için herhangi bir teminat ön görülmemiştir. Ayrıca geçici ödeme talep eden davacının ekonomik durumunun teminat yatırmaya elverişli olmayacağı da nettir. Nitekim TBK m.76/1’de geçici ödeme talep edilebilmesi için kişinin ekonomik durumunun gerektirdiği haller sayılmaktadır. Bu yönüyle de geçici ödeme ve ihtiyati tedbirin benzeşmediğini düşünmekteyiz.

v. İhtiyati tedbirin tanımı HMK.392’de yapılmıştır. Buna göre “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bir malın/nakdin satılmaması, 3. Kişilere devir, temlik ve/veya tasarrufunu engellemek için mahkeme aracılığı ile getirilen kısıtlamadır...” Bu bağlamda ihtiyati tedbirden beklenen sonuç, yargılamanın sonunda ve kararın kesinleşmesiyle anlam ifade edecektir. Oysa geçici ödemede, davacının içinde bulunduğu zor durumdan çıkması için ön görülen ödemedir. Bu bağlamda tedbirden sonuç alınabilmesi için tüm yargılama safhasının tamamlanması, yargılama esnasında alınan hükmün yasal takibe konu edilerek tahsili yoluna gidilmesi gerekmektedir. Oysa geçici ödemede yargılamanın sonu beklenmeksizin karar kesinleşinceye kadar her aşamada talep edilebilmektedir.

vi. Geçici ödeme ihtiyati tedbir olarak kabul edilmesi halinde birlikte talep edilmeleri düşünülemezdi. Ancak gerek doktrinde gerekse de Yargıtay içtihatlarında geçici ödeme ile birlikte tedbirinde talep edilebileceği belirtilmiştir28.

vii. HMK m.398 ile mahkemece verilen tedbir kararına muhalefet edilmesi halinde bir aydan altı aya kadar hapis cezasına çarptırılacağı hükmü mevcuttur. Oysa TBK m.76’da geçici ödeme kararını yerine getirmeyenler ile ilgili herhangi bir yaptırım düzenlenmemiştir.

viii. İhtiyati tedbir, konusu para olmayan davalarda da talep edilebilmektedir. Örneğin Tapu İptali ve Tescil davasının konusu taşınmazın aynına ilişkindir. Taşınmazın 3. Kişilere devir ve temlikini önlemek için ihtiyati tedbir talep edilerek tapu kaydına şerh düşülebilmektedir. Oysa BK. M.76’nın tamamı incelendiğinde, madde kapsamında ki dava tiplerinin tamamının konusunun para olduğu görülmektedir.

Yukarıda mukayesesini yaptığımız ihtiyati tedbir ve geçici ödeme arasında ki farkları daha da çoğaltabiliriz. Sonuç olarak geçici ödemenin ihtiyati tedbirden çok farklı bir müessese olduğu açıktır. Bu bağlamda geçici ödemenin HMK. 406/II’de belirtilen geçici hukuki korumalardan biri olarak kabul etmenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz29.

Nitekim yakın tarihli İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda geçici ödemenin ihtiyati tedbir niteliğinde olmadığını HMK 406’da düzenlenen geçici hukuki koruma niteliğinde ki ön ödeme olduğu yolunda görüş bildirmiştir30.

III- GEÇİCİ ÖDEMENİN ŞARTLARI

A- ZARAR GÖRENİN DAVA ESNASINDA GEÇİCİ ÖDEME TALEBİNDE BULUNMASI


TBK. M.76’ya göre hâkimin geçici ödemeye karar verebilmesinin ön koşulu olarak mutlaka yargılama esnasında zarar gören tarafça “talep edilmesi31” gerektiğidir32. Hâkim geçici ödeme için gerekli koşulların oluştuğunu dava dosyasından anlasa bile re’sen geçici ödemeye karar veremeyecektir. Zarar gören ihtiyati tedbirde olduğu gibi dava açmadan geçici ödeme talebinde bulunamaz. Dava dilekçesi ile birlikte veya davanın kesinleşmesine kadar her aşamada ön ödeme talebinde bulunabilir33.

Geçici ödemeye ihtiyaç duyan tarafın birden fazla defa geçici ödeme talep etmesinin önünde kanunen bir engel bulunmamaktadır. Yukarıda örneklediğimiz haksız fiile maruz kalan tarafın herhangi bir sosyal güvencesinin olmaması, bu haksız fiil sebebiyle çalışamaz duruma düşmesinden ötürü sağlık giderlerini karşılayamayacak durumda olduğundan ötürü açılan davada sağlık giderleri için geçici ödeme talep etmiş ve mahkemece bu talep yerinde görülerek geçici ödeme ara kararı verilmiştir. Dava devam ederken zarar görenin evinin kirasını ödeyemediğinden dolayı kiracısı olduğu evden tahliye edilmesi durumuyla karşılaşmış olması, gidecek başka bir yerinin bulunmaması ve ekonomik durumunun da elverişli olmamasından ötürü yeniden geçici ödeme talep edebilecektir. Hâkim bu durumda dosyada ki mevcut delil durumunun geçici ödemeye elverişli olup olmadığına göre yeniden geçici ödeme kararı verebilecektir.

Bu durum tam aksi yönde de olabilir. Şöyle ki; geçici ödeme talebinde bulunmuş ve ancak bu talebi mahkemece reddedilmiş kişi, dosyaya yeni bir delil sunulması ya da mevcut durumun değişmiş olmasından istifade edip yeniden geçici ödeme talebinde bulunabilecektir. Sonuçta yukarıda da bahsettiğimiz üzere kanunda başvuru sayısı ya da reddi/kabulü halinde tekrar başvuru yapılamayacağı yönünde bir sınırlama getirmemiştir.

Talepte bulunmayla ilgili bir başka tartışma konusu ise geçici ödeme talebinde, ödeme tutarının belirtilip belirtilmeyeceği hususundadır. Bu konuda ki görüşlerden biri, “miktara hâkimin karar verecek olması nedeniyle geçici ödeme talebinde miktarın belirtilmesinin gerekmediği” yönündedir34.

Şahsi kanaatimiz, geçici ödeme talebinde, talep edilen tutarında belirtilmesi gerekmektedir. Zira HMK m.26’da belirtildiği üzere, “…Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir…” Demektedir. Bu sebeple geçici ödeme talebinde tutar belirtilmesinin taleple bağlılık ilkesinin doğal sonucu olduğunu düşünmekteyiz.

B- HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN BİR BORÇ İLİŞKİSİNİN BULUNMASI

TBK. M.76 haksız fiilden doğan borçlara ilişkin kısımda yer almaktadır. Ancak TBK md.114/f.II “Haksız fiilin sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır” hükmünü içerdiğinden, bu hüküm sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan tazminat davalarında da uygulanabilecektir35.

C- ZARAR GÖRENİN İDDİASININ HAKLILIĞINI GÖSTEREN İNANDIRICI KANITLARI MAHKEME SUNMASI

Haksız fiilden ya da sözleşmeye aykırılık halleri sebebiyle açılmış bir tazminat davasında, sadece zarara uğranıldığı beyanı ile geçici ödeme talep edilmesi kabul edilmeyecektir. Nitekim 76. Maddede “Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu” hallerde ve diğer şartları taşıması durumunda geçici ödeme talep edebilecek ve hâkimde bu talebi değerlendirebilecektir.

Mahkemeye sunulacak delillerin sınırları çizilmemiştir. Bu sebeple illa kesin delil etkisi yaratacak bilgi ve belge sunulması zorunlu değildir. Ancak hâkim, delilleri titizlikle değerlendirmeli ve haklılığı ortaya koymada zayıf kalan delillere dayanarak geçici ödemeye karar vermemelidir36.

Nitekim daha önce hukukumuzda yer almayan geçici hukuki korumalar başlığı altında ki HMK 390/3’te şu ibare bulunmaktadır. “ Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” Yaklaşık ispat ile inandırıcı delil kavramının aynı ölçüde olduğunu düşünen yazarlara37 bizde katılmaktayız. Kaldı ki kesin delil sunulması halinde hâkimin artık geçici ödemeye değil, davanın kabulüne karar vermesi gerekmektedir.

D- EKONOMİK OLARAK GEÇİCİ ÖDEMENİN ZARURİ OLMASI

Geçici ödeme talebinin kabul edilebilir olmasının bir diğer şartı da zarar görenin ekonomik durumunun bu geçici ödemeyi gerekli kılmasıdır.

Hâkimin geçici ödemeye karar verebilmesi için zarar görenin haksız fiil neticesinde düştüğü davadaki ekonomik durum nazara alınmalıdır. Kılıçoğlu’nun belirttiği üzere, haksız fiil olmasaydı davacı ekonomik açıdan kötü duruma düşmeyecek idiyse, zarar görenin ekonomik durumu geçici ödemeyi gerekli kılıyor demektir. Davacı geçici ödemenin ekonomik bir gereklilik olduğunu aynı zamanda özel veya sosyal güvenlik kurumundan yardım almadığıyla veya aldığı yardımın yetersiz olmasıyla da ispatlaması gerekir 38.

Ancak bu konuda birçok yazarın atıfta bulunduğu Kılıçoğlu’nun “Bütün bunlar dışında maddede ön görülen “haklılığın gerçeğe yakın olarak kanıtlanması” veya “zarar görenin ekonomik durumunun bunu gerekli kılması” koşulları konusunda duraksamanın yaşandığı hallerde, maddede yer almamasına rağmen hâkimin, geçici ödemeye teminat karşılığında karar verebilmesi gerektiği kanısındayım” tespitinde bulunmuştur39. Hâkimin böyle bir tereddüt yaşaması halinde geçici ödeme talebini reddetmesi gerekmektedir. Ayrıca geçici ödeme talebinde bulunan tarafa teminat karşılığı geçici ödeme kararı verilmesi ise doğru olmayacaktır. Nitekim geçici ödeme talep eden taraf, ekonomik olarak aciz durumda olduğunu, geçimini sağlayamadığını, zaruret hali yaşadığını v.d. gerekçeleri ileri sürmektedir. Hâkimin bu talebi uygun görmeyerek, teminat karşılığında geçici ödemeye hükmetmesi hali doğrudan kanun maddesi ile çelişki yaratacaktır. Nitekim geçimini sağlayamayacak kadar aciz olan davacıdan birde geçici ödeme için teminat yatırmasını beklemek doğru olmayacaktır.

IV- GEÇİCİ ÖDEMENİN ŞEKLİ VE MİKTARI

Geçici ödemeye TBK m.76 düzenlemesiyle, koşulların varlığı halinde, istem üzerine, hâkim tarafından hükmedilecek asıl tazminat miktarından mahsup edilmek üzere takdir edilecektir40.

Hâkim geçici ödeme talebinin şeklini değerlendirirken ve aynı zamanda talepte belirtilen ödeme miktarını takdir ederken somut olaydaki tüm durumları birlikte değerlendirmelidir. Bu bağlamda hâkim karar verirken TBK m.76’da belirtildiği şekilde değerlendirme yapmak durumundadır.

Ön ödemenin şartlarında hareketle hâkim tazminatın şekli ve miktarını davalının kanıtlayabildiği ekonomik durumunun gerektirdiği şekliyle ve miktarıyla karar verecektir. Buna yanında hâkim zarar verenin ekonomik durumu ve zarar verici fiilin bu ekonomik duruma dava sürecindeki etkisini nazara almalıdır41.

Hâkim dava sonucunda hüküm kuracağı miktarı geçici ödeme tutarı olarak hükmetmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda hâkimin tarafların menfaatlerini korumalı ve buna göre karar vermelidir. Hâkim geçici ödeme kararında sadece zarar görenin o an için elzem olan ihtiyaçlarını giderecek tutarlara hükmetmelidir. Zarar görenin ihtiyaç tutarı dava değerinden fazla olamayacağı ise aşikârdır. Son olarak hâkim geçici ödemeyi maktu veya irat şekilde belirleyebilecektir42.

Bir diğer sorun ise HMK m. 107 kapsamında açılmış olan Belirsiz Alacak davasında geçici ödeme müessesesinin nasıl uygulanacağıdır. Bu konuda gerek doktrinde gerekse de uygulamada ciddi bir görüş bulunmamaktadır. Bir kısım yazar43 belirsiz alacak davasında geçici ödemeye hükmedilebileceği belirtilmişse de yine başka bir yazar44 tarafından da belirsiz alacak davasında geçici ödeme talep edilemeyeceği yönünde görüş belirtilmiştir.

Bu konuda ki görüşümüz ise belirsiz alacak davasında hâkim dava değerinden daha fazla bir tutarda geçici ödemeye hükmedecek ise, arada ki fark kadar harcın tamamlanmasını istemeli ve buna istinaden geçici ödemenin hüküm kazanacağı yönünde ara karar oluşturmalıdır. Bu tespitin dayanağı ise Harçlar Kanunu45dur. Nitekim Harçlar Kanunu madde 30 şöyle demektedir. “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” Kanun metni emredici hüküm teşkil ettiğinden hâkimin eksik harcı tamamlattırması zorunludur. Bu bağlamda hâkim, geçici ödeme kararı vermiş ise, geçici ödeme kararının eksik harcın ikmalinden sonra geçerli olacağını da belirtmeli ya da eksik harcı tamamlattırdıktan sonra geçici ödeme kararı vermelidir.

Örnekleyecek olursak; 10.000,00-TL bedel ile açılmış belirsiz alacak davasında alacağın 100.000,00-TL olduğu yönünde inandırıcı delillerle kanaat oluşmuş ve davacının 20.000,00-TL’lik geçici ödeme talebinde bulunması halinde hâkim talebi kabul edecek ise 20.000,00 - 10.000,00 = 10.000,00-TL yönünden harç ikmali yaptırmalı ve buna göre geçici ödeme kararı vermelidir . Aksi halde verilen geçici ödeme kararı Harçlar Kanununa aykırı olacaktır.

V- GEÇİCİ ÖDEMENİN HÜKME ETKİSİ

A. HÜKMEDİLEN TAZMİNATTAN GEÇİCİ ÖDEMENİN MAHSUBU


Hâkimin verdiği kararda ki tazminat tutarı, ara karar ile hükmettiği geçici ödeme tutarından fazla olması halinde yapılan işlem hukuk ve usule uygun sayılacaktır. Bu durumda geçici ödeme tutarı TBK m.76/II gereğince hükmedilen tazminattan mahsup edilecektir. Örnekleyecek olursak, geçici ödeme talebinde bulunan lehine 2.000,00-TL’ye hükmedilirse, yargılama sonucunda 10.000,00-TL alacaklı olduğu tespit edilmesi halinde 10.000,00-2.000,00= 8.000,00-TL’ye hükmedilmesi gerekecektir.

Kanun maddesinde, geçici ödeme miktarının, hükmedilen tazminattan fazla olması halinde nasıl bir yöntemle iade alınacağı belirtilmemiştir. Buna göre doktrinde, geçici ödeme miktarının hükümden fazla olması halinde, diğer tarafa iade edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu nedenle TBK m.76/II’de yer alan “tazminata hükmedilmezse” cümlesinin devamına, “daha düşük bir tazminata hükmedilirse” ifadesinin eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.46.

Antalya’ya göre; “Yargılamayı yapan hâkim, kararının öncesinden ön ödemelerin mahsubunu yaptıktan sonra kalan bakiye için hüküm kurmayacak, hükmünde tazminatı belirtmekle yetinecek, ara kararına atıfla verdiği ön ödemelerin mahsubu yapılacağına belirtecektir. Ön ödemelerin mahsubu hükmün infazında cebri icra takibi sırasında dikkate alınacaktır. Ön ödemelerin mahsubunu yapan icra memuru ön ödeme kararını değil, ön ödeme kararı uyarınca yapılan fiili ödemeleri, ön ödeme cebri icra dosyasını esas alarak, ön ödemeleri tazminatta indirecektir. Davacı tazminata faizi de hüküm altına almışsa, faize esas tazminat tutarında, önce tazminatın başlangıcı ile ilk ön ödemenin yapıldığı tarihe kadar hükmedilen tazminata faiz işletilecek; daha sonra ödenen ön ödeme miktarı düşülerek bir sonraki ödemeye kadar tekrar faizi işletilecektir47.”

Bu görüşe katılmamız mümkün değildir. Nitekim hâkimin geçici ödemeleri mahsup ettikten sonra hüküm kurmaması ve hesaplamayı yapması için icra müdürlüklerini görevli kılması halinde çok ciddi hesaplama yanlışlıkları ve karışıklıklara neden olacaktır. Zira icra müdürlüklerinin hali hazırda en basit takip taleplerinde bile hesaplama hatası yapması ya da sorumluluk almak istememeleri uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlardandır. Bu sebeple hâkim, geçici ödeme kararının mahsubunu ve hükmettiği tutarları gerekçeli kararında tartışması hesaplamaları yaparak, yoruma ve tereddütte yer vermeyecek şekilde hüküm tesis etmesinin daha doğru olacağını düşünmekteyiz.

B. DAVANIN REDDİ HALİNDE GEÇİCİ ÖDEMELERİN İADESİ USULÜ

TBK.’nun 76/II. maddesinde; “…tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.” İbaresi mevcuttur. Söz konusu hüküm gereğince tazminat davasının tamamen reddi halinde davacının almış olduğu geçici ödemelerin faiziyle birlikte davalıya iadesi gerekmektedir. Bu iade için davalının, davacıya karşı dava açmasına gerek bulunmamaktadır. Hâkim nihai kararla birlikte iade kararını da vermesi gerekmektedir48.

Doktrinde davanın reddi veya fazla geçici ödeme yapılması halinde yapılacak olan iadenin hukuki niteliği konusunda da bir takım tartışmalar bulunmaktadır. Bu konudaki ilk görüşe göre iade sebepsiz zenginleşmeye dayanmaktadır49. Diğer görüşe göre ise iadenin kanundan kaynaklandığının kabulü gerekmektedir50.Görüşündedirler.

Bu konuda bizim görüşümüz ise, tüm bu karışıklığın sebebinin kanun maddesinin açık ve net olmamasından kaynaklandığı, kanun koyucunun maddeyi düzenlerken, geri alımın şekli ve usulü yönünde de ayrıntıya girmesi gerektiğidir.

Kaldı ki hâkimin hükmettiği geçici ödeme ara kararının iade şartlarının oluşması haline bunun yükümlülüğünün ödeme yapan tarafta olması bizce hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Zira geçici ödemeyi tahsil eden tarafın ekonomik olarak zaruret hali yaşadığı sabittir. Bu nedenle yazımızın 5. Sayfasının son paragrafında değindiğimiz üzere, geçici ödemenin sosyal devlet ilkesi gereğince devletin yapması ve bu çerçevede bir kanuni düzenleme yapılmasının, uygulamada oluşabilecek karışıklıkları önleyeceği gibi ödeme yapan tarafları da devlet güvencesi ile korumuş olacaktır51.

VI- GEÇİCİ ÖDEMENİN TAHSİLİ İÇİN İZLENECEK TAKİP YOLU

Hâkimin ara karar ile hükmettiği geçici ödeme kararının hangi takip yolu ile tahsil edileceği konusunda da görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bir kısım yazar hâkimin ara kararının ilam hükmünde olduğunu, bu sebeple geçici ödemenin ilamlı takibe konu edilebileceği yönünde görüş bildirmektedirler52. Ancak daha kuvvetli görüşe göre ise ara kararın ilam hükmünde olmayacağı bu sebeple genel haciz yolu ile takip yapılmasının gerektiğidir53.

Yargıtay’ında görüşü geçici ödemenin ara karar niteliğinde olduğu ve bu sebeple genel haciz yolu ile takip yapılabileceği yönündedir54.

Bir başka görüşe55 göre ise geçici ödemenin icrasında ne ilamlı takibe ne de genel haciz yolu ile takibe başvurulmasına gerek olmadığını, hâkimin kararında belirtilen süre içerisinde ödemenin yapılmaması halinde doğrudan kararın infazına geçilebileceği yönündedir. Ancak bu görüşe katılmamız mümkün değildir. Nitekim kesinleşmiş mahkeme kararlarında dahi borçlu/davalıya icra emri gönderilerek ödeme süresi verilmesi İcra İflas Kanunu çerçevesinde şart koşulmuştur. Kesin ilam hükmü olmayan geçici ödeme ara kararının doğrudan takibe konu edilerek borçlu/davalıya mühlet verilmeden mal varlığının cebri icra yolu ile haczedilmesi kanunda özel bir düzenleme yapılmadığı sürece hukuk ve usule aykırı olacaktır.

Bizimde görüşümüz ara karar niteliğinde ki kararın ancak genel haciz yolu ile talep edilebileceği yönündedir.

VII- TBK. M.76 GEÇİCİ ÖDEME MADDESİ İLE TTK M.1427 KARŞILAŞTIRMASI

Doktrinde ve çalışmamızın genelinde TBK m.76’nın daha evvel mevcut olmayan yenilikler getirdiğini ve gerek yargı sistemimizde gerekse de diğer ülkeler hukukunda benzer bir müessesenin olmadığını belirtmiştik. Kanun koyucu bu düzenlemeyi yaparken benzer bir düzenlemeyi de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun Sigorta Hukuku Genel Hükümler başlığı altında bulunan m.1427’ye de getirmiştir. Her iki maddede temelde farklılıklar olsa da beklenen amaç tektir. O da dava sürelerinin uzun olması ve zarara uğrayanın, zarar miktarının en azından belli bir kısmını ihtiyaçları doğrultusunda hızlıca kavuşabilmesidir.

A. GENEL OLARAK TÜRK TİCARET KANUNU M.1427

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun Sigorta Hukuku Genel Hükümler başlığı altında bulunan m.1427/3 metni daha evvel hukukumuzda yer almayan avans ödemesini düzenlemektedir. Madde metni;“…Araştırmalar, 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan başlayarak üç ay içinde tamamlanamamışsa; sigortacı, tazminattan veya bedelden mahsup edilmek üzere, tarafların mutabakatı veya anlaşmazlık hâlinde mahkemece yaptırılacak ön ekspertiz sonucuna göre süratle tespit edilecek hasar miktarının veya bedelin en az yüzde ellisini avans olarak öder…“ demektedir. Madde metninin işleyişi şu şekilde olacaktır.

* TTK. M.1446 gereğince sigorta ettiren rizikonun gerçekleştiğini öğrenmesi ile birlikte gecikmeye mahal vermeden sigortacıya bildirimde bulunmalıdır.

* Sigorta ettirenin yapmış olduğu ihbar bildirimi ile sigortacı gerekli araştırmaları yapar.

* Bu araştırmanın üç ay içerisinde tamamlanmamış olması halinde, sigortacı tazminattan veya bedelden mahsup edilmek üzere, sigorta ettiren ve sigortacının mutabakatı veya anlaşmazlık durumunda mahkemece yaptırılacak ön ekspertiz sonucuna göre hasar miktarının veya bedelinin en az yüzde ellisini avans olarak ödenmesi gerekmektedir.

* Sigorta ettiren avans miktarını ödemesi halinde ileride düzenlenecek hasar miktarından/bedelden mahsup edecektir.

* Sigortacı avans olarak belirlenen tutarı ödememesi halinde ise sigorta ettiren tarafından genel haciz yolu ile takip başlatılarak tahsilât yoluna gidilebilecektir.

B. TBK M.76 VE TTK M.1427 MADDELERİ ARASINDA Kİ BENZERLİKLER

TTK m.1427/3’ün, TBK m.76 ile aynı mantıkla düzenlenmiştir. Her iki maddenin ortak amacının zarar görenin uğradığı zararın dava sonuna kadar beklemeksizin en azından kısmi olarak giderilmesi yönünde olduğu sabittir. Nitekim her iki kanunun yürürlük tarihlerinin de aynı olduğu (01.07.2012) düşünüldüğünde kanun koyucunun bu maddeleri bilinçli bir şekilde getirdiğini anlamaktayız. Her iki madde arasında ki genel benzerlikleri değerlendirmek istediğimizde;

* Her iki kanun maddesinin hukukumuza getirilmesinin amacı aynıdır. Nitekim yukarıda da belirttiğimiz üzere bu maddeler ile zarar görenin zararının dava sonuna kadar beklemeksizin en azından bir kısmının tazmini ile mağduriyetin azaltılması amaçlanmaktadır.

* Her iki madde metninden de anlaşılacağı üzere taleple bağlılık söz konusudur. Zarar görenin talebi olmaksızın geçici ödeme/avans ödemesi işlemi yapılmayacaktır.

* Her iki kanun metninde de avans/geçici/ön ödeme yapılması halinde kalan tutarın asıl tutardan mahsubu düzenlenmiştir.

C. TBK M.76 VE TTK M.1427 MADDELERİ ARASINDA Kİ FARKLAR

Her ne kadar bu iki maddenin getiriliş amacı aynı olsa da uygulama alanları sebebiyle bir takım farklılıkları da mevcuttur. Bunları sıralayacak olursak;

* TBK m.76 Geçici Ödemesinin temel şartı açılmış bir dava olması ve yargılama aşamasında talep edilebilmesidir. Oysa TTK. M.1427 dava açılmadan önce ya da dava esnasında zarar gören tarafından talep edilebilecektir.

* TBK. M.76 kapsamında zarar görenin geçici ödemeye başvurabilmesinin bir diğer şartı, zarar görenin dava dosyasına inandırıcı delil sunmuş olmasıdır. Ancak TTK. m. 1427’de böyle bir şart aranmamaktadır.

* Yine TBK m.76’da zarar görenin ekonomik durumunun gerektirmesinden söz etmektedir. Yukarıda da değindiğimiz üzere ekonomik durumun gerektirmesinden kasıt, kişinin ciddi ekonomik sıkıntı içerisinde olması, hayatını idame ettiremeyecek halde olduğu kast edilmektedir. Oysa TTK. M.1427’de böyle bir kıstas bulunmamaktadır. Sürelerin dolmuş olması TTK. M.1427/3 gereğince yeterli olarak kabul edilmektedir.

* TBK m.76’da zarar görenin geçici ödeme talep etmesi durumunda, talebin değerlendirilmesi ve takdiri yargılamayı yürüten hâkimdedir. Oysa TTK 1427/3’te böyle bir takdirden söz etmemektedir. Aksine kanun metnine “süratle” ibaresi eklenerek, zarar görenin mağduriyetinin derhal giderilmesi gerektiği belirtilmiştir.

* TBK m.76’da zarar görenin geçici ödeme talebinde bulunması halinde hâkim, dosya içeriğini inceleyip, zarar görenin somutlaştırdığı ihtiyacını giderecek kadar karar verebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda dava sonucunda 100.000,00-TL hükmedilecek bir dosyada hâkimin 90.000,00-TL’ye hükmetmesi beklenmemektedir. Hâkim, zarar görenin ihtiyacını karşılayacak sembolik bir tutar için karar verecektir. Oysa TTK m.1427/3’te hasar miktarının en az %50’sinin ödenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Demek oluyor ki TTK m.1427/3 kapsamında hâkim takdir ederse hasarın %70-80’ininde ödenmesi yönünde ara karar oluşturabilecektir.

* TBK m.76/2’de tazminata hükmedilmemesi halinde, zarar görene ödenen geçici ödeme miktarının yasal faizi ile geri alınmasından söz etmektedir. Oysa TTK m.1427’de böyle bir düzenleme yapılmamıştır.

SONUÇ olarak her iki maddenin benzerliği gibi farkları da çoğaltılarak yazılabilir. Ancak bize göre her iki maddenin de getiriliş amacı yargılama sürelerinin uzun olmasından ötürü zarar görenlerin, daha fazla mağdur olmasını önlemektir. Bu yönüyle her iki kanun maddesinin de –eksikliklere rağmen- hukuk hayatımıza getirmiş olduğu yenilik ve değişikliklerin isabetli olduğunu düşünmekteyiz.

KAYNAKÇA

ANTALYA Gökhan : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2019.

ANTALYA Gökhan : 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 76 Düzenlemesi: “Geçici Ödeme”, İzmir 2013.

BAŞAK MAKARACI Aslı/TEK Gülen Sinem: Türk Borçlar Kanunu’nda Getirilen Geçici Ödeme Hakkında Düşünceler 2014.

ERİŞİR Evrim : Geçici Hukuki Korumanın Temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri, İstanbul 2013.

HATEMİ Hüseyin : Borçlar Hukuku’nun Genel İlkeleri Açısından Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın Borç İlişkileri (Borç Kaynakları) Bölümünün Değerlendirilmesi, Özer Seliçi’ye Armağan, Ankara 2006.

KILIÇOĞLU M. Ahmet : Haksız Fiillerde Müteselsil Sorumluluk ve Geçici Ödemeler, Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğe Girişinin 80. Yılı Münasebetiyle Düzenlenen Sempozyum, Ankara 2006 (Sempozyum).

KILIÇOĞLU M. Ahmet :Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2015.

KILIÇOĞLU YILMAZ, Kumru: Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2014.

NOMER, Haluk N. : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2018.

OĞUZMAN M. Kemal/ÖZ M. Turgut: Borçlar Hukukunda Genel Hükümler, İstanbul 2018.

SİMİL Cemil : Belirsiz Alacak Davası, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul, 2012.

ŞENER Battal : Türk Borçlar Hukukunda Geçici Ödemeler İzmir 2017.

www.adalet.gov.tr

www.kazanci.com

https://www.resmigazete.gov.tr/

https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/turkiyede-icra-dosyasi-20-milyona-dayandi-2714010/
1 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (RG. 04/02/2011 – 27836).
2 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu (RG. 29/04/1926 – 359).
3 TBK. M.76 haksız fiilden doğan borçlara ilişkin kısımda yer almaktadır. Ancak TBK md.114 f.II “Haksız fiilin sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır” hükmünü içerdiğinden, bu hüküm sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan tazminat davalarında da uygulanabilecektir.
4ANTALYA Gökhan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. V/1,2, Ankara 2019, s.634; ANTALYA Gökhan, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 76 Düzenlemesi: “Geçici Ödeme”, Yaşar Üniversitesi Elektronik Dergisi, C.8, Özel Sayı-2013, Prof. Dr. Aydın ZEVKLİLER’e armağan, C.I, İzmir 2013 (Geçici Ödeme) s.185-200.
5 Oğuzman, M. Kemal/Öz, M. Turgut: Borçlar Hukukunda Genel Hükümler, C. 2, 14. Bası, İstanbul (2018).
6 WIDMER/WESSNER, s. 254-255; KILIÇOĞLU, M. Ahmet; Haksız Fiillerde Müteselsil Sorumluluk ve Geçici Ödemeler, Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğe Girişinin 80. Yılı Münasebetiyle Düzenlenen Sempozyum, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara 2006 (Sempozyum), s. 163-183.
7 ANTALYA Gökhan, Geçici Ödeme, s, 186 .
8 Oğuzman/ÖZ, s.135.
9 Kanun Gerekçesi için https://mgm.adalet.gov.tr/Tasariasamalari/Kanunlasan/2011Yili/kanmetni/6098ss.pdf m.75, Son erişim tarihi: 11/11/2019, ANTALYA, s.186.
10 OĞUZMAN/ÖZ, s.137.
11 HATEMİ, Hüseyin: Borçlar Hukuku’nun Genel İlkeleri Açısından Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın Borç İlişkileri Bölümünün Değerlendirilmesi, Prof. Dr. Özer Seliçi’ye Armağan, Ankara 2006 (Borç Kaynakları), s. 229.
12 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.186-187.
13 Haber linki için bkz. https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/borclu-vatandasa-buyuk-takip-5456671/ (son erişim: 19/12/2019).
14 NOMER, Haluk N, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16. Bası, İstanbul (2018) s.251. Yazar eserinde Geçici Ödemenin hukuki niteliğini ikili ayrıma tâbi tutmaktadır. Yazara göre Geçici Ödeme; geçici hukuki koruma ya da ön ödeme niteliğindedir.
15 Kılıçoğlu, M. Ahmet: Haksız Fiillerde Müteselsil Sorumluluk ve Geçici Ödemeler, Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğe Girişinin 80. Yılı Münasebetiyle Düzenlenen Sempozyum, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara 2006 (Sempozyum), s. 163-183.
16 KILIÇOĞLU, s.179.
17 Kanun Gerekçesi için https://mgm.adalet.gov.tr/Tasariasamalari/Kanunlasan/2011Yili/kanmetni/6098ss.pdf m.75, Son erişim tarihi: 11/11/2019.
18 ANTALYA, s.188.
19 Yargıtay 17. HD. 2013/20608 E., 2014/4744 K. ve 31.03.2014 Tarihli Kararı (www.kazanci.com.tr).
20 Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2013/15667 E., 2013/20904 K ve 18.11.2013 tarihli ilamında; “…Geçici ödeme ihtiyati tedbir niteliğindedir.” (www.kazanci.com.tr) .
21 BAŞAK MAKARACI, ASLI/TEK, Gülen Sinem: Türk Borçlar Kanunu’nda Getirilen Geçici Ödeme Hakkında Düşünceler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 15, Özel (2013), s. 1111-1141.
22TOPUZ, Murat, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu (3-4 Haziran 2011) .
23 OĞUZMAN/ÖZ, s.137.
24 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.190, KILIÇOĞLU, Geçici Ödemeler, s.173.
25 TOPUZ, s.272-273, MAKARACI BAŞAK/TEK, s.1122. ,ŞENER, Battal, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 1623-1690.
26 MAKARACI BAŞAK/TEK, s.1122.
27 OĞUZMAN/ÖZ, s.135; ANTALYA, (Borçlar Genel) s.637.
28 Bkz. Dpn. 16,17.
29 ŞENER, s.1644, MAKARACI BAŞAK/TEK, s.1116.
30 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 13.H.D. 2018/723 E, 2018/626 K. 27/06/2018 T. (www.kazanci.com.tr)
31 Bursa Bölge Adliye Mahkemesi, 9.H.D. 2017/167 E, 2017/148 K. 18/12/2017 T. (www.kazanci.com.tr)
32 OĞUZMAN/ÖZ, s.136; ANTALYA, (Borçlar Genel) s.637.
33 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.191; KILIÇOĞLU, Sempozyum, s.178.
34MAKARACI BAŞAK/TEK, s.1130; OĞUZMAN/ÖZ, s.136.
35 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 19. Bası, Ankara (2015), s.445; ANTALYA, (Borçlar Genel) s.638.
36 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.193.
37 ANTALYA, (Borçlar Genel) s.639.
38 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.193, KILIÇOĞLU, s.178.
39 KILIÇOĞLU, s.446.
40 KILIÇOĞLU YILMAZ, Kumru, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Dönem/Sayı,2014/110, (2014) s.109-128.
41 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.195.
42 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.196.
43 ŞENER, s.1673.
44 SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul, 2012, s. 280.
45 492 sayılı Harçlar Kanunu (RG. 02/07/1964 – 11756).
46 KILIÇOĞLU, s.180, ANTALYA, s.196.
47 ANTALYA, Geçici Ödeme, s.196.
48 OĞUZMAN/ÖZ, s.132.
49 KILIÇOĞLU, s.180.
50 MAKARACI BAŞAK/TEK, s.1137.
51 HATEMİ, s.229.
52 KILIÇOOĞLU YILMAZ, s.127.
53 ŞENER, s.1659. MAKARACI BAŞAK/TEK, s.1132.
54 Yargıtay 12. HD., 2013/16428 E., 2013/25387 K., 04.07.2013 tarihli Kararı (www.kazanci.com.tr).
55 ERİŞİR Evrim, Geçici Hukuki Korumanın Temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri, 1. Baskı İstanbul 2013, s.433.
56 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Resmi Gazete yayım tarihi: 13/01/2011, Sayı,27846.




Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Bk.Md 76 Geçici Ödeme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av.Bülent Akçadağ'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
24-12-2019 - 15:53
(1546 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
5104
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 5 saat 20 dakika 46 saniye önce.
* Ortalama Günde 3,30 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 45610, Kelime Sayısı : 5964, Boyut : 44,54 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 12 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 2097
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06236100 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.