Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Sünnet Kavramının Hukuki İncelemesi

Yazan : Samet Can Aslan
öğrenci

Makale Özeti
Gelenek ve Göreneklerimizin temelinde mevcut olan ''Sünnet'' kavramını hukuken naçizane fikirlerimce irdeledim. Kusurum olduysa affola...
Yazarın Notu
Yazılarımın tamamı www.sametcanaslan.com adresinde yayınlanmaktadır.

‘’Sünnet’’ kavramını hukuki yönden ele alalım; Almanya / Köln mahkemesi çocukları sünnet ettirilmesi eyleminin hukuka uygun olmadığını , hem sünnet eden hem de çocuğun sünnet ettirilmesine rıza gösteren ebeveyn açısından kasten yaralama suçunun unsurlarının oluştuğunu belirtmiştir. Ancak Alman Ceza Hukukunun ilgili maddesince hukuki hata hükümlerini uygulayarak ilgililere ceza öngörmemiştir. Şimdi Alman Hukuku ile paralel hükümler içeren Türk Hukuku bakımından konuyu tartışalım.

Sünnet çoğu zaman dini gerekliliğe dayanarak gerçekleştirilen dini bir ritüeldir. Çeşitli şekillerde gerçekleşebileceği gibi, çoğunlukla erkek çocuklarına uygulanan bu eylem farklı toplumlarda nadiren kız çocuklarına da uygulanmaktadır. Farklı görüşlerce erkek çocuklarının sünnetinin sağlığa birtakım yararlarının olması sebebiyle hukuka uygunluk sebebi yaratırken, kız çocuklarında böyle bir yarar söz konusu olmaması sebebiyle herhangi bir hukuka uygunluk söz konusu değildir. Bahsedileni toplumsal açıdan ele alırsak Ayşe Nuhoğlu’nun söylediği gibi ‘’ Erkek çocukların sünnet ettirilmesi toplumu rahatsız etmeyen, sosyal yaşama uygun bir davranıştır. Aksi davranış, çocuğun sünnet ettirilmemesi belli bir yaştan sonra çocuğun arkadaşları arasında dışlanmasına, bu suretle çocuğun zarar görmesine neden olabilecek bir husustur.’’ Ancak konuyu son derece basite indirgeyerek bir toplum düşündüğümüzde ve bu toplumda geleneksel yahut dini ritüel olarak, yeni doğan çocukların sağ kollarının kesildiğini hayal edersek, toplumsal yaşama uygunluk ve çocuğun ileriki dönemde arkadaşlarından dışlanmamasına dayanarak çocuğun herhangi bir organının kesilmesi ahlaki veya hukuki açıdan doğru bir davranış olmayacağı da aşikardır. İşte bu noktada bahsettiğimiz konu bir çıkmaza girmektedir. Bir diğer bakış açısı ile konumuzun öznesi çocuk olması sebebiyle konuya ‘’çocuk hakları’’ çerçevesinden bakmakta fayda görüyorum. Öncelikle ‘’Çocuk Hakları Sözleşmesi’’nden bir alıntı yapmak gerekirse ;

Madde 12
1. Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun, kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.

Madde 14
1. Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler.

Madde 16
1. Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldıramaz.

2. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.

Madde 18
1. Taraf Devletler,çocuğun yetiştirilmesinde ve gelişmesinin sağlanmasında anne-babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesinin tanınması için her türlü çabayı gösterirler. Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce anne-babaya ya da durum gerektiriyorsa yasal vasilere düşer. Bu kişiler her şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz önünde tutarak hareket ederler.

Madde 24
3. Taraf Devletler, çocukların sağlığı için zararlı geleneksel uygulamalarının kaldırılması amacıyla uygun ve etkili her türlü önlemi alırlar.

Madde 12/1 e göre, çocuğu ilgilendiren her durumda, çocuğun görüşünün alınacağı hüküm altına alınmıştır. Böyle olunca, sünnet gibi çocuğu ilgilendiren bir hususta düşüncesinin alınmaması mümkün değildir. Velayet davalarında 7 yaş üzeri çocuklar gerekli görüldüğü takdirde mahkeme tarafından dinlenilmektedir. Buna göre çocuğun rızası yoksa, sünnet edilemeyecektir. Bu durumda da sünnet konusunun yaş ilerledikçe hastalıkları önleme fonksiyonunun azaldığına dair bilimsel olarak kanıtlanamamış olsa da söylemler mevcut olmaktadır. Akabinde söz konusu söylemler kanıtlanması durumunda konumuz bu noktada da çıkmaza girecektir. Fakat mevcut şartlar altında çocuğun görüşünün alınması gerektiği daha doğru bir tespit olacaktır.

Burada örf ve adet ne olacak diyenlere şunu söyleyebilirim; Normlar hiyerarşisini göz önüne getirirsek ulusalüstü sözleşmelere nazaran örf ve adet bir hayli alt sıralarda yer almaktadır bu sebeptendir ki sözleşme maddesi örf ve adet kuralını ilga edebilmektedir. Bu nedenle de Sözleşme'nin 14 üncü maddesi örf ve adete üstün olmaktadır.
Çocuğun rızası yoksa sünnet edilemeyecekse, buna karar verebilecek yeterlilikte iken rızası varsa sünnet edilebilecektir.

Olaya söz konusu uluslararası sözleşmenin 24. Maddesi çerçevesinden yaklaşacak olursak konumuz daha ilginç bir hal alacaktır. Burada önemli olan ‘’çocukların sağlığı için zararlı geleneksel uygulamalar’’ terimidir. Sünnet kavramının geleneksel bir uygulama , dini bir ritüel olduğu konusunda hemfikiriz. Akabinde uygulamanın çocuğun sağlığı için zararlı kavramının kapsamına girip girmediği tartışmaya açıktır. Sünnet uygulamasının çocuğun sağlığına yararları ve zararları kapsamında gerekli araştırmalarla bu hususta bilgili kişilerden bilgi edinebilirsiniz. Uygulamada operasyon sonucu vücuttan ayrılan üstderi ilerki yaşamda penisin haz alma fonksiyonu ve cinsel yaşam kapsamlarında önemli görevlere sahiptir. Ancak bunların yanında sünnet uygulaması penis kanseri ihtimalini azaltmakta ve derinin iç kısmının temiz tutulmaması durumunda ki çeşitli enfeksiyonlara da engel olmaktadır. Buradan yola çıkarak sünnet uygulamasının birtakım rahatsızlıkları önlediğini söyleyebiliriz fakat tekrar konumuzu basite indirgeyecek olursak vücudumuzun herhangi bir organının daha sonra hastalanmaması / enfeksiyon kapmaması için kesilmesi veya herhangi bir operasyona maruz kalması ne derece doğrudur?

Konumuzda özne çocuk olmasının yanında öznenin bu konu ile ilişikliği tıbbi müdahale olması sebebiyle yazımıza ‘’Hasta Hakları Yönetmeliği’’ çerçevesinden de bakmakta fayda görüyorum. İlgili maddeler şunlardır;

Tıbbi Gereklilikler Dışında Müdahale Yasağı

Madde 12- Teşhis, tedavi veya korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yol açabilecek veya vücut bütünlüğünü ihlal edebilecek veya akli veya bedeni mukavemeti azaltabilecek hiçbir şey yapılamaz ve talep de edilemez.

Hastanın Rızası ve İzin

Madde 24- Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır

Rıza Olmaksızın Tıbbi Ameliyeye Tabi Tutulmama

Madde 22- Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.

Küçüğün veya Mahcurun Tıbbi Müdahaleye İştiraki

Madde 26- Kanuni temsilcinin muvafakatinin gerektiği ve yeterli olduğu hallerde dahi, mümkün olduğu ölçüde küçük veya mahcur olan hastanın dinlenmesi suretiyle tıbbi müdahaleye iştiraki sağlanır.

Öncelikle ‘’sünnet’’ uygulaması zorunlu bir tıbbi müdahale sayılabilir mi? Kanaatimce Türkiye nüfusunun %90 ‘ı ve dünya nüfusunun %60 ı sünnet uygulamasına tabi tutulurken kalan %10 ve %40lık kesimin bu uygulamayı tercih etmemesi söz konusu uygulamanın zorunlu bir uygulama olmadığının göstergesidir. Bu durumda , uygulamanın zorunlu olmaması varsayımında, anne ve baba, velayet hakkına dayanarak vücut bütünlüğüne dokunulması yasağını ihlal etme hakkına sahip olamamaktadır. Bunu md 12, 22, 24 maddelerinden açıkça anlayabilmekteyiz. Bununla birlikte md 26’da düzenlenen küçüğün müdahaleye iştiraki; velayetin yeterli olduğu durumlarda dahi aranmaktadır.

Kanaatimce tıp ahlakı açısından bir uygulamayı savunma için öncelikle ‘’zarar vermeme’’ ilkesini göz önünde bulundurmak gerekir. Naçizane fikirlerimce ölçüp tarttığım zaman; Sünnet, bireylerin cinsel birliktelikten aldıkları hazzı köreltmenin yanında kimi hastalıklarında önüne geçilmesi fonksiyonunu yerine getirmektedir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus şudur ki; söz konusu hastalıklar yüksek ihtimalle bölgenin temiz olmaması sebebiyle meydana gelmektedir ve buna paralel olarak sünnet uygulamasını tercih etmemiş bir birey söz konusu bölgeyi temiz tutması sonucunda bu hastalıkların önüne geçebilmektedir. Buna dayanarak bireyin küçük yaşta sünnet edilmesi hayati bir önem taşımamakla birlikte bu kararın geri dönülmez bir şekilde velilere bırakılması yani küçüğün vücut bütünlüğünün bozulması hukuka aykırıdır. Olması gereken uygulama ise naçizane kanaatimce sünnetin hukuken düzenlenmesi ve küçüğün belirli yaş sınırına (iradesini beyan yeterliliğine sahip olmasına) gelmeden önce sünnet edilmesinin yasaklanmasıdır. Akabinde belirlenen erginliğe ulaşan küçük bu husustaki tasarrufunu kendi özgür iradesi ile belirtmelidir. Son olarak kimi hekimlerce günümüzde sünnet yıkılması gereken bir tabu olarak nitelendirilmektedir.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Sünnet Kavramının Hukuki İncelemesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Samet Can Aslan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
14-01-2017 - 11:10
(2620 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
3308
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 3 saat 54 dakika 45 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,26 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 8593, Kelime Sayısı : 1127, Boyut : 8,39 Kb.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1945
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
Forumumuzdaki İlgili Mesajlar
Erken Bitirme, Üstten Ders Alma Hakkında.
Meliha - 01-07-2018 - 08:26
Yeni Hukuk Fakültesi Öğrencilerine Tavsiyeler
sametcanaslan - 10-03-2018 - 00:39
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03368092 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.