Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Kök Hücre Çalışmaları Ve Hukuksal Boyutu

Yazan : Nurhan Şener [Yazarla İletişim]
stj. av.

Makale Özeti
kök hücre nedir? hangi alanlarda kullanılır? konuyla ilgili etik ve yasal tartışmalar nelerdir? ve mevcut yasal düzenlemeler...

KÖK HÜCRE ARAŞTIRMALARI,
ETİK ve YASAL TARTIŞMALAR
Çağımız insanoğlunun şaşırtıcı buluşlarına tanık olmakta, tıp alanındaki gelişmeler insanlığın yeryüzü serüvenini daha sağlıklı ve mutlu kılma umudunu kuvvetlendirmektedir.
Özellikle kök hücre çalışmaları, vaat ettikleriyle toplumsal ve bireysel anlamda etik ve hukuki açıdan birçok tartışmaya konu olmuştur.

-Kök hücre nedir, türleri ve kaynakları nelerdir?

Kök hücre, farklılaşabilme özelliğine sahip, (teoride) sonsuz bölünme yeteneği olan, farklı organ ve doku hücrelerine dönüşmemiş yani özelleşmemiş hücredir. Temelde bu üç özelliği taşıyan kök hücreler, türleri ve elde edildikleri kaynaklar yönünden incelendiğinde, söz konusu özelliklerde değişkenlikler olduğu görülmüştür.
KH (kök hücre) türleri, elde edildikleri dokular ve farklılaşabilme yetenekleri (plastisite) yönünden gruplandırılmaktadır. Bu anlamda, en fazla farklılaşabilme, her türlü doku ve organ hücresine dönüşebilme yeteneğine sahip KH döllenmiş yumurta(zigot)dır ve bu özelliği ile totipotent olarak nitelendirilir. Zigotun gelişim süreci içindeki blastosist evresinde, plasenta hariç vücudun herhangi bir hücresine dönüşebilme yeteneğine sahip pluripotent KH’ler oluşur. Ayrıca bu evre, etik ve hukuki açıdan tartışmalara yol açan embriyonik KH’lerin elde edildiği evredir. Blastosist evresini takip eden, embriyonun fetüs halini aldığı sekizinci haftada ise erişkin KH’ler gelişmeye başlar. Erişkin KH’ler, kemik iliği ve göbek kordon kanından elde edilir. Multipotent olarak nitelendirilen erişkin KH’ler, bu özelliği ile plastisitesi en az olan KH’lerdir.Embriyonik KH’lerden, insan vücudunda bulunan 200 farklı çeşit hücre elde edilebilirken, erişkin KH’lerden sınırlı sayıda hücre elde edilebilmektedir.

-KH’lerin kullanım alanları

KH araştırmaları, bu hücrelerin özelleşebilme ve farklılaşabilme kabiliyetleri üzerine yoğunlaşmıştır. Söz konusu özellikler sebebiyle KH’lerin, hem hastalıkların ya da fizyolojik bozuklukların sebeplerinin anlaşılmasında, hem de uygulanabilecek tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde kullanılabileceği düşünülmüştür. Embriyonun gelişim sürecinde hücre farklılaşmalarının gözlemlenmesi, bu süreçte oluşabilecek hataları, doğumsal kusurları ve ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilecek kanser gibi hastalıkları tetikleyen moleküler düzeneklerin açıklanması yönünden önemlidir. Bunun yanı sıra, insan vücudunda ki hastalıklı veya hasarlı dokuların yedeklenmesi noktasında da KH’lerin kullanımının önemine dikkat çekilmiştir.


-KH araştırmalarının etik boyutu

KH araştırmaları konusunda ki etik tartışmalar, embriyoların kullanımı, erişkin KH araştırma etiği, bilim adamlarının sorumluluğu, hayvanların deneylerde kullanılması ve dinlerin konuya yaklaşımı alanlarında devam etmektedir. Bunun yanı sıra, European Group on Ethics (EGE) KH araştırmalarında kadın haklarının önemi üzerinde durarak bu araştırmalarda kadının, embriyonik ve fötel dokunun en yakın kaynağı olması sebebiyle hassas bir noktada olduğuna ve söz konusu araştırmalarda kadınların risk ve baskı altında kalabileceklerine dikkat çekmiştir.
Bütün bu konular arasında etik ve yasal açıdan en çok tartışılan, embriyoların KH araştırmalarında kullanılmasıdır. Bu noktada akla gelen ilk soru; ‘ embriyonun toplumsal anlamda değeri nedir?’. Bu anlamda toplumlar, embriyoya farklı ahlaki statüler atfederek, uygun ortamda, büyüme ve erişkin bir kişi haline gelebilme potansiyeli olan bu canlı organizmanın, oluşumundan itibaren insan gibi saygı görmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Zira, embriyonik KH elde edilme aşamasında embriyonun hayatı sona ermektedir ve bu bakış açısına göre yaşam hakkına müdahale söz konusudur. Bununla birlikte, laboratuar ortamında oluşturulan bir embriyo için büyüme ve erişkin hale gelme potansiyeli bulunmadığından, en azından kuramsal boyutta etik bir sorun oluşturmadığı düşünülebilir.
Her ne kadar kuramsal olarak etik bir sorun oluşturmasa da laboratuar ortamında KH temini için embriyo üretimine,’insanın araçlaştırılması yasağı’ gereği sıcak bakılmamaktadır. Bu anlamda, insanın nüvesini teşkil eden embriyonun söz konusu prensip kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Fakat yinede konuya ilişkin kesin bir değerlendirme yapılması oldukça zordur. Bu konudan bahisle ‘Oviedo Sözleşmesi’ olarak bilinen Türkiye’nin de taraf olduğu Uluslararası Biyotıp Sözleşmesinde, embriyo üzerinde yapılan araştırmaların yasaklanmadığı, KH elde etmek amacıyla embriyo üretimine ise kesin olarak yasak getirildiği görülmüştür. Bu nedenle, bazı ülkeler Sözleşmenin embriyo üzerinde yapılan araştırmaları tamamen yasaklamıyor olması sebebiyle, bazıları ise araştırma amaçlı embriyo üretimine izin verilmiyor olması sebebiyle, Sözleşmeyi imzalamayarak kendi yasal düzenlemelerini oluşturma yoluna gitmişlerdir.
KH araştırmaları ile ilgili dinlerin bakış açısına değinecek olursak; farklı dinlerin araştırmalarla ilgili genel görüşü, embriyonun değerli olduğu ve erişkin bir kişi olabilme kabiliyeti dolayısıyla canlılığına son verecek herhangi bir uygulamaya tabi tutulmaması gerektiği yönündedir. Çünkü dini bakış açısına göre cenin, döllenme anından itibaren insan sayılmıştır. Diğer taraftan erişkin KH araştırmaları konusuna oldukça sıcak bakılmakta ve embriyonik KH’lerden elde dilmesi beklenen faydanın, erişkin KH araştırmalarına ağırlık verilerek bu alanda elde edilmeye çalışılması teşvik edilmektedir.
Diğer dinlerden farklı olarak, Yahudi din adamları, laboratuar ortamında üretilmiş embriyoya insan vasfı yüklememekte ve bu organizmalar üzerinde araştırmaların, yaşamı tehdit edebilecek risklerin oluşmasının önlenmesi koşuluyla devam etmesi gerektiğini savunmuşlardır.
İslam dini ise, insan ve toplum için faydalı olabilecek her türlü araştırmayı, genel ahlaki ve manevi değerlere ters düşmemesi ve hukuk düzeni sınırları içinde olması halinde desteklemektedir. İslam dinine göre, insan, kendisini oluşturan dokulardan ibaret bir varlık değildir. İnsan olma özelliğini ruhunun kendisine verilmesiyle kazanır. Ki bu evre embriyonun fetüs halini aldığı, organlarının belirginleşmeye başladığı sekizinci haftadır. Dini kaynaklara göre bu haftada canlıya ruhu üflenir ve kalbi atmaya başlar. Yaratılış evrelerinden bahsedilen Kuran ayetlerine bakıldığında, ruhun, oluşan canlı organizmaya verilmeden önceki evresinde insan olarak kabul edilmediği ve bu evrede bir başka canlının hayatını kurtarmak veya tedavi etmek amacıyla embriyodan KH elde edilebileceği (bir görüşe göre)kabul edilir. Fakat İslam dini içerisinde de konuyla ilgili tam bir fikir birliği yoktur. Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığının KH araştırmaları ile ilgili değerlendirmesinde, öncelikli olarak erişkin KH araştırmalarına ağırlık verilmesini, bu araştırmalardan istenilen yeterli düzeyde fayda sağlanamaması durumunda tüp bebek uygulamalarından arta kalan döllenmiş yumurtaların araştırma ve tedavide kullanılabileceğini belirtmiştir.


-KH araştırmalarıyla ilgili yasal düzenlemeler

KH araştırmalarıyla ilgili yasal düzenlemeler, etik tartışmalar da göz önünde bulundurularak erişkin KH ve embriyonik KH ayrımına tabidir. Gerek dünyada gerek ülkemizde erişkin KH araştırma veya uygulamalarını yasaklayan bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte ülkemizde, erişkin KH çalışmalarına has bir kanun yoktur. Bu çalışmalar Sağlık Bakanlığı tarafından 2006 yılında yayımlanan, ‘Embriyonik Olmayan KH Çalışmaları Kılavuzu’ adlı genelge ile ve genel hükümler çerçevesinde düzenlemeye tabi tutulmuştur. Genelge ile çalışmaların yapılabileceği merkezler, yürütülme şekli, çalışmaların başlatılabilmesi için gerekli koşullar ve yapılan araştırmaların değerlendirilebilmesi içinbir merkez (Kök Hücre Nakilleri Bilimsel Danışma Kurulu) kurulması öngörülmüştür.
Diğer taraftan, Türk hukukunda embriyonik KH çalışmaları hususunda da herhangi bir düzenleme yapılmamış fakat Sağlık Bakanlığı’nın 2005 yılında yayımladığı genelge ile çalışmalar, ‘çağdaş bilim ve kamu vicdanı gereklerine göre yapılması gereken hukuksal düzenlemelerin sonuçlandırılması amacıyla… AB mevzuat uyumu kapsamında hukuki, kültürel ve etik yönleriyle ele …’ alınmalıdır, gerekçeleriyle durdurulmuştur.
Embriyonik KH çalışmalarıyla ilgili yasal düzenleme oluşturulurken, üç önemli nokta üzerinde durmak gerekir;
- Ana rahmi içindeki döllenmiş yumurtanın konumu
- Laboratuar ortamında üretilmiş embriyonun (üremeye yardımcı tedavi kapsamında) araştırma amaçlı kullanılması
- Laboratuar ortamında araştırma amaçlı embriyoların oluşturulması
Türk hukukunda, doğmamış insanın yasal statüsü ile ilgili herhangi bir hüküm yoktur. Medeni kanuna göre cenin, kişi olarak kabul edilmemekte, sağ olarak doğması koşulu ile hak sahibi olabileceği düzenlenmektedir. Buna rağmen TCK m:99’da, çocuk düşürtülmesi suç sayılarak bir nevi doğmamış insana sınırlı da olsa bir koruma sağlanmıştır.
Laboratuar ortamında üretilen embriyolar konusunda, Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliği (ÜYTMY) devreye girmektedir. Yönetmeliğin 17. maddesine göre, ‘kendilerine ÜYTE uygulanacak adaylardan alınacak yumurta ve spermler ile elde edilen embriyoların bir başka maksatla veya başka adaylarda, aday olmayanlardan alınanların adaylarda kullanılması ve uygulanması ve bu yönetmelikte belirtilenlerin dışında her ne maksatla olursa olsun bulundurulması, kullanılması, nakledilmesi, satılması yasaktır.’ Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, üremeye yardımcı tedavi amacıyla elde edilen embriyolar aştırma amacıyla kullanılamamaktadır. Yönetmeliğe aykırılık idari yaptırımı gerektirirken herhangi bir cezai sorumluluk doğmaz.
Laboratuar ortamında araştırma amaçlı embriyo üretimine gelecek olursak; Türkiye’nin altına imza atmış olduğu İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi gereği (m:18), araştırma amacıyla insan embriyosu oluşturulması yasaktır. Aksi halde sözleşmeye aykırılık söz konusudur.


Nihayetinde…

KH araştırmalarıyla ilgili ülkemizde ciddi bir yasal boşluk olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Gerek erişkin KH araştırmalarından, gerekse embriyonik KH araştırmalarından toplumsal ve bireysel anlamda elde edilebilecek faydanın büyük olduğu ortadadır. Söz konusu potansiyel faydadan yararlanabilmek için, KH araştırmalarına has yasalarla, bilimsel araştırma ve geliştirmeler desteklenmeli, toplum vicdanını rahatlatacak önlemler alınmalı ve KH’lerin kötüye kullanımının önüne geçecek etkili yaptırımlar düzenlenmelidir.
Konuya örnek olarak, 2002 tarihli Alman embriyonal KH yasasını gösterebiliriz. İlgili kanunda embriyonik KH kullanımı ilke olarak yasaklanıyor olsa da yasanın 4. maddesinin 2. fıkrasında istisnalar düzenlenmiş, aynı zamanda yasanın 5. maddesinde KH araştırmalarına belli koşulların gerçekleşmesi halinde izin verilmiştir. Diğer taraftan yasada KH’lerin alınması ve kullanılması etkinliğinin resmi makamlar tarafından izin verilmiş olması şartına bağlanıp, izin talebi yazılı şekle tabi tutulmuştur. Ayrıca KH kullanım ve araştırmaları konusunda izin alınacak yetkili merci bünyesinde bir komisyon kurularak, izin taleplerinin incelenmesi bu komisyona bırakılmıştır. Bunun yanı sıra ilgili yasada cezai ve idari yaptırımlarda düzenlenmiştir. Alman KH yasası bu haliyle emsal bir yasa niteliğindedir.

Kaynakça

- Türkiye Biyoetik Derneği, KH Araştırmalarının Etik ve Hukuk Boyutu ( Nisan 2009 Raporu)
- Tıp Hukuku- Hakan Hakeri (KH Çalışmaları ve Hukuki Boyutu )
- Sağlık ve Tıp Hukuku Mevzuatı ( İnsan Embriyosundan KH’lerin Alınması ve Kullanılması Bağlamında Embriyoların Korunmasını Güvence Altına Alan 28/07/2002 Tarihli Alman Yasası)
- Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi (OVİEDO)
- www.ttb.org/ mevzuat ( KH çalışmaları konusunda Sağlık Bakanlığı Genelgesi )
- www.ttb.org/ mevzuat ( Embriyonik KH araştırmaları hakkında S.B.G.)
www.diyanet.gov.tr ( KH uygulamalarının İslam Dini Açısından Değerlendirilmesi )
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Kök Hücre Çalışmaları Ve Hukuksal Boyutu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Nurhan Şener'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
07-08-2012 - 23:56
(4281 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 4 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6797
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 7 saat 58 dakika 6 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,59 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 12632, Kelime Sayısı : 1785, Boyut : 12,34 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1507
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04965591 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.