Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Manevi Tazminat Miktarının Tayini

Yazan : Av. Hakan Tokbaş [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Manevi tazminatın miktarının tayini’ başlıklı çalışmamızda her husus etraflıca incelenmeye çalışılmış ve hakime yol gösterici olması açısından, üzerinde uzun uzun durulmuştur. Zira, manevi tazminatın miktarı konusunda, kanunumuzda da üzerinde fazla durulmadığından ve maddi tazminatın miktarının tayini gibi somut verilerle sonuca ulaşılamayacağından ötürü, hakimin tazminata hükmetmesi aşaması bir hayli zorlu geçecektir. İşte bu zorluğu aşmak ve kendisine geniş bir takdir yetkisi verilmiş olan hakimin, adalete ve hakkaniyete uygun kararlar verebilmesini sağlamak adına yaptığımız bu çalışmanın faydalı olacağına inanıyor ve çalışmamızı kısaca şöyle özetliyoruz: Bu çalışma, konunun daha iyi anlaşılabilmesi ve sistematiğinin oturması açısından dört ana başlık altında toplanmış olup, her bir ana başlık ise o başlığa münasip alt başlıklarla desteklenmiştir. İlk ana başlıkta, genel olarak manevi tazminatın miktarının tayininin nasıl yapılacağından bahsedilmiş; bir nevi, konuya ısınma ve diğer ana başlıklara hazırlanma bölümü olarak düzenlenmeye çalışılmıştır. İkinci ana başlıkta, manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde hukuki nitelik görüşlerinin etkisi anlatılmaya çalışılmış ve fakat konunun dağılmaması açısından bu hukuki niteliklerin içerikleri ve eleştirilerinden ziyade üzerinde durulması gereken nokta olarak, bu görüşlerin manevi tazminat miktarının tayinindeki rolü esas alınmıştır. Üçüncü ana başlıkta, manevi tazminat miktarının tayinine etki eden genel unsurlar anlatılmaya çalışılmıştır. Manevi tazminatın hususi niteliğindendir ki, manevi zararı ölçmek, objektif kıstaslardan daha çok subjektif kıstaslara dayanmaktadır. Her olay, kendisine özgü unsurları içinde barındırabilecektir; ve fakat her olay tipi tek tek incelenemeyeceğinden ötürü sadece öğreti ve Yargıtay tarafından genel kabül görmüş unsurlar dikkate alınmıştır. Dördüncü ana başlıkta ise, çalışmanın bütününden çıkarılacak olan netice hükmünde tespitlere varılarak, çalışmaya son nokta konulması amaçlanmıştır.
Yazarın Notu
PDF için bkz: http://www.prizmahukuk.com/files/Manevi-Tazminat-Miktarinin-Tayini.pdf

MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ TAYİNİ[1]

Av. Hakan TOKBAŞ[2]

ÖZET


‘Manevi tazminatın miktarının tayini’ başlıklı çalışmamızda her husus etraflıca incelenmeye çalışılmış ve hakime yol gösterici olması açısından, üzerinde uzun uzun durulmuştur. Zira, manevi tazminatın miktarı konusunda, kanunumuzda da üzerinde fazla durulmadığından ve maddi tazminatın miktarının tayini gibi somut verilerle sonuca ulaşılamayacağından ötürü, hakimin tazminata hükmetmesi aşaması bir hayli zorlu geçecektir. İşte bu zorluğu aşmak ve kendisine geniş bir takdir yetkisi verilmiş olan hakimin, adalete ve hakkaniyete uygun kararlar verebilmesini sağlamak adına yaptığımız bu çalışmanın faydalı olacağına inanıyor ve çalışmamızı kısaca şöyle özetliyoruz: Bu çalışma, konunun daha iyi anlaşılabilmesi ve sistematiğinin oturması açısından dört ana başlık altında toplanmış olup, her bir ana başlık ise o başlığa münasip alt başlıklarla desteklenmiştir. İlk ana başlıkta, genel olarak manevi tazminatın miktarının tayininin nasıl yapılacağından bahsedilmiş; bir nevi, konuya ısınma ve diğer ana başlıklara hazırlanma bölümü olarak düzenlenmeye çalışılmıştır. İkinci ana başlıkta, manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde hukuki nitelik görüşlerinin etkisi anlatılmaya çalışılmış ve fakat konunun dağılmaması açısından bu hukuki niteliklerin içerikleri ve eleştirilerinden ziyade üzerinde durulması gereken nokta olarak, bu görüşlerin manevi tazminat miktarının tayinindeki rolü esas alınmıştır. Üçüncü ana başlıkta, manevi tazminat miktarının tayinine etki eden genel unsurlar anlatılmaya çalışılmıştır. Manevi tazminatın hususi niteliğindendir ki, manevi zararı ölçmek, objektif kıstaslardan daha çok subjektif kıstaslara dayanmaktadır. Her olay, kendisine özgü unsurları içinde barındırabilecektir; ve fakat her olay tipi tek tek incelenemeyeceğinden ötürü sadece öğreti ve Yargıtay tarafından genel kabül görmüş unsurlar dikkate alınmıştır. Dördüncü ana başlıkta ise, çalışmanın bütününden çıkarılacak olan netice hükmünde tespitlere varılarak, çalışmaya son nokta konulması amaçlanmıştır.



Anahtar Kelimeler : Manevi tazminat, tazminat miktarı, miktar, mağdur



ABSTRACT


In our study headed ‘Determination of dose of damages for mental anguish’,all respects were thoroughly tried to be analysed and deliberated at too great lenght upon it in terms of leading to the judge. Because, it can be very hard the stage of awarding damages of judge due to he not to attain the result with tangible data such as determination of dose of money damages because of not to be deliberated upon our regulation. Now, We beleive that our study will be useful to get over this difficulties and provide to be made a decision acceptable justice and equity for the purposes of judge who has large discretion. So we summarize our study as follows: This study is collected under four main heading interms of undertanding the subject beter and putting its systematic, and each main heading is also supported by its suitable subheadings. It is mentioned generally that how the determination of dose of damages for mental anguish will be done in the first heading ; it is also tried to be arranged as the part of preperation to other main headings. It is tried to be defined the effect of views of juridical character in determination of dose of damages for mental anguish in second heading and but it is predicated on the role in determination of dose of damages for mental anguish of this views as a point required to be deliberated left over its criticisms and contents of these juridical character for the purposes of not to spread of the subject .It is tried to be defined general elements which is influence to determination of dose of damages for mental anguish in third main heading.It is also specific character of damages for mental anguish that estimation of emotional distress is predicated on subjective criterias more than objective criterias. Each case can cover its peculiar elements in it, and but t is took into consideration generally accepted elements by Supreme Court of Appeals and doctrine only due to not to be reserched each type of case severally. In fourth main heading,it is aimed to be terminated to study by arriving determination in final provision which is deducted from complete study.



Key words : damages for mental anguish, dose of damages, dose, aggrieved




I-GENEL OLARAK


Manevi tazminat miktarının belirlenmesi, manevi değerlerin maddi değerlerle giderilebileceği durumlarda özellik gösterir. Aynen tazminin her zaman mümkün olmaması sebebiyle, manevi tazminatta daha çok uygulanan tazmin şekli, nakden tazmindir.

Borçlar Kanunu (BK.)’nunda manevi tazminat miktarını, takdir yetkisini kullanarak hakimin belirleyeceği belirtilmiştir. Hakim, bazı kıstasları gözönünde tutmak suretiyle, manevi zararlara karşılık olarak ne kadar manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verecektir. Hakim, takdir yetkisini kullanırken aşırılığa kaçmamalı, keyfiliğe düşmemeli, şahsi karakterine ve inancına göre karar vermemelidir[3]. Manevi tazminat, maddi tazminat gibi ölçülebilir değildir; somut verilere dayanmaz. Bu sebeple, manevi tazminat miktarını belirlerken titiz davranmak gerekir.

Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde en önemli nokta, manevi tazminatın hukuki niteliğidir. Manevi tazminatın, hukuken hangi amaca hizmet edeceği ve zararı ne şekilde gidereceği konusunda varılan sonuca göre manevi tazminat miktarı belirlenecektir[4]. Misal olarak, ceza görüşünde, zararı veren kişiyi cezalandırmaya yetecek miktarda tazminata hükmedilecekken, tatmin görüşünde, zarar görenin tatmin olmasına yetecek miktarda tazminata hükmedilecektir. Netice olarak, tazminatı verecek olan hakim, benimsediği görüşe göre bir tazminat miktarına hükmedecektir.




II-MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİNDE HUKUKİ NİTELİK GÖRÜŞLERİ



Manevi tazminatın hukuki niteliği konusundaki tartışmalara girmekten ve görüşleri eleştirmekten imtina edilerek, çalışma konumuz hasebiyle, bu görüşlerin, manevi tazminat miktarının tespiti üzerindeki etkisine değinilecek ve görüşler, bu bakış açısından değerlendirilecektir.


A-Ceza Görüşü


Bu görüş, mağdurun zararının giderilmesine değil, failin cezalandırılmasına dayandığından, bu görüşün kabul edilmesi durumunda manevi tazminat miktarı yüksek tutulacaktır[5]. Zira, cezanın asıl işlevi faile bir yaptırım uygulanmasıdır[6]. Tazminat miktarı fiilin ağırlığı ile orantılı olarak azalacak veya artacaktır[7]. Cezaların şahsiliği ilkesi sebebiyle, ölen failin mirasçılarından manevi tazminat talep edilemeyecek ve kusursuz sorumluluk durumlarında yine manevi tazminat yoluna gidilemeyecektir. Ayrıca bu görüş benimsendiğinde, devletin cezai ehliyeti olmadığı için, manevi tazminat ödeme yükümlülüğü de olmayacaktır.


B- Tatmin Görüşü


Bu görüşe göre, manevi tazminat, manevi değerleri haksız olarak ihlal edilen kişinin yaşadığı acı, üzüntü ve benzeri olumsuz duyguların tatmin edilmesine hizmet eder. Bu görüş dikkate alındığında, tüzel kişilere ve temyiz kudretine sahip olmayanlara, tatmin duygusu yaşaması münkün olmadığından, tazminat verilemeyecektir. Ayrıca bu görüşün doğal sonucu olarak, zarar verenin kusuru esas alındığından ötürü kusursuz sorumluluk hallerinde ve haksız fiil şartı arandığından ötürü sigortacının sözleşmesi hallerinde manevi tazminata hükmedilmeyecektir.

Mağdurun tatmin edilmesi noktasında temellendirildiği içindir ki, bu görüşün kabulü ile failin ceza davasında mahkumiyet alması, tazminatın miktarının düşmesine yol açacaktır[8].

Yargıtay, manevi tazminatın hükmedilmesi ve miktarının belirlenmesinde dikkate aldığı kıstaslar bakımından ( çok sadık kalmasa da ) genel olarak, manevi tazminatın hukuki niteliğini “tatmin görüşüne” dayandırmaktadır. Yargıtayın şu kararında tatmin görüşünü savunduğu açıkça belli olmaktadır: “... ödettirilecek para miktarı, zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktadır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır[9].”


C- Telafi Görüşü


Bu görüşe göre, uğranılan manevi zarar, aynen veya nakden tazmin ile giderilir. Zarar verenin kusuru değil, uğranılan zarar önemlidir. Tazminatın miktarı, buna bağlı olarak, zarar verenin kusuru veya zarar görenin subjektif durumu göz önüne alınmaksızın, objektif kıstaslara göre tayin edilecektir.

Telafi görüşü doğrultusunda hükmedilecek manevi tazminat miktarı, uğranılan zararın telafisi amaçlandığından ve fakat önleme ve caydırma niteliği göz önüne alınmadığından dolayı, yeterince yüksek tutulamayacaktır[10].


III-MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİNE ETKİ EDEN GENEL UNSURLAR


Manevi tazminatın hukuki niteliği bakımından, hernekadar öğretide farklı görüşler ileri sürülse de, bu görüşler, manevi tazminat miktarının alt ve üst sınırını belirlemekte yardımcı olacak ve fakat manevi tazminat miktarının içeriğinin belirlenmesinde, öğreti ve yargıtay tarafından kabul görmüş genel unsurlar uygulanacaktır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken, objektif değerlendirmeyle manevi zararın doğduğunun kabul edildiği durumlarda dahi olayın kendisine özgü nitelikleri ( subjektif unsurlar ) de tazminatın belirlenmesi aşamasında değerlendirilecektir; dolayısıyla, bu nitelikler, miktarın düşük veya yüksek tutulmasında belirleyici olacaktır[11]. BK. m.49’da, Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve iktisadi durumlarını da dikkate alır.” şeklinde belirtilmiş unsurlar olsa da bu unsurların ne şekilde ve ne oranda etki edeceği tam olarak belirtilmediğinden öğreti ve Yargıtay bu eksikliği çeşitli yorumlarla doldurmaya çalışmıştır. Kanun lafzından anlaşılan ise hakime geniş bir takdir yetkisi bırakıldığı olmuştur.

Hakim, manevi tazminatın takdiri hususunda bir çok zorluklarla karşılaşır; maddi zararın tazmini gibi objektif ve müspet hadiselerle değil, subjektif ve hissi unsurlar ile hüküm vermek mecburiyetinde bulunduğundan, kendisine rehberlik edecek olan ve mahkemelerce nazarı itibara alınan bazı hususların belirlenmesi lazımdır[12]. Bu hususları üç başlık altında toplamak önemli ve gereklidir: manevi zararın objektif ağırlığı, mağdura ilişkin unsurlar, sorumluya ilişkin unsurlar.


A- Manevi Zararın Objektif Ağırlığı

Zarar, mağdurun hissettiği elem ve acı şeklinde ortaya çıktığına göre, tazminat, bu elem ve acının şiddetiyle orantılı olacaktır. Elem ve acının şiddeti, zararın ağırlığının tespit edilmesinde dikkate alınacak ve fakat zararın ağırlığı objektif kıstaslara göre değerlendirilecektir. Bu objektif kıstaslar; yapılan haksız saldırının türü, boyutu, şiddet derecesi ve devam ettiği süre ile bunun zarar gören kişi üzerindeki olumsuz fiziki ve psikolojik etkilerini kapsar[13]. Zararın ağırlığının fazla olması, tazminat miktarının yüksek olmasını, az olması ise tazminat miktarının düşük olmasını gerektirecektir. Misal olarak, kusurlu bir ameliyat neticesinde ölen bir kimsenin ailesinin duyacağı iztirab, feci ve kalpleri parçalayan bir şekilde ölen bir kimsenin ailesinin duyacağı elem ve iztirabtan farklı olacaktır[14]. Bunun gibi, bir kişinin hakarete uğramasıyla gördüğü manevi zararın, başka bir kişinin trafik kazasında yaralanması ve bir süre hastahanede kalması sebebiyle uğradığı manevi zarar kadar ağır olmadığı, objektif kıstaslar esas alınarak söylenebilecektir[15].

Kişinin fiziki ve psikolojik olarak içine düştüğü olumsuzlukların değerlendirilmesinde, uğramış olduğu bu manevi zarardan dolayı ileride yaşaması mümkün olan olumsuzluklar da dikkate alınmalıdır[16]. Böylece manevi zarara uğramış olup da etkilerini hissetmeleri veya algılamaları mümkün olmayan küçük çocuk, komadaki hasta yahut temyiz kudreti yerinde olmayan kişiler de özel durumlarından dolayı, düşük miktarda manevi tazminatla yetinmek zorunda bırakılmamış olacaktır[17]. Hatta, sağ doğması kaydıyla ceninin de belli bir miktarda manevi tazminat hakedeceğini söylemek mümkündür[18].

Elem ve acının şiddeti dikkate alındığında, tazminatın pek düşük olmaması gerekir. Yargıtay bir kararında ( HGK, 16.4.1967 T., E.1967/4-60, K.61 )[19] şu hükme varmıştır: “Mağdurun devamlı acı ve iztirablarını yatıştırmaya ve azaltmaya yetecek bir miktar tazminata hükmolunmak icabeder. Ancak, mağdurun keder ve elemini hiçbir suretle karşılamayacak olan pek cüz’i bir paranın, manevi zarar olarak tahsiline karar verilmesi, adalet ve hakkaniyet icaplarına uygun değildir.”

İsviçre Federal Mahkemesinin de tazminatın pek düşük olmaması konusunda şöyle bir kararı vardır: “... tazminatın hakkaniyete uygun olması icabeder. Bu yüzden, miktarı, davacının uğradığı zararın aşırılığı ile mütenasip olacaktır. Bilhassa çok düşük olmamalıdır.”[20]

Tazminatın pek düşük olmaması gerektiği gibi pek yüksek de olmaması gerekir. Zira mağdura pek abartılı bir meblağ verilmesi, felaketi arzular bir durum yaratabileceği gibi, bir haksız iktisap niteliğini de oluşturabilir[21].

Tazminatın pek yüksek olmaması gerektiği, gerek İsviçre Federal Mahkemesince gerekse Yargıtayca kabul edilmiştir. İsviçre Federal Mahkemesi bir kararında: “Tazminatın tayininde, bir taraftan annenin, kızına ve torununa karşı idame ettirmiş olduğu yakın münasebetler, maruz kaldığı devamlı ve ağır iztirab, diğer taraftan faile atfı mümkün olmayan bir kusur olmaması, başlıca sebep olmuştur. Kanton mahkemesince hükmedilen 20.000 Frank tazminatı Federal Mahkeme fazla bulmuştur.” hükmüne varmıştır[22].

Yargıtay aynı istikamette bazı kararlarında ise şu hükümlere varmıştır: “...Takdir edilecek meblağ, felaketi özlenir bir şekle sokmayacak, gereksiz zenginleşme neticesini doğurmayacak vasıfta olmalıdır.”[23] “Manevi tazminatın, fiilin mağdurda meydana getirdiği elem ve iztiraba uygun bir nispette ve onu karşılayacak vasıfta takdir edilmesi gerekir. Bunu aşan nispette bir miktarın takdiri, mesnetsiz olarak mamelekini artırma neticesini doğurur.”[24]

Manevi tazminatın miktarı takdir edilirken gözönüne alınması gereken bir diğer husus da paranın satın alma gücüdür. Hakimin, hüküm tarihindeki paranın satın alma gücünü göz önünde bulundurarak, tazminatın pek düşük veya pek yüksek olmamasına dikkat etmesi gerekmektedir.

Paranın satın alma gücünün diakkate alınması hakkında Yargıtayın bazı kararlarında şöyle hükümler bulunmaktadır: “... ve fazla olarak, bugünkü paranın rayiç kıymetine göre, takdir olunan 250 lira manevi tazminatın fazla bir meblağ olmayacağı apaçık bulunmasına göre, paranın satın alma gücü hal ve durumun icabına göre... hükmün tasdikine...”[25] “... Öte yandan manevi tazminatın kapsamını belirlemede, diğer unsurların yanında para değerindeki düşme, satın alma değerindeki azalma da gözönünde bulundurulur. Böylece takdir edilecek manevi tazminatın, ruh dengesinin sağlanmasına imkan verecek tutarda olması gerekir.”[26]

Mağdurda elem ve acının mevcut olmaması, mağdurun faile karşı gücenme ( iğbirar) hissetmemesi, taraflar arasında sulh yapılması ve mağdurun faili affetmesi durumlarında manevi tazminata hükmedilmeyecektir[27].

Manevi zararın objektif ağırlığına etki eden unsurlardan bir tanesi de ölenin veya cismani zarara uğrayanların[28] yakınlarının tazminat talep etmesi halinde bu kişilerin kan bağı, akrabalık derecesi ve şahsi bağın niteliğidir. Doğaldır ki, ölenin yakınlarına ödenecek manevi tazminat miktarı, cismani zarara uğrayanların yakınlarına ödenecek manevi tazminat miktarından daha fazla olacaktır[29]. Yakınlara ödenecek manevi tazminatın miktarında, kanbağı ve akrabalık derecesi kadar bundan bağımsız olarak şahsi bağın niteliği de önemlidir. Kanbağı ve akrabalık derecesi ne olursa olsun, bu kişilerin ilişkilerinin iyi olmaması durumunda, manevi tazminat talebi reddedilebilecektir[30]. Misal olarak, ölen kişiyle çok iyi ilişkileri olan ve devamlı onun yanında bulunan amcasının oğluna ödenecek manevi tazminat miktarı, ilişkileri kötü olan ve uzun zamandır babasını görmeyen, babasını merak etmeyen oğluna ödenecek manevi tazminat miktarından yüksek olacaktır.

Ölen veya cismani zarar uğrayan kimsenin yakınlarına ödenecek manevi tazminat miktarı belirlenirken, şu hususlar göz önünde tutulmalıdır[31]: Eşin manevi tazminat isteminde, evlilik hayatının süresi, karı-koca arasındaki uyum, ölenin ölümünden önceki sağlık durumu ve hayatta kalan eşin yeniden evlenme ihtimali dikkate alınacaktır. Çocukların yararına manevi tazminata hükmedilirken, çocuğun yaşı, beden ve ruh sağlığı durumu, aile yuvasında yaşayıp yaşamadığı dikkate alınacaktır. Birden fazla çocuk varsa özel ve gerektirici sebepler olmadıkça bunlara farklı tazminat takdiri yapılmaz. Ana-babanın[32] manevi tazminat isteminde de benzer yorumlar geçerlidir. İlke olarak, ana ve babaya aynı miktarda manevi tazaminat takdir edilir; ancak, bunlardan yalnız birisiyle, misal olarak, anne ile birlikte yaşayan çocuğun ölümü veya cismani zarara uğraması durumunda ana yararına farklı bir tazminat saptanabilir. Aksine gerektirici sebepler olmadıkça kardeşlere farklı manevi tazminatın takdiri doğru değildir. Ancak ölenle birlikte yaşayan kardeşlerle evlenerek ayrı bir aile kurmuş olan kardeşler arasında fark gözetilebilir. Özel sebepler yoksa, kardeşlere takdir edilecek manevi tazminatın, eş ve usul-furu’a oranla az olması doğaldır. Ölüm tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre de manevi tazminatın takdirinde önemli bir unsurdur. Yargıtay, oğlun ve kardeşlerin uzunca bir zaman sonra manevi tazminat davası açmış olmalarını, manevi tazminatın daha az takdir edilmesi için bir sebep saymıştır.


B-Mağdura İlişkin Unsurlar

Maddi zararın tazmininde mağdurun şahsiyeti hiç etki etmezken, manevi zararın tazmininde, meseleye hakim olan unsur gibi kabul edilir[33]. Mağdura ilişkin göz önünde tutulması gereken unsurlar; hissetme gücü, vücut yapısı ve dayanıklılığı, yaşı ve cinsiyeti, mesleki ve sosyal durumu, özel ilişki ve alışkanlıkları, iktisadi durumu ve birlikte kusurlu olmak üzere ayrı başlıklar altında toplanabilir.

1. Mağdurun Hissetme Gücü

Manevi zararın maddi unsurlarından bir tanesi elem ve acı olduğuna göre, bu psikolojik durumların tespitinde de hissetme gücü önemli bir yer tutmuş olacaktır. Neticede elem ve acı ne kadar derinden hissedilirse manevi tazminat miktarı o ölçüde yüksek tutulacaktır.

Öğretide kabul edilen bu unsur hakkında belirtilen görüş şöyledir: “Mağdurun hissetme gücü ( receptivite ) tabir edilen ve hassasiyetine göre harici hadiselerden az çok müteessir olma kabiliyetini ifade eden bu unsur bilhassa manevi tazminat sahasında mühimdir. Bunu, bilhassa Amerikan ve İngiliz Mahkemeleri göz önünde bulundurmakta, Fransız Mahkemeleri kararsız davranmakta, İsviçre Federal Mahkemesi ise tam bir itidal göstermektedir. Hakim husüle gelen zararı tam olarak takdir etmek için, bu zararın mağdur tarafından fiilen ne dereceye kadar hissedildiğini araştıracak ve tazminatı buna göre ölçecektir.”[34]

Yargıtay ise bu unsur hakkında şöyle görüş belirtmiştir: “ Manevi tazminatın takdirinde istek sahibinin durumu, hususi ehemmiyeti haizdir. Mahkeme sağlam bir sonuca ulaşmak için, istek sahibinin; sosyal, iktisadi ve ailevi şartlarını olduğu kadar, hissetme gücünü de araştıracaktır. Çünkü istek sahibinin hadiseden duyduğu acının derecesi ancak bu surette anlaşılabilir.”[35]
Hissetme gücünü haiz olmayanların manevi tazminat haketmeyecekleri gibi bir anlayış yanlış olacaktır; zira, hakim, insanlarda, müşterek hissetme ölçüsü kabul ederek, manevi zararın tazminini buna göre değerlendirecektir[36]. Ayrıca hakim hissetme gücünü yalnızca zararın olduğu ana göre değil, geleceğe göre de takdir edecektir[37]. Bu mesele hakkında Yargıtayın bir kararı şu yöndedir: “Hadise anında akıl hastası olan kimsenin, hissetme gücü mevcut olmasa dahi, hadiseye göre ileride iyileşmesi muhtemel ise bu takdirde duyacağı elem ve üzüntünün, manevi tazminatın kabulüne imkan açacağı tespit olunmuştur.”[38]

2. Mağdurun Vücut Yapısı ve Dayanıklılığı

Kişinin vücut yapısı ve dayanıklılığına ilişkin değerlendirme ancak onun yaşı ve cinsiyeti ile bağdaştırılarak yapılacaktır. Zira, genel olarak, gençlerin, fiziki acı ve ağrıya, çocuklara ve yaşlılara göre daha dayanıklı olduğu; buna karşılık, psikolojik sorunları, çocuk ve yaşlılar daha kolay atlatırken, gençler için bu sorunları aşmanın daha güç olduğu söylenebilir[39].

Vücut yapısındaki anormallik veya sakatlık durumlarında, eğer bu durum zararın oluşmasında etkili olmuş ise tazminat daha düşük tutulabilecekken, tam tersine, mesela bir gözü zaten kör olan birisinin diğer gözünün de kör olması durumlarında olduğu gibi, sağlam kişiye oranla daha fazla tazminata hükmedilebileceği söylenebilecektir[40].


3. Mağdurun Yaşı ve Cinsiyeti

Acıya dayanıklılık dışında zarar görenin yaşı ve cinsiyeti, kalıcı fiziki zararların gerçekleşmiş olmasında da dikkate alınır. Misal olarak, vücudun görünür bir yerinde kalıcı bir fiziki zarar, erkeğe göre kadında daha fazla üzüntüye yol açabilecektir. Ayrıca ihtimali hayat süreleri dikkate alındığında, kalıcı fiziki zararlar bakımından yaşlılara göre gençlere, daha yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilecektir[41].


4. Mağdurun Mesleki ve Sosyal Durumu

Bu unsur hakkında, öğretide farklı görüşler savunulmuştur.
Bir görüşün sahiplerine[42] göre: Şeref ve haysiyete olan tecavüzlerde, muhatabı olan kimsenin sosyal durumuna göre, tecavüz, onun ruhunda farklı dalgalanmalar yaratabilecektir. Manevi zarar, psikolojik bir olay olduğuna göre,, aynı hadise, ayrı ayrı şahıslarda ayrı şekilde tesir etmiş olabilir. Misal olarak, küçük bir mühitte yaşayan ve pek az kimse tarafından tanınan bir şahıs aleyhine gazetelerde çıkan haber ile, bir Üniversite Profesörü veya Rektörü, bir Milletvekili veya ünlü bir doktor yahut bir avukat aleyhine yapılan haberin oluşturacağı zarar arasında kapsam ve içerik itibariyle bir fark vardır[43].

Yargıtayın da bu görüşü savunucu kararları mevcuttur; şöyle ki: “Dava dilekçesinde davalının ve davacının sosyal durumları belirtilmiştir. Buna karşı davalının hiç bir itirazı bulunmadığı anlaşıldığından, manevi tazminata hükmedilebilmesi için bu mevzuda tahkikat icrasına yer yoktur.” ( IV. HD. 27.2.1964 T., E.63/5921, K.64/668 )[44] “Tazminatın takdirinde istek sahibinin hususi durumu bir önem taşır. Bu itibarla, istek sahibinin; sosyal, iktisadi, ailevi şatrları ve duygulanma gücü araştırılmalıdır” ( IV. HD. 16.9.1965 T., E.65/2365, K.2484 )[45] “... Olayın özel hal ve şartları yanında ilgililerin sosyal mevkiinin, öğrenim derecesinin ve iktisadi durumunun gözetilmesi gerekir. Hüküm altına alınacak manevi tazminatın yukarı haddi onun amacına göre belirlenir. Bunun miktarı herhalde mevcut halde elde edilmek istenen manevi tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olandan daha küçük olmamalıdır. Bu sebeple manevi tazminat miktarının maddi olmayan zararla değil, manevi tatmin ihtiyacı ile ilişkisinin bulunması gerekir. Şahsi durum, özellikle sosyal mevki ve öğrenim derecesi, genellikle, olayın kendisinden fazla bir etkiye sahiptir.” ( II. HD. 10.3.1978 T., E.9576, K.3103 )[46]

Diğer bir görüşün sahiplerine[47] göre ise: Kişilerin şeref ve haysiyetlerinin, toplumda bulundukları mevkiye göre değiştiğinin savunulması adalet düşüncesine uymaz. Kişilerin kişilik hakları, objektif kıstaslara dayanılarak değerlendirilmelidir. Kişilerin mesleki ve sosyal durumlarını sarsabilecek maddi zararlara misal olarak; bir futbolcunun bacağının kırılması, bir piyanistin parmaklarının kırılması, bir fotomodelin yüzünde kalıcı iz olması, bir şoförün belinin sakatlanması gibi olaylar sayılabilir. Psikolojik olarak ise, zararın sosyal mevkiye etkisi, mağdurun mesleki saygınlığını azaltıp azaltmadığına göre değerlendirilecektir.

Sonuç olarak, ikinci görüşün birinci görüşü eleştirisi, haksız ve yersiz kalmaktadır. Zira, ikinci görüş de kendi içinde mesleki saygınlıktan bahsetmekle, birinci görüşle dolaylı olarak aynı şeyi paylaşmış olmaktadır. Birinci görüşün de meseleye yaklaştığı nokta toplum içerisindeki saygınlık noktasıdır. Bu durumda, birinci görüşün yanlış olduğunu söylemek yerine, meseleye sadece psikolojik açıdan yaklaştığı için, eksik olduğunu söylemek daha yerinde olacaktır.


5. Mağdurun Özel İlişki ve Alışkanlıkları

Oluşan manevi zararlarda, zararın, kişilerin yaşama alışkanlıklarını değiştirip değiştirmediği de göz önünde bulundurulacaktır. Misal olarak, hasta annesini düzenli olarak arabayla hastahaneye götürmesi gereken bir kişinin araba kullanamaz hale gelmesi veya dinine çok bağlı birisinin ibadetlerini yerine getiremeyecek hale gelmesi gibi durumlar verilebilir[48].


6.Mağdurun İktisadi Durumu

Mağdurun iktisadi durumunun göz önüne alınacağı, hem BK.m.49/2 hem de bir çok Yargıtay kararında[49] belirtilmiştir. Öğretide bu unsur hakkında, değişik yorumlar getirilmiştir.

İlk görüşe göre[50]: Manevi zararın tazmini, mağdurun serveti ile doğru orantılı olmalıdır. Zira, herkesin tatmin olma noktası aynı olmayacaktır. Fakir birisine çok gibi gelen bir meblağ, zengin birisine az gelebilecektir. Misal olarak, acısını bir şişe rakı gidermeğe yeterli olan bir kimse ile acısını önemli meblağlarla ancak giderebilecek kimse arasında fark gözetilmesi gerekir.

İkinci görüşe göre[51]: Mağdurun iktisadi açıdan zayıf olmasının, bu kişinin zarar sonrası hayatına aynı şekilde devam etmekte daha çok zorlanacağı kabul edilerek, tazminatı artırıcı bir unsur olarak dikkate alınması gerekir.

Üçüncü görüşe göre[52] ise: Mağdurun iktisadi durumunun da gözetilmesinden kasıt, kişinin, zararın gerçekleştiği zamana kadar elde ettiği gelir ve birikmişi değildir; kişinin uğradığı zarar sonucu elde ettiği sigorta tazminatı, emeklilik ve malüllük maaşı gibi iktisadi unsurlardır.

Sonuç olarak, manevi tazminatın hukuki niteliği olarak tatmin görüşü kabul edilirse birinci görüş dikkate alınabilecek; telafi görüşü kabul edilirse daha objektif sebeplere dayanan ikinci ve üçüncü görüş dikkate alınabilecektir. Kanımızca, bu unsur, zengin olana daha çok miktarda manevi tazminat hükmedilmesi olarak değil ve fakat fakir olana, haksız zenginleşmeme ilkesi göz önüne alınarak manevi tazminat miktarı tayin edilmesi şeklinde değerlendirilmesi gerekecektir.


7. Mağdurun Birlikte Kusuru

BK.m.44, genel olarak, bir zararın doğumunda mağdurun da kusurunun olması durumunda,, tazminat miktarından indirim yapılmasını öngörmüştür; bu maddenin manevi zararlara da uygulanması mümkündür[53]. Hakimin, bu unsuru araştırıken ilk yapacağı, zararın, taraflardan hangisinin ağırlıklı kusuruyla gerçekleştiğini araştırmaktır[54]. Bu unsurda araştırılacak olan, yalnızca mağdurun kendi kusuru değildir; bu kişinin kanuni temsilcileri, ifa yardımcıları ve istihdam ettiği kişilerin kusurlu davranışları da birlikte kusur sayılır[55]. Zarar verenin kusuru, illiyet bağını kesecek ağırlıkta ise tazminata hükmedilmeyecekken, illiyet bağını kesmiyorsa kusuru oranında indirim yapılarak tazminata hükmedilecektir.


C- Sorumluya İlişkin Unsurlar

Manevi tazminatın takdirinde, sorumlunun şahsına ait unsurlar, mağdurun şahsına ait unsurlar kadar önemi haiz olmasa da tam ve adil bir tazminata hükmedebilmek için bunların da göz önünde tutulmasında yarar vardır. Bunlar: Sorumlunun kusuru, sorumlunun sosyal durumu ve sorumlunun iktisadi durumudur.

Manevi zarar, kusur sorumluluğuna yol açtığı gibi kusursuz sorumluluğa da yol açtığından dolayı bu bölümün başlığı olarak ‘fail’ yerine ‘sorumlu’ tabirini kullanmak daha uygun gözükmüştür.


1. Sorumlunun Kusuru

Manevi tazminatın hukuki niteliği olarak ceza görüşünü benimseyenler, sorumlunun kusuruna çok büyük bir önem atfedeceklerdir; hatta tazminatın belirlenmesinde en önemli unsur olarak sorumlunun kusurunu kabul edeceklerdir. Hernekadar ceza görüşü benimsenmese de, sorumlunun kusurunun, manevi tazminata bir miktar etkisini kabul etmek gerekir. Zira, hafif kusuruyla, zararın meydana gelmesine sebebiyet veren bir kişi ile ağır kusuruyla, zararın meydana gelmesine sebebiyet veren bir kişi aleyhine aynı miktarda tazminata hükmetmek adalete uygun olmayacaktır. Misal olarak, hafif meşrepliği yüzünden bir nişanı bozan erkek ile nişanlı kızın geleceğini mahvetmek ve kızı çirkin dedikodulara maruz bırakmak düşünce ve fena niyeti ile veya kin ve düşmanlık gibi sebepler ile nişanı bozan erkek arasında manevi tazminat noktasında bir fark gözetmek gerekecektir[56].

Kusur sorumluluklarında zarar verenin kusuru dikkate alınacakken, kusursuz sorumluluk durumlarında dikkate alınacak olan sorumlunun kusurudur[57].
Ağır fiziki zararlarda ise, sorumlunun kusurunun manevi tazminat miktarına etkisi oldukça düşük tutulmalı; yani, bu gibi durumlarda tazminat miktarı fazlaca düşürülmemelidir[58].

Sorumlunun kendi kusurunun yanında, mağdurun birlikte kusurunda olduğu gibi, bu kişinin kanuni temsilcisinin, ifa yardımcısının ve istihdam ettiği kişilerin kusurları da araştırılacaktır[59].


2. Sorumlunun Sosyal Durumu

Zararın, mağdurun ruhunda elem ve acı doğurmasında, bunu yapanın şahsiyeti de oldukça önemi haizdir. Zararı oluşturan sorumlunun sosyal mevkii ne kadar yüksek ise bu zarardan duyulan acının da o nispette artabileceği söylenebilecektir. Misal olarak, caddeyi yeterli derecede hızla katetmemiş olması sebebiyle, bir kamyon şöförünün yakışıksız sözlerine muhatap olanda bu sözler manevi bir zarar meydana getirmeyebileceği halde, aynı sözlerin sosyal durumu yüksek bir kimse tarafından sarfedilmesi ( mesela, bir kürsüde veya bir konferansta yahut makalede kullanılması ) büyük bir manevi zarar oluşturabilecektir[60]. Yine misal olarak, sosyal mevkii bakımından oldukça mütevazı olan bir kimsenin yüksek bir seviyede bulunan bir kimseye yaptığı tecavüz, o şahsı ne kendi içinde ne de mühitinde pek fazla zarara uğratmayacağı halde, bilakis çok mütevazı bir kimsenin, sosyal mevkii bakımından kendinden çok yüksek seviyede olan bir kimse tarafından zarara uğratılmış olması, onu ağır bir şekilde rencide edebilir; zira, bu mütevazı kimsenin belki de bütün serveti, gerek kendi mühitindeki itibarı gerekse kendi kendisine karşı olan haysiyetidir[61].

Yargıtay, kararlarında, ‘tarafların’ sosyal durumuna işaret ettiği içindir ki, sorumlunun da sosyal durumunu gözönünde bulundurmaktadır. Netekim, bir kararında aynen şu ifadeler geçmektedir: “Müstekar temyiz içtihatları mucibince şeref ve haysiyeti ihlal edici fiilin gerektirdiği manevi tazminatın, adalete uygun olarak hüküm altına alınması ve bunun için de tarafların sosyal ve iktisadi durumları ile birlikte, suçun vasfının takdire esas teşkil etmesi zaruridir. Tarafların sosyal ve iktisadi durumlarını içermeyen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi yolsuzdur”[62]


3. Sorumlunun İktisadi Durumu

Sorumlunun iktisadi durumu, ilk olarak, kendisi aleyhine takdir edilecek tazminatın tarzını belirlemede esas teşkil edecektir. Zira, iktisadi gücü yerinde bir sorumluya, nakdi tazminat takdir edilecek yerde, hükmün ilanına karar verilmesi daha etkili olabilecektir[63].

Sorumlunun iktisadi durumu, manevi tazminat miktarını doğrudan etkilemez. Bu unsur, sorumlunun tazminatı ödemesi ile maddi sıkıntıya düşüp düşmeyeceği açısından önemlidir. Netekim bir Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı; hakimin manevi tazminatı takdir ederken, para değerini gözönünde tutması gerekeceği, hükmolunan paranın bir sadaka vasfında olmaması gerekeceği, ancak, diğer tarafın müzayaka haline düşmemesine ve mahvına meydan vermemesine icap edeceğini tespit etmiştir[64].

Sorumlunun iktisadi durumu, rücu hallerinde de dikkate alınacaktır. Zira, sorumlunun rücu edebilecek olması, onun iktisadi bakımdan durumunu rahatlatacağı için, manevi tazminat yüksek tutulabilecektir; rücu edilecek şahsın da iktisadi durumu araştırılacak ve rücu edilecek şahıs esas olduğundan dolayı sorumlunun iktisadi durumu ne kadar parlak olursa olsun, rücu edilecek şahsın mahvına sebebiyet verecek bir tazminata hükmedilemeyecektir. Netekim, Yargıtay bir kararında: “ Tarafların sosyal ve iktisadi durumları nazara alınarak, manevi tazminatın ona göre tayin ve takdiri icap eder. Hadisede 8000 lira manevi tazminata mahkum olan Milli Müdafaa Vekaletinin ( Milli Savunma Bakanlığı ) istihdam ettiği şöför Hurşit Kaya’ya rücu edeceği düşünülerek, maddi tazminat yanında, bu miktar manevi tazminatın, kendisini müzayakaya ve müşkil duruma düşüremiyeceği tahkik ve tetkik edilerek hasıl olan neticeye göre bir karar verilmesi lazım gelirken, bu cihetin araştırılmaması yolsuzdur.”[65] tespitinde bulunmuştur.

Sorumlunun iktisadi durumuna ilişkin olarak yapılacak olan araştırma, rücu hakkına sahip olup olmadığının yanında, kişinin ailevi durumunun, yaptığı işin ve bir sigorta himayesi altında olup olmadığının da araştırılmasını gerektirecektir[66].

Manevi tazminata hükmolunurken, borçlunun müzayakaya düşmemesi esasının diğer bir etkisi de, birden fazla mağdurun bulunması halindedir[67]. Bu takdirde, Yargıtay, manevi tazminatın mümkün mertebe bir kül olarak takdirini ve mağdurların elem ve üzüntülerine nispetle dağıtılması gerekeceğini kabul etmiştir[68]. Bu suretle borçlunun mahvına sebep olunmamış olunur.


IV- NETİCE

Manevi tazminatın miktarının tayini, maddi tazminatın miktarının tayini gibi somut kıstaslarla ölçülemeyecektir. Manevi tazminatın miktarını tayin ederken, hakim, herşeyden önce somut olayı çok iyi özümsemek zorundadır. Zira, manevi tazminatın miktarını tayin eden unsurlar her olayın kendi içinde saklı olacak ve adalet ve hakkaniyete ualaşılabilmesi için iyi araştırılıp bulunması gerekecektir. Her olaya münhasır farklı unsurlar çıkabileceğinden dolayıdır ki, bu çalışmada sadece genel unsurlara değinmekle yetinilmiştir; bu sebeple, elbette, hakim bu çalışmada sayılan unsurlarla sınırlı kalmayacaktır.

Çalışmada farkedildiği üzere manevi tazminatın miktarının tayini için gözönünde bulundurulması gereken unsurlar içi içe geçmiş durumdadır. Bu unsurlar, kitap gibi üst üste dizilerek değil, daha ziyade, her biri yapbozun bir paraçası gibi değerlendirilerek, önce parçaların tamamını birleştirip daha sonra resmin bütününü görmek gerekecektir. Hakim, resmin bütününü görebildiği anda ise adalet ve hakkaniyet yönünde hükmedebilmesi için önünde hiç bir engel kalmayacaktır.

Son olarak, manevi tazminatın miktarının tayininde hakime çok geniş bir takdir yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Hakim, bu takdir yetkisini kullanırken titiz davranmak ve bunu yaparken de mağdura hakkı, sorumluya da haksızlığı ölçüsünde naif bir irade ortaya koymak ve bu anlayış doğrultusunda hükmetmek mecburiyetindedir.


KAYNAKÇA

1. ÇETİN, Pınar, Manevi Tazminat Davasının Hukuki Niteliği ve Özellikle Tazminat Miktarının Belirlenmesi ( Yüksek Lisans Tezi ), Ankara 2007

2. ERTAŞ, Şeref, Manevi Taminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, İlhan E. Postacıoğlu’na Armağan, İstanbul 1990, s.65-111

3. FRANKO, Nisim İ., Şeref ve Haysiyetten Doğan Manevi Zararın Tazmini ( Doktora Tezi ), Ankara 1973

4. İLERİ, Nilgün, Ölüm Ve Cismani Zararlarda Manevi Tazminat Ve Kriterleri, http://www.turkhukuksitesi.com, ( 20.5.2008 )

5. KILIÇOĞLU, Mustafa, Tazminat Hukuku, 2.baskı, İstanbul 2006

6. OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Huuku Genel Hükümler, İstanbul 1995

7. SAYMEN, Ferit H., Manevi Zarar ve Tamini Sureti ( Doktora Tezi ), İstanbul 1940

8. ŞENER, Esat, Açıklamalı-İçtihatlı Medeni Kanun, Ankara 1989

9. UYGUR, Tugut, Açıklamalı İçtihatlı Borçlar Kanunu, 1.Cilt, Ankara 1990

10. www.kazanci.com.tr, ( 20.5.2008 )

11. http://www.prizmahukuk.com/









[1] Bkz: http://www.prizmahukuk.com/files/Man...nin-Tayini.pdf

[2] Makale yazarı hakkında geniş bilgi için bkz: http://www.prizmahukuk.com/HakanTOKBAS.html

[3] Mustafa KILIÇOĞLU, Tazminat Hukuku, 2.baskı, İstanbul 2006, s.1226

[4] Pınar ÇETİN, Manevi Tazminat Davasının Hukuki Niteliği ve Özellikle Tazminat Miktarının Belirlenmesi ( Yüksek Lisans Tezi ), Ankara 2007, s.69

[5] ÇETİN, s.70

[6] ÇETİN, s.74

[7] ÇETİN, s.70

[8] ÇETİN, s.77

[9] YHGK., 19.4.1989 T., E.4-203, K.296 ( Turgut UYGUR, Açıklamalı İçtihatlı Borçlar Kanunu, 1.Cilt, Ankara 1990, m.49 )

[10] ÇETİN, s.82

[11] ÇETİN, s.91

[12] Ferit H. SAYMEN, Manevi Zarar ve Tamini Sureti ( Doktora Tezi ), İstanbul 1940, s.181

[13] ÇETİN, s.92

[14] SAYMEN, s.181

[15] ÇETİN, s.92

[16].Şeref ERTAŞ, Manevi Taminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, İlhan E. Postacıoğlu’na Armağan, İstanbul 1990, s.89

[17] ÇETİN, s.93

[18] ERTAŞ, s.89-90; KILIÇOĞLU, s.1241

[19] Nisim Y. FRANKO, Şeref ve Haysiyetten Doğan Manevi Zararın Tazmini ( Doktora Tezi ), Ankara 1973, s.146

[20] FM. I. HD. 24.3.1964 Beneraz- Bechir ( Franko’dan naklen )

[21] FRANKO, s.147

[22] FMK., 1948, II, 210 ( Franko’dan naklen )

[23] IV. HD. 6.11.1967 T., 8278 sayılı karar ( Franko’dan naklen )

[24] IV. HD. 5.1.1967 T., E.965/10994, K.82 ( Franko’dan Karahasan’a atfen, )

[25] CGK. 8.2.1960 T., E.2/53, K.13 ( Franko’dan Çağlayan’a atfen )

[26] IV. HD. 29.12.1977 T., E.7246, K.12950 ( Esat ŞENER, Açıklamalı-İçtihatlı Medeni Kanun, Ankara 1989, m.24 )

[27] FRANKO, s.150-151; Bkz. IV.HD. 18.4.1977 T., E.4229, K.4519 ( Şener’den naklen )

[28] “Cismani zarar kavramına, ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı ( ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ) gibi hallerin girdiği kabul edilmiştir. Bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda, onun ( anne, baba, karı, koca gibi ) çok yakınlarından birirnin de aynı fiil sebebiyle hukuken korunan ruhi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde bozulmuşsa, onlar da BK. m.49 uyarınca manevi tazminat talep edebilirler. Bu durumda yakınlarının zararları ile haksız fiil arasında uygun illiyet bağı vardır ve zararlarının niteliği itibariyle onların da iahlal edilen ilkenin ( BK. m.47 ) koruma amacı içinde bulunduklarının ( hukuka aykırılık bağının ) gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Başka bir anlatımla böyle hallerde yansıma yoluyla değil, doğrudan doğruya zarara maruz kaldıkları kabul edilmektedir. ( YHGK. 2.12.1987 T., E.4/214, K.894; 26.4.1995 T., E.11/122, K.430; 1.4.1998 T., E.4/251, K.265; Kılıçoğlun’dan naklen ) İsviçre Federal Mahkemesi de ( BGE. 112 II 222 vd; Jdt 1986 1 456 ) sayılı kararaında: failin yol açtığı kaza sonucu karısının sakatlanmasıyla aile hayatı bozulan kocanın, bu durum sebebiyle manevi tazminat talebini haklı görmüştür. Yine İsviçre Federal Mahkemesi, geçirdiği bir kaza sonucunda iktidarsız kalan kocanın bu durumunun genç karısının evlilik birliği ve aile bütünlüğüne ilişkin kişilik hakkını ihlal ettiğini, kadının manevi zarar uğradığını ve BK. m.49 uyarınca manevi tazminat isteyebileceğini kabul etmiştir. ( Kemal OĞUZMAN/ Turgut ÖZ, Borçlar HuKuku Genel Hükümler, İstanbul 1995, s.645, dp:26 ) Yargıtay eski tarihli kararlarında enteresan hükümlere varmıştır; bu hükümler için bkz. IV. HD. 6.2.1974 T., E.553, K.486 ( Şener’den naklen ): “Cismani zarara uğrayan çocuğun ana –babası manevi tazminat isteyemez. Bu hak çocuğa tanınmıştır.”, YHGK. 20.6.1973 T., E.971/4, K.2243/523 ( Şener’den naklen ): “Çocukların cismani zarara uğramasından ötürü ana-baba manevi tazminat isteyemez”

[29] KILIÇOĞLU, s.1235

[30] ERTAŞ, s.92

[31] "Ölüm Ve Cismani Zararlarda Manevi Tazminat Ve Kriterleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Nilgün İleri'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. ( http://www.turkhukuksitesi.com/makale_673.htm , 20.5.2008)

[32] Ana-babanın manevi tazminat isteyebilme konusunda Yargıtayın aksi yönde görüşleri için bkz. IV. HD. 6.2.1974 T., E.553, K.486; Y. HGK,. 20.6.1973 T., E.97/4, K.2243/533 ( Şener’den naklen )

[33] SAYMEN, s.181

[34] SAYMEN, s.183

[35] HGK. 8.12.1965 T., E.65/892, K.450 ( Franko’dan naklen )

[36] FRANKO, s.143 ( Givord’a atfen )

[37] SAYMEN, s.183

[38] IV.HD. 23.9.1966 T., E.6734, K.4349 ( Franko’dan Karahasana atfen )

[39] ERTAŞ, s.93

[40] ÇETİN, s.96

[41] ERTAŞ, s.93

[42] SAYMEN, s.182; FRANKO, s.144

[43] SAYMEN, s.182-183

[44] BATİDER, Ocak 1967 IV., sa.1, s.121-122 ( Franko, s.144’den naklen )

[45] Franko’dan Olgaç’a atfen

[46] Şener’den naklen

[47] ERTAŞ, s.95; ÇETİN, s.97-98

[48] Eickhoff,, kişinin olağanüstü bir yeteneği sarsılmış olmadıkça bu unsurun göz önünde tutulmaması gerektiğini öne sürmüştür. ( Ertaş, s.96, dp.101’den naklen )

[49] “...Bu tazminatın miktar ve nispetini tayin ederken davacının duyduğu elem ve iztirabın derecesi, tarafların sosyal ve iktisadi durumlarının gözetilmesi gerekir.” ( IV. HD. 19.1.1967 T., E.326 Franko’dan Kudat’a atfen ), “Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, saldırı teşkil eden fiil ve olayın özelliği yanında, tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal makam ve diğer sosyal ve iktisadi durumlarını da dikkate almalıdır.” ( IV. HD. 29.1.2002 T., E.9970, K.1015 www.kazanci.com.tr, 20.5.2008), Yargıtay bir kararında ise bu unsura değişik bir yorum katarak şöyle hüküm vermiştir: “Hakim, manevi tazminat miktarını belirlerken... Türk toplumunun sosyal ve iktisadi durumlarını göz önünde bulundurmalıdır.” ( XV. HD. 31.1.2005 T., E.3048, K.345 www.kazanci.com.tr, 20.5.2008)

[50] SAYMEN, s.181-182; FRANKO, s.144-145

[51] ERTAŞ, s.97

[52] ÇETİN, s.99

[53] ÇETİN, s.100

[54] ERTAŞ, s.98

[55] ERTAŞ, s.99

[56] SAYMEN, s.183-184

[57] ÇETİN, 101 ( Hütte-Wondel’e atfen )

[58] ERTAŞ, s.100

[59] ERTAŞ, a.101

[60] SAYMEN, a.184

[61] Bergeron’a atfen Franko, s.153

[62] III. HD. 2.6.1970 T., E.2276 İst. Ba. Mec., 1970 sa. 7-8, s.616 ( Franko, s.153, dp.152’den naklen )

[63] SAYMEN, s.184

[64] İBK. 22.6.1966 - 7/7 ( Franko’dan Kudat’a atfen )

[65] TD. 28.9.1965 T., E.2687 ( Franko’dan Kudat’a atfen )

[66] ERTAŞ, s.102

[67] FRANKO, s.155

[68] TD. 27.2.1964 T., E.632 ( Franko’dan Kudat’a atfen )
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Manevi Tazminat Miktarının Tayini" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Hakan Tokbaş'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
05-06-2011 - 13:22
(4708 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 9 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 9 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
50744
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 6 dakika 54 saniye önce.
* Ortalama Günde 10,78 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 62141, Kelime Sayısı : 6432, Boyut : 60,68 Kb.
* 9 kez yazdırıldı.
* 14 kez indirildi.
* 7 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1345
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,88310695 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.