Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, Esas: 2010/11263, Karar: 2010/15425 İçtihat

Üyemizin Özeti
Anayasa m.141/3 hükmünde, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği belirtilmiştir.

HUMK m.388/3'te de kararda iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlenmesi, ihtilaflı konular hakkında toplanan delillerin anlatılması, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebeplerinin belirtilmesi, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuçların açıklanması ve hukuki sebebin bulunması gerektiği belirtilmektedir.

Davanın tarafları, kararın sebebini dayandığı gerekçeden anlayabilecekler; keza Yargıtay denetimi de ancak kararın gerekçe ihtiva etmesi halinde mümkün olabilecektir.
(Karar Tarihi : 11.11.2010)
"Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (devredilen SSK) tarafından trafik kazası sonucu yaralanan sigortalıların tedavisi için harcamalar yapıldığı, masrafların kısmen ödendiği, 263,95 TL bakiye alacaklarının bulunduğu, belirtilerek 506 sayılı SSK m.39 uyarınca 263,95 TL masrafın ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talebiyle dava açılmış; yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile 183,38 TL'nin 3/12/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline kesin olarak karar verilmiş; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 27/7/2010 gün ve 2010/175675 sayılı yazısıyla; kesin olarak verilen Tarsus İş Mahkemesi kararının; yeterli gerekçe taşımadığı, davalının zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediği, kazayı yapan S____'in kusurlu olduğu, ancak araç sahibi olan davalı şirketin kusurunun bulunmadığı, bu nedenle davalı şirketin sorumluğun da bulunmadığı sebepleriyle HUMK m.427/6 uyarınca hükmün kanun yararına bozulması istenilmiştir:

1 - Mahkeme kararında, yeterli gerekçe bulunmamaktadır.

Şöyle ki kararda sadece davalı şirkete ait tırın, diğer davalı S____ A____ tarafından kullanıldığı sırada kaza yaptığı, davacı kurumun sigortalıları olan A____ G____ ile B____ Y____'ın yaralanmasına sebep olduğu, davalı S____'in 8/8 kusurlu olduğu, davacı kurumun yaralanan sigortalılar için 273,18 TL tedavi masrafı, 183,20 TL geçici iş göremezlik ödeneği tediyesi yaptığı, dava dışı sigorta şirketi (A____ Sigorta A.Ş) tarafından kısmen 273,00 TL ödeme yapıldığı, bakiye 183,38 TL alacağın bulunduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 183,38 TL'nin 3/12/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline kesin olarak karar verilmiştir.

Oysa davalı L____ Uluslararası Taşımacılık ve Dış Ticaret A.Ş vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuş olup davalının bu savunması üzerinde durulmamıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m.109/1 hükmü uyarınca; "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar."

Davalının zamanaşımı itirazı değerlendirilmeden red ve kabul sebepleri açıklanmadan gerekçesiz olarak doğrudan sorumluluğuna karar verilmesi yasaya aykırı bulunmuştur.

Bilindiği gibi Anayasa m.141/3 hükmünde, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği belirtilmiştir. HUMK m.388 bent 3 hükmünde de kararda iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlenmesi, ihtilaflı konular hakkında toplanan delillerin anlatılması, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebeplerinin belirtilmesi, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuçların açıklanması ve hukuki sebebin bulunması gerektiği belirtilmiştir. Davanın tarafları, kararın sebebini dayandığı gerekçeden anlayabileceklerdir. Keza Yargıtay denetimi de ancak kararın gerekçe ihtiva etmesi halinde mümkün olabilecektir.

Hükmün gerekçeli ve açık olması için, iddia ve savunmaların tek tek ele alınması, cevaplandırılması, hukuka ve yasaya aykırı bulunma ya da bulunmama nedenlerinin açıklanması, yasal dayanaklarının gösterilmesi, anlamaya ve denetime elverişli nitelikte bulunması gereklidir. Ancak bu durumda HUMK m.388'e uygun bir kararın varlığından söz edilebilir.

2- Davalı şirketin kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır.

506 sayılı SSK m.39 uyarınca, üçüncü kişiyi istihdam eden işverene sorumluluk yüklenebilmesi için işverenin de kusurlu olduğunun belirlenmesi gereklidir.

Somut olayda davalı şirket, davaya karışan tırın malikidir. Tırı kullanan ise diğer davalı S____'dir. Olayda davalı şirketin sorumluluğuna gidilebilmesi için tır sürücüsü S____'in kusurunun belirlenmesinin yanında bu kişiyi istihdam eden davalı şirketin de kusurunun belirlenmesi gereklidir. Eğer sürücü S____'in istihdamında yanlış seçim yapılmışsa, ehil olmayan kişi işe alınmışsa v.b gibi durumlarda davalı şirkete sorumluluk yüklenebilecektir.

Mahkemece ise bu konuda da herhangi bir araştırma yapılmadan, doğrudan olarak davalı şirketin sorumluluğuna karar verilmesi, yine yasaya aykırı görülmüştür.

Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında; mahkemenin, davalı savunmalarını nazara almadan ve bu konudaki delilleri ortaya koyup tartışmadan, HUMK m.388 ve 2918 sayılı Kanun m.109/1 ve 506 sayılı SSK m.39 hükümlerine aykırı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemi kabul edilerek mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan sebeplerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla KANUN YARARINA BOZULMASINA; gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine, 11/11/2010 gününde oybirliği ile karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : (Eski) Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu - Mülga MADDE 388 :(Değişik: 3156 - 26.02.1985) Karar aşağıdaki hususları kapsar:

1. Kararı veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve tutanak kâtibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,

2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,

3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep,

4. Hüküm sonucu ile varsa (Değişik ibare: 5236 - 26.9.2004 / m.14 - Yürürlük m.22) "kanun yolu ve süresi",

5. Kararın verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve tutanak kâtibinin imzaları,

Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 25-12-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03469801 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.