![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 09.02.2009)
Taraflar arasında görülen davada A____5.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 19.07.2007 tarih ve 2006/2031-2007/1546 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada bulunan hesabından 3.000,00 TL'nin internet vasıtasıyla başka hesaba aktarıldığını, davalı bankanın internet vasıtasıyla yapılan işlemlerde müşterilerin haklarını koruyucu tedbir almaması nedeniyle zarara uğrandığını ileri sürerek, 3.000,00 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede güvenlik hususunda davacının uyarıldığını, davacının güvenlik kodu ile şifresini başka kişilerin kullanmasına imkan vermesi nedeniyle söz konusu havale işleminden dolayı sorumlu olmadıklarını, davacının kusurlu hareketi bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacıya ait banka hesabından 01.11.2005 tarihinde yapılmış olan havaleden davacının banka personelinin uyarısı üzerine haberdar olduğu, internet üzerinden yapılan işlemde davalı bankanın güvenlik önlemlerinin aşıldığına dair bilginin bulunmamasına rağmen davacının kişisel bilgilerini başkasına kullandırttığı hususunda da soyut iddiayı destekleyici nitelikte delil bulunmadığı, davalı bankanın teleweb bankacılık hizmetleri sırasında müşterilerin kişisel güvenliğini sağlayıcı tedbir almadığı veya alınan tedbirlerin yeterli olmadığı, davacıya ait hesaptan başka hesaba aktarılan havale sırasında davacının teyidinin sağlanmaması nedeniyle bankanın kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Davacının davalı Bankada hesabı bulunduğu, internet yoluyla bankacılık işlemi yapılması yönünde taraflar arasında "internet bankacılığı sözleşmesi" imzalandığı, bu sözleşme kapsamında işlem yapabilmesi için davalı tarafından davacıya internet şifresi verildiği, bilgisayar korsanlığı yoluyla davacı şifresi kullanılarak bu hesaptan başka bir hesaba havale yapılmış olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki çekişme, davacının internet şifresi kullanılarak iradesi dışında hesabından havale edilen bu paradan dolayı tarafların sorumluluklarının belirlenmesine yöneliktir. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve ekonomik alanda çeşitli imtiyazlar tanınan kuruluşlardır. Güven kuruluşları olan bankalar, topladıkları mevduatı sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu hususta objektif özen borcu altında olan bankalar, hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. BK.nun 99. maddesi uyarınca yapmış oldukları sorumsuzluk anlaşmaları da geçerli değildir. Somut olayda davacının kasıtlı olarak şifresini üçüncü kişiye verdiği, asıl fail ile birlikte hareket ettiği de iddia edilip, ispat edilmemiştir. İnternet bankacılığı yoluyla yapılan işlemlerde gerekli önlemleri almayan banka, kural olarak özen yükümlülüğünü ihlal etmekle asli kusurludur. Davacı müşterinin ise, bu tür bankacılıkta internet şifresini korumak dışında bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bunun ihlali de ancak müterafik kusur teşkil edecektir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının parola ve şifresini güvenli ortamlarda kullanmadığı gerekçesiyle kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, mahkemece, davacının kişisel bilgilerini başkasına kullandırttığı hususunda soyut iddiayı destekleyecek delil olmadığı benimsenmiştir. Somut olayda, internet bankacılığı işlemi sırasında davacının kullanıcı adı ve şifresi kullanılmış bulunmasına ve bu bilgilerin davalı bankanın bilgisayar sisteminden öğrenilmediğinin belirlenmiş olması nedeniyle, davacı müşterinin şifrenin kötüniyetli üçüncü kişiler eline geçmemesi için gerekli önlemleri almış olduğunu ispatlamış olması gerekir. O halde, mahkemenin davacının kusuruna yönelik gerekçesi yerinde olmayıp, somut olayda davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 99 :Hile veya ağır kusur halinde düçar olacağı mesuliyetten borçlunun iptidaen beraetini tazammun edecek her şart, batıldır.
Hafif kusur halinde, borçlu iptidaen mesuliyetten beraeti tazammun eden şartın dermeyanı sırasında alacaklı borçlunun hizmetinde ise veya mesuliyet hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatin icrasından tevellüt ediyorsa; haiz olduğu takdir salâhiyetine istinat ile hâkim, bu şartı batıl addedebilir. |
|
Şerh Son Güncelleme: 27-10-2010
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |