Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Danıştay 10. Dairesi, Esas: 2001/4795, Karar: 2003/696 İçtihat

Üyemizin Özeti
Güvenlik Kuvvetleri tarafından mevzii güvenliği amacıyla döşenen mayına basılması ile sakat kalınması olayında, zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının bulunduğu açık olmakla; İdarenin hizmet kusuru var ise bu ilke çerçevesinde; aksi takdirde kusursuz sorumluluk ilkesi gereği İdare, zararı tazminle mükelleftir.
(Karar Tarihi : 25.02.2003)
"Dava, olay tarihinde 11 yaşında olan ____'ın 13.5.1996 tarihinde, ____ İli, ____ İlçesi, ____ Köyü Jandarma Komutanlığı'na ait mevziler önüne mevzi güvenliği amacıyla döşenen mayına basması sonucu sol dizinden aşağısının kopması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen 6.000.000.000 TL maddi, anne ve babanın herbiri için 250.000.000 TL, çocuk için 500.000.000 TL manevi zararın olay tarihinden itibaren uygulanacak yasal faiziyle birlikte tazminen ödenmesi istemiyle açılmıştır.
Diyarbakır İdare Mahkemesi'nce, olayın oluş şekli ve zararın niteliği gereği uğranılan zararın sosyal risk ilkesine göre tazmini gerektiği, %45 işgücü kaybı nedeniyle uğranılan zararın yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu 13.522.992.551 TL olarak belirlendiği, ancak istemle bağlı kalınmasının zorunlu olduğu, olay ve manevi tazminatın niteliği dikkate alınarak istenilen manevi tazminatın ödenmesinin de uygun bulunduğu gerekçesiyle 6.000.000.000 TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte, 1.000.000.000 TL manevi tazminatın da yasal faiz uygulanmaksızın davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı idare, çocuğun da müterafik kusuru bulunduğu, anne ve babaya manevi tazminat koşulu oluşmadığı iddiasıyla anılan mahkeme kararının temyizen incelenip, bozulmasını istemektedir.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Buna karşın bilimsel ve yargısal içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte; yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
Belirtilen niteliğine göre sosyal risk ilkesinin uygulanabilmesi için olayın tüm toplumla ilgilendirilmesi ve zararın toplumsal nitelikli bir riskin gerçekleşmesi sonucu meydana geimesi yanında, olay ve zararın yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmaması, başka bir deyişle zarar ile idari eylem arasında bir nedensellik bağının da kurulamaması gerekmektedir.
Zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde sosyal risk ilkesinin uygulanmasına olanak bulunmadığından, idare hukuku kuralları çerçevesinde öncelikle hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın tazmin edilip edilemeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Olayda zararın güvenlik kuvvetlerince mevzi güvenliği amacıyla döşenen mayına basılması sonucu davacıların çocuğunun sakat kalması nedeniyle meydana geldiği, kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında oluştuğu, zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağı bulunduğu açık olduğundan, açılan tam yargı davasında sosyal risk ilkesine dayanılarak hüküm kurulmasına olanak bulunmamaktadır.
Dosya incelendiğinde, idarenin hizmet kusuru saptanamamakla birlikte, yürütülen güvenlik hizmeti sırasında kusuru bulunmayan davacıların uğradığı özel ve olağandışı zararın kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince tazmini gerekmektedir.
Bu itibarla, sosyal risk ilkesi gereğince tazminata hükmeden mahkeme kararı sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır"
Üye Notu : İşbu kararın özeti tarafımızca yazılmıştır.
İlgili Mevzuat Hükmü : İdari Yargılama Usulü Kanunu MADDE 13 :1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

       2. Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 20-01-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02565002 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.