Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 1983/5862, Karar: 1984/289 İçtihat

Üyemizin Özeti
Taraflar arasında resmi şekilde yapılmış bir gayrimenkul satışı veya gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi bulunmamaktadır. Bu şekilde, kanunun aradığı şekil şartına uymaksızın yapılan sözleşmede, sözleşme şeklen geçersiz olacağından, buna mesnetle verilenlerin de taraflarca birbirlerine iadesi gerekir. Ayrıca 6762 S.K. m.1461/2 uyarınca: "9 uncu maddenin ikinci fıkrasındaki miktardan fazla temerrüt faizi ödenmesini derpiş eden mukaveleler, 8 inci madde hükümlerine tabi olduğu gibi ödeme yerinde banka iskontosu yüzde ondan ziyade olduğu takdirde temerrüt faizi iskonto miktarına göre de istenebilir."
(Karar Tarihi : 26.01.1984)
"Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında, davalı şirkete ait iş hanının satın alınması konusunda yazışma ve görüşmeler yapıldığını ve müvekkilinin 9.8.1982 günü bu görüşmeler çerçevesinde davalıya "kapora" adı altında (8.000.000) lira ödediği ve aynı gün davalıya bir mektup göndererek, bu ödemenin (binayı satın alamaz) ise davalı tarafından irat kaydedileceğini bildirdiğini, ancak satım sözleşmesinin yapılmasını çeşitli şartların yerine getirilmesine ve özellikle Belediye ile hiç bir pürüzün kalmamış olması şartına bağlı tuttuğunu, oysa davalının iskan müsaadesini almamış olması nedeniyle müvekkilinin satış sözleşmesini yapmaktan vazgeçtiğini, gayrimenkul satışı ve satış sözleşmeleri resmi surette yapılmadıkça geçerli olmayacağından, velevki resmi sözleşmeyi yapmaya icbar etmek maksadıyla dahi olsa verilen paranın iadesi gerektiğine iktisap hükümleri gereğince TTK. 1461/ll. maddesine göre saptanacak temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesiyle, (8.000.000)liranın pey akçesi olup, davacı ile müvekkili arasında Tapuda resmi senet yapılması veya Noterde satış vaadi sözleşmesi yapılması hususunda bir anlaşma yapıldığının delili olarak B.K. m.156. ya göre verildiğini, taraflar arasındaki bu ön anlaşma ne satış akti ve ne de gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi olmayıp, neticeleri itibariyle sadece hususi hukuk hükümlerine göre şahsi haklar doğurabilecek ve ayni hak neticeleri tevlit etmeyen bir anlaşma olduğunu ve BK.m.19 gereğince in'ikat edip herhangi bir şekle tabi bulunmadığını, davacının vaadettiği, satış vaadi sözleşmesini yapmaktan imtina etmiş olması nedeniyle ve BK. m.156/3 gereğince pey akçesi olarak verdiğini, geri isteyemeyeceğini, davacının 20.10.1982 tarihli teleks ile satış vaadi sözleşmesini imzalamaya hazır olduğunu bildirmiş olmakla tarafların Noter huzurunda bir satış vaadi sözleşmesi imzalamak hususunda anlaştıklarının delili olduğunu, davacının 9.8.1982 tarihli yazısı ile paranın müvekkili şirketçe irat kaydedilebileceğini bildirmekle B.K. 238. maddesine göre bağışlama taahhüdünde bulunduğunu, müvekkilinin kabul beyanı ile de tekevvün ettiğini ve davacının B.K. m.239 a göre de bundan rücu etmemiş olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan delillere, davacının 29.11.1982 tarihli ihtarnamesine ve davalının buna verdiği 8.12.1982 tarihli cevaba dayanılarak, davalının taşınmazı Belediye'den iskanı alınmış ve hiç bir problemi kalmaksızın teslim edeceğini buna mukabil davacının da Devlet Planlama Teşkilatı Yabancı Sermaya Dairesinden gerekli izni sağlayacağının kararlaştırıldığı ve davacının (8.000.000) liralık çeki kapora olarak davalıya verdiği, davacının 29.11.1982 tarihli ihtarnamesinde anlaşma tarihinden bu yana Belediye'den iskan izni sağlanamadığı gibi, resmi şekilde yapılmış bir satış vaadi sözleşmesi de bulunmaması nedeniyle feshi ihbarda bulunduğu, davalının 8.12.1982 tarihli cevabında ise Belediye'den iskan alındığı hususunda bir açıklık olmadan kaporanın B.K.nun 156/3. maddesine göre geri istenemeyeceğini bildirmekle yetindiği, davalı bu ihtarında akti ifaya hazır olduğunu teleks ettiğini bildirmiş ise de, teleks ettiğine dair delilini ibraz edemediği, taraflar arasında resmi şekilde yapılmış bir satış veya satış vaadi sözleşmesi bulunmadığından, Kanunun şekil şartını aradığı bir sözleşme olmaksızın buna dayanılarak verilen dava konusu (8.000.000) liranın temerrüt tarihi olan 7.12.1982 tarihinden itibaren % 10 faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Davalı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

Davacı, dava dilekçesinde 1.12.1982 tarihinden itibaren T.T.K. 1461/2. maddesine göre faiz talep etmiş olmasına göre ödeme yerindeki banka iskonto miktarı % 10'u aşması halinde bu miktar üzerinden faize hükmetmek gerekeceğinden, bu yolda bir inceleme yapılmadan yazılı olduğu üzere % 10 faize hükmedilmesi doğru görülmemiş ve hükmün sırf bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir."
Üye Notu : İşbu kararın özeti tarafımızca yazılmıştır.
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 156 :Bir kimse pey akçesi verdiği takdirde, bunu zamânı rücu olarak değil; belki akdin inikadına delil olmak üzere vermiş addolunur.

Hilâfına mahalli âdet veya mukavele olmadıkça, pey akçesini alan, matlubuna mahsup etmiyerek onu muhafaza eder.

Zamânı rücu şart edildiği halde, âkitlerden her biri akitten rücu salâhiyetini haiz addolunur. Pey akçesi vermiş olan rücu ederse, verdiğini terk eder ve pey akçesini almış olan rücu ederse, aldığının iki mislini iade eder.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 18-01-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03194404 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.