Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/13-305 Esas 2007/313 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
Bu bilgilerin ışığında somut olaya bakıldığında; davacı avukatın, iş sahibinin kendisi yanında davayı takip etmek üzere başka bir avukata vekalet verdiğini ve bu avukatın Yargıtay’da yapılan duruşmaya iş sahibi adına katıldığını, kendisine 10.11.2005 günü tebliğ edilen Yargıtay bozma ilamı ile öğrendiği, ancak uzunca bir süre bekledikten sonra 29.12.2005 günü yapılan bozma sonrası, ilk oturumda ikinci avukatın kendisi yanında avukat olarak görevlendirilmesine karşı çıktığı ve Avukatlık Kanununun 172.maddesine göre vekillikten istifa ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kendisi yanında iş sahibince başka bir avukatın vekil olarak atandığını öğrenen davacı avukatın, makul bir süre içerisinde bu duruma itiraz ettiğini, iş sahibine bildirmediği görüldüğünden, zımnen muvafakat etmiş sayılacağı, dolayısıyla vekillikten çekildiği yönündeki beyanının haklı bir nedene dayanmadığı sonucuna varılmıştır.
(Karar Tarihi : 30.05.2007)
Taraflar arasındaki "vekalet ücreti alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.4.2006 gün ve 44-131 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 27.12.2006 gün ve 13581-16718 sayılı ilamı ile;

(…Davacı, avukat olduğunu, davalının vekili olarak Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2003/1517 esas sayılı davayı açıp takip ettiğini, dava ile fazlaya dair haklar saklı tutularak 500.000 YTL'nin tahsili istendiğini, daha sonra ıslahla talebin 11.393.708 YTL'ye çıkarıldığını, davanın 28.12.2004 tarihinde sonuçlandığını, karşı tarafın temyizi üzerine kararın Yargıtay'ca yetki yönünden bozulduğunu, bozmadan sonra 29.12.2006 tarihli duruşmaya muvafakati dışında davalının vekalet verdiği başka bir avukatın girmesi üzerine Avukatlık Kanununun 172. maddesi hükmüne göre vekillikten çekildiğini ve davalı ile aralarında yapılan 31.10.2003 tarihli ücret sözleşmesi ile kararlaştırılan ücretin tamamına hak kazandığını, davalının kendisine ödediği 222.500 YTL den 156.625.43 YTL yi harç ve masraf olarak yatırdığını, kalan 65.876.57 YTL'nin avukatlık ücretinden mahsup edildikten sonra 1.073.708 YTL ücret alacağı olduğunu bildirip, fazlaya dair hakları saklı kalarak 100.000 YTL nin faizi ile tahsilini istemiştir.

Davalı, başka avukata vekalet verdiğini ve bu avukatın Yargıtay'daki duruşmaya katıldığını en geç davacının Yargıtay ilamının kendisine tebliği ile öğrendiğini, 29.12.2005 tarihli duruşmaya kadar uzun süre ses çıkarmayarak zımmen muvafakat ettiğini, daha sonra istifa etmekle ücret istemeye hakkı olmadığını, Yargıtay'dan bozularak gelen davanın halen derdest olup, muaccel olmayan bir alacak için açılan bu davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının 1.139.708 YTL ücret alacağı olduğu ve taleple bağlı olarak 100.000 YTL nin dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının, davalının vekili olarak açtığı ve takip ettiği Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/1517 sayılı dosyasının lehlerine sonuçlandığı, karşı tarafın temyiz etmesi üzerine Yargıtay'da yapılan duruşmasına davalının vekili olarak davacının değil, davalının vekalet verdiği başka bir avukatın katıldığı, mahalli mahkeme kararının bozulduğu, Yargıtay ilamında davacıyı vekil olarak yeni vekalet verdiği avukatın temsil ettiğinin belirtildiği, bu Yargıtay bozma ilamının davacıya 10.11.2005 tarihinde tebliğ edildiği, davacının kararın Yargıtay'ca bozulmasından sonra yapılan ilk duruşmada davalı vekil edeninin başka avukatı vekil tayin ettiği, onunda yargılamaya katılmasına muvafakati olmadığını bildirerek, Avukatlık Kanununun 172. maddesine dayanarak vekillikten çekildiği, tüm dosya kapsamı ile sabittir.

Avukatlık Kanununun 172/1-2-3 maddesi "İş sahibi, ilk anlaşmayı yaptığı avukatın yazılı muvafakati ile, başka avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir.

İş sahibi, ilk avukatın muvafakatini kendisine tevdi veya tebliğ edilecek bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek talep eder. Avukat bu süre içinde cevap vermemişse muvafakat etmiş sayılır.

İlk avukatın muvafakat etmemesi halinde, vekalet akdi kendiliğinden sona erer. İş sahibi, muvafakat etmeyen avukata ücretin tamamını ödemekle yükümlüdür." düzenlemesini getirmiştir. Bu madde ile iş sahibi vekil edenin işini takip ve savunmasının yapılması için başka avukatlara vekalet verilmesi ve sonuçları düzenlenmiştir.

İş sahibinin değişik nedenlerle ilk sözleşme yaptığı avukatın yanında başka bir veya birden fazla avukat görevlendirmesi, onun avukat seçme, görevlendirme özgürlüğünden kaynaklanan kısıtlanamayacak en tabii bir savunma hakkıdır. Bunu yaparken önceki avukatını dışlamaması gerekir. Ancak ilk görevlendirilen avukat mesleğin bağımsızlığı ilkesi gereği çeşitli nedenlerle işini başka bir avukatla paylaşmak istemeyebilir.

Bu nedenlerle iş sahibine tanınan hakkın kullanılabilmesi, ilk avukatın yazılı muvafakat etmesine bağlanmıştır. Yasa hükmüne göre, işe başka avukatları görevlendirmek isteyen vekil eden iş sahibinin, ilk avukatından yazılı olarak başvurup, 7 gün süre verip muvafakat istemesi gerekir. Muvafakati istenen avukat, 7 gün içinde muvafakatini bildirmemesi halinde, başka avukatın görevlendirilmesine muvafakat etmiş sayılacaktır. Yasa burada olumlu veya olumsuz bir cevap vermeyen avukatın zımmen muvafakat ettiğini kabul etmektedir. Şayet iş sahibi vekil eden, yasaya uygun olarak süre verip bildirimde bulunarak, ilk avukatının muvafakatini almadan başka avukatlara vekalet vererek işi takibe görevlendirmesi halinde, ilk avukatın durumu öğrendiği andan itibaren makul bir süre içinde bu duruma muvafakat etmediğini derhal vekil edeni olan iş sahibine bildirmesi gerekir. Aksi halde bu duruma zımmen muvafakat etmiş sayılacaktır.

Somut olayda davacının, davalı vekil eden iş sahibinin işi takip etmek üzere başka avukata vekalet verdiğini, yeni tayin edilen vekilin Yargıtay'da yapılan duruşmaya katıldığını ve bu durumu, kendisine 10.11.2005 günü tebliğ edilen Yargıtay bozma ilamı ile öğrendiği sabittir.

Davacı avukat çok sonra, 29.12.2005 günlü celsede, uzunca sayılan ve makul olmayan bir süre sonunda Avukatlık Kanununun 172. maddesi hükmüne göre muvafakat etmediğini vekaletten çekildiğini bildirmesi doğru değildir. Davacı makul bir sürede işe başka avukatın görevlendirilmesine muvafakat etmediğini bildirmemekle, zımmen muvafakat etmiştir. Bu nedenle 29.12.2005 tarihli celsede vekaletten çekildiğini bildirmesi haksızdır. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözönünde tutulmadan, aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, vekalet aktinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

Davacı, kendisi tarafından takip edilen davaya bilgisi ve muvafakati dışında bir başka avukatın vekil sıfatıyla atandığını, bu nedenle Avukatlık Kanununun 172.maddesi gereğince avukatlıktan çekildiğini, kanun gereğince sözleşmede kararlaştırılan ücreti hak ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 100.000 YTL.nin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davacının yeni bir avukat atandığını bozma ilamının kendisine tebliği ile öğrendiğini, davalının makul süre içerisinde görevlendirilen ikinci avukata muvafakat etmediğine dair yazılı bir ihtaratta bulunmadığını, bu nedenle ikinci avukata zımmen onay vermiş sayılacağını, buna rağmen vekillikten istifa etmesinin haklı nedene dayanmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirilmiştir.

Mahkemece, davacının Avukatlık Kanununun 172.maddesine göre haklı nedenle sözleşmeyi feshettiği anlaşılarak, davanın kabulüne ilişkin olarak kurulan hüküm,Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş, mahkemece ilk hükümde direnilmiştir.

Uyuşmazlık; davacı avukatın ikinci avukatın atandığını öğrendiği tarihten itibaren makul süre içerisinde ve haklı nedenle avukatlıktan çekilmiş sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Yargının bir unsuru olan avukat, iddia, savunma ve yargı üçgeninde bağımsız olan savunmayı temsil eder. Avukatlık hizmeti bir kamu hizmeti olmakla birlikte, serbest meslek icra eden avukatlar eliyle yürütülür. Ücret karşılığında müvekkili için hukuksal yardımda bulunan avukat ile bu yardımı sunduğu müvekkili arasındaki hukuki ilişki maddi hukuka tabi olup, özel hukuk alanındaki bir sözleşme ilişkisidir. (Semih Güner, Avukatlık Hukuku, Ankara 2002, s.51)

Avukat üzerine aldığı işi kanun ve anlaşma hükümlerine göre takip etmek zorundadır. (Avukatlık Kanunu m.171) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2.maddesinde ise "kesin hüküm elde edilinceye kadar" avukatın işine devam edeceği açıklanmıştır. Bu durumda avukatın sözleşmesi, ilk yargılama aşamasını kapsadığı gibi, karar, temyiz, temyiz duruşması ve temyiz sonrası aşamayı da kapsar. Bunun aksine sözleşme yapılması ise mümkündür. Avukatlık sözleşmesi avukat ile iş sahibi arasında özel bir güven ilişkisi gerektiren bir sözleşme olduğundan taraflar diledikleri zaman sözleşmeyi sona erdirme hakkına sahiptirler. (Songül Karateke, Avukatlık Sözleşmesinde Ücret,Ankara 2006, s.128 vd)

Tarifenin 5.maddesine göre ise avukat işi kabul etmekle ücretin tamamına hak kazanır.

İş sahibince, işin başında birden çok avukata avukatların bilgisi dahilinde vekalet verilebilir.Bu durumda iş sahibi ile avukatlar arasında düzenlenen sözleşme hükümleri uygulanır.

Adil yargılanma ve savunma hakkının bir gereği olarak, iş sahibi işi istediği avukat yada avukatlara verebilir. Dahası, ilk vekalet verdiği avukatın yanında başka bir avukat yada avukatlar görevlendirebileceği gibi, ilk avukatı azledip, yeni bir avukata işi verebilir.

Buna göre, iş sahibi işi ilk avukatı ile birlikte başka avukatlara da gördürmek istiyorsa, ilk avukatına göndereceği bir yazı ile engeç bir hafta içerisinde cevap verilmek üzere bu duruma muvafakat edip etmeyeceğini sorar.Bir haftalık süre içerisinde avukat cevap vermez veya olumlu bir cevap verirse, her iki avukat işi birlikte yürütür.İlk avukatın müvekkilinin bu talebine bir haftalık süre içerisinde muvafakat etmediğini açıkca beyan etmesi durumunda, iş sahibi ile aralarındaki vekalet akti kendiliğinden sona erer.

Burada, vekaleti sona erdiren yeni bir sebep ihdas edilmiştir.Bu durumda, vekaletin sona erebilmesi için, avukatın muvafakat vermediğine dair beyanının iş sahibine ulaşması yeterlidir. Onun da kabulü aranmamıştır. Avukatın muvafakati yazılı olarak vermesi gerektiğine göre, bu talebe olumsuz cevabında yazılı olması gerekir. (Avukatlık Kanunu m.172)

Avukatın muvafakat verip vermediğini ispat yükü iş sahibinindir. Avukata böyle bir tebliğ yapılmamış, böyle bir istemde bulunulmamış ise, avukat durumu öğrendiği andan itibaren muvafakat vermediğini iş sahibine bildirerek, vekalet aktini sona erdirebilir. Örneğin; duruşmaya katılan avukat bir başka avukatın da müvekkilinin vekaleti ile duruşmaya katıldığını görür ise, bir hafta içerisinde muvafakat etmediğini yazılı olarak müvekkiline bildirebilir.Aksi halde, yasa hükmüne göre muvafakat etmiş sayılır.Bu nedenle kendisine ikinci bir avukatın görevlendirilmek istendiği yazılı olarak bildirilmese de, bir şekilde ikinci bir avukatın iş sahibince kendisinin yanında görev yapmak üzere görevlendirildiğini öğrenen avukatın, bu durumu öğrendiği tarihten itibaren makul süre içinde buna karşı koyduğunu yazılı olarak iş sahibine bildirmesi gerekir. Bildirmediği takdirde, artık daha sonra bu konuyu ileri sürerek haklı sebebe dayalı istifa hakkı bulunmamaktadır. (Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 C.V s.5377 vd, Murat Aydın, Avukatlık Ücreti, Ankara 2006 s.93 vd, Semih Güner,Avukatlık Hukuku, Ankara Barosu Yayınları, 2003 s.338)

Bu bilgilerin ışığında somut olaya bakıldığında; davacı avukatın, iş sahibinin kendisi yanında davayı takip etmek üzere başka bir avukata vekalet verdiğini ve bu avukatın Yargıtay'da yapılan duruşmaya iş sahibi adına katıldığını, kendisine 10.11.2005 günü tebliğ edilen Yargıtay bozma ilamı ile öğrendiği, ancak uzunca bir süre bekledikten sonra 29.12.2005 günü yapılan bozma sonrası, ilk oturumda ikinci avukatın kendisi yanında avukat olarak görevlendirilmesine karşı çıktığı ve Avukatlık Kanununun 172.maddesine göre vekillikten istifa ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kendisi yanında iş sahibince başka bir avukatın vekil olarak atandığını öğrenen davacı avukatın, makul bir süre içerisinde bu duruma itiraz ettiğini, iş sahibine bildirmediği görüldüğünden, zımnen muvafakat etmiş sayılacağı, dolayısıyla vekillikten çekildiği yönündeki beyanının haklı bir nedene dayanmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.05.2007 gününde, oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Avukatlık Kanunu MADDE 172 :İş sahibi, ilk anlaşmayı yaptığı avukatının yazılı muvafakatı ile, başka avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir.
       İş sahibi, ilk avukatın muvafakatını kendisine tevdi veya tebliğ edilecek bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek talep eder. Avukat bu süre içinde cevap vermemişse muvafakat etmiş sayılır.
       İlk avukatın muvafakat etmemesi halinde, vekalet akdi kendiliğinden sona erer. İş sahibi, muvafakat etmiyen avukata ücretin tamamını ödemekle yükümlüdür.
       İlk avukatın muvafakatı ile işin başka avukatlar tarafından da takibi halinde iş sahibi, ilk avukatın ücretinden kısıntı yapamaz. Bu halde avukatların müvekkile karşı sorumluluğu konusunda 171 inci maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.M.Mustafa ÖZKUL
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 02-04-2019

THS Sunucusu bu sayfayı 0,04016209 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.