Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas: 2013/10063, Karar: 2013/ 13581 İçtihat

Üyemizin Özeti
Davacının, dava dışı kişilerle birlikte paylı mülkiyete tâbi olarak paydaşı olduğu dava konusu taşınmaz, uzun süredir mesken olarak davalı kullanımındadır ve davacı, bu kullanıma ses çıkarmamış ve herhangi bir itiraz da ileri sürmemiş; diğer bir anlatımla kullanıma muvafakat etmiştir. Taraflar arasında BK m.299 (TBK m.379) anlamında sözlü ariyet akdi vardır. Davacı, 24.05.2012 tarihinde davalıya keşide ettiği ihtarname ile bu muvafakati geri almış, yani BK m.304 uyarınca ariyet akdini feshetmiştir. Buna göre; davacı, davalıdan muvafakati geri aldığı ihtarname tebliğ tarihi ile dava tarihi arasındaki süre için ecrimisil isteyebilir.
(Karar Tarihi : 30.09.2013)
"Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı M____ tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm, davalı M____ tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmiştir.

Bilindiği üzere adli yardım, fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır. (HMK.334 – 340. md.) 6100 sayılı HMK'nin 336. maddesine göre adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden isteneceği, Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebinin ise bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay'a yapılacağı düzenlenmiştir.

Aynı Kanun'un adli yardım talebinin incelenmesi başlıklı 337.maddesinde mahkemenin, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği düzenlenmiş, 11.04.2013 gün ve 6459 sayılı Kanun'un 23.maddesi ile eklenen cümle ile de, talep hâlinde incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı, adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebinin açıkça belirtileceği düzenlemesi getirilmiştir.

Yine, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonunda adli yardım talebi hakkında verilen kararlara karşı itiraz yasa yoluna gidilebileceği; buna göre adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebileceği, kararına itiraz edilen mahkemenin, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye göndereceği, itiraz incelemesi neticesinde verilen kararın kesin olacağı düzenlenmiştir.

Ayrıca, 6100 sayılı HMK'nin 337/son maddesinde adli yardımın daha önce yapılan yargılama giderlerini kapsamayacağı da hüküm altına alınmıştır.

Hemen belirtilmelidir ki, adli yardım ancak derdest olan bir davada asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; Kanun yollarına başvuru sırasında ise bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay'dan istenebilecektir. Bir diğer deyişle esas hakkında verilen karar kesinleştikten sonra artık kesinleşen dosyada adli yardım talep edebilmek imkânı bulunmamaktadır. (Y.HGK'nin 14.06.2013 gün ve 2013/19-1017 E, 2013/832 K. sayılı ilamı)

Somut olayda dosyaya eklenen belgelerden talepte bulunan davalının yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığı ve adli yardım talebinin yerinde olduğu anlaşılmış olmakla (HMK'nin m.336/2) adli yardım talebinin kabulüne karar verildikten sonra, işin esasına yönelik olarak yapılan inceleme sonucunda;

Çekişme konusu taşınmazın tapuda davacı ile dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davalının kayıttan veya mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, taşınmazın davaya konu bölümünün davalı tarafından 10-15 senedir mesken olarak kullandığı gözetildiğinde, taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın elattığı belirlenmek suretiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazlarının reddine;

Davalının ecrimisile yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Dava konusu taşınmazı davalının uzun süredir mesken olarak kullandığı, davacının bu kullanıma ses çıkarmayıp herhangi bir itiraz ileri sürmediği, diğer bir anlatımla kullanıma muvafakat ettiği; ancak, 24.05.2012 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile bu muvafakatin geri alındığının kabulünde zorunluluk vardır. Başka bir ifade ile taraflar arasında Borçlar Kanununun 299. maddesi (yeni 379 md.) hükmü uyarınca sözlü olarak ariyet akti yapıldığı ve ihtarname çekilmekle muvafakatin geri alındığı, yani aynı yasanın 304. maddesi gereğince aktin feshedildiği kabul edilmelidir. Buna göre fuzuli şagilin (haksız kullanımın) taşınmaz malikine tasarrufundan dolayı ödemekle yükümlü bulunduğu haksız işgal tazminatından sorumlu tutulmasına olanak bulunmaktadır.

Hal böyle olunca; davada ihtarnamenin tebliğ tarihi ile dava tarihi arası dönem için ecrimisile karar verilmesi gerekirken, dava tarihinde geriye doğru beş yıllık süre için ecrimisile hükmedilmesi doğru değildir.

KARAR : Davalının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 995 :İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.

İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.

İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 22-02-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03539896 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.