![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 23.02.2005)
"Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 1. Ticaret Mahkemesi'nce davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 21.05.2002 gün ve 2000/546-2002/400 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 10.06.2003 gün ve 2003/1440-3109 sayılı ilamı ile,
(...Taraflar arasındaki akit, davacı şirketin davalıya gönderdiği 14.06.1995 tarihli fesih ihbarnamesinin davalı kooperatife ulaştığı anda feshedilmiş, akdin feshi davası da 6.01.1996'da açılmıştır. Zamanaşımının en erken bu tarihlerden başlaması gereklidir. Davanın açıldığı 31.05.2000 tarihine kadar olayda BK'nın 126/4. maddesindeki 5 yıllık süre dolmadığından mahkemece davalının zamanaşımı def'inin reddiyle işin esasının incelenmesi ve sonucuna uygun bir karara varılması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamıştır...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle fesih bildiriminin açıkça 14.06.1995 tarihli ihtarnameyle yapılmış, kısmî davanın da 30.01.1996 tarihinde açılmış olmasına göre Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. KARAR : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.2.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY : Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen niza ek davada zamanaşımının dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır, yerel mahkeme ek davada zamanaşımının dolduğunu kabul etmiş; özel daire ve HGK ise zamanaşımının ikinci uyarıdan itibaren hesaplanması gerektiği görüşünü kabul etmiştir. Gerçekten de davalıya ikinci fesih uyarısı 14.06.1995 tarihinde gönderilmiş olup bu tarih esas alındığında dava tarihi itibarı ile BK'nın 126/4. maddesindeki beş yıllık zamanaşımı süresi dolmamaktadır, ancak yüksek özel dairenin ve HGK'nın aşağıda açıklanan nedenlerle bozma kararına katılamıyorum: Bilindiği gibi karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde taraflardan birisinin edimini yerine getirmemesi halinde BK'nın 106/1. maddesine göre önce borçluya temerrüt uyarısı gönderilerek akdin ifası için önel verilmesi bu önel içerisinde borç yerine getirilmez ise bu defa BK'nın 106/2. maddesine göre seçimlik haklardan hangisinin kullanıldığının karşı tarafa bildirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk çekilen uyarıda akdin feshedildiği değil süre sonunda feshedileceği belirtilmektedir. Ancak bu uyarılar ayrı ayrı çekilebileceği gibi aynı uyarıda ikisi birlikte de gönderilebilir. Bu durumda verilen süre içerisinde karşı taraf yükümlülüğünü yerine getirmeyince sözleşme feshedilmiş olup yine aynı uyarıda kullanılacağı belirtilen seçimlik hak kullanılır hale gelmekte ve davacı burada belirttiği haktan vazgeçerek seçimlik hakkını değiştirme imkanını da kaybetmektedir. Bu durum yüksek 11. Hukuk Dairesinin 8.5.1980 gün 1980/1709-3467 sayılı kararında da (BK'nın 106. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında öngörülen iki ayrı ihtarname yerine tek bir ihtarname ile yetinilmesi de mümkündür. Yani hem akdin ifası için mehil verilmesi hem de bu mehil zarfında borç yerine getirilmezse ileride ne isteneceğinin önceden beyan edilmesinde kanuna aykırı bir durum yoktur. Davacı ihtarnamede 15 gün mehil verdiğine ve bununla yetinmeyerek davalının 15 gün zarfında sözleşme gereğini yerine getirmemesi halinde malı piyasadan temin ederek aradaki fark kadar zarar talep edeceğini bildirdiğine göre davacı artık bu zarar-ziyan isteğinden vazgeçip akdin ifasını isteyemez) denilmek suretiyle bu şekilde çekilen uyarının geçerli olduğu artık ikinci bir uyarıya gerek bulunmadığı açıklanmıştır. Olayımızda da davacı her iki uyarıyı birlikte çekmiş ve bu uyarı gerek akdin feshi gerekse temerrüt yönünden sonuçlarını doğurmuş olduğundan zamanaşımının uyarı ile birlikte oluştuğunun kabulü gerekir. Bu tarih 14.5.1995 olup dava tarihi olan 31.5.2000 tarihi itibarı ile zamanaşımı dolmuştur. Akdin feshedilmesi ve temerrüdün oluşması için muhakkak davacının uyarı çekmesi diye bir koşul da yoktur. Karşı tarafın uyarısı veya uyarıya cevabı ile de akit feshedilebilir. Olayımızda davalı kendisine gönderilen uyarıya vermiş olduğu cevapta böyle bir akdin varlığından gönderilen uyarı ile haberdar olduğunu, yapılan sözleşmenin yetkili organlar tarafından düzenlenmediğini, arsa tahsisi yapılmadığından sözleşmenin kendiliğinden geçersiz hale geldiğini belirtmiş ve bu uyarı 23.5.1995 tarihinde davacıya tebliğ edilmiştir. Bu tebliğ ile birlikte davalı akitle bağlı olmadığını ve yükümlüğünü yerine getirmeyeceğini açıkladığına göre fesih ve temerrüt BK'nın 107. maddesi göz önüne alındığında bu tarih itibarı ile de doğmuş olup buna göre de zamanaşımı süresi dolmuştur. Kaldı ki ek davadan önce görülüp Yargıtay onayından geçerek kesinleşmiş bulunan ilk davada dahi akdin feshinin ve temerrüdün ilk uyarı ile oluştuğu mahkemenin kabulündedir. Ek davada bunun aksine zamanaşımının ikinci uyarı ile başladığının kabulünün dosya kapsamına göre dayanağı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim." |
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 126 :Aşağıdaki alacak veya dâvalar hakkında beş senelik müruru zaman cari olur.
1. Alelûmum kiralar ile resülmal faizleri ve muayyen zamanlarda tediyesi meşrut aidat hakkındaki dâvalar 2. Erzak bedeli ve nafaka ve otel ve lokanta masraflarına müteallik dâvalar 3 - (Değişik: 6763 - 29.06.1956) Sanatkarların veya esnafın emeklerini karşılığı, perakendecilerin sattıkları malların parası, noterlerin mesleki mesleki hizmetleri karşılığı, başkalarının maiyetinde çalışan veya müstahdemi olan kimselerin, hizmetçilerin, yevmiyecilerin ve işçilerin ücretleri hakkındaki davalar: 4 - (Ek: 6763 - 29.06.1956) Ticari olsun olmasın bir şirket akdine dayanan ve ortaklar arasında veya şirketle ortaklar arasında açılmış bulunan bütün dâvalar ile şirketin müdürleri, temsilcileri, murakıplariyle şirket veya ortaklar arasındaki dâvalar, vekâlet akdinden, komüsyon akdinden, acentalık mukavelesinden, ticari tellâkllık ücreti dâvası hariç, tellâllık akdinden doğan bütün dâvalar, mütaahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak dâvalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün dâvalar. |
|
Şerh Son Güncelleme: 13-11-2013
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |