![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 14.11.2003)
"SUÇ: Devlet Memuruna intisap iddiasıyla menfaat sağlamak.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 13.3.2003 gün ve 23 sayılı kararı ile sanık H____ Ç____ hakkında Devlet Memuruna intisap iddiasıyla menfaat sağlamak suçundan açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi; Katılan K____ K____ 14. Hukuk Dairesi Başkanı M. H____ S____'ya 10.7.2002 tarihinde APS ile gönderdiği mektupta özetle; oğlu F____ K____'ın gasp suçundan yargılanıp mahkûm edildiğini bu dosyanın temyizi aşamasında, inceleme yapan 6. Ceza Dairesinde lehine karar çıkartılmasının sağlanması amacıyla, H____ Y____ aracılığıyla sanık H____ Ç____'a çeşitli kereler yapılan ziyaretlerde toplam 8500 dolar 1.500.000.000 TL, 10 kg. sucuk, 5,5 kg. pastırma ve altı şişe viski götürüldüğünü, hükmün onanması üzerine sanığı ziyaret edip geri verilmesini istemesine rağmen paranın iade edilmediğini belirterek, paranın iadesi konusunda yardım isteminde bulunmuş, dilekçe ve eklerinin 14.Hukuk Dairesi Başkanı tarafından 2002-170 sayılı yazı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmesi üzerine, Birinci Başkanlık Kurulunun 3.10.2002 gün ve 76 sayılı kararı ile ön inceleme başlatılmış, katılanın 19.10.2002 tarihinde 6. Ceza Dairesi Başkanı M____ A____'a gönderdiği benzer iddia ve istemleri içeren mektubu da, ön soruşturma evrakı ile birleştirilmiştir. Katılan Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.11.2002 tarihinde alınan beyanında; 10.7.2002 tarihli dilekçeyi ben yazdım, altındaki imza bana aittir, dilekçemi aynen tekrar ederim. Oğlum F____ K____ adam öldürmek suçundan Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı, müebbet ağır hapis cezası aldı. Bu karar Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce onandı. Ancak, maktullerin üzerinden alınan eşya ve paralar ile ilgili olarak dava açılması istendi. Bunun üzerine Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesine gasp suçundan dava açıldı, oğlum ve diğer sanığın 24 yıl, 12 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verildi. Hüküm temyiz edildi. Cezaevinde oğlum ile birlikte yatan ve bilahare tahliye olan E____ S____ isimli şahıs cezaevinden çıktıktan sonra beni arayıp, kendisini tanıtarak, "F____ ile cezaevinde yattım, oğlunun suçsuzluğuna inanıyor ve üzülüyorum, seninle tanışmak, görüşmek istiyorum" dedi. Bunun üzerine E____ S____'ın yazıhanesine gittim. E____ S____, Yargıtay'da bazı hakimlere para veya menfaat temin edilirse, dosyaları bozulabiliyormuş dedi. Ben de bu tip sözler işitmiştim. Tamam verelim, bozduralım; kim yapar, diye sordum. Sohbet sırasında H____ Y____ isimli şahsın bu işleri yaptığını duyduğunu, isterseniz bir görüşün dedi, kabul ettim. Birkaç gün sonra E____ S____ evimi aradı, bürosuna çağırdı, büroda H____ Y____'la tanıştırdı. H____ Y____, Üye Hakim H____ Ç____'ı aradı. Oğlumun dosyasından bahsetti, yardımcı olmasını istedi. Hakim dosyayı getirin bir inceleyeyim, getirirken hediye paketi şeklinde paket ettirin etraf şüphelenmesin dedi. H____ Y____'la Ankara'ya gittik, H____ Ç____ ek binadan şu anki odasına taşınıyordu, koridorda bekledim. H____ bana, giderken pastırma, sucuk, viski alalım götürelim demişti. Ben de sucuk, pastırma, viski almıştım, H____ dosya ve aldıklarımızı odasına girerek verdi. Biraz sonra dışarı çıktı, H____ Bey hakimleri yemeğe götürecekmiş 500 milyon lira istiyor dedi. 300 milyon lira verdim. H____ tekrar odaya girip bu parayı verdi. Sanık ben dosyayı inceleyeyim sizi ararım demiş, görüşme tarihimiz 28.1.2002 idi, bir ay kadar sonra H____ Ç____, H____ Y____'ın oğlunu (0.535.____) no'lu telefondan arayıp, 6.3.2002 günü Ankara'ya gelmemizi istemiş, H____ Y____'ı yanıma alarak Ankara'ya gittim, yanımızda telefonda istediği sucuk, pastırma ve viskiyi götürdük. H____ Y____ odaya girip, getirdiklerimizi verdi. Ben kapı açıldığından içerideki Hakim H____ Ç____'ı görüyor, konuşmaların çoğunu duyuyordum. Hediyeler için teşekkür etti. Yarım saat sonra H____ dışarı çıkıp, hakim ve savcıları yemeğe götürmek için 250 milyon lira istendiğini söyledi, parayı H____'a verdim. H____ odaya girerek parayı verdi. H____ çıktıktan sonra, Hakim beyin dosyayı okuduğunu, işlerin iyiye gittiğini, kendisinin bizi arayacağını söyledi, 18.3.2002 tarihinde tekrar çağırılınca, yine aynı şekilde aldığımız hediyelerle Ankara'ya gittik. H____ içeriye girip hediyeleri ve 200 milyon lirayı Hakim Bey'e verdi, birkaç gün sonra 21.3.2002 günü tekrar Ankara'ya çağrıldık, yine giderken istenilen hediyeleri götürdük, H____ içeriye girerek hediyeleri verdi, 300 milyon lira istediğini söylemesi üzerine, bu parayı da H____'a verdim, parayı Hakim Bey'e verdiğini görmedim, dışarıdan duyduğum kadarıyla H____, Hakim Bey'e, çok para istiyorlar biz bu parayı nereden bulalım, bize çocuğumuzu tekrar mı satıyorlar, şeklinde sözler söyledi; Hakim bey Hasan'a, hakimlerle görüşüp bu işi birkaç milyara bağlarım, ancak parayı peşin istiyorlar, kendim için bir şey istemiyorum, yalnız bir daha gelirken kehribar bir tesbih getirin dedi. Kayseri'ye döndüğümüzde, 200 milyon liraya tesbihi aldım, birkaç gün sonra H____ beni arayıp, "Hakim Bey'le görüştüm 29 Mart'ta burada olun, gelirken 5 milyar lira getirin, ancak Türk parası kaba olur, Dolar veya Euro olarak getirin ama eksik olmasın çok kızıyorlar" dedi diye söyledi, 35 adet 100 Dolar alıp Ankara'ya gittik. Hasan odaya girdi, bu parayı verirken kapı açıktı gözlerimle gördüm, Hakim Bey aldı, hemen cebine koydu, kapının açık olduğunu farkedince kapattı. H____ içeride fazla kalmadı, arkasından Hakim Bey de dışarıya çıkarak hızla yürüyüp gitti. H____ "parayı hakimlere götürüyor, saat 11.30 da gelmemizi istedi" dedi, 11.30 da odasına gittik. H____'a içeriye girdiğinde, oğlumu nasıl kurtaracaklarını sormasını söyledim, H____ içeriye girip sordu, dışarıya çıktığında çok sevinçliydi, tamam bu sefer oldu, oğlun kurtuluyor Hakim Bey'e sordum. Ancak sen hukukçu musun, bu işin nasıl olacağına senin aklın ermez, biz iki dosyayı birleştireceğiz dosyalar çok karışık, çocuğu aftan da yararlandıracağız ve yakında tahliye olacak, hazırlıklı olun kesin para miktarını söylediklerinde getirirsiniz demiş. Bir müddet sonra H____ beni arayıp, Hakim Bey aradı 17 Nisan'da Ankara'da bekliyor, 5 bin Dolar daha para istedi dedi, yine H____'la Ankara'ya gittik, H____ görüştü, benimle görüşmesini istedi kabul etmedi. 5 bin Dolar gelmezse dosya onanacak dedi, Kayseri'ye döndük evimi ipotek ettirerek 4 bin Dolar bulabildim, 24 Nisan'da Ankara'ya gidip 25 Nisan'da H____ Y____, benim verdiğim 4000 dolar, 50 milyon lira ve diğer hediyeleri götürüp Hakim Bey'e verdi, verirken kapı açıktı, parayı verdiğini gördüm, aldı cebine koydu, yine gelip kapıyı kapattı. H____ 2-3 dakika kadar içeride kaldı, dışarıya çıktı, arkasından da Hakim Bey çıktı, 1000 Dolar ve 200 milyon daha getirsinler, bu para mahkeme masrafı olacakmış, bize karardan bir suret vereceklermiş diye söyledi, birlikte Kayseri'ye döndük. Hakim Bey'in araması üzerine 7 Mayıs tarihinde Ankara'ya gittik. İstenen parayı ve getirdiğimiz hediyeleri H____ verdi, ancak bu sefer görmedim. H____, dışarıya çıktığında tamam işimiz bitti, dosya reise imzaya gitmiş kararı daha sonra gelecekmiş dedi, 1 hafta 10 gün süreyle benim cep (0.532.____) ve (0.352.____) no'lu iş telefonlarımdan, Hakimin cep telefonunu H____ Y____ sürekli aradı. Hakim Bey her seferinde tamam iş oluyor çocuk kurtuluyor diye söyledi. Dosyanın onandığını öğrenince, H____ Y____'ı aradım. O da benim hem cep telefonumdan, hem de işyeri telefonumdan Hakim Bey'i arayarak nasıl olur bu karar nasıl onanır biz sana 10 bin Dolar vermedik mi, şu kadar masraf etmedik mi, sen ne söz verdin, ne oldu diye söyledi. Hakim Bey cep telefonunu kapattı. H____'ın bir dahaki aramalarında Hakim Bey ona hakaret edip, DGM'ye şikayet ederim, tutuklattırırım diye tehdit etmiş, Haziran ayında Ankara'ya gidip Hakim Bey'in odasına girdim. Kendimi Emekli Veteriner K____ K____ diye takdim ettim. Bana hoş geldin dedi, buyurun oturun çay söyleyeyim dedi. "Hakim bey, bize niye böyle yaptınız, niye bizi dolandırdınız, ben artık getirdiğim viski ve sucuklardan vazgeçtim, paramı geri verin" diye söyledim. Hakim Bey, seni H____ dolandırmış, H____ yanıma bir kez geldi, sucuk getirdi, bir arkadaşının işini söyleyip gitti, bunun haricinde H____ Y____'ı görmedim deyince, Hakim Bey ne bir keresi, tam 8 kez H____'la birlikte buraya geldik, H____ sana dolarları verirken kendi gözlerimle gördüm dedim, dolarları almadığını söyleyip, viskiler duruyor işte dolapta, istersen parasını vereyim, sucuklar da zaten çok yağlıydı diye söyledi, ısrar edince, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına telefon açayım, H____ Y____'ı yakalasınlar gereğini yapsınlar diye söyledi. H____ Y____'ı getireyim yüzleşin diye söyledim kabul etmedi. Belgen varsa git şikayet et dedi. Bir ay süreyle defalarca cep telefonumdan kendisini aradım, her seferinde beni azarladı, en son seferinde, seni Devlet Güvenlik Mahkemesine takip ettiriyorum, bir daha beni arama dedi, telefonu kapattı, bir daha telefonlarıma hiç cevap vermedi. Bunun üzerine 10.7.2002 tarihli dilekçeyi yazdım, H____ Ç____'ı işin başından beri tanıyorum şu an görsem yine tanır ve teşhis ederim şeklinde beyanda bulunarak, Ankara'ya gidiş-gelişlerini gösterdiğini belirttiği, 15 adet otobüs bileti, ve 7.8.2002 tarihinde sanık ile Yargıtay 6. Ceza Dairesi Başkanı M____ A____'a yazmış olduğu mektup fotokopilerini kanıt olarak sunmuş, bu mektuplarda da benzer beyanlarda bulunduğu anlaşılmış, duruşmada 9.5.2003 tarihli oturumda da aynı iddialarını yinelemiştir. Sanık 26.2.2003 tarihinde yapılan sorgusunda; 1980'li yıllarda görev yaptığım Kayseri İli Felahiye İlçesinden olan ve o zamanlar otobüs terminalinde çalıştığı için geliş-gidişlerimde yardımcı olan K____ B____ isimli şahıs Ankara'ya yolu düştükçe beni de ziyaret ederdi. Bir iki kez de isminin H____ olduğunu sonradan öğrendiğim şahısla birlikte gelmişti. Tahminime göre 2002 yılı Ocak veya Şubat aylarında H____ denen şahıs odama ziyarete geldi, yeğeninin yargılanıp ceza aldığını, kararı temyiz ettiklerini söyledi, kendisine "Yargıtay gerekli incelemeyi yapar, şayet bir haksızlık var ise telafi eder" dedim, daha sonra bayram ziyareti diye yine geldi, 5-10 dakika oturup ayrıldı, kendisine Yargıtay'da incelemede bulunan dava dosyası nedeniyle herhangi bir vaatte bulunmadım. Cep telefon numaramı nasıl öğrenmiş ise birkaç kez telefon ile dosyanın neticesini sordu, yardımcı olamayacağımı, ilgili dairenin gerekli incelemeyi yapacağını ifade ettim. Bunun ötesinde bir görüşmem olmamıştır. Dilekçe sahibi K____ K____ olduğunu öğrendiğim kişi daha sonra Yargıtay'daki odama gelerek kararın onandığını, oysa benim yardımda bulunacağımı söyleyerek, H____ Y____'ın kendisinden para aldığını söyledi, bunu tepki ile karşılayıp, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, H____ denen şahsın kendisini kandırıp, aldattığını söyleyip, H____'ı şikayet etmesini önerdim, konuşma sonrası yanımdan ayrıldı, şahıs yanımdan ayrılır ayrılmaz, olayı o tarihte Daire Başkanım olan Sadi Uysal Bey'e iletip olayı resmiyete intikal ettirmek istediğimi söyledim. Başkanım bana, bu meslekte olanların başına bu kabil asılsız isnatlar, iftiralar, bir nev'i isim satışlarının gelebileceğini, üzerinde durmamamı, önemsemememi söyledi, ben de üzerinde durmadım. Kimseden iş yapma vaadi ile yasadışı menfaat temin etmiş değilim. 6. Ceza Dairesi Başkan ve Üyelerine sorulduğunda durum aydınlığa kavuşacaktır. Hiçbir dava nedeniyle tavassut girişimim olmamıştır şeklinde savunma yaparak, suçlamaları reddetmiş, Duruşmada 9.5.2003 tarihinde alınan savunmasında da benzer anlatımda bulunarak suçsuz olduğunu söylemiştir. İfade sahibi sıfatıyla C.Savcılığında beyanı saptanan H____ Y____; K____ K____'ı bir kez kızımın düğününde gördüm, bunun haricinde görmedim, kendisini tanımam, birlikte de Ankara'ya gitmiş değiliz, ayrıca H____ Ç____'ı tanımam, Duruşmada ise; Yeğenim Hüseyin Ç____ ile katılanın oğlu Kayseri Cezaevi'nde bulunuyorlardı, ziyaret için gittiğimde, K____ K____'la tanıştım, bu tanışıklık nedeniyle tahminen bir buçuk yıl kadar önce katılanı oğlumun düğününe davet ettim, düğünde sarhoş olup uygunsuz şekilde davrandığı için aramız açıldı, o tarihten beri de kendisi ile konuşmuyorum, Sanık hakimi önceden tanımazdım, ancak bundan bir veya birbuçuk yıl kadar önce K____ B____'la Ankara'ya gittiğimiz zaman, hakimin yanına beni de götürdü, Yargıtay ek binasındaki odasında ziyaret ettik, kendisine yeğenim Hüseyin'in işini söyledim, yardımını istedim, Yargıtay'da böyle şeyler olmaz, diyerek isteğimi reddetti. Kayseri'ye döndükten sonra birkaç kez oğlum V____ Y____'ın cep telefonundan arayıp görüşmek istedimse de, her seferinde red yanıtı verdi, E____ S____'ı mahallemde oturması nedeniyle tanırım, o da oğlumun düğününe gelmişti, yazıhanesinde katılanla görüşmem söz konusu değildir, Hakim beyin telefon numarasını, K____ B____'tan öğrenerek aramıştım demiş, Tanık E____ S____ C.Savcılığı ile duruşmada, geçen yıl cezaevinde 2 ay yattım, tanıştığım F____ K____'ın suçsuz yere cezaevinde yattığına inandım, çıkınca babası K____ K____'ı aradım, bizim mahallede oturan H____ Y____'ın Yargıtay'da dosya bozdurduğunu söylemişlerdi, K____ Bey'e durumu aktardım, büroma çağırdım, K____, H____ Y____ ve H____ K____'la buluştuk, H____ bu işin çok kolay olduğunu, çok kişinin dosyasını para ile bozdurduğunu, sizin işinizi de aynı şekilde hallettiririm dedi. K____ K____'ı, iş bitmeden para vermemesi ve hatta sucuk, pastırma götürmemesi için uyardım, birlikte 5-6 kez Ankara'ya gitmişler, giderken görmedim, ancak gittiklerini, sucuk, pastırma götürdüklerini gayet iyi biliyorum, büroma sucuk, pastırma ve 2 şişe viski getirmişlerdi, bu nedenle biliyorum, daha sonra K____ bu şahsın 10 bin dolarını yediğini, hiçbir şey yapmayıp kararın onandığını, hatta bir defasında 36 adet 100'er dolar götürüp verdiğini söyledi, H____'ı uzaktan tanırım, bu tip işlerle sürekli uğraştığını, Ankara'daki hakimlerle samimi olduğunu, çok rahat yanlarına gidip, kapılarını çaldığını, sürekli duyuyordum, şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Tanık H____ K____ C.Savcılığında, geçen sene kış aylarında, E____ S____'ın bürosunda oturuyordum, daha önceden tanımadığım K____ Bey geldi, oğlunun cezaevine girişini ve ceza almasını uzun uzun anlattı, E____, H____ Y____'ı çağıralım dedi, H____ Y____'ı çağırdım, K____ ile tanıştılar, K____ olup biteni anlattı, H____, bu iş kolay hallederim diyerek, telefonla Ankara'da bir hakimi aradı, durumu anlattı, randevu aldı, birlikte Ankara'ya 7-8 kez gittiklerini ve giderken sucuk, pastırma, viski götürdüklerini gözlerimle gördüm. H____ Y____ çevremizde iş takipçisi olarak tanınır, adliye ve Yargıtay'la arasının iyi olduğunu söylerler, daha sonra K____'in işinin olmadığını, K____'in, H____'a verdiği paraları geri istediğini, H____'ın hakimi arayarak küfürleştiklerini K____ bana anlattı, şeklinde beyanda bulunarak H____ Y____'ı teşhis etmiştir. Duruşmada da benzer beyanda bulunmuş, ancak sorulması üzerine, E____ S____'ın yazıhanesinden H____ Y____'ın Hakim Bey'e telefon edip etmediğini aradan 9 ay geçtiği için hatırlamıyorum, ancak katılanla H____ Y____'ın, katılanın oğlunun dosyası da hazırlanarak Ankara'dan aldıkları talimat üzerine oraya gittiklerini, Ankara'dan döndükten sonra katılanın telefonundan Ankara'nın arandığını, biliyorum demiştir. Tanık A____ Ö____ C.Savcılığında, H____ Y____ ile K____ K____'ın birlikte 4 kez yazıhaneye gelerek oturup çay içtiklerini, Ankara'ya gittiklerini söyleyerek her iki şahsı da teşhis etmiş, Duruşmada, Kayseri otogarında çalışırım. Katılanı veteriner olması nedeniyle çok önceden tanıyordum, tahminen bundan bir yıl kadar önce iki kez H____ Y____'la yazıhaneme geldiler, ikisi için bilet aldım, otobüsün kalkış saatini beklerken H____ Y____'ın katılana bu gittiğimizde bu iş olacak şeklinde sözler söylediğini duydum, ancak yanlarına oturduğumda konuşmayı kesiyorlardı. Katılan, H____ Y____'dan ayrı olarak iki kez daha yazıhaneme gelip, iki kişilik bilet aldırıp Ankara'ya gitti demiştir. Tanık Ö____ P____ C.Savcılığında, H____ ile K____'i en az 50 kez birlikte gördüm, Ankara'ya sürekli birlikte gittiklerini biliyorum, ama ne amaçla gittiklerini bilmiyorum, K____ daha çok babamla muhatap olurdu, hatta babam, bu adamları dükkanına alma zarar gelir diye uyarırdı demiş, Tanık S____ U____ duruşmada; Sanığı Yargıtay'da görevli olması nedeniyle çok önceden tanırım. Üye seçilince tetkik dahili cep telefonuyla arayıp, madem sanık hakkında bir şey bilmiyorsun onu mağdur etmemek için durumu düzeltmen gerekir dedim. Daha sonra sanığı da arayıp katılanla olan görüşmelerimizi ona da intikal ettirdim. Katılanla Erzurum dönüşü olan görüşmemiz sırasında katılan bana bu olay nedeniyle 20.000 Dolar masraf yaptığını bunun ödenmesi gerektiğini söyledi. Bu durumu sanığa intikal ettirince, ben böyle bir suç işlemedim, bu nedenle bu öneriyi kabul etmem mümkün değil dedi. Olay basına intikal ettikten sonra sanıkla gerek yüz yüze, gerekse telefonla yaptığımız konuşmalarda konuyu görüştük. Ancak sanığın, müdahille görüşmem hususunda herhangi bir teklifi olmadı, tamamen dostluk ve arkadaşlık ilişkisi nedeniyle dava konusu olayı müdahille görüştüm. İlk duruşmanın yapıldığı 9.5.2003 gününden bir gün sonra katılan beni telefonla aradı, tanık olarak göstermek istediğini söyledi. Önerisini, Yargıtay nezdinde bir olayı kapatan durumuna düşmek istemediğimi, tanıklığımın H____ Bey'le dostluğumuzdan dolayı rahatsız edebileceğini söyleyerek, kabul edemeyeceğimi bildirdim. Gerek sanıkla gerekse müdahille 2003 yılı ilk altı ay içerisinde cep telefonlarımız vasıtasıyla çeşitli kere görüşmeler yaptık. Katılanla olan telefon görüşmelerimizin yoğunluğu Kayseri'de adresini bulabilmem için girdiğim uğraşılar nedeniyle meydana gelmiştir demiştir. Yargıtay C.Savcısı M____ B____ ifade sahibi sıfatıyla 7.2.2003 tarihinde alınan beyanında; incelemesi kendisi tarafından yapılan dosyada, hiç kimsenin aracılığı, tavsiye ve telkinin bulunmadığını beyan etmiştir. 6. Ceza Dairesi Tetkik Hakimi H____ K____ ifade sahibi sıfatıyla 7.2.2003 tarihinde alınan beyanında; ön incelemesi kendisi tarafından yapılan dosyada, hiç kimsenin aracılığı, tav-siye ve telkinin bulunmadığını, raporunu hazırlayarak Kurula sunduğunu söylemiştir. Yargıtay 6. Ceza Dairesi Başkan ve Üyeleri tarafından düzenlenen 7.2.2003 tarihli tutanakta, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2001 gün ve 91-242 sayılı kararının 29.4.2002 günü duruşmasız olarak yapılan incelemesinde, sanığın veya başka bir kişinin Daire başkan veya üyeleri nezdinde herhangi bir aracılık girişiminin bulunmadığı belirtilmiştir. Telekom müdürlüğünce gönderilen 2.12.2002 ve 4.12.2002 tarihli yazılarda, ____ no'lu telefonun bağlı bulunduğu santralin detay verme özelliğinin bulunmadığı bildirilmiştir. Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş.nce gönderilen HTS raporlarında; katılan K____ K____ adına kayıtlı 0.532.____ no'lu telefondan, sanığa ait 0.532.____ no'lu telefona, 29.1.2002-6.8.2002 tarihleri arasında 19 arama, H____ Y____'ın oğluna ait olduğu belirtilen ancak kayıtlarda bir başkası adına kayıtlı olduğu saptanan 0.535.____ no'lu telefondan sanığa ait telefona 28.3.2002-6.5.2002 tarihleri arasında 9 arama yapıldığı, sanık adına kayıtlı telefon ile, katılan veya H____ Y____'ın oğlunun kullandığı telefona herhangi bir aramanın yapılmadığı, Tanık F____ Y____'a ait 0.532.____ no'lu telefonla sanığın 4.2.2002-3.6.2003 tarihleri arasında 7 kez, katılanın 25.3.2003-3.4.2003 tarihleri arasında 5 kez, tanığın ise katılana ait telefonla 26.3.2003-10.5.2003 tarihleri arasında 3 kez arandığı saptanmıştır. Katılan tarafından dosyaya sunulan 23.3.2002 tarihli tutanak başlıklı yazıda; oğlunun acil mahkeme işleri nedeniyle, 23.3.2002 tarihinde Ş____ A____ ve annesi K____ A____'tan 10.000 dolar alındığı belirtilmiştir. Katılan tarafından dosyaya sunulan biletlerin incelenmesinde, 28 Ocak, 6, 18, 21, 28 Mart, 16, 26 Nisan ve 7 Mayıs tarihlerinde Ankara'ya gidildiği, 29 Ocak, 7, 19, 22, 29 Mart, 25 Nisan ve 8 Mayıs tarihlerinde Kayseri'ye dönüldüğü, iki kişi adına düzenlenen biletlerde 16.4.2002 tarihli Ankara'ya gidiş biletinin kızı A____ adına olduğu, diğer biletlerde ise herhangi bir isim belirtilmediği görülmüştür. Tanık olarak beyanları saptanan E____ S____'ın 11.9.2001-7.11.2001 tarihlerinde Kayseri cezaevinde tutuklu kaldığı anlaşılmaktadır. Sanığa ait mal beyanlarının incelenmesinde, mal varlığında kuşku doğuracak şekilde bir artışa rastlanmamıştır. Katılanın oğlu F____ Ç____'ın iki ayrı gasp suçundan TCY.nın 497/1 ve 59. maddeleri ile sonuçta 24 yıl 12 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.11.2001 gün ve 91-242 sayılı hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının onama istemli 30.1.2002 gün ve 8473 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderildiği, Özel Dairece de 29.4.2002 gün ve 1819-5727 sayı ile onandığı, KARAR : Katılan vekilinin sunduğu dilekçe ekindeki belgelerden; tanığın yeğeni olarak belirttiği H____ Ç____ hakkında Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12.4.2000 gün ve 203-95 sayı ile, kasten adam öldürmek, kasten adam öldürmeye kalkışmak, iki ayrı kişiye etkili eylemde bulunmak suçlarından sonuç olarak 25 yıl ağır hapis ve 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.12.2000 gün ve 2996-3623 sayı ile onanarak kesinleştiği, H____ Y____ hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı olayda katılanı dolandırdığı iddiasıyla 29.3.2002 gün ve 2003/41607 sayılı iddianame ile dolandırıcılık suçundan dolayı TCY'nın 503/1, 80, 522/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. İddia makamı esas hakkındaki görüşünde sonuç olarak sanığın, katılanın oğlu F____ K____'ın gasp suçundan mahkûm olması ve kararın temyizi üzerine dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesindeki incelenmesi aşamasında, H____ Y____ isimli aracı şahıstan kararın lehe bozulmasını sağlamak için anılan daire hakimlerine verilmek üzere çeşitli tarihlerde hediyeler dahil toplam 10.000 dolar sağladığının, birbirini doğrulayan kanıtlar, iddia ve kanıtların mantıksal ve nedensel uygunluk bağı, savunmanın tutarsızlığı ve aksini belirleyen inandırıcı kanıtlarla anlaşıldığından, suçu sübuta eren sanığın TCY.nın 278/1-son maddesi uyarınca cezalandırılmasını istemiştir. Hukuk devletinde ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "in dubio pro reo" kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur. Bu kanıtlar ışığında somut olay ele alınarak değerlendirildiğinde; katılanın aşamalarda farklılıklar da gösteren iddiaları, hakkında dolandırıcılık suçundan kamu davası açılan ve mahkememizde tanık sıfatıyla beyanı saptanan H____ Y____ tarafından özde reddedilmiş, telefon dökümlerinde de sanık tarafından H____ Y____ veya oğluna ait herhangi bir telefon araması saptanamamıştır. Yine asıl görevi dosya üzerinde inceleme yapmak olan bir yüksek yargı kuruluşuna dava dosyasının normal olarak değil de hediye paketi olarak, paketlettirilip getirtilmesi istemi de hayatın olağan akışına aykırı görülmüştür. Katılanın Ankara'ya iki kişi olarak birden fazla seyahat ettiği, dosyaya sunulan biletlerle sabit ve tanık anlatımlarına göre de birlikte geldiği kişinin H____ Y____ olduğu anlaşılmakta ise de, katılan ile sanığın yüz yüze görüşmedikleri katılanın beyanları ile sabittir. Yargıtay C.Savcısı M____ B____ ve tetkik hakimi H____ K_____'ün tanık sıfatıyla saptanan beyanları ile 6.Ceza Dairesi başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanaktan, ilgili Daire nezdinde sanık tarafından dosya ile ilgili herhangi bir girişimde bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Türk Ceza Yasasının 278. maddesinde düzenlenen ve öğretide nüfuz ticareti olarak adlandırılan suçun maddi öğesi; bir memur nezdinde hatırı sayıldığını veya onunla ilişkisinin bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında memura verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmek veya bunların verilmesi hususunda vaad almaktır. Mahkememizce, taraflar arasındaki yoğun telefon görüşmelerinin kuşku doğurduğu, Yüksek bir yargıç olan sanığın, kendisine yönelik bir isnad nedeniyle, mensup olduğu Daire Başkanına durumu izah etmekle yetinip, yetkili mercilere bildirmemek suretiyle özensiz davrandığı kabul edilebilir ise de para veya sair menfaat temin ettiği konusunda kuşku sınırlarını aşan, kesin ve inandırıcı kanıtlar elde edilememiş, kuşku sanık lehine yorumlanır evrensel hukuk ilkesi uyarınca sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir. Sanığın müsnet suçu işlediğine ilişkin yeterli ve inandırıcı kanıtlar elde edilemediğinden BERAATİNE, Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına, 2797 sayılı Yasanın 7 ve 46. maddeleri uyarınca yeniden inceleme yapılması hakkı mümkün olarak, başkan Mater Kaban ile üyeler E.Işıl Koçhisarlıoğlu, İdris Çobanoğlu, Mehmet Hulusi Özek ve Hüseyin Eken'in karşı oylarıyla ve oyçokluğuyla mütalaaya aykırı şekilde verilen karar sanık, katılan ve vekillerinin huzurunda alenen ve usulen tefhim edildi.14.11.2003 - KARŞI OY- Sanığa isnad olunan Devlet Memurlarında intisap iddiasıyla menfaat sağlamak suçu tüm öğeleri itibariyle oluşmuş ve yargılama sonunda sanığın bu suçtan cezalandırılmasına yeterli, inandırıcı kanıtlar elde edilmiştir. Şöyle ki; Devlet memurlarına intisap iddiasıyla menfaat sağlamak suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin itibarı ve duyulması gereken güvendir. Bu suçun faili herkes olabilir. Suçun failinin maddede öngörülen bazı görevliler olması halinde ceza arttırılarak hükmolunur, fail devlet memuru ise temel cezaya, memuriyetten müebbeden mahrumiyet cezası da ilave olunur. Suçun maddi öğesi, bir memuru bir işi yapmaya veya yapmamaya sevk edecek derecede aralarında hatırı sayıldığını veya ilişkisi bulunduğunu ileri sürerek çıkar sağlamaktır. Sözü edilen memurun taraflarca tanınan veya bilinen bir görevli olması zorunlu değildir. Burada sağlanan çıkar (menfaat) memuru, istenen işi yapmaya veya yapmamaya sevketmek için verilen bir değeri ifade eder. Çıkar para olabileceği gibi ekonomik değeri olan herhangi bir şey de olabilir. Suçun manevi unsuru ise genel kasttır. Suç öğelerini bu şekilde belirledikten sonra somut olayda sübuta götüren kanıtlar incelendiğinde; 1- Katılanın, iki Daire Başkanıyla sanığa yazdığı dilekçeleri ile aşamalardaki, sanığı suçlayan özde değişmeyen tutarlı ve ısrarlı iddiaları, bu iddiaların; a- Bulundukları aşamalar itibariyle tanıklar E____ S____, H____ K____, A____ Ö____ ve Ö____ P____'ın anlatımları, b- İbraz ettiği, Kayseri'den Ankara'ya gidiş ve dönüşlere ilişkin otobüs biletlerinin tarihleri ve yolcu sayısıyla da doğrulanması, 2- Suça aracılık ettiği ileri sürülen ve tanık sıfatıyla dinlenip hakkında suç duyurusunda bulunulan H____ Y____'ın anlatımları arasında, sanığı tanıyıp tanımadığına ilişkin çok açık çelişkiler bulunması ve yine yeğenine ait mahkûmiyet hükmünün 18.12.2000 tarihlerinde onanarak kesinleşmiş olması karşısında bu hususun sanıktan yardım isteme konusu yapılamayacağının anlaşılması, 3- Sanığın, Yargıtay'daki odasında H____ Y____'la, olayla örtüşen tarihlerde çeşitli kereler görüştüğüne ilişkin kabulü, 4- Yine sanığın, H____ Y____'ın oğluna ait olduğu ve H____ Y____ tarafından kullanıldığı bildirilen cep telefonuyla 28.3.2002-6.5.2002 tarihleri arasında yaptığı dokuz telefon görüşmesi, 5- Sanığın, 2002 yılı Mayıs ve Haziran ayına kadar katılanla, ne karşılıklı ne de telefonla ve kesinlikle görüşmediğine ilişkin duruşmadaki savunmasının, çıkarların sağlandığı bildirilen 29.1.2002-10.4.2002 tarihleri arasında toplam on üç kez telefonla görüşme yaptığına ilişkin Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürlüğünün cevabi yazıları, 6- Aynı tarihlerdeki katılanla H____ Y____ arasındaki telefon görüşmeleri, 7- Sanığın çok eski arkadaşı olan tanık F____ Y____'ın olaydan sonra, yardım vaadleriyle katılanı, şikayetinden vazgeçirme uğraşısına girmesi, 8- Oğlu hakkındaki mahkûmiyet hükmünün onanarak kesinleştiğini öğrenmesi üzerine katılanın, sağladığı çıkarların geri verilmesindeki ısrarlı istemlerine muhatap olan ve Yargıtay Üyesi bulunan sanığın durumu yetkili mercilere duyurma yoluna başvurmaması gibi kanıtlar, somut olayda kuşkunun aşıldığını, sanığın müsnet suçtan cezalandırılması gerektiğini tam anlamıyla ortaya koymaktadır. Kurul Başkanı tarafından yukarıda ayrıntıları ile belirtilen kanıtlarla, sanığın suçunun sübuta erdiği ve TCY.nın 278. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, sanığın cezalandırılmasına yeter ve inandırıcı kanıt bulunmadığı yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.14.11.2003" |
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ceza Kanunu MADDE 158 :(1) Dolandırıcılık suçunun;
a) Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle, b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle, c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle, d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle, e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle, j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, k) Sigorta bedelini almak maksadıyla, l) (Ek: 6763 - 24.11.2016 / m.14) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, İşlenmesi halinde, (Değişik ibare: 6763 - 24.11.2016 / m.14) "üç yıldan on yıla" kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.(Ek cümle: 5377 - 29.6.2005 / m.19) (Değişik son cümle : 6456 - 3.4.2013 / m.40) Ancak, (e), (f), (Değişik ibare: 6763 - 24.11.2016 / m.14) "(j), (k) ve (l)" bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı (Değişik ibare: 6763 - 24.11.2016 / m.14) "dört yıldan", adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. (2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) (Ek: 6763 - 24.11.2016 / m.14) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yan oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır. |
|
Şerh Son Güncelleme: 03-11-2013
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |