![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 01.10.2007)
"Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı taşınmaz satışından kaynaklanan tazminatın tahsiline, diğer taleplerin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı S____ S____, M____ B____, H____ Ç____ tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıların murisi O____ Ç____ adına kayıtlı "1016 parsel sayılı taşınmaz"ın 1000 m2'ni 28.02.1987 tarihli harici sözleşme ile satın alıp bedelini ödediğini, ancak muris O____ Ç____'in taşınmazı 4.11.1987 tarihinde davalı kızı S____ Ç____'e satıp tapuda devrettiğini, davalı dava sonunda müdahalesinin menine karar verilip kesinleştiğini ileri sürerek davalı S____ Ç____'in açtığı dava sonunda davalı S____'ye ödemek zorunda kaldığı paranın ve yargılama giderlerini faiziyle birlikte davalılardan tahsilini, satış konusu yerin değer tespitiyle belirlenecek rayiç bedelinin, olmadığı takdirde davalılara ödediği satış bedeli üzerinden bugünkü değerinin ödettirilmesini istemiştir. Davalılardan S____, M____ (O____), B____ (M____), H____, A____ A____ davanın reddini dilemişler. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece, taşınmazın satışından kaynaklanan 25.000.00 YTL tazminatın davalılardan tahsiline, diğer taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar S____, H____, M____, B____, Ç____ tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillere yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle zilyetliğinin men edildiği 24.03.2004 tarihinden itibaren BK'nun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlamasına ve eldeki davanın açıldığı tarihe göre de zamanaşımı süresinin dolmamasına göre davalıların aşağıdaki kapsam dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir (MK.634, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ne var ki hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle haksız iktisabın kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında zaruret vardır. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilince bu düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata çağın gereklerine uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur. Nitekim gerek Yargıtay kararlarında ve gerekçe öğretide bu görüşe paralel düşünceler bulunmaktadır. Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulanması gerektiği, geçersiz sözleşmelerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği, bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği, MK'nun 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği hallerdeki zarar kavramları, hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar, mevcut yasaların ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmalıdır. Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Tüm, bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında murisi O____ Ç____'in adına kayıtlı taşınmazı 28.02.1987 tarihinde davacıya haricen satıp teslim etiği ve satış bedeli olan 750.000 TL'nı aldığı anlaşılmaktadır. Her sözleşmede 2.750.000 TL'nin daha sonra alınacağı kararlaştırılmış ise de bu miktarın davacı tarafından davalıların murisine ödendiği kanıtlanamadığından davacının ödediği bedelin 750.000 TL olduğunun kabulü gerekir. Bu para satış tarihindeki alım gücü ile davalıların murisinin mal varlığına girip kalmıştır. Harici satım sözleşmesinde tapunun hangi tarihte verileceği konusunda bir açıklık da bulunmamaktadır. Diğer yandan iadenin kapsamı belirlemede geçersiz sözleşmenin artık ifa edilemeyeceğinin öğrenildiği önem arz eder. İade hakkını kullanmakta geciken alacaklı kendi kusuru ile artan zararını iade borçlusundan isteyemez. Bu durumda yapılacak iş, davacının 28.02.1987 tarihinde ödediği 750.000 TL'nin çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle (azalan alım gücünün) (enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle 24.03.2004 tarihinde ulaşacağı alım gücü yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenleri açıklayıcı taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara ilk kararı davacının temyiz etmediği de gözetilerek hükmedilmelidir. Mahkemenin değinilen bu yönleri göz ardı ederek taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerine hükmetmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. KARAR : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bent gereğince temyiz olunan hükmün temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde 11.20 YTL'nin davalı S____ S____'ya, 11.20 YTL'nin ise M____, B____, H____'ye iadesine, 01.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi." |
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 66 :Haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dâva, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabı mutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise, mutazarrırın hakkı mürüru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez.
|
|
Şerh Son Güncelleme: 07-05-2013
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |