![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 21.09.2007)
"Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili ile davacı vekilinin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup, düşünüldü:
Davacı, davalıya ait işyerini aylık 1.350.000.000 TL'ye kiraladığını, davalının işyerinin kullanıma hazır hale getirilebilmesi için yapılması gereken tadilat ve tamiratı yapmayı üstlendiğini, ancak davalının bu işleri yapmaya yanaşmaması üzerine kendilerinin yaptığını ileri sürerek 24.113.617.000 TL'nin faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Davalı kira sözleşmesinde yapılan bazı ilavelere muvafakatinin olmadığını, muvafakati olmadan gerçekleştirilen masrafların istenemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece 20.815.200.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı bu davada, davalıdan kiraladığı taşınmaz için yaptığı imalat ve tadilata ilişkin masraflarını talep etmektedir. Dosya kapsamından gerek dava ve gerekse karar tarihinde davacının taşınmazda kiracı olarak bulunduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; kiracı olduğu taşınmazda imalat ve tadilattan dolayı masraf yapan kiracı şahıs, kiralananda bulunduğu sürece bu masrafları isteme hakkına sahip değildir. Davacı da dava tarihinde taşınmazda kiracı olarak bulunduğuna ve sözleşmenin de feshedildiği iddia edilmediğine göre; eldeki dava için dava şartının oluştuğundan bahsedilemez. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek henüz dava şartı oluşmadığı için davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usûl ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. Yukarıda açıklanan bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. KARAR : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle; temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, 2 numaralı bent uyarınca davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 500,00 YTL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 21.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi." |
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 249 :Mucir, mecuru akitten maksut olan kullanmağa salih bir halde müstecire teslim etmek ve icar müddeti zarfında bu halde bulundurmak ile mükelleftir.
Mecur, akitten maksut olan kullanmak mümkün olmayıcak yahut intifa ehemmiyetli surette azalacak bir halde teslim olunursa müstecir akdi feshe yahut ücretten münasip bir miktarın tenzilini istemeğe salâhiyettardır. Eğer ayıp, müstecirin yahut kendisiyle birlikte yaşayan kimselerin yahut işçilerin sıhhati için ciddi bir tehlike teşkil etmekte ise; mucir bu tehlikeye akdi yaparken vâkıf olmuş veya fesih hakkından feragat etmiş olsa bile yine icarı feshedebilir. |
|
Şerh Son Güncelleme: 19-12-2011
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |