Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 19-04-2025 11:00
Merhabalar kıymetli meslektaşlarım.
Bir ilçe otogarında yolcu otobüsünün yayaya çarpması sonucu bir kaza meydana geldi. Biz otobüs sahibi şirket tarafız. Kaza tespit tutanağı düzenlendi ve her iki tarafa da ilgili maddeden kusur verildi. Daha öncesinde başından sonuna böyle bir süreci yönetmediğim için bilgisizim. Burada merak ettiğim husus şu ; öncelikle sanırım ceza soruşturması kapsamında bilirkişi raporu alınacak, sonrasında kovuşturma aşamasına geçilecek. Biz burada şoförün kusursuz olduğunu düşünüyoruz. Çünkü yaya otogarda araçların manevra yaptığı alanda aracın kör noktasına girmiş. Süreci nasıl takip etmeliyiz? Kaaza tutanağına itiraz mı etmeliyiz yoksa ceza davası kapsamında mı savunmalarımızı yapmalıyız. Şirketin de davaya malen sorumlu olarak eklenme durumu olur mu ? Bir de sigorta şirketi kusur oranını kendisi mi tayin eder. Olası bir başvuruda ceza davasında bilirkişi raporu alınmasını mı bekler? Kafam epey karıştı. Teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2450, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : AVUKAT42, Tarih : 18-04-2025 16:05
Merhaba,açılan mal rejiminin tasfiyesi davasında,taşınmaz,1993 yılında kurulup ödemeleri 2005 yılına kadar devam eden kooperatif hissesi olup aynı yıl tapusu çıkıyor.Lakin 01.01.2002 tarihinden sonra ödemeye dair ne bir belge nede tanık beyanı yoktur.Davacı iddiasını ispat edememiş gibi görünse de taşınmaza değer biçilip 2002 yılından sonra ödeme varmış gibi değerlendirilmesi ve 1993-2002 ve 2002-2005 arası oranlanması mümkün müdür? Yargıtay kararı da bulamadım
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2302, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Ankahukukdanışmanlık, Tarih : 17-04-2025 17:27
Merhabalar Meslektaşlarım,
Derdest dosyamda; Müvekkilin arsasına konulan orman şerhi nedeniyle TMK 1007 kapsamında hazineye karşı tapu iptal ve tescili (Davalı Hazine adına tescili) ile taşınmazın değerinin tespit edilmesi için belirsiz alacak davası karar aşamasına yaklaştı.

Sorum, yerel mahkeme kararının icrasına yönelik olacaktır. Taşınmazın aynına ilişkin tapu tescili noktasında bir hüküm kurulacak ama diğer bir hüküm de taşınmaz bedeline ilişkin olacak. Ben taşınmaz bedeli ile yarglama giderlerini karar kesinleşmeden icraya koyabilir miyim? Benzer dosyası olup tahsilat yapan meslektaşların tecrübesini öğrenmek istedim.

Ayrıca kamulaştırmasız fiili/ hukuki el atmada; tazminata dair hükmün kesinleşmeden icraya konabilmesi de aklımı karıştırdı.

Daha fazla araştırma yaptığımda Hukuk Müşavirliği tarafından yapılan Rücu davalarına ilişkin şu çalışmaya rastladığım için uygulamaya dönük bende şüpheler oluştu:"Tazminata ilişkin mahkeme kararı kesinleştikten sonra icraya konulmuşsa, bu takdirde icra masrafları rücu hakkının kapsamına dahil edilemez. Çünkü Devlet, borcunu buna ilişkin ilâm kesinleşir kesinleşmez ödemek zorundadır. İlâmın kesinleşmesine rağmen Devlet'in alacaklının icraya başvurmasını bekleyerek, borcunu ödememiş olması, BK 44 de belirtilen zararı arttırıcı bir davranış sayılacağından, bundan kusurlu memurun sorumlu tutulmaması gerekir. Buna karşılık, tazminata ilişkin karar henüz kesinleşmeden, zarar gören bunu icraya koymuşsa, bu takdirde Devlet ödediği icra masraflarını da kusurlu memurdan ister."

Yardımlarınız için teşekkür ederim
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2430, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 17-04-2025 09:44
Hepinize kolay gelsin meslektaşlarım.
Şoför/işçinin ve beraberinde 2 aracın daha karıştığı 3 taraflı trafik kazası sonrasında şirketimiz ve şoför aleyhinde ikame araç bedeli talepli icra takibi başlatıldı. Takibin devamını önlemek adına şirket tarafından ödeme yapıldı. Alacaklı taraf takip dayanağı olarak ikame araç bedeline ilişkin bir eksper raporu sundu. Kazada şoförümüz yüzde yirmi beş kusurlu bulunmuş ve takibin miktarı da eksper raporunda yazan meblağın dörtte biri olarak tarafımıza yöneltildi. Sonrasında artık şirkette çalışmayan işçiye karşı icra takibi başlattık ve takip, işçinin itirazı üzerine durdu. Şimdi arabuluculuk ve sonrasında itirazın iptali davası açacağız. Sormak istediğim husus şu:

Biz işçiye karşı açtığımız takibi, alacaklıya ödediğimiz toplam tutar üzerinden açtık, yani içerisinde icra vekalet dosya masrafı faiz vesaire hepsi bulunuyor. Burada bir yanlışlık var mı meslektaşlarım. Yoksa sadece asıl alacak olan ikame araç bedelinin kusur oranına karşılık gelen miktarı oranında mı rücu etmeliydik?

2-İtirazın iptali davasında tekrar kazaya ve kusura ilişkin bir irdeleme yapılıyor mu acaba?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2316, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 16-04-2025 13:14
Merhabalar meslektaşlarım,

Yolcu taşımacılığında faaliyet gösteren bir firmanın bilet satışı yapılan yazıhanesinin bir başka işletme tarafından işletilmesi durumunda aradaki ilişki asıl-alt işverenlik olarak nitelendirilebilir mi? Komisyon usulü çalışan alt işletme alt işveren olarak kabul edilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2409, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukato0206, Tarih : 15-04-2025 16:07
Sayın meslektaşlar merhaba
kısaca sorum şöyle: biz idarece kesilmiş hir para cezasına itiraz ettik. itirazımız kabul edildi sulh ceza tarafından ve bunun iadesini davalıdan talep ettik. davalı ödemeyi hazine adına yaptığını ifade ederek bizi ilgili başkanlığa yönlendirdi burdan bir miktar iadeyi almakla beraber borcun ferilerini alamadık. her iki taraf da ferilerin kararda hüküm altına alınmadığını savundu. böylece bu cevaplara ithafen bir iptal davası açtık bu davamız sürüyor cezayı kesen asıl kurum ben bunu hazineye ödedim bundan sorumlu şu başkanlık senin muhattabın ben değilim diyor. buna ilişkin emsal kararı ve deneyimi olan var mıdır ne düşünüyorsunuz
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2497, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Burcu Etöz, Tarih : 14-04-2025 12:53
Meslektaşlarım merhaba;

Müvekkilin kira sözleşmesinde kira artış oranı belirtilmemiştir. Taraflar aralarında anlaşarak TBK de belirtilen oranda anlaşma sağlamışlardır. kiracı ilk ay ödeme yapmayınca icra takibi yapılmış kiracı 50 TL eksik ödemiş ve kiracı kira bedeline itiraz etmemiştir.icra takibinden sonra müvekkile ödeme yapıp sadece ödeme yaptığını borcu olmadığını belirtmiştir. İkinci ay yine o TL eksik olarak gününde müvekkile ödeme yapmıştır. üçüncü ay ise yine ödeme yapmamış ve icra takibi başlatılmıştır. İcra takibinde yine takipten sonra müvekkilin hesabına 50 TL eksik yatırmış ve borcu ödediğini borcu olmadığı yönünde itiraz etmiştir. Daha sonra tarafımızca eksik ödemeden kaynaklı olarak icra mahkemesinde tahliye davası açılmıştır. Cevap dilekçesinde kira artış oranının olmadığını bu nedenle artış yapılamayacağı yönünde beyanda bulunmuştur. Davalının 3 ay boyunca itiraz etmediği konuyu tahliye davasında ileri sürmesi haklı mıdır? Taraflar anlaştıkları ve ve daha önce yatırmasına rağmen iş bu nedenle red kararı verilebilirmi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1049, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : imsel, Tarih : 14-04-2025 12:52
merhabalar.
işe iade davasını kazandık. dava sırasında müvekkil bir suçtan mahkum oldu.ceza evinde.kendisine babası vasi atanmış.şimdi işe iade başvurusunun vasi aracılığı ile yapılması isteniyor.şimdi ihtarname gönderdiğimizde işçinin samimi olmadığı savunmasıyla karşılaşacak gibiyiz.bu halde biz boşta geçen süre ve işe başlatmama tazminatlarını alamayacak mıyız?
bir de tebligatı müvekkilin kendisi izindeyken almış 10 günlük süre başladı 3 gün oldu.
bize avukat olarak tebligat olmadığı için (avukatla takip edilen iş olduğundan) ihtar çekmeyip müvekkilin cezasının bitmesini bekleyemez miyiz.başvuru süresi kesinleşemenin tebliğinden sonra başladığı için, bi çare olarak.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2837, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.enesteper, Tarih : 11-04-2025 16:00
Merhabalar meslektaşlarım,

Tacir olan ve de yemek sektöründe faaliyet gösteren müvekkil piyasada bilinen bir şirket ile elektronik pazar yeri olarak adlandırılan sözleşmeyi akdediyor ve işbu sözleşme doğrultusunda mobil uygulama üzerinden faaliyet göstermeye başlıyor.

Bu sırada ilgili şirket yalnızca işyeri sahiplerince kullanılan sisteme tüketicilerin dikkati çekmek adına bir uygulama başlatılacağını, bu uygulama neticesinde tüketicilere belirli miktarlarda indirim sağlanacağını, indirim miktarının restoranlardan kesileceğini, kendilerinden ise herhangi bir kesinti yapılmayacağını, bu uygulamada yer almak istemeyen iş yerlerinin 30 gün içerisinde bildirim yapmalarını aksi halde bildirim yapılmadığı sürece restoranların bu uygulamada yer alacaklarını ve tüketicilere indirim sağlayacaklarını içerir bir bildirim gönderiyor. Bunun haricinde ise restoran sahiplerine herhangi bir bildirim mesaj, tebligat, ihtar vesaire gönderilmiyor.

Müvekkil de işbu bildirimi fark etmiyor. Bunun sonucunda da ilgili şirket de müvekkilin açık kabul beyanı olmaksızın tek taraflı olarak müvekkili indirim sistemine dahil ediliyor.
İlgili pazar yeri sağlayıcısı şirket ödeme yaptığı dönemlerde detaylı fatura göndermediği için müvekkil yaklaşık bir buçuk sene sipariş bedellerinden kesinti yani kullanıcılara indirim yapıldığını fark etmiyor.

En sonunda cirosunun beklediğinin altında kalması nedeniyle ilgili pazar yeri sağlayıcısına mail atıyor. İlgili şirket bunun üzerine indirim uygulamasına yönelik yalnızca sistemden müvekkile bilgilendirilme yapıldığını, 30 günlük süre içerisinde herhangi bir dönüş sağlanmadığından müvekkil adına tüketicilere indirim sağlandığını ve işbu indirim bedellerinin müvekkilden kesildiğini, yasal 30 günlük süre geçtiği için de müvekkile herhangi bir ödeme yapamayacaklarını beyan ediyor.

Bunun üzerine müvekkilin zararının giderilmesinin mümkün olup olmadığı konusunda yaptığım araştırmalar kapsamında;

-Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'unda ilgili firmanın tek taraflı değişiklik yapmasının haksız ticari uygulama olarak kabul edilse de bu durumda sadece idari para cezası yaptırımı öngörüldüğü,

- Yine, aynı kanuna istinaden çıkartılan Elektronik Ticaret Aracı Hizmet Sağlayıcı Ve Elektronik Ticaret Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinden aracı hizmet sağlayıcının aracılık sözleşmesinde değişiklik yapabileceği 30 gün içerisinde bu değişikliğe itiraz edilmediği takdirde değişikliğin uygulanabileceği ancak bu değişikliğin ise hem dâhili iletişim sistemi hem de onaylanmış elektronik iletişim adresi üzerinden yapılması gerektiği,

-Taraflar arasında akdedilen sözleşme karma nitelikte olduğundan komisyonculuk sözleşmesi hükümleri ile acentelik sözleşmesi hükümleri kıyas yolu ile uygulanabileceği tespit edilmiştir.
Fakat, basiretli tacir olan müvekkilin ilgili şirketten faturaların detaylarını talep etmemesi, yaklaşık bir buçuk sene fatura bedellerine itiraz etmemesi TTK'nin 21. maddesi yönünden aklımı karıştırıyor. Bunun sonucunda da TTK'nin 21. maddesinin uyuşmazlık açısında sorun teşkil edip etmeyeceği, teşkil etmez ise müvekkilin zararının hangi gerekçe ile talep edilebileceğini netliğe kavuşturamadım.

Tüm bu açıklamalar doğrultusunda, buna benzer bir uyuşmazlık ile karşılan, çözüm önerileri bulunan meslektaşlarımdan mesleki yardım rica etmekteyim. Şimdiden yardımlarınız için teşekkür eder, hepinize iyi çalışmalar dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4329, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : furugferruhzad, Tarih : 09-04-2025 00:12
Bir miktar paranın haczi üzerine 3.kişi istihkak davası açar ve paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir ister.Talebe rağmen mahkeme ihtiyati tedbir konusunda kabul veya red yönünde bir karar vermez davacı da dava dilekçesinde salt istemekle yetinir sonucunu takip etmez.İstihkak davası devam ederken tedbir olmadığı için para alacaklıya ödenir,bunun üzerine mahkeme dava konusuz kaldı deyip karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verir ve bu karar davacı tarafından istinaf edilmeden kesinleşir.(kanaatimce mahkemenin verdiği karar yanlıştır zira dava konusuz kalmamıştır para alacaklıya ödendiği için davanın kendiliğinden eda davasına dönüşerek devam etmesi gerekirdi.)Gelinen nokta itibarıyla 3.kişi parasını alacaklıdan alabilir mi?İstihkak davası devam etseydi davanın 3.kişi lehine sonuçlanması olasılığı çok muhtemeldi.Bu aşamada 3.kişinin açabileceği bir dava var mı?Mevcut zararda kusur sizce kimdedir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4862, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 04-04-2025 09:21
Herkese kolay gelsin, 29 yaşında bir müvekkil çocukluğunda ailesi tarafından terk edilmiş ve yetiştirme yurdunda kalmış, ailesi kendisine karşı ana ve babalık yapmamış. Reşit olduktan sonra problemlli bir evlilik yapmış, ciddi sağlık sorunları yaşamış ve fakat yine bu süreçte hiçbir şekilde ailesi kendisi ile ilgilenmemiş, bir süre kadın sığınma evinde kalmak zorunda kalmış. Kendisi bana anne ve babasına karşı manevi tazminat davası açmak istediğini söyledi. Bana kalırsa böyle bir durumda sembolik miktarda bir manevi tazminata ancak hükmedilir ya da tamamen reddedilebilir. Sizler neler düşünüyorsunuz ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :7083, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 03-04-2025 15:29
Meslektaşlarım merhaba, herkesin geçmiş bayramını kutlarım öncelikle. Bir doktor müvekkilim hakkında başarısız ameliyat sonrası sağlık bakanlığınca soruşturma izni verildi ve savcılık müvekkilin ifadesini almadan dosyayı doğrudan adli tıp ilgili ihtisas dairesine gönderdi. Aynı şekilde bir başka doktor müvekkil hakkında da soruşturma izni verildi, ancak bu dosyada henüz bir işlem yapılmadı savcılık tarafından. Usul normalde nasıl acaba, adli tıp raporundan sonra mı şüpheli doktorların ifadesi alınıyor, kamu davası neye göre açılıyor? Adli Tıp raporunda kusur atfedilirse mi kamu davası açılıyor? Teşekkür ederim şimdiden.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :7026, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.m, Tarih : 02-04-2025 11:25
İyi günler meslektaşlarım, bir sorum olacaktı. 2024 yılında açtığımız bir boşanma davasında ziynet eşyalarının aynen iadesini/mümkün olmadığı takdirde fiili ödeme günündeki karşılığını talep etmiştik. Ziynet eşyası talebimiz düğün takılarına ilişkin ve tarafların evlilik tarihi 1996. Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ziynet eşyalarının değeri dava tarihi olan 2024 yılına göre hesaplanmış. Burada bilirkişi raporuna itiraz edeceğimiz bir durum var mı? yoksa ıslah dilekçesini bilirkişi raporunda belirlenen dava tarihine göre hesaplanan bedele göre göndersek, başta talep ettiğimiz fiili ödeme günü karşılığı ile alakalı bir sorun yaşar mıyız? şimdiden teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :7486, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukat Eylül, Tarih : 25-03-2025 16:31
Merhabalar, 30.000 TL bedelli ipotek senedine dayanılarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılmış ancak işlemlerin üzerinden 4 yıl geçmiş yani takibe devam edilemez. Öncelikle sormak istediğim tekrardan ilamlı ipotek takibi başlatabilir miyiz, borçlu vefat etmiş bu sebeple de mirasçılara yönelik olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatmayı düşünüyoruz Ana para ipoteği olduğu için de belli süre faiz işletiliyor, fakat tekrardan muacceliyet için ihtar çekmek gerekir mi? Esasen borç 200 bin tl'yi geçmiş ipotek 30 bin Türk lirası bu gibi durumlarda nasıl bir yol izlemeliyiz...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :10441, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : bittifelina, Tarih : 24-03-2025 11:08
Merhabalar meslektaşlarım,

Yurt dışında bulunan taşınmaz malların tasfiyesinde MÖHUK madde 15 uyarınca malın bulunduğu ülke hukuku uygulanmakta olduğunu biliyorum. Yine aynı maddede evlilik malları hakkında eşlerin müşterek milli hukuku uygulanmakta. Ancak bunun uygulaması hakkında bilgim yok. Müvekkilin eşi evlilik sonrası fransada bir ev ve araba almış. Mal rejiminin tasfiyesi davasında bu mallara ilişkin nasıl bir talepte bulunabilirim ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :10071, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : nisa.nur, Tarih : 18-03-2025 11:55
Meslektaşlarım merhabalar,

Bir vatandaş 2018 de bir çiftlik kuruyor ancak bulunduğu bölgede elektrik hattı olmadığı için kendisi proje ve masrafların tamamını üstlenerek elektrik bağlantı hattını şahsen tesis ediyor. şimdi ise diğer kullanıcılar da bu hattı kullanmaya başlamak için talepte bulunmuş. dağıtım şirketi yönetmelik gereği bu hatların 5 yıl sonra kendi bünyelerine geçmiş olduğunu söylüyor. Bu elektrik hattının kurulumu sonucu kendisine bir bedel ödenmiyor.
bu durumda vatandaşın yapmış olduğu bu masrafları talep edebilir miyiz, şayet mümkünse ne şekilde kimden talep edebiliriz?

Bu konuda bilgisi olan meslektaşların yardımını rica ediyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :10300, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 18-03-2025 10:53
Merhabalar üstadlarım, bağlı olarak çalıştığım bir yolcu taşıma firmasında malumunuz hizmet verilen sektör gereği çok sayıda trafik kazası yaşanıyor. Bu kazalardan sonra da kusursuz taraflar şirket ve işçiden ikame araç bedeli ve değer kayıpları için icra takibine başvuruyorlar. Genellikle bu miktarlar düşük de olsa şirket takibin devamını engellemek adına ve sigorte ve kasko teminatları dışında kaldığından bu takiplerin gereğini yerine getiriyor. Şu hususu merak ediyorum, şirket ödeme yaptıktan sonra şoföre rücu etmek maksadıyla icra takibi başlattığında burada bir engel ile karşılaşır mıyız. Şirketin icra takiplerine itiraz etme yükümlülüğü var mıdır? İtiraz etmeden ödeme yapmak rücuya engel midir? Tecrübeli bir meslektaşım aydınlatırsa çok sevinirim. Herkese iyi çalışmalar dilerim .
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :9957, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Yusuf K., Tarih : 17-03-2025 13:40
Herkese merhaba, emlak komisyon alacağına yönelik müvekkil (emlakçı) lehine bir icra takibi başlatacağım. İşlem tüketici işlemi ancak müvekkil bakımından ticari iş olduğu için alıcı taraf için de ticari iş olacağı kanısındayım. Bu nedenle temerrüt faizini avans faizi üzerinden talep etmeyi düşünüyorum. Bu konuda tecrübesi olan meslektaşların görüş ve önerilerini beklemekteyim. Herkese teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :8800, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : bettercallme, Tarih : 17-03-2025 11:30
Sayın meslektaşlarım merhaba,

İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla borçluya ve ipotek veren üçüncü kişiye karşı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali için dava açmıştık. Bu dava devam ederken, borçlu firma hakkında konkordato kararı verildi ve döviz cinsinden alacağımız kuru sabitlenerek %20 tenzilatla alacak nisabına dahil edildi. Konkordato projesi kapsamında borç ödemesi 9 taksitle yapıldı, hatta son taksit ipotek veren 3. kişi tarafından ödendi. İpotek veren, borcun ödendiği iddiasıyla itirazın iptali davası henüz sonuçlanmadan ipoteklerin fekki davası açtı. Sizce bu dava derdest midir? Davacı ve davalı sıfatı yer değiştirdi ancak davanın sebebi aynı. Davanın konusunun aynı olmadığını düşünüyorum ancak emin değilim. Derdestlik itirazımız kabul görür mü? Derdest olmadığını düşünüyorsanız ipoteğin fekki davası itirazın iptali ile birleştirilmeli midir yoksa itirazın iptali davası bekletici mesele mi yapılmalıdır? Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :8542, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 17-03-2025 09:16
Merhabalar , yolcu taşımacılığı yapılan otobüslerde görüntü kaydı alan cihazların aynı zamanda ses kaydı alması kvkk ihlali sonucunu doğurur mu? Böyle bir uygulama hangi şartlarda mümkün olur? Bir verinin işlenmesi için aydınlatma yükümlülüğünün yanında istisnai haller dışında veri sahibinin rızası da gerektiğinden bu durumda bütün yolculardan rıza almak mı gerekir
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :8542, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06706595 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.