Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Müvekkil şirkete SGK tarafından maaş haciz müzekkeresi gönderildi. Müzekkerede AATUHK m.71 "Aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirler kısmen haczolunabilir. Ancak haczonulacak miktar bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamaz." hükmüne dayanarak işçinin maaşının 1/3'ünün haczedilmesini talep etmektedir. Hatta eğer işçinin maaşı üzerinde daha önceden konulmuş bir haciz var ise 1/4'ü ile 1/3'ü arasındaki farkın SGK'ya ödenmesi gerektiğinden bahsedilmektedir.
Madde 35 - İşçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez veya başkasına devir ve temlik olunamaz. Ancak, işçinin bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hakim tarafından takdir edilecek miktar bu paraya dahil değildir. Nafaka borcu alacaklılarının hakları saklıdır.
İş Kanunu madde 35 hükmü nedeniyle bunun mümkün olmadığını, alacaklarının sıraya alındığını bildiren bir cevap SGK'ya gönderilmiştir. Ancak SGK tarafından maaşın AATUHK m.71'e göre 1/3'ün işveren tarafından gönderilmesi gerektiği aksi takdirde aynı kanunun 58/5 maddesi gereğince borçtan işverenin sorumlu olacağı cevap olarak gönderilmiştir.
SGK'nın bu uygulaması yanlış değil midir ? Maaş hacizlerinde daha yeni tarihli ve özel kanun olan İş Kanunu m.35 hükmü dikkate alınması gerekmez mi ? Bu konuda gelinen aşamada neler yapılabilir ?
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Alacağımızı tahsil etmeye çalıştığımız bir borçlu var. Bir Ltd şirketinde işe girmiş .Maaş haczi için sorgulama yaptığımda şirketin UYAP sisteminde görünen 2 adet adresi bulunmaktaydı. İlk adrese tebligat çıkarttığımda öyle bir sokak bulunmaması sebebiyle iade döndü. İkinci adrese çıkarttığımda da komşuları taşındıklarını söylediği için tebligat iade döndü. Şirket, ilk tebligatın iade dönmesinin ardından sistemdeki ilk adresini, ikinci adrese çevirdi. İkinci adrese yaptığım tebligatın iadesinden sonra da şuanda sistemde sadece ilk adresleri görünmektedir.
Tebligatlar ile şirkete ulaşamayacağımı anladım. Peki bu aşamadan sonra maaş haczi talebini ilgili şirkete nasıl iletmem gerekli?
|
|
|
Yazan : buraki,
Tarih : 04-06-2024 09:43
|
Sayın meslektaşlarım merhabalar. Aşağıda izah edeceğim konuda değerli görüş ve yardımlarınızı almak isterim.
Müvekkilin murisinin üzerine kayıtlı taşınmazda murisin ölümünden sonra 1975 kadastrosuyla kamu adına tespit yapılmış ve müvekkillerde yurt dışında yaşadığı için bu husustan haberdar olamamışlar. Şimdi bu tespite itiraz süresi ve dava zamanaşımı süresi olan on yıllık süre geçmiş durumda. Fakat Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 E., 2009/517 K. sayılı kararı ile önceki içtihatlardan dönülerek kadastro tespitleri sırasında yapılan hataları da devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan sorumluluğu kapsamında TMK'nın 1007. maddesi uyarınca değerlendirilebileceğini ifade etmiştir. Böylelikle Anayasa mahkemesinin muhtelif kararlarında da belirtildiği üzere kadastro tespitlerine karşı artık yeni bir başvuru yolu tanınmıştır. Fakat araştırdığım kadarı ile 2009 yılında verilen bu karar öncesi bu başvuru yolu olmadığından hak kaybına uğrayan kişilerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin bir netlikte mevcut değil.
Gelinen noktada 1975 yılında kadastro tespiti ile kamu ve 3. şahıs adına yazılan taşınmazlar için dava açmak istiyoruz. Fakat tapu iptal davası için davanın zamanaşımına uğradığını fakat devletin TMK m.1007 kapsamındaki sorumluluğu gereği tazminat davası açılabileceği kanaatindeyim. Bunda da zamanaşımı konusunda tereddütlerim var.
Bu konuya ilişkin güncel bir yargıtay kararı, görüş ve düşüncesi olan meslektaşlarım yardımda bulunabilirseniz çok sevinirim. İyi günler dilerim.
|
|
|
|
Merhaba sayin meslektaslarim,
Kat karsiligi insaat sozlesmesinden yani eser sozlesmesinden kaynaklanan zararlarin tazmini icin acilacak davada arabuluculuk dava sarti midir?
Simdiden degerli yorumlariniz icin tesekkur ederim.
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba. Davacı tarafından mahkeme ara kararına binaen birikmiş tedbir nafakası vekil marifetiyle icraya konuldu. Dosya kapak hesabına göre (asıl alacak, faiz, tahsil harcı ve diğer harçlar, masraflar ve vekaletname ücreti) ödememizi yaptık. Tahakkuk eden her ay için tahsil harcı hariç nafaka ödemelerimizi yapmaktayız.
Alacaklı vekilinin dosya hesap raporu talebi üzerine icra müdürlüğü dosya hesabında yeniden vekaletname ücreti belirledi.
Sorum şu;
aynı icra dosyasında tahakkuk eden her ay için 2. defa vekalet ücreti belirlenir mi?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
Bir müvekkilim yedek parça işi ile uğraşıyor ve kendisiyle aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir şirket sahibinden o şirkette stokta bulunan yedek parçaları ve mobiyaları satın alarak aynı mülk üzerinde ( müvekkilimin yedek parçaları almak istediği şahıs mülk sahibi değil kiracı) farklı bir şirket kurarak yedek parça alım satımı yapmak istiyor. Yalnız tarafımızca öğrenilen bilgilere göre şirket sahibi şahsın piyasaya borcu fazla olup malvarlığı değerleri üzerinde de hacizler bulunmaktadır. Bu durumda müvekkilimin sadece şirket sahibinin sattığı tüm yedek parça ürünlerini ve mobilyaları satın alması iş yeri devri olarak mı kabul edilmelidir yoksa mal varlığı devri olarak mı kabul edilmelidir ? Müvekkilimin ileride şirket sahibinin borçlarından sorumlu olmasını engellemek amacıyla nasıl tedbirler alabilirim ?
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Açılan kısıtlama davasında mahkeme,
Tensip zaptında talebin vesayete ilişkin olduğuna ve bu nedenle HMK 316,385 uyarınca iş bu talebin basit yargılama usulünün uygulanmasına çekişmesiz yargı işi olduğundan ön inceleme yerine kaim olmak üzere tahkikata geçilmesine ve tahkikat için duruşma günü verilmesine karar vermiştir.
-Kısıtlaması istenen kişiye cevap dilekçesi sunması için süre verilmeyişi doğru mudur?
-Kısıtlaması istenen kişi kendisini avukat ile temsil ettirir sonucunda davanın reddini sağlarsak tarafıma karşı vekalet ücreti kararlaştırılır mı?
|
|
|
Yazan : Avosk,
Tarih : 31-05-2024 15:48
|
Meslektaşlarım selamlar,
Bilinçli taksirle yaralama (trafik kazası) dosyasında uzlaştırma aşamasında anlaşılırsa daha sonrasında mağdur tarafından maddi manevi tazminat davası açılabilir mi?
AYM’nin verdiği iptal kararı neticesinde açılabilir olduğu çıkarımına vardım fakat uygulamadaki durumlar nedir? Yardımcı olursanız sevinirim.
|
|
|
|
Sayın Meslektaşlarım, Alacaklı şirket vekiliyim ve borçlu belediyeye karşı faturalardan kaynaklanan bakiye borç miktarınca icra takibi başlattım. Belediyece takibe itiraz edildi ve itirazin iptali davası açacağım. Fakat; icra takibine konu faturaların bir tanesi verilen konser hizmeti karşılığında kesilmiş iken bir diğeri eşya kiralaması karşılığında kesilmiş. (ayrı zamanlarda kesilen faturalar, aralarında bir bağlantı yok) Konser hizmetine ait faturadan kaynaklanan itirazin iptali davası Asliye hukukta açılması gerekli iken; eşya kiralamasından kaynaklanan itirazin iptali Sulh hukukta açılması gerektiği kanaatindeyim. Her iki faturanın da aynı takibe konu edilmesi sebebiyle eşya kiralamasına ait faturanın da davasını Asliye hukukta açabilir miyiz, Yoksa ayrı olarak sulh hukukta açılması zorunlu mu? Zorunlu olsa dahi tek takipten 2 farklı dava açmak nasıl olacak? Aynı zamanda kira ilişkileri arabuluculuğa tabi, Asliyede açılsa dahi arabuculuk şartı nasıl olacak? Kendi fikrim; yalnız kira faturasına ilişkin arabuluculuk şartını yerine getirilerek, Usul ekonomisi ve HMK 110 gereği, Asliye Hukuk mahkemesinde davayı yürütülebileceği yönünde. Sizler ne düşünürsünüz?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba. Bir dosya tahkikat aşamasında ve davalı vekili istifa edince dosyadan bize dosya yeni geldi. Cevap dilekçesinde ödemezlik def'i ileri sürülmemiş. Ödemezlik def'i şu an ileri sürebilir miyiz? Eğer süremezsek ıslah yolu ile ileri sürebilir miyiz yani ödemezlik def'i ileri sürebilmek için ne yapmamız gerekir? Çok teşekkürler.
|
|
|
Yazan : Mr. Kök,
Tarih : 30-05-2024 11:58
|
Meslektaşlarım merhabalar, müvekkilin dedesinin X bölgesinde yer alan tapusu bulunmayan taşınmazı baraj yapımı sebebiyle kamulaştırılmıştır. Ancak dedesi zamanında kamulaştırma kadastro işlemleri sırasında Araziyi kendi adına göstermeyip bir oğlu adına göstermiştir. Bu nedenle kamulaştırma bedeli tapuda ismi gözüken oğlu adına yatırılmıştır. Dede halihazırda muris konumundadır. Somut olayda diğer kardeşlerin bu taşınmazın kamulaştırma bedeline miras hakkı uyarınca iktisap hakkı bulunmakta mıdır? Var ise hangi hukuki yol tercih edilmelidir?
|
|
|
Yazan : yuzuak,
Tarih : 28-05-2024 17:35
|
Sayın meslektaşlarım merhaba.
Paket tur sözleşmesi nedeniyle hakem heyeti sınırlarında kalan bir miktarda (100.000,00TL) tüketici lehine manevi tazminat talebinde bulunmadan önce hakem heyetine başvuru yapsak da hakem heyetleri manevi tazminata karar vermiyor.
Bu halde dava açmadan önce miktarı bu sınırın üstüne çekip arabulucuya mı başvurmalı yoksa yine 100.000,00TL talep ile doğrudan dava mı açmalıyız.
Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : BekenBey,
Tarih : 28-05-2024 17:23
|
Apartman içerisine komşunun bisiklet ayakkabı gibi merdivenden diğer komşuların( müvekkil) geçmesini engelleyecek şekilde eşya koymaktadır. İlgili hususta idari veya hukuki çözüm olarak ne sunabilir?
|
|
|
Yazan : av. aee,
Tarih : 28-05-2024 16:40
|
Saygılar, merhabalar. Bir sorum olacaktır. Geçit hakkına ilişkin düzenlemede “genel yol” tabiri kullanılmıştır. Bu halde müvekkile ait arkada ve yola cephe taşınmazlar bulunmaktadır. Bu iki taşınmaz arasında komşu parsel bulunmaktadır. Bu durumda müvekkil arkada kalan taşınmazı lehine geçit hakkı tesisi için komşu parsele dava açmak ister. Bu geçitin kendi arazisine bağlanması mümkün müdür? Sonuçta mevzuata göre yola bağlanmıyor. Özetle, Arka parselin müvekkil parsele bağlaması için ortadaki taşınmaz sahiplerine geçit hakkı davası açılabilir mi?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
2017 yılında kat maliklerinden biri, bina terasını baz istasyonu şirketine kiralıyor. Akabinde bu şahıs dairesini satıyor ve 5 yıllık baz istasyonu sözleşme süresi de doluyor. Aynı şahıs, 2022 yılında kötü niyetle ve yetkisi olmadan yenileme yoluyla 5 yıllık ikinci bir sözleşme yapıyor. 5 yıllık kira bedelini de peşin olarak kiracıdan alıyor.
Bu noktada nasıl bir hukuki yol izlemeliyiz kafam karışmış durumda. Aklıma gelen yolları aşağıya yazıyor ve siz değerli meslektaşlarımın yardımını bekliyorum:
1 - Tapu kaydını kontrol etmeyen basiretsiz tacir şirket ve vekaletsiz işgören arasındaki sözleşme geçersiz olur. 2017 tarihli kira sözleşmesi 2022 itibariyle genel hükümlere göre(çatısız) belirsiz süreli sözleşme haline gelir ve 3 ay önce ihtarname göndermek suretiyle taşınmaz tahliye edilir.
2 - Tahliye yoluna gitmeyerek kiracıya 2022 yılından itibaren ödemediği kiraları ödemesi için ihtarname göndermek ve sonrasında dava açmak.
3 - Vekaletsiz işgörmeyi kabul ederek veya etmeyerek ödenmiş peşin kira bedelini yetkisiz şahıstan talep etmek.
|
|
|
Yazan : Av.3881,
Tarih : 28-05-2024 13:44
|
Mahkeme kararında vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verildi miktar bölünmedi bende 7 borcluya borcun tamamına iliskin ödeme emri gönderdim. Maaş haczi talebini borclulardan ayrı ayrı tamamına yönelik mi yapacağım
|
|
|
|
Merhabalar sayın meslektaşlarım,
Bir icra dosyamızda borçlunun banka hesabına haciz müzekkeresi yazıldı .Bankadan gelen cevapta hesap üzerinde başka hacizlerin olduğu, bankanın hesap üzerinde rehin hakkının olmadığı ve hesapta bulunan para üzerine haciz işlendiği bildirildi. Akabinde haciz konan meblağın icra dairesinin kasasına aktarılmasına ilişkin bir talepte bulunduk. Ancak bankadan yaklaşık 20 gündür bu talebe ilişkin bir cevap verilmedi.
1-Bankanın hesap üzerindeki diğer hacizler nedeniyle cevap vermemesi ya da parayı aktarmaması gibi bir durum söz konusu olabilir mi? (Bildiğimiz kadarıyla bankanın her halükarda parayı icra dairesine aktarması ve icra dairesinin sıra cetveline göre parayı alacaklılara aktarması gerekmekte.)
2-Bankaya 1 hafta önce tekit yazıldı. Hala cevap verilmediği göz önünde bulundurulduğunda başvurulacak yasal yollar nelerdir?
Şimdiden teşekkür ediyorum.
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,
Örnek 14 icra takibi açıldı. Takip kesinleşti. Kiracıyla ihtiyari arabuluculuk yoluyla anlaşma sağlandı. Anlaşmada kiracının tahliye etmemesi şeklinde mutabık kalındı. Akabinde dosyanın kapatılmasını talep ettim. Kapatırken de cezaevi harcı, yerine getirme harcı ve haricen tahsil harcı ödemesi yaptım. Fakat tahliye olmadığı için tahliye harcı ödemesi yapmadım. Kurulan tensipte ve dairedeki görüştüğüm memur tahliye harcını alırız. Biz sizin tahliye ettirip ettirmediğinizi bilemem diye ifade ediyor. İşin özünde tahliye olmaması ve tahliye harcı alınması ne kadar doğrudur ?
Bilginiz varsa paylaşırsanız memnun olurum. İyi çalışmalar
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. Bir adet bono var elimizde. Lehtar ilk ciroyu gerçekleştirirken senedin arka yüzüne "Adını Soyadını İmzasını" atıyor ancak kime ciro ettiğini yazmıyor akabinde bir başka biri de aynı şekilde beyaz ciro yapıyor ve en son senet müvekkilin elinde şu an. Düzenleyene ve kefile takip başlatacağız (cirantalara başlatamıyoruz ödememe protestosu çekilmemiş süresinde). Ciro silsilesinde sonuç olarak müvekkilin adı soyadı hiçbir şey yazmıyor, sadece senedi elinde bulunduran hamil, bir problem olur mu icra dairesinde ödeme emri çıkarılırken? Teşekkür ediyorum.
|
|
|
|
Değerli meslektaşlarım merhaba,
İcra hukuk mahkemesinde itirazın kaldırılması ve tahliye talepli dava kazanıldıktan sonra icra müdürlüğünden tahliye için nasıl bir yol izlenmeli?
Daha doğrusu gerekçeli kararı sunduktan sonra İcra Müdürlüğü Örnek No kaça göre işlem yapmaktadır ? Örnek No:2 mi?
Bu konunun ayrıntılarına ilişkin sizlerin yardımına ihtiyacım var.
Teşekkürler
|
|
|